İmanın Alameti

cheleby

Profesör
Katılım
8 Mayıs 2009
Mesajlar
2,716
Reaksiyon puanı
227
Puanları
243
Sual: İnsan, kendisinin mümin olduğunu bilebilir mi? İmanın alameti nedir?
CEVAP
İman, Amentü'de bildirilen altı esasa inanmaktır. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, [yani Kıyamete, Cennete, Cehenneme, hesaba, mizana], kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.) [Buhari, Müslim, Nesai] (Bunları kalb ile tasdik etmek de şarttır.)

İmanın kuvvetli olmasının alametleri çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:

(İyilik edince sevinen, günah işleyince üzülen imanlıdır.) [Taberani]

(İmanı en kuvvetli mümin, güzel ahlaklı olandır. Yanına herkes kolayca yaklaşır, geleni gideni çok olur. Herkesle iyi geçinir. Çevresi ile iyi geçinemeyen de hayır yoktur.)
[Taberani]

(Nerede olursa olsun, Allahü teâlâyı unutmayanın imanı kuvvetlidir.)
[Beyheki]

(Allah ve Resulünü her şeyden çok seven, sevdiğini yalnız Allah rızası için seven ve ateşe düşmekten çok, küfre düşmekten korkan imanın tadını bulur.)
[Buhari]

(Birbirinizi sevmedikçe, iman etmiş olmazsınız.)
[Taberani]

(Hayâ imandandır.) [Buhari]

(Temizlik imanın yarısıdır.)
[Müslim]

(Ahde vefa [sözünde durmak] imandandır.) [Hâkim]

(Kendi aleyhine de olsa âdil davranmak imandandır.)
[Bezzar]

(Musibete sabretmek imandandır.) [Bezzar]

(Kalbinde imanı olan kimse, Allahü teâlâyı sever.)
[Deylemi]

(İman çıplaktır. Elbisesi takva, süsü hayâdır, sermayesi fıkıh, meyvesi ise ameldir.) [Deylemi]

(İman yetmiş küsur şubedir. En üstünü
“La ilahe illallah”, en aşağısı da, yolda sıkıntı veren bir şeyi kaldırmaktır. Haya da imandan bir şubedir.) [Tirmizi]

(İman, namaz demektir. Namazı itina ile, vaktine, sünnetine
[ve diğer şartlarına] riayet ederek kılan mümindir.) [İ. Neccar]

(İmandan olan üç şey: Darlıkta infak etmek
[Hayra harcamak], rastladığı Müslümana selam vermek ve kendi aleyhine de olsa adaletli davranmak.) [Nesai]

(Şu kimsenin imanı kuvvetlidir: Allah için yaptığı işlerde tanınmaktan hiç korkmaz, gösterişten uzak amel işler, iki işten biri ahirete, diğeri de dünyaya faydalı olsa, ahirete faydalı olanı tercih eder.)
[Deylemi]

(Kötüleyen, lanet eden, fuhuş konuşan ve hayâsız olan mümin-i kâmil değildir.)
[Buhari]

(Beni evladından, ana-babasından ve bütün insanlardan daha fazla sevmeyen, iman etmiş olmaz.)
[Buhari]

(Kendi istediğini insanlar için de istemeyen, imana kavuşamaz.)
[Ebu Ya'la]

Üst kısımdaki hadis-i şeriflere bakınca temiz olan herkes imanlı olur gibi yanlış anlaşılır. Hâlbuki bir kâfir de temiz olabilir. Bir kâfir de hayâlı olabilir. Bir kâfir de adaletli davranabilir. Bir kâfir de süsten kaçabilir. Hadisleri âlimlerin açıklamaları ile okumak gerekir. Biz okursak yanlış anlarız.

Günah için de durum aynıdır. Günah işleyene kâfir denmez. (Söz taşıyan Cennete girmez) hadisinden maksat, günahının cezasını çekmeden yahut affa, şefaate kavuşmadan giremez demektir. (Gıybet eden Cehennemlik) hadisinden maksat, sevapları günahlarından az olursa, gıybet Cehenneme götürür demektir.

(Kalbinde zerre kadar kibir olan, Cennete giremez)
hadisinden maksat, günahının cezasını çekmeden yahut affa, şefaate kavuşmadan Cennete giremez demektir.

Yine hadis-i şerifte, müminin her günahı yapabileceği, üç şeyi yapamayacağı, bunlardan birinin de yalan olduğu bildirilmiştir. Hadis-i şeriften zahire göre, yalan söyleyenin mümin olmadığı anlaşılır. Kâmil mümin değil demektir. Ayrıca yalanın münafıklık alameti olduğu bildirilmiştir. Yalan söyleyen münafık değildir, fakat münafıklık alametinden birini işlemiş olur.

Bir zat, (Ya Resulallah, ana-baba, evladına zulmetse de rızalarını almayan Cehenneme girer mi) diye sorunca, cevaben 3 defa (Evet zulmetseler de rızalarını almayan Cehenneme girer) buyurdu. Sanki buradan ana babasının rızasını almayan kâfir gibi anlaşılıyor. Hâlbuki öyle değildir. Günahlarının cezasını çekmeden Cennete giremez demektir.

(Cimri, Cennete girmez)
, (Cimrilik küfürdür) gibi hadis-i şerifleri açıklaması ile birlikte okumalıdır.
Açıklamasız okunursa yanlış anlamaya sebep olur. Cimrilik her ne kadar kötü ahlaktan ise de, imansızlık değildir. (Cimri, günahının cezasını çekmedikçe Cennete giremez) demektir. Hatta sevabı günahından çok gelirse, Cehenneme girmeden de Cennete gider. Affa ve şefaate uğrayarak da Cennete gidebilir.

Doğru imanın alameti
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Doğru imanın alameti, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsus olan ve kâfirlik alameti olan şeyleri yapmamaktır; çünkü İslam ile küfür, birbirinin aksidir. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakaret ve kötülemek olur. Allah’ın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allah’a düşman olmaya sürükler. Bir kişi, kendini Müslüman zanneder. Kelime-i tevhidi söyler, inanıyorum der. Namaz kılar ve ibadet yapar. Hâlbuki bilmez ki, Allah’ın dostlarını sevmemek veya Allah’ın düşmanlarını sevmek onun imanını yok eder. (1/163)

Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:

(Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.) [Mücadele 22]

(Ey iman edenler, bana ve size düşman olanları dost edinmeyin, sevmeyin!)
[Mümtehine 1]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

(Üç şey imanın lezzetini artırır: Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek, kendisini sevmeyen müslümanı Allah rızası için sevmek ve Allah’ın düşmanlarını sevmemek.) [Taberani]

(İmanın en sağlam temeli ve en kuvvetli alameti, hubb-i fillah, buğd-i fillahtır.)
[Ebu Davud] (Buğz, sevmemek, düşmanlık demektir. Buğd-i fillah, Allah için sevmemek, Allah için düşmanlık etmek demektir. Zıddı olan Hubb-i fillah, Allah için sevmek, Allah için dost olmak demektir.)

(Allah’ın düşmanlarını düşman bilmeyen, hakiki iman etmiş olmaz.)
[İ. Ahmed]

(Allah’ın dostunu seven, düşmanını düşman bilenin imanı kâmil olur.) [Ebu Davud]

İmanın alameti
Sual:
Çok günah işliyor, pişman oluyorum. Kendi kendime acaba ben imansız mıyım diyorum. İmanlı olduğumu gösteren net bir ölçü yok mu?
CEVAP
Namaz kılmak, kişinin imanlı olduğunun kesin alametidir. Şu hadis-i şerif de, iman için bir ölçüdür: (İyilik edince sevinen, günah işleyince üzülen gerçek mümindir.) [Tirmizi, Hâkim]

Daha sonra, işlediği günaha üzülmek de, iman alametidir.

Kaynak
 

nakşi87

Asistan
Katılım
18 Mart 2010
Mesajlar
125
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Allah’a ve kıyamet gününe iman edenler; babaları, kardeşleri ve akrabası olsa da, Allah’ın ve Resulünün düşmanlarını sevmez.)

Biz,dahada kötüsünü yapıp.onların düşmanlarını dost ediniyoruz.
Burada dikkat çeken husus Allah[cc]tan sonra Resul[sav]unun zikredilmesidirki Kur'anda da böyledir.
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Mü'münun suresi ayet bir ila dokuz:

1. Gerçekten kurtuluşa erdi mü'minler.
2. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.
3. Onlar ki, faydasız işe, boş lafa bakmazlar.
4. Onlar ki, zekat vermek için çalışırlar.
5. Onlar ki, ırzlarını korurlar.
6. Ancak, eşleri ve sahibi bulundukları cariyelerine karşı durumları başka; çünkü bunlarla ilişkileri yüzünden kınanmazlar.
7. Kim de bunun ötesini ararsa, işte onlar sınırı aşanlardır.
8. Ve onlar ki, emanetlerine ve verdikleri söze riayet ederler.
9. Onlar ki, namazlarını muhafaza ederler

Hakiki iman sahibi müminlerin alametleri (devam) ..

Namazda huşu üzre olmak
Faydasız boş iş ve laflardan uzak olmak
Zekatı tam vermek
Irz ve namusu muhafaza etmek
Verilen sözü tutmak
Emanete riayet etmek
Beş vakit namazı vaktinde cemaatle kılmak

02 - İMAN NİMETİ
02 - Doğru İmanın Alameti

Abdülhakim Arvasi (Rahmetullahi Aleyh)

Ruh bilgilerinin, tasavvuf ilminin mütehassısı, son asır âlim ve velîlerinden. 1865 (H.1281)'te Van vilâyetinin Başkale kasabasında doğdu. 1943 (H.1362)'de Ankara'da vefât etti. Kabri, Ankara yakınındaki Bağlum kasabasındadır.

Doğru imanın alameti

Bu zat ömrü boyunca, çok gayret sarf ederek,
İmanı anlatırdı gençlere vâz ederek.

Derdi: (Allah bir kula, verdiyse eğer iman,
Öyle ise, nedir ki etmedi ona ihsan?

Ve Allah, bir kula ki, imanı vermemiştir,
O olmadıktan sonra, ne ki ona vermiştir?)




Bir gün de buyurdu ki: (Mümin olan bir kimse,
Korkmadan günah işler, hem de hiç üzülmezse,

Ayrıca, Hak emrine aldırış etmeyerek,
Günahı beğenirse hem (Ne güzel!) diyerek,

Mazallah imanını kaybedip, küfre düşer.
Bu hal üzre ölürse, ebedi azap çeker.

Ama önem verir de, sırf nefsine uyarak,
Haramları işlerse şeytana aldanarak,

Sonra da toparlanıp, pişman olursa eğer,
Yine mümin sayılır böyle olan kimseler.

Belki yanar ise de Cehennem ateşinde,
Sonsuz kalmayacaktır lakin azap içinde.)





Bir gün de buyurdu ki: (Hiç günah işlememek,
Kâmil müminler için basit ve kalaydır pek.

Velakin kalplerinde, bir maraz-ı manevi,
Olanlara güç gelir, çok kolay olsa dahi.

Şudur ki kalpte olan maraz-ı maneviyye:
Tam iman etmemektir ahkamı diniyyeye.

Kalpte, doğru imanın olduğuna alamet,
İslamı yaşamaktan, almaktır tad ve lezzet.)





Bir gün de buyurdu ki: (Bu dünya, hiçtir elbet.
Hiç ile uğraşan da, hiç olur en nihayet.

Ölüm ve sonrasına, her kim inanır ise,
Odur Allah indinde hayırlı, iyi kimse.

Biz her an, her saatte, bir işler yapıyoruz.
Ve her bir işimizde, bir niyet taşıyoruz.

Bu da, ya nefis için, ya da Allah içindir.
Yani kul, her işinde imtihan içindedir.

Yani kalp, her saniye, sağa sola döner hep.
Ya hayra karar verir, ya şerri eder talep.

Nitekim Resulullah ederdi şöyle dua:
(Ya rabbi, sen kalbimi sabit kıl doğru yolda.)

Ey insan, son nefeste döner de eğer kalbin,
Mazallah küfr üzere durursa, n’olur halin?

İman üzre durması isteniyorsa eğer,
Hep salih kimselerle bulunmak icab eder.

Hep iyilerle olup, edersek çok ibadet,
İnşallah iman ile gideriz en nihayet.

Ebedi saadeti ele geçirmek için,
Doğru iman lazımdır, çaresi budur işin.

Ehl-i sünnet üzere iman edilmedikçe,
Azaptan kurtulunmaz ahirete gidince.)

Abdullatif Uyan
 
Üst