bera_ramazan
Öğrenci
- Katılım
- 20 Kasım 2010
- Mesajlar
- 61
- Reaksiyon puanı
- 7
- Puanları
- 8
Kur’an’da geçen “Yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının.” (Bakara 2:24) ayeti, ilk bakışta basit bir uyarı gibi görünse de, derinlemesine düşünüldüğünde modern bilimle örtüşen olağanüstü bir gerçeğe kapı aralamaktadır. Özellikle “taş” kelimesi, yüzeysel anlamıyla yanıcı taşlar gibi (örneğin kömür) algılansa da, ayetin içinde barındırdığı gizli mesajın çok daha farklı bir boyutta olduğunu fark ediyoruz.
Ayette geçen “الحجارة” (el-hicârah) yani “taşlar” kelimesinin Ebced değeri 243, harf sayısı ise 7’dir. Modern periyodik cetvele baktığımızda ise kütle numarası 243 ve proton numarası 95 olan Americium elementiyle karşılaşırız. Bu element doğada bulunmaz; ilk kez 1944 yılında laboratuvar ortamında üretilmiştir. Üstelik başlangıçta ona verilen geçici isim “Pandemonium” idi—ki bu kelime, literatürde “tüm iblislerin toplandığı cehennem başkenti” anlamına gelir. Yani bu element daha keşfedildiği anda bile ismiyle Kur’an’daki “cehennem” tasvirlerini çağrıştırmaktadır.
Americium, radyoaktif bir elementtir; kendiliğinden parçalanır, uzun yarı ömürlüdür ve büyük miktarda enerji açığa çıkarır. Nükleer tepkimeler sırasında ortaya çıkan yoğun ısı, radyasyon ve enerji, insan derisinde ve dokusunda tarif edilemeyecek boyutta tahribata neden olur. Kur’an’da cehennem anlatılırken özellikle “derileri kavurup yok eden bir ateş”ten ve “yeniden yaratılan derilerle azabın devam edeceğinden” bahsedilmesi, bu fiziksel gerçeklikle büyük ölçüde örtüşmektedir.
Kur’an’daki bir diğer vurucu detay da “semum” kelimesiyle ifade edilen cehennem rüzgarıdır. Semum; içten içe işleyen, yakıcı ve zehirli bir rüzgar anlamına gelir. Bu tanım, nükleer patlamalardan sonra oluşan ısı ve radyasyon dalgalarına, özellikle de güneşten yayılan plazmatik güneş rüzgarlarına son derece benzemektedir. Atmosferimiz olmasa, bu rüzgarlar dünyayı birkaç saat içinde yok edebilecek güçtedir. Kur’an’daki “kavurucu rüzgar” tanımı, cehennemin azabının ne denli yıkıcı ve sürekli olduğunu daha net anlamamızı sağlar.
1400 yıl önce ne nükleer enerji, ne atom parçalanması, ne de radyasyon hakkında hiçbir bilgi yokken, Kur’an’da böyle bir tanımın yer alması ancak ilahi bir bilginin ürünü olabilir. “Taşlar” kelimesinin kömür gibi sıradan taşlar değil, doğada bulunmayan ve laboratuvar ortamında üretilen radyoaktif bir maddeye işaret etmesi, ayetin yüzeysel okunamayacağını ispatlamaktadır.
Kur’an sadece inanç kitabı değil, aynı zamanda düşünmeyi, araştırmayı ve sorgulamayı emreden bir rehberdir. “Eğer doğru söylüyorsanız, onun benzerini getirin” (Bakara 2:23) ayeti de, Kur’an’ın içerdiği bilgi derinliğinin başka hiçbir kitapla yarışamayacağını ilan eder niteliktedir. Ayetlerin sırları, sadece yüzeysel okumalarla değil; fizik, kimya, biyoloji, astronomi gibi ilimlerin ışığında, akıl ve kalbin ortak gayretiyle anlaşılabilir.
Bakara Suresi'nde geçen “yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş” ifadesi, Allah’ın bizlere hem cehennemin azabının ne kadar gerçek ve yakıcı olduğunu, hem de bu azabın arka planında yatan fiziksel mekanizmaları düşündürmek istediğini ortaya koymaktadır. “Taş” kelimesiyle Americium gibi radyoaktif bir elemente işaret ediliyor olması, Kur’an’ın her dönemde yeniden anlaşılabilecek zamanlar üstü bir kitap olduğunu bize göstermektedir.
Kur’an, Allah’ın kelamı olarak sadece iman etmeyi değil, aynı zamanda derin düşünmeyi, ilimle yaklaşmayı ve Allah’ın azametini idrak etmeyi öğütlemektedir. Bu ayet vesilesiyle Rabbimize secde etmek geliyor içimizden; çünkü O, bize hem yaratılışı hem de sonucu, hem hikmeti hem de azabı apaçık bildirmiştir.
Kaynak : https://en-m-wikipedia-org.translate...r&_x_tr_pto=tc
Ebced ve Periyodik Cetvel Arasında Bir Köprü
Ayette geçen “الحجارة” (el-hicârah) yani “taşlar” kelimesinin Ebced değeri 243, harf sayısı ise 7’dir. Modern periyodik cetvele baktığımızda ise kütle numarası 243 ve proton numarası 95 olan Americium elementiyle karşılaşırız. Bu element doğada bulunmaz; ilk kez 1944 yılında laboratuvar ortamında üretilmiştir. Üstelik başlangıçta ona verilen geçici isim “Pandemonium” idi—ki bu kelime, literatürde “tüm iblislerin toplandığı cehennem başkenti” anlamına gelir. Yani bu element daha keşfedildiği anda bile ismiyle Kur’an’daki “cehennem” tasvirlerini çağrıştırmaktadır.
Americium ve Nükleer Azap
Americium, radyoaktif bir elementtir; kendiliğinden parçalanır, uzun yarı ömürlüdür ve büyük miktarda enerji açığa çıkarır. Nükleer tepkimeler sırasında ortaya çıkan yoğun ısı, radyasyon ve enerji, insan derisinde ve dokusunda tarif edilemeyecek boyutta tahribata neden olur. Kur’an’da cehennem anlatılırken özellikle “derileri kavurup yok eden bir ateş”ten ve “yeniden yaratılan derilerle azabın devam edeceğinden” bahsedilmesi, bu fiziksel gerçeklikle büyük ölçüde örtüşmektedir.
Kur’an’daki bir diğer vurucu detay da “semum” kelimesiyle ifade edilen cehennem rüzgarıdır. Semum; içten içe işleyen, yakıcı ve zehirli bir rüzgar anlamına gelir. Bu tanım, nükleer patlamalardan sonra oluşan ısı ve radyasyon dalgalarına, özellikle de güneşten yayılan plazmatik güneş rüzgarlarına son derece benzemektedir. Atmosferimiz olmasa, bu rüzgarlar dünyayı birkaç saat içinde yok edebilecek güçtedir. Kur’an’daki “kavurucu rüzgar” tanımı, cehennemin azabının ne denli yıkıcı ve sürekli olduğunu daha net anlamamızı sağlar.
Kur’an ve Bilimin Buluşma Noktası
1400 yıl önce ne nükleer enerji, ne atom parçalanması, ne de radyasyon hakkında hiçbir bilgi yokken, Kur’an’da böyle bir tanımın yer alması ancak ilahi bir bilginin ürünü olabilir. “Taşlar” kelimesinin kömür gibi sıradan taşlar değil, doğada bulunmayan ve laboratuvar ortamında üretilen radyoaktif bir maddeye işaret etmesi, ayetin yüzeysel okunamayacağını ispatlamaktadır.
Derin Düşünmenin Gerekliliği
Kur’an sadece inanç kitabı değil, aynı zamanda düşünmeyi, araştırmayı ve sorgulamayı emreden bir rehberdir. “Eğer doğru söylüyorsanız, onun benzerini getirin” (Bakara 2:23) ayeti de, Kur’an’ın içerdiği bilgi derinliğinin başka hiçbir kitapla yarışamayacağını ilan eder niteliktedir. Ayetlerin sırları, sadece yüzeysel okumalarla değil; fizik, kimya, biyoloji, astronomi gibi ilimlerin ışığında, akıl ve kalbin ortak gayretiyle anlaşılabilir.
Sonuç
Bakara Suresi'nde geçen “yakıtı insanlar ve taşlar olan ateş” ifadesi, Allah’ın bizlere hem cehennemin azabının ne kadar gerçek ve yakıcı olduğunu, hem de bu azabın arka planında yatan fiziksel mekanizmaları düşündürmek istediğini ortaya koymaktadır. “Taş” kelimesiyle Americium gibi radyoaktif bir elemente işaret ediliyor olması, Kur’an’ın her dönemde yeniden anlaşılabilecek zamanlar üstü bir kitap olduğunu bize göstermektedir.
Kur’an, Allah’ın kelamı olarak sadece iman etmeyi değil, aynı zamanda derin düşünmeyi, ilimle yaklaşmayı ve Allah’ın azametini idrak etmeyi öğütlemektedir. Bu ayet vesilesiyle Rabbimize secde etmek geliyor içimizden; çünkü O, bize hem yaratılışı hem de sonucu, hem hikmeti hem de azabı apaçık bildirmiştir.
Kaynak : https://en-m-wikipedia-org.translate...r&_x_tr_pto=tc