Boynuna kabloyu bağlayıp fotoğrafını çekti ve...

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Ahbari arkadaşım, son zamanlarda takip ettiğim konularda verdiğin tepkiler ve fikirlerini ifade şeklini takdir eden biriyim. gerçekten daha önceki mesajlarına nazaran gösterdiğin olgunluk beni etkiledi. gereksiz ortamı geren birçok arkadaşın aksine daha bir olgunlukla yazıyorsun. özellikle şu başlıkta aklı karışmış bir arkadaşa verdiğin cevaplar diğerlerine kıyasla takdir edilesi. burada çok derin konular geçiyor ve bazıları açıkcası doğru konularda bile yanlış tavır sergiliyor. burada tartışılan bir çok konu bazı temel bilgiler edinilmeden fikir belirtilebilecek konular değil. ama insanlar bir özgürlük bellemiş her konuda fikir belirtebileceklerini sanıyorlar.

öncelikle şu konuda yazılan çizilenlere bakıyorum da, bazıları sırf kendini tatmin amaçlı saçmalamaktan zevk alıyor. işin acı tarafı bunun farkında bile olmamaları. insanlar başkasına bir şey öğretmeden önce kendi ne bildiğini anlamalı. ne yazık ki, neyden bahsettiğini bile bilmeyen insanlar kendi çaplarında bir bilim mantık oluşturuyor(aslında gerçekle ilgisi olmayan) ve kendisiyle aynı fikirde olmayanlara karşı agresifleşiyor.

bunlar arasında akıllı uslu cevap yazanlar ise bendeniz naçizane bir vatandaşın hayranlığını kazanıyor. daha önce agresif tavırlarını gördüğümden son zamanlarda yazdıkların beni etkiledi. bu yüzden bunu belirtmek istedim.

kim olduğuma gelince, ben sıradan bir okurum. yeri geldiğinde eleştiriyorum, yeri geldiğinde yiğidin hakkını yiğide veriyorum ama internet ortamında kendime bir kimlik vermek istemiyorum. olur da yanlış bir şeyler söylersek insanlar kim olduğumuza bakmadan bunu söylesin istiyoruz.
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
346
Puanları
263
takip edenim olduğunu bilmiyordum. ama bilen abilerde cevap verirler buna ki, hala eskiden neysem onun gibiyim. tanıdık, banlanmış biri filan diye düşünmüştüm. ondan sordum size. neyse koltuklarım kabarmasın. teşekkürlerimi
 

KaJMeR13

Profesör
Katılım
1 Mayıs 2013
Mesajlar
2,779
Reaksiyon puanı
9
Puanları
218
>çocuk kıza fotoğraf atmış
>kız kuşkulanıp çocuğun ablasını aramış
>>kız çocuğun ablasını aramak yerine vakit kaybetmeden çocuğu arasaydı bu çocuk şu an büyük ihtimalle yaşıyor olurdu.. (bence)

bu tarz konulara genelde olaya hep 'felsefi' açıdan yaklaşıp, Kur'an-ı Kerim'i ezbere bilen ama hiçbir ayetini anlamayan, boş keseden sallayanlar dadanmazdı ama bir ilk oldu galiba :)

çocuğun durumu farklı olabilir. örneğin psikolojik bir sorunu olabilir.
yada arkadaşlarının etkisinde kalmış olabilir. bu önemli çünkü bu yaştaki çocuklar bir araya gelince genelde çok saçma şeyler konuşurlar. küçücük bir duyguyu aşırı abartıp yakarım dünyayı moduna geçerler. arkadaşlarının verdiği gazla da her şeyi yapabilirler. eline silah versen birilerini öldürebilirler.

televizyonda yayınlanan dizilerde filmlerde, insanlar sürekli öldürülüyor. sürekli birilerinden kan akıyor. sürekli birileri "aşk" adına öpüşüyor ve türlü rezillikler yayınlanıyor. yayının izleyici kitlesi ise ya +13 oluyor ya da genel izleyici...
bu tarz sahneleri gören çocuklar (hatta yetişkinler), böyle durumları normal bir vaziyet gibi algılıyor.
filmde sürekli eşini aldatan birini gören adam sanki aldatmak normalmiş gibi düşünüyor.
filmlerde ya da haberlerde intihar la ilgili olaylara şahit olan çocuk sanki bu normalmiş gibi algılıyor. en küçük sorunda intiharı düşünüyor.

ben küçükken sadece çizgi film izlerdim. oda haftanın belli günleri yayınlanırdı. benim "tv izlemek" dediğim şey buydu. şimdi hiç izlemiyorum. çünkü işe yarar ne yayınlanıyor ki?

bu çocuk belki farkında değildi, çok fazla abarttı, yapmamalıydı. ama suçun büyük bölümü bu çocuğa bu tarz duyguların potansiyelini yükleyenlerde. dizilerde, bu çocuğun tv izlemesine göz yumanlarda,
çocuğun içinde bulunduğu durumu ciddiye alıp konuşmak yerine, alay edercesine şaka yapan (çocuk şakayı alay ediliyormuş gibi algılayabilir) anne-baba da

çocuk kendine yazık etmiş. aileler keşke daha duyarlı olsa, çocuklar teknolojiye bu kadar yaklaştırılmasa, çocuğun en küçük sorunlarında bile aileler takipte olsa böyle durumlar gerçekleşmez
 

blackdown

Profesör
Katılım
18 Ağustos 2013
Mesajlar
3,413
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Saçma yorumlardan geçilmiyor burası önce adam tarafını belirtmemiş sonra da İslam'a sövüp durmuş bir kere Kur'an-ı Kerim'in içindeki bir kaç ayeti okuyan ve anlayan adamın etkilenmemesi mümkün değil bir de insan eliyle yazılmış diyor Kur'an'daki gibi bir kaç ayet siz yazıp bizi etkileyinde görelim
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,203
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
hocam hafızım ama artık müslüman değilim. islamiyeti bu kadar iyi bilip de müslüman kalabilmek vijdan sahibi kişiler için çok zor. ben de agnostiğim.

promidal, hafızlığın konusunda şüpheliyim, bişey diyemem, haklı olabilirsin belki; ama "islamiyeti iyi bilmek" konusundaki iddiana kesinlikle katılmıyorum. agnostik olmana sözüm yok, ama bunu sanki islamiyeti iyice öğrendikten sonra vicdanının reddi sonucu ulaşmış olduğun bir kurtuluş yahut aydınlanma diye takdim etmen kargaların bile güleceği kadar sığ ve yüzeysel, bir o kadar da saçma bir düşünce.

sebebine gelince, ileri sürdüğün bütün tezler, öngörüler temelsiz, haktan, hakikatten yoksun, objektif olmaktan uzak, belki ideolojik bir bakış açısının sübjektif değerlendirmeleri olarak tavsif edebilirim.

şimdi gelelim senin oluşturduğun vicdanına mesnet teşkil ettiğini iddia ettiğin ayetlerin ve ulema görüşlerinin yorumlarına...

hocam benim de bu 2. kısım kadere itirazım var. kurana göre allah dilediğini doğru yola iletir de dilediğini saptırır. bazılarının kalplerini mühürler, gözlerine perde indirir de onlar doğruyu göremezler. yani bu kişilerin kendi iradeleriyle doğruyu bulma şansları allah tarafından engellenmiştir.
"Zira Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Onların gözlerine de bir çeşit perde gerilmiştir ve onlar için (dünya ve âhirette) büyük bir azap vardır." (2/Bakara, 7)

şimdi bak arkadaşım, evvelen zikrettiğin bu ayet-i celilenin bir öncekini okuyup anlamadan bahsettiğin ayeti yorumlamaya kalkarsan bu olmaz işte. yanlışın asıl orada işte. çünkü sen siyak-sibak diye birşey vardır, bunlardan haberin bile yoktur eminim. neyse, gelelim bir evvelki ayete, önce onu anlayalım ki, sonra asıl bahsettiğin ayetin yorumunu çok daha kolay anlayabiliriz.

"Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar."(bakara-6 )

şimdi burada ne buyuruyor Rabb-i Teala: Âyetin niteliklerini verdiği "inkâr edenler", hak din karşısındaki olumsuz düşüncelerini ve tutumlarını gizlemeyen, tercihlerini açıkça inançsızlık ve red yönünde kullanan, zaman geçtikçe inkârcılıkla şartlanan, başka düşüncelere ve inançlara (bu arada hak dine) kulaklarını, göz ve gönüllerini kapayan kimselerden bahsediyor.

Kulakları, dikkat ve idrakleri ilâhî irşada kapalı olan inkârcılara nasihat ve uyarının fayda vermeyeceği, uyarıların ancak gerçeği arayan ve Allah kelâmını dinleyenler üzerinde etkili olacağı açıktır.

Hz. Peygamber inkârcılarla çok meşgul olmuş, onların iman ehline katılmalarını istemiş, gayretlerinin fayda vermediğini gördükçe de üzülmüştür. Bu sebeple Allah Teâlâ zaman zaman peygamberine iman-küfür gerçeğini anlatarak onu teselli ve teskin edip âdeta şöyle demiştir: "Habîbim! Bütün gayretlerine rağmen onların inkârdan vazgeçip imana gelmemelerinin kusuru sende ve tebliğ ettiğin dinde değildir, kusur kendi irade ve tercihleriyle inkârlarında ısrar eden, kulaklarını hak söze kapalı tutanlardadır. Sen ne kadar uğraşırsan uğraş böyle kâfirler iman etmeyeceklerdir."

şimdi durum bu... bu ayet yorumuyla bir sonraki asıl senin bahsettiğin ayet hakkında bir ön açıklama, izah mahiyetinde bilgiler verdikten sonra gelelim oraya...

"Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır." (bakara-7)

şimdi biz buradan ne anlamamız gerekiyor? bir evvelki ayetin mahiyetine de atıf yaparak diyebiliriz ki, Allah Teâlâ ilim, hikmet ve adalet sahibi olduğuna göre hem kullarına, onların irade ve etkileri olmadan günah işletmesi, onları doğru yoldan saptırması, kalplerini mühürlemesi hem de bunlardan dolayı kullarını ayıplaması, cezalandırması düşünülemez.

Ayrıca pek çok âyet ve hadiste kulların iradelerinden, belli alanlarda hürriyete sahip olduklarından ve serbest tercihleriyle yapıp ettiklerinin iyi veya kötü sonucunu elde edeceklerinden söz edilmektedir. Aklın hükmünü ve naklin (vahiy) rehberliğini birlikte değerlendiren Ehl-i sünnet âlimleri şöyle bir sonuç çıkarmışlardır: Kader Allah’ın ezeldeki bilgisi ve hükmü, kazâ ise yaratılmışlar âleminde kaderin icrasıdır, yerini bulması ve uygulanmasıdır. Allah Teâlâ, kulların hür ve serbest bulundukları alanda ne yapacaklarını, neyi tercih edeceklerini ezelde bildiğinden, O’nun o alandaki kader ve kazâsı ile kulun hür tercihi birbirine uygun düşmüştür.

Bu düzeni kuran güç ve irade, varlıklara mahiyet ve özelliklerini veren yaratıcıdır. Bu noktadan bakıldığında kulun serbest iradesiyle yaptığı fiiller de dahil olmak üzere her şey O’nun ilim ve iradesine uygun olarak oluşmakta ve gerçekleşmektedir. O istemeseydi kul irade ve tercih sahibi olamazdı; hayrı veya şerri, doğruyu veya yanlışı, küfrü veya imanı tercih edemezdi; kulağını hak davetine açamaz veya tıkayamazdı.

Bu anlamda "hidayete erdiren, saptıran, mühürleyen, hayrı veya şerri işleten Allah’tır." Bu makro düzeyden mikro düzeye inilerek kulun hayatı, idrak ve şuuru içinde olup biten davranışlara bakıldığında, kula ait hürriyet, irade ve tercih ortaya çıkmakta, etkili olmaktadır.

Davranışları değerlendirmeye, aidiyeti tesbite böyle yaklaşıldığında, doğru veya yanlış yola giren, hayır veya şer işleyen, mümin veya kâfir olan, idrakini sınırlayıp karartanın... kulun kendisi olduğu anlaşılmaktadır.

Âyet ve hadisler farklı üslûplarla bu iki bakış açısını da dile getirmekte, gerçeğin her iki yönden de görünüşünü vermektedir. Nitekim Nisâ sûresinin 155. âyetinde kâfirlerin kalplerinin kılıflanması veya mühürlenmesi, onların irade ve tercihlerini bu yönde kullanmış olmalarına bağlanmıştır. Yûsuf sûresinin 105. âyetinde de kâfirlerin yer ve göklerde mevcut olup Allah’ın varlık ve birliğini gösteren nice delili (âyet) görmemek için yüzlerini çevirip geçtikleri ifade edilmiş, böylece "kalplerin kılıflanması ve mühürlenmesi"nin mânasına, sebebine ve bu oluşta kulun tesirine ışık tutulmuştur. Bu hadîs-i şerif de konuya bir başka yönden açıklık getirmektedir:

"Mümin bir günah işlediğinde onun kalbinde bir nokta oluşur. Kul tövbe eder, günahı terkeder ve pişmanlık duyarsa kalbinden o lekeyi siler; aksine günaha devam eder ve arttırırsa leke de artar, sonunda bütün kalbini kaplar ve kilitler. Allah’ın "Hayır! Doğrusu şudur ki, yapıp ettikleri kalplerini kaplayıp karartmıştır" (Mutaffifîn 83/14) buyruğundaki "karartma"dan maksat budur (Tirmizî, “Tefsîr”, 5; İbn Mâce, “Zühd”, 29).

Sonuç olarak insanların ceza ve azap görmelerine yol açıcı günahları işleten, onları buna mecbur bırakan Allah değildir. Onlara irade, tercih, güç gibi imkânları ve kabiliyetleri veren Allah’tır. Bunları O’nun rızâsı veya gazabı yönünde kullanan, sarfeden –ki, bu sarfa 'kesb' denilmiştir– insandır. Dünyadan göçüp giderken insanın elinde ya cennetin anahtarı ya da cehennemin ateşi vardır. Bunları o kesbetmiştir. Dünya hayatı, sermayesi ömür olan bir ticarettir, bunlar da kulun elde ettiği kazanç veya uğradığı zarardır.

ayrıca bununla alakalı bakara-286. ayette de atıf söz konusudur. ben burada şimdilik yeter diyorum.




"Allah(o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfûz) ise O’nun katındadır."(Rad, 39)
"Şüphesiz ki biz, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da yazılmış) bir kadere göre yarattık."(Kamer, 49)
"Çünkü gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfûz’da) bulunmasın!"(Neml, 75)
görüldüğü üzere tasavvufcuların cüzzi irade saçmalıkları kuranda karşılık bulamıyor. herşeyin levhi mahfuzda yazılı kadere uygun olarak yaratıldığı, ve bu kader yazısından allahın dilediğini değiştireceği dilediğini ise sabit tutacağı belirtilmiştir. yani kader bizim irademiz dışında daha doğrusu bizim iradelerimiz yaratılmadan önce yazılmış, ve bizler ve bizim iradelerimiz ise orada yazılı kadere göre yaratılmıştır (kamer 49). öyleyse hür irade savları tamamen saçmalıktır.

şimdi gelelim, bir yerlerden alıntı yaptığına kanaat getirdiğim -mesela bir agnostik sitesinden! malum, oralarda bel'amlık rolüne soyunmuş epey kalem erbabı mevcuttur- son paragrafına... (not: alıntı yaptğın fikrine yazının sitenin orjinal fontuyla uyuşmaması nedeniyle kapıldım, yanılıyor muyum? :))

Aslında bu bahsettiğin ayetlerin hepsinin hemen hemen yukarıda yaptığım izahatın içinde cevabı vardır. ama yine de tek tek anlatayım ki okuyan sair kardeşlerimizin içinde bir pürüz kalmasın.

"Allah(o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfûz) ise O’nun katındadır."(Rad, 39)

Bu ayette "ana kitap" olarak bahsedilen levh-i mahfuz yüce Allah'ın ezeli ilmi manasına da geliyor aynı zamanda. Evrende değişecek veya değişmeyecek olan her şey O’nun ezelî ilminde mevcuttur. Bu âyet bir önceki âyetin, "Süreli her şeyin bir kaydı vardır" meâlindeki bölümünü tamamlayıcı mahiyette olup Allah’ın her alanda dilediği değişikliği yapabilecek irade ve kudrete sahip olduğunu ifade etmektedir; Bu meâldeki âyetlerle sahâbeden bazılarının yaptığı dualardan kaderin dahi bir şekilde değişebileceği sonucunu çıkaranlar olmuştur. Meselâ Hz. Ömer’in Kâbe’yi tavaf ederken ağlayarak şu şekilde dua ettiği rivayet edilmiştir: "Allahım! Eğer beni şekavet ehlinden (bedbaht) yazdıysan beni oradan sil, saadet ve mağfiret ehli arasına yaz. Çünkü sen dilediğini siler, dilediğini bırakırsın, ana kitap senin katındadır"(Taberî, XIII, 167-168).

"Şüphesiz ki biz, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da yazılmış) bir kadere göre yarattık."(Kamer, 49)

Her şeyin Allah Teâlâ tarafından bir ölçüye veya takdire göre yaratılmış olması, "her şeyin hikmetin gereklerine uygun biçimde, sağlam, belli bir düzen ve denge içinde" yahut "Allah’ın ezelî ilminde mâlûm ve kayıtlı olan şekle göre" mânalarıyla açıklanmıştır (Zemahşerî, IV, 48-49). Bu ifade, devamında yer alan "buyruğunun tek ve göz açıp kapayıncaya kadar olup bitmesi" ifadesiyle birlikte değerlendirilerek burada Cenâb-ı Allah’ın iradesini belirleyecek veya etkileyecek hiçbir güç bulunmadığı gibi, O’nun için zaman, mekân vb. faktörlerin söz konusu olmadığına ve kudretine sınır düşünülemeyeceğine vurgu yapıldığı söylenebilir.


"Çünkü gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfûz’da) bulunmasın!" (Neml, 75)

dostum burada bahsedilen mana yaratılmış olan herşeyin Allahın ezeli ilminde olduğunu, yani kimsenin özgür iradesine müdahaleden bahsetmediğini anlatıyor. yani seni çürüten bir mahiyete sahip. bütün kainatla beraber belki bütün fiillerin dahi kayıtlı olduğunu bildiriyor olması, onun ezeli ilmiyle önceden bilip de kayıt altına alınımş olduğunun bir ifadesidir. müfessirler Muhammed Esed ve Şevkani'de eserlerinde aynı görüşleri dile getirirler. zaten müfessirlerin çoğunluğu levh-i mahfuz kavramını Allah'ın ezeli ilmi olarak tavsif etmişlerdir... ki, sonuç da zaten senin tasavvufçu görüşleri dediğin hakikate delalet ediyor.

bu arada bir yanlışını düzelteyim, kader gibi, ecel gibi vb. konuların tasavvufun değil, fıkıh, akaid, ilm-i kelam ve tefsir gibi bölümlerin sahasına girer. boşu boşuna mutasavvıfların günahını alma derim. tasavvuf dediğin sadece işin ahlaki boyutuyla ilgili olan bir daldır. ha uğraşan mutasavvıf olmamış mı, olmuştur elbet, fakat kaale alınmağa değmez.


şimdi, son olarak şunu söyleyim, islamda insan mantığını zorlayacak, mantık dışı, akıl dışı hiçbir şey yoktur. enfal-51. ayette Rabb-i Teala'nın buyurduğu gibi: "İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir."

demem o ki, hangi dinden, inançtan olursan ol, hangi görüşün taraftarı olursan ol, beni ilgilendirmez ama, "islam'ı çok iyi bildiğim için orada kalmağa vicdanım müsaade etmedi" gibi hiçbir insaf ve "gerçek vicdan" ölçüsüne sığmayan iftiralara tevessül etme, bu sana yakışmaz. dürüstlük bütün insanlığın müşterek erdemidir.

sevgiyle kal.
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
346
Puanları
263
seyyah abimizden beklenen mesajı geldi :) ağzına sağlık abi.
 

topalsolucan

Rektör
Katılım
25 Mart 2010
Mesajlar
15,673
Reaksiyon puanı
555
Puanları
293
merak etme kuranın nasıl okunduğunu sizden öğrenecek değiliz :D ben kuranı zaten ezberden biliyorum, hafızım anlıycan.. 33 yaşındayım 7 yaşından beri kuran, hadis, fıkıh eğitimleri aldım. sizlere sorduğum soruları bilmediğimden değil sizlerde bir aydınlanma yaratmak amacıyla soruyorum

atma bilader. hafızım falan diyorsun ama daha kaderin ne olduğunu bilmiyorsun. sorduğun sorular cehaletin dibi ateist soruları. yok çocuğun öldüğü kaderinde varmış ta mı ölmüş, kaderinde olmasa ölmeyecekmiymiş.

bak arkadaşım bir çok kişi kaderin ne olduğunu gerçekten bilmiyor. herşeyin halihazırda bir yerde yazılı olduğunu ve bizim sadece o rolü oynadığımızı sanıyor. yok öyle bişey.

kader dediğimiz, her şeyin önceden yazılmış olduğu dediğimiz şey Allah cc. için geçerlidir. Allah katında zaman ve mekan yoktur. peki bu ne demektir biliyor musun? bu şu demek. evet evrendeki herşey için başlangıç, ilerleyiş, sonuş yazılmış ve çizilmiştir ama bu bizim için geçerli değildir. Benim kaderimi ben belirlerim ama o aynı kader allah katında zaten yazılmış olandır. yani benim zaten yazmış olduğum ve bunu bir tek Allah'ın bildiği şey. bunun için yaratanı nasıl suçlayabilirsin.

Bir zamanlar ortalıkta yine basit bir ateist sorusu dolaşırdı. "Allah kaldıramayacağı bir ağırlığı yaratabilir mi?" diye. Bu soru da yine cehalet göstergesidir. Allah katında zaman ve mekan yoktur ki. Ağırlık hafiflik vs tüm bu terimler biz aciz kulların kullandığı ölçülerdir. yani soru direk down oluyor.

Kader hakkında biraz kitap okuyun lütfen. cinlik peşinde koşmayın.

- - - Mesaj Güncellendi - - -

Bu arada bence çocuk konsepti kurup kıza acıtasyon bir poz atayım demiştir, ayağı kaymış ölmüştür. :)
 

Don't Be Normal

Asistan
Katılım
28 Aralık 2013
Mesajlar
458
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
hepsi bi yanada bunları yapan 8 sınıf öğrencisimi ? bana hiç inandırıcı gelmedi bu kadar prof. düşünen birisi bu eyleme girişmez bile ..
önce pencerelere perde asarak kimsenin görmemesini sağladı. Elektrik kablosunu tavana bağlayan K.A, kablonun diğer ucunu da boynuna geçirdi.
 

ConfickerBelasi

Müdavim
Müdavim
Katılım
8 Ekim 2011
Mesajlar
53,870
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
16,127
Puanları
8,958
tavana delik delmesi gerek apartman ayağa kalkardı normalde komşuları gelip nekadar sürecek der dururdu kimse duymamış? biz iki delik delsek hemen gelirler ne oluyor? diye...
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,203
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
seyyah abimizden beklenen mesajı geldi :) ağzına sağlık abi.

aslında promidal'in bu yazdıklarının bugün farkına vardım. son birkaç gündür girmemiştim bu konuya çünkü. doğrusu geç kalmışlığıma da üzüldüm. sonra bugün öğle namazını müteakip bu konuyu ele aldım, yazdım... ta ki son cümleye geldiğimde elektrikler kesildi. sonra hemen geldi... pc'yi açtığımda ise kayıt altına almamış olduğum için hepsi uçtu gitti, iyi mi? adeta oturup ağlayasım geldi.

sonra var bunda da bir hayr deyip yeniden döşendik yollara! :)

kısacası promidal baya bir koşturdu bizi, sonu hayra varır inşaallah.
 
S

SDN Okuru

SDN Okuru
Seyyah abimiz çok güzel açıklamış.

ben de uzmanlığım olan alanda bir şeyler ekleyeyim.

öncelikle promidal arkadaşımızın niye bu şekilde tutarsız şeyler yazdığının sebebini açıklayayım.

bu arkadaş büyük ihtimalle çocukluğunda ebeveynleriyle ilgili sıkıntı yaşadı. ve sağlıklı bir şekilde yetiştirelemedi. babası profesör ya da iş alanında fazlasıyla meşgul, maddi sıkıntısı olmayan ama eşi ile de sağlıklı bir ilişki yürütememiş olması muhtemel.

bunun çocuk üzerinde etkisi muazzam etkili olup çocuğun umutsuzluk ve yaşananlar için ailesinden başlayarak bulabildiği her şeyi suçlamış olması muhtemel. bilirsiniz küçüklükten beri bir çoğumuz batı kültürünün de etkisiyle iyi ve kötü arasında ilahi bir savaş olduğuna inanır ve şeytanlarla iblislere karşı muharabeler olduğuna inandırılmak istenirdik. dolaysıyla Allah, tanrı gibi kavramları iyiliğin yanında koruyucu bir güç gibi görüp böyle inanırdık. tabii bu işin detaylarını bilmeden düşünmek insanı yanlış yollara itiyor.

dolaysıyla yaşanan felaketlerde ve kötü olaylarda yanında inandığı gücü bulamayn insan isyan ediyor. promidal arkadaşımızın bir provakatör olduğuna inanmıyorum. benim gözlemim, yaşadığı olaylar karşısında zayıf düşmüş ve neye inanacağını şaşırmış bir arkadaş. bugün agnostik yarın ise aklına ne yatkın gelirse o olacaktır. belki bir gün gerçekten cevaplara ulaşmak isteyip bu işleri detaylı olarak araştıracaktır. bunu biz bilemeyiz ama şu an inandığı şeylerdeki tutarsızlıkları farkedemediği kesindir.
 

promidal

Profesör
Katılım
18 Ekim 2011
Mesajlar
1,105
Reaksiyon puanı
11
Puanları
218
promidal, hafızlığın konusunda şüpheliyim, bişey diyemem, haklı olabilirsin belki; ama "islamiyeti iyi bilmek" konusundaki iddiana kesinlikle katılmıyorum. agnostik olmana sözüm yok, ama bunu sanki islamiyeti iyice öğrendikten sonra vicdanının reddi sonucu ulaşmış olduğun bir kurtuluş yahut aydınlanma diye takdim etmen kargaların bile güleceği kadar sığ ve yüzeysel, bir o kadar da saçma bir düşünce.

sebebine gelince, ileri sürdüğün bütün tezler, öngörüler temelsiz, haktan, hakikatten yoksun, objektif olmaktan uzak, belki ideolojik bir bakış açısının sübjektif değerlendirmeleri olarak tavsif edebilirim.

şimdi gelelim senin oluşturduğun vicdanına mesnet teşkil ettiğini iddia ettiğin ayetlerin ve ulema görüşlerinin yorumlarına...



şimdi bak arkadaşım, evvelen zikrettiğin bu ayet-i celilenin bir öncekini okuyup anlamadan bahsettiğin ayeti yorumlamaya kalkarsan bu olmaz işte. yanlışın asıl orada işte. çünkü sen siyak-sibak diye birşey vardır, bunlardan haberin bile yoktur eminim. neyse, gelelim bir evvelki ayete, önce onu anlayalım ki, sonra asıl bahsettiğin ayetin yorumunu çok daha kolay anlayabiliriz.

"Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar."(bakara-6 )

şimdi burada ne buyuruyor Rabb-i Teala: Âyetin niteliklerini verdiği "inkâr edenler", hak din karşısındaki olumsuz düşüncelerini ve tutumlarını gizlemeyen, tercihlerini açıkça inançsızlık ve red yönünde kullanan, zaman geçtikçe inkârcılıkla şartlanan, başka düşüncelere ve inançlara (bu arada hak dine) kulaklarını, göz ve gönüllerini kapayan kimselerden bahsediyor.

Kulakları, dikkat ve idrakleri ilâhî irşada kapalı olan inkârcılara nasihat ve uyarının fayda vermeyeceği, uyarıların ancak gerçeği arayan ve Allah kelâmını dinleyenler üzerinde etkili olacağı açıktır.

Hz. Peygamber inkârcılarla çok meşgul olmuş, onların iman ehline katılmalarını istemiş, gayretlerinin fayda vermediğini gördükçe de üzülmüştür. Bu sebeple Allah Teâlâ zaman zaman peygamberine iman-küfür gerçeğini anlatarak onu teselli ve teskin edip âdeta şöyle demiştir: "Habîbim! Bütün gayretlerine rağmen onların inkârdan vazgeçip imana gelmemelerinin kusuru sende ve tebliğ ettiğin dinde değildir, kusur kendi irade ve tercihleriyle inkârlarında ısrar eden, kulaklarını hak söze kapalı tutanlardadır. Sen ne kadar uğraşırsan uğraş böyle kâfirler iman etmeyeceklerdir."

şimdi durum bu... bu ayet yorumuyla bir sonraki asıl senin bahsettiğin ayet hakkında bir ön açıklama, izah mahiyetinde bilgiler verdikten sonra gelelim oraya...

"Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır." (bakara-7)

şimdi biz buradan ne anlamamız gerekiyor? bir evvelki ayetin mahiyetine de atıf yaparak diyebiliriz ki, Allah Teâlâ ilim, hikmet ve adalet sahibi olduğuna göre hem kullarına, onların irade ve etkileri olmadan günah işletmesi, onları doğru yoldan saptırması, kalplerini mühürlemesi hem de bunlardan dolayı kullarını ayıplaması, cezalandırması düşünülemez.

Ayrıca pek çok âyet ve hadiste kulların iradelerinden, belli alanlarda hürriyete sahip olduklarından ve serbest tercihleriyle yapıp ettiklerinin iyi veya kötü sonucunu elde edeceklerinden söz edilmektedir. Aklın hükmünü ve naklin (vahiy) rehberliğini birlikte değerlendiren Ehl-i sünnet âlimleri şöyle bir sonuç çıkarmışlardır: Kader Allah’ın ezeldeki bilgisi ve hükmü, kazâ ise yaratılmışlar âleminde kaderin icrasıdır, yerini bulması ve uygulanmasıdır. Allah Teâlâ, kulların hür ve serbest bulundukları alanda ne yapacaklarını, neyi tercih edeceklerini ezelde bildiğinden, O’nun o alandaki kader ve kazâsı ile kulun hür tercihi birbirine uygun düşmüştür.

Bu düzeni kuran güç ve irade, varlıklara mahiyet ve özelliklerini veren yaratıcıdır. Bu noktadan bakıldığında kulun serbest iradesiyle yaptığı fiiller de dahil olmak üzere her şey O’nun ilim ve iradesine uygun olarak oluşmakta ve gerçekleşmektedir. O istemeseydi kul irade ve tercih sahibi olamazdı; hayrı veya şerri, doğruyu veya yanlışı, küfrü veya imanı tercih edemezdi; kulağını hak davetine açamaz veya tıkayamazdı.

Bu anlamda "hidayete erdiren, saptıran, mühürleyen, hayrı veya şerri işleten Allah’tır." Bu makro düzeyden mikro düzeye inilerek kulun hayatı, idrak ve şuuru içinde olup biten davranışlara bakıldığında, kula ait hürriyet, irade ve tercih ortaya çıkmakta, etkili olmaktadır.

Davranışları değerlendirmeye, aidiyeti tesbite böyle yaklaşıldığında, doğru veya yanlış yola giren, hayır veya şer işleyen, mümin veya kâfir olan, idrakini sınırlayıp karartanın... kulun kendisi olduğu anlaşılmaktadır.

Âyet ve hadisler farklı üslûplarla bu iki bakış açısını da dile getirmekte, gerçeğin her iki yönden de görünüşünü vermektedir. Nitekim Nisâ sûresinin 155. âyetinde kâfirlerin kalplerinin kılıflanması veya mühürlenmesi, onların irade ve tercihlerini bu yönde kullanmış olmalarına bağlanmıştır. Yûsuf sûresinin 105. âyetinde de kâfirlerin yer ve göklerde mevcut olup Allah’ın varlık ve birliğini gösteren nice delili (âyet) görmemek için yüzlerini çevirip geçtikleri ifade edilmiş, böylece "kalplerin kılıflanması ve mühürlenmesi"nin mânasına, sebebine ve bu oluşta kulun tesirine ışık tutulmuştur. Bu hadîs-i şerif de konuya bir başka yönden açıklık getirmektedir:

"Mümin bir günah işlediğinde onun kalbinde bir nokta oluşur. Kul tövbe eder, günahı terkeder ve pişmanlık duyarsa kalbinden o lekeyi siler; aksine günaha devam eder ve arttırırsa leke de artar, sonunda bütün kalbini kaplar ve kilitler. Allah’ın "Hayır! Doğrusu şudur ki, yapıp ettikleri kalplerini kaplayıp karartmıştır" (Mutaffifîn 83/14) buyruğundaki "karartma"dan maksat budur (Tirmizî, “Tefsîr”, 5; İbn Mâce, “Zühd”, 29).

Sonuç olarak insanların ceza ve azap görmelerine yol açıcı günahları işleten, onları buna mecbur bırakan Allah değildir. Onlara irade, tercih, güç gibi imkânları ve kabiliyetleri veren Allah’tır. Bunları O’nun rızâsı veya gazabı yönünde kullanan, sarfeden –ki, bu sarfa 'kesb' denilmiştir– insandır. Dünyadan göçüp giderken insanın elinde ya cennetin anahtarı ya da cehennemin ateşi vardır. Bunları o kesbetmiştir. Dünya hayatı, sermayesi ömür olan bir ticarettir, bunlar da kulun elde ettiği kazanç veya uğradığı zarardır.

ayrıca bununla alakalı bakara-286. ayette de atıf söz konusudur. ben burada şimdilik yeter diyorum.






şimdi gelelim, bir yerlerden alıntı yaptığına kanaat getirdiğim -mesela bir agnostik sitesinden! malum, oralarda bel'amlık rolüne soyunmuş epey kalem erbabı mevcuttur- son paragrafına... (not: alıntı yaptğın fikrine yazının sitenin orjinal fontuyla uyuşmaması nedeniyle kapıldım, yanılıyor muyum? :))

Aslında bu bahsettiğin ayetlerin hepsinin hemen hemen yukarıda yaptığım izahatın içinde cevabı vardır. ama yine de tek tek anlatayım ki okuyan sair kardeşlerimizin içinde bir pürüz kalmasın.

"Allah(o yazıdan) dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Ana kitap (olan Levh-i Mahfûz) ise O’nun katındadır."(Rad, 39)

Bu ayette "ana kitap" olarak bahsedilen levh-i mahfuz yüce Allah'ın ezeli ilmi manasına da geliyor aynı zamanda. Evrende değişecek veya değişmeyecek olan her şey O’nun ezelî ilminde mevcuttur. Bu âyet bir önceki âyetin, "Süreli her şeyin bir kaydı vardır" meâlindeki bölümünü tamamlayıcı mahiyette olup Allah’ın her alanda dilediği değişikliği yapabilecek irade ve kudrete sahip olduğunu ifade etmektedir; Bu meâldeki âyetlerle sahâbeden bazılarının yaptığı dualardan kaderin dahi bir şekilde değişebileceği sonucunu çıkaranlar olmuştur. Meselâ Hz. Ömer’in Kâbe’yi tavaf ederken ağlayarak şu şekilde dua ettiği rivayet edilmiştir: "Allahım! Eğer beni şekavet ehlinden (bedbaht) yazdıysan beni oradan sil, saadet ve mağfiret ehli arasına yaz. Çünkü sen dilediğini siler, dilediğini bırakırsın, ana kitap senin katındadır"(Taberî, XIII, 167-168).

"Şüphesiz ki biz, her şeyi (Levh-i Mahfûz’da yazılmış) bir kadere göre yarattık."(Kamer, 49)

Her şeyin Allah Teâlâ tarafından bir ölçüye veya takdire göre yaratılmış olması, "her şeyin hikmetin gereklerine uygun biçimde, sağlam, belli bir düzen ve denge içinde" yahut "Allah’ın ezelî ilminde mâlûm ve kayıtlı olan şekle göre" mânalarıyla açıklanmıştır (Zemahşerî, IV, 48-49). Bu ifade, devamında yer alan "buyruğunun tek ve göz açıp kapayıncaya kadar olup bitmesi" ifadesiyle birlikte değerlendirilerek burada Cenâb-ı Allah’ın iradesini belirleyecek veya etkileyecek hiçbir güç bulunmadığı gibi, O’nun için zaman, mekân vb. faktörlerin söz konusu olmadığına ve kudretine sınır düşünülemeyeceğine vurgu yapıldığı söylenebilir.


"Çünkü gökte ve yerde gizli hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfûz’da) bulunmasın!" (Neml, 75)

dostum burada bahsedilen mana yaratılmış olan herşeyin Allahın ezeli ilminde olduğunu, yani kimsenin özgür iradesine müdahaleden bahsetmediğini anlatıyor. yani seni çürüten bir mahiyete sahip. bütün kainatla beraber belki bütün fiillerin dahi kayıtlı olduğunu bildiriyor olması, onun ezeli ilmiyle önceden bilip de kayıt altına alınımş olduğunun bir ifadesidir. müfessirler Muhammed Esed ve Şevkani'de eserlerinde aynı görüşleri dile getirirler. zaten müfessirlerin çoğunluğu levh-i mahfuz kavramını Allah'ın ezeli ilmi olarak tavsif etmişlerdir... ki, sonuç da zaten senin tasavvufçu görüşleri dediğin hakikate delalet ediyor.

bu arada bir yanlışını düzelteyim, kader gibi, ecel gibi vb. konuların tasavvufun değil, fıkıh, akaid, ilm-i kelam ve tefsir gibi bölümlerin sahasına girer. boşu boşuna mutasavvıfların günahını alma derim. tasavvuf dediğin sadece işin ahlaki boyutuyla ilgili olan bir daldır. ha uğraşan mutasavvıf olmamış mı, olmuştur elbet, fakat kaale alınmağa değmez.


şimdi, son olarak şunu söyleyim, islamda insan mantığını zorlayacak, mantık dışı, akıl dışı hiçbir şey yoktur. enfal-51. ayette Rabb-i Teala'nın buyurduğu gibi: "İşte bu, ellerinizle yaptığınız yüzündendir, yoksa Allah kullara zulmedici değildir."

demem o ki, hangi dinden, inançtan olursan ol, hangi görüşün taraftarı olursan ol, beni ilgilendirmez ama, "islam'ı çok iyi bildiğim için orada kalmağa vicdanım müsaade etmedi" gibi hiçbir insaf ve "gerçek vicdan" ölçüsüne sığmayan iftiralara tevessül etme, bu sana yakışmaz. dürüstlük bütün insanlığın müşterek erdemidir.

sevgiyle kal.
sevgili seyyah,
öncelikle hoşgörülü yaklaşım tarzın için teşekkür ederim. genelde biz dinsizler toplumda kötü karşılanır, her türlü kötülüğe hatta ölüme layık görülürüz.
ancak belirtmeliyim ki fikirlerine (yada tefsircilerin fikirlerine) katılmayacağım. açıkçası tefsirler kuranı inandıkları dini kavramlara uydurma çabalarından öteye geçmemiş saçmalıklardır. "aslında orada onu demek istemiyorda..., aslında onu o şekilde düşünmeyelim de..., aslında burada onu değil de bunu demek istemiş..." gibi günü kurtarma, durumu düzeltme, hadisler ile ayetler arasındaki çelişkileri çözümleme çabalarıdır. sonuçta tefsircilerde birer beşerdir ve beşeri "karanlıklardan" ari değillerdir. bu gün ben de çıkıp bir tefsir yazsam ve insanların duymak istediklerini inanmak istediklerini yazsam beni de büyük hoca, veli zat ilan edeceklerine eminim. (zaten bu allah dostu kavramını da anlayamıyorum, sanki allah dostlarının bir listesini göndermiş gibi) kuran ayetlerinde iddia edildiği gibi "öğütler alalım diye apaçık bir kitap" olarak bizlere gönderilmişse, normal zeka kapasitesindeki bir insanın rahatlıkla anlaması gerekmektedir. ancak tasavvufcuların uydurduğu "cüzi akıl" kavramı insanlara kendi şekillendirdikleri islamı kabul ettirme çabasıdır
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
346
Puanları
263
konu saptırma dalında ödül alacak adammışsın. hangi tefsirler ki onlar, yok şunu demek istememiş de bunu demek istemiş demiş. adamlar salak mı da Allah'ın kadının o değil de şu olduğunu söylüyor!

Tefsirciler beşer de, yanlış yapıyor da sen onlardan üst bir mevki makamda gibisin de, daha ulemasında mı onları tekzip ediyorsun? Zaten günümüzde çelakıl gibi adamlar var, malum ama kimsede ne onlara ne de diğer müfessiruna veli gözüyle bakmıyor. var ya acayip genelleyen, dediğim dedik, tek ben biliyorum havasında yazmışsın.

Ayrıca, "apaçık" derken masal tadında, çocuk bile anlar mı diyor? niye kendince tefsir ediyorsun? o apaçık lafzı ne ola ki? bi kere arapça bildiğini farz ederek, o arapça ibareler üzerinden değil de niye türkçe meali üzerinden gidiyorsun?

بين ،مبين، لا ريب فيه، lafızlarının tek anlama gelemeyeceklerini, hatta senin sandığın üzere her insanın anlayacağı bir kitap olarak direk çevrilemeyeciğini de biliyor olman lazım. telden yazdığımdan sağ sol karmaşası için üzgünüm.

neyse, amacı ilhad, iğlal olan biriyle bu kadar da uğraşmanın manası yok. "selam" deyip geçenlerden olmak var.

arkadaşında oradan buradan yamamaya çalıştığı ibarelerle, yaldızlı kelimelerle süslediği içi boş, şüphe yayan ibarelerine de kanmayın. he deyin geçin.
 

TheMechanic

Asistan
Katılım
15 Şubat 2014
Mesajlar
286
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
sevgili seyyah,
öncelikle hoşgörülü yaklaşım tarzın için teşekkür ederim. genelde biz dinsizler toplumda kötü karşılanır, her türlü kötülüğe hatta ölüme layık görülürüz.
ancak belirtmeliyim ki fikirlerine (yada tefsircilerin fikirlerine) katılmayacağım. açıkçası tefsirler kuranı inandıkları dini kavramlara uydurma çabalarından öteye geçmemiş saçmalıklardır. "aslında orada onu demek istemiyorda..., aslında onu o şekilde düşünmeyelim de..., aslında burada onu değil de bunu demek istemiş..." gibi günü kurtarma, durumu düzeltme, hadisler ile ayetler arasındaki çelişkileri çözümleme çabalarıdır. sonuçta tefsircilerde birer beşerdir ve beşeri "karanlıklardan" ari değillerdir. bu gün ben de çıkıp bir tefsir yazsam ve insanların duymak istediklerini inanmak istediklerini yazsam beni de büyük hoca, veli zat ilan edeceklerine eminim. (zaten bu allah dostu kavramını da anlayamıyorum, sanki allah dostlarının bir listesini göndermiş gibi) kuran ayetlerinde iddia edildiği gibi "öğütler alalım diye apaçık bir kitap" olarak bizlere gönderilmişse, normal zeka kapasitesindeki bir insanın rahatlıkla anlaması gerekmektedir. ancak tasavvufcuların uydurduğu "cüzi akıl" kavramı insanlara kendi şekillendirdikleri islamı kabul ettirme çabasıdır

yaklaşımını doğru bulmuyorum demiyecem üslup derken senin bu üslubuna ne demeli. biz hoşgörüyle yaklaşırken sen kendini bilmez şekilde ve bir prof. tavrıyla yaklaşıp yaşadığın bölgedeki insanları küçük görerek kendini bir şey sanmana ne demeli. Neyse asıl konuya gelelim tefsir ilmini söyleyebilmen ne oluğunu bildiğin anlamına gelmez. yazdıklarından bu sözcüğün tanımından başka br şey bilmediğin anlaşılıyor. Tefsir ilmini hakkıyla yerine getirebilmek için bir insanın mükemeliyete yakın bir bilgiye sahip olması gerekiyor. Araştırmak gibi önemli olan bir alışkanlığa sahip olmadığın "Apaçık" anlaşılıyor. İnşallah bu seni araştırmacı biri yapar.

Gelelim Allah dostu meselesine: Bir padişahın verdiği görevler ve koyduğu kuralları en iyi uygulayan ve padişahının şanını yüceltmeye çalışan kişi elbette ki padişaha en yakın kişi olur.

Cevap istedin umarım almışsındır.
 

Silence

Müdavim
Müdavim
Katılım
29 Nisan 2009
Mesajlar
7,786
Reaksiyon puanı
49
Puanları
228
Seyyah abimiz çok güzel açıklamış.

ben de uzmanlığım olan alanda bir şeyler ekleyeyim.

öncelikle promidal arkadaşımızın niye bu şekilde tutarsız şeyler yazdığının sebebini açıklayayım.

bu arkadaş büyük ihtimalle çocukluğunda ebeveynleriyle ilgili sıkıntı yaşadı. ve sağlıklı bir şekilde yetiştirelemedi. babası profesör ya da iş alanında fazlasıyla meşgul, maddi sıkıntısı olmayan ama eşi ile de sağlıklı bir ilişki yürütememiş olması muhtemel.

bunun çocuk üzerinde etkisi muazzam etkili olup çocuğun umutsuzluk ve yaşananlar için ailesinden başlayarak bulabildiği her şeyi suçlamış olması muhtemel. bilirsiniz küçüklükten beri bir çoğumuz batı kültürünün de etkisiyle iyi ve kötü arasında ilahi bir savaş olduğuna inanır ve şeytanlarla iblislere karşı muharabeler olduğuna inandırılmak istenirdik. dolaysıyla Allah, tanrı gibi kavramları iyiliğin yanında koruyucu bir güç gibi görüp böyle inanırdık. tabii bu işin detaylarını bilmeden düşünmek insanı yanlış yollara itiyor.

dolaysıyla yaşanan felaketlerde ve kötü olaylarda yanında inandığı gücü bulamayn insan isyan ediyor. promidal arkadaşımızın bir provakatör olduğuna inanmıyorum. benim gözlemim, yaşadığı olaylar karşısında zayıf düşmüş ve neye inanacağını şaşırmış bir arkadaş. bugün agnostik yarın ise aklına ne yatkın gelirse o olacaktır. belki bir gün gerçekten cevaplara ulaşmak isteyip bu işleri detaylı olarak araştıracaktır. bunu biz bilemeyiz ama şu an inandığı şeylerdeki tutarsızlıkları farkedemediği kesindir.

Sayın okur size nasıl ulaşabilirim ..
 

promidal

Profesör
Katılım
18 Ekim 2011
Mesajlar
1,105
Reaksiyon puanı
11
Puanları
218
Seyyah abimiz çok güzel açıklamış.

ben de uzmanlığım olan alanda bir şeyler ekleyeyim.

öncelikle promidal arkadaşımızın niye bu şekilde tutarsız şeyler yazdığının sebebini açıklayayım.

bu arkadaş büyük ihtimalle çocukluğunda ebeveynleriyle ilgili sıkıntı yaşadı. ve sağlıklı bir şekilde yetiştirelemedi. babası profesör ya da iş alanında fazlasıyla meşgul, maddi sıkıntısı olmayan ama eşi ile de sağlıklı bir ilişki yürütememiş olması muhtemel.

bunun çocuk üzerinde etkisi muazzam etkili olup çocuğun umutsuzluk ve yaşananlar için ailesinden başlayarak bulabildiği her şeyi suçlamış olması muhtemel. bilirsiniz küçüklükten beri bir çoğumuz batı kültürünün de etkisiyle iyi ve kötü arasında ilahi bir savaş olduğuna inanır ve şeytanlarla iblislere karşı muharabeler olduğuna inandırılmak istenirdik. dolaysıyla Allah, tanrı gibi kavramları iyiliğin yanında koruyucu bir güç gibi görüp böyle inanırdık. tabii bu işin detaylarını bilmeden düşünmek insanı yanlış yollara itiyor.

dolaysıyla yaşanan felaketlerde ve kötü olaylarda yanında inandığı gücü bulamayn insan isyan ediyor. promidal arkadaşımızın bir provakatör olduğuna inanmıyorum. benim gözlemim, yaşadığı olaylar karşısında zayıf düşmüş ve neye inanacağını şaşırmış bir arkadaş. bugün agnostik yarın ise aklına ne yatkın gelirse o olacaktır. belki bir gün gerçekten cevaplara ulaşmak isteyip bu işleri detaylı olarak araştıracaktır. bunu biz bilemeyiz ama şu an inandığı şeylerdeki tutarsızlıkları farkedemediği kesindir.
herkes herşeyi bildiğini zannediyor sanırım;
çok güzel bir çocukluk dönemi yaşadım, tahmin ettiğin gibi aristokrat bir ailenin çocuğu değildirm, babam devlet memuru anam ev hanımıydı. bırak zenginliği fukara bile sayılabilecek mütevazi bir evde büyüdüm. kendimize ait bir evimiz bile olmadı hep kirada yaşadık. ama çok mutlu bir ailemiz vardı, özel ders aldıracak paramız olmadığı için beni hep babam ders çalıştırırdı. buna rağmen okul hayatım hep başarılarla ve derecelerle dolu oldu, ailemin hep gurur kaynağı oldum. ailem dindar bir aileydi 5 yaşımdan itibaren her sene cami ve kuran kurslarına gittim. ilk hatmimi 7 yaşında yaptım. 15 yaşıma geldiğimde hafızdım. fıkıh, tefsir, hadis öğrendim, hep islamen uygun ama vicdanen uygunsuz bulduğum durumlar oldu ama küçüklükten beri allah korkusuyla yetiştirildiğim için kendi içimde bu tip çelişkileri görmezden gelmem gerektiğini düşündüm. 20 li yaşlarımda kuran meallerine iyice merak sarmıştım. çeviri farklılıkları olmasın diye bulabildiğim bütün mealleri okudum (yaklaşık 18-20 farklı meal). 30 yaşımda içimdeki korkuları yendim ve eleştirel yaklaşmaya başladım. islamı eleştirmek bir müslüman için tabu idi, ben bu tabuyu yıktım. bildiğim herşeyi tekrar gözden geçirdim. önce hadisleri tekrar okudum. yaklaşık 7000 kutubissitte hadisini gözden geçirdim, kuranı tekrar gözden geçirdim. sonuç olarak islam ın ilahi olmadığına karar verdim. bugün agnostiğim ama ateist değilim. çünkü ateizm bir tanrı fikrini kökten reddeder. ancak bu hiç bilimsel bir yaklaşım değildir. çünkü bilim der ki bir şeyin yokluğu ispatlanamaz ve kesinlikle olmadığı iddia edilemez. evet islama ve tanrıya inanmıyorum, ancak kesinlikle fikirlerim doğrudur diyemem çünkü bu hiç rasyonel bir yaklaşım değildir. dinler emredilenin doğruluğunu sorgulamadan itaat etmeyi gerektirir, ancak ahlak emredilenin doğru olup olmadığıyla ilgilenir. ben artık ahlaka uygun yaşıyorum. emredilen şey ahlaka uygun değilse reddediyorum, bu ilahi bir emir olsa bile... diyeceksiniz ki dinler ahlaki olmayan şeyler emretmez. ama bir hırsızın ellerinin kesilmesi ahlaki değildir, yada zina eden insanların recm edilmesi.. vicdanım suçu ne olursa olsun insanların işgenceye uğratılmasını yada öldürülmesini reddediyor.
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
346
Puanları
263
yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmişsin de orada iş batmış.

İslami emirlerin ahlaka uygunluğunu açmışsın. Hangi ahlak, hangi kriterler? Evrensel bi ahlak var mı? neyse hadi hepsi tamam. Şunu sormaz mı biri: Bu adam hırsızlık ederken, zina ederken ahlaka perde çekip, cezalandırmada mı perdeyi açıp ahlaken ceza böyle olmaz mı diyecez? Nerde ceza, nerde karşılık, nerde caydırıcılık?

5 şey kutsaldır. Akık, Mal, Din, Can, Nesil. Sıralamasız öyle yazdım. 5'i için insan can verir ve şehit sayılır. Hadi şehidi geçtim, ... yoluna gitmez hiç değilse, ulvi değerlerdir. Adam hırsızlık yaptı. On emirden bu yana belki daha eskisinden beri yasak. Zina.. Bırakın yapmayı yaklaşmayın diye emir var. Eskiden beri bunlar ve benzerleri dini olarak geçtim ahlaken de uygun görülen şeyler mi? Değil... Varsa uygun gören ben ahlaksızım...

Neyse, gün gelir de bi ampül yanar kafanda belki. Mazallah başına geldi mi bunlar o zaman ahlaki kriterlerini görürsün. O zaman kendini hesaba çekersin. Adalet peşinde filmindeki gibi, gerard butler gibi olsam aynı davranırdım. Ahlakı başta olmayana, bunu uygulamayan, aldırmayana, kimse kusura bakmasın bende aldırmam. Boşuna kısas da hayat vardır da denmiyor. Göze göz dişe diş... Basit ve net..
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
herkes herşeyi bildiğini zannediyor sanırım;
çok güzel bir çocukluk dönemi yaşadım, tahmin ettiğin gibi aristokrat bir ailenin çocuğu değildirm, babam devlet memuru anam ev hanımıydı. bırak zenginliği fukara bile sayılabilecek mütevazi bir evde büyüdüm. kendimize ait bir evimiz bile olmadı hep kirada yaşadık. ama çok mutlu bir ailemiz vardı, özel ders aldıracak paramız olmadığı için beni hep babam ders çalıştırırdı. buna rağmen okul hayatım hep başarılarla ve derecelerle dolu oldu, ailemin hep gurur kaynağı oldum. ailem dindar bir aileydi 5 yaşımdan itibaren her sene cami ve kuran kurslarına gittim. ilk hatmimi 7 yaşında yaptım. 15 yaşıma geldiğimde hafızdım. fıkıh, tefsir, hadis öğrendim, hep islamen uygun ama vicdanen uygunsuz bulduğum durumlar oldu ama küçüklükten beri allah korkusuyla yetiştirildiğim için kendi içimde bu tip çelişkileri görmezden gelmem gerektiğini düşündüm. 20 li yaşlarımda kuran meallerine iyice merak sarmıştım. çeviri farklılıkları olmasın diye bulabildiğim bütün mealleri okudum (yaklaşık 18-20 farklı meal). 30 yaşımda içimdeki korkuları yendim ve eleştirel yaklaşmaya başladım. islamı eleştirmek bir müslüman için tabu idi, ben bu tabuyu yıktım. bildiğim herşeyi tekrar gözden geçirdim. önce hadisleri tekrar okudum. yaklaşık 7000 kutubissitte hadisini gözden geçirdim, kuranı tekrar gözden geçirdim. sonuç olarak islam ın ilahi olmadığına karar verdim. bugün agnostiğim ama ateist değilim. çünkü ateizm bir tanrı fikrini kökten reddeder. ancak bu hiç bilimsel bir yaklaşım değildir. çünkü bilim der ki bir şeyin yokluğu ispatlanamaz ve kesinlikle olmadığı iddia edilemez. evet islama ve tanrıya inanmıyorum, ancak kesinlikle fikirlerim doğrudur diyemem çünkü bu hiç rasyonel bir yaklaşım değildir. dinler emredilenin doğruluğunu sorgulamadan itaat etmeyi gerektirir, ancak ahlak emredilenin doğru olup olmadığıyla ilgilenir. ben artık ahlaka uygun yaşıyorum. emredilen şey ahlaka uygun değilse reddediyorum, bu ilahi bir emir olsa bile... diyeceksiniz ki dinler ahlaki olmayan şeyler emretmez. ama bir hırsızın ellerinin kesilmesi ahlaki değildir, yada zina eden insanların recm edilmesi.. vicdanım suçu ne olursa olsun insanların işgenceye uğratılmasını yada öldürülmesini reddediyor.

Yalan söylediğin apaçık ortada.
(Haşa) sen, sonsuz ilim sahibi Yaratıcı'dan daha iyi mi biliyorsun neyin ahlaki olduğunu ya da olmadığını?
Sen, Allah'ın emirlerinden şüphe duyuyorsan varlığından şüphe duymazsın o vakit. Doğrudan yok dersin. (haşa)
Çünkü Yaratıcı kusurlu olmaz.
Neyse sen kol kesmek ahlaki değil dersin, hırsızlığın, kul hakkının cezasını cehennemde ödersin. Cehennemin ateşini bilsen iki kolumu da kesin derdin. Sen, Kur'an falan hatmetmemişsin. Burada boşa hikaye okuma. Sana anca burada çoluk çocuk inanır ya da agnostik ve ateistler.
Git bu yalanlarını ateist forumlarda anlat.
 

promidal

Profesör
Katılım
18 Ekim 2011
Mesajlar
1,105
Reaksiyon puanı
11
Puanları
218
Yalan söylediğin apaçık ortada.
(Haşa) sen, sonsuz ilim sahibi Yaratıcı'dan daha iyi mi biliyorsun neyin ahlaki olduğunu ya da olmadığını?
Sen, Allah'ın emirlerinden şüphe duyuyorsan varlığından şüphe duymazsın o vakit. Doğrudan yok dersin. (haşa)
Çünkü Yaratıcı kusurlu olmaz.
Neyse sen kol kesmek ahlaki değil dersin, hırsızlığın, kul hakkının cezasını cehennemde ödersin. Cehennemin ateşini bilsen iki kolumu da kesin derdin. Sen, Kur'an falan hatmetmemişsin. Burada boşa hikaye okuma. Sana anca burada çoluk çocuk inanır ya da agnostik ve ateistler.
Git bu yalanlarını ateist forumlarda anlat.
yalana borcum yok arkadaşım,
islamen küçük kız çocuklarının evlenmesi uygun, ama sence ahlaki mi? insanları öldürmek ahlaki mi? insanlara işgence etmek ahlaki mi? islam köleliği meşrulaştırmış, cariyelik sistemiyle kadınları sex kölesi yapmıştır bu ahlaki mi? evet benim ahlakıma göre bunlar kötü şeyler ama islam ahlakına uygun. öyleyse islam benim ahlakıma uygun değildir. bu yüzden ben islamın tanrıdan gelme bir din olduğuna inanmıyorum.
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
Hafıza bakın hele. Hadi canım hadi başka kapıya.. Adam Misyoner çıktı iyi mi?
 

promidal

Profesör
Katılım
18 Ekim 2011
Mesajlar
1,105
Reaksiyon puanı
11
Puanları
218
yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmişsin de orada iş batmış.

İslami emirlerin ahlaka uygunluğunu açmışsın. Hangi ahlak, hangi kriterler? Evrensel bi ahlak var mı? neyse hadi hepsi tamam. Şunu sormaz mı biri: Bu adam hırsızlık ederken, zina ederken ahlaka perde çekip, cezalandırmada mı perdeyi açıp ahlaken ceza böyle olmaz mı diyecez? Nerde ceza, nerde karşılık, nerde caydırıcılık?

5 şey kutsaldır. Akık, Mal, Din, Can, Nesil. Sıralamasız öyle yazdım. 5'i için insan can verir ve şehit sayılır. Hadi şehidi geçtim, ... yoluna gitmez hiç değilse, ulvi değerlerdir. Adam hırsızlık yaptı. On emirden bu yana belki daha eskisinden beri yasak. Zina.. Bırakın yapmayı yaklaşmayın diye emir var. Eskiden beri bunlar ve benzerleri dini olarak geçtim ahlaken de uygun görülen şeyler mi? Değil... Varsa uygun gören ben ahlaksızım...

Neyse, gün gelir de bi ampül yanar kafanda belki. Mazallah başına geldi mi bunlar o zaman ahlaki kriterlerini görürsün. O zaman kendini hesaba çekersin. Adalet peşinde filmindeki gibi, gerard butler gibi olsam aynı davranırdım. Ahlakı başta olmayana, bunu uygulamayan, aldırmayana, kimse kusura bakmasın bende aldırmam. Boşuna kısas da hayat vardır da denmiyor. Göze göz dişe diş... Basit ve net..
sayın ahbari, ben suçların ahlaki olduğunu savunmuyorum. hırsızlık tabiki ahlaksız bir davranış, ama cezalar evrensel insan haklarına uygun olmalıdır. bir insan cezaevine girmeyi hakedebilir, ama cezaevinde insanlık dışı muameleyi kimse haketmez.

- - - Mesaj Güncellendi - - -

Hafıza bakın hele. Hadi canım hadi başka kapıya.. Adam Misyoner çıktı iyi mi?
kimse sizler gibi düşünmek yada inanmak zorunda değil, farklılıklara tahammül edebilmek de medeniyet belirtisidir. senin gibi düşünmüyorum yada seninle aynı kararları vermiyorum diye beni yalancılıkla yada misyonerlikle itham edemezsin. işte bu "ahlaki" değildir.
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
yüzmüş yüzmüş kuyruğuna gelmişsin de orada iş batmış.

İslami emirlerin ahlaka uygunluğunu açmışsın. Hangi ahlak, hangi kriterler? Evrensel bi ahlak var mı? neyse hadi hepsi tamam. Şunu sormaz mı biri: Bu adam hırsızlık ederken, zina ederken ahlaka perde çekip, cezalandırmada mı perdeyi açıp ahlaken ceza böyle olmaz mı diyecez? Nerde ceza, nerde karşılık, nerde caydırıcılık?

5 şey kutsaldır. Akık, Mal, Din, Can, Nesil. Sıralamasız öyle yazdım. 5'i için insan can verir ve şehit sayılır. Hadi şehidi geçtim, ... yoluna gitmez hiç değilse, ulvi değerlerdir. Adam hırsızlık yaptı. On emirden bu yana belki daha eskisinden beri yasak. Zina.. Bırakın yapmayı yaklaşmayın diye emir var. Eskiden beri bunlar ve benzerleri dini olarak geçtim ahlaken de uygun görülen şeyler mi? Değil... Varsa uygun gören ben ahlaksızım...

Neyse, gün gelir de bi ampül yanar kafanda belki. Mazallah başına geldi mi bunlar o zaman ahlaki kriterlerini görürsün. O zaman kendini hesaba çekersin. Adalet peşinde filmindeki gibi, gerard butler gibi olsam aynı davranırdım. Ahlakı başta olmayana, bunu uygulamayan, aldırmayana, kimse kusura bakmasın bende aldırmam. Boşuna kısas da hayat vardır da denmiyor. Göze göz dişe diş... Basit ve net..

Yok kardeşim yok. Adam bildiğin misyoner. Burada duygu sömürüsü yaparak zayıfların inancını çalmaya çalışıyor. Hiç cevap verme. Çok gördük bunun gibileri.

- - - Mesaj Güncellendi - - -

kimse sizler gibi düşünmek yada inanmak zorunda değil, farklılıklara tahammül edebilmek de medeniyet belirtisidir. senin gibi düşünmüyorum yada seninle aynı kararları vermiyorum diye beni yalancılıkla yada misyonerlikle itham edemezsin. işte bu "ahlaki" değildir.

Tabi tabi. At topu bana temize çık. Hadi ordan..
 

promidal

Profesör
Katılım
18 Ekim 2011
Mesajlar
1,105
Reaksiyon puanı
11
Puanları
218
Yok kardeşim yok. Adam bildiğin misyoner. Burada duygu sömürüsü yaparak zayıfların inancını çalmaya çalışıyor. Hiç cevap verme. Çok gördük bunun gibileri.

- - - Mesaj Güncellendi - - -



Tabi tabi. At topu bana temize çık. Hadi ordan..
çok komiksin, insanların inancını çalmanın bana ne gibi bir faydası olabilir ki? dini yaymak için savaşlar yapıldı, inanmayan insanlar katledildi, hatta sırf başka dine inanıyor diye insanlar düşman oldu.her din bunu yaptı bugün suriyede aleviler ve sünniler birbirini katlediyor. ama ben dindarların inançsızlaştırılması için savaşan ateist, yada bir müslümanı yada hristiyanı çarmıha geren bir agnostik görmedim
 

Ahbârî

Dekan
Katılım
6 Ekim 2009
Mesajlar
6,274
Reaksiyon puanı
346
Puanları
263
Biri abimize anakrolojiyi öğretsin... bloother hocam yav he he de geç.
 

ConfickerBelasi

Müdavim
Müdavim
Katılım
8 Ekim 2011
Mesajlar
53,870
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
16,127
Puanları
8,958
dikkat! konu dağılıyor ilgisiz görülen bütün mesajlar silinecek! çocuğa Allah rahmet eylesin demekten başka bişey kalmamış artık gerisi onunla Allah cc. arasında.
 

Bloother

Rektör
Katılım
29 Ekim 2013
Mesajlar
10,949
Reaksiyon puanı
2,327
Puanları
293
Yaş
37
dikkat! konu dağılıyor ilgisiz görülen bütün mesajlar silinecek! çocuğa Allah rahmet eylesin demekten başka bişey kalmamış artık gerisi onunla Allah cc. arasında.

İntihar edene rahmet dilenmez bildiğim kadarıyla. Eğer mükellef olmuşsa, Allah onun ebedi kalacağı yerin, cehennem olduğunu bize bildirmiştir. O yüzden rahmet dileyemeyiz.
 

ConfickerBelasi

Müdavim
Müdavim
Katılım
8 Ekim 2011
Mesajlar
53,870
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
16,127
Puanları
8,958
İntihar edene rahmet dilenmez bildiğim kadarıyla. Eğer mükellef olmuşsa, Allah onun ebedi kalacağı yerin, cehennem olduğunu bize bildirmiştir. O yüzden rahmet dileyemeyiz.
o kısmına karışmam Allah ne isterse onu yapar kaba olmasın diye yazdım yoksa yazmıcaktım.
 
D

Deleted member 312196

SDN Okuru
[MENTION=187384]promidal[/MENTION]

Kuran'in Allahtan olmadigini iddia ediyorsan sana verebilecegim iki cevap var.

«(Ey Muhammed!) De ki: "İnsanlar ve cinler, bu Kurân’ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler, birbirlerine de yardım etseler, onun bir benzerini yine getiremezler".» (İsrâ: 88)

«Yoksa Kurân’ı "Peygamber uydurdu" mu diyorlar? Onlara de ki: "O halde, eğer iddianızda samimi iseniz, uydurma olarak, siz de onun (sûreleri) gibi on sûre getirin ve gücünüzün yettiği Allah'tan başka kimseleri de yardıma çağırın".» (Hûd: 13)
Hadi bakalim. Bir benzerini yaz ve milyonlarca insanin bu kitabi okuyup inanmasini sagla.

Adamlar onca sene fikih okuyup prof. oluyorlar, sen bir kitabi okuyunca fikih alimi mi oldugunu saniyorsun? Senin inancin beni ilgilendirmez, ama burda bizi enayi yerine koyup keklemeye calisma.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst