Evrimin kayıp halkası olabilir

twilight_flame

Doçent
14 Mayıs 2008
618
20
18
Arkadaşım,

Mantığın ters.
Einstein belki insanlık yararına çalışmalar yapmış fakat kötüye kullanılmış. Bu onu sorumlu yapmaz.

Oysa evrim teorisi sadece ve sadece üstün ırk düşüncesini savunmak, halkları evrimin basamaklarına yerleştirerek sömürmek, köleleştirmek için uydurulmuş, bilimsel bir temeli olmayan, bilimsel gelişmelerle yanlışlığı ispatlandıkça kalıp değiştiren (lamarkçılar-doğal seçilimciler-mutasyoncular-...) ideolojik bir saplantıdır.

Evrimi savunuyorsanız dünya üzerindeki halkları evrimin basamaklarına yerleştirmek zorundasınız. Çok az sözedilen hayvana yakın ırklar (Türkler, Okyanusyalılar, Afrikalılar) ile evrimin son halkası Avrupalı'lar sıralamasını da kabul etmek zorundasınız. Ya da Çinliler gibi üst basamakta olduğunuzu kanıtlamak için bir tarafınızı yırtmak zorunda kalırsınız.

Bu söylediklerime katılmayacak evrimci arkadaşlarıma teoriyi daha iyi anlamaları için vakit ayırmalarını önereceğim. Evrim, teoriye göre başlamış ve bitmiş değildir. Devam etmektedir ve edecektir. Bu durumda tablolarda "İnsan" diyerek son basamağa ulaşılmış gibi gösterilmesi tamamen aldatmacadır. Çünkü teori, neresinden tutarsanız tutun evrimleşmenin her canlı grubu için eşit olmadığını söylüyor. Öyleyse dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan insanların da farklı derecelerde tekamül etmiş olduğunu, kiminin asil, kiminin sefil olduğunu da kabul etmek durumundayız.

Benim insanlığım bu derece insanlık dışı bir teoriyi kabul etmiyor, edemiyor sevgili dostlarım.

Bir kere bir yanlışınızı düzeltmek istiyorum evrim teorisi bilimsel acıdan cürütülmemiştir.

Cürütülmüş kısmı varsa lütfen ekleyiniz ki bizde görelim. Günlerdir tabiri caizse bas bas bağırıyorum. Bilimsel olarak cürütülmüşse bilimsel yazıyı ekleyin diye ancak o bilimsel yazı bir türlü gelmek bilmiyor ne yazık ki :)
 

NikeSteeL

Dekan
13 Mart 2009
8,420
131
243
Bu Gereğinden Fazla Tartışıldı . Herkes Birbirini İnandırmaya Çalışıyor

İnsanları İnandığından Vazgeçirmek Kolay Değildir
Müslüman Bir insanın Bunlara İnanmayıp Kaynağı Kutsal Kitabımız Kabul Eder Ve Evrim Teorisini Rededer . Eğer Müslüman Bir İnsan Değilseniz Zaten Şöyle olmuş,Böyle Olmuş,Şu Şunu Demiş Diyerek Kendi İnandığınıza İnanırsınız O Yüzden Herkesin inancı Diyorum .!
 

twilight_flame

Doçent
14 Mayıs 2008
618
20
18
Bu Gereğinden Fazla Tartışıldı . Herkes Birbirini İnandırmaya Çalışıyor

İnsanları İnandığından Vazgeçirmek Kolay Değildir
Müslüman Bir insanın Bunlara İnanmayıp Kaynağı Kutsal Kitabımız Kabul Eder Ve Evrim Teorisini Rededer . Eğer Müslüman Bir İnsan Değilseniz Zaten Şöyle olmuş,Böyle Olmuş,Şu Şunu Demiş Diyerek Kendi İnandığınıza İnanırsınız O Yüzden Herkesin inancı Diyorum .!

Hayır müslüman bir insan her zaman ilim ile de ilgilenir. O nedenle bu konunun müslümanlık ile ilgisi yoktur.

Ayrıca inandırma değil sadece bilimsel olarak tartışma olarak yapıyorum. Yoksa zaten insanların inanclarını değiştirmek mümkün değildir. Tabi ki gercekten inanıyorsa.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
30 Mayıs 2007
6,892
176
1,243
@twilight_flame, "yeni veri aramak" demek, "kafadan uydurmak, kafadan oluşturulmuş bir puzzle'ın parçalarını aramak" değildir. "Kayıp Halka" ne demek? Sanki daha önce bulunmuş da sonradan kaybedilmiş gibi.. "Kayıp Halka" diye bir şey yoktur; en azından bilimsel olarak böyle bir halka varmış da bulunmuş gibi davranmak ahlaksızlıktır. Yeni veriler elbette arayacağız, ama "kayıp halka" kavramı, adamların yeni veri aramadıklarını, kafalarındaki uydurmacaya uyan "kayıp halka"lar peşinde koştuklarını gösteriyor. Yani aslında yeni veri aramıyorlar, kafalarındakini doğrulayacak materyal üretmeye çalışıyorlar.

Tetra kardeşime de katılıyorum bu arada.

Evrim teorisi bilimsel açıdan çürütülmemiştir deyişine gelince; bilimsel açıdan bir teori bile değildir çünkü. Teori olabilmesi için "veri toplanması, kontrollü deney yapılması" gerekir. Biz burada kayıp halkalardan bahsettiğimize göre "veri toplanma" basamağı atlanmış. Kontrollü deney de yapılmadığına göre, evrim bilimsel olarak teori değildir.
 

twilight_flame

Doçent
14 Mayıs 2008
618
20
18
@twilight_flame, "yeni veri aramak" demek, "kafadan uydurmak, kafadan oluşturulmuş bir puzzle'ın parçalarını aramak" değildir. "Kayıp Halka" ne demek? Sanki daha önce bulunmuş da sonradan kaybedilmiş gibi.. "Kayıp Halka" diye bir şey yoktur; en azından bilimsel olarak böyle bir halka varmış da bulunmuş gibi davranmak ahlaksızlıktır. Yeni veriler elbette arayacağız, ama "kayıp halka" kavramı, adamların yeni veri aramadıklarını, kafalarındaki uydurmacaya uyan "kayıp halka"lar peşinde koştuklarını gösteriyor. Yani aslında yeni veri aramıyorlar, kafalarındakini doğrulayacak materyal üretmeye çalışıyorlar.

Tetra kardeşime de katılıyorum bu arada.

Evrim teorisi bilimsel açıdan çürütülmemiştir deyişine gelince; bilimsel açıdan bir teori bile değildir çünkü. Teori olabilmesi için "veri toplanması, kontrollü deney yapılması" gerekir. Biz burada kayıp halkalardan bahsettiğimize göre "veri toplanma" basamağı atlanmış. Kontrollü deney de yapılmadığına göre, evrim bilimsel olarak teori değildir.

Kontrollü deney yapılabilmesi tarih bilimi icin mümkün değildir ne yazık ki. Evrimin de uzun yıllarda oluştuğu iddia edildiği icin kontrollü deney yapılması sizce mümkün olabilir mi? Zira o uzun yılları nasıl hızlı bir şekilde gecmeyi planlıyorsunuz? Zaman makinesi icat edildi de biz mi bilmiyoruz?

Ayrıca evrim teorisinin kayıp halkası anlamında söyledikleri olay ara geciş formlarıdır. Evrim teorisinde bu formlardan bahsedildiği icin bu formları aramaktadırlar.
 

m!ndf!elds

Doçent
18 Mart 2008
892
3
0
Arkadaşım,

Mantığın ters.
Einstein belki insanlık yararına çalışmalar yapmış fakat kötüye kullanılmış. Bu onu sorumlu yapmaz.

Oysa evrim teorisi sadece ve sadece üstün ırk düşüncesini savunmak, halkları evrimin basamaklarına yerleştirerek sömürmek, köleleştirmek için uydurulmuş, bilimsel bir temeli olmayan, bilimsel gelişmelerle yanlışlığı ispatlandıkça kalıp değiştiren (lamarkçılar-doğal seçilimciler-mutasyoncular-...) ideolojik bir saplantıdır.

Evrimi savunuyorsanız dünya üzerindeki halkları evrimin basamaklarına yerleştirmek zorundasınız. Çok az sözedilen hayvana yakın ırklar (Türkler, Okyanusyalılar, Afrikalılar) ile evrimin son halkası Avrupalı'lar sıralamasını da kabul etmek zorundasınız. Ya da Çinliler gibi üst basamakta olduğunuzu kanıtlamak için bir tarafınızı yırtmak zorunda kalırsınız.

Bu söylediklerime katılmayacak evrimci arkadaşlarıma teoriyi daha iyi anlamaları için vakit ayırmalarını önereceğim. Evrim, teoriye göre başlamış ve bitmiş değildir. Devam etmektedir ve edecektir. Bu durumda tablolarda "İnsan" diyerek son basamağa ulaşılmış gibi gösterilmesi tamamen aldatmacadır. Çünkü teori, neresinden tutarsanız tutun evrimleşmenin her canlı grubu için eşit olmadığını söylüyor. Öyleyse dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan insanların da farklı derecelerde tekamül etmiş olduğunu, kiminin asil, kiminin sefil olduğunu da kabul etmek durumundayız.

Benim insanlığım bu derece insanlık dışı bir teoriyi kabul etmiyor, edemiyor sevgili dostlarım.


Darwin'in Evrim hakkındaki fikirleri 150 yıl boyunca incelenmiş çürütülememiştir.
Ancak fikirleri genetikle birleşince evrim kuramı genişlemiş ve değişim geçirmiştir.
Evrim diyince sadece Darwin'in Evrim Teorisi olarak algılamamak lazım. Evrim kavramının geçmişi eski antik dönemlere kadar uzanmaktadır.Örneğin, yunan düşünürü Anaksimandros(M.Ö. 610-546) tüm yaşam biçimlerinin denizlerdeki balıklardan evrimleştiğini ve karaya çıktıktan sonrada bir değişim sürecinden geçtiğini ileri sürmüştür. Bunun gibi birçok örnek verilebilir.
Son olarakta geçtiğimiz yıllarda Genetik Analizler insan evrimine ilişkin görece yakın tarihli(birkaç bin yıl önceye uzanan)kanıtlar ortaya koydu.

Bilgi edinmek amaçlı birkaç yerden okuduklarımı sundum.
 

bulmeh

Profesör
26 Temmuz 2007
1,653
14
218
Unutmayınız ki evrim hala teoridir. Varlığı veya yokluğu ispat edilmemiştir. Bilim adamlarının araştırmaya devam etmesi taraftarıyım. Cünkü elimizdeki verilerle kendisi cürütülemiyorda.

Not: Birşeyi görmediğimiz veya bulamadığımız olmadığı anlamına gelmez. Tıpkı melekleri göremediğimiz ve olduğuna inandığımız gibi.

@twilight_flame, bu gibi konulara girmeği pek sevmem fakat bu mesajın özellikle son taraf beni çok güldürdü. Hiç varlığı veya yokluğu ispat edilemeyen bir teori olur mu? :)

Evrim teorisinin içinde bulunan ana iddialardan biri insanın var oluş şekli hakkında bunu çoğumuz biliyoruz.Benim sorum;

İlk insanın nasıl yaratıldığını Kur'an'ı Kerim'de, Hadis veya Tefsir ilimlerinde mevcut ve sağlam kaynaklarda belirtildiği üzere anlatıldığı gibi inanıyorsan neden hala bu iddiayı destekleyen bir teori aldatmacasını inceleme, araştırmayla kanıtlamaya çalışma derdinde olabilirsiniz ki? Zaten Evrim teorisinin sadece bu iddiası ama temel iddialardan birisi olan "canlıların evrimleşerek var oluş şekli" konusu inandığımız veya temel olarak aldığımız kaynaklara ters düşmüyor mu?

Bu terori, görmediklerimizin olmadığı veya olmayacağı anlamına gelmemesi düşüncesine inanmayı tetikliyorsa neden görmediğin veya yaşamadığın ama temeli sağlam kaynaklara dayanan Allah'ın dediklerine de bakmayı ona inanmayı tetiklemiyor? :)

Şunu da belirteyim ki; müslümansan, böyle düşünmenin "kafa gömmekle" , "gericilikle", "kör inanışla" bence hiç alakası yoktur. Tam aksine eğer Allah'ın kitabının yazdıklarına inanıyorsan daha fazla düşünmeye gerek var mıdır biz müslümanlarca. Bırakın inanmayanlar araştırsınlar, düşünsünler bakalım 200 yüzyıldır hala bir teoriyi(!) tamamlayamadılar. Zaten böyle giderse de insan nesliyle beraber tamamlanacak gibi.

Bence müslüman olanlar için bu konu @NikeStell'in de dediği gibi:
"Kaynak Sabittir . İnsanoğlu Topraktan Yaratılmıştır". Yani daha da neyi neden tartışıyoruz ki? Yaklaşık 200 yıldır hala kanıtlanamayan bir iddiayı mı kanıtlamaya çalışıyoruz?
 

tetrapanazomi

Asistan
8 Nisan 2009
417
26
0
@twilight_flame,

çürütülüyor, çürüyor...
Lamark çürüdü,
doğal seçilim çürüdü,
mutasyon kokuşmaya başladı, yakında o da çürüyecek.
İnanmak için ekstra çaba gösterenler mutasyondan sonra bir başka avuntu bulacaklardır.
Kolay gelsin.
 

respector

Asistan
15 Mart 2009
475
2
0
Ben ısrarla ve inatla yapılan şu yanlışı düzeltmek istiyorum. Evrim ve dini çatıştırmak Kilisenin yoludur. Evrimi savunmak dünyanın 6000 yaşında olduğunu sanan bir Hristiyan'ın inancını sarsabilir ama bir Müslümanın bundan gocunması yersiz... Fakat özellikle Son 20 yılda Harun Yahya gibi bazı isimlerle bu çatışma ortamı İslam'a taşınmak isteniyor. Ama buna hiç gerek yok!

Evrim teorisinin olabilirliğini destekleyen üyeleri aforoz eden bazı SDN üyeleri şu yazıyı okurlarsa sevinirim.

Evrim kuramı, bilim ile teolojninin doğrudan çatıştığı bir alana ilişkin. Onunun bilimsel ayrıntısıyla ilgili olmayanlar için işin özü, maymun-insan ikilemi üzerine kuruludur. Oysa evrim kuramı çok daha derin ve kapsamlıdır. Üç milyar yıldan bu yana neler olup bittiğinin büyük bir açıklamasıdır.

Evrim kuramı nedir?Evrenin ve onun çok çok küçük bir üyesi olan Dünya’nın ve onun üzerinde yaşayanların çok değişik zamanlarda değişik biçimlerde bugünkü aşamaya geldikleri düşüncesidir. Güneş Sistemi nasıl oluştu? Karalar ve denizler nasıl oluştu? Bitkiler ve hayvanlar nasıl oluştu? İnsanlar nasıl oluştu?

Diyelim, 5 bin, 10 bin yıl, 100 bin yıl, 5 milyon yıl önce “bizimkiler” nemenem “varlıklardı”? Bugünkü Ali, Özge, Öykü, Cem... gibi miydi?Yoksa maymuna mı benziyordu?

Umarım siz de aynı tepkiyi gösteriyor olmalısınız: “Bak kardeşim! Sen kendini maymundun gelmiş kabul edebelirsin; ama ben maymundan gelmedim. Onun için içim rahat.”

Bunu söyleyen zat, kendisini anasının karnına leyleklerin getirdiğine de inanır görünen bir zatttır. Sözü uzatmayacağım.

İbrahim Hakkı’nın Marifetname adlı eseri-eski harflerle- 10 defa basılmıştır. Kitabın eski harflerle ilk baskısı 1835’te Bulak’ta, 7. baskısı ise 1914’te İstanbul’da yapılmıştır. Marifetname yeni harflerle ise 1961-1987 yılları arasında 20 kere basılmıştır. 1970 yılında yapılan Türkçe alfabeyle yapılan baskısında evrimle ilgili bölümler metinden çıkarılmıştır.

Erzurumlu İbrahim Hakkı eserini 1757 yılında tamamladı. Marifetname, ilk kez 1825’te Kahire’de yayımlandı. Bu görüşlerin incelenmesi yazarın zihniyet yapısı hakında fikir verdiği gibi,Osmanlı entellektüel hayatındaki değişmenin anlaşılması bakımından da bize özgün ipuçları sunmaktadır.

.Marifetname, birbiriyle ilgisi olmayan, birbirine ters düşen düşünce ve inanç şekilleri ile dolu olduğu gibi, kaynakları belirtilmeyen uzun nakil ve iktibaslar da ihtiva etmektedir. Bunlar arasındaki ifade birliği yazarın “Ey Aziz” diye başlayan hoş üslubu ile sağlanmakta ise de eserin dikkat çeken özelliği, müellifin aynı konu hakıknda, eserin değişik yerlerinde çelişkili bilgiler vermesidir. Ancak işin en tuhaf yönü, aynı konu hakkında müellifin farklı bahislerdeki değerlendirmelerinin de birbirine tamamen zıt olmasıdır. Bu da bize zihniyette bir nevi ikilem bulunduğunu veya yazarın buna mecbur kaldığını düşündürmektedir.

Marifetname bir önsöz, üç fen ve bir sonsöz olarak düenlenmiştir.Önsözün “İslam Astronomisi” başlığı altındaki kısmında (s. 2-22), önce alemin yaratlış düzeni ile ilgili ayetler verilmiş, alemdeki varlıkların yaratılışları hakkındaki kozmolojik bilgiler, adları verilmeyen tefsir ve hadis(s:168) kitaplarından aktarılmıştır. Önsözden maksat, insani varlıkların yaratılış hikmetleri üzerinde düşündürüp ona Allahın büyüklüğü ve gücünü öğretmektir.

Eserin birinci fenninde (s.24-158) cevherler, arazlar ve unsurlardan bahsedilmekte, astronomi bilimi için gerekli olan aritmetik ve geometri bilgileri verilmektedir. Alemin küre şeklinde olduğu ispat edilirken, gezegenler hakkında da ayrıntılı bilgi sunulmaktadır. Bitkiler, hayvanlar, cansızlar, dört unsur, enlem-boylam daireleri, yedi iklim gibi konular işlenmektedir. Birinci fennin sonlarında “yeni astronomi” bilimi ele alınmaktadır. Birinci fenden maksat, Allah’ın eşsiz yaratıcı kudretini gösteren Dünya’nın sırlarını öğretmek, “alemin insanın kabuğu, insanın da alemin özü olduğunu” bildirmek ve Allah’tan başka her ne varsa onlardan sıyrılmanın yollarını buldurarak insanın kendi kendisine gelmesini sağlamaktır. Birinci fende öğretilenler fizik, astronomi, geometri, aritmetik ve astroloji alimlerinin eserlerinden alınmış akli (hakimane) bilgilerdir.

İkinci fen (s:158-257), anatomi ve psikoloji hakkındadır. Bu fenden maksat, alemdeki varlıkların benzerlerinin insanda da bulunduğunu öğretmek, insanın da küçük bir alem olduğunu bildirmektir. Yazar bu fenni vücutların aynası diye tanıtır.

Üçüncü fen (s:257-528) itikat ve imanı düzeltip Allah’ı bilmek üzerinedir. Kişinin “marifettullah mertebesi”ne erişmesinin yollarını anlatır. Yazar bu fenne, kalblerin aynası adını verir.

Sonsöz (528-559) dostlarla, yakınlarla ve komşular ile görüşmenin yolları hakkında olup maksat insanı eşin dostun sevdiği bir kişi haline getirmektir. Sonsözü takip eden sayfalarda (s:559-561) ise yazar ibadet ve taatleri insana kolaylaştıran “tevhid”i konu alır.(s:169)

İbrahim Hakkı ’nın evren (kainat) anlayışı, eserin farklı yerlerinde kozmografya ve astronomi bilimleri açısından farklı iki manzara göstermektedir. Bu farklı manzaralara örnek olarak Ay ve Güneş tutulmaları ve zelzelelerin oluşumu konusunda kitabın değişik yerlerinde verilen çeşitli bilgileri aktarmak isitiyoruz.

Güneş ve Ay’ın doğudan batıya hareketi ve kıyamet alameti olarak kabul edilen tutulmalar için şu bilgiler verilmiştir(s:13-14):
“.. Hak Teala dünya göğü altında ve ona bitişik bir su denizi yaratmıştır... Sonra hak Teala, anılan deniz içinde Güneş için elmas cevherinden ç yüz altmış kulplu bir araba yaratıp her kulpu tutmak için de bir melek tayin etmiştir.Ta ki Güneş’i arabasıyla o denizde doğudan batıya çekip getireler. Hak Teala Ay için dahi üç yüz kulplu sarı yakuttan bir araba yaratıp Ay’ı onun üzerine koymuştur. Her iki kulpu tutmak için bir melek tayin etmiştir. Ta ki Ay’ı arabasıyla o deniz icinde doğudan baıya getireler... Hak Teala Güneş ve Ay tutulması için belirli vakitler tayin etmiştir ki yeryüzünde bulunan kulları Güneş ve Ay’ın değişimini görüp uyanıp kendisine yalvarıp yöneleler.. Tutulma vakti geldiğinde nurlu Güneş arabasından düşüp göğe doğru denizin derinliğine gider. Eğer bütünüyle düşerse tam Güneş tutulması vaki olup yıldızları örten ışığı kalmayıp en büyükleri (s:170) görünür. Eğer yarısı denize düşerse o miktarı tutulur... tutulma vakti geldiğinde güzel Ay da böyle arabasından denizin derinliğine ya tam ya eksik düşüp düşüşü miktarı tutulma hasıl olur.”

Diğer taraftan yazar, kitabın başka bir yerinde yukarıda Ay ve Güneş tutulması icin verdiği hurafeye dayalı açıklamalırın aksine, Gazali’nin Tehafüt el- Felasife ’sinden olduğu gib aktardığı ilmi bir izah sunmaktadır:

“... Ay tutulması, Yerküresinin Güneş ile Ay arasında olmasıyla Ay’ın ışığının kaybolmasından ibarettir. Güneş tutulması ise yer ile Güneşin arasında Ay’ın bulunmasıdır.” Bu ilmi ifadeden sonra,İbrahim Hakkı konuya vakıf bir şekilde önceki mantık ve bilim dışı açıklamalarıyla ters düşen fikirlerini ileri sürer: “ Bu gibi şeylerin din meselelerinden olduğunu sanan kimse dine zarar vermiş olur. Çünkü anlatılan hususların meydana geldiğini aritmetik ve geometri delleri gösterir. Bunları bilen kimseye, ‘bu şeriata aykırır’ dense o kimse bildiğinden değil şeriatten şüphelenir. Akla uygun olmayan bir tarzda şeriate yardım etmek isteyen kişinin zararı, akla uygun bir şekilde şeriate hücum eden kişinin zararından çoktur. Nitekim, ‘Akıllı düşman, cahil dosttan hayırlıdır”.

Çelişkili ifadeler zelzeleler bahsinde de mevcuttur. Bilim dışı ilk açıklamaya (s:16) göre, hak Teala büyük bir meleği zelzeleye tayin etmiş ve dağların damarlaranı onun emrine vermiştir. Hak Teala bir yerin halkını günahlardan alıkoyup sakındırmak istediğinde o melek Hakk’ın emri ile o yerin damarını hareket ettir. O yerin halkı o zelzeleden uyanıp Hak Teala’ya yönelene kadar bu böyle devam eder.

İkinci açıklama (s:120-121) tamamen ilmi karakterdedir: “.. Yerin içinde oluşup sıkışan buhar öyle bir mertebe yoğun olsa ki Yer katlarından geçip çıkmak mümkün olsa (E. İhsanoğlu, s:171) yahut Yer kalın ve sert olup buharın çıkmasına mani olsa, o buhar başka bir yere çıkmak için Yer’i sertçe yarıp yırtıp ittiğinde o yer hareket eyler ki Yer’in zelzelesi odur”.(3.Cilt s: 65’te bu açıklama var).

Marifetname’de yeni astronomi kavramları birinci fennin 144-151. sayfalarında tanıtılmaktadır. İbrahim Hakkı bu kısımda yeni astronominin beminsenme sürecini ve kainatın yapısının din ile ilişkisini ele almaktadır.

Burada, önce Güneş merkezli teoriye rağbet eden alimlerin bu görüşe destek vermek için çabaladıkça saf gönüllü olan halkın onları kınamak için taş attıklarını, fakat zamanla gelişen rasat aletleriyle daha iyi gözlemlerin yapılması neticesinde yeni astromoninin revaç bulduğu anlatılır. Ayrıca yazar, kainatın merkezinin Yer veya Güneş olduğuna inanmanın din ile ilgisi olmadığını belirtir. Esas olan, kainatın yüce yaratıcının eseri olduğuna inanmaktır. Kainatın şekilinin şu veya bu şekilde olduğuna inanılması dini meselerden değildir. Bu kısımda, merkezdeki Güneş etrafında yörüngelerde hareket eden gezeggenler, bunların yörünge zamanları ve uydumlarıyla ilgili aktarılan bilgiler tamamen ilmi karakter taşırlar.

İbrahim Hakkı, doğrudan doğruya riyazi ilimler ve astronomi ile uğraşan, meslekten yetişme bir alim olmadığı halde tercihini Güneş merkezli sistemden yana kullanır. Bunu yaparken de “... bu küre şekilli olup harete daha elverişli olan küçük kütleli Yer’in büyük Güneş’in etrafında senede bir kere dönmesi, çok daha kolay ve işin gereğine uygun, akla daha yakındır” şeklinde bilgi kaynağı olan Müteferrika’nın aksine ihtiyatlı davranmaya gerek görmeden, kendisinden öncekilerden daha cesur ve açık bir ifade kullanmıştır.

Öte yandan, eserin “İslam astronomisi” başlıklı kısmında kainatın yapısının din ile ilişkisini bilim dışı ve hurafelere dayanan açıklamalara göre ele alan İbrahim Hakkı (s:172) şöyle demektedir: “buraya gelinceye kadar yazılanların hepsi din meselelerindendir, bu anlatılanların hepsine şüphe etmeden inanmak hepimiz için gereklidir, çünkü bunlar din meselelerinin ana esaslarıdır ve akli delillerle kıyas etmek (mantığa vurmak) doğru olmaz. Çünkü beşer aklı bunları idrak etmekten noksan ve acizdir... Kuran ayetleri ve Peygamber hadisleri uyarınca alemin şekilini burada bu kadar açıklamakla yetinilmiştir.” Bu ifadede öncekinden tümüyle farklı bir zihniyet yapısı ortaya çıkar. Bu da brahim Hakkı’nın en büyük çelişkisidir.

Tefsir ve hadis ehlinin (müfessir,muhhaddis) sözleri olduğu belirtilen ve “İslam Astronomisi” bölümünde yer alan bilgilerin,İslam dinin iki teme kaynağı olan Kur’an-ı kerim ve sahih hadisler ile ilgisi olmadığı gibi İslam medeniyetinin altın çağında, bilim ve gözleme dayalı olarak gelişen “İslam Astronomisi” ile de herhangi bir ilgisi yoktur. Bunlar daha çok efsane ile karışık, lirik bir üslup içerisinde metaforik ifadeler ile süslü, din ve bilim ile hiç ilgisi olmayan cahil halk kitlelerinin zevkine hitap eden açıklamalardır. Bu ifadelerin konusun hadislere dayanılarak öne sürüldüğü anlaşılmaktadır.

İbrahim Hakkı’nın yukarıda anlatılan görüşleri el-Suyuti’nin “İslam Astronomisi” hakkında yazdığı ve gelecek nesiller tarafından bir referans kabul edilen kitabında bu konu hakkında bilim dışı literatüre dayanmaktadır(s:173)

El-Suyuti (öl: 1505)’nin el-Hey’et el-Seniyye fi’l-Heyet el-Sünniye adlı eseri,1654 yılında İbrahim b. Abdurrahman el-Karamani el-Amidi (1654 yılında) tarafından bazı eklemelrle Risale fi’l Hey’e ‘ala tarik-i Ehl el-Sünnet ve’l-Cemaat adı altındoa yeniden düzenlenmiştir. Nazmizade Hüseyin Murtaza b. Ali el-Bağdadi (öl: 1722), Karamani’nin eserini daha sonra Türkçe’ye çevirmiştir.

İbrahim Hakkı, marfifetnamesinin değişik kısımlarında kainat anlayışını,Ay ve Güneş tutulması, zelzelelerin oluşumu gibi tabiat olaylarını açıklarken farklı kaynaklar kullanmaktadır. Bu kaynaklar başlıca üç kategoride toplayabiliriz:

1.Dini kaynaklar (Kur’anı kerim ayetleri, hadisleri,Gazali’nin Tehafüt el-Felasifesi gibi meşhur dini referans kitapları)

2.Katip Çelebi’nin Müteferrika’nın yeni eklemelerini ihtiva eden Cihannümas’sı gibi ilmi eserler

3. Efsane ve hurafelere dayanan halk inançları (Suyuti’nin esasen astronomiden rivayete dayanan kitabı gibi eserler). Bu kaynakların incelenmesinden İbrahim Hakkı’nın iki ayrı zümreye hitabettiği anlaşılmaktadır. Birincisi, “avam-ı nas”dediği fazla kültüre sahip olmayan geniş halk kitlesidir. Bunu da yaparken, belirli devirlerde İslam literatürüne girip, gerileme devirlerinde revaçta bulunan İsrailiyet ve efsaneleri “Ey Aziz” diye başlayan kendisine has üslubu ile kullanmakta (s:174) beis görmemiştir. İkinci muhatap zümre ise belirli kültür seviyesinin üstünde olan “aydın kesim” (havass-ı nas) dir denilebilir. Bu iki zümrenin yanı sıra, İbrahim Hakkı, dar fikirli olan ve kendisinin halk arasındaki nüfuz ve şöhretini kıskanan bazı resmi ulema karşısında da ihtiyatlı olmak zorunda idi. Ancak işin en şaşırtıcı tarafı, yazarın bu zıt görüşleri aynı eserin içinde yanyana bulundurması, ikisini de aynı hararetle sunması ve çelişkili iki zihniyet arasında bir tercih yapmamasıdır.

İbrahim Hakkı’nın eserinde, yukarıda belirtilen çelişkili fikirleri ifade etmesinin sebeplerini anlamaya çalışırken, onun hayatındaki bazı hadiseleri kısaca gözden geçirmek gerekir.İbrahim Hakkı, birkaç yıldır üzerinde çalışmakta olduğu Marifetname’sini 1757 Ağustos ortalarında tamamlamıştır. Anlaşıldığına göre Marifetname daha yazıldığı sırada ünlenmeye başlamıştı. Söylentiye göre, Erzurum Müftüsü olan Kadızade Muhammed Arif b. Muhammed el-Erzurumi (öl: 1759-1760),geniş bir halk topluluğu tarafından sevilen, sayılan ve kendisini hicveden İbrahim Hakkıyı kıskanmaktaydı ve ona karşı cephe aldı. Doğruluğu ispatlanmamış bir söylentiye göre,müftü bazı dar görüşlü mollalardan bir meclis toplayarak İbrahim Hakkı’yı sorguya çağırmış ve “Molla! Sen bir supara yazarmışsın, yerden gökten dem vururmuşsun,şer-i şerife uymayan şeyler karalarmışsın!... Nice olur?” diye sorguya başlamış. Bu söylentiyi aktaran Mesih İbrahimhakkıoğlu’nun belirttiğine göre,İbrahim Hakkı, müftü ve yandaşlarına Marefetname’yi gösterip kitabın hangi kısmının şeriate aykırı olduğunu sorunca, mollar kitapta şeriate ters düşen bir yer bulamamışlar ve hepsi pişman olmuşlar. İbrahim Hakkı’nın torunlarından olan Mesih İbrahimhakkıoğlu, babası veya (s: 175) ağabeyinden duyduğu bu hadiseyi gerçekliğine herkesin inandığı bir söylenti olarak aktarmaktadır.

Mehmet Nusret Efendi ,Tarihçe-i Erzurum adlı kitabında Kadızade Mehmed’in biyografisini verir; İbrahim Hakk’ının, tasavvufa yakınlığı olan ulemaya mutaassıp bir şekilde karşı çıkan müftünün, makbul olmayan ahlakını ve fiziki özelliklerin hicveden bir beyit yazdığını anlatır.

Marifetname’deki çelişkili ifadelerin sebebi, kısmen yukarıda anlatılan olay ile açaklanabilir.İbrahim Hakkı, Müftü Kadızade’nin kendisini soruya çekmeyi planladığını önceden haber aldığı için eserin başına “İslam astronomisi” kısmını ilave etmiş olabilir. Marifetname’nin planı ve içeriği,”İslam astronomisi” kısmının müftü ve yandaşlarının kendisine cephe almaması için yazar tarafından sonradan eklendiğini göstermektedir. Gerçekten de, eserin bu kısmındaki bilimdışı açıklamaların aksine,İbrahim Hakkı eserin geri kalan kısmında tabiat olaylarını tamamen ilmi bir şekilde açıklamaktadır.

M. İbrahimhakkıoğlu’nun kitabından anlaşıldığına göre, bazı insanlar İbrahim Hakkı’nın fikir ve davranışlarını yanlış anlamışlar ve çevresinden gördüğü itibarı kıskanmışlardır. Bu yüzden onun şeriate ve inanca karşı fikirler ileri sürmekle itham ederek cahil halk kitleleri nezdinde şöhretini lekelemek istemişlerdir. Bu sebeple,İbrahim Hakkı’nın ölümünden üç sene önce 1777’de yazdığı Urvet el-İslam ve Hey’et el- İslam adlı her iki eseri de kendi kitabı olan Marifetname’nin yanı sıra hadis ve tefsir kitaplarına dayanmaktadır. Açıkça görülüyor ki, amacı kendisini mesnetsiz ithamlardan korumaktı. Kitabın başlığından anlaşıldığı üzere (s:176),İbrahim Hakkı’nın bilim dışı fikirlere ve efsanelere dayanarak yazdığı Hey’et el-İslam adlı kitabı “İslam astronomisi” hakkındadır. Eserin önsözünde İbrahim hakkı,”Filozofların astronomiye ait söz ve eserlerini okumanın inancı bozacağından ve din işlerine gevşeklik vereceğinden bunları bıraktım” demektedir.

Şimdi İbrahim Hakkı’nın Marifetname’sindeki fikirlerinden geri dönüşünü anlamamıza ipuçları teşkil eden aşağıdaki mektupları inceleyelim: İbrahim Hakkı, kuzeni Yusuf Nesim Efendi’ye yaszdığı 23 Mayıs 1777 tarihli bir mektubunda, oğlu Ahmedülhayr’a şiirlerini gönülden okumasını fakat beyitlerini halk arasında “lisana almamasını” vasiyet etmektedir. İbrahim Hakkı’nın hangi beyitleri kastettiği konusunda maalesef bir delil bulunmamakla beraber, muhtemelen tasavvufa dair beyitler olduğunu tahmin edebilirz. İbrahim Hakkı oğluna, doğru yoldan ayrılmamak için Urvet el-İslam ’da yazılanlara göre davranmasını tavsiye eder.

Bu konuda M. İbrahimhakkıoğlu başka bir olay daha aktarıyor. İbrahim Hakkı’nın tasavvufi eserlerini okuyan Derviş Halil adlı bir öğrencisi, Hasankalesi’nde hocasının bir sır kitabı yazdığı söylentisini yaymıştı. Açıkça görülüyor ki bazı kimseler İbrahim Hakkı’nın İslam inancını bozan bazı gizli fikirleri olduğundan şüphelenerek kuzeni Yusuf Nesim’i rahatsız etmişlerdi. İbrahim Hakkı,islam tarihinde birçok bilginin mesnetsiz olarak dini inançlara aykırı düşüncelerle itham edildiğini biliyordu.

İbrahim Hakkı, kendisini bu çeşit haksız ithamlardan korumak için kuzeni Yusuf Nesim’e Urvet el-İslam adlı kitabıyla birlikte gizli bir mektup yollar. Bu mektubu İbrahim Hakkı, oğlu İsmail Fehim’e yazdırmıştır. Bu mektupta İbrahim Hakkı, Yusuf Nesim’e şöyle öğüt vermektedir: (s: 177) “Benim oğlum,geçen sene yazmıştın ki: “Efendi bir sır kitabı telif etmiş deyi bana sıklet edirler” sana sıklet edenlere şimdi bu Urvet el-İslam kitabını bu kaime ile değil öbür mektupla gösterip diyesin ki: “İşte, Efendimizin marifetnameden sonda tasnifi budur”. Mektubu dahi okuyup diyesin ki “Bu kezzap (yalancı) Halil gibi müfsitler kendilerine paye için Efendimize iftira eylemişlerdir.”. Hasankalesi’ne gidende bu kitabı merkum mektupla götürüp gösteresin ve tembih edesin ki : ‘Şer-i şerife muhalif Efendimizin bir sözü ve bir işi yoktur. Her ne ki, şer-i şerife muhalif nesne ile Efendimizi lisana getirip naseza işler Efendimize nisbet ederler.tanrı kendilerini rüsvay edecektir. Anınçin bu güna Efendimize iftira ederler.’

İbrahim Hakkı’nın sözlerinin sonunda,imzası ve mührü mektubun ele geçirilebileceği korkusu ile oyulup çıkarılmıştır. Mektubun geri kalan yerinde İsmail Fehim, Yusuf Nesim’e hitaben şöyle yazmıştır: “Efendimiz bu mertebe beyitlerden iba (reddetme) ve i’raz (yüz çevirme) etmiştir ki, İnsaniye gibi kitabı ateşe atmışken fakir yetişip ocaktan alıp sakladım. Efendimizin cevabı budur ki “Beni seven beyitlerimi nesyen mensiyyen (tamamen) unutup bu Urvet-ül-İslam’a yapışıp bunu okur ve bunu yazar. Zira asıl Kuran ve hadistir .Gayri sözleri unutmuşumdur.”

İbrahim Hakkı’nın hayatı,yaşadığı zaman ve eserleri hakkında daha geniş bilgi ve belgeler elde edelip çalışmalar yapılana kadar,yukarıdaki açıklama teşebbüsümüz Marifetname’deki çelişkili kısımları ve İbrahim Hakkı’nın Marifetname’deki ilmi görüşlerinden daha sonra yazdığı eserlerdeki dönüşümü aydınlatabilir. Ayrıca eknid el yazısı nüshanın sonraki kopyaları ve basılan nüsha ile mukayesesi de birtakım yeni ipuçları sunabilir ve yeni değerlendirmeleri vesile olabilir. Diğer taraftan Marifetname’nin 1835-1914 yılları arasında 10 kere basılması, geniş bir halk kitlesine bir yüz yıl boyunca hitap eden popüler bir kitap olması, Güneş merkezli sistemin Osmanlı astronomları ve bilim adamlarından oluşan çevrenin dışına yayılmasını ve tanınmasını sağlamıştır denilebilir.

ZicTercümeleri

17. yy’da Fransız astronomu Noel Durret’in zicinin Zigetvarlı tezkireci köse İbrahim tarafınan yapılan tercümesinden sonra,18. yy’ın ikinic yarısında yineiki zic tercümesyle karşılaşıyoruz. Bunlardan her ikisi de 18. yy’da İstanbul’da yetişen astronomlardan Halife-zade İsmali Efendi tarafından yapılmıştır. Çınari İsmail Efendi olarak da tanınan bu astronomun, astronomi sahasında telif ve tercüme birçok eseri bulunmaktadır.
Kaynak: Evrim Kuramı ve İbrahim Hakkı
 

m!ndf!elds

Doçent
18 Mart 2008
892
3
0
@twilight_flame,

çürütülüyor, çürüyor...
Lamark çürüdü,
doğal seçilim çürüdü,
mutasyon kokuşmaya başladı, yakında o da çürüyecek.
İnanmak için ekstra çaba gösterenler mutasyondan sonra bir başka avuntu bulacaklardır.
Kolay gelsin.

''Mutasyon kokuşmaya başladı,yakında o da çürüyecek'' demek çok büyük bir yanlıştır.Evrime inanıp inanmamakla alakası olmayan bir konudur.Mutasyonlar vardır ve tartışılamaz kanıtlanmış bir gerçektir.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
30 Mayıs 2007
6,892
176
1,243
''Mutasyon kokuşmaya başladı,yakında o da çürüyecek'' demek çok büyük bir yanlıştır.Evrime inanıp inanmamakla alakası olmayan bir konudur.Mutasyonlar vardır ve tartışılamaz kanıtlanmış bir gerçektir.

Tetra'nın ifade ettiği "mutasyon", yeni yeni binlerce canlı türünün oluşmasına sebep olacak şekilde hayali bir mutasyondur. Yoksa mutasyon tabi ki vardır; ancak yeni canlı türleri yaratmıyor. (Hem de binlerce..)
 

ethem

Asistan
30 Ağustos 2007
463
1
18
Kuran-ı Kerimin mealini okuyun bilir Allah (cc) bu yapılanları yüzyıllarca önce göstermiştir. yav bu evrimcilerin halleri okadar komik ki.
 

bulmeh

Profesör
26 Temmuz 2007
1,653
14
218
@respector evrim kuramı veya teorisini çürüten islami kaynaklar sadece Harun Yahya'dan, İbrahim Hakkı gibi alimlerden ibaret değildir. Bu arada umarım "Marifetname" kitabını okumuşsunuzdur.

Evrim kuramında, iddia edilen; canlıların evrimleşerek geliştiğini ve buna göre İnsanın da maymun ve hatta ondan bile önce gelen dinazor halkasına kadar gittiğini kanıtlamaya çalışmasına Müslümanların inançlarına ters düşmesine rağmen böyle bir konuya bile destekler şekilde katılması ironik hatta acınası bir durum olmaz mı?

Konuyu başka yönlere götürmeyeceğim. Madem ki aforoz edildiğinizi düşünüyorsunuz (öyle bişey yok, olamaz da), sadece şu iki soruma cevap verin:
- Hiç bir kaynağa bakmayın. Sadece Kur'an-ı Kerim'de insanoğlunun nasıl yaratıldığı anlatıyor mu anlatmıyor mu? (Anlatıyor...Okuyun)
- Eğer siz Kur'an'ın dediklerine inanıyorsanız burada hangi yanlışı kanıtlamaya çalışıyorsunuz?
 

sabree

Öğrenci
14 Ağustos 2009
5
0
0
yazılanların tamamını okudum ama gözümdende kaçmış olabilir evrim teorisi (teori olduğundan dikkae almıyorum zira ben bilim adamı değilim kanıtlanacak olusa incelerim tabi) maymundan gelmediğimizi maymunla bizim atamızın ortak olduğunumu anlatıyor? peki böyleyse maymunlar fiziken insanlara çok yakınken neden onlar o şekilde kalmış olabilir yada neden biz akıl irade gibi yeteneklere sahip olduk? akletme ihtiyacımı duyduk ? yada bunu neden sadece insan olarak evrimleşen bizler duyduk bütün canlılar doğal ortamda diğer canlılar tarafından avlanmıyorlarmıydı neden avlanmaktan sakınmak gibi ihtiyaçlar duymadılar ? mesela bizler gibi evler yapmadılar yay ok gibi aletler kullanmadılar ? ve madem bu erim çok uzun süreçte gelişiyor ozaman doğada hala ara geçişler var (ki olması gerekiyor yoksa evrim şu tarihte bittimi?) ve bu ara geçişler sizce nelerdir ? örnekle gösterebilirmisiniz ?

ikincisi teroiye çok sert ve katı bakmış olabilirim ama ben buna inanmıyorum zaten. insanlar H.z. Adem ile H.z Havvadan türemişler ve insan olarak çoğalmışlardır bu Müslüman olanlar için değişmez olduğu gibi hristiyan yahudiler içinde geçerlidir. H.z adem ise Allah tarafından kusursuz yaratılmıştır ve Allah ona ruhundan can vermiş ve dünyaya gönderildiğindede ona dünyada yaşayabilmesi için ilimde verilmiştir.
 

zootechnist

Doçent
29 Mayıs 2009
837
22
18
Meseleye ister dini ister bilimsel açıdan (ki ikisi de aynı kapıya çıkar) bakın canlıların özellikle de insanın evrim geçirmesi (iddia edilen yapısal değişikler) mümkün değildir.

Herşeyden önce ekosisteme aykırı bir durumdur bu.

Bu nasıl bir etkileşimdir ki bilinen milyonlarca tür canlının paralel şekilde genetik yapısı değişmekte ve varolan ekosistem düzgün şekilde işlemektedir.

Demek istediğim şu, evrimin var olduğunu kabul edersek ekosistemin bozulmaması için tüm canlıların genetik yapısı paralel şekilde değişim geçirmelidir.

Aksi takdirde denge bozulacağı için tüm canlı türleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırdı.

Mutasyonları kimse inkar edemez ancak çernobil ve hiroşima örmeklerinden de görüldüğü üzre mutasyonla meydana gelen yeni canlı türleri değil var olan türlerde ki genetik bozulamalardır.

Neden iki ayrı tür çiftleştiğinde sağlıklı bir üreme gerçekleşmez hiç düşündünüz mü?

Bana göre evrimi bu bile çürütmüştür.Çünkü evrimin iddia ettiği gibi genetik değişmeler söz konusu olsaydı bugün milyonlarca tür canlı oluşması ancak trilyonda bir gerçekleşme ihtimali olan tesadüflere bağlı olurdu.

Bazı arkadaşlar eski insanların uzun boylu olmasından bahsetmişler.Bu konuda net bir bilgi yok elimizde.Kaldı ki bu doğru ise yine değişen bir şey olmaz.Çünkü evrim teorisi yapısal değişikliklerle yeni türlerin oluştuğunu iddia ediyor.Burada ise sadece vücüt büyüklüğü değişiyor.Vücut yapısı değil.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
30 Mayıs 2007
6,892
176
1,243
Evet zootechnist güzel bir noktaya değinmişsin. Evrim için gerekli olan şartlar tüm canlılar için aynı iken, nedense zürafadan karıncaya kadar milyonlarca çeşit farklı canlı türemiş..
 

respector

Asistan
15 Mart 2009
475
2
0
O zaman böyle devam edelim arkadaşlar...

Kilise bu hatayı yüzyıllarca yaptı. Pozitif bilimlerin karşısına her zaman "Tanrı sözü" ile çıktı ve güçlü olduğu zamanlarda Bilim insanlarına epey kök söktürdü. Bilim her zaman otoriteyi kaybetmek istemeyen kilise ile karşı karşıya gelmek zorunda kaldı ama Zamanla özellikle Avrupa'da insanlar ruhbanlardan ve yaptırımlarından usandılar. Bilim insanlarının özellikle tıp ve astronomide ki kazanımlarıyla insan hayatı değişti ve kilise verdiği tüm savaşları kaybetti. Bunun sonucunda yaşanan sanayi devrimi ile insanlar iyice kiliseden koptular. Dinlerini kaybetme noktasına geldiler... Bugün Avrupa'da yaşayan insanların (göçmenlerden bahsetmiyorum) çoğu Ne İsa'ya ne de Kiliseye inanmıyor. İsa neredeyse bir masal karakterine indirgenmiş durumda ve bir karikatür objesi...

Bazıları İslamı yaralamanın ve zayıflatmanın yolunun da bilim ile çarpıştırmaktan geçtiğini çok iyi biliyor ve bu kavgayı körükleyenler aslında bilim insanları değil!

Evrim karşıtlığını besleyen ve paketleyip dışarı satan Amerikan Evanjelist kilisesidir. Katolik Kilisesi zamanında yediği dayaklardan ötürü pozitif bilimle karşı karşıya gelme konusunda çok hassastır. Vatikan uzun zamandır (1950'lerden beri) teistik evrim görüşünü benimsemiş durumda. Bunun en açık ifadesi 1996'da 2. John Paul'un Papalık Bilimler Akademisi'ne yaptığı konuşma. Kısaca Vatican diyor ki evrim olmuştur, kanıtları çoktur (John Paul'un sözleri ile evrim "artık yalnızca bir hipotez değil... birbirinden bağımsız [bilimsel araştırmaların] plan ya da niyet olmaksızın [evrimi destekler yönde] yakınsaması, bu teorinin lehine güçlü bir argüman."), ama evrim sürecini de Tanrı yaratmıştır, yani evrim Tanrı'nın canlıları yaratma şeklidir.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
30 Mayıs 2007
6,892
176
1,243
Respector, biz bilime karşı çıkan kurumcu eski dindarları savunmuyoruz zaten, fakat sen kurumcu profları savunuyorsun. :) Sadece "kilise"ye çamur atmak, bilim tarihini bilmemektir. Copernicus, görüşlerini dile getirdiğinde, çağdaşı olan onlarca prof kendisine karşı çıkmıştı, kilise onların yanında devede kulak kalır.

Fakat sorun o da değil; sorun, sizler herhangi "bilimci" ünvanı almış birinin her söylediğine sırf bilimdir diye bilmeden inanıyorsunuz; bu konuda şeyhini putlaştıran "mürit"lerden bir farkınız kalmıyor.

Kısacası bu konuda fena halde oyuna geliyorsunuz. Çünkü bilimi bilim için değil, din düşmanlığı için yapanlarla şehy-mürit konumundasınız.
 

bulmeh

Profesör
26 Temmuz 2007
1,653
14
218
@respector kardeşim, İslam dini hem bilime saygısı vardır hem de gerektiğinde bunu da ayet ve hadislerle vurgulamıştır. İslam dinine inananlar olarak, hala kanıtlanamamış bir kaç hipotez topluluğundan oluşan bir kuramı mı destekleyelim? Hem inanalım hem de aslında inandığımız kitabın dediklerine ters düştüğünü açık açık belirtmesini destekleyerek inkar mı edelim?

İslam dininin diğer dinler gibi bilime karşı olduğunu mu ima etmeye çalışıyorsunuz? Yani Kur'an Kerim'de bu yazılanların doğru olmadığını mı söylüyorsunuz? Yanlı bilmiyorsam müslüman olarak hatırlıyorum sizi fakat bu sürdürme niye?

Ayrıca, kiliselerin o zamandan beri yaptıkları ve amaçları belli. Nedir? İnsanların kendilerine inanması ve buradan kazandıkları otorite ile din ile yakından uzaktan alakası olmayan bir düşüncenin baş rol oyuncuları olmalarından kaynaklanan maddi menfaatlerinin kaybolma endişesidir.

İslam dininin kesinlikle böyle bir menfaati ve endişesi yoktur. İster İslam din'inin dediklerine inanın ister inanmayın. Herhangi bir maddi beklentisi olmayacağı gibi böyle bir kaybın endişesi ve bundan kaynaklanan milleti körü körüne inandırma ve menfaat peşinde koşmak gibi saçma çabaları da yoktur. Lütfen kıyaslarken dikkat edelim.

Bu arada yanıtsız kalan sorular var :)
 

twilight_flame

Doçent
14 Mayıs 2008
618
20
18
@twilight_flame, bu gibi konulara girmeği pek sevmem fakat bu mesajın özellikle son taraf beni çok güldürdü. Hiç varlığı veya yokluğu ispat edilemeyen bir teori olur mu? :)

Kanıtlanmayan şeyler teoridir zaten. Kanıtlanınca kanun olur :)

Bilgisizlik problem değildir yeterki sorup öğrenelim. Hic varlığı veya yokluğu ispat edilmeyen teori olur mu demişsin. Teori zaten kanıtlanmamış şeydir.

Ayrıca Cem Yılmaz'ın reklamından alıntı yapayım. 1950 den önce hic telefonunuzun resim cekebileceğini düşünür müydünüz?

Gercekten düşünmezdik değil mi? O zaman şuanda 200 yıldır kanıtlanmamış olan olaylar neden kanıtlanmasın? Ya da kanıtlanma ihtimali olmasın diyeyim?

Edit: Daha önce de söylediğim gibi İslamiyet ile bilimsel bir tartışmanın alakası yoktur. İslam dini zaten araştırmayı birşeyi direk kabul etmemeyi söylemiştir.

O nedenle dini boyuta cevirmeye calışmayın. Bazıları cıkıp İslamiyet'e göre budur bunun aksini iddia edenler dinsizdir tarzı söylemler yapmasınlar. Birşeyin araiştırılmasını istemek İslamiyet ile ters düşmez ancak birşey hakkında araştırmadan düşünmeden sadece bu yazmış bunu kabul ediyorum demek İslamiyet'e ters düşer.

İslam dini her zaman birşeylere inanmadan önce sorgulanması gerektiğini zaten bildirmiştir.

Her neyse konumuz dini değil bilimsel boyuttur. Zira dinden haberi olmayan bazı şahıslar araştırılmalı dediğimiz icin bazı şeyleri bize yakıştırmaya calışıyorlar.
 

m!ndf!elds

Doçent
18 Mart 2008
892
3
0
Bazı arkadaşlar eski insanların uzun boylu olmasından bahsetmişler.Bu konuda net bir bilgi yok elimizde.Kaldı ki bu doğru ise yine değişen bir şey olmaz.Çünkü evrim teorisi yapısal değişikliklerle yeni türlerin oluştuğunu iddia ediyor.Burada ise sadece vücüt büyüklüğü değişiyor.Vücut yapısı değil.

Vücut yapısıda değişmektedir,ve değişmiştir. Homo erectus , Homo neanderthalensis gibi fosilleri olan türler vardır,bunların vücut yapıları az da olsa farklıdır.
 

sabree

Öğrenci
14 Ağustos 2009
5
0
0
O zaman böyle devam edelim arkadaşlar...

Kilise bu hatayı yüzyıllarca yaptı. Pozitif bilimlerin karşısına her zaman "Tanrı sözü" ile çıktı ve güçlü olduğu zamanlarda Bilim insanlarına epey kök söktürdü. Bilim her zaman otoriteyi kaybetmek istemeyen kilise ile karşı karşıya gelmek zorunda kaldı ama Zamanla özellikle Avrupa'da insanlar ruhbanlardan ve yaptırımlarından usandılar. Bilim insanlarının özellikle tıp ve astronomide ki kazanımlarıyla insan hayatı değişti ve kilise verdiği tüm savaşları kaybetti. Bunun sonucunda yaşanan sanayi devrimi ile insanlar iyice kiliseden koptular. Dinlerini kaybetme noktasına geldiler... Bugün Avrupa'da yaşayan insanların (göçmenlerden bahsetmiyorum) çoğu Ne İsa'ya ne de Kiliseye inanmıyor. İsa neredeyse bir masal karakterine indirgenmiş durumda ve bir karikatür objesi...

Bazıları İslamı yaralamanın ve zayıflatmanın yolunun da bilim ile çarpıştırmaktan geçtiğini çok iyi biliyor ve bu kavgayı körükleyenler aslında bilim insanları değil!

Evrim karşıtlığını besleyen ve paketleyip dışarı satan Amerikan Evanjelist kilisesidir. Katolik Kilisesi zamanında yediği dayaklardan ötürü pozitif bilimle karşı karşıya gelme konusunda çok hassastır. Vatikan uzun zamandır (1950'lerden beri) teistik evrim görüşünü benimsemiş durumda. Bunun en açık ifadesi 1996'da 2. John Paul'un Papalık Bilimler Akademisi'ne yaptığı konuşma. Kısaca Vatican diyor ki evrim olmuştur, kanıtları çoktur (John Paul'un sözleri ile evrim "artık yalnızca bir hipotez değil... birbirinden bağımsız [bilimsel araştırmaların] plan ya da niyet olmaksızın [evrimi destekler yönde] yakınsaması, bu teorinin lehine güçlü bir argüman."), ama evrim sürecini de Tanrı yaratmıştır, yani evrim Tanrı'nın canlıları yaratma şeklidir.

Eğer Allaha ve yaradılışa inanıyorsanız evrime inanma şansınız yok çünkü insan bir defada ve bugünkü hali ile yaratılmıştır. ve bizleri nasıl kiliseyle bir tutuyorsunuz anlayamadım açıkcası evrim yoktur dedim diye sizi engizisyon gibi bir mercide yargılatıp idam etmeyi düşünenmi oldu acaba? inanırsanız kendinize inanmazsanızda sizi uyarmaktan başka yapacak birşeyimiz zaten yok islam diğer dejenere dinler gibi değildir hanifliğin ilk taze ver gerçek halini taşır inanırsanız müslümanlarla olursunuz inanmazsanız kaybedenlerden olursunuz sizi kimse öldürmez işkence yapmaz. ayrıca unutmayalımki bu hala bir teori yada artık bir kanun olduda benimmi haberim yok? hem sürekli bilime dini karıştırmamaya çalışmak neden acaba ? bilimiz çözemeyeceği şeyleri göze alıncamı dinden kaçılıyor acaba? bilimin sınırlarının yetmediği yerde Allahın hikmeti yada Tanrı öyle uygun görmüş yada Yahova böyle istemiş denildiğinde bilim bunu kendiside açıklayamadığı zamanlarda bilim bir krize girmez sadece onu bilemez ama bazı bilim adamlar krize giriyor illaki çözmek zorunda olduğunu sanıyor. bilim tabiki gerekli yoksa günümüzde şuan yaşadığımız hayatı yaşayamazdık ama bilim herşeyi açıklayacak yada bilimin her gösterdiği doğrudur diye yaklaşmakta çok yanlış olur bence
 

zootechnist

Doçent
29 Mayıs 2009
837
22
18
O zaman böyle devam edelim arkadaşlar...

Kilise bu hatayı yüzyıllarca yaptı. Pozitif bilimlerin karşısına her zaman "Tanrı sözü" ile çıktı ve güçlü olduğu zamanlarda Bilim insanlarına epey kök söktürdü. Bilim her zaman otoriteyi kaybetmek istemeyen kilise ile karşı karşıya gelmek zorunda kaldı ama Zamanla özellikle Avrupa'da insanlar ruhbanlardan ve yaptırımlarından usandılar. Bilim insanlarının özellikle tıp ve astronomide ki kazanımlarıyla insan hayatı değişti ve kilise verdiği tüm savaşları kaybetti. Bunun sonucunda yaşanan sanayi devrimi ile insanlar iyice kiliseden koptular. Dinlerini kaybetme noktasına geldiler... Bugün Avrupa'da yaşayan insanların (göçmenlerden bahsetmiyorum) çoğu Ne İsa'ya ne de Kiliseye inanmıyor. İsa neredeyse bir masal karakterine indirgenmiş durumda ve bir karikatür objesi...

Bazıları İslamı yaralamanın ve zayıflatmanın yolunun da bilim ile çarpıştırmaktan geçtiğini çok iyi biliyor ve bu kavgayı körükleyenler aslında bilim insanları değil!

Evrim karşıtlığını besleyen ve paketleyip dışarı satan Amerikan Evanjelist kilisesidir. Katolik Kilisesi zamanında yediği dayaklardan ötürü pozitif bilimle karşı karşıya gelme konusunda çok hassastır. Vatikan uzun zamandır (1950'lerden beri) teistik evrim görüşünü benimsemiş durumda. Bunun en açık ifadesi 1996'da 2. John Paul'un Papalık Bilimler Akademisi'ne yaptığı konuşma. Kısaca Vatican diyor ki evrim olmuştur, kanıtları çoktur (John Paul'un sözleri ile evrim "artık yalnızca bir hipotez değil... birbirinden bağımsız [bilimsel araştırmaların] plan ya da niyet olmaksızın [evrimi destekler yönde] yakınsaması, bu teorinin lehine güçlü bir argüman."), ama evrim sürecini de Tanrı yaratmıştır, yani evrim Tanrı'nın canlıları yaratma şeklidir.


Eğer olaya dini argümanları kıstas alıp evrim tartışılırsa haklısın.

Ancak ben daha önce ki yazılarımdan da dikkat etttiysen İslami bir kaynak vermedim.Ayet,hadis ve benzeri kanıtlar sunmadım.

Evrime karşı çıkmak için dini kanıt aramaya gerek yok.Evrim bilimsel açıdan zayıf bir teoridir.

Darwini bir kenara bırak zaten,3-5 ada gezip kitap yazmakla bilim adamı olunmaz.

Ciddi olarak bilimsel araştırmalar yapanlara sözüm yok.Ancak dediğim gibi genel olarak evrimi savunanlar (medyamız mesela) hala maymundan mı geldik seviyesindeler.

Ben mesleki olarak bildiklerimi ortaya koyuyorum.Ve diyorum ki canlıların fizyolojisi yeni tür oluşturucak şekilde evrim geçirmeye uygun değildir.Canlılar yapısında meydana gelecek mutasyonlar zararlı değişikliktir ve canlıya yeni bir özellik katmaz.

Ve beklerim ki evrimi savunan arkadaşlar da aynı şekilde konuyla alakalı konuşsun.Yoksa benim için ne Harun Yahya ne kiliseler ne de Darwinistler ya da diğer evrimci şovenistler bilimsel kıstas değildir.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
30 Mayıs 2007
6,892
176
1,243
@respector kardeşim, İslam dini hem bilime saygısı
Bu arada yanıtsız kalan sorular var :)

Onlar hep olacak. Mesela üç paragraf yazıyorsun, aradaki sadece bir cümle seçiliyor "yoruma açık" olduğu için. Onun dışındaki herşey görmezden geliniyor, aynı evrime "teori" sıfatını verebilmek için gerçekte "bilim"in kendisinin görmezden gelinmesi gibi.

Bilim, kafadan bir hikaye uydurup, sonra da onun "kayıp halka"larını aramak değildir; evrim aslında sadece "tanrı"ya karşı açılmış bir savaştır. Bilimi dinle karşı karşıya getirmek için ortaya atılmış bir öyküdür.

Neyse ki, milyonlarca olasılığın sürekli tesadüf etmesiyle bile bu sistemlerin oluşamayacağını bilecek kadar akıllı olan insanlar, dinin bilime düşman olmadığını biliyorlar. Aksine, herşeyin yaratıcısı olan Allah, doğal olarak atomu da tasarlayandır. Dolayısıyla bilimin bütün materyali yaratıcının yaratmasıyla oluşmuşken, din neden bilime düşman olsun? Bilakis, insanlık için faydalı bilimler, her zaman dinin desteğini almıştır. (Pozitif bilimlerin doğuşlarını incelemenizi şiddetle tavsiye ederim, o zaman daha anlaşılır olacak bu söz.)
 

bulmeh

Profesör
26 Temmuz 2007
1,653
14
218
@twilight_flame, demek istediğim teori ya vardır ya da yoktur.Umarım anlatabilmişimdir. Hipotezin varlığı veya yokluğunu kanıtlmaya çalışan teorilerdir. Yani kendi kendini kanıtlamaya çalışmazlar. Zaten bunu yapmaları kanun yapmaya çalışmaları anlamına gelir. Aslında orada sadece anlam karmaşından kaynaklanan boşluğu göstermeye çalıştım.

İsterseniz sorularıma siz de cevap verebilirsiniz. Bu sayede sorup öğrenmiş oluruz. :)
 

twilight_flame

Doçent
14 Mayıs 2008
618
20
18
@twilight_flame, demek istediğim teori ya vardır ya da yoktur.Umarım anlatabilmişimdir. Hipotezin varlığı veya yokluğunu kanıtlmaya çalışan teorilerdir. Yani kendi kendini kanıtlamaya çalışmazlar. Zaten bunu yapmaları kanun yapmaya çalışmaları anlamına gelir. Aslında orada sadece anlam karmaşından kaynaklanan boşluğu göstermeye çalıştım.

İsterseniz sorularıma siz de cevap verebilirsiniz. Bu sayede sorup öğrenmiş oluruz. :)

Daha önce söylediğimi okumadınız sanırım. Birşeyin şuanda kanıtlanamadığı kanıtlanamayacağı anlamına gelmez. Araştırmaya devam edilmelidir diyorum.

Ama siz kanıtlanmamıştır bu zamana kadar bundan sonra kanıtlanamaz mantığıyla hareket ettiğiniz icin doğal olarak yanlış anlıyorsunuz.
 

m!ndf!elds

Doçent
18 Mart 2008
892
3
0
Ben mesleki olarak bildiklerimi ortaya koyuyorum.Ve diyorum ki canlıların fizyolojisi yeni tür oluşturucak şekilde evrim geçirmeye uygun değildir.Canlılar yapısında meydana gelecek mutasyonlar zararlı değişikliktir ve canlıya yeni bir özellik katmaz.

Tam tersi, biyoloji ''nokta mutasyonlar'' (organizmanın dna'sındaki noktasal değişimler) yoluyla oluşan pek çok özelliği ortaya döker. bakterin antibiyotiklere karşı direnç kazanması buna bir örnektir.

ayrıca moleküler biyoloji, nokta mutasyonların ötesine geçen genetik değişiklik mekanizmalarını keşfetmiştir. bu mekanizmalar yeni özelliklerin oluşması için yeni yollar açar. genlerin içindeki işlevsel modüller yepyeni biçimlerde birbiriyle birleşir. bütün genler rastlantısal olarak organizmanın dna'sının üzerinde kopyalanır ve bu kopyalar yeni, karmaşık özellikler için özgürce harekete geçer. Değişik organizmalardan alınan dna'ların karşılaştırılması sonucu, bir kan proteini türü olan globinlerin milyonlarca yıllık evrimini gözler önüne serer.
 

twilight_flame

Doçent
14 Mayıs 2008
618
20
18
Tam tersi, biyoloji ''nokta mutasyonlar'' (organizmanın dna'sındaki noktasal değişimler) yoluyla oluşan pek çok özelliği ortaya döker. bakterin antibiyotiklere karşı direnç kazanması buna bir örnektir.

ayrıca moleküler biyoloji, nokta mutasyonların ötesine geçen genetik değişiklik mekanizmalarını keşfetmiştir. bu mekanizmalar yeni özelliklerin oluşması için yeni yollar açar. genlerin içindeki işlevsel modüller yepyeni biçimlerde birbiriyle birleşir. bütün genler rastlantısal olarak organizmanın dna'sının üzerinde kopyalanır ve bu kopyalar yeni, karmaşık özellikler için özgürce harekete geçer. Değişik organizmalardan alınan dna'ların karşılaştırılması sonucu, bir kan proteini türü olan globinlerin milyonlarca yıllık evrimini gözler önüne serer.

Bilgiler icin teşekkür ediyorum. Acıkcası ben bu şekilde acıklayabilecek bir bilgiye ve düşünceye sahip değildim :)

Konu sayesinde insanlar daha fazla şeyler öğrenebiliyorlar.
 

m!ndf!elds

Doçent
18 Mart 2008
892
3
0
Bilgiler icin teşekkür ediyorum. Acıkcası ben bu şekilde acıklayabilecek bir bilgiye ve düşünceye sahip değildim :)

Konu sayesinde insanlar daha fazla şeyler öğrenebiliyorlar.

Açıkçası bende fazla bir bilgiye sahip değilim ama sürekli araştırıyorum,internet ve kitaplar vs. elimizin altında nede olsa.:)
 
Üst