İnanmak... Ateist

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
(Bir önceki sayfanın mesajlarını daha önce okursanız daha iyi olur.)

Yazılara parça parça olduğundan ötürü parça parça cevap veriyorum ve malesef kopmalar başlıyor. :(

İslam dünyası sadece Türkiye ile sınırlı değil dediğim zaman, daha önceki yazımı yine gözden kaçırmış olduğunuzu görüyorum. Çünkü bilginin "ülke bazında" aranmaması gerektiğini söylemiştim. Oysa hangi ülkeleri örnek alabileceğimizi sormuşsun sevgili arkadaşım. Örnek alabileceğimiz ve tamamı süper harika olan bir tek ülke bile yok. O yüzden bilgiye bilgi bazında yaklaşalım, ülke veya kişi bazında değil. İslam dünyasından kasıt olarak da "yer-mekan" anlamayalım. İslam dünyasından kasıt insanlar topluluğudur. Sen "İslam dünyasının kabul ettiği kitap" dediğin zaman bu sanki "İslam'ın görüşü budur" anlamına gelen bir iddia taşıyordu. Ben o cümleyi sadece buna istinaden söyledim.

Sadece veda hutbesi değil sayın Elmacik, bu konuda ayetler var

demişsin ama ben Kur'anda kadının dövülmesini bildiren hiç bir ayete rastlamadım? Eğer bu konuda ayetler var dediğin ayetleri yazabilirsen ayrıca konuşabiliriz. Bir de peygamberinin cinsel hayatını konuşan bir topluluk da düşünemiyorum doğrusu. Yani müslüman halkın cehaletini İslam'ın kendisine karşı kullanırsanız, yarın size de daha önceden söylediğim cümleyi kanıt olarak getirirler: "Ateistlerin tamamına yakını ahlaksız, kötü ve pis insanlar, o halde siz haklı değilsiniz" derler; ki bu da mantıkla bağdaşmaz. O yüzden, kendi kafasından peygambere cinsel hayat biçenleri bir kenara itelim. :) Öyle uydurma rivayetler okuyorum ki bu konuda, benim bile yüzüm kızarıyor, bir peygamberin nasıl yüzü kızarmaz diyorum. Bırak peygamberi, normal bir insan bile söz ettiğim o uydurma rivayetlerdeki gibi davranmaz.
--
Sevgili arkadaşım, dediğim gibi, bence modern düşüncenin eşitlik anlayışından yanlış etkilenmişsiniz. :) "Öyle ağır ki, hiç bir erkek kaldıramaz" dediğim olay için empati talebinde bulunmuşsun. Dört kadınla evlenmek kaidesiz ve süresiz bir ruhsat gibi algılanmış ve hatta Arabistan'da bir çok kişi bunu "fırsat" bilmiştir yazık ki. Oysa aklı başında alimler, bunu sakın ola yapmayın diyor bugünlerde. Hatta yıllar öncesinde de. Bu konuda "tam" bir empati, erkek ve kadının "tam" eşitliği ile mümkün olur. Oysa sen kendin de söyledin kadın ve erkek arasında farklar olduğunu. Örneğin yine Arabistan'da hırsızlık iddasında bulunulan kişinin eli bileğinden kesilir. Oysa İslam bu cezanın verilebilmesi için o kadar ağır şartlar koymuş ki, o şartların hepsini taşıyıp da peygamber zamanında eli kesilen bir kişiyi bile hatırlamıyorum! Oysa hırsızlık o zaman da vardı! Üstelik de Araplar hüküm gereğini de bilmedikleri için insanlara eziyet ederek elleri bileklerinden kesiyorlar. Siz ise malesef bu tür olguları İslam'dan değil, etrafınızdan aldığınız için İslam'a bir eleştiri olarak yöneltiyorsunuz. Bir noktaya kadar bunu makul karşılıyorum kendimi sizin yerinize koyup empati yapınca. Bu konu bizi başa döndürecek bunu da biliyorum, dedim ya, araştırmanızın sonlanacağı yer burası değil. Çünkü nehrin kaynağına gitmek yerine "bak işte görüyorum nehirde pislik var" demeyi tercih ediyorsunuz.

"Kadın ve erkek tamamen eşittir" demek, kadın ve erkeğin doğasını reddetmektir. Yani inanç bir kenara dursun, yaratıcı da dursun, insanın kendi içine bakarak görebileceği bir şey bu. Zaten bunu kabul etmek için yaratıcıyı kabul etmek de şart değildir. Önceki mesajımdan anlamadığın yeri bu cümle ile daha açık ifade etmiş oldum sanırım.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Sevgili hacıcavcav,

Allah'ın bazı özelliklerini insanlarda vardır o halde bu yaratıcı insan gibi, şeklinde yorumlaman, yine malesef bilgi eksikliğinden. Yaratıcının kendisi bunu yeri geldikçe açıklamıştır. Bu konuda neden herkesin "fiziksel" bir beklentisi var buna gerçekten anlam veremiyorum. Zaten fiziksel bir belirtisi olan yaratıcıyı da kimse kabul etmezdi, bu da benim gibi cismi olan bir şey, denilir geçilirdi. Daha önce de sordum, küçücük insanın bile soyut boyutta açıklayamadığı şeyleri varken, yaratıcının fiziksel boyutta bir ifadesini beklemesini çok anlamsız buluyorum. Örneğin kimse "öfke"nin ne olduğunu biliyor mu? Herkes biliyor. Peki kimse onu şeklini tarif edebilir mi? Yok. O halde öfke yoktur dersek, ne kadar doğru söylemiş oluruz? Ya da, her öfke bir midir, diye sorsak? Öyle görünüyor ki siz "öfkelenen" herşeyi birbiriyle aynı tasavvur ediyorsunuz.

Tanrının evi kavramını önüme getireceğini sanmıyordum sevgili arkadaşım, çünkü yeterince araştırma yapmışsındır diye düşünüyordum. Kabe için "tanrının evidir, onun içinde yaşar" demek bir yana bizim önderlerimiz "neden Kabe, başka yön olmaz mı" sorusunu bile bize sorgulatacak kadar cesaret vermiş, açık olmuş ve "her yön Allah'ındır, Kabe sadece birlik ve beraberlik içindir" yanıtını vermişlerdir. Yani İslam'a göre Allah'ın Kabe'de yaşamak gibi bir özelliği olmadığını senin de çok iyi bildiğini düşünüyordum. Eğer biliyorsan, o halde bu konuşmalarımıza bir münazara değil de bir alt etme çabası gibi yaklaşım gösterdiğini düşüneceğim. :(

Öyle şeyler söylemişsin ki sevgili arkadaşım, inan "hacıcavcav meğer hiç bir şey okumamış, hatta bırak İslam'ı ana kaynağından araştırmayı, şahısların kişisel görüşlerini bile hakkıyla mütala etmemiş" izlenimi uyandı bende. Yani bana Allah'ın vechinden, şekil ve şemalinden bahsediyorsun. Malesef bunları konuşmak için önce dil bigisi konuşmamız lazım. Üstelik bu dil bigisi Türkçe. Daha sonra Arapça biliyor olmamız lazım, daha sonra Kur'anın tamamını öğrenmiş olmamız lazım. Ama diyorum ya, eğer nehrin kaynağındaki temiz suya ihtiyacınız yoksa, bence gerçekten zahmete girmeyin, çünkü yine dediğim gibi, emek harcamadan bunların cevabına ulaşmak mümkün olmuyor.

Dil bigisi diyorum, çünkü Türkçe'deki deyimleri bile değerlendirmemiz lazım "din" konuşmadan evvel. Daha önce bahsettiğim "ağaç yaşken eğilir" olayının bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum. Yani örneğin fiziksel olarak ağaçları eğmekten mi bahsediyor bu atasözümüz? Oysa Kur'anda ve hadislerde, Allah'ın şekil ve şemali olmadığı, görmek için göze, duymak için kulağa ihtiyacı olmadığı belirtilmişken, "Allah gördüğünü söylüyor, o halde gözü var" demen çok basit kalıyor. Gözü olmayan bazı hayvanlar bile "görebiliyor"ken, herşeyi yarattığı idda edilen bir yaratıcının bir çift gözle herşeyi görmesinin nasıl mümkün olabileceğini düşündünüz?

Bu konuda zaten müslümanlara dert anlatamamışız henüz. :( Ya hacıcavcav, yapma lütfen, mesajları okudukça çok üzüldüm ben. Çünkü kısır döngüler başlamış bile daha ben bunları yazarken. Hep aynı cümleler, aynı sorular ve aynı cevaplar. :( Ben gerçekten araştırma yapmış olduğunu ve bazı şeyler hakkında ayrıntılı bilgi sahibi düşünüyordum, onun için özele davet ediyordum çok daha ayrıntılı konuşmak için. Halbuki şimdiye kadar konuşulmuş olan şeyler yazılıyor; yani olay neredeyse "E Allah varsa hadi şimdi bana vursun göreyim" noktasına gelmiş. :( Ben daha ciddi boyutta bakıyordum, fiziksel ortamla sınırlı olmayan akıl boyutunda yaklaşmaya çalışıyordum.

Belki çok fazla tepki verdim, belki çok fazla "duygusal" yaklaştım olaya kusuruma bakmayın, ama dediğim gibi benim yazılarımı bir dertleşme bir sohbet olarak nitelendirmenizi istemiştim. Çünkü araştırmanızın burada sonlanacağını düşünüyorsanız, bence temiz suya ne kadar ihtiyacınız olduğunu tartmalısınız önce. Eğer ihtiyacınız yoksa, sizin için zaman kaybı şu anda bunları yapıyor olmak. İnanın daha faydalı şeylere zaman ayırabilirsiniz. Eğer ihtiyacınız varsa bu nehrin gerçekten kirli mi yoksa temiz mi olduğunu öğrenmeye, o halde emek harcamanız lazım sevgili arkadaşlarım, benim dertleşmemin ve sohbetimin sizi tatmin etmesini beklemeyin; çünkü görüyorum, sizler kirli suyun önünde durup "yahu kirli işte" diyorsunuz. Görüyorum, çünkü uzun zaman önce aynı konumda ben vardım. Eğer nehrin kaynağına gitmemiş olsaydım, nehir ben oraya gitmediğim için bir şey kaybetmeyecekti.

Şimdi bu kadar şeye tek bir cümle söyleyesi geliyor insanın. Çünkü malesef olay o noktaya gelmiş. :( Benim önderime birisi gelip "senin bu inandıkların boş" dediği zaman verdiği cevap şu olmuştu: "Eğer dediğin gibiyse, eğer ölünce herşey de bitiyorsa, ben düzenli bir hayat yaşadım, kaybedeceğim bir şey yok. Sen de kurtulmuş olursun, ben de. Ama eğer benim dediğim gibiyse, ki öyledir, işte o zaman ben yine kurtulmuş olurum".

Yaratıcının cismi konusunda Buhari'den alıntıladığın hadis, müslümanları birbirine çokça düşürmüştür uzun zaman. Yıllar önce o hadisi okuduğumda, hayretler içinde kalmıştım "buna inanan var mı" diyerek. Ama bana öyle "delil"ler getiriyorsun ki, ne yazarı ıspatlamış bunu, ne akıl kabul ediyor. Yani nehirden kirli suları alıp bana numune olarak göstermeye devam ediyorsun, nehrin kaynağı değil ki bu, zaten kirli olduğunu şu anda ben de görüyorum. :(

Ben sana daha çok "hadis" söylerim o konuda. Allah ayağını cehenneme basacak ve cehennem feryat edecek. Ya da Allah önce tanımadıkları biçimde gelince "biz senden Allah'a sığınırız" diyecekler, ya da tanrı Zekeriya ile güreş tuttu da Zekeriya onun sırtını yere çaldı (Ref. Tevrat). Beni bunlarla mı muhatap ediyorsun dostum ya. :(
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Peygamberlerin sanılanın aksine rahat içinde yaşadığını söyleyebilmek için geniş çaplı tarihi bir araştırma yapmamız lazım. Oysa bilinen bütün kaynaklara göre o bırak rahat içinde yaşamayı, sahip olduğu herşeyi paylaşıyordu. Yani bilmiyorum hangi ayeti hangi hadisi, hangi tarihsel olayı anlatayım, o kadar çok var ki. Eğer senin varsa tarihsel bir belgen onun yaşantısı hakkında, bence onları ortaya koymalısın, ayrıntılı bir şekilde. Beni Kurayza'dan elde ettiği hurmalıkları biliyorsun da akıbetini bilmiyorsun sanırım. Ya beni çok üzdün be hacıcavcav. :( Ama işte müslümanların kendi aralarında ihtilaf ettikleri şeyleri İslam'ın yanlışlığına delil olarak getirdiğinizde araştırmaya henüz yepyeni başlamış olduğunuzu düşünüyorum. Ya da bunları görerek üşendiğinizi ve "amaan" deyip "kafama göre yaşarım, kim uğraşacak araştırmakla" fikrini benimsemiş olabilirsiniz.

İslam'da bilim konusunda da basit ve dünyaca ünlü hadisi söylemiş ve bunu kısaca analiz etmiştim. Yine de "ben din yerine bilimi ve aklı tercih ediyorum" demişsin. Sevgili arkadaşım, ben daha önce "akıl" olgusundan ve akıl olmadan din olmasının nasıl zararlı olduğundan ve İslam'a göre bilimin farz olduğundan ve hatta bilinen pozitif bilimlerin çıkış noktalarının hep peygamberler veya onların vasileri tarafından başlatıldığından bahsetmiştim. Şimdi ne diyeyim? Bilmiyorum yeniden mi anlatayım? Ah şu müslümanlar yok mu, beni çileden çıkarıyorlar. :(

Sevgili Orcagda, yapma gözünü seveyim, bir yaratıcı fikrini elbette kabul etmek zorunda değilsin. Ama sence de "ben henüz açıklanmamış olana inanıyorum" demen akılla çelişmiyor mu? Yani "beni muhteşem evren var etti" dersen o halde evreni ne var etti diye sorulduğunda ne olacak? Veya evren niye muhteşem? Seni var etme işlemini nasıl gerçekleştirdi? Bunun gibi başka evrenler var mı? Bigbang teorisi tam olarak nedir ve bu konuda sen ne düşünüyorsun? Ve yine cevaplanmamış olan soru, biyolojik canlılık sonlanınca herşey biter mi? Evrime inanıyor musun? Sorular çok fazla ama işte bitmez ki bunlar burada böyle. :( Bak benim bile onlarca kitap alıp okuyasım geldi şimdi.

Bir de sevgili hacıcavcav'ın söylediklerine de kendin henüz meal bile okumadan "katılıyorum" demişsin arkadaşım ya. :(

Sorgulamaya devam edin, ama internet size cevaplar açısından sadece bir "başlangıç" sağlar. İşte ben bunun için "çayını içmeye geldiğimde din konularını konuşmak istemiyorum" demiştim sana.

Muhtemelen burada bundan sonra yazacaklarım "sıradan bir dinleyici" katılımı olacak sadece. Hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Herhangi bir konuda özelden konuşmak isteyen olursa (tabi ki sadece dini şeyler değil) elimden geleni asla geri çevirmem. Özel diyorum, çünkü insanın kendi ihtiyaçlarıyla ilgili olan konular ilk başta kendisini ilgilendirir. Henüz bilmediği bir konuda başkalarına bilgi vermek doğru olmaz. Ne inançlı biri için, ne de inançsız biri için.
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Canım Elmacık,

Şimdiye kadarki yazıların içerisinde ilk defa bu son yazdıklarında gerçek bir asabiyet seziyorum çünkü saldırmaya ve benim demediğim şeylerle beni itham etmeye başlamışsın.Hacıcavcav da kendini bir şekilde izah edebileceğinden onla ilgili hiçbir şeye karışmadan bana yazdıklarını düzeltmeliyim.

1-"ben henüz açıklanmamış olana inanıyorum" nerede yazıyor bulamadım.Orda anlatılan "benim kendi fikrim bu ama bilim mutlaka doğru olanı bulacaktır.O zamana kadar böyle düşünüyorum" du.Bunun nesini anlayamadın?

Üstelik ruhlardan,cinlerden içinde ateş yanan cezalandırma mekanlarından,doğru düzgün yorumun bile yapılamadığı bir inançtan çelişkiye düşülmeyecekse bundan da düşülmemelidir.

2-Hayat hakkındaki fikirlerimi 203 sayılı yazımda anlatmaya çalıştım.Tekrar etmeyeceğim.Lütfen daha dikkatli oku.Zira senin gibi okunmadığımdan şikayet etmek üzereyim.Kaldı ki yazılarının tek satırını bile es geçmiyorum burada ayırdığın vakte,çabana ve sana olan saygımdan dolayı.

3-Mealleri okudum okumadığımı nerden biliyorsun?Zira yazılarımın ilkinde bile okuduğumu söylediğim kitapları orjinal dilleriyle okumadığımı anlamış olmalıydın.Nihayetinde hepsi Türkçe mealler idi.

4-Sen gel emrin çay olsun,muhabbet olsun.Başımın üstünde yerinle,yüreğimde iyi niyetlerimle her daim beklerim.

Sevgiler ve saygılar...
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Sevgili Orcagada, biraz canım sıkıldı aynı soruların sorulup aynı kısır döngülere girilmesinden. Onun için sitem ettim biraz. Çünkü hacıcavcav arkadaşımızın söylediği ayetlerin meallerinde, çok yanlış anlamlar var ama ben durumu açıklamış olmama rağmen "kaynak verdiği için teşekkür etmene" ve "su götürmez" demene içerledim. Çünkü dediğim gibi, içinde barındırdığı anlamları bir kenara bırak, henüz çevirisinde bile problem olan ayetler için söylenen görüşleri desteklediği konusunda "su götürmez" demeni yadırgadım.

Bir de, senin "açıklanmamış olana inandığın" noktasında kurduğum cümle senden doğrudan alıntı değildi; yanlış anlama olmuş kusura bakmayasın. Yeniden ele alalım. Sen demişsin ki:

Varoluşumun kaynagını,yaşamın kaynağı olabilecek enerjinin yadsınamaz olarak her fırsatı değerlendirmesi ve evrenin yaşam konusundaki muhteşem kararlılığı sayesinde diye özetleyebilirim. Bu konunun teferruatı illaki birgün aydınlanacaktır bilim tarafından .Şuan bir gerçek görene kadar fikrim (nacizane)budur.

Bu enerji olayı koparıyor zaten. Nedir nereden gelir nasıl oluştu kimse bilmiyor. Hala bigbang hakkında konuşmuyor kimse. Biyolojik canlılık bitince ne olacağını söylemiyor bilim, herşey biter diyor, game over. Oysa din olgusu insanın tam da düşündüğü şeyleri yansıtıyor. Tam da insanın doğasında olan şeyi. Hiç kimse sorularımı cevaplamadı, niye sana göre hırsızlık kötü bir şeydir, niye seninle birlikte herkese göre böyledir? Niye başkalarına yardım etmek güzel bir şeydir? Niye bütün kadınlar narindir? Niye insanlar birbirlerini severler? Hakkında hiç bilgi olmayan bu "enerji" insanları nasıl var etti? Size göre cansız nesneler de bu şekilde canlanabilir mi bir gün? Veya bir gün diğer maymunlar da insanlaşabilir mi?

İnsanların kendi fiziksel boyutunda şekillendiremediği şeyleri sadece bundan dolayı reddediyorsan (şeytan, ruh vs gibi), o halde sevgi, öfke, mutluluk, akıl gibi şeyleri de reddetmen lazım; ki hiç birisi fiziksel boyutta kesinlikle ifade edilemez.

Mealleri de okumuşsun madem tebrik ediyorum, ama zannediyorum bu konuda sayfalar dolusu yazdıklarım da açıklayıcıydı. :I

Çayı mı da şimdi koyma soğur, yol uzak :P Geldikten sonra demleriz.

Sevgiler.
 

Cem

Profesör
Katılım
23 Ağustos 2006
Mesajlar
1,028
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Doğrusu dolu dolu bir konu olmuş. Özellikle Elmacık ve daha sonra Mehmet1101'e teşekkür etmek istiyorum. Doğrusu buraya ayırdıkları zamanın ve emeğin karşılığını nasıl güzel alacaklarını çok merak ediyorum. Ayrıca ateist arkadaşlara da Allahu Teala'dan hidayet diliyorum.

Ben konuya bu noktaya geldikten sonra yeni bir boyut getirmek istemiyorum ama kader konusundaki şu açıklamayı da eklemeden geçemeyeceğim.
Bizler zaman ve mekana dayalı varlıklarız. Nasıl ki güneş takvimde yazdığı için değil doğacağı için doğuyorsa, insanın yapacakları da kaderde yazıldığı için değil insan yapacağı için yazılıdır. Allahu Teala zamandan bağımsız olduğundan, zamanın sahibi olduğundan ne yapacağımızı biliyor. Ama bilmek demek "kararlarımı o verir ben robotum" demek değildir. Takvim-güneş örneğinde olduğu gibi, güneşin yarın sabah saat 6:15 civarında doğacağını ben biliyorum, ama ben bildiğim için güneş doğmuyor. Güneş benim robotum değil ki...
Kaderi anlamak için kitabın bir kısmına evet deyip bir kısmına hayır dememek gerek. Yoksa içinden çıkamayıp, "madem öyle kader saçma bişi" der insan hafizanAllah...

Bu arada kader ile ilgili olarak Elmacık'ın yazdığı doğaçlama yapan oyuncu ve sahne açıklaması kayda değerdi. faydalandım teşekkürler...

Birde Allahu Teala'nın varlığı da yokluğu da ispat edilemez açıklamasını yapan inançlı arkadaşımıza şaşırdığımı belirtmek isterim.
Öncelikle yokluğunun ispat edilememesi varlığının en önemli delillerindendir. Ama daha derin bir ifade (ki bu da derindir ama kolaycılık gibi algılanabilir) ile (sanırım) İmam Rabbani Hazretleri daha çocuk yaşta kitleleri peşinde sürüklemeye başlayınca ya papazlar ya da inançsızlar bu küçük yaştaki hazrete gelip "Ya sen bize Allah'ı bir gösterebilir misin?" derler... O da tabi neden olmasın der. Bir kova süt getirmelerini ister ve konuşmaya otururlar. Allahu Teala'yı görmek isteyenlere der ki; "şimdi bu sadece süt değil mi? evet. Bu sütte peynir var, tereyağ var, yoğurt var var var var oğlu var. Dimi? var? ama göremiyorsunuz? görmek için önce uğraş verip peynir tereyağ yoğurt yapmak gerek. "İşte bu yüzden Allahu Teala'yı görmek mümkün ama önce görmeyi istemek ve bunun için uğraşmak pişmek lazım gelir" demiş.

Ben konunun dışına bile çıkmış olabilirim. Ama sabırla Elmacık'ın yazdıklarını okumak istiyorum. Son derece yerinde tespitlerde ve açıklamalarda ve delillerde bulunmuş okuduğum bölümlerde. Ellerine sağlık.

 

ersen64

Asistan
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
161
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bütün bu yazılanların bir sonuça varacağını inanamıyorum.Allahın kimseye ihtiyacı yok.ister inan ister inanma..İstersen cennet, istersen cehennem ve ebediyen kalacaksın...Aklını kullanırsan inanırsın, kullanmaz isen, ruhundan çıkan sonsuz istek ve arzularının hiçe sayar üstüne birde azapla karşılaşırsınız....İnanmayan ya da inanamayan,aklına inanıyorsa şayet 2*2=4 gibi, inancımız tamamını yeter diyene kadar anlatabiliriz..Ancak bu karmaşada zihin boğuluyor netice alınması çok zor...Sade ve öz olursa netice çıkabilir....
Saygılar....
 

ersen64

Asistan
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
161
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Allah inancı olmayan insana, islamiyetin diğer konularını anlatmak ya da onun beyatını dinlemek, doğru bişey değil hem de zararlı.Ruha inanmayan insanın ruh doktoru olması gibi, herkese zarardır, çünkü kendi de ne dediği bilmez..hem kendini bilir zanneder...hakikatın ne olduğunu bilmeden, okuduğu birkaç fen ilmine istinaden herşeyi bilir zanneder...Uykuda rüyada başkalarını, irşada çalışmak gibi bişey bu .......öyle ise önce tevhid geliyor...Aslında birtek Allahı kabul etmez iseniz, mevcudat adedince ilahları kabul etmek zorundasınız...Çünkü herşey sanatlı ve yeniden yaratılıyor....yeryüzündeki güneşin yansımaları güneşten geliyor demesseniz, herbir aksin -yansımanın- güneş olduğunu kabul etmek zorundasınız......
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili Ersen64,

1-Zaten siz anlatsaydınız büyük ihtimalle hiçbir şey anlamamaya devam edecektik.Teşekkürler zahmet etmediğiniz için.

2-Ne dediğimizi elbette biliyoruz ama galiba siz anlayamıyorsunuz.

3-Tanrıyı kabul etmiyorum diye diğer ilahları (sizce onlar kim veya ne anlamadım ama) kabul etmek zorunda değilim bu fikre nasıl kapıldınız?

4-Haklısınız güneşin yansımaları güneşten geliyor.

5-Ruha inanmayan ruh doktoru olabilir nihayetinde olay psikolojidir,grip olmuş bir ruh şimdiye kadar görülmemiş olduğundan çok sorun çıkacağını sanmıyorum.

Daha araştırmacı davranmanız dileklerimle iyi akşamlar...
 

hakan.daburda

Profesör
Katılım
26 Haziran 2007
Mesajlar
1,112
Reaksiyon puanı
7
Puanları
218
Seni,,, Annen ve Baban yarattı, Onlarıda Anne Babası yarattı !!!

İlk insan olan Adem bir p*çti !!!
Karısı Havva'da neyüdüğü belirsizdi !!!
!!! !!!
Hele Sen nesin, Onu Yaratan bilir, PARDON Yaratan'da yok !!! !!! !!!
------------------
(haşa)
[size=20pt]--------------------------------[/size]

[size=15pt]Düşünnnnn !!![/size] :@,
Şimdi Bilgisayarın başında ve OTURUYORSUN...
Kalk :@ ...........

Otur :@ ...........

Kalk :@ ...........

Otur :@
Kendine gel ve Yeniden Düşün :@

Tekrar Kalk

Tekrar Otur
Bidaha düşün :@

Banyoya gir Sıcak değil Soğuk suyu açıp Başını yıka >> Soğuk olduğunun Farkına var, Üşüdüğünün farkına var, Sonra Suyu kapat ama Havluyu eline alma, 5 dakika öle kal :@ Kalk şu uykudan **** İnsan :@

Ademle Havva Geçerkenmi, Uğradı yani :@ Bir kıvılcımla başladı herşey,Öle olmak zorunda insan zekasına göre! Sen KentTrilyonlarca kıvılcım çıkartsan, Bir tek taş bile oluşturamassın!!, Üstelik kıvılcımı çıkartan kişi sen olsan diyorum !!! Bu kıvılcımdan nasıl Evren oluşur,İnsanlar oluşur !!!

Not:
Soğuk su ,Buharlaşan kafalara birebirdir, Ayılmanızı sağlar, Tavsiye ederim, Ben yapmıştım, Harbiden iyi geliyor , PC Sınavına girmeden öncede yapmıştım
Sonuç 97 almıştım :)
 

dnzz

Asistan
Katılım
10 Aralık 2006
Mesajlar
460
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
cok bılgılı bır ınsan degılım. ama olaganustuluge ınanmak gelmıyor ıcımden o yuzden tanrı kavramı bana gore mantıklı gelmıyor...
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hayırlı sabahlar arkadaşlar
Elhamdülillah hepimiz insanız

Aklımız çalışıyor
Fikredebiliruz.
Gözümüz görüyor.
......
......
Olağanüstülüğe inanmak için bilgili olmaya hiç gerek yok.

Nerdeyse on defadır yazıyorum.
Bırakın bu evreni,insanı,ağacı,kuşu,börtü,böceği,

Bizim bilgimizin olup olmadığına bir bakalım.

"yaşamın kaynağı olabilecek enerjinin yadsınamaz olarak her fırsatı değerlendirmesi ve evrenin yaşam konusundaki muhteşem kararlılığı"

yaşamın kaynağı olabilecek enerji ve evrenin yaşam konusundaki muhteşem kararlılığı ki;rüzgarda o enerji ve kararlılığın bir eseri olduğu anlaşılıyor.

O enerji ve kararlılık iki tuğlayı üst üste getirmeye muktedir olamaz mı?
Yapamaz mı?
O kadar aciz midir?
Adi bir rüzgara emir veremez mi?
Adi bir rüzgar da karar kılamaz mı?
Yanlış duymadınız dostlar evrenden,insandan,hayvandan bahsetmiyorum.

İKİ TUĞLA'DAN BAHSEDİYORUM.

Sizce bu sorunun cevabını bilmek için ne kadar bilgi gerekiyor?

Kusura bakmayın arkadaşlar!
Temcit pilavı gibi her sefer önünüze iki tuğla meselesini getiriyorum.Ama ne yapayım.Tatmin edici bir cevap alamadım.

Saygılarımla
 

ersen64

Asistan
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
161
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
sayın orcagada,
bir tanrıyı kabul etmiyorsan, o zaman herşey tanrıdır demek mi istiyorsun?.Kabul edip etmemkte zaten Allah insanı serbest bırakmış, aklı çalışanlarla, hevesine tapanlar ayrılsın diye.? 2*2=4 eder mi...


sayın dnzz,
daha içinden gelenin ne olduğunu bilmiyorsunuz? Diğer arkadaş gibi ( orcagada ) bildiğini zannediyorsun.VE bu basit bilgiyle hayatını harcayacaksın yazık....
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili Ersen64

Görüyorum ki anlamama konusundaki ısrarlı tutumunuz devam ediyor.Tanrı olgusunu kabullenmediğimden ötürü herşey tanrıdır da demiyorum.Bunu anlamak bu kadar zor mu?Tapılacak bir yaratıcı olmadığını,herhangi bir şeyin tanrı sıfatı taşımadığı kısacası tapmadığımı söylüyorum.

Neden illa bir tanrı var diyormuşum gibi yorumladığınızı ise anlayamıyorum.Herşeyin içinden bir tapılacak çıkarma zihniyetinde değilim.

Ve sevgili Mehmet1101,

Şu tuğla sorunuzu daha açıklamalı olarak tekrarlarsanız cevabını kendimce vermeye çalışabilirim.Ama rüzgar tuğlayı neden üstüste koymuyor dediğinizde içerinde daha derin bir mana ve o manaya açılan birsürü soru ve cevap olacağından bu sorudaki esas maksadı hedef gösterirseniz daha isabetli konuşabiliriz.

Saygılar...
 

ersen64

Asistan
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
161
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sayın Orcagada
yani gözünüzü kapatıyorsunuz ya da akıldan istifa ediyorsunuz anlamındadır bu dediğiniz...Oysa burası inanç ya da inançsızlık için açılmış bir forum değil mi yoksa?
Tanrıyı kabullenmiyorsunuz, diğer taraftan mangalda kül bırakmıyorsunuz.Bu nasıl iş yoksa niyetiniz tahribat mı? Tanrıya olmadığına inanıyorsanız olmadığını ispat edin. hadi buyrun...
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Hayırlı günler arkadaşlar;

Orcagada arkadaşım:

Tuğla meselesini daha açık nasıl yazabilirim diye düşünüyorum.
Siz evrenin mükemmelliğini

"""yaşamın kaynağı olabilecek enerjinin yadsınamaz olarak her fırsatı değerlendirmesi ve evrenin yaşam konusundaki muhteşem kararlılığı"""

bağlıyorsunuz.

Bende doğal olarak bu mükemmelliği sağlayan enerji ve kararlılık basit iki adet tuğlayı üst üste getirebilir mi?diye soruyorum.

Sonuçta hakikaten görüyoruz ki mükemmel bir nizam var,mükemmel bir intizam var,mükemmel bir işleyiş var,mükemmel bir............

Peki bu kadar mükemmeliği sağlayan kaynak,enerji veya kararlılık herhalde iki adet tuğlayı üst üste getirebilir.

Saygılarımla
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili Ersen64,

Yok bölücü müsün?Yok tahribat niyetinde misin gibi paranoyalarınıza cevap verme lüzumu hissetmiyorum.

Eğer öyle olsaydı örneğin en azından Dnzz adlı arkadaşa cevap yazar bir şekilde etkilemeye çalışırdım kaldı ki bunu siz yapmışsınız.

Herkesin aklı kendinedir.

"Tanrıyı kabullenmiyorsunuz, diğer taraftan mangalda kül bırakmıyorsunuz." demişsiniz kendimle çelişen bir yazım mı var da bu hükmü verdiniz?Eğer öyleyse ispatlar mısınız?

Tanrıyı var ya da yok diye ispatlayabilselerdi tartışmaya zaten gerek olmayacaktı ama görüldüğü gibi her iki taraf da bu dert var.Akıllarda soru işareti bırakmayan net bir yanıtın birgün illa ki bilimsel olarak verileceği inancındayım.Yani bu sıkıntı yaşanıyor.

Ama içinizi rahatlatacaksa yanılmışsam bu beni çok da rahatsız etmeyecek aksine ispatı olan herşeye güvenimi arttıracaktır.Aksi bir durumda sizlerin de ne yapacağını merak etmiyor da değilim.

Bir fantazi olarak bir sabah uyandığınızda ,haberlerde bir gurup bilim insanının "bakın hayatın ilk başlangıcındaki şartları laboratuvar ortamında oluşturduk ve ilk basit canlının doğal olarak nasıl oluştuğunu tekrarlattık,doğada şu şu şartlar oluşunca hayatta oluşuyormuş yani yaratılmamışız ispatıda budur ve kesindir" dediklerini düşünün.Ve hatta bunun tüm dünya tarafından da kabullenmekten başka bir çare bırakmayacak kadara isabetli ve gerçekçi bir deney olduğunu varsayalım.Siz bile kabullenmiş olun mesela.

Bu fantaziye ayak uydurup bana net cevap verebilir misiniz?Ben yıllardır tanrı fantazisine cevaplar veriyorum zaten.

Böyle bir ispat karşısında aniden vicdanınızı dinlemeyi bırakır,ne yapsam yanıma kar kalır diye mi düşünmeye başlarsınız.Akla hayale gelebilecek her kötülüğü yapmaya hakkınız olduğunu düşünür de uygular mısınız ve bunu tanrısız olmaya bağlar mısınız.

Sanmıyorum...

Kişi neyse odur.Şuandaki inanç sisteminizin aniden çökmesi bile sizin içinizdeki iyiliği,doğruluğu ve dürüstlüğü veyahut sadistliği,bencilliği,düşüncesizliği çok da değiştirmeyecektir.

Kimse şu insanı bir öldüreyim nasılsa tanrı yok az keyif yapayım demiyecektir.Zira bu düşünceye sahip insanlar akıl hastası talihsizlerdir.Trabzondaki papazı vuranlar,Madımak otelini yakanlar,yahudileri gaz odalarında boğanlar,vietnamdaki çocuklara tecavüz edip öldürenler,satanist ayinlerde bakire arayıp doğrayanlar...vs gibi.

Saygılar...
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Mehmet1101 dostum,

Az bir işim var halleder halletmez bu soruya vakit ayıracağım esen kal...

Saygılar...
 

ersen64

Asistan
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
161
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sayın Orcagada,
**********; çünkü asıl meseleden sürekli kaçıyorsunuz.Tanrıyı ispat edelim yok,yokluğunu sen ispat et O da yok, senin kafanda bunlar ispat edilmez heralde..sadece labaratuvarda ispat yapılır.Yeryüzü labaratuvardaki ispatlara belli ki aklınız kapalı.Herkesin aklı kendineyse niye yazıyorsunuz alın size çelişki..Siz hayal ile hakikatı karıştıyorsunuz, dikkatsizlik yüzünden,güya bilim biyonik kol yapacakta,sizin bu kolunuzdan daha kuvvetli olacakmış...gibidir eminim....Lütfen dikkatli olunuz hem kendinize hemde başkasına fikren zarar veriyorsunuz..Ciddiyseniz esas meseleden konuşun, esas meselenizi halletmedikçe konuşacağınız şeyler fındık kabuğunu doldurmayacaktır....Aklınızı kullanın yeter....
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili Mehmet1101,

Dedikleriniz doğrusunda düşünüldüğünde,bu enerjiye bilinç eklendiği takdirde tanrıya tanrı değil de enerji diyormuşum gibi görünecek olduğundan cevap konusunda kelimeleri çok dikkatli seçmem gerektiği aşikardır.

Bilinçsiz yani ne yaptığını bilmeden hayat oluşturabilmiş bir enerji desem bu sefer de siz tatmin olamayacaksınız.

Ama cevabım her halukarda evet olacak çünkü bir şekilde sizin iki tuğla derken kastınızın "kainatı ve hayatı oluşturacak temel maddeler bu enerjiyle bir araya gelebilirler mi" demek olduğunu düşünüyorum.

Yanlışsam yada sorunuzdan doğru şeyi anlamamışsam lütfen düzeltin.Devam edebilelim.

Saygılar...
 

dnzz

Asistan
Katılım
10 Aralık 2006
Mesajlar
460
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
ersen64 dedi ki:
sayın dnzz,
daha içinden gelenin ne olduğunu bilmiyorsunuz? Diğer arkadaş gibi ( orcagada ) bildiğini zannediyorsun.VE bu basit bilgiyle hayatını harcayacaksın yazık....

Benim içimden gelenın ne oldugunu bılıyorum...yukarıda mesajımda yazmıstım. bu basıt bılgıyle hayatıma devam edıyorum mutluym ;)
 

ersen64

Asistan
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
161
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sayın Dnzz, -zarara rızasıyla girene merhamet edilmez-diye bir söz var. Sana mutluluklar dilerim.......
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
orcagada dedi ki:
Bilinçsiz yani ne yaptığını bilmeden hayat oluşturabilmiş bir enerji desem bu sefer de siz tatmin olamayacaksınız.

hayırlı sabahlar arkadaşlar;
orcagada arkadaşım doğru söylemiş.
Gerçekten tatmin olmadım.
Kendilerine bu yazısıyla ilgili bir iki sorum daha olacaktı.
Eğer mazur görürlerse;

Peki bilinçsiz oluşmuş bir enerji nasıl olurda bu kadar mükemmel bilinçli bir şekilde hareket edebilir?

Mesela:
Canlılardaki hücreleri bilinçsiz bir enerji ile oluşmuş desek,ama birde baksak ki çok bilinçli hareket ediyorlar.hiç intizam ve nizamı bozmuyorlar.Sizce ondan sonra neye hükmederiz.

Yani soru şu:Bilinçsiz yapılan bir şey bilinçli bir şekilde hareket eder mi?

orcagada dedi ki:
Ama cevabım her halukarda evet olacak çünkü bir şekilde sizin iki tuğla derken kastınızın "kainatı ve hayatı oluşturacak temel maddeler bu enerjiyle bir araya gelebilirler mi" demek olduğunu düşünüyorum.

Beni biraz yanlış anladınız.
Ben kiantı ve hayatı oluşturan temel maddelerden bahsetmiyorum.
İKİ ADET TUĞLANIN ÜST ÜSTE GETİRİLMESİNDEN BAHSEDİYORUM.
Mesela;

Siz yolda giderken sağ tarafına bir baktınız ki;
İki adet tuğla (bildiğimiz inşaatlarde kullanılan kırmızı tuğla) üst üste gelmiş olarak görseniz Allah için ne düşünürsünüz?


[size=5pt](Yanlış anlamayın biraz konumuza renk katsın istedim)[/size]

Bence iki ihtimaliniz var;

1-Bu tuğlayı burdan geçen bir kişi üst üste koymuştur.
2-Yaşamın kaynağı olan enerji rüzgar fırsatını değerlendirerek iki tuğlayı üst üste koyma kararı almıştır ve koymuştur.

MU DERSİNİZ?

Saygılarımla
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Canım Mehmet,

İşte şimdi oldu.Bence o tuğlayı biri o şekilde dizmiştir.Nihayetinde ben bu enerjiye bir bilinç eklemiyorum.Karar alabileceğini de sanmıyorum.Sadece doğası ne gerektiriyor yada neye uygunsa onu yapacaktır.

Ancak dediğim gibi tuğlaları biri dizmiştir kanaatindeyim.

Saygılar...
 

ersen64

Asistan
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
161
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Değerli Arkadaşlarım,
müsade edrseniz ben başka bir örnek vermek istiyorum..
Bir eczane 50 şer adet kavonoz şişeler var.Bu eczaneden aspirin gibi bir ilaç yapılmak istendi.Fırtınalı bir havada, o 50 şer kutulardan birkaç miligram ondan,birkaç mlgram diğerinden ve diğerlerinden döküldü.Ve bir aspirin ya da başka bir ilaç oluştu.Eğer miktar miligram biraz azalsa ya da çoğalsa aspirin ağrı kesici özelliğini gösteremeyecek....İşte yeryüzü labaratuarındaki ilaç hükmünde bitkiler ve hayvanlar böyle bir fırtına ile 100 den fazla şişlerden dökülen maddelerden hayat başlamış tesadüf, tesadüf üstüne bu hale gelmiş.Doğru mudur.Bu fikre kim inanır...Halbuki sanatlı bir eser, sanatkarı ister...
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
orcagada dedi ki:
Canım Mehmet,

İşte şimdi oldu.Bence o tuğlayı biri o şekilde dizmiştir.Nihayetinde ben bu enerjiye bir bilinç eklemiyorum.Karar alabileceğini de sanmıyorum.Sadece doğası ne gerektiriyor yada neye uygunsa onu yapacaktır.

Ancak dediğim gibi tuğlaları biri dizmiştir kanaatindeyim.

Saygılar...

Hayırlı günler arkadaşlar;
İşte şimdi benimki de oldu.
İki tuğlanın üst üste birisi tarafından getirileceğini kabul etmeniz Allah'ı kabul etmenizle aynı şey değil mi?

Nasıl mı derseniz?

Şimdi siz

""Nihayetinde ben bu enerjiye bir bilinç eklemiyorum.Karar alabileceğini de sanmıyorum.Sadece doğası ne gerektiriyor yada neye uygunsa onu yapacaktır.""

varolan enerji(ki var gözümüzle görüyoruz) bilinç eklemeden,karar alamadan en basit hücreyi nasıl yapabilir?

Hücre bilinçsiz bir yapı mı?
Hücre kararsız kendi başına hareket edebilen bir yapı mı?

Ama görüyoruz ki tamamen bilinçli ve kararlı bir şekilde hareket ediyor.
Siz söylediğiniz gibi bilinç ve kararlılık olmadan bu hücre nasıl hareket edebilir?

2.Bir mesele;
Herşey doğası gereği hareket eder demişsiniz;

Şimdi aslanın doğasında parçalamak varken ne oluyor da yavrusu için kendi aç gezebiliyor.

Tavuğun doğasında korkaklık varken ne oluyor da yavrusu için kafasını ite kaptırıyor.

İncir ağacının doğasında çamurlu su içmek varken ne oluyor da tatlı,lezzetli ve gıdalı bir besin verebiliyor.

Saygılarımla
 

hakan.daburda

Profesör
Katılım
26 Haziran 2007
Mesajlar
1,112
Reaksiyon puanı
7
Puanları
218
orcagada dedi ki:
Ancak dediğim gibi tuğlaları biri dizmiştir kanaatindeyim.

Saygılar...
İşte bu kadar, Madem düşünen bi canlısın devamınıda düşün,kendin söyledin,
tutupta
Tanrıyı kim yarattı diye düşüneceğine(mantıksız),
Bi Yaratan'ın olduğunu kabul et olsun bitsin,Çünkü bu kesin(mantıksız değil)
Nasıl oluştuğunu mantığın almasada!,Var Olduğu kesin!,
Çünkü O Tuğlalar üst üste konuldu bikere(Bu şekilde düşünmek mantıklı yani)
İyi akşamlar Türkiye :)
 

ersen64

Asistan
Katılım
11 Ocak 2008
Mesajlar
161
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İyi akşamlar Arkadaşlar,
aslında Tanrıyı kim yarattı gibi ya da tanrı kendinden daha büyük taş yaratabilir mi diye olan soruların kaynağı:Tanrıyı, insan kendi nefsine kıyas etmekten çıkıyor.Ve o insanda gerçek anlamda TEVHİD inancının olmadığı anlaşılmaktadır. Halbuki kainatın yaratanı kainet cinsinden değildir..Mahiyeti hiçbir mahiyete benzemez...Eğer mimar sinanı inkar ederseniz, herbir taşın mimar sinan olması gerekir...Ya İlah birdir ya da Herşey İlahtır demek zorundasınız...Ayrıca camii oluşturan cansız taşların, ustasının mahiyeti anlaması mümkün olmaz...sınırlı akıl ile sınırsız hakikatların tamamını kavramak imkan hariçindedir..Çünkü Allah ezeli ve ebedidir..Biz ise faniyiz....
Teşekkürler, İyi geceler..
 

hacicavcav

Asistan
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
150
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Herkese sevgi ve saygılar sunarım.
Daha erken yazmak isterdim.Ama iş ,güç vs.derken ancak zaman bulabildim.

Nahl suresinin 101'nci ayetini doğru kabul ediyor musun? Şimdi görünüşe göre sen Kur'anın bazı kısımlarını kabul edip bazı kısımlarını kabul etmiyorsun. Biraz paradoksal bir durum. Sana göre Kur'an "ben yalan söylüyorum" diyor, ama onun yalan söylediğini beyan ettiğini düşündüğün ayetin doğru olduğunu söylüyorsun. O halde Kur'an yalan mı söylüyor, yoksa doğru mu söylüyor?

Bu konuda kişisel kanaatim,Kuranın Muhammet tarafından ,(tabirimi mazur görün) uydurulduğu yönündedir.Ama Muhammet bu işi yaparken yalnız değildir.Çevresinde bu işleri ona öğretenler olduğudur.

Bunlar kimlerdir dersen;

Bel'am, Yaiş, Addas, Yessar, Cebr, İranlı Selman

Konuya ilişkin Kur'an ne diyor?

Kur'an'daki "Tanrı", her zamanki gibi ant içerek açıklama yapıyor:

"And olsun ki biz, onların:'O'na (Muhammed'e) bir insan öğretiyor kesinlikle.' Dediklerini biliyoruz. Savlarını dayandırdıkları kimsenin dili yabancıdır. Buysa (Kur'an), apaçık bir Arapça'dır."(Nahl, ayet:103)

Bundan sonraki ayetlerde, "inanmayanlar" korkutuluyor, "yalancı, iftiracı" olarak nitelendiriliyor ve "işkenceli bir ceza"yla cezalandırılacakları bildiriliyor.

Yukarıdaki ayette, Muhammed'e öğreticilik ettiği söylenen kimsenin, "Arap olmadığı, yabancı olduğu" belirtiliyor.

Yunanlı Bel'am, Yaiş..

Kimilerine göre, Muhammed'in öğretmeni, bir Yunanlı köleydi. Bel'am adında bir köle.

İbn Abbas anlatıyor:

"Peygamber, Mekke'de köle olan birine öğretimde bulunuyordu. Yabancıydı. Puta tapardı. Adı da Bel'am'dı. Peygamberin yanına girişinde ve çıkışında putataparlar görüyorlardı. 'Muhammed'e her şeyi öğreten Bel'am'dır..' diye konuştular." (Bkz. Taberi, Cami'ul-Beyan, 14/119)

Ya da Yaiş'ti üzerinde durulan köle. Bel'am için söylenen, Yaiş için de söyleniyordu. "Yaiş, Muhammed'e öğretmenlik yapıyor" deniyordu. (Bkz. Aynı yer)

Ya da, Muhammed'e öğreticilik eden köle, Cebr'di. (Bkz. Aynı yer)

Ya da, Yemenli CEBR, YESSAR, ADDAS.

"Hadrami'lerin iki genç köleleri vardı. Yemen halkından olan bu iki köleden birinin adı Yessar, öbürünün adı Cebr'di" diye aktarılır. Bu iki kölelerin sahiplerinin tanıklığı şöyle:

"Bizim iki genç kölemiz vardı. Kendi dilleriyle kitaplarını okurlardı. Peygamber de bunlara uğrar, durup bunları dinlerdi. İşte bunun için, putataparlar, 'Muhammed, bunlardan öğreniyor..' dediler." (Taberi, 14/119) Fahruddin Razi'nin yer verdiği aktarmada, bunların yanında bir üçüncü köle daha var: Huvaytıb'ın kölesi Addas. (Bkz. F.Razi, tefsir, 24/50)

Görülüyor ki, ister Yunanlı, ister yemenli olsunlar, kölelerin Muhammed'le ilişkilerine bakışlar değişik açılardan:

Müslümanların bakışları ve savları başka, "putatapar" dedikleri inanmazların bakışları ve savları başka.

Müslümanlardan kimine göre: Muhammed'le köleler arasında bir "öğretme ve öğrenme" ilişkisi vardı, ama öğreten Muhammed'di, öğrenenlerse köleler. Inanmayanlara göreyse bunun tam tersi gerçekti. Yani, öğreten kölelerdi. Muhammed'se öğreniyordu onlardan.

Müslümanlardan kimine göre de, aradaki ilişki, "okuma ve dinlenme" ilişkisini geçmiyordu. Köleler, kutsal kitaplarını kendi dillerinde okuyorlar, "peygamber" de "dinliyordu" yalnızca.

Müslümanların bu savları karşısında şu soru yanıtsız kalıyor:

"Dillerini bilmiyordu"ysa, Muhammed'in bu köleler arasındaki sürekli işi neydi? Ve kendi dilleriyle okuduklarını Muhammed'in dinlemesinin ne yararı oluyordu?

Kısacası, müslümanların savları, akla sığacak türden değil.

Acaba Iman nerelidir?Soru tuhaf gelebilir,açıklayalım…

Muhammed'in kendisinden bir açıklaması bu konuda oldukça ışık tutucu:

"Iman, Yemen'lidir."

Bu hadis, Buhari'nin "e's-Sahih"inin de içinde bulunduğu en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında yer almıştır. Hadis'e göre, "hikmet (bilgi, bilgelik) de Yemen'lidir." Dahası: "Fıkıh da Yemen'lidir," hadise göre. (Bkz.Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l-Meğazi/74; Tecrid, hadis no:1362; Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Iman/81-91, hadis no:51-52, ve öteki hadis kitapları.)

Bu hadis, incelemecilere göre, sağlamlığın en yüksek basamağında olan "mutevatır hadis"ler arasındadır, ve peygamberin arkadaşlarından onbir kişi tarafından aktarılmıştır. (Bkz.Ebu'l-Feyz Muhammed, Lukatu'l-Lai'l-Mütenasire Fi Ahadisi'l-Mutevatıre, Beyrut,1985, s.42-43,hadis no:10)

Kimi yorumcu, buradaki "Yemen"i, birtakım zorlamalı yorumlarla, "Mekke ve Medine" olarak göstermeye çabalar. (Bkz.Tecrid,1362 no.lu hadis,Kamil Miras'ın izahı.) Ne var ki, hadisin kimi aktarılışında "Yemenliler"den de açıkça sözedilir. Yani, buradaki Yemen, coğrafyada herkesin bildiği Yemen'dir.

Demek ki, bu hadise göre, "imanı"yla, "hikmet"iyle ve "fıkh"ıyla (buradaki 'fıkh', sözlük anlamında olmalı) Islam, yabancı kökenlidir, "Yemen"lidir.
 

hacicavcav

Asistan
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
150
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Kaldığım yerden devam ediyorum:

Kimileri de, Nahl Suresi'nin 103.ayetinde sözü edilen yabancının, Iranlı Selman olduğu görüşünde.(Bkz. Taberi,aynı yer.)

Sonradan Müslüman kimliğiyle ortaya çıkan ve müslümanlar arasında büyük ün kazanan Selman'ın, Muhammed'le son derece sıkı bir ilişki ve işbirliği içinde bulunduğu, herkesçe biliniyor. "Müslüman" olması, Selman'a çok şey sağlamıştır. En başta, özgürlüğü, yani, "kölelikten kurtulma"yı. Sonra da ünü, saygınlığı ve maddi, manevi çıkarları..

Ya da, sözü edilen "yabancı", önce Müslüman olup sonra Islam'ı bırakan bir "vahiy katibi"dir. Bunu ileri sürenler de var. (Bkz. Taberi, aynı yer) "Vahiy katibi"nin başına gelenler:

Adam, önce müslüman olmuştur. Selman gibi o da Muhammed'le işbirliği halindedir. Ama sonra ne olursa olur, bırakır Islam'ı. Ve bir de açıklama yapar:

"Muhammed'e ben öğretiyordum, ve benim öğrettiklerim Kur'an'a vahiy olarak yazılıyordu.."

Sonra, adam ya öldü, ya da öldürüldü. Ölüsüne gelince, bir türlü gömüldüğü yerde kalmıyordu. Muhammed'in adamları şunu yayıyordu:

"Bu olay, Tanrı'nın gazabının yansımasıdır. Adam, Tanrı'yı çok öfkelendirdi. Şimdi durum ortada. Gömülüyor, toprak da kabul etmiyor, edemiyor, Tanrı'dan korkuyor. Onun için de kafiri, mezarının dışına fırlatıyor. 'İbret almak' gerek.."

Adam gömülüyordu, ama, birkaç gün sonra, sabahleyin bakılıyordu ki, adam mezarın dışında. Birkaç kez olmuştu bu.(Özellikle sabah cesedin mezarının dışında bulunması şüphe uyandırıcıdır. Çünkü Muhammed' in taraftarlarının gece adamın mezarını kazıp cesedi dışarı çıkarmaları yüksek ihtimaldir. Eğer cesedi dışarı çıkartan tanrı idi ve amacı ibret vermek idiyse bu işi neden gece yapıyordu? Yoksa gece, birilerini gizlemek için iyi bir ortam mıydı?)

Muhammed'in arkadaşlarından Enes (Malik Oğlu), çok sonra, şöyle anlatacaktır olayı:

"Bir adam vardı. Neccaroğullarından..Hristiyan'dı, Müslüman olmuştu. Bakara ve Ali İmran surelerini okumuştu. Peygambere de vahiy yazıyordu. Sonra, yeniden Hristiyan oldu ve kaçıp Hristiyanlara katıldı. 'Ben ne öğretip kendisi için yazdımsa, Muhammed yalnızca onu bilir, başka bir şey bilmez,' demeye başladı." (Bkz.Buhari, e's-Sahih, Kitabu'l Menakıb/25,c.4,s.181-182;Tecrid, hadis no:1477)

Enes'in anlattığına göre, Tanrı adama öfkelenmiş, boynunu kopararak öldürmüş. Hristiyanlar, gömmüşler adamı. Ama sabah bakmışlar, ölüsü ortada. Ve kefensiz. Hristiyanlar, "Muhammed adamları kefenini soymuş, kendisini de işte böyle ortada bırakmışlar.." diye konuşmuşlar. Adamı bir daha gömmüşler. Bu kez biraz daha derince. Ertesi gün sabah yine aynı durum. Sonra aynı konuşmalar. Sonra yeniden ve daha derine gömme. Sonra aynı durum ve aynı yorumlar. Bir kez daha ve derince gömme. Aynı durum. Bakmışlar ki bu böyle sürüp gidecek, adamı gömmekten vazgeçmişler artık.

muhammed'in "Tanrı'dan falan vahiy almadığını" söyleyerek, Islam'ı bırakmış birisi daha vardı: Ebu Serh Oğlu Sa'd Oğlu Abdullah. "ben ne diyorsam, ne yazıyorsam o vahiy oluyor.." demiş, Ama , onun başına yukarıdaki olay gelmedi nedense..Muhammed tarafından idamına karar verilmişti. Ne var ki, Halife Osman'ın süt kardeşiydi. Ve Osman'ın araya girmesiyle, bağışlandı. Sonra, Mısır Valisi bile oldu. (Ölm.656-657. Bkz. Islam Ansiklopedisi.)


"Muhammed'e öğreten Tanrı değil, insandır.." diyenlere, ayette verilen cevap ne ölçüde doyurucu?

Cevap, yukarıda verilen ayetin anlamında da görüleceği gibi şöyle:

Muhammed'e öğrettiği söylenen kişi, Arab değildir, yabancı biridir. Kur'an'sa apaçık Arapça'dır. Öyleyse, Muhammed'e sözü edilen kişi ögretmiş olamaz.

Oysa, Arapça'yı bilen yabancı biri de Muhammed'e "eskilerin söylencesi"nden, "Tevrat"tan, "Incil"den, başka "kutsal metin"lerden birtakım "bilgiler" verebilirdi. Ileri sürülen de bu. Muhammed, aldığı bilgileri, Arapça kalıplara döküp, kendi uslubu içinde sunmuş olamaz mıydı? Kaldı ki, "apaçık Arapça" diye nitelenen Kur'an'da; Yunanca, Süryanca, Ibranca, Koptça.. gibi dillerden birçok sözcük bulunduğunu, müslüman incelemeciler bile örnekleriyle yazıyor. (Bkz. Suyuti, el Itkan Fi Ulumi'l-Kur'an, Arapça, Mısır, 1978, 1/178-185)

Kur'an'da bu denli değişik yabancı sözcüklerin bulunması da "Muhammed'e yabancının (ya da yabancıların) bilgi verdiği, öğrettiği" yolundaki savı desteklemez mi?

Muhammed'e bir yabancının ya da yabancıların yanında, bir ya da birkaç Arap da ögretmiş olabilir.

İslam için çok önemli bir kaynak, da "Müseyime"dir.

Müseylime, müslimcik demektir. Müslümanlar, onu küçümsemek için böyle demişler, ayrıca da "kezzab" yani "çok yalancı" demeyi uygun görmüşlerdir. Müslümanların bir sövgüsüdür bu. Anlaşılıyor ki, onun kendi adı "Müslim"di. Bu adı taşımış olması çok önemlidir. Bizi "Islam" ve "müslim" sözcüklerinin kaynağına götürür niteliktedir.

Müslümanlarca sövülen, aşağılanan bu kişiye, "Rahman", "Yemame Rahmanı (Yemameli Rahman" da deniyordu. Yani adam aslında böyle ünlüydü. Bu da çok ilginç.

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst