Hırsızlar Her Zaman Kaçar

Bu konuyu okuyanlar

Penetrator God

Doçent
Katılım
14 Ocak 2020
Mesajlar
854
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
521
Puanları
93
Yaş
26
166509589-352-k384072.jpg

Altın Balık


3 MART 4. ÇAĞ 203 YILI... SKYRIM, RIFTEN ŞEHRİ...

"Lonca için yüklü miktarda para toplamam gerek." dedi gölgelerin içindeki adam sonra ekledi. "Şayet bir şeyler gönderemezsem, bizzat kendi adamlarımla problem yaşarım." "O zaman bir yardım eline hayır demezsiniz gibi görünüyor." dedim. "Bu bir teklif mi? Doğrusunu söylemek gerekirse, evet gerçekten demeyiz." dedi ve ekledi. "Eğer yardım etmeyi düşünüyorsan, pastadan sana da bir parça kesebilirim."

"Karşılığında bana ne vereceksin.?" diye sordum. " "Şey, eline cebin dolsun diye birkaç sikke atarım. Ayrıca istersen benden işine yarayacak bir iki şey de öğrenebilirsin." dedi sonra ekledi. "Ne demişler "Bir adama balık ver tüm gün boyunca koksun, ona bir olta ver sana sürüyle balık tutsun." " "Bana balık tutmayı öğretmek mi istiyorsun.?" diye araya girdim. "Lafın gelişi, sana balık tutmayı öğreteceğim ama altından olanları...Yani senden usta bir yankesici yapabilirim." dedi.

"Benden sana bir abi tavsiyesi, liderimiz Brynjolf'u bul ve Hırsızlar Loncasına katıl." dedi. "İş nedir?" diye sordum. " "Hmm... Rehin Karides adında bir tefeci dükkanı." dedi sonra ekledi. "Sahibi Bersi Balel adında bir gavat. Kısa sürede büyüdü ve şu an da iyi iş yapıyor. Milletin üzerinden geçiniyor ve ceplerini ağzına kadar septimle dolduruyor." "Eee, yapmam gereken nedir.?" diye sordum. "Mevkibeyi Laila Yasakoyucu başa geçtiğinden beri, Bersi Lonca'ya olan borçlarını ödemiyor." dedi sonra ekledi.

"Kendine Dişi Aslan Mjoll adında yabani @r@sp@unun teki bir koruma tutmuş ve sadece Laila'ya vergi veriyor. Peki ya Hırsızlar Loncasının payı ne olacak? Birisinin bize ödeme yapılmasını garantilemesi gerek." "Altınını getireceğim." dedim. "Güzel, ona halen Riften'de kimin borusunun öttüğünü gösterme zamanı gelmişti." dedi sonra ekledi. "Ama bu kolay olmayacak. Bersi kendi isteğiyle ödeme yapmayacaktır. Koruması yanındayken değil. "

"Bersi'nin ne kadar borcu var.?" diye sordum. "Bize çok sıkıntı çıkardı ve borcunu geciktirdi. Sadece bunun için bile en az 500 septim borcu var." dedi sonra ekledi."Parayı almayı başarabilirsen yarısı sende kalabilir." "Ondan altını ne şekilde almam gerekiyor.?" diye sordum. "Doğrusu umrumda değil. Onu pataklarsan, muhtemelen parayı hemen alabilirsin." dedi sonra ekledi. Ama sakın onu öldürme. Altın yumurtlayan tavuğu kesmenin anlamı yok, ayrıca bu Mevkibeyini peşimize takar. Ama korumasına bir ders vermenin zararı olmaz."

"Bir tavsiyen var mı.?" diye sordum."Bersi'nin tepesine çökeceksen, ona korumasıyla aynı anda bulaşmamaya dikkat et. Karı kafayı bize takmış ve hırsızları öldürürken ekstra özen gösteriyor." dedi sonra ekledi. "İcablarına teker teker bakarsan daha iyi olur. Mümkünse onları kışkırtmaya çalış, dövüşü onlar başlatmış olsun ve böylece kimse müdahale etmez. Eğer sen başlatırsan şehir muhafızlarıyla başın derde girer ve sonra bir bakmışsın kendini zindanda fareleri sayarken buluvermişsin."

Delvin Mallory adındaki bir hırsız benden kasabada Rehin Karides adında bir tefeci dükanını işleten Bersi Balel'den Loncanın vergilerini tahsil etmemi istedi.

Görkemli elf zırhının içinden "Bekle!" dedi Kuzeyli yabancı, önümü keserek, ben Riften kasabasının caddelerinde yürürken sonra sözüne devam etti.

"Seni Delvin Mallory ile konuşurken gördüm." dedi, sorgulayıcı bir bakışla sonra ekledi. " Bunu inkar ediyor musun.?" "Hayır," dedim tedirgin bir ses tonuyla sonra ekledim. " Peki sen kimsin.?"

"Ben Unmid Karayak, Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'nun yaveriyim." dedi ve ekledi. " Ve sen de kimlere bulaştığına dikkat etmek isteyebilirsin."

"Delvin hakkında ne biliyorsun.?" diye sordum. "Hırsızlar Loncasına mensup adamlardan biridir. Acımasızdır, içlerinden çoğunun olduğu gibi. Çalarlar, yalan söylerler ve gaspederler." dedi omuz silkerek ve ekledi. "Onlardan uzak dur."

"Hırsızlar Loncası konusunda ne yapıyorsunuz." diye sordum. "Kasabanın içerisinde onları delikteki bir fare gibi köşeye sıkıştırıyoruz. Kasabanın dışında ise Mevkibeyi Laila Yasakoyucu onları yavaşça kendi pislikleri içinde boğuyor, adamsız,altınsız ve yiyeceksiz bırakıyor." dedi sonra ekledi.

"Şu anda Ulfric Skyrim'in Ulu Kralı olarak Solitude şehrindeki Mavi Saray'ın tahtında oturuyor olsa bile iç savaş hala tam manasıyla bitmiş sayılmaz. Yoksa her birisinin kellesini alıp kargılara geçirirdim. İhtiyacım olan bir düzine muhafız ve böylece Sıçanyolu'na ilerleyebilir ve hepsini kılıçtan geçirip, bu işi kökten çözebilirdik. Tek başıma da gidebilirim fakat saraydaki görevlerim buna izin vermiyor.

Mevkibeyimizin hayatına karşı türlü teşebbüsler var, Karanlık Kardeşlik mi yoksa İmparatorluk sempatizanları casusları mı olduklarını bilemeyiz, saldırının nereden geleceğini kestirmek güç. Onların başarısız olmalarını garantilemek için şehir muhafızları ile birlikte çalışıyoruz. Anlayacağın Mevkibeyinin son savunma hattı benim ve ona birşey yapmalarına canım pahasına asla izin vermem. İyi bir amaç uğruna olsa bile sarayı korumasız bırakacak lüksüm yok."

"Sıçanyolu nedir?" diye sordum. "Kasabanın altındaki eski bir lağım sistemi, oraya Lonca'nın saklanma yeri olarak kullandığını herkes bilir." dedi ve ekledi. "Mevkibeyi Laila Yasakoyucu kasabamızın, Hırsızlar loncası'nın etkisinden temizlenip, kurtulmasını sağlamak için çalışmalar yürütüyor. Ondan sonra lağımda kalanları çürüyüp geberir ya da dağılırlar."

"Delvin'nin işini bitireceğiz ve ardından sıra Brynjolf'a gelecek." dedi kendinden emin bir duruşla. "Size yardım edersem karşılığında ben ne alacağım.?" diye sordum. "Bize yardım etmek senin görevin. Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'ya hizmet etmek senin için yeterli bir ödül olmalı." dedi sonra ekledi. "Ama, elbette Mevkibeyimiz ona yapılan hizmetleri ödüllendirir, yaptıklarının karşılığında çil çil septimle dolu bir kese alacaksın."

"Neden Hırsızlar Loncası adamlarını kollarından tutup kasabadan dışarı atmıyorsunuz.?" diye sordum. "Denemedik mi sanıyorsun? Yine bir şekilde içeri girmeyi başardılar. Altımızdaki lağımda sıçanlar gibi yuvalanmışlar." dedi sonra ekledi. O yüzden, şimdilik yüzeyde işlerini bitireceğiz. Söyle bana bir sıçan mı olmak istiyorsun, yoksa bir sıçan avcısı mı? Kimin tarafında olduğuna karar versen iyi olur. "

"Delvin için ödül ne kadar.?" diye sordum. " 1000 septim ve Mevkibeyimizin minnettarlığı." dedi. "Hizmetinizdeyim o zaman. Size nasıl yardımcı olabilirim." dedim. "Delvin'in ne planladığını bilmem gerek. Dikkatli ve kurnaz biri ve takip edildiğini biliyor." dedi sonra ekledi. " Eminim şu an da bir şeylerin peşinde. Onunla konuştuğuna göre. Belki de planlarından haberdarsındır. Böylece onların sıçan deliklerinden birini daha kapatabiliriz."

"Delvin tefeci Bersi'den haraç kesmek istiyor." dedim. "Ve onun adına bunu senin yapmanı istiyor. Haklı mıyım.?" dedi. "Doğru ve görünüşe göre Bersi kasaba halkını söğüşlüyor ve Lonca üyeleri de ganimetten pay istiyor." dedim. "Evet bir süredir Bersi'ye dair içimde kötü bir his vardı." dedi. "Hırsızlar Loncası altına sıkışmış durumda ve altın olmazsa onunkiler Delvin'i asıp kurumaya bırakacak." dedim. "O halde beklediğim fırsat bu." dedi sonra ekledi.

"Delvin adına çalışıyormuş gibi yap ve Bersi'den altını al. Sonra bana ver. Bende gerçek sahiplerine dönmesini sağlayacağım." "Delvin Loncanın parasını alamazsa..." dedim "Aralarında çıkacak büyük bir karğaşaya sebep oluruz."

Mevkibeyinin yaveri Unmid Karayak benden Delvin adına çalışıyormuş gibi yapıp Bersi'den alacağım haracı Delvin yerine ona getirmemi istedi.

"Demek sen kiralık bir korumasın.?" diye sordum. " "Kesinlikle." dedi Mjoll. " "Kimi koruyorsun.?" diye sordum. "Bersi Balel." dedi. "Kimden?" diye sordum. "Bersi başının belaya girmesini istemiyor. Bedavacılardan ve Hırsızlar Loncasından." dedi sonra ekledi. "Gerçi Bersi'ninde onlardan farkı yok al birini vur ötekine. Ancak en azından yüklü miktarda cebime para giriyor ve en önemlisi bu sayede de Hırsızlar Loncasının işlerine çomak sokmuş oluyorum."

"Anladığım kadarıyla Hırsızlar Loncasından nefret ediyorsun.?" diye sordum. " "Halkın kalan son bir lokmasını alıncaya kadar ellerinden geleni yapıyorlar." dedi sonra ekledi. "Bu pislikler için Sıçanyolu bile fazla iyi bir yer. Kasabamıza kendi içlerindeki yolsuzluğu, yalanları ve hilebazlıklarını bulaştırdılar. Yüce Talos'a şükürler olsun ki nihayet Mevkibeyimiz bu sorun hakkında çalışmalara başladı."

"O zaman biraz dövüş pratiği yararlı olur." dedim. "Sen ne? Benimle dövüşmek mi istiyorsun? Burada? Şimdi.?" dedi. "Elbette hadi." dedim. "Neden olmasın, yapacak daha iyi bir işim yok zaten." dedi. "Lütfen bana bir iyilik yap ve Bersi'ye böyle yenildiğimi anlatma. Yoksa işimi kaybederim.!" dedi. "Merak etme söylemem." dedim. "Ben Bersi Balel. Rehin Karides'e hoş geldiniz." dedi sonra ekledi."İhtiyacın bir şey varsa, ne olursa ben sana bulurum."

"Hırsızlar Loncasına vergini vermemişsin.?" diye sordum. "Daha çok beklerler. Para falan ödemiyorum.!" diye gürledi. "Bu hoş olmadı değil mi.?" diye sordum. "Tehdit miydi bu şimdi? Sence ben neden Mjoll'u yanımda tutuyorum? Kara kaşına kara gözüne vurulduğumdan değil. Beni koruması için para alıyor ama bu işi zevk için yapıyor "hırsız öldürmek" onun için bir spor gibidir. " dedi.

"Yani ödemeyecek misin ? Son sözün bu mu.?" diye sordum. "Evet ödeme yok.!" "İyi. O halde ben de zorla alırım." dedim. "Göreceğiz bakalım... MJOLL!!!." diye bağırdı. "Onun icabına çoktan baktım." dedim. "İş şimdi kişisel bir hal aldı! Madem istiyorsun altınları gel de al.!" dedi.

"Tamam! Tamam... Canımı fena yaktın. Seni alçak haydut! İnsanların geçinmesine yardımcı olmaya çalışan dürüst bir iş adamının parasını çaldın.!" dedi. "Bir başkasının yoksulluğu üzerinden geçinmek, bahsettiğin "Yardım sever, dürüst iş adamı" tanımına pek uymuyor." dedim sonra ekledim. "Sefil canını almadığıma şükret."

Bersi Balel'den haracı aldıktan sonra Unmid Karayak'ın yanına gittim.

"İşte Bersi'nin altınları." dedim. " "Mükemmel bir iş çıkardın." dedi "Eee, benim planındaki diğer rolüm nedir.?" diye sordum. "Delvin, Lonca'nın Maven Karafunda ile olan ortaklığının bittiğini öğrenmeli." dedi ve ekledi. "Bu onun Lonca içindeki sorunlarını katlayacaktır." "Maven Karafunda kim?" diye sordum." Maven karafunda Skyrim'deki en büyük ve karlı işletmenin sahibidir, yani Karafunda Şaraphanesi'nin." dedi ve ekledi.

"Konuyu dağıtma, asıl meselemiz bu değil. Lonca'nın Maven Karafunda sayesinde hala Riften kasabasında biraz desteği var. Bu faktörü ortadan kaldırırsak zaten organize olmakta zorlandıkları bu zamanlarda Lonca üyeleri bel bağladıkları tek şeyide kaybedecek ve tamamen içeriden parçalanacaklar."

"Delvin'e söylememi mi istiyorsun.?" diye sordum. "Evet ve ona haraç altınlarının Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'nun elinde olduğunu söyle." dedi ve ekledi."Eğer bela aramıyorsa, kasabayı sonsuza dek terk etmesi için bu yeterli olmalı."

"Delvin neden bu yüzden burayı terk etsin ki.?" diye sordum. " Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'nun kasabasında onun ne işler çevirdiğini biliyor oluşu ve bunun yanında, ayrıca Lonca üyelerine hasılatın nereye gittiğini de açıklamasını yapmak zorunda olmasından dolayı, zavallı Delvin iki taraftan da sıkışacak. Neredeyse ona acıyacağım. Buralarda Delvin'nin yaşayacağı duruma cuk diye oturan bir laf vardır. "Hırsızlar her zaman kaçar" "

Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'nun yaveri Unmid Karayak, Delvin Mallory'un Riften'i bir daha dönmemek üzere terk etmesini istiyor. Benden Delvin'e Lonca'nın Maven Karafunda ile olan ortaklıklarının bittiğini ve paranın Mevkibeyin'nin elinde olduğunu söylememi istedi.

"Maven ile aranızda olan ortaklık bitti ve altınlar Mevkibeyinin elinde." dedim. "Onlara altınları sen mi verdin.?" dedi Delvin ve ekledi. "Bundan sonra kendine bir koruma edinmeyi düşünsen iyi olur."

"Şimdi ne yapacaksın?" diye sordum. "Gidip bu karışıklığı Brynjolf'a anlatmalıyım ve sen de sürünerek hangi delikten çıktıysan oraya doğru ikileyebilirsin." dedi Delvin öfkeli bir ses tonuyla.

Delvin ile konuştuktan sonra Unmid'in yanına geri döndüm.

"Delvin kesinlikle kaçacak, bundan eminim. İşi batırdığını Lonca'ya açıklamasına imkan yok. Diyelim ki bunu yapacak cesareti kendinde buldu, Lonca onu bu saatten sonra yaşatmaz." dedim.

"Tebrikler, doğru tarafı seçtiğini gördüğüme sevindim. " dedi yüzünde bir tebbesümle. "Aslında bana pek seçme şansı vermedin ama yapılacak şey bu gibi görünüyordu." dedim şikayet edercesine. "Güzel, çünkü aksi taktirde seni öldürmek zorunda kalacaktım ve gerçekten bu çabaya girmeyi istemiyordum." dedi şakacı bir tavır ve tehditkar bir tonla sonra ekledi. "Bana yardım ettiğini Laila'ya bildireceğim ve işte bu da dolgun ödülün içinde 1000 septim var sakın boşa harcama." "Mevkibeyiyle ne zaman görüşeceğim." diye sordum. "O kadar hızlı değil. Öncelikle benim güvenimi kazanmalısın." dedi.


Aile Yadigarı


5 GÜN SONRA...

"Sokağın karşısında pusuya yatmış kadına bir bak. Hırsızlar Loncasındandır ve Vex adıyla bilinir. Hafiften çatlaktır." dedi keşiş kılıklı orta yaşlı Kuzeyli bir adam. "Ne?" diye sordum. "Günlerdir buralarda takılıyor. Benim farkına varmadığımı sanıyor." dedi. "Kiminle konuşuyorsun be adam.?" diye gürledim. "Bu mekanı gözlüyor. Soygun için fırsat kolluyor." dedi adam bana aldırmadan. "Benimlemi konuşuyorsun.?" diye sordum. "Evet, adım Briehl kasabadaki Mara'ya adanmış bu tapınakta yardımcı rahibim." dedi. "Bunları neden bana anlattın. ?" diye sordum. "Birisinin onun "merakını" gidermesi gerekiyor. dedi sonra ekledi. "Ama ben görev yerimi terk edemem. " "Bu olayın beni ilgilendirdiği kısmı hala anlamadım." dedim.

"Oğlum anlamayacak ne var ? Bu Vex meselesini halletmeni rica ediyorum senden." dedi. "Niye sana yardım edeyim ki. ?" diye sordum. "Elbette Mara'nın kutsamasına nail olmak için.!" dedi. "Ondan ziyade işin ucunda benim için ne var.?" diye sordum. "Ah... bir materyalist daha, çocuğum derin şafağın geniş yankılarını duymak, Leydimizin dokunuşunu almak ve aşkın ışığının üzerine serpiliyor oluşu tüm altınlardan daha değerlidir. dedi ve ekledi. "Bunu ödül değil, hediye olarak görmelisin."

"Mara'nın kutsaması karnımı doyurmayacak ve bana oğlumlu, çocuğumlu konuşma huylanıyorum." dedim ve ekledim. "Şimdi değerli vaktimi böyle vaaz vererek boşa harcamaya devam edeceksen yıkıl karşımdan." "Dinle beni lütfen." dedi sonra ekledi. "Yardımlarının karşılığı olarak ödül talep etmende sanırım bir sakınca yok. 100 septim uygun mudur? Eminim halimden anlayıp hoşgörüyle karşılayacaksındır, taktir edersinki ben zengin bir adam değilim."

"Ben gidiyorum" dedim. "Tamam, tamam dur. Bu Mara Madalyonuyla birlikte 200 septim verebilirim. dedi sonra ekledi. "Ne eksik ne fazla ve verebileceğimin sınırına ulaştım." "Peki Vex işini hallederim." dedim. "Buna minnettar olurum. dedi ve ekledi. " Çevremizde azılı bir hırsızın olması tüm gün boyunca görülecek güzellikte bir manzara değil. Ancak öncelikle başlangıç olarak neyin peşinde olduğunu bilsek iyi olur. Bunu öğrenmeye çalış."

Briehl adında bir Mara rahibi benden tapınağın yakınlarında dolanan Vex adında bir hırsızdan kurtulmam için para önerdi.

"Hey, nasılsın güzelim.?" dedim. "Şşşt... İkimizi de tutuklatmak istemiyorsan dikkat çekecek haraketlerden ve gürültü yapmaktan kaçın." dedi Vex fısıldayarak sonra ekledi. "Ve bana bir daha güzelim dersen t@şş@klarını söküp eline veririm."

"Tamam sakin ol." dedim sonra ekledim. "Peki neler oluyor burada.?" "Beni süzmeyi de kes ve yüksek sesle konuşmaya devam edersen şuradaki şehir muhafızları farkedecek sonra da tepemize binecekler. " dedi fısıldayarak sonra ekledi. "Muhafızlar Maven Karafunda'nın malikanesini gözetlediğimi öğrenirse sıçtık demektir."

"Maven Karafunda'mı ? Ben Mara Tapınağını gözetlediğini sanıyordum." dedim. "Bu sonuca kendi başına mı ulaştın.? Çok zeki olmalısın." dedi sonra ekledi." Bu bir hedef şaşırtmaca, fark edilmediğimi düşündüğümü mü sandın? Oradan bakınca salak gibi mi görünüyorum? Zaten amaç buydu. Birkaç gündür burada oturuyorum çünkü dikkat dağıtmaya çalışıyoruz."

"Maven'a pek hayranlık besliyormuş gibi gözükmüyorsun." dedim. "Öyle o yaşlı sürtük bizi yarı yolda bırakıp bütün planlarımızı mahvetti." dedi sonra ekledi. "Bu yaptığının yanına kar kalacağını mı, intikam almayacağımızı falan sanıyorsa o @r@s@p@u fena yanılıyor ve bizde bundan emin olması için uğraşıyoruz."

"Mercer'in ihaneti, Delvin'in ayrılması, Maven'in kazığı ile Lonca'da hiçbirşey iyiye gitmiyor ve Brynjolf son günlerde biraz garipleşti, sanırım adamcağız bize liderlik edeceğim diye tırlattı. Tabi bu yaşananlardan sonra aklı başında kim olsa tırlatırdı." dedi sonra ekledi. "O bir emir verdiğinde eksiksiz yerine getirilmesi gerekir, özellikle bu kötü dönemlerde."

"Fazla mı detay verdin sanki.?" diye sordum. "Olabilir, asıl mesele şu ki biraz yardım fena olmazdı. Son işlerimizde yaşanan büyük hayal kırıklıkları nedeniyle hepimiz sarsıldık. Bundan etkilenen üyeler doğal olarak loncaya olan inaçlarınıda kaybettiler." dedi sonra ekledi.

"Ve şu an da çok önemli bir görev üstündeyim ancak loncadan bu iş için gönüllü olan çıkmadı. Zamanım daralıyor ve kimse yardıma yanaşmıyor. Dirge var ama o kas kafa da bu işlerin adamı değil. Şayet onunla çalışmak zorunda kalırsam kendinide, benide kesin enseletir." "Yapmamı istediğin şey nedir.?" diye sordum."O kadar hızlı değil öncelikle neden yanıma geldin öt bakalım." dedi.

"Mara rahibi bir adam var, benden seni tapınağın çevresinden uzaklaştırmam için para önermişti." dedim. "Şu ilerideki cüppeli ahmak mı.?" diye sordu. "Aynen. O tapınağı soymayı planladığını sanmış. Şimdi gerçeği öğrenince işin rengi değişti tabi." dedim.

"Tapınağı soymak mı ? Bizi ne sanmış ? Çapulcu falan mı ? Düştük ama o kadarda değil." dedi sonra ekledi. "Hem ne çalacaktık ki ? Bağış kutusunu mu? Orada bizim isteyebileceğimiz hiçbirşey yok."

"Yardımını istediğim işe gelirsek. Maven'in evinde eski bir aile yadigarı altın bir tılsım var." dedi sonra ekledi. "Onu ele geçirip Maven ile olan hesabımızı kapatacağız. Şayet bunu başaramazsam

Brynjolf Kırık Testi'ye bir daha dönmeme mi söyledi. Dönersemde sanırım beni öldürür. Ve beni öldürür derken, bir ölü çağıran getirtip beni canlandırır ve tekrar tekrar öldürür.

Anlayacağın o ki bu işin paraylada ilgisi yok kişisel bir mesele haline dönüştü. Kimsenin Hırsızlar Loncasına kazık atıp sonra elini kolunu sallaya sallaya gidemeyeceğini bilmesi gerek. Eski zenginliğimizden eser yok belki ancak saygıyıda kaybedersek var olmamız için hiçbir neden kalmaz."

"Bu tılsım nerede?" diye sordum. Evdeki bir kitaplığın arkasına saklanmış ve düğme aracılığıyla girilebilen gizli bir oda da." dedi ve ekledi. " Ama bu görev tek başına usta bir hırsızın bile boyunu aşıyor. O büyüklükteki bir evde dışarda muhafızlar içeride paralı askerler cirit atarken etrafta tılsımın olduğu oda nasıl bulunur bilmiyorum."

"Bu iş hem sinsilik hemde güç gerektiriyor. Yani her iki durumada uyum sağlıyabilecek kapasitede olan bir adam lazım. Ancak elimizde öyle biri yok." dedi. "Sana bunu benim yapabileceğimi düşündüren şey ne.?" diye sordum. "Seçme şansım yok. Ben şehir muhafızlarının dikkatini tek bir yerde toplarken sende gizlice gece karanlığından yararlanarak içeri sızacaksın." dedi ve ekledi.

"Ancak içeri girdikten sonra paralı askerlerden oluşan bir orduyla karşılaşacaksın. Tılsıma giden yolu nasıl açacağın sana kalmış. İster sessizce farkedilmeden isterse önüne çıkan herkesi öldürerek açarsın. Tek dikkat etmen gereken şey ortalığı ayağa kaldırmadan haraket etmendir.

Eğer Şehir Muhafızlar öğrenirse durum direk Maven'in kulağına gider. Ondan sonra kopacak kıyamet Oblivion Krizine eş değer boyutta olacaktır. Yani farkedildiğin taktirde mümkünse o evden dışarıya senden başka kimsenin canlı çıkmadığından emin ol. "

"Birkaç paralı amele sorun olmaz ancak size neden yardım etmek isteyeyim ki? Yani neden Sizin için Maven Karafunda'yı karşıma alayım." diye sordum. "Altın için olabilir mi.?" dedi. "Evine yapılacak soygun haberini Maven'e yetiştirirsem vereceğiniz meblağ ne olursa olsun ondan 2 katını alacağıma eminim." dedim.

"Neden uğraşıyorum ki bu işi yapacak başka birini bulurum daha zamanım var." dedi Vex. "Sana kolay gelsin o zaman." dedim. "Ve belkide seni öldürmeliyim? Sonuçta çok fazla şey söyledim sana ve önceden bahsettiğin gibi "Fazla detay verdim" yani bizim için bir tehtitsin." dedi.

"Vex bebeğim sinsilik,kilit açma, yankesecilik gibi işlerde iyisindir ve eminim muhteşem bir hırsızsındır ama gerçekten ? Beni yakın dövüşte öldürebileceğini düşünüyorsan daha öğrenmen gereken çok şey olduğunu düşünürüm ve seni temin ederim iyi bir öğretmen değilimdir. Kendimi fazla kaptırırımda. Yani benden alacağın ilk hayat dersi son dersin olabilir." dedim.

"Peki, peki seni ilahların belası herif. İstediğin başka özel birşey mi var.?" diye sordu Vex. "Evet, ben şahsen daha kişisel, daha elle tutulur bir ödül düşünüyorum." dedim ellerimi ovuşturarak." Siz erkekler hepiniz aynısınız... Başka bir zaman olsa bunu istediğin için kafanı kırdırıp sarnıca attırırdım ancak şuanda durumlar buna beni mecbur bırakıyor." dedi sonra ekledi. "Şimdi mi yapalım yoksa iş bittikten sonra mı.?" diye sordu.

"Şimdi yaparsak görev öncesi büyük bir morel kaynağı olurdu benim için." dedim.

Vex ile yattıktan sonra Briehl yanına döndüm.

"Senin iş tamam Vex tapınağ bulaşamaz artık." dedim. "Harika! Çok teşekkürler. Dinya Balu ve Maramal ile konuşup büyük yardımından onlara bahsedeceğim " dedi sonra ekledi. "Ancak gördüğüm kadarıyla hala orada duruyor.?" "Bana güvenmiyor musun sen.?" diye sordum. "Hayır, elbette güveniyorum. Kusura bakmayın yanlış bir anlaşılma oldu galiba bunun için özür dilerim." dedi.

"Evet," dedim. "Evet?" dedi o da. "Birşeyi unutmuyor musun.?" diye sordum. "Ah... ah... evet ödül tabi ki nasılda aklımdan çıkmış. Dalgınlık işte." dedi. "İşim gücüm var sabaha kadar bekleyemem burada paramı ver elimden kaza çıkmadan." dedim ve ekledim." İşe yaramaz kolyende sende kalabilir. Yakın zamanda evlenmeyi düşündüğüm yok. "

Briehl'ten paramı aldıktan sonra Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'nun huzuruna çıktım.

"Aa, gerçekten mi.?" dedi Mevkibeyi Laila Yasakoyucu. "Evet. Leydim, eğer Vex onu ele geçirmeyi başaramazsa, aynı Delvin gibi kasabadan yok olmak zorunda kalacak." dedim." Yaverim Unmid Delvin Mallory ile olan meseledeki yardımlarından bahsetmişti. Yani sana güvenmekte bir sakınca görmüyorum." dedi ve ekledi.

"Ancak öncelikle yemin etmelisin." dedi Mevkibeyi Laila Yasakoyucu. "Şehrimizin kanunlar çerçevesinde kalmasını sağlamak için huzuru korumak için çalışacağına ve daima sadık kalacağına yemin ediyor musun.?" dedi."Evet." dedim. "Düzen için kamu yararı için ve bu çabalarımızı, kurduklarımızı bozabilecek suçlular ile kanun kaçaklarıyla savaşıp bizleri savunacağına ve halkımızın çıkarlarını gözeteceğine yemin ediyor musun.?" dedi.

"Evet." dedim. "Güzel o halde Riften'deki pisliklerin kökünü kazı. Kasabamızın sokaklarında, Hırsızlar Loncası üyelerini bul. Onların üzerlerine git ve bizlere daha fazla zarar veremeyeceklerinden emin ol. " dedi ve ekledi. "Merak etme bu işte yalnız değilsin, muhafızlarım sana yardım edecekler. Şayet burada yükselmek ve gözüme girmek istiyorsan görevini yap."

Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'nun muhafızları Hırsızlar Loncasının adamları ve faaliyetleri hakkında bana bilgi verecek. Benden onları bulup sorun çıkartmalarını engellememi ve eğer mümkünse Riften'i sonsuza kadar terk etmelerini sağlamamı istedi.

"Pekala, Devam et o halde, Vex'e kolyenin burnunun dibinden kapıldığını söyle! Belki etrafta sinsi sinsi dolanmayı keser."dedi.

Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'ya Hırsızlar Loncasının planlarından bahsettikten sonra Vex'in yanına döndüm.

"Maven'nin aile yadigarı tılsımını buldum." dedim. "Buldun mu ? Tılsım nerede.?" diye sordu Vex."Ait olduğu yerde Maven'in elinde." dedim. "Sen ne?!" dedi ve ekledi. "Ne yaptın? Bunu Brynjolf

söylemek zorunda olduğumun farkındasın değil mi ? Beni bir bok çukurunun içirisine soktun. Artık gitsen iyi olur, birileri seni ortadan kaldırmadna önce."

Vex ile konuştuktan sonra Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'ya olanları bildirmeye gittim.

"Vex burayı tıpış tıpış terk edecek." dedim. "Güzel. Bu bizi bütün gün ona bakmak zorunda kalmaktan kurtarır." dedi Mevkibeyi Laila Yasakoyucu ve ekledi. "İşte biraz altın cebini doldurmak için. Bu da Maven'dan." "Bu nedir?" diye sordum. "Vex'in çalmaya çalıştığı tılsımlı kolye, senin sahip olman gerektiğini düşündü." dedi.


Ev Soygunu


19 GÜN SONRA...

"Hey Bana Dirge derler." dedi uzun boylu, yapılı adam, sonra ekledi. "Umarım Mevkibeyinin kim olduğu belirsiz kölelerinden biri değilsindir." "Mevkibeyi hakkında ne biliyorsun.?" dedim. "O bu şehre ayak bastığından beri yerin üstündeki adamlarımız çapulcular gibi tutuklanıp zindanlara sürüklenip götürülüyor. Altındakiler ise sıçanlar gibi lağıma kilitleniyor." dedi öfkeli bir ses tonuyla, sonra ekledi.

"Molgrom Çifteölen'e bak. Bir hırsız standartlarına göre iyi bir adamdı. İşini çok ciddiye alırdı ve güvenilirdi. Birkaç ay önce yakalanıp zindanı boyladı. Ona ne mi oldu ? Kaledeki, zindanda kafasını bulandırdılar, bir şey yaptılar. Muhtemelen işkence edip, beynini yıkadılar. Şu anda artık o Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'nun bir maşası haline geldi. İşte bu gerçek kötülüktür."

"Molgrom önceleri nasıldı.?" diye sordum. "Edepsiz herifin tekiydi ama dürüst bir hırsızdı. İşinde saygıdeğer biriydi." dedi ve ekledi. "Sonra onu götürdüler ve değiştirdiler. Zavallı ahmak şimdi Mevkibeyi için muhafızlık yapıyor ve Sarayı koruyor." "Yardıma ihtiyacın var mı.?" diye sordum. " Sanırım Molgrom, beni yakalamayı kafasına koymuş.!" dedi ve ekledi." O yüzden bana bir iyilik yap, ne planladığını öğren ve bana anlat."

Dirge, Molgrom'un onu yakalamaya çalıştığını düşünüyor. Benden onun ne planladığını öğrenmemi istedi.

"Buradaki görevin nedir.?" diye sordum. "Nöbetçiyim, Sarayı koruyorum." dedi sonra ekledi. "Kıyak bir iş değil, ama Hırsızlar Loncasından Kasaba Muhafızlarına taraf değiştirmeye karar verdiğinde, güven kazanman biraz zaman alır.""Hiç Saray'da soygun falan oluyor mu.?" diye sordum. "Mevkibeyinin ikamet ettiği yeri soymaya kimse cesaret edemez." dedi sonra ekledi. " Ancak çevresinde çok fazla oluyor. Yakın zamanda üç ev soyuldu."

"Peki bu konuda ne yapıldı.?" diye sordum. "Malesef buranın yerel başbelalarından "Hırsızlar Loncasından" gözümüzü ayırmamaktan başka elimizden bir şey gelmiyor. Fırsatını yakalasalar yere çivilenmemiş herşeyi götürürlerdi." dedi sonra ekledi. "Ancak bu soygun işinin arkasında Dirge'nin olduğundan neredeyse eminim." "Soygunların arkasında neden Dirge'nin olduğunu düşünüyorsun.?" diye sordum. " Kendisinin işleri karıştırmayı seven bir hırsız olmasından dolayı olabilir mi.?" dedi.

"Bu bir cevap değil. Seni o olduğuna bu kadar emin yapan nedir.?" diye sordum. "Onun kız arkadaşı Tonilia'ya bakman kızın havasını attığı servetin dürüst bir kaynaktan gelmeyeceğini anlamak için yeterli. Zaten o da Lonca üyelerinden biridir. Gerisini sen hesap et işte." dedi. "Eskiden Hırsızlar Loncasının üyelerinden biriydim. Gurur duyduğum bir şey değil. Ama Brynjolf karizmatik bir adamdır. Oldukça ikna edici olabilir." dedi ve ekledi." Sonra Mevkibeyimiz gözlerimi açtı. Bana gerçeği görmemde yardımcı oldu ve Brynjolf'un umrunda olan şeyin Lonca değil kişisel çıkarları olduğunu geçte olsa anladım. Artık Mevkibeyi Laila Yasakoyucu'nun yanında savaşıyorum."

"Şimdi ne yapmayı planlıyorsun.?" diye sordum. "Soygunların arkasında Dirge'nin olduğunu kanıtlarsam böylece Mevkibeyine değerimi gösterir ve Kasaba Muhafızlarında da konumumu ilerletebilirim." dedi ve ekledi. "Ama hiçkimsenin benimle bu durum hakkında konuşacağını sanmam. Hırsızlar Loncasının adamları ihanete uğradıklarını düşünüyor ve Mevkibeyininkileri de kuşkucudur. O yüzden üzerimdeki yüklere sahip olmayan birine ihtiyacım var. Peki sana ne dersin? Ev soygunları durdurulursa bunun Riften'e sonsuz yardımı dokunur."

"Bana ne kadar ödeyeceksin.?" diye sordum. " 150 altına ne dersin.?" dedi. "Yetmez." dedim. "Bu da ilk haftalığımdan aldıklarımın tamamı. Bununla beraber kesede 300 septim falan oluyor." dedi.

"Yardım etmeden önce biraz düşünmek istiyorum." dedim. "Pekala ama çok uzun sürmesin çünkü zaman bizden yana değil." dedi. "Molgrom ile konuştum. Ev soygunlarının arkasında senin olduğuna kendini inandırmış gibi görünüyor." dedim. "Bana iftira atmaya çalışıyor. Benden nefret ediyor. Zaten loncadaki günlerinde de hep nefret ederdi." dedi sonra ekledi.

"Bazı sebeplerden ötürü... Yani birkaç yıl önce Vex'e sarkıntılık ettiği için onu fena pataklamıştım. Kişisel birşey değildi ama bu kadarda kinci bir tip olduğunu bilseydim üzerinde biraz daha nazik çalışırdım." "Dinle yardımına ihtiyacım var." dedi. "Devam et." dedim. "Bu işi düzeltebilirsin. Gerçeği ortaya çıkartabilirsin. Soygunları araştıran kişi mutlaka sen ol. Umut edelim de Molgrom bunu yapmana izin versin." dedi.

"Tamam, şartlar değişti. Soygunları araştıracağım." dedim. "Güzel. Dikkatli ol, kolay olmayacaktır." dedi ve ekledi. "Dirge pek belli etmesede aslında hileci biridir. Onu bir şey ile suçlamak zordur ve sevgilisi Tonilia'da her daim değerli eşyaların nerede bulunacağını bilir." "Sence evleri önceden dikizlemiş midir.?" diye sordum. "Kas kafanın teki olabilir, ama bir aptal değildir. Evleri gözetlemesi için başka birini göndermiştir." dedi ve ekledi. "Casusunun kimliğini ortaya çıkarabilirsen bu iyi bir başlangıç olur."

"Kimlerin evleri soyuldu.?" diye sordum. " Şaraphaneci Ungrien, Simyacı Elgrim, Demirci Çırağı Asbjorn." dedi ve ekledi. "Hepsiyle teker teker konuşmalısın. Onların ifadeleri Dirge'yi adalete teslim etmenin anahtarı olabilir."

Molgrom Çifteölen kasabadaki ev soygunlarının araştırılmasını istiyor. Soygun öncesi Dirge'nin evleri gözetlemesi için birini gönderdiğini iddia ediyor. Benden casusu bulmamı istedi.

"Molgrom potansiyel evleri kontrol etmek için bir casus kullandığını düşünüyor." dedim. "Öyle mi düşünüyor.?" dedi. "Gerçekten öyle mi peki? Bir casusun var mı.?" diye sordum." "Sen ne düşünüyorsun.?" dedi. "Kim o.?" diye sordum. "Hayır, elbette ki yok. Neden olsun ki.?" dedi ve ekledi. "Ama şayet olmaz ya yinede kasabada bir casus bulacak olursan. Molgrom ile konuşmadan önce bana gel. "

"Hoş geldiniz! İzin verirseniz size Karafunda şarabından tattırmak isterim... Skyrim'deki en kaliteli içki budur.!" dedi ve ekledi." "Biz burada sadece en iyi olanı servis ederiz... Karafunda Şarabı. Size bir tane vereyim mi.?" "Karafunda Şarabını bu kadar özel yapan ne." diye sordum. "Leydi Maven onlarca yıldır Karafunda Bal Şarabı için gizli bir tarif geliştiriyor." dedi ve sonra ekledi. "Kendisi en iyi lezzeti yakalayabilmek için çok gizli bir baharat karışımı, Altınateş Mülkünden taze bal ve özel yapım eskitme fıçıları kullanıyor. Bu da, bardaktaki son yudumdan dahi, ilk yudumdaki kadar güzel bir tat alınmasını sağlıyor."

"Bunların hepsini ezberledin herhalde." dedim. "Kahretsin! Kusura bakma. Bu işte pek iyi değilim. " dedi sonra ekledi." Bak, en azından Maven'a bir şey söyleme, tamam mı? Bu işi doğru yapmak için haftalardır uğraşıyorum ve eğer ne kadar aptal olduğumu öğrenirse beni başından savacaktır." "İşten atılmaktan daha kötü şeyler de var." dedim. "Evet... Atılmak. Tabi, bende bunu kastetmiştim." dedi. "Herneyse lütfen bu konuşmayı unutalım ve en baştan alalım. Size nasıl yardımcı olabilirim." dedi.

"Duyduğuma göre evini soymuşlar." dedim ve ekledim. "Ne çalındı ve Soygun gününde burada kimler vardı.?" "Yüzüğüm. Değerli bir parçaydı. Ee, o gün burada birkaç kişi vardı." dedi sonra ekledi.

"Pazar meydanındaki kasap Marise Aravel, Şaraphanedeki Yemek Hane için bana taze bir et teslimatı gerçekleştirdi. İşçi Valindor bana balık sattı. Ve de Hafjorg, Elgrim'in karısı. Bana birkaç tane sağlık iksiri sattı. " "Şey senden bir ricam var." dedi. "Nedir.?" diye sordum." Çalınan o yüzük, onu Maven Karafunda'dan bizzat almıştım. Şaraphanesindeki ilk haftamı doldurduğum gün hediye etmişti." dedi ve ekledi.

"Ara sıra çalışanlarını kontrol etmek için buraya uğrar. Eğer yüzüğünü elimde görmezse takacak kadar değer vermediğimi ya da sattığımı düşünecektir. Kim bilir belkide önemsemez ama Maven ne yapacağı belli olmayan dengesiz biridir. Yani risk alamam. Lütfen o yüzüğü bul ne istiyorsan veririm." dedi. "Önceliğim bu değil ama fırsatını bulursam bakarım." dedim.

Karafunda Şaraphesinde çalışan Ungrien adındaki bir Orman Elfi benden ona Maven tarafından hediye edilmiş çalınan yüzüğünü bulmamı istedi.

"Seni daha önce buralarda görmemiştim." dedi Kızıl Muhafız kadını. "Ben yeniyim." dedim. "Riften'e girmeyi nasıl başardın? Bu günlerde Hırsızlar Loncası nedeniyle muhafızlar şehre pek bir şey girip çıkmasına izin vermiyor. Şey en azından kasabaya." dedi manalı bir biçimde. "Bir yol arıyordum ve buldum." dedim gözlerimi devirerek. "Beceriklisin ha? Senin gibi adamları severim." dedi beni baştan aşağı süzerek. "Duyduğuma sevindim ve bende senin gibi kadınları severim." dedim bir taraftanda elimle kalçasını avuçlayarak. "Hey! Yakışıklı sende çok hızlıymışsın. Ama benim başım bağlı o yüzden şansına küs." dedi cilveli haraketlerle. "

"Eee, peki senin gibi güzel bir kadın ne yapıyor buralarda.?" dedim. "Adım Tonilia tatlım biz Dirge ile birlikte Hırsızlar Loncasının adamlarındanız." dedi. "Öyle mi gerçekten.?" dedim. "Hemen onu sıradan haydutlardan biriymiş gibi düşünme. Benim Dirgem fazla akıllı olmasada, güçlüdür ve bir kızın ne istediğini bilir." dedi gülümseyerek. "Bana da bir şans verirsen bende bildiğim birkaç numarayı sana gösteririm." dedim. "Hala pes etmeden çabalıyorsun demek ha ? Ne diyeceğim böyle ısrar etmeye devam et ve belkide sonra birşeyler yaparız seninle." dedi ve ekledi. "Ama Dirge'nin haberi olmadan yoksa ikimizide öldürür."

"Benim Dirgeciğim daha geçen gün bana güzel bir yüzük verdi. Mevkibeyi olacak k@lt@ğın eline yakışır bir tane." dedi. "Dirge'nin sana verdiği yüzüğü görebilir miyim.?" diye sordum. "Nah! Onu almak için elimi bile kesersin! Senin gibileri tanırım.!" dedi." "Dirge onu çaldı." dedim. "Öyle bile olsa sen bunu kanıtlayamazsın.!" dedi. "Bana o yüzüğü ver.!" dedim. "O benim, tamam mı? Benim.!" dedi. "Çalıntı malları elinde bulundurmak... Özellikle Maven'nin malıysa başın hem onunla hemde Mevkibeyiyle belaya girebilir." dedim.

"Mevkibeyinin benimle uğraşmaya tenezzül edeceğinden şüpheliyim. Özel biri olmadığımdan değil... eee, onların ilgileneceği tarzda olmadığımdan." dedi ve ekledi." Maven'a gelirsek o o@rsp@nun ne düşündüğü umrumda bile değil." "Beni, canını yakmak zorunda bırakma.!" dedim. " Bir hanıma vuracak mısın.? Sen ne çeşit bir hayvansın. Oysa ki hakkında iyi şeyler düşünmeye başlamıştım." dedi. "Acıtmakla kalmam gerekirse seni öldürüm." dedim. "Hele bi dene! Bana dokunursan buna pişman olursun. Yemin ederim.!" dedi.

"Tamam, tamam kapatalım bu konuyu." dedim ve ekledim. "Bana kendinden bahset." "Ne bilmek istiyorsun.?" dedi ve ekledi. "Dirge iyi bir adam. Gerçi kendine bakamıyor, ama hangi erkek yapabiliyor ki.? Ona yemek pişirip etrafı temizliyorum... Kasabadaki soygunları birlikte planlıyoruz ve onu yatakta mutlu ediyorum. Pek konuşkan değildir. Ama onda o yetenekler varken konuşmaya kimin ihtiyacı olur ki. Dirgeciğimde gerçekten bir kudret var. Ayrıca bana tonla hediye getiriyor."

"Devam et lütfen." dedim. "Demek istedğim benim hayattaki kaliteli şeylerden hoşlanan bir hanımefendi olduğumu görebiliyorsundur. Bir kasaba kızının görevlerinden biri güzel görünmektir. Kasabaya gelen şu köylüler gibi değil. Ne bir stile ne de bir klasa sahipler." dedi. "Harika zevklere sahip bir kadın olduğunu görebiliyorum." dedim. "Ne demek istediğimi anlıyorsun. Kaliteli şeyleri takdir eden bir adam olduğunu görebiliyorum." dedi ve ekledi. "Bir an seninde civardaki adamlardan biri olduğunu sanacaktım. Onlar sadece bir sonraki biralarının nereden geleceğiyle ilgilenir, ya da elbisenin ne kadar hızlı yere düştüğü ile."

"Senden hoşlandım. Gel de sana vücudumun kaliteli şeylerinden tattırayım. Bunun için Sessiz sakin bir yere gidelim." dedi elimden tutarak." Benim için zevk." dedim."Tekrar hoş geldiniz." dedi Ungrien. "Onu buldum. Yüzüğün bende." dedim. "Sen ciddi misin.?" dedi. "Evet, elbette." dedim. "Minnettarım. İşte bu septimleri teşekkürlerimle birlikte al. Hayatımı kurtardın dostum." dedi.

"Marise Aravel.?" diye sordum. "Evet.?" dedi. "Ev soygunları hakkında bir şey duydun mu.?" diye sordum. " "İşin içinde olduğumu mu düşündün.?" dedi ve ekledi. "Değerli eşyalar umrumda değil. Ben etlerimi taze tutmayı, satmayı ve beladan uzak durmayı umursarım." "Kulağa pastoral geliyor." dedim.

"Bayan Hafjorg.?" dedim. "Efendim.?" dedi. "Soyulan evlerden birinde görülmüşsün." dedim. "Aslında birden fazla evdeydim. Ancak bu beni hırsız yapmaz. O yerlerde bulunmamın tek sebebi iksirlerimi satmaktı, yani iş için." dedi. "Öyle diyorsan öyledir." dedim.

"Valindor sen misin.?" diye sordum. "Evet." dedi. "Soyulmuş bir evin içinde görülmüşşsün." dedim. "Ben kasaba limanında çalışır, kapı kapı dolaşıp tuttuğum balıkları satarım. İşim gereği insanların evine girip çıkarım." dedi. "Göreceğiz bakalım." dedim.

"Bir saniye." dedi ve ekledi. "Eğer yirmi beşten üçü alır artı onsekiz çizme eklersem bu... Gözlerini dikmiş bana bakarken bunu yapamam." "Hesap mı yapıyorsun.?" diye sordum. "Demirci dükkanının kayıtlarını tutuyorum." dedi. "Ne beceri ama." dedim. " "Hesaplamanın kolay olduğunu mu düşünüyorsun? Buralarda bunu yapabilen pek yok." dedi. "Ben yapabilirim." dedim. "Gerçekten mi? Nedense sesinden bu söylediğine kendin bile inanmıyorsun gibi hissettim." dedi. "Beni sınamak mı istiyorsun.?" diye sordum.

"Evet... On dört çarpı on yedi kaç eder.?" dedi. "Çok basit. İki yüz otuz sekiz." dedim. "Çok güzel! İnsan, metal silahlara olduğu kadar zihnin silahlarını da değer vermeli." dedi." Soygunlar hakkında bir soruşturma yürütüyorum." dedim. "Ne çalındığını soruyorsan. Zırh elbette. Mevkibeyi Laila, Balimund'a eskileri çok yıprandığı için Kasaba Muhafızlarına yeni zırh setleri dövdürtmüştü. Malesef artık yoklar.! dedi ve ekledi." Hırsızlığın farkına vardığımda hesap defterini düzenliyordum. O gün çevrede olanlar... Şey Valindor bana balık satmaya çalışmıştı. Ama balık sevmem. O yüzden onu kovalamıştım. Şu Kara Elf hödüğü Romlyn Dreth bira getirdi. Bedelini ödedim. Karşılığında birkaç kuruş sikke atmıştım önüne ve Marise Aravel birkaç sefer buraya geldi. Ama bu alışılmadık bir şey değil, zaten her hafta düzenli olarak ondan et alırız."

"Romlyn Dreth.?" dedim. "Adımı nerden biliyorsun ? Neyse boşver. Bir içkiye ihtiyacın var gibi duruyor. Biraz ucuz bal şarabına ne dersin.?" dedi. "Ucuz Balşarabı mı satıyorsun.?" diye sordum. "Evet. Şehirdeki en iyi şarabı ucuza satıyorum, ilgini çeker mi.?" dedi. "Karafunda Şaraphanesinde mi çalıyorsun.?" diye sordum. "Tabi ki. Bu kalitede malı nasıl bu kadar ucuza sattığımı düşünüyorsun? Yaşlı Maven'nin her önüne gelene dağıttığını mı sandın.?" dedi sonra ekledi. "Neyse ki çok fazla para kazanıyor. Böylece yaptığım bu küçük ticaret göze batmıyor." "Bu yasadışı değil mi ? Ki yakalanırsan Maven'nin sana yapabileceklerinden bahsetmeme gerek yok." dedim.

"Olabilir, ama ucunda kazanç olan her işin içinde biraz risk vardır ve zaten dikkat ediyorum. Karafunda Bal Şarabını han ve tavernalara bir kasasını, şaraphaneye ödedikleri fiyatın yarısına satıyorum." dedi sonra ekledi. " Sadece birinin, onu teslim etmesi gerekiyor. Bende yapardım ancak Riften'i terk ettiğimi gören olursa şüphelenirler." "Ne tür bir teslimat.?" diye sordum. "Bu küçük Karafunda Bal Şarabı fıçısını alıp Ivar köyündeki hana götürmene ihtiyacım var. Karşılığında sana bir şey verecek. Yapacağın ayak işine karşılık sende kalabilir. Eğer şaraphaneden Indaryn'a rastlarsan, çeneni kapalı tut. Bizi saniyesinde Maven'e ele verir. " dedi.

"Tamam, yapacağım. Ama seninle konuşma amacımdan uzaklaştık. " dedim ve ekledim. "Soyulan evlerden birinde görüldüğünü duydum." "Söylediğim gibi ben pek çok eve bira ve şarap götürürüm. Ben her yerde görülürüm. Bu normal." dedi. "Orası doğru." dedim.

Şaraphanede çalışan Romlyn Dreth adında bir Kara Elf benden yasadışı yollarla ele geçirdiği bir fıçı Karafunda Bal Şarabının Ivar köyündeki hana teslimatını yapmamı istedi.

"Indaryn sen misin.?" diye sordum. "Öyleysem ne olmuş? Ne istiyorsun? Eğer konu şaraphane ile ilgiliyse beni rahatsız etmek yerine Ungrien ile konuşabilirsin." dedi. "Bana Maven Karafunda'yı anlat." diye sordum." Leydi Maven Skyrim'deki herkesle alışveriş yapabilir. Bu şehirde ipleri elinde tutanın o olmasına şaşırmamak gerek." dedi sonra ekledi. "Hatta kendisinin İmparatorluk içinde bile üst kademede arkadaşlarının olduğuna eminim. Ayrıca ona karşı gelmemeni öneririm. Sorun yaratanları çözmesi için birkaç sorun gideren elemanı vardır."

"Karafunda Şaraphanesini sen mi işletiyorsun.?" diye sordum. "Maven Karafunda şarap üretiminin devam etmesini istiyor ve bende bütün bu işe yaramazlara rağmen bunu sağlamaya çalışıyorum." dedi ve ekledi. "İşletme yönetimini devraldığımdan beri bal şarabı üretimimiz en yüksek karına ulaştı." "Yanındaki çalışanın Romlyn'nin herkesten gizli dükkandan para aşırdığını biliyor muydun.?" diye sordum. "Evet, hemde çok şüphelenmiştim ama o küçük alçağı kanıtla beraber hiç yakalayamadım." dedi. "Bana teslim etmem için bu fıçıyı verdi." dedim.

"Vay şerefsiz! Daha sabah bu fıçıyı ona verip git mahzene koy demiştim." dedi ve ekledi. "Ah, bunun için aklı başına gelene kadar cezaevinde çürüyecek. Maven olanları benden önce öğrenseydi, başına daha kötü şeyler gelebilirdi. Al bu keseyi küçük hırsızımızı enselediğin için ufak bir ödül."

"İksir ya da içerik malzemesi alacaksan haberim olsun." dedi Elgrim sonra ekledi. "Yoksa simya hakkında ders mi almak istiyorsun.?" "İkiside değil. Buraya ev soygunları hakkında yürüttüğüm soruşturma için geldim."dedim. "Nirnotlarım ve trol yağlarım çalındı.! Eğer bu olmasaydı, işime devam edebilirdim.!" dedi ve ekledi. "Halbuki o gün şüpheli bir şeylede karşılaşmamıştım. Sadece mallarını bana kakalamaya çalışan her zamanki gündelik işçiler. Karım Hofjorg bütün gün buradaydı. Ne de olsa, birlikte yaşıyoruz ve doğal olarak yanımda çalışıyor. Ayrıca Romlyn Dreth bana şaraphaneden bira satmak istedi. Son olarak bir de Valindor vardı. Balık satmak istiyordu. Ama altınım yoktu o yüzden onu yolladım. Evet işte hepsi bu."

"Şehirdeki Casusunu buldum." dedim. "Demek buldun ha.?" dedi. "Onunla konuşup ihtiyacın olan kanıtı bulacağım." dedim. "Elbette... elbette bulursun." dedi. "Olayın içindeki herkesle konuştum." dedim. "Peki şüphelendiğin biri var mı.?" dedi. "Balıkçı Valindor." dedim. "Herhangi bir kanıt buldun mu.?" dedi. "Hayır. Henüz değil." dedim. "Bir önsezinden daha fazlasına ihtiyacımız var. Elinde bir itiraf ya da Mevkibeyine kanıt olarak sunulabilecek bir çeşit delil olduğunda geri gel." dedi.

"Yine ne var.?" dedi Valindor. "Soyulan bütün evlerde görülen tek kişi sensin." dedim sonra ekledim. " Bu da seni baş şüpheli yapıyor." "Bunu kanıtlayamazsın." dedi. "Seni döverek itiraf ettirebilirim." dedim ve ekledim. "Önünde iki seçeneğin var. Ya seni öldüresiye pataklarım ya da o kısmı atlarız ve sen de bana doğruyu anlatırsın." "Pekala. Evet Dirge için o soyulan evleri gözetledim." dedi. "İşte bu. O kadar zor değilmiş, değil mi.?" dedim. "Ama bu bilgi ile ne yapacağım.?" dedim sesli düşünerek. "Eğer Dirge öttüğümü duyarsa beni öldürür. Eğer Mevkibeyi öğrenirse beni zindana attırır. Bu konuda kimseye bahsetmemelisin.!"

"Mevkibeyine teslim olacaksın." dedim. "Hayır! Lütfen hayır! Cezaevine giremem.!" dedi. "Kapa çeneni! Diğer seçeneğin ne ? Sen artık zaten ölüsün. Unuttun mu küçük planınızı bende biliyorum. Seni şu anda ben öldürmesem bile, Mevkibeyine ifade vermeyip zindana atılmaktan kaçsan bile Dirge sırf planı başkalarına anlattığın için seni yakaladığı yerde gebertir. Dirge'nin seni tutuklanana kadar bulup öldürmemesi için şimdilik burada kalıp saklan." dedim ve ekledim. Artık ondan korkmana da gerek yok, yakında Dirge'nin icabına bakacağım."

"İyi de nasıl? Adam senin bile en az iki katın, önce paramparça eder, ondan sonra arta kalan vücut kalıntılarını da köpek maması yapar." dedi. "Onunla savaşmama gerek yok. Bana verdiğin ifade ile zaten onu enselemiş olacağız ve ardından kaçacak delik arayacak." "Kasabadaki casusu sorguladım." dedim. "Ve bunu yapması için ona emri Dirge vermiş. Değil mi.?" dedi. "Evet. Casus şüphelendiğim gibi Valindor çıktı. Ölmekten korkuyor ama zindana atılmakta istemiyor." dedim. "Bu işlere bulaşırken düşünecekti. Artık sonuçlarınada katlanmak zorunda." dedi. "Merak etme onu Mevkibeyine ifade vermeye hazır kıvama getirdim." dedim.

"Gerçekten mi? Bu gibi zamanlarda insanların hala seni şaşırtabildiğini bilmek güzel." dedi. "Ona seçme şansı bırakmadım." dedim. "Artık Bildiğimiz şeylerle Dirge'nin karşısına çıkma zamanı geldi. Birlikte bu işi sona erdirebiliriz." dedi. "Casusun Valindor ile konuştum." dedim. "Salak. Bundan daha iyi olacağını sanmıştım. Onu elime bir geçireyim kemiklerini tek tek kıracağım." dedi. "Çok geç Valindor Mevkibeyine gitti. Kendiliğinden teslim oldu." dedim. "Ne ? Onlara her şeyi anlatacak.!" dedi.

"Ne yapacaksın.?" dedim. "Eğer şehirde kalırsam bir bela denizinin ortasında boğulurum. Brynjolf bir taraftan Mevkibeyi Laila diğer taraftan beni ortadan ikiye ayıracaklar. Tüymem gerek. Mümkün olan en kısa sürede yola koyulacağım. Umarım kasabanın içinde bulunduğu karmaşada unutulurum. Artık bu şehir ve Loncayla işim bitti. Herşey Buraya kadarmış meğer. Sanırım kendime yeni bir hayat kurmanın vakti gelmişti. Herne olursa olsun hiçbirşey beni Mevkibeyinin zindanına ya da Brynjolf'un öfkesine maruz bırakamaz. Tonilia onu sevdiğimi söylersin. " dedi.

"Sen ne yaptın? Hadi, öt bakalım.!" dedi Tonilia öfkeyle. "Neyi.?" dedim dalga geçerçesine. "Dirgeciğim Riften'i terk etti ve bunun senin senin suçun olduğunu biliyorum.!" dedi."Dirgecik kendi kararlarını verebilir. İlahlar bilir belkide senin çenenden bıkmıştır." dedim. " "Defol gözümün önünden, p@ç herif.! Birde seninle yattım.!" dedi yüzünü ekşiterek.

"Seni zorladım mı ? Ve beni içine alırken öyle iğrenmiyordun ama seni gidi hırsız @r@spu. Seni şuracıkta şehrin ortasında kesip atsam kimse önemsemez. Bir sıçan daha eksilir ve arkandan gözyaşı kimse döküp özlemez.?" dedim. "Gerek yok. Dirgenin olmadığı yerde benimde işim yok. Alın şehrinizi başınıza çalın.! DİRGE BENİ BEKLE AŞKIM GELİYORUM.!" diye bağırıp gitti.

"Dirge Riften'den kaçmaya hazırlanıyor." dedim. "Bırak gitsin. Onu zindana koyacak olursak sadece daha fazla bela çıkarır. En azından böylece kasaba onun etkisinden uzak olur artık." dedi sonra ekledi. "Al bakalım. Mevkibeyinin teşekkürleriyle birlikte. Senin gibi adamlar çok işimize yarar."

"Leydim Dirge çetin biriydi, ama artık senin için bir sorun teşkil etmeyecek." dedim. "Uzun süredir sırtımdaki bir dikendi." dedi sonra ekledi. "Sonunda onun ense tıraşını göreceğime sevindim. İşte... bu altınları bir ödül olarak kabul et." dedi.

Skooma Kaçakçılığı


2 AY SONRA...

"Elinde iş var mı.?" diye sordum. "Alabileceğimiz her türlü yardıma ihtiyacımız var." dedi. "Özellikle istediğin bir yardım var mı.?" diye sordum. "Buradaki kanun kaçakları gizleniyorlar, ama kirli işlerini yürütmeye devam diyorlar." dedi.

"Bunu duymuştum. Hırsızlar Loncası." dedim. "Tam üstüne bastın. Neredeyse bu kasabadaki her pisliğin onlarla bir ilgisi vardır. Kötümser Vekel'in de hala Brynjolf'un adamı olduğuna eminim ama o bütün gününü bir bankın üzerinde oturarak geçiriyor." dedi. "Yani?" dedim. "Vekel bir aziz değil. Eskiden burada bir haraç işi yürütüyordu, Dirge burayı terk etmeden önce." dedi. "Bütün gün bir bankın üzerinde oturuyorsa bu dediğini yapıyor olamaz." dedim. "Ağında oturan bir örümceğin aklında sadece avı vardır... Bir şey planlıyor, ama onu durdurmak için kanıta ihtiyacım var." dedi ve ekledi.

"Sen Riften'de yenisin, onunla konuşup güvenini kazanabilirsin belki. Bak bakalım burada yaptığı pis işlere dair delil elde edebilecek misin.?" "Neler yapabilirim bir bakarım." dedim. "Güzel, güzel." dedi.

Mevkibeyinin Kahyası Anuriel, Kötümser Vekel ile konuşup güvenini kazanmamı ve ona karşı kullanabileceği bir kanıt bulup götürmemi istedi.

"Hayır, sana bir şey vermeyeceğim." dedi. "Bir şey istiyormuş gibi mi görünüyorum.?" dedim. "Herkes bir şeyler istiyor. Genellikle, septim." dedi. "Sen Hırsızlar Loncasının adamlarından biri misin.?" diye sordum. "Senden hiçbir şey kaçmıyor, değil mi.?" dedi. "Eee, neler yapıyorsun buralarda.?" diye sordum. "Pek bir şey olduğu yok. O b@k yiyen muhafızlar beni gözlerinin önünden ayırmadığı sürece daha fazla iş yapamıyorum." dedi. "Neden seni izliyorlar.?" diye sordum. " "Çünkü Mevkibeyinden nefret ettiğimi biliyorlar. Ayrıca benim bir hırsız olduğumu düşünüyorlar." dedi. "Peki öyle misin.?" diye sordum. "Elbette değilim. Ben eskiden Hancıydım." dedi ve ekledi.

"Peki ya şimdi? Mevkibeyi beni kasabadan atması için bir neden vereyim diye bekliyor. Fakat ona bu şansı vermeyeceğim." dedi. "Sana yardım edebilirim." dedim. "Ha, nasıl.?" dedi. "Sana katılmama izin ver. Senin için çalışayım." dedim."Niye? Sana neden güveneyim ki? Kasaba casus ve işbirlikçi dolu." dedi. "Çünkü sana kazık atarsam beni bulur ve bağırsaklarımı deşersin." dedim. "Hmm... İçine bulaşacağın şeyi biliyor musun.?" dedi sonra devam etti.

"Brynjolf onu kandırmaya çalışan insanlardan nefret eder ve ben de, o yüzden başarısız olursan dediğin gibi seni buluruz ve fena benzetiriz. Bu bölge besili kedilerin kaldığı yer. Öylece kapı kapı dolaşıp haraç kesemezsin. Muhafızlar her yerde ve her şeyi görürler."

"O halde işler nasıl yürüyor.?" diye sordum. "Sana numaraları göstermeden önce, benim için başka bir şey yapman gerekiyor." dedi. "Ne istiyorsun.?" diye sordum. "Skyrim üzerindeki Skooma işinin çoğunu Brynjolf kontrol ediyor. Şehirde dikkat çekmemek için balıkçı kılığında takılan adamlarımız var. Ay şekeri hasadını simyacı Tythis Ulen işliyor. Sonra da asistanı Wujeeta onları bize getiriyor." dedi ve ekledi.

"Ama son zamanlarda malların bazıları kaybolmaya başladı." "Birisi bunu çalıyor olmalı." dedim ve ekledim. "Ay şekeri kasabaya nasıl giriyor.?" "Bunu bilmen gerekmiyor." dedi tersleyerek. "Peki ya mallar içeri giriş yolunda kayboluyorsa.?" dedim."Hayır. Tythis Ulen malları aldığında Brynjolf bizzat eksiksiz olduğundan emin oluyor." dedi. "Şüphelendiğin biri var mı.?" diye sordum. "Sanırım bu işin arkasında lanet olası kertenkele Wujeeta var." dedi.

"Neden ona cezasını vermiyorsun.?" diye sordum. "O zebani kılıklı muhafızların bunu öğrenmesi riskini alamam ve her ne kadar Wujeeta korkak olsa da, dayağın onu konuşturacağından da emin değilim." dedi. "Sana paketleri getirirsem karşılığında ben ne alacağım.?" diye sordum. "Altın. Asıl mesele her zaman altındır." dedi ve ekledi. "Bana istediğim şeyi getir ve ben de sana zengin tüccarları nasıl özel eşyalarından ayıracağını göstereyim.!"

"Hepsi bu mu.?" diye sordum. "Ayrıca sana daha fazla güvenmeye de hazır olacağız. Muhafızlar beni enselemeye kararlı. Paketler onların eline geçmemeli. Domuz çobanları." dedi. "Paketleri muhafızlar alacak olursa ne olur.?" diye sordum. "Kokuşmuş ayılar sonsuza kadar peşimi bırakmaz. Kasabadaki herkes şeker ticaretini bizim kontrol ettiğimizi biliyor ve paketler de bunun kanıtı olursa... Mevkibeyinin adamları bataklık sineği gibi üzerime çöreklenir. Güzel bir düşünce değil. İşte bu yüzde paketleri bulmalı ve bana vermelisin." dedi

"Benden neyi araştırmamı istiyorsun.?" diye sordum. "Wujeeta bu işi kendi başına yapamayacak kadar salaktır. Birisiyle çalışıyor olmalı." dedi ve ekledi. "Skooma paketlerini teslim ederken Wujeeta'yı takip edeceksin ve ortağı ile buluştuğunda, ikisini de suç üstü yakalayacaksın." "Bunu tek başıma yapmamı mı istiyorsun.?" diye sordum. "Onların kemiklerini seninle birlikte memnuniyetle kırardım. Fakat muhafızlar gözlerinin önünden kaybolmama izin vermez." dedi. "Göreve başlamadan önce yapacak birkaç işim var." dedim. "Elini çabuk tut." dedi.

Simyacı Tythis Ulen'nin Hırsızlar Loncası için işlediği Skooma kayıp. Vekel benden onların nereye gittiğini öğrenmemi istedi. Ortadan kaybolan Skoomaların arkasında Wujeeta'nın olduğunu düşünüyor.

Wujeeta'yı takip edip ona emirleri kim veriyormuş öğrenmemi istiyor.

"Riften'deki Skooma satıcısını keşfettim." dedim. "Kim.?" dedi. "Vekel." dedim. "Neden şaşırmıyorum acaba ? Peki bu bilgiyi nasıl ondan aldın.?" dedi. "Vekel kaybolan birkaç Skooma paketinin izini sürmeye çalışıyor ve benden yardım istiyor." dedim. "O paketleri ele geçirecek olursak bu tam da ihtiyacımız olan kanıt olur." dedi ve ekledi. " Araştırmana devam etmelisin, senden her ne istiyorsa yap ve aradığımız kanıta ulaş." dedi.

Kahya Anuriel'in, Vekel'in yasadışı iş yaptığına dair kanıta ihtiyacı var. Skooma paketlerini bulmak ona gereken şeyi verecektir.

"Wujeeta'yı takip etmeye hazırım." dedim. "Buranın karşısında Vadikent Balıkçısında çalışıyor. Helga'nın misafirhanesinde de kalıyor. Bırak biraz önden gitsin. Mesafeni koru ama gözünün önünden kaybolmasına da izin verme. Ancak ürkek bir tiptir seni fark ederse kaçar. Bir şeyler ters giderse, geri dön. Anladın mı. " dedi.

"Hey, tatlı şey, senden gerçek bir adam yapmama ne dersin.? " dedi hayat kadını önümü keserek." "İşim var. İlgilenmiyorum." dedim. "Hadi ama aşkım, yanında sıcak bir beden yatmamasından bu yana ne kadar zaman geçti.?" dedi."İlgilenmiyorum'un hangi kısmını anlamadın.?" diye sordum. "Tamam, tamam. Denedi diye bir kızı suçlayamazsın." dedi.

"Aa... sıçtım. Burada ne arıyorsun. ?" dedi sonra ekledi. "Sen, sen beni mi takip ediyordun.?" "Çok da zor olmadı." dedim. "Hey sen. Evet sen. Buralarda gördüğüm kadarıyla herkesin işine burnunu sokuyorsun." dedi. "Sen kimsin be.?" dedim. "Bana Sarthis ıdren derler bu da ortağım Orini Dral. Biz insanların başka insanların işlerine burnunu sokmasından hoşlanmayız. Bu tarz meraklı insanlara dayak atarız." dedi. "Aldığınız paketleri teslim edin." dedim. "Üçe karşı tek başınasın, gerçekten bunu yapmak istediğine emin misin.?" dedi. "Kesinlikle." dedim. "O halde bana seçme şansı bırakmıyorsun. Orini! Wujeeta! Yakalayın şunu! Düşük çenesini kapayın.! " "O zaman küçük bir ders zamanı patron.!" dedi Orini Dral sonra ekledi. "Seni öyle bir döveceğim ki sonrasında pişman olacak kadar bile hayatta kalamayacaksın."

"Şimdi gerçekleri duyalım." dedim. "Bu onların suçuydu ! Beni yapmaya zorladılar ! Kenara sadece birazcık şeker ayırmamı istedi." dedi. "Sana bunun için ne verdiler.?" diye sordum. "Et ve biraz da sikke. Ama çok bir şey değildi ve elimde hiç kalmadı.!" dedi ve sonra ekledi. "Lütfen Mevkibeyine söyleme. Beni zindana attırır. " "Sadece çık git buradan.!" dedim. "Teşekkürler.!" dedi. "Orini'yi öldürüp beni neden hayatta bıraktın ? İşkence etmek için mi.?" dedi. "Kapa çeneni ve konuşmaya başla.!" diye bağırdım. " Hırsızlar Loncasının ayağına basma niyetimiz yoktu." dedi.

"Onların malını çaldın ve sattın. Bu daha çok ayaklarının üzerinde tepinmen demek.!" dedim ve ekledim. "Ama ben buraya Lonca için değil Mevkibeyi adına geldim. Bu kadar Skooma'yı şehirde kime satacaktın.?" "Ben, ben bunları Riften'de satmayacaktım." dedi. "O zaman nerede.?" dedim. "Sadece, ee... sadece Khajiit seyyar tüccarlara. Onlarda biraz Ay Şekeri herkesin hoşuna gidiyor." dedi. "Bunun yasadışı olduğunu unutmamalısın." dedim "Bu kediler zengin! Tonla altın veriyorlar.!" dedi.

"Skooma dedikleri şey nedir.?" diye sordum. "Neyden yapıldığına emin değilim. Hakkında diyebileceğim sadece şu bir defa tadarsan bir daha asla başka bir şey yemek ya da içmek istemeyeceksin." dedi sonra ekledi. "Bulunması çok zor ve bir o kadar da değerli. Ne yazık ki bağımlılık yaptığı için kullanımı ve satışı yasaklanmış."

"Bu Ay Şekeri kaçakçılığı işinin içinde başka kimler var.?" diye sordum. " Orini Dral, ben ve şu Wujeeta." dedi. "Ve ben de buna öylece inanayım, öyle mi.?" dedim. "Neye istiyorsan ona inan. Sana neden yalan söyleyeyim ki ? Zaten kaybedecek başka birşeyim de kalmadı canımı saymazsak." dedi. "Neyse hazır hatırlattın madem sıra onu almaya gelmişti. Geberme zamanı." dedim "BEN BUNDAN DAHA FAZLASINI HAK ETMİŞTİM.!" diye bağırdı.

"Bunlar ilgini çekebilir." dedim. "Bu da nedir...? Şuraya bakın hele. Burada bir ton Ay Şekeri var." dedi. "Bu paketler Vekel'e ait. Kanıt istemiştin. Bu yeterli olmalı." dedim. " Bu yeter de artar bile." dedi. "Yani, o şimdi Molgrom gibi muhafızlara mı gönderilecek.?" diye sordum. "Vekel'i asker yapmak mı? Böyle bir durumda herkesin sırtını kollaması gerekir.!" dedi ve ekledi. "Hayır, Riften'i terk etmesi daha yararlı olur. Bırakalım da sürünerek lağımına geri dönsün.! Kanıtı sen buldun. Umarım onun burayı terk ettiğinden emin olmak için de sana güvenebiliriz."

"Paketleri Mevkibeyi aldı." dedim. "Ne? Brynjolf bunu duyunca gerçekten küplere binecek.! Ama bundan haberi nasıl oldu da ele geçirdi.?!" dedi. "Ben ihbar ettim ve paketleri teslim ettim." dedim ve ekledim. "Kasabayı terk et. Sana tek bir şans verilecek" "Bu benim kasabam. Bizim kasabamız. Hırsızlar Loncasından asla kurtulamayacaksınız. Geri döneceğiz.!" dedi.

"Kötümser Vekel Riften'i terk edecek." dedim. "Bir sıçan daha eksildi ! İyi iş." dedi. "Şimdi ne olacak.?" diye sordum. "Mevkibeyine Vekel'in Ay Şekeri işinden ve senin nasıl yardımcı olduğundan bahsettim. Unutmadan bu ödülü al. Sonuna kadar hak ettin. Akıllıca harca ve Mevkibeyi Laila seninle görüşmek istiyor. Yerinde olsam onu bekletmezdim." dedi.

"Demek Vekel'in bölgedeki Ay Şekeri ticaretinden sorumlu olduğunu ortaya çıkardın ve buna bir son verdin.?" dedi. "Evet leydim." dedim. "İşi gizli tuttun ve özen göstererek zehir tacirleri daha ne olduğunu anlamadan onları şaşırttıp planlarının önüne geçtin." dedi. "Evet leydim." dedim. "O halde adanmışlığını ödüllendirme vakti geldi." dedi ve ekledi. "Konuşmamızın devamını özel olarak yatak odamda devam edelim." "Tabi ki leydim! Derhal." dedim.

Eser Kaçakçılığı


TARİH 1 HAZİRAN 4. ÇAĞ 203...

"Hanımım yardımcı olabilir miyim.?" diye sordum. "Üzeri 25 adet sıradaşı mücevher ile kaplı Barenziah'ın Tacı'nı alsak çok iyi olurdu. Bu eserin hırsızlara şans getirdiğine inanılıyor." dedi sonra ekledi.

"Ayrıca Karamuhafız zırh setinide bulman gerekiyor. Son olarak birkaç gün önce kişisel depomdan öylece yürüyüp giden bazı maddi ve manevi değeri yüksek eşyalarımında o pis hırsızların ellerinden geri alınması lazım." dedi.

"Şu sizin kaybolan şeyleriniz nedir?." diye sordum. "Birkaç yıl önce eski bir tapınaktaki yasadışı bir kazıda bulunmuştu. Altın Gemi Modeli'nin Maketi, Gösterişli İçki Boynuzu, Kıymetli Şamdan ve Falmer'in Sağ ve Sol Gözleri." dedi sonra ekledi. "Şehirde birilerinin bu eserleri karaborsaya satmaya çalıştığına dair konuşmalar duyuyoruz. Daha öncede fark etmeyeceğimizi sanarak şehirde satmayı denediler. Muhafızlara yakalandılar ve eserlere hemen el konuldu. Bizde sahipsiz bu eserleri ileride açılacak müzemizde sergilemek için koleksiyonumuza ekledik. Şimdi de tekrardan satmak için ambarımı soymuşlar.! Ahmaklar! Adalete direnmek delilik.!"

"Peki şu zırh parçaları ve taç hakkında ne biliyorsunuz.?" diye sordum. "Tahminimce onları her zamanki gibi Hırsızlar Loncası arakladı." dedi sonra ekledi. "Beşini birden.! Fakat onların arasında bir parça akıl bulmak için çok zorlanırsın. Bu işin arkasında Brynjolf olmalı. Onunla konuş ve neler biliyormuş öğren."

"Hadi biraz da ücretten bahsedelim." dedim. "Bir zamanlar... Sanırım 20 yıl kadar önce, Coras adında bir adam tanımıştım. Sana çok benziyordu... Yatakta en az senin kadar iyiydi. Ancak onunda aklında hep septim ve karanlık yerler vardı. Sonra birgün Coras'ın öldürüldüğünü duydum. Umarım hayattaki yüce amacını çok geç olmadan bulursun." dedi.

"Riften'deki hiçbir şey bedava değil. Özellikle de ben, Mevkibeyim." dedim. "İstediğin gibi olsun. Eğer yardım edersen ödülünü seçebilirsin." dedi. "Hiç endişelenmeyin leydim. Sizin için onları bulup geri getireceğim." dedim.

"T@şş@klı adamsın, bunu sevdim. Gerçi geçen gördümde. Ama etrafımız yoldan çıkmış ayaktakımı ile kaynıyorken bu iş kolay olmayacaktır. " dedi sonra ekledi. "Sadece biz değil başkaları da bunların peşinde. O yüzden arkanı kolla ve kendine dikkat et. O kahrolası çete onları sana öylece teslim etmeyecektir.!"

Mevkibeyi Laila Yasakoyucu benden Hırsızlar Loncası tarafından çalınmış Barenziah'ın Tacı, Karamuhafız zırh takımı, Altın Gemi Modeli'nin Maketi, Gösterişli İçki Boynuzu, Kıymetli Şamdan ve Falmer'in Sağ ve Sol Gözleri adlı eserleri bulmamı istedi.

"Hey." dedim. "Bekle... Evlat burası değil." dedi etrafını kolaçan ederek. "Ha.?" dedim. "Burada konuşursak Laila'nın köpekleri bizi dinler. Her şeyi bilmeleri gerekmiyor." dedi sonra ekledi. "Hadi başka bir yere gidelim."

"Mevkibeyi'yle bir problemin mi var.?" diye sordum. "Pekala, dur bir bakalım... Nerden başlayalım acaba ? Bütün o tapınakları kazdıktan sonra ve ardından ortaya ganimetler çıktığında düşündük ki "Yaşasın, Alacakaranlığın Kızı ve Karanlığın İmparatoriçesi Nocturnal sonunda yüzümüze güldü." dedik." dedi ve ekledi. "Sonra Laila Riften'e geldi, kasabamızı elimizden aldı ve bütün hazinemizi kendilerine ait olduğunu iddia etmeye başladı.! Sen olsan ne hissedersin.?"

"Ama Mevkibeyi ile özel bir problemin mi var.?" diye sordum. "Şu ana kadar birçok başbelası insan tanıdım ama İçlerinde açık ara en beteri o! Benim çaldığımı söylüyor. Hatta üzerimi bile arattı, ama hiçbir şey bulamadı. Bu büyük bir ayıp. Hem de çok büyük.!" dedi.

"İş arıyorum." dedim. "Limandaki kasaları taşıyabilirsin, ama bunun için Şef ile görüşmen gerek. Ama pek de hamallık yapacak bir adama benzemiyorsun." dedi. "Neye benziyorum peki.?" diye sordum. "Büyük kazançlar uğruna seve seve büyük riskler alabilecek birine." dedi. "Yani, sence mal çalmak "büyük bir ayıp" değil mi.?" diye sordum. "Mevkibeyinden almak çalmak değildir. Bu bizim görevimiz." dedi sonra ekledi.

"Şehir ambarından eşya özgürleştirmeleri için bir iki elemana para ödüyordum. Mevkibeyinin tamamının üzerine konmasına izin verirsem ilahların laneti üzerime olsun. Ama o elemanların ödenmesi gereken kabarık hesapları var, çok fazla kızla yatmışlar. Açgözlü olmaya başladılar.! Ve ben de buna izin vermem.!"

"Tam olarak nasıl kontrolünden çıktılar.?" diye sordum. "Antik hırsızın harabesinde bulunmuş olan beş kadim Karamuhafız zırh plakalarını ve Hırsızların işlerinin düzgün gitmesini sağlayan Barenziah'ın Tacı'nı Loncadaki işlerin son zamanlarda çok ters gitmesinin sonucunda benim dalgınlığımdan yararlanarak Kırık Testi'den yürütmüşler." dedi.

"Bu zırh kullanılabilir mi.?" diye sordum. "Kendi zırhını geliştirmek için mi diyorsun.?" dedi. "Evet. " dedim. "Onlar kullanışlı olmaktan ziyade törensel. Senin işine yaramaz." dedi sonra ekledi. " Ama yine de Hırsızlar Loncası için çok değerliler. Her Lonca Üstadının sahip olması gereken eserlerden biri. Yani benim."

"Hangi elemanlar sorun çıkarıyorlar." diye sordum. "Bassianus Axius var limanda gündelik işçi olarak çalışıyor." dedi. "Başka kim.?" diye sordum. "Edda ve Snilf. İkisinin de düzgün bir işi yok, o yüzden dilencilik yapıyorlar." dedi sonra ekledi. "Günün çoğunda onları şehirdeki tavernada Arı ve Kanca'da bulmak mümkün."

"Onlarla olan sorununu çözersem karşılığında ben ne alacağım.?" diye sordum. "Teklifim Karamuhafız zırhı için ancak 4 plakanında eksiksiz getirdiğini varsayarsak, 250 altın sikke... Barenziah'ın Tacı için ise de 250 veririm. Hepsi toplamda 500 eder." dedi sonra devam etti.

"500 iyi bir fiyattır, başka hiçbir yerde bu kadar fazla parayı bu denli hızlı ve kolay kazanamazsın.!" "1000 septim istiyorum." dedim. "Ben de Nocturnal'ın benimle birlikte sıcak yağ dolu bir kuvette yuvarlanmasını istiyorum. Ama bunun olma ihtimali yok.!" dedi.

"Senin elamanların eserleri karaborsada bu fiyatın iki katına satışa çıkardığını duydum, bu da 2000 yapıyor. Ben 1000 alırım. Hem ben kazanırım hem de bu yolla sen de karlı çıkarsın." dedim. "Hmm... Ne yazık ki doğru söylüyorsun.Tamam 1000 septim vereceğim." dedi sonra ekledi.

"Ama sadece o açgözlü g@tlerin ileride yapacağımız anlaşmalara sadık kalacaklarını garantilersen." "Mevkibeyi de zırh ile tacı istiyor." dedim. "İstiyor olduğuna eminim. Ama o sana benim vereceğim kadar iyi para vermeyecektir. O yüzden unut onu ve bana o eserleri getir." dedi.

"Ne yapılmasını istiyorsun ? Meseleyi hangi şekilde halledeyim.?" diye sordum. "Sen ne şekilde istersen! Ben insanlara ikinci bir şans tanımam."dedi sonra ekledi. "Bana ilk ve son kez kazık attılar. Ne uygun görüyorsan yap, sadece bana o zırh ve tacı geri getir! Ve onların muhafızların eline geçmesine izin verme." "Merak etme geri getireceğim." dedim. "İşte ruh budur! Daha fazla sorun olursa ben buralardayım."

Brynjolf Karamuhafız zırhı plakalarını ve Barenziah'ın Tacını geri getirilmesini istiyor. Eserlerin hanın oralarda takılan hamal Bassianus ile iki dilenci Edda ile Snilf tarafından çalındığını söylüyor.

"Mevkibeyim, Brynjolf'un da zırh ile tacı aradığını öğrendim." dedim. "Gerçekten mi? Pekala, pençelerini o eserlerden uzak tutmasını sağla. Onlar Riften'in malı! Ve öyle de kalacak.!" dedi.

"Elinde bazı eserler olduğunu duydum." dedim. "Seni Brynjolf gönderdi, değil mi.?" dedi sonra ekledi. "Bak... O p@ç@n pis işlerini yaparak ceplerini doldurmaktan bıktım usandım. Ben ücretimi istiyorum. Münasip bir ödeme. Yoksa ikiniz de defolup gidebilirsiniz. 500 septim işimi görecektir."

"Seni dövüp onları senden alabilirim." dedim. "Deneyebilirsin. Ama Karamuhafız zırh tabakalarını üzerimde taşımıyorum. Aptal değilim ve benim iznim olmadanda onları göremezsin.!" dedi.

"Neredeler.?!" diye sordum." Paramı öde, öğren. Aksi taktirde onları kemiklerin çürüyünceye kadar arayabilirsin ama yine de asla bulamazsın.!" dedi. "Bana bak! Nereye sakladın.!" diye sordum. "Sen sağır mısın? Altın yoksa tek kelime yok.!" dedi.

"Kıçına tekmeyi basıp seni denize atmadan önce bana o plakaların yerini derhal söyle.!" dedim."İstediğin kadar bağırabilirsin. Onlar için para vermezsen ve beni böyle daha fazla rahatsız etmeye devam edersen Okos'a söylerim." dedi.

"Okos'un bu mesele ile ne alakası var.?" diye sordum. "Okos dev gibi bir ork'tur, güçlüdür ve bana borcu var. O yüzden, parayı öde." dedi.

"Bassianus Axius'u tanıyor musun.?" diye sordum. "Axius mu? Hmm... İyi bir işçidir. Kasaları güzel taşır. " dedi. "Onun hakkında başka ne biliyorsun? Para borcun falan mı var.?" diye sordum. "Altın benim ilgimi çekmez. Ama insanlar ve elfler ister, bu yüzden Okos karnını doyurmak için altın bulmak zorunda kalır." dedi.

"İşte, bir parça kızarmış geyik eti. Al bakalım." dedim. "Teşekkür ederim, nöbet tutmak acıktıran bir iş." dedi. "Bassianus'un bir zulasının olup olmadığını biliyor musun.?" diye sordum. "Helga'nın Misafirhanesinde küçük bir odası var, merdivenlerden yukarıda. Kapısı her zaman açıktır."

"Teşekkürler dev adam. Afiyet olsun." dedim. "Okos'un karnı yine aç." dedi. "Hala mı.?" diye sordum. "Odanın yerini biliyorum." dedim. Bu bilgi bir işine yaramaz. Sandığı açacak anahtara sahip değilsin.!" dedi.

"Anahtar nerede.?" diye sordum. "Bunu sürekli tekrarlamamız mı gerekiyor? Ücretimi biliyorsun." dedi. "Anahtar muhtemelen üstündedir, öyle değil mi.?" diye sordum. "Olabilir ama bana dokunamazsın. Okos'u çağırırım hemen ve o da senin kafanı kırar." dedi.

"Pek sanmıyorum." dedim. "Ne demek istiyorsun.?" dedi. "Okos ile artık iyi arkadaşız." dedim sonra ekledim. "Şimdi bunu ya zor yolla yaparız ki bu da dayak yiyeceğin demek oluyor. Ya da bana o zırh parçalarını teslim edersin ve ardından burnun bile kanamadan limandaki işlerine kaldığın yerden devam edersin." dedim. "Seni gidi sefil haydut.!" dedi. "Çalınmış birşeyi almak hırsızlık değildir." dedim.

"Beni Brynjolf gönderdi." dedim. "Gerçekten mi? Sana altınımı verdi mi bari.?" dedi sonra ekledi. "1000 sikke vererek zırh plakalarını ve tacı alabilirsin." "Şaka mı yapıyorsun? 1000 altınım olsa Brynjolf ile ne işim olurdu." dedim. "İşler bu şekilde yürüyor. Ona yardım mı ediyorsun.?" dedi sonra ekledi. "İzin ver sana bunu nasıl yapacağımızı anlatayım. Paramı ödersin ve eserleri alırsın ya da babayı alırsın. Seçim senin."

"Canın kavga etmek istiyorsa, çekinme buyur." dedim. "Senin gibi başkaları da onları elimden almayı denedi. Ancak hiçbiri kavganın sonunu görecek kadar ayakta kalamadı." dedi sonra ekledi. "Tamam o zaman seni @r@s@p@ cocuğu! Gel de al bakalım.!"

"Umarım Brynjolf seni kalbinin tam ortasından bıçaklar.!" dedi.

"Beni Brynjolf gönderdi." dedim. "Şu cins herif.!" dedi. "Onunla yaptığın anlaşmaya uymadığını söylüyor." dedim. "Ve Snilf de diyor ki hepimiz payımıza düşen altını istiyorsak her önümüze geleni kabul etmemeliymişiz." dedi sonra ekledi. "Yani zırh için 500 septim istiyorum."

"Bu çok fazla.!" dedim. "Hayır, hayır, hayır. Snilf fiyata sadık kalmamızı söyledi." dedi. "Zırhı elinden zorlada alabilirim." dedim. "Bu neye varır ki? Şehrin ortasında dilenci ve yaşlı bir kadını dövdüğünle kalacaksın." dedi sonra ekledi. "Beni hırpalarken milletin öylece izleyici olarak mı kalacağını sanıyorsun ? Zindana tıkılmak istemiyorsan başka bir çözüm yolu bul derim." dedi.

"Snilf'in zırhı ve tacı bende." dedim. "Pekela. Bana 100 altın ver ve bu konuyu burada noktalayalım." dedi. "Ah... Yaşlı ve kadın olduğuna dua et. Paranı vereceğim ama bundan sonra hırsızlık yapmaman şartıyla." dedim. "Evet. En azından sakin bir hayat için. Al o halde." dedi.

"Mevkibeyim... Karamuhafız zırhını ve Barenziah'ın Tacı'nı ele geçirdim." dedim sonra ekledim. "Brynjolf da onların peşindeydi. Ama o şanssızdı." "İyi iş çıkardın. Keşke zihninde biraz daha fazla inanç ve biraz daha az kazanç olsaydı." dedi sonra ekledi.

"Ama işimiz daha bitmedi. Brynjolf'tan temelli kurtulmamız lazım. Kasabayı terk etmesi için ikna edecek olan kişi de sensin." "Bir ödüle ne dersiniz.?" dedim. "Beyninde bunun olabileceğini düşünmüştüm. Ama hak ettin orası kesin. Seç bakalım." dedi sonra ekledi. "1000 septim mi alıyorsun ? Yoksa beni mi.?"

"Hanımım başka bir zaman olsa kesinlikle sizi tercih ederdim. Ancak şu anda biraz paraya ihtiyacım var. Üzülerek altınları seçiyorum." dedim. "Pekala." dedi. "Brynjolf ile konuşacağım." dedim. "Güzel. Seçtiği yolun yanlışlığını görmesini sağlayacağına eminim. Ama onu yandaşları kadar kolay buradan atabileceğimize pek emin değilim." "Hallolmuş bilin." dedim.

Mevkibeyi Laila Yasakoyucu Brynjolf'un Riften'den dışarı sürülmesini istiyor.

"Zırh ile tacı Mevkibeyine verdim." dedim. "Beni sattın, seni namussuz p@ç.!" dedi sonra ekledi. "Çek silahını. İçimizden biri kan gölünün içinde yatana kadar bu iş bitmiş olmayacak.!"

"Brynjolf öldürdüm." dedim. "Mezarından bize daha fazla sorun yaratmayacaktır." dedi sonra ekledi. "Keşke bu insanlar hayatta kalabilmek için birlikte çalışmamız gerektiğini görebilselerdi. Bunu yapmak zorunda kalman kötü olmuş, ama bu kurtuluşumuz için gerekliydi ve senin iyi bir iş çıkarmış olduğun gerçeğini de değiştirmiyor."

"Eğer ilgileniyorsan artık Riften'de ev sahibi olabilirsin. Karar verdiğin zaman Kahyamla konuş." dedi. "Bu çok iyi oldu hanın rahatsız odalarından kurtulduğuma sevineceğim." dedim ve ekledim. " Leydim şu sizin çalınan eserlerinizinde yakın zamanda peşine düşeceğim. Bugün gerçekten çok yoruldum dinlenmeliyim." "Tabi ki kendini yıpratma. Acele işe Deadra karışır." dedi.

Son Söz


Brynjolf'un da ölmesiyle Hırsızlar Loncası'nın sonu geldiği düşünülüyordu. Ancak Riften müzesi için saklanan eserler hala kayıptı ve Mevkibeyi Laila'nın bu işin peşini bırakmaya hiç niyeti yoktu. Kahramanımıza olan son görevi bu eserlerin ona geri getirilmesiydi. Birkaç hafta süren detaylı araştırmanın sonunda dağılan lonca üyelerinin Solstheim adasına kaçtığını öğrendi. Yanlarında çalınan eserlerinde olması kuvvet muhtemeldi. Kahramanımız etrafa sorup soruşturdu ve Skyrim'de Solstheim'e giden teknenin Windhelm şehrinde olduğunu duydu.

Kuzeyli Bakire Windhelm limanından yelken açarak Solstheim adasına denize açıldı. Yolculuk bir hafta sürdü. Bir liman kasabası olan Kuzgun Kaya'ya demir atıldı. Adaya adım atar atmaz çevrede yaşayanlardan Hırsızlar Loncası hakkında öğrenebileceği birşeylerin olup olmadığını kontrol etti. Halkın söylediklerine göre Kuzgun Kaya'da Glover Mallory adında bir adamın yaşadığını öğrendi. Soyadı ilginçti kesinlikle adamın Delvin Mallory ile bir yakınlığı vardı ve halk Glover'in eskiden Hırsızlar Loncası üyelerinden biri olduğundan şüpheleniyordu.

Ayrıca son birkaç haftadır çok garip davrandığı ve ardındanda ortadan tamamen kaybolduğu söyleniyordu. Kahramanımız Glover'in evini ipucu bulabilme umuduyla araştırdı. Ama hiçbirşey bulamadı. Boşaltılmış ve terk edilmiş gibi görünüyordu. Fakat evin alt katlarında kapısının kilitli olduğu bir oda buldu. Kiliti hünerleriyle kısa sürede açtıktan sonra odada bir tomar mektup buldu. Mektuplar Delvin ve Glover'in yazışmalarını içeriyordu. Glover Hırsızlar Loncası'nın son durumundan haberdardı.

Görünen o ki Skyrim'de çuvallayan lonca Solstheim adasında herkesten gizli bir yapılanma içine girmişti. Adada Hırsızlar Loncası tekrar kurulmak isteniyordu ve bu kez başlarında Glover olacaktı. Skyrim'e oradanda Riften şehrine geri dönen kahramanımız bildiği herşeyi Laila'ya anlattı. Mevkibeyi Laila Yasakoyucu loncayla ilgili gerçekleri öğrendikten sonra bu işi kökten çözmek için hazırlıklara başladı. Aralarında kahramanımız ile Yaver Unmid Karayak'ın da olduğu bir düzine muhafız Solstheim adasına gemiyle yollandı. Yapacakları şey adadaki lonca üyelerini bulup hepsini kılıçtan geçirmekti.

Adayı köşe bucak aradılar ve lonca üyelerinin Uçnokta kulesinin derinliklerinde saklandığını öğrendiler. Kuleye taarruz ettiler. Glover kolay pes etmemişti. Oldukça zorluk çıkarmışlardı ve hatta mevkibeyinin böyle birşey yapacağını önceden biliyormuş gibi kulenin içi çeşitli tuzaklarla doluydu. Kahramanımızın takımı işin sonunda pek çok iyi adam kaybetmesine rahmen Glover'i ve yardakçılarını öldürmeyi başardılar. Tahmin ettikleri gibi kulede çalınan eserleride buldular. 10 Ağustos 4. Çağ 203 yılı Hırsızlar Loncası'nın pislikleri Skyrim'den tamamen temizlendi.

Daha sonra mevkibeyi büyük hizmetlerinden ötürü kahramanımızı Fedaisi ilan etti ve ona Riften'den bir ev hediye etti. O da birkaç yıl içinde maceracılıktan emekli olma kararı alarak, şehirden güzel bir kadınla evlendi ve ardından çoluk çocuğa karışarak hayatının kalan yıllarını sakin birşekilde geçirdi.
 
Son düzenleyen moderatör:
Üst