TDK Başkanı'nın Türkçe'si buysa?!

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Sık sık yaptığım yazım hatalarından dolayı vicdan azabı çekiyordum biraz olsun rahatladım.....

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Şükrü Akalın'ın Türk Dili Dergisi'nde yer alan bir yazısı vahim hatalarla dolu. Akalın yazısının bir yerinde 'İnsanlar hatta köylüler' ifadesini kullanıyor.

Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof.Dr. Şükrü Haluk Akalın'ın Türk Dili Dergisi'nin Mart sayısında yer alan yazısı hatalarla dolu. Dahası, Akalın yazının bir yerinde "İnsanlar hatta köylüyer" ifadesini kullanıyor.

Türk Dil Kurumu'nun resmi yayın organı olan Türk Dili Dergisi'nin Mart 2008 tarihli sayısında yer alan yazım yanlışları "bu kadarına pes!" dedirtiyor.

Dergide Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın'ın Atatürk'ün Geometri kitabının yeni basımı vesilesiyle kaleme aldığı makalenin, yanlışlara rağmen Yazı Kurulu'ndaki dil uzmanlarından geçerek yayınlamış olması, Türk dilinin gelişmesinde en üst yerde olması gereken kurumun düzeyini de ortaya koydu.

Edebiyat öğretmeni Mehmet İşten'in şaşkınlıkla örneklediği yazım hataları 1932'de Atatürk tarafından Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla kurulan, 40 Bilim Kurulu üyesi, 17 uzmanı olan Türk Dil Kurumu'nun da denetlenmesi gerektiğini gösterdi.

İşte, derginin Sahibi ve Sorumlu Müdürü de olan TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın'ın yazısındaki yanlışlar.

YANLIŞ: "Atatürk'ün isteği doğrultusundaki 12 Temmuz 1932 günü kurulan Türk Dil Kurumu, kuruluşunun ve Dil Bayramı'nın yetmiş beşinci yıl dönümünü çeşitli etkinliklerle kutlamakta, bir yandan Türk dili ile ilgili yeni çalışmaları, araştırmaları yayımlarken bir yandan da tarihsel önemi bulunan eserleri yeniden yayımlayarak meraklılarına sunmuştur."

DOĞRU: "Atatürk'ün isteği doğrultusunda kurulan Türk Dil Kurumu, kuruluşunun ve Dil Bayramı'ın yetmiş beşinci yıl dönümü çeşitli etkinliklerle kutlamakta, bir yandan Türk dili ile ilgili yeni çalışmaları, araştırmaları yayımlarken bir yandan da tarihsel önemi bulunan eserleri yeniden yayımlayarak meraklılarına sunmaktadır."

İNSANLAR, KÖYLÜLER

"Ülkenin aydınları, yazarları, şairleri, bilim adamları ve Türkçe sevdalısı her yaştan insanlar, hatta köylüler Türkçe'yi ve Türkçenin geleceğini konuşmak, tartışmak üzere ilk kez böylesine geniş katılımlı bir toplantıda bir araya gelmişlerdir. Burada "insanlar" ifadesinden sonra "hatta köylüler" sözü dikkat çekiyor. Burada insan sayılamayacak olan bir varlık olarak "köylüler bile" anlamı çıkarılabilir.

kaynak

 

Elbruz46

Rektör
Katılım
22 Şubat 2008
Mesajlar
11,938
Reaksiyon puanı
1,338
Puanları
293
eee orda bir yanlış görülmüyor ki, hatta köylüler denilirken şairler bilim adamları yazarlar gibi seçkin her yaştan insanın yanında köylülerin dahi katılmış olması vurgulanıyor... köylüler vurgulanarak katılımın ne kadar geniş olduğu anlatılmaya çalışılmış... hatta köylüler ifadesini çıkardığımızda anlam değişiyor...
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
@tugbagaleri, habere yorumunu yazmamışsın, meraklandırmıştın beni. :)

Doğrusu bu haber biraz çarpıtma. Çünkü "insanlar hatta köylüler" söz öbeğinde hiç bir dil hatası yok. Ne yazım hatası var ne de kural hatası. O halde haber amacına hizmet etmiyor. Burada zararlı bir fikir var, ama sanki dil bilgisi hatası gibi anlatılmış.

Bu cümlenin yanlışlıkla kurulduğuna inanmak istiyorum ama ümitli de değilim.
 

onair

Profesör
Katılım
28 Haziran 2007
Mesajlar
2,678
Reaksiyon puanı
7
Puanları
218
Bencede ümitli olma Elmacık. O insanların nasıl oraya geldiği malumunuzdur. "İnsanlar hatta köylüler" sözünde dil hatası olmayabilir, ama anlam hatası var. Ne demek insanlar hatta köylüler. Köylüler insan değil mi? Yada bu kişi milletin efendisi olan köylüleri insan yerine koymuyor mu? Gerçeği söylemek gerekirse ben merak etmiyorum bu cümlenin anlamını. En baştaki köylüye ne demişse, ardındakiler de aynısını yapacaktır. Yani arka teker ön tekeri takip eder mantığı işte burada kendisini apaçık belli etmektedir.
Teşekküler.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Ben de tam olarak onu diyorum onair, dil bilgisi hatası yok, zararlı fikir var. Ama bunu "dil bilgisi hatası gibi" göstermeye çalışıyorlar.
 

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
sevgili elbruz (oşhamafe) çok iyiniyetlisin....
 

unabomber

Öğrenci
Katılım
3 Mayıs 2008
Mesajlar
8
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
sevgili arkadaşlar...25 yıldır dille uğraşıyorum. TDK Başkanı'nın yazısında yığınla dil yanlışı vardır ve bu yanlışlar yoruma bağlı olmayan, bilimsel olarak da yanlış olan şeylerdir. Anlam hatası, dilbilgisi hatası diye bir ayrım olmaz; dili yanlış kullanırsanız anlam da bozulur, amaçlanmayan şeyleri ifade edersiniz.
TDK Başkanının yazısındaki hataları tespit eden benim. Gazetede haber mantığı içinde sadece kısa iki örnek verildi. Konu hakkında yazdığım makalede TDK Başkanı'nın yazısındaki yanlışların tümünü gösterdim. Zaman ayırıp okuyabilirseniz, bana katılacağınızı umuyorum.
Makalemin tamamını aşağıya yapıştırıyorum. Yazının sonuna da TDK Başkanı'nın yazısına ulaşılabilecek linki veriyorum.


(bu rada sitede en çok 1000 karakter kullanabilmek mümkünmüş, bu nedenle parça parça yollamak zorundayım)
---------

“BU KADAR CEHALET ANCAK TAHSİL İLE MÜMKÜNDÜR!..”


Güzel atasözlerimizden biri “Bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkün!” der. Halk zekâsının, ironisinin en güzel örneklerinden biridir. Bu atasözünün bu yazıda söz konusu edilecek durumdan daha iyi örneği var mıdır bilmem!..
Türk Dili dergisinin Mart 2008 sayısında Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın’ın “Geometri’nin Yeni Yayımı Dolayısıyla” başlıklı bir yazısı yayımlandı, kendisi aynı zamanda Türk Dil Kurumu Başkanı. Türk Dili dergisinin de sahibi olarak görünüyor künyede.
Türk Dili dergisi 56 yıldan beri çıkıyor. Türk Dil Kurumu’nun yayın organı niteliğinde. Dergininin künyesine baktığımızda yazı kurulunun ve danışma kurulunun, içinde Şükrü H. Akalın’ın da yer aldığı profesörlerden oluştuğunu görüyoruz. Bu, kimin için ne ifade eder bilemiyorum; ama bana derginin kariyer hesaplarının küçük bir mevzisi yapıldığını düşündürdü. “Unvan satmak”, “unvanla var olmak” yaygın bir çalışma biçimi bizde. Herhalde bu da onlardan biri diye düşündüm.
 

unabomber

Öğrenci
Katılım
3 Mayıs 2008
Mesajlar
8
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bu kadar “dil profesörü” yazı kurulundaysa o dergide anlatım bakımından sorunlu yazıların olmayacağını düşünürsünüz, öyle varsaymalısınız. Varsaymalısınız ki yazılar bu “kurul”un denetiminden geçiyor, çünkü “kurul”un işlevi budur. Muhtemelen gerçek durum böyle değildir ama siz gene de böyle varsaymalısınız. Dolayısıyla yazılarla ilgili bir sorumlu arıyorsanız yazının sahibidir ve o “kurul”dur sorumlu olan.
Derginin varoluş amacı Türkçeyi korumak ve geliştirmek. Bu amaca uygun pek çok çalışma yaptığına da eminim, zaman zaman bu çalışmaların bazılarından haberdar oluyoruz. Ancak, yazı kurulunu oluşturan bu “profesörler” ve Şükrü Haluk Akalın’ın bizatihi kendisi yazdıkları yazılarda önemli sayılabilecek yanlışlar yapmamalı değiller mi? Dergide yayımladıkları yazıların özellikle dilin kullanımı bakımından örnek niteliğinde olması gerekmez mi? Dil sezgisi iyi bir lise öğrencisinin bile düşmeyeceği hatalara TDK profesörleri düşerse biz ne düşünmeliyiz?
Uzatmayayım, derginin künyesinde ve Akalın’ın yazısında gördüğüm bazı dil yanlışlarına değinmek istiyorum.
Derginin künyesinde yer alan bir dil yanlışıyla başlayayım. Yanında, yirmi küsur profesörün adını barındıran yazı kurulu listesi olunca ve bu künye yazısının yıllardır bu şekilde yayımlandığını düşündükçe bayağı “ironik” oluyor. İfade şu:

“ Dergide yayımlanan her türlü yazı ve şiirin yayın hakları Türk Dil Kurumuna aittir. Türk Dili dergisinde yayımlanan her türlü yazı ve şiir, Türk Dil Kurumunun yazılı izni olmadan bir başka yerde yayınlanamaz.”

Sanırım, ilk cümledeki “her türlü yazı ve şiir” sözünün etkisiyle ikinci cümlede de aynı söz kullanılmış. Oysa ikinci cümledeki, “hiçbir yazı ve şiir” olmalıydı. Çünkü, bilindiği gibi, Türkçede “her” sıfatı ile oluşan sıfat tamlamaları, özel bir kasıt olmadıkça, olumsuz yükleme bağlanamazlar; yani

“ her türlü yazı ve şiir...................başka bir yerde yayınlanamaz”

yanlış;

“hiçbir yazı ve şiir .........................başka bir yerde yayınlanamaz”

doğrudur.

Bu ifadelerin hemen altında da şu var:

“Yazı ve şiirlerin Genel Ağ (internet) ortamında yayımlanması; filme alınması, bestelenmesi veya oyunlaştırılması hakları da Türk Dil Kurumuna aittir.”

Bu ifadedeki bozukluk önemsiz görülebilir belki; ama dediğim gibi, böyle bir dergi ve böyle yazarlar söz konusu olduğunda rahatsız edici. Sorun şu, cümlede: “Genel Ağ ortamında” ifadesi başa alındığı için diğer eylemlerin de, yani “filme alınma, bestelenme, oyunlaştırma”nın da “genel ağ ortamı”nda olacağı anlamı çıkıyor. Böyle bir anlam oluşmasını önlemek için noktalı virgül kullanılmış, o da uygunsuz olmuş. Doğrusu şöyle olmalıydı:

“Yazı ve şiirlerin filme alınması, bestelenmesi, oyunlaştırılması veya genel ağ (internet) ortamında yayımlanması hakları da Türk Dil Kurumuna aittir.”

(Yayın haklarının, yapıtı yaratanın elinden bu ibarelerle alınmış olmasına, öyle varsayılması sorununa hiç girmiyorum; bu, sanırım pek çok dergide yazara yapılagelen bir saygısızlık ve eğer hukuksal olarak geçerliliği varsa haksızlık. Öyle düşünüyorum.)
Ayrıca “genel ağ” ifadesinde ilk harflerin neden büyük yazıldığını da anlamış değilim, “internet” özel bir ad değil ki. Türk Dil Kurumu kendi yazım kılavuzunda açıkladığı “büyük harflerin kullanımı” kurallarına bağlı kalmalı değil mi?
 

unabomber

Öğrenci
Katılım
3 Mayıs 2008
Mesajlar
8
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0

Gelelim asıl konumuza. Haluk Akalın, Atatürk’ün “Geometri” kitabının yeni basımı vesilesiyle, kapsamlı bir yazı yazmış. Başlardaki sorunlu kısımlardan sonra hoş ve yararlı bir yazı bu. Atatürk hakkında, Atatürk’ün Türkçeye katkıları konusunda pek çok ilginç bilgi var. Ancak yazan kişi bir dil profesörü, üstelik Türk Dil Kurumunun Başkanı; dergi de Türk Dil Kurumu’nun yayın organı olduğu için doğal olarak ben o “sorunlu” kısımları konu edeceğim. Akalın yazıda öyle dil yanlışları yapıyor ki insan “bu kadar cehalet ancak tahsil ile mümkündür” diyor ister istemez.

Daha ilk cümlesi şöyle:

“Hazırlığı geçen yıl başlayan ancak bu yılın ilk günlerinde baskısı tamamlanan Geometri, özel bir tasarımla Türk Dil Kurumu tarafından yeniden yayımlandı.”

Bu cümledeki iki eylemsi (başlayan, tamamlanan) çatıları yönünden farklı, biri edilgen biri etken çatılı. Oysa bu işe “başlayan” ve bu işi “tamamlayan” aynı özne olmalı değil mi? Her ne kadar görünüşte bir anlatım bozukluğu var gibi görünmüyorsa da kanımca cümle şöyle kurulmalıdır:

“Hazırlığına geçen yıl başlanan ancak baskısı bu yılın ilk günlerinde tamamlanabilen Geometri, özel bir tasarımla Türk Dil Kurumu tarafından yeniden yayımlandı.”

Hatta “baskı”nın yayımlanması garabetini ortadan kaldırmak için “bu yılın ilk günlerinde son şekli verilebilen” ifadesi tercih edilmeli. Yani en doğru biçimi:

“Hazırlığına geçen yıl başlanan ancak bu yılın ilk günlerinde son şekli verilebilen Geometri, özel bir tasarımla Türk Dil Kurumu tarafından yeniden yayımlandı.”

Yazının hemen başlarında şöyle bir cümle var:

“Yıllardır eski baskının tıpkıbasım yoluyla çoğaltılan ve Türk dili tarihinde çok önemli yeri bulunan Geometri 1937 yılındaki ilk baskısının üzerinden tam yetmiş yıl sonra yapılması bu özel baskıyı daha da değerli duruma getirmektedir.”

Anlayan beri gelsin!.. Anlayabildiğim kadarıyla cümlenin ilk bölümü “Yıllardır ilk baskısının tıpkıbasımının yapılması yolu ile çoğaltılan” biçiminde olacak; ama asıl affedilmez yanlış şu:
“Yıllardır eski baskının tıpkıbasım yoluyla çoğaltılan ve Türk dili tarihinde çok önemli yeri bulunan Geometri...” ifadesi geliş itibariyle cümlenin öznesi gibi duruyor. Doğru bir cümlede cümlenin öznesi olurdu. Fakat yazar bu bölümü bırakıp cümleyi tuhaf bir biçimde bitiriyor. Bunun nedeni “Geometri” sözcüğünün kurması gereken tamlamanın kurulmamış olması. “-in” tamlayan ekini getirirsek düzelecek sanırım, yapalım:

“Yıllardır ilk baskısının tıpkıbasımının yapılması yolu ile çoğaltılan ve Türk dili tarihinde çok önemli yeri bulunan ‘Geometri’nin 1937 yılındaki ilk baskısının üzerinden tam yetmiş yıl sonra yapılmış olması bu özel baskıyı daha da değerli duruma getirmektedir.” (abç)

Kuşkusuz bu denli karmaşık olmak zorunda değil, cümlenin yapısını değiştirmeden bu biçimde doğru hale geldiğini düşünüyorum; ama daha sade ve daha az karmaşık hali de kurulabilir:

“ ’Geometri’ yıllardır ilk baskısının tıpkıbasımının yapılması yolu ile çoğaltılıyordu. İlk baskısının üzerinden 70 yıl geçtikten sonra yapılmış olan bu özel baskı, dilimizin tarihinde çok önemli bir yeri olan kitabı günümüze taşıdığı için çok değerli.”

Yazıya baktıkça “Bu bir şaka olmalı.” diyorum, şaka değilse eğer kesinlikle “skandal!..”

Verdiğim ve vereceğim örnekler, yanlış mı doğru mu oldukları yoruma bağlı kullanımlar değil, konunun ilgilileri hemen anlayacaklardır bunu. Seçtiğim örneklerin “baskı hatası” gibi bahanelerle açıklanamayacağı da aşikârdır.
 

unabomber

Öğrenci
Katılım
3 Mayıs 2008
Mesajlar
8
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Yazının ilk sayfasından başka bir cümle:

“Atatürk’ün isteği doğrultusunda 12 Temmuz 1932 günü kurulan Türk Dil Kurumu, kuruluşunun ve Dil Bayramı’nın yetmiş beşinci yıl dönümünü çeşitli etkinliklerle kutlamakta, bir yandan Türk dili ile ilgili yeni çalışmaları, araştırmaları yayımlarken bir yandan da tarihsel önemi bulunan eserleri yeniden yayımlayarak meraklılarına sunmuştur.” (abç)

İddiam şudur: Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, bu yazıyı ‘kendi’ dergisi dışında bir dergide yayımlatamazdı. Dili bilen bir dergi editörü bu yazının daha ilk sayfasını okuyunca fırlatıp atardı.

Yukarıda alıntıladığım cümleye bakarsanız, iki yüklem olduğunu
( kutlamakta – sunmuştur ) görürsünüz. Elbette bu yüklemlerin birbiriyle uyumsuz olduklarını da fark edersiniz. Doğrusu şu biçimde olmalıydı:


“Atatürk’ün isteği doğrultusunda 12 Temmuz 1932 günü kurulan Türk Dil Kurumu, kuruluşunun ve Dil Bayramı’nın yetmiş beşinci yıl dönümünü çeşitli etkinliklerle kutlamakta, bir yandan Türk dili ile ilgili yeni çalışmaları, araştırmaları yayımlarken bir yandan da tarihsel önemi bulunan eserleri yeniden yayımlayarak meraklılarına sunmaktadır.”

Yazıdan başka bir cümle:

“Türkçenin bilim dili olarak gelişmesi zenginleşmesi ve özleşmesi düşüncesinde olan Atatürk, yeni türettiği Türkçe terimlerle yazdığı bu kitabın ‘kılavuz’ olduğu iç kapakta belirtilmektedir.”

Bu cümlede de çatı uyuşmazlığından, tamlayan eki eksikliğinden ve noktalamadan kaynaklanan anlatım bozukluğu var. “Atatürk” sözcüğünden sonra virgül kullanılmış olması onu özne yapıyor. Oysa daha sonra anlıyoruz ki “birileri tarafından” yapılmış bir “belirtme” var. Yani Atatürk özne falan değil. Özne “Atatürk” olsa cümle başka türlü bitecek zaten. Bu bilgiden yola çıkarak doğrusunu yazalım.


“Türkçenin bilim dili olarak gelişmesi zenginleşmesi ve özleşmesi düşüncesinde olan Atatürk'[size=10pt]ün[/size] yeni türettiği Türkçe terimlerle yazdığı bu kitabın ‘kılavuz’ olduğu iç kapakta belirtilmektedir.”

Yazarımızın tamlayan eklerini unutma konusunda özel bir istidadı var.

Yazıdan bir de noktalama yanlışı örneği verelim:

Atatürk, Milli Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin “temelinin kültür” olduğunu, Cumhuriyet’in “yüksek Türk kültürü” temelinde yükseleceğini vurgulamıştır.

“Temelinin kültür” kuruluşuna sahip herhangi bir söz tırnak içine alınabilir mi Allah aşkına!..
 

unabomber

Öğrenci
Katılım
3 Mayıs 2008
Mesajlar
8
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Yine anlatım bozukluğu içeren ilginç bir örnek vereyim:

“Ülkenin aydınları, yazarları, şairleri, bilim adamları ve Türkçe sevdalısı her yaştan insanlar, hatta köylüler Türkçe’yi ve Türkçenin geleceğini konuşmak, tartışmak üzere ilk kez böylesine geniş katılımlı bir toplantıda bir araya gelmişlerdir.”

İlk olarak “hatta köylüler” vurgusundaki sakatlığa değineyim. “İnsanlar” dedikten sonra “hatta köylüler” derseniz bu ne anlama gelir? İnsan bile sayılamayacak olan “köylüler bile” gibi bir anlam taşımaz mı? Gerçekten de öyle görülüyorsa başka!.. “İnsan” yerine köylü sıfatının muadili olabilecek “öğretmen, okur” falan tercih edilmeliydi. Bu söylediklerim yorum belki; ama “her yaştan insanlar” gibi bir ifadenin Türkçede olamayacağı bir yorum değildir. “Her” sıfatı, kendisi birden çok olmayı ifade ettiği için, daha sonra gelen çoğul eklerini kabul etmez. “her yaştan insan” denmeliydi. Yani doğrusu;

“Ülkenin aydınları, yazarları, şairleri, bilim adamları, Türkçe sevdalısı her yaştan öğretmen, öğrenci, mühendis, doktor hatta köylü Türkçe’yi ve Türkçenin geleceğini konuşmak, tartışmak üzere ilk kez böylesine geniş katılımlı bir toplantıda bir araya gelmişti.” (abç)

Son bir örnek daha vermek istiyorum: Yazının 3. sayfasında “dokuz günlük oturumlar” diye bir ifade geçiyor.

“Başta Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey yöneticileri dokuz günlük oturumları başından sonuna kadar izlemişlerdir.” (abç)

Cümlede “dokuz günlük oturumlar” ifadesi şu anlama geliyor. Her biri 9 gün süren birden çok oturum yapılmış. Oysa öyle denmek istenmiyor. Doğrusu şu biçimde kurulabilirdi:

“Başta Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey yöneticileri dokuz gün süren oturumları başından sonuna kadar izlemişlerdir.”


Belki incelense başka örneklerde bulunabilir. Bu yazı aslında iki nedenle yazıldı. Birincisi dilimizi doğru kullanma bilincine katkı sağlamak. Umarım yapabilmiştir böyle bir katkıyı. İkincisi, devletin önemli makamlarının ”liyakat” esasına göre doldurulması gerektiğine duyduğum inançtan. Devlet, bu ölçülere uygun olmayan şekilde makam dağıtırsa her alanda giderilmesi imkânsız sorunlarla karşılaşıyoruz. Trafiğinden medyasına, ekonomisinden sporuna kadar pek çok alanda karşılaştığımız sorunların altında o alanlardaki yetkililerin gereken yeterliliğe sahip olmamalarının yattığına inananlardanım. Görünen o ki TDK’de de bir “arpalık” oluşmuş. Kişiler bir kurumun içinde kurumlaşırlarsa yenileşmenin, ilerlemenin önü tıkanmakta, herkes bulunduğu yerin küçüklüğüne, büyüklüğüne göre hanedanlıklar, hırçın krallıklar kurmaktadır. Trafik kurallarına uymayan trafik polisleri, kişilerin haklarına saygı göstermeyen adalet bakanları, dili bilmeyen dil profesörleri oldukça çağdaş, gelişmiş toplum olmakla ilgili sözlerin inandırıcı olamayacağı açıktır.
Bana göre, bir jeoloji profesörünün çürük binaya sağlam raporu vermesi ve pek çok kişinin ölümüne neden olması ya da bir çevre mühendisinin zehir saçan bir fabrikaya “çevresel koşullara uygundur” ruhsatını vermesi ve Türk Dil Kurumunu böyle profesörlerin yönetmesi arasında bir fark yoktur.


Mehmet İşten

http://turkoloji.cu.edu.tr/YENI TUR...in_geometrinin_yeniden_yayimi_dolayisiyla.pdf
 

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Eğer gerçekten Mehmet İşten iseniz size ayrıca hoşgeldiniz demek istiyorum hocam gazetede çıkan haberde öğretmen olduğunuz yazıyordu sizingibi dikkatli ve işinde titiz bir hocamızı forumumuzda yazması bizleri sevindirdi ne kadar yazım hatları yapsamda bunu bizlere gösterenlerin varlığını hissetmek sevindirici
 

unabomber

Öğrenci
Katılım
3 Mayıs 2008
Mesajlar
8
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
teşekkür ederim..hoş buldum...(tugba mı demeliyim)Dil komiserliği yapmayı sevmem. Medyadaki, internetteki yanlış kullanımlarla uğraşmaya kalksak zaten başka bir şey yapacak zamanımız kalmazdı. Fakat bu defa TDK Başkanı söz konusuydu.
Aynı zamanda dil profesörü olan bir adamın dili bu derece yanlış kullanmasına tepkisiz kalamazdım.
Konuşma dili ile yazı dili oldukça farklıdır. Konuşma dilinde "yanlış" addemeyeceğimiz kimi kullanımlar yazı dilinde "yanlış" olarak görülür. İnternette ise durum biraz daha garip. Yazıyoruz orada, ama konuşma dilini kullanıyoruz. Bu nedenle internetteki yanlış kullanımlara da hoşgörüyle yaklaşıyoruz. Ama endişem odur ki bir gün dilimiz bir ucubeye dönecek.
 

technonur

Asistan
Katılım
8 Ekim 2006
Mesajlar
177
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
burada insanlar demiyor dikkatli okuyun türkçe sevdalısı her yaştan insanlar diyor

“Başta Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey yöneticileri dokuz günlük oturumları başından sonuna kadar izlemişlerdir.” (abç)

Cümlede “dokuz günlük oturumlar” ifadesi şu anlama geliyor. Her biri 9 gün süren birden çok oturum yapılmış. Oysa öyle denmek istenmiyor. Doğrusu şu biçimde kurulabilirdi:

“Başta Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey yöneticileri dokuz gün süren oturumları başından sonuna kadar izlemişlerdir.”
oturumları denilince yine aynı hesaba çıkıyor oturumları dendiği için 1den fazla oturum anlaşılıyor bana göre doğrusu budur :“Başta Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin üst düzey yöneticileri dokuz gün süren oturumu başından sonuna kadar izlemişlerdir.”
 

unabomber

Öğrenci
Katılım
3 Mayıs 2008
Mesajlar
8
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
technonur, ilginizden dolayı teşekkür ederim. yazıdaki diğer yanlış kullanımlara itiraz etmediğinize göre onlarda hemfikiriz diye anlıyorum bunu. Zaten yanlışların pek çoğu sana göresi bana göresi olmayan yanlış kullanımlardır.
"dikkatli okuyun" ifadesini pek şık bulmamakla beraber cevap vereceğim size.
öncelkle;

Ülkenin aydınları, yazarları, şairleri, bilim adamları ve Türkçe sevdalısı her yaştan insanlar, hatta köylüler Türkçe’yi ve Türkçenin geleceğini konuşmak, tartışmak üzere ilk kez böylesine geniş katılımlı bir toplantıda bir araya gelmişlerdir.”

cümlesindeki "her yaştan insanlar" tamlamasında çoğul eki yanlış kullanılmıştır ve bunu biz 6 ila 12. sınıf arası her öğrenciye öğretiyoruz. Yani bir ortaokul öğrencisinin düşmemesi gereken bir hataya TDK Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın (biri daha üst bölümde olmak üzere) iki kez düşmüştür.
Anlamsal boyuta gelince "insanlar hatta köylüler " neresinden bakarsanız bakın yanlıştır. Çünkü " Türkçe sevdalısı her yaştan insan" diyorsanız artık herkesi kapsayan bir genellemeye varmışsınız demektir, dolayısıyla "köylüler" bu " Türkçe sevdalısı her yaştan insan" içindedir artık. Her yaştan insan" dedikten sonra bir düşünelim "hatta"diyebilmeniz için ne gereklidir? Bana göre yaşla ilgili bir "beklenmezlik düşünülebilir. Başka bir içerikte söz gelimi "her yaştan insan, hatta 70-80 yaşında ihtiyarlar" gibi bir ifade düşünülebilir. Burada "yaş" yerine "kesim" düşünülebilir örneğin. Nitekim benim düzeltmem ona yöneliktir.
Önerdiğim düzeltme dışında, bu nedenle şöyle bir öneri de getirilebilir doğru cümle için;
"Her kesimden Türkçe sevdalısı insan, hatta köylüler" de doğru olur gibi geliyor bana.

Beyefendinin ne demek istediğini ben elbette anlıyorum. Ama sorun benim anlamam ya da bir başkasının anlaması değil.

"oturumlar" konusundaki düzeltmenizde haklı olabilirsiniz belki. Ama ben "oturum" deyince (meclis kayıtlarını da bu açıdan incelemek lazım) toplantının açılışını ve sonra dağılmasını içeren süreci anlıyorum. Dolayısıyla 9 gün boyunca sabah bir araya gelinmiş ve akşamları dağılınmışsa -ki öyledir muhtemelen- "9 gün süren oturumlar" doğru görünüyor. Terim olarak yanlış biliyor ya da düşünüyor olabilirim. Ama yine de ilginiz ve uyarılarınız için teşekkürler.
 

tonce

Profesör
Emektar
Katılım
7 Nisan 2007
Mesajlar
2,796
Reaksiyon puanı
14
Puanları
218
Okuda baban gibi, eşek olma.
Okuda, baban gibi eşek olma.

arasında çok fark var. Bu yazıda o hesaba dönmüş bence ve saptırılıyor.

 

unabomber

Öğrenci
Katılım
3 Mayıs 2008
Mesajlar
8
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
anlayamadığımız şeyleri anlaşılmaz sanmak çok yaygın. en azından susabiliriz.
 
Üst