Yahudilikten Gelen Sunnet inanci

Bu konuyu okuyanlar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

moongod

Öğrenci
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
51
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili kardeslerim,

Kuran-i Kerim de sunnet olmak yazmaz, dini olarak gosterebilecek en buyuk kaynak yahudilerin Tevratidir. Acikca Allahin kendi agzindan ayeti vardir sunnet konusunda..

Peki muslumanlar neden sunnet olur?

Muhammed 40 yasinda peygamber oldu. 40 sene hangi dine inandi kime tapti?

Peki sizce biraz garip degilmi Koskoca Tanri cikip gelip anlasmamizin gostergesi olarak pipinizi kesin demesi? Dikkatinizi cekerim 8 gunluk sure islam sunnetinde uygulanmaktadir.

Bu bilgiler isiginda fazla yorum yapmadan bu bilgiyi sizinle paylasmak istedim.

Saygilar.

Iste tevratda ki sunnet ayeti:

"İbrahim 99 yaşında iken Tanrı ona gözüktü ve dedi ki, : Ben Ulu Tanrı'yım. Benim önümde yürü, ve masum ol. Seninle ve senden sonraki neslinle, size Tanrı olmak için, senden sonra da geçerli olacak bir anlaşma yapacağız. Sana ve nesline, şu an için yabancı olduğun Kenan ülkesini, daimi malınız olması için vereceğim, ve size Tanrı olacağım. Ve sen de, anlaşmayı uygulayacaksın, neslin de uygulayacak. İçinizdeki her erkek çocuk, sünnet edilecek. Kendi üstderini sünnet edeceksin, ve bu aramızdaki anlaşmanın delili olacak. Nesillerin süresince, her erkek sekiz günlük olduğunda, ki buna evinde doğan köle, ve paranla satın aldıkların da dahildir; sünnet edilecek. Böylece anlaşmamız senin etinde sonsuza kadar yaşayan bir anlaşma olacak. Sünnet olmayan herhangi bir erkek, toplumunuzdan dışlanacak; çünkü o, anlaşmayı bozmuştur."

"Tanrı Musa'ya dedi ki, “İsrail halkına söyle: Bir kadın, erkek çocuk doğurursa, yedi gün boyunca törensel olarak kirli sayılacaktır, tıpkı adet döneminde kirli sayıldığı gibi. Ve sekizinci günde, sünnet derisinin (üstderisinin) eti sünnet edilecek. Onun kanının saflaşması 33 gün sürecek. Bu süre boyunca kutsal olan hiçbir şeye dokunmayacak, mabede gelmeyecek. Eğer kız doğurursa, iki hafta için kirli sayılacak, kan-saflaşması 66 gün sürecek" (Leviticus. 12:1-5)."

Birinci metinde sünnet, Tanrı ile İbrahim arasındaki anlaşmanın bir işaretidir. Bu yüzden İbranicede sünnet, "Berit Milah", yani “kesme anlaşması” olarak adlandırılır. İkinci metin, sünnete çocuk ve annenin temizliği açısından değinir. Diğer pek çok metinde, Tevrat sünnetsizlerle sünnetlileri karşılaştırır. Sünnetsizler, “saf olmayanlardır”. Bu yüzden sünnetli olmayanların dini törenlere katılması yasaklanmıştır. (Exodus 12:48) Mabede girmeleri yasaklanmıştır (Ezekiel 44:9) hatta Kudüs'e girmeleri bile yasaktır.
 

ashabulyemin

Müdavim
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
moongod benim bütün iyiniyetime rağmen saçmalamağa devam ediyorsun manevi değerlerimizi hafife alıyorsun niyetin neyse söyle
tüm dinler birbirini tamamlar islam hepsine son noktayı koymuştur
ilahi emirler tüm peygamberlere tüm ümmetleredir namaz oruç zekat hacc tüm ümmetlere farzdır kelimei şahadet + bize farzdır
o kadar şeyi sana boşuna söylemişim senden hayır yok
efendilerine söyle bu siteyi kirletemezler sdn sakinleri olarak müsade etmeyiz velevki bedeli ne olursa olsun
 

moongod

Öğrenci
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
51
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili hocam,

Sordugum sorular ve yazdigim ayetler Tanrinin kelamlaridir, verecek cevabiniz olmayan her konuyu gelip benim karakterim ve kisiligim ustunden yargilayarak gecistirmeye calisiyorsunuz.

Tekrar Soruyorum Sayin Hocam,

Muhammed 40 yasina kada hangi dine mensuptur?

Kuran-i Kerim de Sunnet ile ilgili bir ayet varmidir?

Tevrat da gecen Ayetin dogrulunu kabul ediyormusunuz?

Bunlarda ne gibi bir kirletme vardir, lutfen cevap veremediginiz konulari karalamayin.

Selamlar..
 

ds mosx

Müdavim
Katılım
24 Ocak 2009
Mesajlar
1,491
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
kardeşim Hz.Muhammet 40 yaşına kadar putlara tapmıyordu ,yahudide değildi çünkü o dinler asıl amacından sapmıştı.illaki bir dine bağlı olup 40 yaşına kadar ben şu dindendim demesimi gerekir ,tevrattaki konuları araştıracagına birazda Kuran oku belki sende bu yaşından sonra bi dini seçersin zorlayarak karalamalar yapmaya çalışma bence.
 

moongod

Öğrenci
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
51
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Muhammed putlara tapmiyordu diyorsunuz, Yahudi veya hristiyanda degildi diyorsunuz. O zaman Ateist olmasi gerekmez mi? Hic bir dine mensup olmayan kisiler benim bildigim ya Deist yada Atesittir.

Konu Sunnetir ve evet Kuran-i Kerim i de okuyup arastirdim, incilide ve sadece Tevratda bu 2 ayeti bulabildim.

Bir dini secmek zorunda olmayan muhammed gibi bende 40 yasima kadar bir din secmeden yasama ozgurlugunu rica ediyorum sizden, o na tanidiniz bir dine bagli olmasi gerekmez acilimini banada taniyiniz lutfen.

Ben bunlar gercekten bilen varmi acaba diye soruyorum, cunku ben arastirmalarida bir cevap bulamadim bu sorulara..

Muhammed 40 yasina kadar hangi dine mensuptu?

Tevrattaki sunnet ayetini kabul etmelimiyiz? Boyle bir anlasma yahudilere verilen israil topraklarinin anlatmasimidir?

Muslumanlar neden sunnet oluyor? Ayeti kelime olmadan sadece hadise dayali bir uyguluma ne kadar dogrudur?
 

KOLORTA_RANGER

Asistan
Katılım
21 Ocak 2009
Mesajlar
458
Reaksiyon puanı
1
Puanları
18
Hz. Muhammed 40 yaşına kadar Haniflik inancına sahipti !! ayrıca tevrat bozulmuş bir kitaptır günümüzde geçerliliği yoktur verdiğin tevrattan eyetlerin doğruluğu ve geçerliliği yoktur eğer geçerli olsaydı Kur'an diye bir kitap olmazdı aynı şey incilde de geçerli sanırım yeterince açık konuştum

Saygılar
 

ds mosx

Müdavim
Katılım
24 Ocak 2009
Mesajlar
1,491
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
Kardeşim ben Hz.Muhammet hiç bir dini şeçmemiştir derken Allah'a ve onun gönderdigi dinlerin hiç birine inanmayan biri olarak bahsetmedim sadece o dinler insanlar tarafından değiştirilen dinlerin hiç birine inanmamıştır demek istedim sen yine onu ateistlige çevirdin .yoksa onlarda da doğrular yazabilir.zaten iyi bir kul olmanın temelinde doğruyu söylemek ,haksızlık yapmamak gibi temel kavramlar vardır.bunlarıda en iy işekilde yerine getiren Hz.Muhammed yanılmıyorsam 20 yaşında emin yani güvenilir sıfatını almıştır zaten
 

^h4k4n'K

Öğrenci
Katılım
7 Şubat 2009
Mesajlar
1
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İslam dini hakkında hiç bir şüpheye düşmeyin arkadaslar. Böyleleri Dinimizi parçalamaya çalışıyor.
 

KOLORTA_RANGER

Asistan
Katılım
21 Ocak 2009
Mesajlar
458
Reaksiyon puanı
1
Puanları
18
İslam dini hakkında hiç bir şüpheye düşmeyin arkadaslar. Böyleleri Dinimizi parçalamaya çalışıyor.


yanlış anlamışsın sıkı bi muhalefet olarak anlamaya çalışıyor ama anlayabileceğini sanmıyorum söylenenleri başka türlü anlamaya çalışıyor gibime geldi ..
 

ebay

Öğrenci
Katılım
13 Aralık 2008
Mesajlar
78
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
yahudilerin kendilerine gönderilen peygamberleri dahi öldürecek kadar alçak bir kavim olduğu aşikardır bunları amacı daima fitne yaymak bozgunculuk yapmaktır elhamdülüllah bizleri bu şekilde kandıramayacak ve aramıza bozgunculuk sokamayacaksınız çünkü biz HZ.MUHAMMMED (S.A.V)'İN ümmetiyiz ashabulyemin kardeşim ALLAH senden razı olsun böyle zalimlere karşı hep dik dur ölümüne arkandayım.
 

ebay

Öğrenci
Katılım
13 Aralık 2008
Mesajlar
78
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
casiye suresi
Mekke'de inmiştir. 37 (otuz yedi) âyettir. Adını, 28. âyette geçen ve kıyamette diz üstü çökenleri anlatan "câsiye"den almıştır. Bu sûreye şerîat ve dehr sûresi de denilmiştir.

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.
1. Hâ. Mîm.
2. Kitap, azîz ve hakîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
3. Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok âyetler vardır.
4. Sizin yaratılışınızda ve (Allah'ın) yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.
5. Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten indirmiş olduğu rızıkta (yağmurda) ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplum için dersler vardır.
6. İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın âyetleridir. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?
7. Vay haline, her yalancı ve günahkâr kişinin!
8. O, Allah'ın kendisine okunan âyetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak sanki hiç onları duymamış gibi (küfründe) direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele!
9. [O] âyetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır!
10. Ötelerinde de cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.
11. İşte bu Kur'an bir hidayettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere gelince, onlara en kötüsünden, elem verici bir azap vardır.
12. Allah o (yüce) varlıktır ki, emri gereğince içinde gemilerin yüzmesi ve lütfedip verdiği rızkı aramanız için ve de şükredesiniz diye denizi size hazır hale getirmiştir.
13. O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütfu olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.
14. İman edenlere söyle: Allah'ın (ceza) günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Çünkü Allah her toplumu, yaptığına göre cezalandıracaktır.
15. Kim iyi iş yaparsa faydası kendinedir, kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.
16. Andolsun ki biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik. Onları güzel rızıklarla besledik ve onları dünyalara üstün kıldık.
17. Din konusunda onlara açık deliller verdik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.
18. Sonra da seni din konusunda bir şeriat sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.
19. Çünkü onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda vermezler. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah da takvâ sahiplerinin dostudur.
20. Bu (Kur'an), insanlar için basiret nurları, kesin olarak inanan bir toplum için hidayet ve rahmettir.
21. Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
22. Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.
23. Hevâ ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâla ibret almayacak mısınız?
24. Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar.
25. Onlara açıkça âyetlerimiz okunduğu zaman: Doğru sözlü iseniz atalarımızı getirin, demelerinden başka delilleri yoktur.
26. De ki: Allah sizi diriltir, sonra öldürür. Sonra sizi şüphe götürmeyen kıyamet gününde biraraya toplar. Fakat insanların çoğu bilmezler.
27. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Kıyametin kopacağı gün var ya, işte o gün bâtıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.
28. O gün her ümmeti, diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına çağırılır, (onlara şöyle denilir) "Bu gün, yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız!"
29. "Bu, yüzünüze karşı gerçeği söyleyen kitabımızdır. Çünkü biz, yaptıklarınızı kaydediyorduk."
30. İnanıp iyi işler yapanlara gelince, Rableri onları rahmetine kabul eder. İşte apaçık kurtuluş budur.
31. Ama inkâr edenlere gelince onlara: Âyetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir toplum olmuştunuz, değil mi? denilir.
32. "Allah'ın vâdi gerçektir, kıyamet gününde şüphe yoktur" dendiği zaman: Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz, (onun hakkında) kesin bir bilgi elde etmiş değiliz, demiştiniz.
33. Yaptıklarının kötülükleri onlara görünmüş, alay edip durdukları şey onları kuşatmıştır.
34. Denilir ki: Bu güne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi biz de bugün sizi unuturuz. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur!
35. Bunun böyle olmasının sebebi şudur: Siz Allah'ın âyetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. Artık bugün ateşten çıkarılmayacaklardır ve onların (Allah'ı) hoşnut etmeleri de istenmeyecektir.
36. Hamd, göklerin Rabbi, yerin Rabbi bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur.
37. Göklerde ve yerde azamet yalnız O'nundur. O, azîzdir, hakîmdir.

 

leolord

Asistan
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
243
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Moongod, Kuran-ı Kerim i ve Peygamberimizi kirli emellerine alet ederek,Yahudilerin ve Tevrat ın reklamını yapma!!!
 

BaRY

Müdavim
Katılım
27 Aralık 2007
Mesajlar
1,635
Reaksiyon puanı
12
Puanları
38
Soruna gelirse, sünnet zaten şart değil, sünnet olmadıysan, olmayabilirsin.
Edit:Sünnetle ilgili ayet bulunmuyormuş.
 

GençAdam

Öğrenci
Katılım
5 Şubat 2009
Mesajlar
71
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
moongod biraz daha dinimize ve değerlerimize saygılı ol.bu ne biçim yazı .."koskoca tanrı" hey arkadaşım sen bizim RABBİM'İZDEN böyle bahsedemezsin.....
 

BaRY

Müdavim
Katılım
27 Aralık 2007
Mesajlar
1,635
Reaksiyon puanı
12
Puanları
38
Provoke olmayıp, adamın sorularına cevap verseniz, zaten amacına ulaşamaz.
 

ZorhaK

Müdavim
Katılım
24 Kasım 2008
Mesajlar
10,757
Reaksiyon puanı
259
Puanları
63
Sünnetin Faydaları
·Sünnet derisi iltihabî hastalıkları, sünnet derisi darlığı, parafimozis taş teşekkülü sünnetten sonra görülmez.
·Sünnet derisi altında idrar toplanması ve sonuçta iltihaba dönüşüp böbreklere zarar vermesi durumu sünnetten sonra görülmez.
·Sünnetsiz olanlarda penis kanserleri görülebilir. Sünnetten sonra görülmez.
·Sünnetsiz erkeklerin eşlerinde rahim ağzı kanserlerine daha sık rastlanır.
·Sünnetsizlerde cinsel yolla bulaşan hastalıklar daha sık görülür.

Bu kadar yararlı bir iş ister yahudilikten gelsin ister başka bir dinden gelsin.Müslümanlar bu yararlı geleneği benimsemiş.


 

GençAdam

Öğrenci
Katılım
5 Şubat 2009
Mesajlar
71
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
müslümanlıktan önce, Arapların çoğunluğu putperestti. Yapmış oldukları bir takım heykellere ilah diye tapıyorlardı. Her kabilenin ayrı bir putu, her putun özel bir ziyaret günü vardı.Arabistan’da putperestlerden başka, Musevi, Hıristiyan, Mecusi(ateşe tapan) ve Sabii dinlerine mensup kimseler de vardı. Bunlardan başka, çok az sayıda, Hz. İbrahim’in tebliğinden o devre ulaşan dini esasları benimsemiş tek RAB inancında olan “Hanif”ler vardı.Efendimiz (s.a.v) de hanif liğe tabiiydi....diğer dinler kitaplar tahrip olmuştu o zamanlar....
 

TazzzY

Müdavim
Emektar
Katılım
12 Kasım 2008
Mesajlar
7,352
Reaksiyon puanı
275
Puanları
83
Moongod Sen sünnetsizsin galiba :D
 

Elbruz46

Müdavim
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,931
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
113
Peygmber Efendimiz ve bir çok arap İslam dininden İbrahim Aleyhiselamın dini üzere yaşarlardı... Putlara tapmazlardı... Yahudi ya da Hristiyan değillerdi...

Sünnet Kur'an da geçemem meselesine gelince...
Kur'an ı Kerim İslam'ın tek kaynağı değildir...
Kur'an ı kerim ve Pegrammber efendimizin hal ve davranışları yani sünneti İslam dinini bütünüdür...
Siz sadece Kur'an'a bakarak nasıl Namaz kılacağınızı, Kaç rekat kılacağınızı bulabilir misiniz?
Bulmadığınız zaman Namaz yok mu diyeceksiniz?
Kur'an-ı Kerim Genel hükümleridir... Kur'an ın nasıl yaşanacağını da Peygamber efendimizin hayatına bakarak görürürüz...

Ateist olabilirsiniz...
Saygı duyarız...
Sizin ateist olmanızın bana bir zararı yok...
Ama gelip de Peygamberime saygısızlık yapmayın...
Mensubu bulunmadığınız bir din hakkında kendinizce çıkarımlarda bulunmayın...

Ve son soru?
Ben bir müslüman olarak seni Müslümanlığa davet ederek Kendi inancıma göre seni kurtuluşa sevekederim... cehennemden kurtarırım...

Peki sen beni Ateistliğe davet ederek benim için ne yapmış olursun?
Eğer ölümden sonra hayat yoksa benim neye inandığımdan ya da inanmadığımdan sana ne?
bu seni niye rahatsız ediyor...
Allah'ın yok olduğu kanıtlasan ne olacak?

Boş yere uğraşma...
kendini tatmin etmek istiyorsan daha kolay yolları var...
zaten abdest derdin de yok :D
 

ZorhaK

Müdavim
Katılım
24 Kasım 2008
Mesajlar
10,757
Reaksiyon puanı
259
Puanları
63
Peygmber Efendimiz ve bir çok arap İslam dininden İbrahim Aleyhiselamın dini üzere yaşarlardı... Putlara tapmazlardı... Yahudi ya da Hristiyan değillerdi...

Sünnet Kur'an da geçemem meselesine gelince...
Kur'an ı Kerim İslam'ın tek kaynağı değildir...
Kur'an ı kerim ve Pegrammber efendimizin hal ve davranışları yani sünneti İslam dinini bütünüdür...
Siz sadece Kur'an'a bakarak nasıl Namaz kılacağınızı, Kaç rekat kılacağınızı bulabilir misiniz?
Bulmadığınız zaman Namaz yok mu diyeceksiniz?
Kur'an-ı Kerim Genel hükümleridir... Kur'an ın nasıl yaşanacağını da Peygamber efendimizin hayatına bakarak görürürüz...

Ateist olabilirsiniz...
Saygı duyarız...
Sizin ateist olmanızın bana bir zararı yok...
Ama gelip de Peygamberime saygısızlık yapmayın...
Mensubu bulunmadığınız bir din hakkında kendinizce çıkarımlarda bulunmayın...

Ve son soru?
Ben bir müslüman olarak seni Müslümanlığa davet ederek Kendi inancıma göre seni kurtuluşa sevekederim... cehennemden kurtarırım...

Peki sen beni Ateistliğe davet ederek benim için ne yapmış olursun?
Eğer ölümden sonra hayat yoksa benim neye inandığımdan ya da inanmadığımdan sana ne?
bu seni niye rahatsız ediyor...
Allah'ın yok olduğu kanıtlasan ne olacak?

Boş yere uğraşma...
kendini tatmin etmek istiyorsan daha kolay yolları var...
zaten abdest derdin de yok :D


:sweatdrop::sweatdrop::sweatdrop::wacko::wacko:........:D:D:D:D
 

neydiyaaunuttum

Doçent
Katılım
27 Ekim 2008
Mesajlar
615
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
dikkat edrseniz eger haz isa hz musa gibi peygamber efendimizden önce gelen biçok peygamber belli kavimlere gönderilmiştir ve hepsiede peygamber efendimizden bahsetmiiştir önceki dinler sadece kavimlere inmişken kuranı kerim tüm kavimlere düm aleme gönderilmiş bir kitaptır ve onun tebliğcisi olan peygamber efendimiz ise alemlerin peygamberidir
hristiyanlık yada yahudilik yada musevilik olduğu gibi kalmamıştır zira dediğim gibi diğer peygamberler de insanlığı yola sokmak için gönderilmiş aynı amaca hizmet etmiştir fakat kendileri gercek dünyaya gittikten sonra kavimler bozulmuştur azgınlığa sapkınlığa düşmüştür ve peygamber efendimiz bu sapkınlıkların dışında bi zaattı hayatını biraz okumuş olsaydın anlarıdn nasıl bi kişiiliğe karaltere sahip olduğunu o dönemlerdeki insanlar şarap banyosu yaparken zina almış başını giderken put perestlik din kabul edilmişken yüce peygamberimiz bunların hiç birini yapmamıştır o 40 ından sonra olan bi peygamber değildir o doğumuyla beraber peygamber olarak yaratılmıştır
bunu kafanız almıyosa ben ne diyim size sende kırkından sonra din secmeketen bahsetmişin sen peygambermisin lan sen daha sünneti bile kavaramyamışken nasıl oluyoda kendini peygamber efendimizle aynı kefeye koymaya çalışıyosun gözleri kör olanlara sapkınlığa düşüp allahın ayetlerine emirlerine yüz cevirenlere mutlak bi azap vardır
ahir zamanı yasıyoruz arkadslar bu zamnalarda bunlar gibiler çok olucak allahım emirlerini yalanlayan peygamberimiz sünnetlerini yalanlayan çok insan görünümlü seytan olucaktır uymayın sakın bian için bi şüpheye düşmeyin kelime-i şahadet getirip şeytanı kovun yanınızdan
 

garfi

Asistan
Katılım
2 Nisan 2008
Mesajlar
112
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
burası teknoloji forumu zannediyordum
 

AliA

Müdavim
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,457
Reaksiyon puanı
527
Puanları
0
İşin yoksa gel de bunun gibi insanlarla uğraş tövbe yarabbim.
 

AnArChist

Öğrenci
Katılım
4 Nisan 2008
Mesajlar
90
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Germe bizi sünnet olursun yada olmassın sana kalmış kaldıkı bugün bütün bilim adamları sünnetin yararlarından bahsediyor din için sünnet olma sende yararları ıcın sünnet ol :))
 

ebay

Öğrenci
Katılım
13 Aralık 2008
Mesajlar
78
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Erkek üreme organının uç kısmında bulunan deri parçasının kesilmesi, hitan.

Kur'ân'da "Sünnet" (hıtan) ile ilgili bir âyet bulunmamakla birlikte, müslümanlığın simgesi olarak kabul edilmiştir. Geçmişi Hz. İbrahim'e kadar varan sünnet, câhiliye devri arapları arasında da devam edegelen bir âdetti. Araplarda hem kadın hem de erkekler sünnet edilirdi. Erkeğin sünneti için "hıtan" kadınların sünneti için "hafd" kelimesini kullanmaktaydılar. Ancak "el-hıtanan" ifadesi sünnet edilen yer anlamına hem kadın hem erkek için müşterek kullanılır. Bunların birbirine değmesi gusulü gerektirir (Buhârî, Gusl, 28; Müslim, Hayz, 8; Ebu Davud Tahare, 81, 83).

Rivâyete göre sünnet, Hz. İbrahim'in seksen yaşlarında kendine tatbikiyle başlamıştır. Bir rivayete göre İbrahim (a.s)'ın Kur'ân'da sözedilen bazı kelimelerle sınanması (el-Bakara, 2/124) temizliğe dair sorularla olmuştur. Bunların vücûda dair olanları sünnet olmak, koltuk altı ve kasık kıllarının kesilmesi, su ile istinca ve tırnakların kesilmesi gibi hususlardı.

Sünnet olmak insanın fıtratından kaynaklanmaktadır: Doğuştan insan ruhuna yakışan hususlardan bir kısmı şunlardır: Ağzı su ile yıkayıp çalkalamak, buruna su çekmek ve temizlemek. Bıyıkları kesmek (veya kısaltmak), tırnakları kesmek, koltuk altının kıllarını gidermek, etekteki kılları gidermek ve sünnet olmak" (Buhâri, Libas, 51, 63, 64; Müslim, Tahare, 49; Ebu Davud, Tereccül, 16; Tirmizi, Edeb, 14).

Hz. İbrahim'in seksen yaşlarında Kaddüm köyünde sünnet olduğu rivayet edilir (Buhâri, Enbiyâ, 8; Müslim, Fedâil, 151; Müsned-i Şamiyyin, I, 88). Ebu Hureyre'den gelen bir rivayette "Kaddüm" yerine "kadum" ifadesi kullanılmıştır ki o zaman ifade "bir marangoz aleti olan keserle sünnet oldu" anlamına gelmektedir. Ayrıca onun 70 veya 120 yaşlarında olduğu da rivayet edilmiştir. Hz. İbrahim sünnet olmuştur. İsrail oğulları arasında câri olan Tevrat'ın hükmü de böyle idi. İsa (a.s)'ya kadar böyle devam etmişken sonradan hıristiyanlar bu âdeti bozmuş ve "hıtan", kalbin guffesini (kalbi bürüyen perdeyi) atmaktır, şeklinde yanlış bir yorumla sünneti bırakmışlardır (Tecridi-Sarin Tercümesi, IX, 112).

Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir: "Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet olan Hz. İbrahim'dir" (Muvatta, Sıfatu'n-Nebî', 4). Sünnet olmak ondan sonra bütün peygamberlerde ve onlara uyanlarda devam etmiş, Peygamberimiz (s.a.s) peygamber olarak gönderilinceye kadar sürüp gitmiştir.

Peygamberimiz (s.a.s) bir başka hadislerinde şöyle buyuruyorlar: "Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek" (Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Müsned,).

Rivayete göre, Peygamberlerin bazıları sünnetli olarak dünyaya gelmişlerdir. Bunların sayısı 10-17 kadardır. İmam Suyuti bunlardan bir kısmını bir şiirle ifade etmiştir. Bunlar Adem, Şit, Nuh, Sam, İdris, Musa, Salih, Lut, Yusuf, Şuayb, Yunus, Süleyman, Yahya ve Hz. İsa (a.s)'dır. Şiirin sonu "Hatem"le biter ki maksat Hz. Peygamberdir. Hz. Peygamber'in sünnetli doğduğuna dair (bk. İbn Haldun, Mukaddime, İstanbul 1970, II, s. 400; Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, İstanbul 1972, I, 59). Bazı rivayetlere göre ise doğumunun yedinci gününde dedesi bir ziyafet vererek onu sünnet ettirmiştir.

İslam öncesi Arabistan'da sünnet bir Hijyen tedbiri olarak düşünülmüştür (M. Hamidullah, İslâm Peygamberi, çev. Salih Tuğ, İstanbul 1973, s. 291). Araplarda sünnet bir temizlik ve güzelleşme operasyonu olarak kabul edilir. Bundan dolayı sünnet karşılığında "taharet" kelimesi de kullanılmaktadır (Karslızade Cemalettin, Me'debetül-Hıtân, İstanbul 1252 H., s. 7).

Atası Hz. İbrahim'in bu güzel geleneğini Hz. Peygamber de devam ettirmiştir. "O, sünnet hükümdarı" olarak anılmıştır. Buhârî'nin vahyin başlangıcına dair kitabında Şam piskoposu İbnu'n-Natur'un bir ifadesine yer verir. Buna göre yıldızlara bakarak kehanette bulunmada mâhir olan Herakelias bir gece "hıtan melikinin zuhur ettiğini görür. Tam bu sıralarda Hz. Peygamber'in elçisi kendisine gelmişti. Elçinin kendisi de sünnetli idi". Olay sünnetin İslam'ın ilk müesseselerinden biri olduğunu göstermektedir.

Hz. Peygamber, ileri yaşlarda müslüman olanlara, 80 yaşlarında da olsalar "Üzerinizdeki (İslâm'ın hoşlanmadığı) fazla kılları temizle, traş et ve sünnet ol" buyururdu (Kenzul-Ummâl, I, 263).

Usaym b. Kelib'in babasından, onun da dedesinden naklettiği rivâyete göre, dedesi demiş ki: "Peygamberimiz (s.a.s)'e geldim ve İslamiyeti kabul ettim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdular: Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol" (Ahmed İbn Hanbel III, 415; Ebu Davud, Tahare, 129).

Sünnet olayı; "bir canlıya acı çektirmek, ancak o canlıya yarar sağlar ve yarar canlıya çektirilen acıdan fazla olursa caizdir" şer'i kaidesine dayanmaktadır.

Sünnetin hangi yaşlarda yapılacağına dair ortak bir görüş yoktur. Bölgelere göre 7 günlükten 13 yaşına kadar değişmektedir. Çocukların buluğa ermeden sünnet ettirilmeleri babalarının bir vazifesidir. Hz. Peygamber (s.a.s) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i doğumlarının yedinci gününde sünnet ettirmişti.

Çocuk buluğa erdiğinde şeriat hükümleriyle yükümlü bulunacak, ilahî buyruklara göre amel etmekle emrolunacaktır. O halde bu çağa henüz girmeden sünnet olmalı, sünnetli bir şekilde mükellef düzeyine gelmelidir. Böylece ibadeti, İslamın çizdiği şekilde sıhhat kazanır. Şeriatın belirttiği ölçüde dosdoğru olarak gerçekleşir.

Fakat velinin görevi, çocuğun sünnetini, onun doğumunun ilk günlerinde yerine getirmesi, düşünmesi ve böyle yapmanın daha uygun olduğunu bilmesidir. Böylece çocuk kendini tanımaya başlayıp temyiz çağına geldiğinde kendisini sünnet olmuş bulur. İleride bundan ötürü kendi kendisini hesaba çekmez. İçinde herhangi bir üzüntü ve ürküntü bulunmaz. Gerçekten çocuk akletmeye başlayıp eşyayı asıl anlamıyla anlamayı idrak edince kendisini sünnet engelini aşmış olarak görmesi güzel ve kolay bir hava oluşturur.

Sünnet organının uç kısmını örten derinin en azından yarısının kesilmesidir. Yarıdan az kesilmesi halinde tekrarlanması gerekir. Ebu's-Suud Efendi buna gerek olmadığı şeklinde fetva vermiştir (M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyhu Î-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972 s.35).

Bazı toplumlarda, kızlarda erkekler gibi sünnet edilirler. Daha çok gizli olarak icra edilen bu sünnet Mısır, Arabistan ve Cava'da yaşayan müslümanların bir kısmında halen mevcuttur. Bu toplumlarda İslamiyet öncesi de sünnetin varlığı bilinmektedir. İslâmiyetin zuhuruyla İslâmi bir anlam kazanmıştır. Bütün İslam dünyası dikkate alınırsa azınlıkta kalan yerel bir âdet olarak görülür (A.J. Wensinck, Hiton, IA, VlI, s. 543).

Klitoris üzerindeki küçük bir parçanın kesilmesi olan, kadınların sünneti rivayete göre Hz. İbrahim zamanından kalmıştır ve ilk sünnet olan hanım Hz. Hacer'dir (Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, çev. Z. K. Uğan, Ankara 1954, I, 371).

Hz. Peygamber, "Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir" (Ahmed b. Hanbel, V, 75; Ebu Davud Edeb, 167; el-Fethu'r-Rabbânî, XVII, 1312) buyurur. Bu sünnet, Ebu Hanife ve İmam Malik'e göre mutlak sünnet, Ahmed b. Hanbel'e göre erkeğe vacib, hanımlar için sünnettir. Şafiî erkek ve kadın arasında vucûb bakımdan bir fark görmemiştir (el-Fethu'r-Rabbanî, XVII, 1312). Çoğunluğu hanefi olan Türklerde kadınlar sünnet edilmezler. Ebu's-Suud Efendi kendisine yöneltilen; "Diyar-ı Arap'da avratları sünnet ederler. Bu fiil sünnet midir?" sorusuna "el-Cevap: Müstehaptır" şeklinde cevap vermiştir (M. Ertuğrul Düzdağ, Şerhul-İslam Ebu's-Suud Efendi Fetvaları, İstanbul 1972, s. 35).

Kadınların sünnet edilmesi konusunda İslâm âlimleri farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bir kısmı, Maşrık kadınları ile Mağrib kadınlarının fizyolojik bakımdan farklı olduklarını kabul ederek Maşrık kadınlarındaki yaradılıştan gelen fazlalık sebebiyle, sünnetle yükümlü olduklarına, öbürlerinde ise böyle bir fazlalığın bulunmayışı sebebiyle sünnetle yükümlü olmadıklarına hükmetmişlerdir.

Rivayetler Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında, bizzat Medine'de, kızların sünnet edildiğini ve sünnet etmeyi kendilerine meslek edinmiş kadınların bile bulunduğunu ifâde etmektedir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in kızların sünnet edilmeleriyle ilgili olarak sağlığa uygun bir tarzda olması için tâlimât verdiğini de öğrenmekteyiz. Ebû Davûd'un rivayeti şöyle: "Medine'de bir kadın (ki ismi Ümmü Atiyye'dir) kızları sünnet ediyordu. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) ona: "Fazla derin kesme, çünkü derin kesmemen, hem kadın için ahzâ (en ziyâde haz ve lezzet vesîlesi) hem de kocası için daha hoştur" der. Hz. Ali'den gelen bir rivayette sünnetci kadına Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in birisini yollayarak (çağırttığını) ve "Sünnet ettiğin zaman üstten hafifçe kes, fazla dipten kesme..." dediğini öğreniyoruz. Münâvi, bu hadisi şerh ederken, kadınlardaki sünnet mahallinin derin kesilmesi hâlinde, kadının cinsî arzusunun söneceği, bu nedenle de kocası ile cinsel ilişkiden nefret edebileceğini belirtir.

Bu açıklamalardan, kızların sünnet edilmesinin biyolojik yapısına göre değişebileceğini, eğer fazlalık varsa alınması daha uygun ise de, alınmamasında da dini bir sakınca olmadığını söyleyebiliriz.

Hattabî; "Sünnet olmak fiili her ne kadar öteki sünnetler arasında sayılıyorsa da ilim adamlarından bir çoğuna göre vacibtir. Çünkü sünnet olmak hem dinin ve hem dindarlığın şiarıdır. Müslüman kimsenin kafirden ayırdedilmesi buna bağlıdır. Savaş alanında öldürülenler arasında sünnetli bir kimseye rastlanılırsa, diğeri de sünnetsiz bulunursa, böyle bir durumda sünnetli kimse üzerine namaz kılınır, defni sağlanır. İslam kabristanına gömülür" demektedir.

Hasan Basrî "Rasûlüllah, (s.a.s) Efendimize uyarak bir çok kimseler İslam'a girdi. Siyahı, beyazı, Romalısı, İranlısı, Habeşlisi... Ama bunlardan hiç birinin sünnet olup olmadıkları araştırılmadı. Şayet sünnet olmak vacib olsaydı, sözü edilenler sünnet olmadan İslam dinine kabul edilmezlerdi" demektedir. Ancak bu delil sünnet olmanın ihtiyari olduğu ispatlayacak nitelikte değildir.

Zira araplar zaten kesinlikle sünnet olmakta idiler. Diğer taraftan Yahudilere gelince, bunlar da kesin olarak sünnet olurlardı. Hrıstiyanlara gelince onlardan bir grubu sünnet olurken, diğer bazıları da olmazdı. İslam dinini kabul eden herkes, ister puta tapan arap olsun, ister yahudi, ister hrıstiyan olsun, İslâmî prensiplerden birinin sünnet olmak olduğunu bilirdi. Bunu bildiği için de İslam dinini kabul ettikten hemen sonra boy abdesti aldıkları gibi sünnet olurlardı.

Yukarıda Useym b. Kelîb'in dedesinin Peygamberimiz'e gelerek, "Kesin olarak İslâmı seçtim, müslüman oldum" deyince, Rasûlüllah (s.a.s) kendisine; "O halde küfrün kıllarını kendinden temizleyip at ve sünnet ol " buyurması ve Zührî yoluyla rivayet olunan; Kim İslâm'a girerse, yaşlı da olsa sünnet olsun" anlamındaki hadis, bu hükmü pekiştirmektedir.

Peygamberimiz (s.a.s) ise, ümmetini sürekli hayırlı ve mutlu sonuç getiren işlere yöneltir ve onları başkasından seçip ayıracak hususları öğretirdi. İşlenip işlenmediğinin derinliğine inmek, araştırıp kontrol etmekle yükümlü değildi. Onun bu konuda izlediği yol, İslâma girenleri dış halleri ile kabul etmek ve değerlendirmekten ibaretti. Gizli hallerini ise Allah'a bırakırdı.

İslam hukuk otoritelerinin sünnet fiilinin gerekli bir ibadet olmasındaki sebep ve illetleri şöyle göstermişlerdir: Sünnetsiz kimse abdestini ve namazını bozmaya kendisini arzetmiş olur. Çünkü kesilmedik kalan deri, cinsel organının baş kısmını tümüyle kapatmaktadır. İdrar altına girince onu temizlemek hayli güçtür. Böyle bir durumda sağlıklı bir temizlik ancak sünnet olmaya bağlıdır. Bundan ötürü gerek selef (öncekiler) olsun gerekse halef (sonrakiler) olsun bir çokları sünnetsiz kimsenin imamlığını uygun görmemişler ve yasaklamışlardır. Fakat tek başına kıldığı namazlarda ise, devamlı idrarı damlayan kimse gibi özür sahibi sayılır.

Sünnet ameliyesi konusunda cehalet sonu sebep olunan, özür ve ölüm olaylarında diyet uygulanmıştır (İbn Ebi Şeybe, el-Musannef, Diyet, 130; V/420; Abdurrezzak, el-Musannef, IX, 470).

Sünnet olayının, tıb ilminin ilerlemesiyle hikmet değeri daha iyi anlaşılmıştır. Erkeklerin sünnet olmadığı toplumlarda rahim hastalıkları oranı, sünnet olan toplumlara göre çok daha fazladır.

Sünnetin dini açıdan büyük hikmeti olduğu gibi, bir çok sağlıkla ilgili yararları da vardır. Bilim adamları ve özellikle tıp doktorları bunun olumlu sonuçlarını belirtmişlerdir. Bu hususların en önemlilerinden bir kısmı şunlardır:

-Sünnet fıtratın yani yaratılışın esasıdır. İnsanın doğuştan buna ihtiyacı vardır. İslamın bir prensibi ve şerîatın da ünvanıdır.

-Sünnet, Rabbimizin Hz. İbrahim (a.s)'in diliyle meşru kıldığı, hakka yönelik dinin tamamıdır. Yani bunun tamamlayıcısıdır. Bu öyle bir dindir ki, kalbleri tevhid, birlik ve iman boyasıyla boyamış, bedenleri fıtratın özellikleri olan sünnet olmak, bıyık kesmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları gidermek gibi özelliklerle bezemiştir.

Rabbimiz şöyle buyuruyorlar:

"Sonra da Biz, Hanif olan, müşriklerden olmayan İbrahim'in dinine uy, diye sana vahyettik" (en-Nahl, 16/23).

Bir diğer âyette de şöyle buyurulmaktadır; "Allah'ın dini boyası ile boyandık. Boyası Allah'dan daha güzel kim vardır? Biz ancak O'na ibadet ederiz" (el Bakara, 2/138).
 

moongod

Öğrenci
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
51
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Tum cevap veren arkadaslarima tesekkur ediyorum.

1. Muhammed 40 yasinda peygamber olmustur, dogustan peygamberlik yoktur, Kendisine elcilik bildirildigi yas 40 yasidir.

2. Sadece Kuran-i Kerim islami anlamaya yeterli olmuyorsa, bu basli basina bir paradoxtur. Takdir edersiniz ki bundan 1000 sene sonra gene kabul gorebilmesinin tek imkani 1000 sene sonrasina bile cevap verbilmesi gerekmesidir, tutun ki muhammedin yaptiklarini ve soyledikleri ile islam bir butun olsun o zaman 40 yasinda peygamber olmus bir insanin, 8 yasinda sunnet oldugunu kabul edersek, yapilan sunnet yahudi tevrati ile baslayan bir gelenektir, ve muhammed bu gelenegi kuran-i kerime yazmamistir, o zaman muhammedin izindekiler 40 yasindan sonra peygamber olam muhammedin kuran-i kerime yazmadigi birseyin neden takipcisi olmuslardir, bu konuda 1 hadis oldugundan bahsediliyor ancak bu sizce yeterlimdir?

2. Bende Ibrahim gibi TEK AL ILAHA/Allaha/Rabbe/Goktanriya adina ne demek istiyorsaniz INANIYORUM. Ancak hicbir peygambere ve kitaplara inanmiyorum.

3.Yahudige ne kadar saygi duyorsam muslumanligida o kadar saygi duyuyorum.

4.Sizlerin bir cogundan daha fazla dini kaynak okumusumdur, zaten bosuna dememisler fazla kafa yorma dinden cikarsin diye, sizde azcik ters kaynak arastirmasi yapsaniz zannetmiyorum ki benim fikirlerimi yanlis bulasiniz.

Kendimi tanimlamam gerekirse Deist`im. Kimsenin dini degerli ile alay etmeyecek kadar dindar bir hayatim oldu, o nedenle bana kufur bile etseniz sizin hangi gozluklerle dunyaya baktiginizi cok iyi biliyorum. O yuzden size hic kizmiyorum.

Sadece gercekten sordugum sorulari akli selim ve bilgili arkadaslarla tartismak ve acaba ben mi yaniliyorum demek icin soruyorum, kimse kirmak veya incitmek gibi bir amacim yok olamaz.

Elimden geldigince bana ilginc gelen konulari basliklar halinde buraya forumlarda siz degerli kardeslerimle paylasacagim.

Sunnet tanrinin yarattigi canliyi kusurlu bulup duzeltmektir. Detay olucak biraz ancak, penisin basinin bir kilif icinde saklanmasi tum HAYVAN VE INSAN yaradilisinda varken, bunu kesip atmak bana yanlis geliyor.

Saglik konusunda bir cok farkli gorus vardir, o yuzden bilimadamlarin bile anlasamadigi bir konuda sagliklidir degildir demek bana gereksiz geliyor.
 

K46

Asistan
Katılım
2 Ocak 2009
Mesajlar
355
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
SDN gibi yoğun ziyaretçi alan siteler, misyonerler, sünnetsizler, İslama karşı olan şahıslar tarafından misyonlarına uygun amaçlarla her geçen gün daha fazla kullanılmaya başladı...

Dini bir konuda, bir sürü dini site varken, misyonerler neden sürekli buraları seçiyorlar acaba?

Asıl amacı teknolojik bilgi verme amacı taşıyan bu gibi sitelerde, bu tip kafa kurcalayıcı içeriklerin gelişigüzel yayınlanmasına dur denmesi lazım tabi ama reyting uğruna, çok mesaj yazılması uğruna, manevi değerleri filan dikkate alan parmakla gösterecek kadar azaldı artık günümüzde...

Tabi bu durumda napacaz? Misyonerlerin insanlarımızı dinden, maneviyattan soğutarak neyi amaçladıklarını durup bir düşünecez, Peygambere bile dil uzatma cüretinde bulunabilen insanlara karşı bilinçli olup, gelişme çağındaki çocuklarımızı bu tehlikelerden uzak tutacaz...
 

moongod

Öğrenci
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
51
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Elbruz46

Ve son soru?
Ben bir müslüman olarak seni Müslümanlığa davet ederek Kendi inancıma göre seni kurtuluşa sevekederim... cehennemden kurtarırım...

Peki sen beni Ateistliğe davet ederek benim için ne yapmış olursun?
Eğer ölümden sonra hayat yoksa benim neye inandığımdan ya da inanmadığımdan sana ne?
bu seni niye rahatsız ediyor...
Allah'ın yok olduğu kanıtlasan ne olacak?
Bende dunyada ki tum din eksenli savaslari ve ayrimciliklari, din irkciligini ve insanlarin birbirini dinleri yuzunden hor gormesini, ortadan kaldirmayi vaad ediyorum.

Ayrica ne yazik ki dunyada 1 tane gelismis ve insanlarin yasamak istedigi bir islam ulkesi yok, TR demokratik cagdas hukuk devletidir.

Kimse suudi arabistana,irana,yemene,fas,pakistan,azerbeycan gidipte yasamak istemiyor, bu devletlere gelisme vaad ediyorum.

Hemde benim vaadlerim olmeden canli canli yasayabilecegin seyler, senin vaadlerin gibi hayal degil.
 

moongod

Öğrenci
Katılım
31 Ocak 2009
Mesajlar
51
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
K46

Asıl amacı teknolojik bilgi verme amacı taşıyan bu gibi sitelerde, bu tip kafa kurcalayıcı içeriklerin gelişigüzel yayınlanmasına dur denmesi lazım

Din kulturu ve Ahlak bilgisi diye bir bolum var sevgili arkadasim, ne konusalim burda?
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst