- Konuyu başlatan
- #31
- Katılım
- 17 Kasım 2017
- Mesajlar
- 14,242
- Çözümler
- 5
- Reaksiyon puanı
- 23,362
- Puanları
- 4,958
Abi aslında yeni konu açarsan daha iyi olur. Başka anlatım tarzında olur.Ata dinimiz taa milattan önceki dinimiz Şamanizm'deki yaratılış hikayesini ben yazayım:
Evvelce ancak su vardı; yer, gök, ay ve güneş yoktu. Tanrı (Kuday) ile bir “ kişi” vardı. Bunlar kara kaz şekline girip su üzerinde uçuyorlardı. Tanrı hiç bir şey düşünmüyordu. “Kişi” rüzgâr çıkarıp suyu dalgalandırdı ve tanrının yüzüne su serpti. Bu “kişi", kendisinin tanrıdan büyük olduğunu sandı ve suyun içine dalıverdi. Su içinde boğulacak oldu; “Tanrı, bana yardım et!” diye bağırmağa başladı. Tanrı “yukarı çık!” dedi, o da sudan çıkıverdi. Tanrı şöyle buyurdu: “sağlam bir taş olsun!” suyun dibinden bir taş çıktı. Tanrı ile “ kişi” taşın üzerine oturdular. Tanrı “ kişi” ye: “ suya dal, oradan toprak çıkar!” dedi. “ Kişi suyun dibinden toprak çıkarıp tanrıya verdi. Tanrı bu toprağı suyun üzerine atarak “yer olsun(yer bütsün)!” dedi. Böylece yer yaradılmış oldu. Bundan sonra Tanrı yine “kişi” ye: "suya dal, toprak çıkar” dedi. “ Kişi", suya daldı ve “ben kendim için de toprak alayım” diye düşündü, iki eline toprak aldı; bir elindeki toprağı, kendi başına iş gürmek düşüncesiyle, ağzına soktu. Tanrıdan gizlice yer yaratmak istiyordu. Bir elindeki toprağı tanrıya verdi. Tanrı bu toprağı saçıverdi, katı yer meydana geldi. Deminki “ kişi” nin ağzında gizlediği toprak da büyümeye başladı. Nefesi tıkanıp boğulacak, ölecek oldu. Tanrıdan kaçmaya başladı. Fakat nereye baksa tanrıyı yanında buldu. Boğulmak üzere iken “A tanrı, gerçek tanrı, bana yardım et!” diye yalvardı. Tanrı ona “ne yaptın? ağzına toprak saklayım diye mi düşündün? Bu toprağı ne için gizledin?” diye sordu. O “ kişi” cevap verdi: “yer yaratayım diye bu toprağı ağzımda gizlemiştim” . Tanrı ona “at ağzından o toprağı!” dedi. “Kişi” toprağı atıverdi. Bu topraktan küçük küçük tepeler meydana geldi. Bundan sonra Tanrı şöyle dedi:
“İmdi sen günahlı oldun; bana karşı fenalık düşündün. Sana itaat eden halkın düşünceleri dahi
fena olacaktır. Bana itaat eden halkın düşünceleri arı, temiz olacaktır; onlar güneş görecekler,
aydınlık görecekler. Ben gerçek Kurbustan adını almışımdır. Senin adın ise Erlik olsun; günahlarını benden gizleyenler senin halkın olsun; günahlarını senden gizleyenler benim halkım olsun!” dedi.
“Dalsız, budaksız bir ağaç bitmişti. Bu Ağacı Tanrı gördü ve “dalları olmıyan ağaca bakmak hoş bir şey değil; buna dokuz tane dal bitsin!” dedi. Ağaçta dokuz dal bitti. Tanrı yine şöyle dedi: “dokuz dalın kökünden dokuz kişi türesin ve bunlardan dokuz ulus olsun!” Bu sırada Erlik bir kalabalığın gürültüsünü işitti ve “bu gürültü nedir?” diye sordu. Tanrı “sen de bir hakansın, ben de bir hakanım. Bu gürültü yapan kalabalık benim ulusumdur” dedi. Erlik bu kavmin kendine verilmesini istedi. Tanrın ona “hayır, sana vermeyeceğim. Sen kendine bak!” dedi. Erlik, “dur, bakalım. Tanrının şu ulusunu bir göreyim” dedi ve kalabalığa doğru yürüdü. Bir yere geldi. Burada insanlar, yabani hayvanlar, kuşlar ve başka birçok canlı yaratıklar gördü ve “tanrı bunları nasıl yaratmış? Bunlar ne ile besleniyorlar?”diye düşündü. Burada bulunan insanlar bir ağacın meyvesiyle besleniyorlardı. Ağacın bir tarafındaki meyveyi yiyorlar, diğer tarafındaki meyvelerden ağızlarına almıyorlardı. Erlik bunun sebebini sordu, insanlar ona cevap verdiler: “ Tanrı bize bu dört dalın meyvesini yemeyi yasak etti. Güneşin doğduğu yanda bulunan beş dalının meyvelerinden yemeği buyurdu. Yılan ile
köpeğe bu ağacım dört dalından yemek isteyenleri bırakma diye emretti. Bundan sonra tanrı göğe çıktı. Beş dalın meyveleri bizim aşımız oldu.” Erlik Körmös bunları duyduktan sonra Törüngey denilen bir kişiyi buldu ve ona “tanrı yalan söylemiş, siz bu dört dalın meyvelerin ide yiyiniz!” dedi. Bekçi Yılan uyuyordu. Erlik onun aklına girdi ve “bu ağaca çık!” dedi. Yılan ağaca çıktı, yasak
meyveden yedi. Törüngey ile karısı Eje beraber geziyorlardı, Erlik onlara “bu meyvelerden yiyiniz!” dedi. Törüngey istemedi. Fakat karısı yedi, meyve çok tatlı geldi. Meyveyi alıp kocasının ağzına sürdü. O anda her ikisinin tüyleri dökülüverdi, utandılar. Ağaçların altına saklandılar. Derken tanrı
geldi. Bütün ulus tanrıdan gizlendi. Tanrı haykırdı: “Törüngey, Törüngey! Eje, Eje! neredesiniz?” Onlar “ağaç altındayız, sana varamayız” dediler. Yılan, köpek, Töröngöy, Eje kabahati hep birbirine attılar. Tanrı yılana dedi: “şimdi sen Körmös (şeytan) oldun. Kişiler sana düşman olsun, vursun, öldürsün,“ bundan sonra Eje’ye: “ yasak meyveyi yedin. Körmös’ün sözüne uydun, bundan böyle sen gebe olacaksın, çocuk doğuracaksın, doğum sancıları çekeceksin, sonra öleceksin” . Töringey’e şöyle dedi: “Körmös’ün aşını yedin, beni dinlemedin, şeytanın sözüne kandın, onun sözüne kananlar onun ülkesinde yaşıyacaklar, benim nurum dan mahrum olacaklar, karanlık dünyada bulunacaklardır. Şeytan bana düşman oldu; sen de ona düşman olacaksın. Beni dinlemiş olsaydın benim gibi olurdun. Şimdi senin dokuz oğul, dokuz kızın olsun. Bundan sonra ben kişi yaratmayacağım. Kişileri sen doğuracaksın”. Tanrı, şeytana “ adamlarımı ne için aldattın?” dedi. Şeytan “ben istedim, sen vermedin. Ben de hırsızca almaya karar verdim. Ben alacağım : Atla kaçarsa düşürerek alacağım , rakı içip sarhoş olursa dövüştüreceğim, suya girse, ağaca çıksa yine alacağım ” dedi. Tanrı şöyle dedi: “üç kat yerin altında, ay ve güneşi olmayan karanlık bir dünya vardır. Ben seni oraya atıyorum ” . İnsanlara da şöyle dedi: “ Bundan sonra size yemek vermeyeceğim. Kendinizi kendi gücünüzle kazanarak besleyiniz. Sizinle konuşmıyacağım. Size Mayteri’yi göndereceğim” dedi.
Maytere geldi; insanlara birçok şeyler öğretti. Araba yaptı. Aş olarak ot köklerini, ısırgan vesaire otları tayin etti.
Devamını istiyorsanız söyleyin devamını da atayım
Burda anlattıklarımla seninki karışmasın diye.
Güzel hikaye fakat aşırı derece Ol dedim oldu yap dedim yaptı diye kelimeler var. Biraz sıkıcı gibi geldi okumak ama okudum hani.
Yasak meyve filan var yine.
Meyvenin neden yasaklı olması hakkında filan da anlatılmamış. Mitolojik açıklaması olmayan şeyler beni biraz sarmıyor okuması hani o bakımdan.