Meryemoğlu İsa Mesih[as]ruhullah efendimiz.

Bu konuyu okuyanlar

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
besmele.png


Ruhullah [as]Efendimizle ilgili imklanlarımızı bu konu başlığında değerlendireceğiz inşaALLAH.Sizlerinde yardımlarıyla bu konu başlığını Meryemoğlu İsa-Mesih[as]efendimize layık bir konuma getirelim.

Hz.. İsa (a.s) Yeryüzüne İnecek



Hz.. İsa (a.s)'m meselesi bundan sonra da bitmiş kapanmış değildir. Risalet görevini tamamlamak ve davetini insanlara tebliğ etmek için yeryüzüne tekrar inecektir.[80] Şu anda Hz.. İsa (a.s), semada dilidir. Yüce ALLAH, onu, ruhu ve bedeni ile birlikte kendisine kaldırmıştır. Kur'an, onun, ALLAH katma kaldırılışını haber vermiştir.[81]

Bundan dolayı bizde, Kur'an'rn buna dair verdiği habere ve Resulullah (s.a.v.)'inde buna dair anlattığına inanırız. Zira Resulullah (s.a.v.), Hz.. İsa (a.s).'m yeryüzüne ineceğine dair şöyle buyurmuştur:

"Meryem oğlu İsa, muhakkak 'ileri bir zamanda' sizin içinize adaletli bir hakim olarak inecektir. (İndiğinde Hıristiyanlarca kutsal olan) haçı kıracak, domuzu Öldürecek ve cizye vergisini kaldıracak."[82]

Yeryüzüne indiğinde "Kur'an'm Şeriatı" ile hükmedecektir. Bundan dolayı da hiçbir kimseden İslam dininden başka bir dini kabul etmeyecektir. Rabbimin salâtı ve selamı; onun, bizim peygamberimiz Hz.. Muhammed (s.a.v.)'in, diğer nebile*rin ve resullerin üzerine olsun. [83]






[80] Kur'ân-ı Kerîm,Hz.. İsa (a.s)'uı öldürüldüğü ve çarmıha gerüdiği tezini reddd-mektedir. O, öldürülmemiş, ve çarmıha gerilmemİştir. ALLAH, onu, kendi katna yüceltmiş ve yükseltmiştir. (Nisa: 4/157-158) Hz.. İsa'ya ait bu yüceltme ve yüc-seltme işinin; beden ile mi, yoksa ruh ile mi; beden ve ruh diri olarak mı, yoksa beden ölü yalnız ruh olarak mı gerçekleştiği hususu kapalıdır. Bu konu, asırlar boyu Kur'an yorumcularını meşgul etmiştir. Bu konuyu aydınlığa kavuşturmaya çalîşan Tarihçi, ve Müfessirler belli ölçüde Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarından ve onların sözlü geleneğinden etkilenmişi erdir. Yine Hz.. İsa'nın, nüzulü ve kıyametten önce dönüşü konusu da tartışılmaktadır. Hadislerde yer alan Hz.. İsa'nın dönüşü konusu, müfessirleri, ayetlerde geçen kelimeleri (Al-i İmrân: 3/55; Nisa: 4/156-159; Maide: 5/117).yoruma zorlamış ve"ahad" olsalar da onları değerlendirmeye alma*lardır. Yalnız bu hadislerin, akideyi ilgilendirmediğine dikkat edilmesi geıeken bir Konudur. Ayrıca tarih boyunca ümmetin büyük bir bölümü, Mesih düşthcesini; uyuşukluk, pısırıklık, ve tembelliğe bir kalkan olarak kullanılışlardır. Bu konuda geniş bilgi İçin şu eserlere bakılabiliroç. Dr. Abdıilah Aydemir, a.g.e, s. 254; Mahmut Şeltut, İsa'nın Refi, Ank. Üniv. İlahiyat Fak. Dergisi, XXIII, 319-324, ğ«k- 1978 (tere. E. Ruhi Ftğlah); E. R. Fığlalı, Kadtyanilik, İzm. 1986. s. 5-15 (ç).

[81] Bk.z:Âl-i İmrân: 3/55 (ç).

[82] Buhârî, Enbiyâ 51 (118); Müslim, İman (155); Ebu Davûd, Melâhim (4324). Hadisin tamamı için b.k.z: İbnü'1-Esîr, Camiu' 1-Usûl, 10/327. (Bu hadiste; Haçın kırılması, Hıristiyanlığın iptaline delildir. Domuzun öldürülmesi ve cizyenin kali-nlması ise, artık İslam'dan başka bütün din sahiplerine tanınan müsamahaların son bulacağını ifade eder. Esasen Hz.. İsa (a. s)'m ad aletli bir hakim olarak tekrar dünyaya inmesi meselesi de o büyük peygambere yapılan iftiralannve o yolda meydana getirilen hurafelerin kökü kazınıp 'İslam'ın her yere hakim olması' ve 'bütün haü-katlerin tamamen anlaşılması' manasıyla da tevili mümkündür. Bu konuyla üg<n olarak b.k.z: M. Sofuoğlu, Sahîh-i Buhârî ve Tercümesi 7/3263; A. Davutoğlu, Müslim tercümesi ve şerhi, 1/203-104 (ç).

[83] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 495-496.


Hz.. İsa (a.s)'ın Mucizeleri:

Hz.. İsa (a.s)'ın mucizeleri pek çoktur. Bunlardan bazılarını, Kur'ân-ı Kerîm haber vermiştir. Bu mucizeler diğer peygamberlerin mucizeleri gibi (Hıristiyanların iddia ettikleri üzere) Hz.. İsa (a.s)'m ilah oluşuna değil de peygamberliğinin doğruluğuna delâlet etmektedir.

Hz.. İsa (a.s)'ın mucizelerinden bazıları şunlardır: "Hastaları iyileştirme", "körleri iyi etme", "ölüleri diriltme", "gaybtan haber verme", "beşikteyken konuşma." Hz.. İsa (as)'ın bunlardan başka daha birçok mucizeleri vardır.

Nitekim Yüce ALLAH, Hz.. İsa (a.s)m bu mucizelerinden bazılarını şöyle anlatmaktadır:

''Hani ALLAH (peygamberleri toplayacağı günde): 'Ey Meryem oğlu İsa! Senin ve annenin üzerindeki nimetimi[78] hatırla. Hani seni, (kavmine karşı bir hüccetinin sabit olması i-çin) Ruhu'l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikte iken (mucize olmak üzere) ve yetişkin iken de (insanlara ALLAH'ın davetini tebliğ etmek için) insanlarla konuşuyordun. Hani sana kitabı, hihneti, Tevrat'ı ve İncil'i Öğretmiştim. Hani sen, Benim iznimle çamurdan kuşa benzer bir şey yapıyordun da (o yaptığın şeklin) içine üflüyordun ve Benim iznimle kuş oluyordu. Sen, anadan doğma körü, abraşı, Benim iznimle iyi ediyordum. Hani Ölüleri Benim iznimle (kabirden canlı olarak) diriltiyordun. Hani îsrailoğullarım (seni Öldürmek istediklerinde Yahudileri) senden çekmiştim. Kendilerine apaçık "mucizeler" getirdiğin zaman içlerinden küfredenler: 'Bu, apaçık bir sihirden başkası değildir' demişlerdi.[79]





[78] Burada nimet ile kastedilen; Yüce ALLAH'ın. Hz.. Meryem'i tertemiz klnıası ve onu bütün dünya kadınları arasından seçip üstün duruma getirmesidir, (ç).

[79] Maide: 5/110.

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 494-495.


Hıristiyanların, Hz.. îsa (a.s) Hakkındaki İnançları:

İnsanlardan hiçbiri, Hıristiyanların, Hz.. İsa (a.s) meselesi hakkında ihtilaf ettikleri kadar peygamberlerden hiçbirinin meselesi hakkında ihtilaf etmemişlerdir. Yine Hz.. İsa (a.s)'m peygamberliği etrafında yapılan münakaşalar kadar diğer peygamberlerden hiçbirinin peygamberliği etrafında münakaşalar meydana gelmemiştir.

Ne gariptir ki; Yahudiler ve Hıristiyanlar, Hz.. îsa (a.s) meselesi hakkında münakaşaya dalıp hiçbiri hakkı bulamamış ve ifrat ile tefrite düşmüşlerdir. Çünkü Yahudilere göre; Hz.. İsa (a.s), "zina çocuğu" dur. Zira normalde her çocuğun bir babasının olması gerekmektedir. Halbuki Hz.. İsa'nın bir babası yoktur. Buna göre İsa'nın bir babası olmadığına göre, onun, "zina çocuğu olması lazımdır" şeklinde iddiada bulunmuşlardır. Hıristiyanlara göre ise; Hz.. İsa (a.s), "ALLAH'ın ©ğlu"dur. Çünkü Hz.. İsa (a.s), ALLAH'ın ruhundan yaratılmıştır. ALLAH'ın ruhu ise, kendisinden bir parçadır. Buna göre Hz.. İsa (a.s)'m "ALLAH'ın oğlu olması gerekir" şeklinde iddiada bulunmuşlardır.

Aslında her iki grupta, Hz.. İsa (a.s) meselesi hakkında aşırıya kaçmışlardır. Zira bir kısmı; Hz.. İsa (a.s)'m, "ALLAH'ın oğlu" olduğunu söylüyor. Diğer kısmı ise; Hz.. İsa (a.s)'ın, "zina çocuğu" olduğunu söylüyor. Doğru olan ise Kur'ân-ı Ke-nm'in bildirdiği olup o da şudur:

Hz.. İsa (a.s), Yüce ALLAH'ın peygamberlerinden bir peygamberdir. Yüce ALLAH, onu, doğru yolu göstermekle ve apaçık mücizelerle İsrail oğullarına Peygamber olarak göndermiştir. Annesi Hz.. Meryem ise; iffetli, dosdoğru, tertemiz, gönlünü ALLAH'a bağlayan, ırzını koruyup herhangi bir erkekle yakınlığı olmayan ve samimiyetle ALLAH'a kulluk eden bir kadındır.

Nitekim Yüce ALLAH, Hıristiyanların ve Yahudilerin bu görüşlerinin aksine Hz.. İsa (a.s) ile annesi Hz.. Meryem hakkında şu şahane ifadeleri kullanmıştır:

"Meryem oğlu İsa, bir peygamberden başka bir şey değildir. Ondan öncede nice peygamberler gelip geçmiştir. Annesi (Meryem) de, dosdoğru (bir kadın) dır. İkisi de (diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi. (Buna göre yaşamak için yemeğe muhtaç olan bir insan nasıl ilah veya ALLAH 'in oğlu olabilir?) Bir de, Bizim, ayetleri onlara nasıl açıkladığımıza bir bak! Sonrada onların, (söylediklerinin batıl olduğunu açıkça kanıtlayan belgeleri açıkladığımızda) nasıl yüz çevirdiklerine bir bak!"[72]

Bu ayeti kerime; Hıristiyanların, Hz.. İsa (a.s)'m, "ALLAH'ın oğlu" ve Yahudilerin ise, Hz.. İsa (a.s)'ın, "Zina çocuğu" olduğu şeklindeki iddialarını, "Hz.. İsa (a.s)'m sadece bir Peygamber ve annesi Hz.. Meryem'inde dosdoğru bir kadın olduğu" biçiminde reddetmektedir. Ayrıca ayeti kerimedeki şu yüce edebe bakınız ki, Hz.. Meryem ve oğlu Hz.. İsa (a.s)'ın normal birer insan gibi yemek yedikleri şöyle ifade edilmektedir: "İ-kisi de yemek yerlerdi" Ayeti kerime bu ifadeyle, Hz.. İsa (a.s)'m normal bir şekilde diğer insanlar gibi yemek yemeğe ve bir şeyler içmeye ihtiyacının olduğuna işaret ediyor. Yüce ALLAH'ın ise hiçbir şeye muhtaç olmadığını güzel bir şekilde anlatmış oluyor. Zira yemek yiyen kimsenin, fazlasını çıkarmaya ve dolayısıyla büyük abdestini yapmaya ve tuvalete gitmeye ihtiyacı vardır. Buna göre mahlukat üzerinde tasarruf sahibi olan bir ilahın veya oğlu olacak kimsenin, böyle bir ihtiyacının olması ona nasıl layık olur?!

Kur'ân-ı Kerîm, Hıristiyanların "inanç" bakımından 3 fırkaya ayrıldıklarım detaylı bir şekilde açıklamıştır. Şöyle ki:

1. Bir firka; Hz.. İsa (a.s)'m, ALLAH'ın ruhundan yaratılması itibariyle onun bizzat "ALLAH'ın oğlu" olduğuna inanmaktadırlar.

2. Bir fırkada; Hz.. İsa (a.s)'ın, bizzat kendisinin "ALLAH" olduğuna inanmaktadırlar. Bunlara göre ALLAH, Hz.. İsa (a.s)'ın şekline girerek insanları, işlemiş oldukları günahlardan kurtarmak için tekrar yeryüzüne inecektir.

3. Bir fırka ise; Teslis akidesine (Ekânim-i Selâse'ye) yani Üç esastan oluşan "bir"e inanmaktadırlar, Bu üç esas ise şunlardır: "Baba" (haşa ALLAH) "oğul" (İsa) ve Ruhu'l-Kudüs. Bunlara göre bu üç esas, bir tek ilahtır. Bir olan da, üç ilahtır.

Üstad en-Neccâr, "Kasasu'l-Enbiyâ" adlı kitabında konuyla ilgili olarak şöyle der:

"Hıristiyanlar; baba, oğul ve Ruhu'l-Kudüs diye üç esastan oluşmuş bir "ALLAH" inancını meydana getirmişlerdir. Bunlara göre bu üç esas, bir ilahtır. Buna göre ALLAH, -onların gö-rüşlerindeki farklılığa göre- baba veya oğuldur. Bu babada, Hz.. Meryem'e hulul etmiş ve daha sonrada (Hz.. Meryem'in rahminde bir müddet kaldıktan sonra) insan şekline gelip Hz.. İsa (a.s) olarak doğmuştur.

Aslında Hz.. İsa (a.s), bu inancı onlara ne söylemiş ve ne de öğretmiştir. Fakat Hıristiyanlar, dinlerini putperestler arasında yaymaya başladıklarında putperestler ilahlarının birtakım şekillere girerek çarmıha gerildiği ve kendilerini insanlığı kurtarmak için feda ettikleri şeklinde bazı temel esaslara inanıyorlardı. İşte bu putperestler, beraberlerinde getirdikleri bu inançları da Hıristiyanlığa getirerek bu inançlar doğrultusunda oluşturdukları din ile bu yeni dinin arasını uzlaştırmak istediler. Daha sonrada Hz.. İsa (a.s)'ı ilah edinip:

- 'Baba; Ruhu'l-Kudüs'ü şekillendirip birleşmiş, Hz.. Meryem'in rahminde ceset bulmuş ve insanlardan bir ilah olarak ortaya çıkmıştı. Böylece ALLAH, oğul esasına göre indirgemiştır."[73]

İnsan ister istemez; "Hz.. İsa (a.s), diğer insanlar gibi bir kadının rahminden çıktığı ve doğduğu halde nasıl ilah olabilir? Veya yiyen, içen, uyuyan, yorulan, üzülen ve hamama gitmeye ihtiyacı olan bir kimse nasıl ilah olabilir?" diye sorular sorabiliyor. Halbuki tek ilah olan ALLAH, Hıristiyanların söylediklerinin aksine kendisi hakkında şunları söylemektedir:

"ALLAH, (zalim kimselerin) söyledikleri şeylerden çok yüce ve münezzehtir."[74]

Kur'ân-ı Kerîm, Hıristiyanların bu batıl ve sapık görüşlerini reddetmiştir. Bunun yanı sıra onların, Hz.. İsa (a.s) meselesi hakkındaki yalan, iftira ve sapıklıklarım ortaya koyarak kütur-lerini ve inatçılıklarını şöyle anlatmıştır:

"Ey Ehli-i Kitap! Dininizde taşkınlık ettneyin. ALLAH hakkında ancak (O'na yakışan) gerçeği söyleyin. Meryem oğlu Mesih isa'da, (sizin söylediklerinizin aksine) ALLAH'ın bir peygamberi, ALLAH'ın Meryem'e (Cebrail vasıtasıyla) ulaştırdığı kelimesi ve (kaynağı) kendisinden olan bir ruhtur. Artık Al-lah'd ve peygamberlerine iman edin. (Kendi teslis inancınıza göre) ALLAH üçtür demeyin. Kendi yararınıza olarak bu (teslis inancı) ndan vazgeçin. (Sizin iddia ettiğinizin aksine) ALLAH, sadece bir tek ilahtır. Çocuk (sahibi) olmaktan münezzehtir. Göklerde olanlar ve yerde olanlar O'nundur. (Hiçbir kimseye muhtaç olmayan) ALLAH, vekil olarak yeter."[75]

Şanı Yüce ALLAH, Hıristiyanların bu sapık inancı hakkındaki küfürlerini doğrulayıcı mahiyette Maide Sûresinde şöyle buyurmaktadır:

"Meryem oğlu Mesih, (gerçekten) 'ALLAH'ın (bizzat) kendisidir' diyenler, andolsun ki kafir olmuşlardır. Halbuki Mesih, (onlara): 'Ey israil oğulları! Benim de Rabbim ve sizin de Rabbiniz olan ALLAH'a ibadet edin. Zira her kim (ALLAH'tan başkasına ibadet etmek suretiyle) ALLAH'a şirk koşarsa, muhakkak ALLAH ona (muvakkitlerin yurdu olan) cenneti haram. kılar. Onun varacağı yer, ateştir. Zalimlerin hiçbir yardımcıları yoktur. 'ALLAH (gerçekten) üçün üçüncüsüdür' diyenler de, andolsun ki kafir olmuşlardır. Halbuki (vahdaniyet sıfatına sahip) bir tek ilahtan başka (ikinci) bir ilah yoktur. (İsa hakkında) söylediklerinden vazgeçmezlerse, onlardan kafir olanlara açıklı bir azab dokunacaktır. Hâlâ ALLAH'a tevbe edip O'ndan mağfiret dilemezler mi? Halbuki ALLAH, bağışlayıcıdır ve merhamet sahibidir. Meryem oğlu İsa, bir peygamberden başka bir şey değildir. Ondan öncede nice peygamberler gelip geçmiştir. Annesi de, dosdoğru (bir kadın) dır. İkisi de (diğer insanlar gibi) yemek yerlerdi. (Buna göre yaşamak için yemeğe muhtaç olan bir insan, nasıl 'ilah' veya 'ALLAH 'in oğlu' olabilir?) Birde, Bizim ayetleri onlara nasıl açıkladığımıza bir bak! Sonrada onların, (söylediklerinin batıl olduğunu açıkça kanıtlayan belgeleri açıkladığımızda) nasıl yüz çevirdiklerine bir bak!"[76]

Yahudiler ve Hıristiyanlar, Hz.. İsa (a.s)'ın babasız olarak doğmasına hayret ediyorlar. Halbuki Hz.. Adem (a.s)'ın durumu, Hz.. İsa (a.s)'m durumuna göre daha hayret vericidir. Çünkü Hz.. Adem (a.s), hem babasız ve hem de annesiz olarak doğmuştur. Buna göre Hz.. Adem (a.s)'ı topraktan yaratıp sonrada ona "ol" demekle olu verdiren ALLAH, Hz.. İsa (a.s)'ı da babasız olarak yaratmıştır. Zira Şanı Yüce ALLAH, her şeyi yapmaya gücü yetendir. Çünkü o bir şey yapmak istediğinde yerde ve gökte bulunan hiçbir şey O'nu yapmaktan aciz bırakamaz. İşte bundan dolayı Kur'ân-ı Kerîm, Hz.. İsa (a.s)'m bu durumunu, Hz.. Adem (a.s)'m şu duruma benzetmiştir:

"Doğrusu ALLAH katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Çünkü ALLAH onu, topraktan yarattı. Sonrada ona 'ol' dedi. O da (anında insan) oluverdi."[77]





[72] Maide: 5/75.

[73] Abdulvehhab en-Neccâr, Kasasu'l-Enbiyâ, s. 454.

[74] îsrâ': 17/43.

[75] Nisa: 4/171.

[76] Maide: 5/72-75.

[77] Âl-i İmrân: 3/59.

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 489-494.
http://www.imanehli.com/forum/hzisaas-ruhullah-efendimizle-ilgili-konular-t3908.0.html
 

Action3

Asistan
Katılım
1 Kasım 2010
Mesajlar
246
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Güzel aciklanmis, emegine saygilar.

Hristiyanlarin sürülerce Incilleri mevcut, birisinin söyledigini öbürsü redediyor. Icerikleri tonlarca celiskilerle mevcut. Bunlari bildikleri ve coguda bu celiskileri itiraz etmedikleri halde neden böyle inad üzeri durduklarini gelde anla.
Konustugum cogu kisi, ilmi olanida olmiyanida celiskilerden az veya cok haberdarlar.
Tanriyi üce bölüp ve ücü birdir diye tavirlari üzerine konustum, esasinda hepsi bir deyip yine üc bölüme nasil ayrilir?
Sasirmislar ve insaatlarinin altinda topraklar kaymis gitmis, bina cürümüs ha bugün ha yarin üzerlerine yikalacak ama o binayi terketmiyorlar. Sanirim cogu papazlarin para kazanclari ve kuvvet politikasi sebebiyle etkilerini sürdürmek isteniyor.
Tek bir sözcügü eklemek istiyorum.
Bir Hristiyan ile cennet ve cehennem üzeri sohbetimde beni etkileyen bir ortak buldum o da suydu, bana son olarak sunu demisti.

"Esasinda cehennem en büyük azab degildir, en büyük azab yaradandan uzak kalmaktir" deyisin icin uyustu gitti ve dogru dedim.

Tek onun yaratan anlayisi ve benim yaratan anlayisinda büyük bir fark var,
112-İHLAS SURESI:
1 - De ki; O Allah bir tektir.
2 - Allah eksiksiz, sameddir (Bütün varlıklar O'na muhtaç, fakat O, hiç bir şeye muhtaç değildir
3 - Doğurmadı ve doğurulmadı
4 - O 'na bir denk de olmadı.
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Allah[cc]razı olsun.Gündem bölümünde Ruhullah[as]efendimizle ilgili bir konu açılmış ilmi olmayanda sallıyor aslında itikadi bir konu yani tereddüt dahi insanı islamdan çıkarabilir.Konu bu bölüme taşınsın diye ekledim taşınmazsa hergün üç beş sayfa o konuya ekleriz nasılsa malzeme bol
selam ve dua ile
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Yahudilerin, Hz. İsa (a.s)'a Karşı Hile Kurmaları
<B>Yahudilerin, Hz. İsa (a.s)'a Karşı Hile Kurmaları ve Öldürmeye Teşebbüs Etmeleri:

Yahudilerin ileri gelenleri ile din adamları bir araya gelip toplandılar ve Hz. İsa (a.s)'ın durumu hakkında birbirleriyle istişare ederek:

- 'Doğrusu bu adamın (kendi düşüncemiz doğrultusunda Hz. Mûsâ (a.s)'m getirmiş olduğu ilahi şeriatı tahrif ederek oluşturduğumuz) dinimizi yıkmasından ve insanları (bizim dinimizden kopartarak) kendisine bağlamasından korkuyoruz' dediler. Mabed hizmetçilerinin lideri, diğerlerine:

- 'Bir adamın ölmesi, halkın, onun izinden yürümesinden daha hayırlıdır' dedi. Bunun üzerine Hz. İsa (a.s)'m öldürülmesi fikrinde anlaştılar.

- Roma hükümdarı Kayser adına Yahudileri hükümdarlığı altında bulunduran Romalı Vali Pilatos ekBinti'ye giderek; 'Hz. İsa (a.s)'m, Yahudiler üzerine hükümdar olmayı istediği ve mevcut düzeni devirmek için çalıştığı" şeklinde iddialarda bulunarak valiyi Hz. İsa (a.s)'a karşı kışkırttılar. Üstelik valiye söyledikleri bu sözleri çok süslü bir şekilde süsleyerek söylediler. Sonunda vali, Hz. İsa (a.s)'ı çarmıha germek ve bu şekilde öldürmek suretiyle ondan kurtulmaya karar verdi. O zamanlar, bir kimsenin öldürülmesine karar verildiğinde onu bu şekilde öldürürlerdi.

Fakat Hz. İsa (a.s), kavminin kendisiyle ilgili hilesinin farkına vardı. Bunun üzerine valinin adamlarından gizlendi. Valinin adamlarından hiçbirisi, Hz. İsa (a.s)'i yakalayıp öldürülmek üzere valiye teslim etmek için yerini bulamadılar. Havarilerden birisi, valinin adamlarına:

- 'Mesih İsa, eşeğinin üzerinde, Kudüs'e girdi' diye ihbarda bulundu. Diğer Havariler ise Hz. İsa (a.s)'ı, temiz bir kalp ile karşıladılar. Hz. İsa (as), onlara:

- 'Sizden birisi, hem benimle birlikte yiyip-içiyor ve hem de beni (valinin adamlarına) teslim etmeyi istiyor' dedi. Daha sonrada onlara vasiyet etmeye başlayarak:

- 'İnsan oğlunun[48] babasına[49] döneceği vakit yaklaşmıştır. Ben, sizin benimle gelmeniz mümkün olmayan bir yere gidiyorum. Şu vasiyetimi çok iyi tutun: 'Sizinle birlikte bulunmak üzere Peygamber olarak gönderilecek 'Faraklit[50] diye birisi gelecek. 'Faraklit', size, hakkın ve doğruluğun Özünü getirdiğinde beni de size haber verecektir. Bunları, size, zamanı gelince hatır laya siniz diye söylüyorum. Yine ben size şunu da söylüyorum ki; ben Rabbime döneceğim. (Size uymanızı vasiyet ettiğim) o Peygamber gelecek ve sizi topluca doğru yola sevk edecek. Geçmişe ait haberler verip benden Övgüyle size bahsedecek. Artık kısa bir müddet sonra beni göremeyeceksiniz' dedi. Daha sonrada gözlerini semaya dikerek:

- 'Vakit geldi' dedi. (Sonrada Allah'a hitaben
smile.png
'Ben seni dünyada yücelttim. Bana emretmiş olduğun görevi de tamamladım' dedi.

Hz. İsa (a.s), Havarileri ile birlikte içerisinde kendisinin ve Havarilerin bir araya geldiği yere gittiler. Fakat Havarilerden Yehûza el-Esharyotî denilen hain bir adam vardı. Bu, Hz. İsa (a.s)'ın 'sizden biriniz, hem benimle birlikte yiyip-içiyor ve hem de beni (valinin adamlarına) teslim etmeyi istiyor' diye işaret ettiği Havarilerinden münafık olan birisi idi. Bu adam, Hz. İsa (a.s)'ın saklandığı yeri biliyordu. Hz. İsa (a.s)'ı yakalayıp öldürmek isteyen valinin adamlarını görünce 30 dirhem karşılığında onun saklandığı yeri onlara gösterdi. Hz. Isa (a.s)'m saklandığı yere girdikleri zaman, Allah, bu hain Yehûza el-Esharyotî'yi Hz. İsa (a.s)'m şekline çevirdi. Bunun üzerine valinin adamları, onu, Hz. İsa (a.s) zannettiklerinden dolayı onu yakaladılar ve çarmıha germek suretiyle onu Öldürdüler. Yüce Allah ise Hz. İsa (a.s)'ı kendi katma yükseltti.

Nitekim Yüce Allah bu olayı şöyle anlatmaktadır:

"Oysa onlar, İsa 'yi öldürmediler ve çarmıha geremediler. Fakat (İsa 'nın havarilerinden münafık olan hain birisi) onlara (İsa 'nın) benzer(i olarak) gösterildi. İsa ('nın ölüp-Ölmedigi hakkında) ihtilafa düşenler ondan yana şüphe içindedirler. Bu hususta, onların bilgileri yoktur. Onlar ancak (bu konuda) zanna dayanmaktadırlar. Onu gerçekten öldürememişlerdir. Bilakis Allah, onu, 'kendi katma'yükseltmiştir " (Nisa- 4/157-158)[51]

Yüce Allah, Hz. İsa (a.s)'ı kendi katına yükselttiğinde o 33 yaşındaydı. Buna göre Hz. İsa (a.s)'ın İsrail oğullarını davet ettiği müddet 3 sene idi. Çünkü Hz. İsa (a.s), 30 yaşındayken İsrail oğullarına Peygamber olarak gönderilmişti.[52] Allah'ın salât ve selâmı onun üzerine olsun. [53]

9f8lzt0yma6.gif


[48] Bununla kendini kastediyor, (ç).

[49] Bununla ise Allah'ı kastediyor. (Hıristiyanlıkta Allah'tan daha ziyade "baba" ' olarak bahsedilmektedir. Dört İncil'de çeşidi vesilelerle Hz. İsa (a.s)'ın 150 defa baba" kelimesini kullandığı belirtilrrekte, kelimenin Ahd-i Cedid'dc 300 kez geçı görülmektedir.) (ç).

[50] Faraklit, Hz. İsa (a.s)'m müjdelediği peygamberdir. Faraklit, Yüce Alah'm; Benden sonra ismi Ahmed olan bir peygamberin geleceğini müjd;leyen..."(Saif:") ayetinde geçen Ahmed kelimesinin Yunanca'daki karşılığıdır. Bu inüjdefeme, Peygamber efendimizin gönderileceğini kesinleştirmektedir. Hz. İsa (a.s)'ın 'insan oğlunun, babasına döneceği vakit yaklaşmıştır' sözü ise Hıristiyan&nn, Hz. İsa (a.s)'m "Allah'ın oğlu" olduğu iddiasna dayanmaktadır. Halbuki Allah, zalimlerin bu büyük iddialarından uzaktır.

[51] Benzeri bir ayet için b.k.z: Al-i İmrân: 3/54 (ç).

[52] İbn Kesîr, el- Bidaye, 2/95.

[53] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 472-475.
Hz. İsa (a.s)'ın Daveti:
Hz. İsa (a.s)'ın Daveti:

Hz. İsa (a.s), Allah'ın kendisine vahyettiği hak dine davet faaliyetini, Yahudi toplumu içerisinde yürüttü. Çünkü Yahudi toplumu, Yüce Allah'ın Hz. Mûsâ (a.s)'a indirdiği Rabbani şeriattan sapmışlar ve azmışlardı. Bu sebeple bu toplumun içerisinde aşırı sapmalar, hurafeler ve bidatler yerleşmişti. İsrail oğullarının üzerinden bu şekilde uzun zaman geçmişti. Bu zaman içerisinde; kalpleri katılaşmış, Allah'ın Hz. Mûsâ (a.s)'a gönderdiği ilahi şeriatı tahrif etmişler, Tevrat'ın nasslarmı o-yuncak haline getirmişler ve kendilerine gönderilen peygamberlerin gösterdiği doğru yoldan sapmışlardı.

Bunun üzerine onları; doğru yol olan Allah'ın dinine çevirmesi ve Allah'ın dini içerisine karıştırdıkları tahrifatı ve hurafeleri düzeltmesi için Yüce Allah, onlara, Hz. İsa (a.s)'ı Peygamber olarak gönderdi.

Hz. İsa (a.s), onlara; Allah'ın emirlerini tebliğ etmeye ve kendisine indirilen yeni dinin teşri kılınmış hükümlerini öğretmeye başladı. Bu hükümlerin bir kısmı; Hz. Mûsâ (a.s)'m şeriatında haram kılınan bazı şeyler, onların azgınlıkları ve sapıklıkları sebebiyle onlara bir ceza olarak helal kılınmış ve bazı helal olan şeylerde haram kılınmıştı. Fakat o sırada Yahudilerin, Hz. Mûsâ (a.s)'dan kalmış kendilerine ait cezai hükümleri vardı.

Nitekim Şanı Yüce Allah, Hz. İsa (a.s)'m diliyle bu durumu şöyle anlatmaktadır:

"Benden önce gelen Tevrat'ı (n hükümlerini) tasdik edici olarak (Mûsâ 'nın şeriatında
smile.png
'Size haram kılınan bazı şeyleri helal yapayım' diye (Peygamber olarak gönderildim). Size (söylediklerimin doğruluğuna delâlet eden) bir ayet (veya bir delil) getirdim. Artık (beni yalanlamak ve bana muhalefet etmek konusunda) Allah 'tan korkun. (Size yapmanızı söylediğim emirlerde) bana itaat edin. Şüphe yok ki, Allah benimde Rahbim ve sizinde Rabbinizdir. Öyleyse Allah'a ibadet edin. Dosdoğru yol işte budur. " (Âl-i İmrân: 3/50-51)

Yüce Allah, Hz. İsa (a.s)'m peygamberliğini tasdik etmek ve risaletini teyit etmek için onun elinde apaçık mucizeler meydana getirmiştir... Hz. İsa (a.s)'m göstermiş olduğu bu mucizeleri, inşallah "Mucizeleri" bahsinde açıklayacağız.

Hz. İsa (a.s), daveti sırasında Yahudilerin inatçılıkları ve kibirlenmeleri ile karşılaştı. Bunların yanı sıra alaylı tavırlar, küçük düşürücü sözler ve hareketler ile de karşılaştı. Özellikle de, hahamlarından ve din adamlarından tepki gördü.

Zalim ve günahkar kimselerin tahrif ettiği -kendisinden önce Hz. Mûsâ (a.s)'m getirdiği- Rabbani şeriatın esasları ve dini kavramlar etrafında onlarla zorlu ve yorucu bir mücadeleye girişti. İbadet etmek için Mabed'e çekilmiş zahitler, vaizler ve mabet hizmetçileriyle tartışıyor, onların hepsini keskin ve parlak delillerle susturuyor, onlara gerçek manada Allah'ı anlatıyor, dosdoğru olmayı emrediyor, yollarının ve gidişatlarının yanlışlığım açıklıyor, riyakarlıklarını ve bozukluklarını gözler önüne seriyordu. Nihayet onlar, köşeye sıkışmışlardı. Bunun üzerine ondan kurtulmaya karar verdiler. [47]


[47] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 470-472.
http://www.ebediyyen.biz/showthread.php/41726-Hz.-İsa-(a.s)-ın-Daveti
</B>
Hz. İsa (a.s)'ın Peygamberliğinin Başlaması:

Hz. İsa (a.s) 30 yaşma gelmişti. Hıristiyanların yanında, Yuhanna el-Ma'medân (Vaftizci Yuhanna) diye bilinen Hz. Yahya (a.s)'m yanına geldi. Hz. Yahya (a.s)'da, onu vaftiz etti.[45]
Vaftizden sonra Hz. İsa (a.s)'a, Ruhu'l-Kudüs (Cebrail)" geldi. Bundan sonra Hz. İsa (a.s), (Yahudiye) çölünde bulunan insanların arasında aç ve susuz olmak üzere 40 gün oruç tuttu. Vahiy yoluyla "İncil" diye bilinen Yüce Allah'ın kutsal kitabı Hz. İsa (a.s)'a nazil oldu. Bu andan itibaren Hz. İsa (a.s)'m risâleti başlamış oldu.

Kur'ân-ı Kerîm, Hz. İsa (a.s)'m peygamberliğinin ne zaman başladığına ve bunun nasıl nazil olduğuna dair bir bilgi vermiyor. Fakat İndilerin ifadelerine göre; Hz. İsa (a.s), 30 yaşma girdiği sıralarda peygamberliğinin başladığında ittifak edilmektedir. Tarihçilerin ve bazı tefsircilerinde ifadeleri bu yöndedir:

İslam alimler bu konuyla ilgili olarak şöyle derler:

"Peygamberlik çoğunlukla (peygamberlere) 40 yaşında gelir. Hz. İsa (a.s)'a gelince ise, o, 30 yaşındayken Peygamber olmuştur. Bu durum, sadece Hz. İsa (a.s)'a özgü bir özelliktir. Çünkü Hz. İsa (a.s), 40 yaşma ulaşmadan önce semaya kaldırılmıştır. Bundan dolayı Hz. İsa (a.s)'m peygamberliğine dair delil, Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Hani Meryem oğlu İsa: 'Ey İsrail oğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat 'ı doğrulayan ve benden sonrada ismi Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'ın size gönderdiği 'birpeygamberiyim' demişti." (Saff: 61/6) [46]

Hz. İsa (a.s)'ın, Yahudi Alimleriyle Olan Tartışması:

Hz. İsa (a.s) 7 yaşına ulaştığında, annesi ve Yûsuf en-Neccâr ile birlikte Mısır'dan (Filistin'deki) el-Halîl şehrine gelip "Nasıra" kasabasına yerleşti. Nasıra kasabasına binâen (veya Hz. İsa'ya yardım eden) anlamına gelen Nasıra kelime-sine nispetle Hıristiyanlara "Nasâra" denilmiştir.[42]

Çocukluğu, hikmetler ve nimetler içerisinde Allah'ın ve yakınlarının gözetiminde geçmiştir.

12 yaşma gelince, annesi Hz. Meryem ve Yûsuf en-Neccar ile birlikte -Tevrat'ta yazılı Rabbin emri gereği- Yüce Allah secde etmek için Kudüs'teki Beytü'l-Makdis'e gittiler. İbadetlerin ve duaların bitiminde İsa'yı kaybettiler. Hiçbir yerde bulamadılar. Akrabalarıyla birlikte eve dönmüştür zannederek geri geldiyseler de onu bulamadılar. Annesi Hz. Meryem, amcasının oğlu Yûsuf en-Neccâr ile birlikte akraba ve komşuların arasında aramalarına rağmen İsa'yı bulamadılar. Kayboluşunun 3'üncü gününde onu, Beytü'l-Makdis'te, Yahudi alimlerinin arasında onlarla "Namusu Ekber" konusunda tartışırken buldular. Orada bulunan kimseler, onun soru ve cevaplarına hayret edip:

- Okuma-yazmayı öğrenmemiş olan çocuk, bu kadar ilmi nereden aldı?' diyerek şaşkınlıklarını belirttiler. Annesi, onu görünce:

- Nedir senin bize yaptığın? Üç gündür seni arıyoruz' diyerek onu azarladı. Bunun üzerine annesine:

- Sen! Allah'a hizmetin, anne-babadan önce gelmesinin gerekli olduğunu bilmiyor musun?' diye cevap verdi. Daha sonra onlarla birlikte Nâsıra'ya döndü.[43]

Tarih, Hz. İsa (a.s)'m çocukluk hayatının bu kısmından i-tibaren Peygamber oluşunun başlangıcına kadar geçen bu fetret dönemi hakkında bir şeyler yazmıyor. Buna göre Hz. İsa (a.s)'m geçirmiş olduğu 17 senelik bu müddeti nerede ve nasıl geçirdiği bilinmiyor. [44]





[42] Zaten Kur'ân-ı Kerîmde ve sünnette, Hıristiyanlar için kullanılan kelime; "Nasara" kelimesidir, (ç).

[43] Hz. Isa (a.s)'ın hayatı ve daveti ile ilgili bu bilgi, Matta ve Barnaba ficîl'inden nmişti.

[44] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 468-469.

Herodes'un, Hz. İsa (a.s)'ı Öldürmeye Karar Vermesi:

Hz. İsa (a.s)'m doğduğu dönemde orada Kayser Auguste (Oğustos) adına hüküm süren Herodes diye adında zalim bir vali/hükümdar vardı.

"Herodes, bazı kahinlerden; yakında bütün Yahudilerin başına geçecek bir çocuğun doğacağını haber aldı. Bunun üzerine Beytü'1-Lahm'da doğacak bütün çocukların Öldürülmesini emretti."

Bu kıssa, sadece Matta ve Barnaba İndilerinde anlatılmıştır.

Yûsuf en-Neccâr'a, rüyasında, doğan çocuğu ve annesini, bu zorba vali/ hükümdarın kötülüğünden koruması için onları Mısır'a götürmesi emir olunmuştu. Uykudan uyanınca hemen çocuğu ve annesini alıp Mısır'a götürmüş ve orada, Herodes ölünceye kadar kalmışlardı. Herodes ölünce, Yûsuf en-Neccâr'a, rüyasında; tekrar çocuğu ve annesini alıp onlarla birlikte eskiden oturmakta oldukları şehre geri dönmeleri emir olunmuştu. Çünkü orada çocuğu öldürmek isteyen zalim Herodes ölmüştü. Bundan dolayı da Yûsuf en-Neccâr ikisini alıp eskiden oturdukları şehre geri götürmüştü."[41]


[41] Üstad Neccâr, KısasÜ'l-Enbiyâ, sh. 386.

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 467-468.

http://www.ebediyyen.biz/forumdisplay.php/13-Peygamberler-Tarihi


 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Bu konuda Kur'an ve hadisler bizim için yeterlidir.İslam dışı ehlisünnet dışı olanların inancı kendilerini ilgilendirir.Bu konu bu bölümün konusu değildir.
Kitab-ı mukaddes ten kasıt incil ise aslı israil müzesinde olduğu rivayet olunur diğerleri Ruhullah[as]efendimiz İMeryem oğlu İsa[as]dan 100 sene sonra derlenmiş binlercesinin arasından 4 tanesi seçilmiştir.
Ehli sünnet itikadı içlerinde Allah[cc]vahyi olanları kabul ettik diğerlerini reddettik yönündedir.Buda içlerinde vahy den bir harf dahi olsa kitaplara iman konusuna girerki iman ederiz.
Yeterince bilgilendirdik sanıyordum devam edelim

önce incil konusu
Hıristiyanlarca Kabul Edilen İnciller:


İncîl: Dört semavi kitaptan biridir. Yüce Allah, bu dört semavi kitabı peygamberlerine indirmiştir. Bu dört kitabında, Allah tarafından indirilmiş olduğuna iman etmek ve içerisindeki hükümleri tasdik etmek her mümin için farzdır. Bunlar:

1. Tevrat[62]

2. İncîl[63]

3. Zebur[64]

4. Kur'ân-ı Kerîm.[65]

Tevrat, Hz. Mûsâ (a.s)'a indirilmiştir. İncîl, Hz. İsa (a.s)'a indirilmiştir. Zebur, Hz. Davûd (a.s)'a indirilmiştir.

Kur'ân-ı Kerîm ise efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e indirilmiştir.[66]

"İncîl" kelimesi, Arapça olmayıp İbranice'dir. "Müjdeleme" manasındadır.

Bugün Hıristiyanlarca muteber olan dört İncîl bulunmaktadır. Bunlar:

1. Matta İncili

2. Yuhanna İncili

3. Luka İncili

4. Markos İncili.[67]

Barnaba İncili diye bilinen bir başka İncîl daha vardır. Fakat kilise bugün bu İncili muteber saymamaktadır. Halbuki Hakka ve doğruya en yakın olanı da bu İncil'dir.[68]



[62] Kanun", "talim", "şeriat" anlamında olan Tevrat, Eski Alıid Kitapları arasında yer alan ve Hz. Musa'ya nispet olunan 5 kitaptan birinin adıdır. Bu şekilde "Yahudiler, cüz ile küllü isimlendirmişlerdir. Aslında Yahudiler, Tevrat'ın, 5 kitaptan üçifl" cüsünün adı olduğunu bilirler. Ancak beş kitabın hepsine birden Tevrat ismini «-ririer. Bu beş kitap sırasıyla şunlardır:

1- Tekvin, 2- Huruç, 3-Tevrât (Levilüer), 4- Sayılar, 5- Tesniye (B.k.z: Prof. Dr-Süleyman Toprak, Prof. Dr. Ş. Gölcük, Kelam, sh. 308).

[63] "incîl" kelimesinin aslı Yunanca "Evangelium" olup oradan da Arapça'ya gç-miştir. İncîl kelimesi, "beşaret" ve "talim" manasındadır. (ç).

[64] Zebur kelimesinin çoğulu, "Zubûr"dur. Bu da, "Zuhura" kelimesinden almmş-tır. "'Yazma" manasına gelir. Bugün Hz. Davûd (a.s)'a gönderilen Zebur'un asıl bir nüshası yoktur. Eski Ahid'de yani Tevrat'ta yer alan "Mezâmİr'in" Zebur olabifc-ceği söylenir. Bunlar; şiir şeklinde, manzum ahlakî öğütler ve nasihatlerden ibarettir,(ç).

[65] Kur'an" kelimesi; "kıraat", "tilavet" yani "okumak" anlamındadır, Kur'an fe-iımesi ayrıca "toplama" manasına da gelir. Ayrıca Kur'an'm; Hak, Hüdâ, Tenzil, rurkân, Zikrâ, Nûr, Mübin, Bürhân ve Azîz gibi daha pek çok ismi vardır, (ç).

[66] Bu kitapların ne zaman indirildiğine dair şöyle bir hadisi şerif nakledlmiştir: Fevrât, Musa'ya Ramazan'ın ilk altı gecesinde nazil olmuştur. Zebur Davud'a Kamazamn ilk on iki gecesinde nazil olmuştur. Zebur, Tevrat'ın nazil olmasından °~ sene sonra nazil olmuştur. İncîl, Meryem oğlu İsa'ya, Ramazan ayının ilk on ekiz gecesinde nazil olmuştur. încîl'in nazil olması Zebur'un nazil olmasından "iı/ SCne sonra olmuştur, Furkan (Kur'ârn Kerîm) ise. Muhammed'e, Ramazanın " yirmi dört gecesinde nazil olmuştur. {Suyuti, CamiuVSağir, H. No:2734) (c).

[67] "İsiama göre Hıristiyanlığın muteber saydığı dört İncil'den hiçbirini Hz. İsa (a.s)'a nispet etmek mümkün değildir. Çünkü bu dört İncîl, ne Hz. İsa (a.s)'a vahy edilen asıl İncil'dir ve ne de onun yaşadığı dönemde kaieme alınmıştır. Mevcut İnciller, Hz. İsa'nın semaya kaldırılmasından çok sonra muhtelif kimseler tarafiı-dan kaleme alınmıştır. Ve ilk dönemlerde (bu İnci İler) "Havarilerin Hatıratı" otrak tavsif edilmiştir. Ancak încilleri Havarilere nisbet etmek de doğru değildir. Her ne kadar kilise, bu İncîl kitaplarının ktfsal kabul edilmesi için Havarilere nisbetini şart koşuyorsa da buna evet demek mümkün değildir." (Doç. Dr. Abdıllab. Aydemir, a.£.e, s. 253) (ç)

[68] Çünkü bu İncîlde, Hz. Peygamber (s.a.v)'in gönderileceğine dair bilgi ile Tevhİd inancı İşlenmektedir, (ç).
http://www.ebediyyen.biz/showthread.php/41731-Hıristiyanlarca-Kabul-Edilen-İnciller

Hz. İsa (a.s) ın Hayatı:

Hz. İsa (a.s), doğumunun 8. gününde annesi Hz. Meryem onu alıp Beytü'l-Makdis'e götürerek orada sünnet ettirdi.[37]

Hz. Meryem, Cebrail'in; kendisine, Hz. İsa (a.s)'ı müjdelediği sırada emrettiği gibi onun adını Yesû' (İsa) koydu.

Sünnet olma, peygamberlerin sünnetlerinden[38] ve fıtrattan[39] olan bir şeydir. Üstelik Hz. İbrahim (a.s)'dan itibaren de diğer nebilerin ve resullerin şeriatında da vardır. Barnaba İncil'inde ise; Hz. İsa (a.s)'m sünnet olduğu ile ilgili şöyle bir ibare vardır:

"Rabbin şeriatı gereği (doğumunun) 8 'inci günü dolunca çocuğu altp Mûsâ 'nın kitabında da yazılı olduğu gibi- sünnet ettirmek üzere Mabed (Beytü'l-Makdis)'e götürdüler. Sünnet ettirip adım hamilelikten önce meleğin emrettiği gibi 'Yesu' (İsa) koydular."

Hz. İsa (a.s), Beytü'l-Lahm'dan uzakta düz, yüksek ve suyu bol olan bir yerde annesi Hz. Meryem 'in himayesi altında yetişti... Nitekim Yüce Allah'ta, Hz. İsa (a.s)'in bu yetişmesini şöyle anlatmaktadır:

"Biz, Meryem oğlu İsa 'yi ve annesini, (Bizim her şeyi yaratmaya kadir olduğumuza dair) bir mucize hidık. Üstelik her ikisini de, 'düz ve suyu bol olan yüksek bir yere' yerleştirdik." (Mü'minun: 23/50) [40]



[37] "Sünnet olma işi, Hz. İbrahim (a.s) ile başlamıştı. Daha sonra bu sünnet olma ışi İsrailoğularma geçmişti, (ç).

[38] Hureyre'den naklen Hz, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; "ferahım ' eygamber, 120 yaşındayken keserle sünnet oldu." (Buhârî, Enbiyâ 8, İstİ'zan 51; "slıra, Fezâil 151) Diğer rivayetlerde ise; ilk sünnet olan kimsenin, Hz. îbrâhîm) olduğu belirtilmektedir, (ç).

[39] Hz. Peygamber (s.a.v.), ntrattan oîan şeyleri sayarken, bunların içerisinde; "sifarna"yi da saymıştır. Bununla ilgili hadisler için b.k.z: Buhârî, Libas 63,64, Ed?" 5l' Müs!im> Taharet 9,10; Ebu DavÛd, Taharet 29, Tereccül 16; Tirmizî, 2/270 Nesai> Taharet 9>'°> Zinct 55> İbn Mace> Taharet 8; Müsned 239,283,41O,489, 4/564; Muvatta. Sıfatu'n-Nebi 3. (ç).

[40] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 466-467.



Hz. İsa (a.s)'ın Doğumu:
Hz. İsa (a.s)'ın Doğumu:

Meşhur ve yaygın olan görüşe göre; Hz. İsa (a.s), Beytü'I-Lahm'da doğmuştur.[33] Hz. Meryem, çocuğa Yahudiler tarafından bir kötülük yapılacağından korktuğu için onu hemen alıp Beytü'l-Makdis'e götürmüştür. Kur'ân-ı Kerîm, bize, Meryem Sûresinde; Hz. İsa (as)'ın doğumunu şöyle anlatmıştır.

Bu kıssa, özet olarak şu şekildedir: Hz. Meryem, Beytü'l-Lahm'da iken hamilelik müddeti tamamlanıp doğum sancıları şiddetlendi. Bu sancılar, Hz. Meryem'i kuru bir hurma ağacının gövdesine dayanmaya mecbur etti. Bu kuru hurma ağacının gövdesi, doğum sancılarının şiddetinden sallandı. Nihayet Hz. İsa (a.s) doğdu. Hz. Meryem, kavminin, -babasız olarak doğurduğu bu- çocuğu görünce yadırgayacaklarını ve kendisini suçlayacaklarından korkarak üzüntü içerisinde şöyle der: "Keşke bun (u doğurma) dan önce Öîseydim de unutulup gitmiş olsaydım " (Meryem: 19/23)

Hz. Meryem, ölümü, dini açısından temenni etmişti. Çünkü bu doğumdan dolayı dini inancı hususunda; Yahudilerin kötü düşüneceğinden ve kavmi ile aile halkı arasında ayıplanacağından korkmuştu

Hz. Meryem, çocuğunu doğurduğu sırada meyvesi olmayan hurma ağacının gövdesine dayandığında, doğum sancılarının şiddeti ağacı salladı. Hemen üzerine yaş, olgun ve ballı hurmalar döküldü. Bu taze hurmalardan yiyip etrafta nehir olmadığı halde Allah'ın kendisi için gönderdiği sudan doyasıya içti.

Hz. Meryem'e yapılan bu ikramların hepsi, Allah'a olan imanına ve itaatine karşılık Allah tarafından ona verilmiş bir ikramı ve Allah'ın kulu ile peygamberi olan çocuğu Hz. İsa (a.s)'a bir inayetidir.

Hz. İsa (a.s)'m doğumunu yaptıktan sonra (ilk önce Beytü'l-Makdis'e götürdü ve orada bir müddet kaldıktan sonra) çocuğunu kucağına alarak kavmine getirdi. Kavmi, Hz. İsa (a.s)'ı görünce, bu büyük olay ve durum karşısında hem korktular ve hem de şaşkına döndüler. Bunun üzerine Hz. Meryem hakkında kötü düşünceler beslemeye başladılar. Çünkü evlenmemiş bir kızın nasıl çocuğu olurdu? Üstelik Hz. Meryem'in soyunu ve aile halkının durumunu bildiklerinden dolayı bu konudaki şüpheleri ve korkuları daha artmıştı. Zira Hz. Meryem, onların yanında şerefli ve faziletli bir kadındı. Babası İmrân ise, Yahudilerin ileri gelenlerinden ve eşraftandı. Üstelik bunların yanı sıra Yahudi alimlerinin lideri konumundaydı. Aile halkı ise; faziletli, izzet-i nefısli ve dine bağlı bir aile idi. Buna göre babası ve aile halkı böyle olduğu halde Hz. Meryem bu kötü ve çirkin durumla insanların yanma nasıl gelebilir ve bu kötü işi nasıl işleyebilirdi?!..

Hz. Meryem, Allah'ın emri üzerine bu konuda onlarla ko-nuşmayıp sustu. Soru soranlara da, kendileriyle konuşması için ve kendisine yöneltilen suçlamaları cevaplaması için henüz memedeki yavrusuna işaret ediyordu.

Halbuki Hz. Meryem'in -onlar tarafından da- temiz ve günahsız olduğunun bilinmesine rağmen bunun henüz kundakta olan bir bebeğin konuşmasından ve onların itham ile iftiralarına -annesinin suçsuzluğuna dair- cevap vermesinden daha üstün bir delil olamaz.

Nitekim Yüce Allah, Meryem Sûresinde; Hz. İsa (a.s)'ın doğumunu şöyle anlatmaktadır:

"Nihayet Meryem Isa 'ya gebe kaldı. Bu sebeple onunla (çocuk karnında olduğu halde aile halkından ve insanlardan) uzak bir yer (olan Beytü'l-Lahm'a) çekildi. Doğum sancıları Meryem'i (meyvesi olmayan kuru) bir hurma ağacının dibine gitmeye mecbur etti. (Meıyem, kavminin babasız olarak doğurduğu bu çocuğu görünce yadırgayacaklarını ve kendisini suçlayacaklarım bildiğinden dolayı) : 'Keşke bu (çocuğu do-ğurma)dan önce öleydim de adım sanım unutulsaydı' dedi. (Meryem böyle bir durumdayken) altından ona (Cebrail veya Isa tarafından) şu ses geldi: '(Karşı karşıya kaldığın sıkıntının şiddeti sebebiyle) üzülme sakın! Rabbin, senin ayağının altında bir ırmak (küçük bir su) akıttı. (Meyvesi olmayan kuru) hurma ağacını (n dalını da) kendine doğru (tutup) silkele ki üstüne taze hurma dökülsün! (Hurmalardan) ye! (Ve akan sudan) iç! (Bu sevimli çocuk sebebiyle) gözün aydın olsun. (Eğer Çocuğu kucağına alıp aile halkına ve insanlara doğru giderken) insanlardan birisini görecek olursan (çocuk hakkında sa-na soru sorduklarında ve iftirada bulunduklarında) ben (susmaya) çok esirgeyici Allah'a oruç adadım[34] Bundan dolayı bugün (sizden) hiç kimseyle konuşmayacağım' de! Derken çocuğu (kucağına) alıp kavmine getirdi. (Kavmi onunla birlikte çocuğu gördüklerinde
smile.png
'Ey Meryem! Doğrusu (Şimdiye kadar) görülmedik bir şey yaptın. Ey Harun 'un kız kardeşi,[35] baban kötü birisi değildi. Annende zina eden birisi değildi' dediler. Bunun üzerine (onlara, İsa ile konuşmalarını işaret ederek kundaktaki) çocuğu gösterdi. (Onlar buna hem kızarak ve hem de hayrete düşerek
smile.png
'Biz kundaktaki çocukla nasıl konuşabiliriz? ' dediler. Bunun üzerine (İsa, Allah tarafından dile gelerek
smile.png
'Şüphesiz ben, Allah'ın kuluyum. (Allah) bana kitabı (olan İncîl 'i) verdi. (Yakın bir gelecekte) beni Peygamber kıldı. Nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müddetçe (kendisine) namaz kılmamı ve (insanlara) zekat vermemi emretti. Birde, anneme iyi davranmamı öğütledi. Ve beni bedbaht ve bir zorba kılmadı. Doğduğum günde, öleceğim günde ve diri olarak kalacağım günde selam olsun bana' dedi."[36]



[33] Beytü&#8217;l-Lahm, Beytü&#8217;l-Makdis&#8217;in yani Mescid&#8217;i Aksanın yanında bulunan bir yerin ismidir. (Yakuti, Mucemu&#8217;l-Büldan, 1/521)

Matta (2/1) ve Luka (4/14) göre; Hz İsa (a.s), Beytül lahm&#8217;da doğmuşken, Markos ve Yuhanna&#8217;da Hz. İsa (a.s)&#8217;ın nerede doğduğuna dair kesin bir bilgi yoktur. Bu incillerin birbirleri arasındaki farklılıkların ve değişikliklerin olduğunu gösteren kanıttır. (ç.)

[34] "Bizden önceki milletlerin şeriatlarında konuşmayarak oruç tutmak meşru idi. Fakat bu uygulama bizirn şeriatımızca nesh edilmiştir, (ç).

[35] Burada kastedilen; ibadet hususunda Hz. Hârûn (a.s):a benzeme olabilir ya da Hz. Meryem, Hz. Mûsâ (a.s)'m soyundan geldiğinden dolayı bu isim ona verilmiş olabilir yahut Hz. Meryem'in Hârûn adında bir kardeşi olabilir veya Hz. Maryem'e verilmiş bir lakap vb bir şey olabilir, (ç).

[36] Meryem: 19/22-33.

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 463-466.

Hz. Meryem'in Suçlanması:

Rivayet edildiğine göre; Hz. Meryem'de hamilelik belirtileri yavaş yavaş fark edilmeye başladığında onun bu durumunu ilk anlayan akrabalarından Yûsuf en-Neccâr denilen kimse oldu.
İbn Kesîr'in kaydettiğine göre; bu adam, salih ve çokça ibadet eden kimselerdendi. Aynı zamanda Hz. Meryem'in dayısınm oğluydu. Hz. Meryem'in dine çok bağlılığını, iffetlili-ğini ve çokça ibadet eden bir kimse olduğunu bildiğinden dolayı ve bunun yanı sıra kocası olmadığı halde yinede hamile kaldığını gördüğünden dolayı ondaki bu hamileliğe çok şaşırmıştı. Günün birinde Hz. Meryem ile konuşurken bu konuyu ona şöyle açmıştı:

- 'Ey Meryem! Tohumsuz ekin hiç olur mu?' diye sordu. Hz. Meryem'de:

- 'Evet! Olur. Yoksa sen, Allah'ın ekini ilk yarattığı gün tohumsuz olarak yarattığını bilmiyor musun?' diye cevap verdi. Yûsuf tekrar:

- 'Su olmadan ağaç hiç yetişir mi?' diye sordu. Hz. Meryem:

- 'Evet! Allah'ın ilk defa ağacı su olmadan yarattığını, a-ğacı ve suyu da ayrı ayrı yarattıktan sonra suyu, ağacın hayatına vesile kıldığını bilmiyor musun?' diye cevap verdi. Yûsuf:

- "Erkek olmadan kadından hiç çocuk doğar mı?' diye sordu. Hz. Meryem:

- 'Evet! Sen, Allah'ın Adem'i erkeksiz ve kadınsız yarattığını bilmiyor musun?' diye cevap verdi. Bunun üzerine Yûsuf, ona:

- 'Öyleyse sen, bana kendi durumunu anlat?' dedi. Hz. Meryem'de:

- 'Doğrusu Allah, bana kendi katından (ismi) İsa (lakabı) Mesih ve (sıfatı) Meryem oğlu olan bir kelimeyi müjdeledi' dedi.[29]

Yûsuf en-Neccâr, Hz. .Meryem'in bu sözlerinden sonra onun her türlü kötülüklerden ve çirkin şeylerden uzak olduğunu ve ondaki hamileliğin hikmet sahibi Allah'ın bir istemesi ve dilemesi olduğunu anladı.

Süddî'nin, sahabelerden sağlam bir senetle rivayet ettiğine göre; Hz. Meryem, günün birinde (aynı zamanda Hz. Zekeriyyâ'nın hanımı olan) teyzesinin yanma girmişti. Teyzesi, ona:

- Duydun mu, ben hamileyim?' dedi. Hz. Meryem'de ona:

- Bende hamileyim, bunu duymuş muydun?' dedi. Böyle deyince teyzesi, Hz. Meryem'le kucaklaşmış ve ona:

- Doğrusu ben, karmmdaki yavrunun senin karnındaki yavruna eğildiğinin (bir çeşit secde ettiğinin)[30] farkına varıyorum' dedi.

İmam Malik bu konu ile ilgili olarak şöyle der: "Bu olay; Hz. İsa (a.s)'m, Hz. Yahya (a.s)'dan daha üstün olduğuna delâlet etmektedir. .

Hz. Meryem'in hamile olduğu haberi İsrailoğulları içerisinde kısa zamanda yayıldı. (Bu olaydan kaynaklanan) üzüntü ve keder, Hz. Zekeriyyâ(as)'ın ev halkına girdiği gibi Hz. Meryem'in de ev halkına girmişti. Çünkü bazı zındıklar; Hz. Meryem'in, Beytü'l-Makdis'te beraber ibadet ettikleri Yûsuf en-Neccâr ile cinsel ilişkide bulunduğu ile ilgili iftirada bulunmuşlardı. Başkaları da; Hz. Meryem'in, Hz. Zekeriyyâ (a.s) ile cinsel ilişkide bulunup ondan hamile kaldığı şeklinde iftirada bulunmuşlardı.

İbn Cerir et-Taberi bu konu ile ilgili olarak şöyle der: "Zındıklar; Hz. Zekeriyyâ (a.s)'m, Hz. Meryem ile zina edip onu hamile bıraktığı şeklinde iftirada bulundular. Bundan dolayı da Hz. Zekeriyyâ (a.s)'ı öldürmek istediler. Onların bu durumunun farkına varan Hz. Zekeriyyâ (a.s), onlardan kaçıp gitti. Onlarda, Hz. Zekeriyyâ (a.s)'m peşine düştüler. Kaçmakta iken, bir ağaç (Allah'ın izniyle) ikiye yarıldı. Hz. Zekeriyyâ (a.s)'da, onun içine girdi. Ağaçta kapanıverdi. Fakat dışarıda kalan eteğinin ucunu şeytan yakalayiverdi. Sonra onun, o ağacın içine girmiş olduğunu Hz. Zekeriyyâ (a.s)'m kavmine gösterdi. Kavmi, testere getirerek Hz. Zekeriyyâ (a.s).'m içinde bulunduğu ağacı baştan aşağıya biçtiler. Hz. Zekeriyyâ (a.s), kafir Yahudilerin elleriyle işte böyle şehit edilmiştir."[31] Allah'ın saîât ve selâmı onun üzerine olsun. [32]

9f8lzt0yma6.gif


[29] B.k.z: Al-i İmrân: 3/45; Nisa: 4/157 (ç).

[30] Buradaki secde etmekten maksat, saygı ve ihtiram secdesidir. Bu, selamlaşma anmda yapılan temenna eğilişi gibidir. Nitekim bu, bizden önceki milletlerin serilannda caizdi.

[31] İbn Cerir et-Taberî. Tarihu'r-Rüsul ve'1-Mülük, 2/22.

[32] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 460-463.
Hz. Meryem'in Hamilelik Müddeti:

Hz. Meryem, Hz. İsa'ya, hamile kaldığında 13 yaşındaydı. Fakat alimler, Hz. Meryem'in hamileliğinin ne kadar sürdüğü konusunda ihtilaf etmişlerdir. Alimlerin bu konudaki görüşleri şunlardır:

1. Bir rivayete göre; Hz. Meryem'in hamilelik müddeti, bir saattir.

2. Başka bir rivayete göre; Hz. Meryem'in hamilelik müddeti, dokuz saattir.

3. Başka bir rivayete göre; Hz. Meryem'in hamilelik müddeti, 8 aydır.

Son görüş, Abdullah ibn Abbas (r.a)'dan rivayet edilmiştir.

Sahîh olan görüş ise; Hz. Meryem'in, normal bir kadının hamileliği gibi tabii bir hamilelik müddeti geçirmesi ve normal bir kadının doğum yapması gibi tabii bir doğum yapmış olm a-sidır.

İbn Kesîr, bu görüşlerle ilgili olarak şöyle der:

"Kuvvetli rivayetlere göre; Hz. Meryem, Hz. İsa'yı karnında normal hamile kadınlar gibi 9 ay müddetle taşımıştır. Yine diğer hamile kadınlar gibi zamanı geldiğinde doğum yapmıştır. Eğer bunun aksine bir durum söz konusu olsaydı, bu mutlaka Kur'ân-ı Kerîm'de anlatılırdı. Bazıları, bu iddialarına; Yüce Allah'ın şu ayetini delil göstermişlerdir:

"Meryem, İsa 'ya gebe kaldı. Bu sebeple (çocuk karnında olduğu halde, aile halkından ve insanlardan) uzak bir yere çekildi. Doğum sancıları Meryem 'i, bir hurma ağacının dibine gitmeye mecbur etti... "(Meryem: 19/22-23)

Bu ayeti kerimede ('gebe kaldı' kelimesinin başında) geçen "fe" harfi, atıftır. Bu da, "hamileliğin aşamalı" olduğunu gösterir. Doğrusu her şey kendine özgü durumlara göre "aş a-ma" kaydeder.

Nitekim 'fe' harfinin atıf olup 'aşama' anlamı ifade ettiği durum, Yüce Allah'ın şu ayetinde de apaçık şekilde görülmektedir:

"Sonra nutfeyi (meniyi) kan pıhtısına çevirdik, kan pıhtısını da bir çiğnemlik et yaptık, bir çiğnemlik etten kemikler yarattık, kemiklere de et giydirdik. Sonra onu (eskisinden farklı) bambaşka bir yaratık yaptık. Yaratanların en güzeli olan Allah, ne yücedir." (Mü'minim: 23/14) Bilindiği gibi insanın bu ayeti kerimede bahsedilen "yaratılış aşamaları" arasında 40'ar günlük süre vardır. Nitekim aynı bu husus, sıhhatinde ittifak edilen Sahîh bir hadiste de bu şekilde bildirilmektedir."[27]

Tefsircilerin kaydettiğine göre; Cebrail, Hz. Meryem'in elbisesinin yakasından rahmine ulaşacak şekilde üfürmüştür. Bu üflemeyle Hz. Meryem, normal bir kadının kocasından hamile kaldığı gibi hamile kalmıştır.

İbn Kesîr; Cebrail'in, Hz. Meryem'in elbisesinin yakasından rahmine değil de ağzına üflediği ile ilgili Übey b. Ka'b (r.a)'a nispet edilen bir rivayeti reddederek şöyle der:

"Bu rivayet, Kur'ân-ı Kerîm'de bu kıssanın anlatılması esnasında kullanılan ifadelere aykırı düşmektedir. Zira bu kıssa, Kur'ân-ı Kerîm'de Cebrail'in, Hz. Meryem ile konuşmak üzere onun yanma Allah tarafından gönderildiğine, onun elbisesinin yakasından rahmine ulaşacak şekilde üflediğine ve bu üflemesi de onun rahmine sirayet ederek hamile karmasına yol açtığına delalet etmektedir. Nitekim Yüce Allah, Hz. Meryem'in bu durumu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Biz, (Cebrail aracılığıyla) ruhumuzdan, ona, (elbisesinin yakasından rahmine ulaşacak şekilde) üflemiştik." (Fahrim: 66/12)

Bu ayeti kerimede geçen "öna" zamiri, Cebrail'in üflemesinin, onun ağzına değil de rahmine sirayet ettiğini gösterir.[28]

9f8lzt0yma6.gif


[27] İbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nibaye, 2/64.

[28] îbn Kesîr, el-Bidâye ve'n-Nihâye,2/65 (ç).

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 458-460.
Hz. Meryem'in Hz. Mesih İsa (as) İle Müjdelenmesi:

Hz. Meryeni, kız çocuklarının ulaştığı ergenlik çağma eriştiğinde 13 yaşında idi.

Günlerden bir gün Mescid'de bulunduğu yerden dışarı çıktı. İstirahat ve dinlenmek için Beytü'l-Makdis'in doğu tarafına doğru yürüdü.[23] Yürürken farkında olmadan ev halkından ve kavminden uzaklaşmıştı. O sırada birdenbire parlak yüzlü güzel ve yakışıklı bir delikanlı yanma çıkageldi. Hz. Meryem, (o gelen adamdan) korktu ve ürperdi. Kendisine bir şey yapacağından endişelendi. Ansızın karşısına çıktığından dolayı ve onun hayal olabileceğini düşündüğünden, onun bu durumu hakkında şüphe duydu. Kendisine yardım edecek ve destek verecek kimsenin bulunmadığı bir yerde, onun, kendisine bir kötülük edeceğinden korkarak ondan uzaklaşmaya başladı ve ona:

"Ben, senden Rahman'a sığınırım. Eğer (Allah'tan) korhıyorsan, (bana dokunma!) dedi." (Meryem: 19/18)

Hz. Meryem, kendisine bulunduğu yerde görünen bu adamı, sıradan normal bir kimse olduğunu zannetmişti. Halbuki bu kimsenin, Allah'ın peygamberlik ve hikmet vereceği, şan ı-nm yüce olacağı ve temiz bir çocuk müjdelemek için gönderdiği bir melek olabileceği aklına hiç gelmemişti. Daha sonra o kimseye bir baktı ki, o, insan şekline girmiş Cebrail (a.s).

Melek, Hz. Meryem'in korkusunu ve ürpertisini giderip ona kalbini rahata kavuşturacak hakikati haber verdi. Daha sonrada gömleğinin yakasından rahmine ulaşacak şekilde Hz. Meryem'e üfledi. İşte Hz. Meryem, bu üfleme üzerine Hz. İsa (a. s)' a hamile kaldı.

Nitekim Yüce Allah'ta, bu olayı şöyle anlatmaktadır:

"Kitap'ta (Kur'ân-ı Kerîm'de) Meryem (e dair anlattığımız kıssayı da müşriklere) anlat. Hani Meryem, ailesinden ayrılarak (Beytü'l-Makdis'in) doğu yönünde bir yere (ibadet etmek için yalnız başına bir kenara) çekilmişti. Onlardan gizlenmek içinde bir perde germişti. Derken Bizde ona ruhumuzu (Cebrail'i) göndermiştik. (Cebrail) ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. (Meryem, onun, birdenbire çıka gelmesine ve o-nun, kendisine bir şey yapacağından korkarak) "Ben senden, rahman (olan Allah)'a sığınırım. Eğer (Allah'tan) korkuyor-san (bana dokunma)" dedi. O da: "Ben, Rabbinin sana (günahlardan arınmış yahut hayr üzere yetişmiş) tertemiz bir oğul vermek için (müjdelemek için) gönderdiği bir elçiden başka bir şey değilim," dedi."[24]

Tefsircilerin naklettiğine göre; Hz. Meryem'in elbisesinin yakasından rahmine ulaşacak şekilde üfleyen ve bu üfleme ile Hz. Meryem'in Hz. İsa (a.s)'a hamile kalmasını sağlayan, R u-hu'1-Emin veya Ruhu'I-Kudüs diye bilinen Hz. Cebrail (a.s)'dir.

Vahyi peygamberlere indirenin ve Hz. Meryem'in hamile kalmasını sağlayanın Hz. Cebrail (a.s) olduğuna, Yüce A1-lah'ın şu ayeti kerimesi delil olarak getirilmiştir:

"(Ey Muhammed) uyarıcılardan olman için kalbine Kuran-, Ruhu'l-Emin (Cebrail) indirdi. " (Şuara: 26/193-194)

Buna göre bütün peygamberlere ve bizim peygamberimize vahyi indiren hiç şüphesiz Hz. Cebrail (a.s)'dır.

Ebu Hayyân, "el-Bahru'1-Muhît" adlı tefsir kitabında Cebrail'in, Hz. Meryem'e, melek şeklinde değil de insan şeklinde görünmesinin nedeni ile ilgili olarak şöyle der:

"Melek, Hz. Meryem'e, kendisine söyleyeceği sözleri bi 1-dirmek ve sözlerinden dolayı kendisinden ürküp kaçmasın diye ona insan şeklinde göründü. Eğer Hz. Meryem'e, melek şeklinde görünseydi, Hz. Meryem, ondan kaçardı. O zaman da meleğin, kendisine söyleyeceği sözleri dinlemeye kadir olamazdı.

Bu olay, Hz. Meryem'in iffetli ve son derece haramdan sakınan bir kadın olduğuna delildir. Zira Hz. Meryem, güzel ve yakışıklı bu delikanlıdan Allah'a sığınmıştı. Cebrail'in Hz. Meryem'e böyle güzel bir şekilde gelmesi, Hz. Meryem'i ve iffetini denemek içindi......"[25]

Hz. Meryem, kendisine böyle tenha bir yerde gelenin, insan değil de bir melek olduğunu anlayınca rahatladı ve sevindi. Fakat meleğin, kendisini bir çocukla müjdelemesi ile ilgii sözüne şaşırdı. Çünkü kendisi, bekardı ve evlenmemişti. Üstelik insanlardan hiçbiri ona yaklaşmamıştı. İffetli ve hiçbir günaha da bulaşmamıştı. Bekarlığı da devam etmekteydi. Kendisine bir erkek yaklaşmadığı halde çocuğunun olması nasıl mümkün olurdu?

Yüce Allah, Hz. Meryem'in bu durumunu kendi dilinden Şöyle haber vermektedir:

"Meryem: 'Bana bir insan yaklaşmamışken ve üstelik ben, kötü bir kadın olmadığım halde nasıl oğlum olur' dedi. " (Meryem: 19/20)

Hz. Meryem'in bu sözü üzerine Cebrail'in ona cevabı şu oldu: "Bu, Allah'ın bir dilemesi ve istemesidir. Şanı Yüce A1lah, hiçbir şeyden aciz değildir. Bir işi yapmak istediğinde o işe sadece "ol" der ve o da anında oluverir.

Nitekim Yüce Allah, Cebrail'in Hz. Meryem'e söylediği bu sözler ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Cebrail: 'Bu böyledir. Çünkü Rabbin, 'Bu (işi yapmak) bana kolaydır Onu (senden doğacak çocuğu) insanlar için bir mucize ve katımızdan da bir rahmet kılacağız. Hem bu, önceden kararlaştırılmış bir iştir diyor' dedi, " (Meıyem: 19/21) [26]

9f8lzt0yma6.gif


[23] B.k.z: Meryem: 19/16 (ç).

[24] Meryem: 19/16-19.

[25] Ebu Hayyân el-Endelusî, el-Bahru'1-Mubît, 6/180.

[26] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 455-458
Hz, Meryem'in, Yüce Allah'a Gönül Vererek Yetişmesi:

Hz. Meryem, günahlardan ve haramlardan uzak olarak güzel ve iffetli bir şekilde yetişti. Beytü'l-Makdis'in etrafında Allah'ın himayesi ve gözetimi altında O'nun inayetiyle (kötülüklerden) korunmuş olarak yaşadı.

Melekler, Hz. Meryem'e gelip ona Allah katındaki üstün ve yüce makamını haber verirlerdi. Kendisini, Yüce Allah'ın diğer kadınlar[20] arasından seçtiğini, her türlü pisliklerden ve kötülüklerden temizlediğini müjdelerlerdi. Kendisinden; dünyada ve ahirette şanı yüce olacak, beşikte ve yetişkinlik çağma girdiğinde insanlarla konuşup onlara Allah'ın dinini tebliğ edecek ve salih kimselerden olacak bir çocuğu müjdelerlerdi. Ayrıca onu, ibadet konusunda gayretli olmaya ve Allah'a huşu' ile itaat etmeye teşvik ederlerdi. İşte Hz. Meryem; çirkin ve pis işlerden uzak, temiz ve ibadet üzere böyle yetişmişti.

Nitekim Yüce Allah, Hz. Meryem ile ilgili bu durumları şöyle anlatmaktadır:

"Hani melekler (Meryem 'e): 'Ey Meryem! Şüphesiz Allah seni (diğer kadınlar arasından) seçip (her türlü kötü ve çirkin şeylerden) temizledi ve seni dünya kadınlarından üstün tuttu. Ey Metyem! Huşu ile secdeye kapan demişlerdi."[21]

Yine Yüce Allah, bununla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Hani melekler (Meryem'e): 'Ey Meryem! Allah (varoluşu) kendinden (olan) bir kelimeyi sana müjdeliyor, ismi, Meryem oğlu İsa Mesih'tir. Dünyada ve ahirette de (onun) şanı yücedir. (Allah katındaki mevkisi sebebiyle) yakın kılınanlardandır. Beşikte ve yetişkinlik halinde de insanlarla konuşacak-tır. Üstelik sâlih kimselerdendir' demişlerdi. "[22]

9f8lzt0yma6.gif


[20] Hadisi şeritlerde geçtiği üzere; diğer seçkin kadınlarda şunlardır: Hz. Hatice, Hz-Fatıma, Firavunun hanımı Asiye ve Hz. Aİşe. Fakat ayetler ile hadislerde geçen ifadelerden kastedilen anlam; onlardan her birinin kendi zamanlarındaki kadınlar3 nispetle olan üstünlük ve efdaliyeileridir, (ç).

[21] Âl-ı İmrân: 3/42-43.

[22] Âl-i İmrân: 3/45-46.

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 454-455.
Hz. Zekeriyyâ (a.s)'ın, Hz. Meryem'i Koruması Altına Alması:

Hz. Meryem çok küçük yaşta iken İmrân öldü. Hz. Meryem'in, kendisini koruması altına alacak ve işlerini yürütecek birisine ihtiyacı vardı. Bu sebeple İmrân'm hanımı, kızı Hz. Meryem'i alıp Beytü'l-Makdis'e (Mescid-i Aksa) götürdü ve orada devamlı olarak ikamet etmekte olan "Abid Kimselere" teslim etti. Çünkü kızı, onların imamlarının ve liderlerinin kızıydı. Bu nedenle de onlar, "Hz. Meryem'i kim koruması altına alacak ve işlerini kim yürütecek?" diye birbirleriyle mün a-kaşa edip ihtilafa düştüler.

Hz. Zekeriyyâ (a.s), o asırda İsrail oğullarının peygamberi idi.

Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Meryem'i koruması altına almayı istiyordu. Çünkü kendisi, Hz. Meryem'in teyzesinin kocası (yani eniştesi) idi. Bir rivayete göre ise; teyzesinin kocası idi. Bundan dolayı Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Meryem'i koruması altına almaya diğerlerine göre daha hak sahibi idi. Fakat Hz. Zekeriyyâ (a.s) yine de aralarındaki münakaşayı ve ihtilafı kaldırmak için onlarla birlikte kura çekimine katılmayı kabul etti. Kura, kendisine çıktı. Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Meryem'i böylece koruması altına aldı.

Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Meryem'i koruması altına aldıktan sonra onun için Mescid'de, ondan başka bir kimsenin g i-remeyeceği güzel bir yer ayırdı. Hz. Meryem, kendisi için ayrılan yerde Allah'a gece-gündüz ibadet ediyor ve Mescid'in hizmetiyle ilgili üzerine düşen görevi yapıyordu. Hatta güzel hal ve takvada o kadar ileri gitmişti ki, İsrail oğullan içerisinde örnek bir kimse olarak anlatılır oldu. Zira Hz. Meryem gösterdiği güzel davranışları, üstün ahlakı ve şerefli vasıfları sebebiyle İsrail oğulları arasında şöhret bulmuştu.

Hz. Meryem, Hz. Zekeriyyâ (a.s)'ın gözetimi altındayken Hz. Zekeriyyâ (a.s) onda acayip işlerle karşılaşırdı. Hz. Zekeriyyâ (a.s), Hz. Meryem'in yanma girdiği zaman çarşıda bulunmayan ve o zamanda var olmayan yiyecekler ile meyveleri onun yanında buluyordu; kışın yaz meyvesini, yazın ise kış meyvesini buluyordu. Dehşet ve şaşkınlık içerisinde Hz. Meryem'e:

- Bu sana nereden geliyor?' diye sorardı. Hz. Meryem'de, ona:

- Bu, Allah tarafından gelen bir rızıktır' diye cevap verirdi.

Nitekim Yüce Allah, Hz. Meryem ile Hz. Zekeriyyâ (a.s) arasında geçenleri şöyle anlatmaktadır:

"Zekeriyyâ 'yi da, Meryem 'i Zekeriyyâ 'nın koruması altına verdi. Zekeriyyâ, her ne zaman (Meryem'in bulunduğu) yere girse onun yanında bir yiyecek bulurdu. (Şaşkınlık içerisinde ona
smile.png
'Ey Meryem! Bu sana nereden geliyor?' derdi. (O da
smile.png
'Bu, Allah tarafından (gelen bir yiyecektir)' derdi. Çünkü Al-toh, dilediği (kimseye) hesapsızca rızık verir."[19]

9f8lzt0yma6.gif


[19] Âi-i İmrân: 3/37.

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 452-453.
Müslümanlara Göre Hz. Meryem Kimdir?:

Hz. Meryem; Allah'a gönül bağlamış, dosdoğru, tertemiz bir bakire, faziletin (peygamberliğin) kucağında terbiye edilmiş, her türlü kötülüklerden uzak ve temiz bir şekilde hayat yaşamış, Yüce Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'inin çeşitli yerlerinde övmüş olduğu ve Kur'an'da ismi geçen İmrân'm kızı Meryem'dir.

Yüce Allah'ın, Hz. Meryem'i övdüğü ayetlerinden birisi de şudur:

"Mahrem, yerini (veya iffetini) sapasağlam korumuş Imrân km Meryem'i de (Allah örnek vermiştir). Biz, ona, ruhumuzdan (Cebrail, Allah'ın ruhundan onun elbisesinin yakasından rahmine ulaştıracak şekilde) üflemiştir. O, Rabbinin sözlerini ve kitaplarını doğrulamıştı ve gönülden (Allah'a) itaat edenlerden idi."[15]

Hz. Meryem'in babası İmrân, İsrailoğulları alimlerinden büyük bir alim ve büyük bir zat idi.

İbn îshâk'm da naklettiğine göre; İmrân'm hanımının yani Hz. Meryem'in annesinin[16] çocuğu olmuyordu. Bu nedenle İnırân'ın hanımı, bir gün "Eğer hamile kalırsam doğacak çocuğumu Allah'ın azatlısı olarak Beytü'l-Makdis'in (Mescid-i Aksa) hizmetine vereceğim" diye adakta bulundu. Yüce Allah'ta onun bu duasını kabul etti. Kadında Hz. Meryem'e hamile kaldı. Ne zamanki, kadın doğum yapınca çocuğun kız olduğu ortaya çıktı. Halbuki îmrân'ın hanımı, doğacak çocuğun Beytü'l-Makdis'te hizmet etmesi için onun erkek olmasını istiyordu. Bunun üzerine mazeretli ve üzgün bir kimse gibi, Yüce Allah'a şöyle yalvarmaya başladı:

"(îmrân'ın karısı) Meryem'i doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu bilirken- o yine de: 'Ey Rabbim! Onu (sana adakta bulunduğumu) kız doğurdum. Erkek kız gibi değildir.

Ona, Meryem adını verdim. 'Onu' ve 'soyunu' kovulmuş şeytanın şerrinden sana sığındırıyorum' dedi."[17]

İmrân'm hanımı üzgün bir şekildeki duasının aksine Yüce Allah', bu kız çocuğunu güzel bir biçimde kabul buyurdu. O-nu, iyi bir şekilde yetiştirdi. Onu ve oğlu Hz. İsa (a.s)'ı, kovulmuş şeytanın şerrinden korudu. [18]



[15] Tahrım: 66/12.

[16] Rivayetlere göre; Hz. Meryem'in annesinin adı, Hanne'dir. (ç).

[17] Al-imrân:3/36.

[18] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 450-452.

http://www.ebediyyen.biz/showthread.php/41715-Müslümanlara-Göre-Hz.-Meryem-Kimdir



 
Üst