*SiRiNe*
Dekan
- Katılım
- 22 Kasım 2007
- Mesajlar
- 5,336
- Reaksiyon puanı
- 2
- Puanları
- 0
Yanlış.
Yanlışı yapan da biziz.
Bizler hak-hukuk gibi kavramların ne olduğunu bilmiyoruz, bilmek de istemiyoruz.
Merak bile etmiyoruz.
Sağolsun birileri vermiş zamanında haklarımızı.
Oh, ne rahat!
Biz durumu idare ediyoruz.
Valla bence de çok rahat.
Ucu bize dokunmuyorsa hele... Kim takar ne varmış ne yokmuş, ne verilmiş ne alınmış, ne gelip ne gitmiş diye.
Böylesi mi işimize geliyor, anlamıyorum ki.
Öğrenmek istediğimizi de düşünmüyorum işin kötüsü.
Haklarını bilmiyorsun ki, ona göre yaşayasın be kadın!
Bilen de savunmuyor.
Oh maşallah!
Bazısı da, hakkını aramayı ayıp sanıyor. Ona yakışmaz yani... Hesap gelir, yemediği patatesin parasını da öder icabında. Tenezzül etmez hakkını aramaya.
Sonra, gelen sömürüp giden sömürünce: “E ayıp etti ama!” olur.
Neden ayıp etmiş olsun ki?
Meydanı boş bırakıp “Ay nolurrr sömür beni!” diyen kim?
Sinir oluyorum bu halimize.
***
İki gün önceki “Rakı, kadın ve şömine” yazımı tartışırken aklıma geldi bunlar.
Benim tek başıma bir kadın olarak, gidip akşam yemeği eşliğinde rakı içmemin neresi acayip?
“Dikkat dikkat! Kadınlar akşam yemeğinde tek başlarına takılamazlar.” diyen bir kanun mu var da haberimiz yok?
Olay mahali köy kasaba da değil, şehir. Dikkatinizi çekerim.
Bahsettiğim kadın profili de eğitimli, çalışan kadın, altını çizerim.
Bakın, bunun yazılı olmayan ahlak kurallarıyla da hiç alakası yok. Lütfen patateslerle soğanları karıştırmayalım.
Bu, insanın kendi kendine başkaları adına kafasında yarattığı “mahalle baskısının” bir türü.
Hatta ortada mahalle olmasa da, baskısı bizim kafamızda.
Kabullenmişiz.
Atamıyoruz, kurtulamıyoruz.
Denemiyoruz!
Olay, yapmama kararını verip kendi özgürlüklerimizi kısıtlamamızdır.
“Akşam yemeği” hakkın var.
Ha kadın olmuşsun, ha erkek. Anlamsız detay!
Ben, bir insan olarak, doğal hakkımı kullandım.
Kaybetmediğim hakkımı yok saymadım. Elimde imkan vardı, hakkıma sahip çıktım!
Bir kadın olarak, tek başıma sahip çıktım.
Sonuna kadar da sahip çıkacağım.
Sizi de beklerim.
***
Eğer biz,
Daha kaybetmediğimiz haklarımızı yok sayarsak, hapı yutmuşuz hanımlar.
Haklarımızdan kendiligimizden vaz geçersek,
Haklarımızın elimizden alınmasına hiç gerek kalmaz, biz zaten “Buyrun alın!” demiş oluruz.
Biz,
Hak, hukuk ve özgürlüklerimizi kendimiz kaybediyoruz.
Suçu başkasına atıp rahatlıyoruz.
Peki...
Hanımlar,
Biz kendimiz için ne yapıyoruz?
Pardon...
Ne yapmayı planlıyoruz?
Yonca TOKBAŞ
Yanlışı yapan da biziz.
Bizler hak-hukuk gibi kavramların ne olduğunu bilmiyoruz, bilmek de istemiyoruz.
Merak bile etmiyoruz.
Sağolsun birileri vermiş zamanında haklarımızı.
Oh, ne rahat!
Biz durumu idare ediyoruz.
Valla bence de çok rahat.
Ucu bize dokunmuyorsa hele... Kim takar ne varmış ne yokmuş, ne verilmiş ne alınmış, ne gelip ne gitmiş diye.
Böylesi mi işimize geliyor, anlamıyorum ki.
Öğrenmek istediğimizi de düşünmüyorum işin kötüsü.
Haklarını bilmiyorsun ki, ona göre yaşayasın be kadın!
Bilen de savunmuyor.
Oh maşallah!
Bazısı da, hakkını aramayı ayıp sanıyor. Ona yakışmaz yani... Hesap gelir, yemediği patatesin parasını da öder icabında. Tenezzül etmez hakkını aramaya.
Sonra, gelen sömürüp giden sömürünce: “E ayıp etti ama!” olur.
Neden ayıp etmiş olsun ki?
Meydanı boş bırakıp “Ay nolurrr sömür beni!” diyen kim?
Sinir oluyorum bu halimize.
***
İki gün önceki “Rakı, kadın ve şömine” yazımı tartışırken aklıma geldi bunlar.
Benim tek başıma bir kadın olarak, gidip akşam yemeği eşliğinde rakı içmemin neresi acayip?
“Dikkat dikkat! Kadınlar akşam yemeğinde tek başlarına takılamazlar.” diyen bir kanun mu var da haberimiz yok?
Olay mahali köy kasaba da değil, şehir. Dikkatinizi çekerim.
Bahsettiğim kadın profili de eğitimli, çalışan kadın, altını çizerim.
Bakın, bunun yazılı olmayan ahlak kurallarıyla da hiç alakası yok. Lütfen patateslerle soğanları karıştırmayalım.
Bu, insanın kendi kendine başkaları adına kafasında yarattığı “mahalle baskısının” bir türü.
Hatta ortada mahalle olmasa da, baskısı bizim kafamızda.
Kabullenmişiz.
Atamıyoruz, kurtulamıyoruz.
Denemiyoruz!
Olay, yapmama kararını verip kendi özgürlüklerimizi kısıtlamamızdır.
“Akşam yemeği” hakkın var.
Ha kadın olmuşsun, ha erkek. Anlamsız detay!
Ben, bir insan olarak, doğal hakkımı kullandım.
Kaybetmediğim hakkımı yok saymadım. Elimde imkan vardı, hakkıma sahip çıktım!
Bir kadın olarak, tek başıma sahip çıktım.
Sonuna kadar da sahip çıkacağım.
Sizi de beklerim.
***
Eğer biz,
Daha kaybetmediğimiz haklarımızı yok sayarsak, hapı yutmuşuz hanımlar.
Haklarımızdan kendiligimizden vaz geçersek,
Haklarımızın elimizden alınmasına hiç gerek kalmaz, biz zaten “Buyrun alın!” demiş oluruz.
Biz,
Hak, hukuk ve özgürlüklerimizi kendimiz kaybediyoruz.
Suçu başkasına atıp rahatlıyoruz.
Peki...
Hanımlar,
Biz kendimiz için ne yapıyoruz?
Pardon...
Ne yapmayı planlıyoruz?
Yonca TOKBAŞ