gizli_özne
Asistan
- Katılım
- 2 Mart 2009
- Mesajlar
- 143
- Reaksiyon puanı
- 0
- Puanları
- 0
İnsan ömrünün en güzel dört senesini;
on sekizimden yirmi ikime kadarını bağışladım İstanbul’a.
her kösesinin kıymetini bilerek soludum ve kazıdım hafızama.
ama ne bebek'te yenen dondurma, galata kulesinde saçlarımı uçuran rüzgar, ne Üsküdar sahilinde içilen çay,
ne nevizade' deki buzlu rakı serinletemedi içimi henüz yarısı kurumuş İzmir balkonu kadar...
İstanbul' da aşk, hep biraz hüzündür. gözlerinizden tasan mutluluk ve umudu zapt eder, salamazsınız,
utanırsınız çevrenizdeki yasam çilesi meşgulü milyonlardan.
serin serin okşarken rüzgar, tokatlamaya baslar.
Kız kulesi sadece ayrılık anlatır.
Beyoğlu sadece siz içip unutasınız diye vardır.
Kapalıçarşı’da kaybolursunuz ne aradığınızı da unutarak.
Anadolu kavağı’nda tüm dertlerden sıyrılmış; nefis bir balığı rakı ile sularken kaçan vapur, tüm yollarınızı kapatır.
hiçbir kartpostala sığmayan kara köy - Üsküdar, Beşiktaş -Kadıköy, Eminönü - karsı kıyı her yer vapuru manzarası dururken,
neden gözlerini yere diker insanlar?
tüm askımla kollarımı açıp; dört bir yanına sarılmak istedim İstanbul’un;
Beyazıt sahaflarını sevdim, sivil polis çıktılar;
Beyoğlu tüneli sevdim, bir salata yemeye yetmedi param;
Üsküdar’ı sevdim Kadıköy’e kadar diye almadı taksici;
koşmaya kalktım yeni köy sahil boyu okkalı söz geldi kulağıma.
balkonsuz ve elli metrekare bir evde her gün için bir çizik atarak doldurdum dört seneyi, kollarım boşta kalınca.
İzmir ise hep kalbimin ilk aşk kösesinde tazecikti.
temmuz sıcağında yanan ayaklarımı lastik pabuçlarla beraber yıkadığım Karşıyaka’daki cami avlusu, Kemer altı’nın her sokağını gezerek aradığım şeftali-muzcusu, limonlu turşu suyu, her köşe başı midyecisi, kordon' da buz gibi bira ve gün batimi,
güzel bahçe’de taze balık ve yakamoz.
pazarda seçmece sebze, İzmir tulum - dünyanın en güzel peyniri, buldan bezi gömlekler...
İzmir' i İzmir yapan muhabbettir. herkes acelesi yokmuş gibi yaşar.
plazalar olmadığı gibi, plazadan taşan insan güruhu da yoktur.
açık hava tiyatro ve konserlerine yarısında girebilir İzmir insani, kalbinde sanata saygısızlık asla yoktur,
Akdeniz havasından olduğunu sanatçı da bilir ve ayıplamaz.
yanık tenle gezer yılın sekiz ayı tüm İzmir, erkeklerde şort, kadınlarında rengarenk uçuşan etekler...
herkes herkesi bilir gibidir.
market kuyruğunda bile muhabbet kurulur, kaynaşılır.
tüm evler balkonludur ve yazın mutfakta yemek ayıptır.
kimsenin gözü kimsede kalmaz ve kalın perde sektörü zayıftır.
gece yarılarından sonra bile sahilde yürüyüş yapan kadınlar vardır, aceleleri yoktur.
bisiklete bir yerden birlere gitmek için binilir
ve bostanlı sahilinde güreşmek serbesttir.
tüm kızlar güzeldir, tenleri yanık, saçları uzun ve sağlıklıdır,
hepsi yüzme bilir ve sever, dolayısı ile incedir bedenleri.
vapurlar zevk içindir, belki bu yüzden hiç inmeden geri gitmek ücretsizdir.
elele gezilebilir her semtinde, öpüşene gülümseyerek bakılır.
sıraya girer insanlar, itişme yoktur. pideci doludur her semt ve pide lahmacunla neredeyse ayni fiyattır.
çiğdem çitlenir yaz aksamları sahil boyu, kaynamış mısır ve dondurma yenir.
ne kadar kaybolursan kaybol, bir yerler mutlaka denize çıkar ve bu hayatin en büyük lütuflarındandır.
aşk hep gülümsemektir İzmir' de, siniri geçtiysen hasret.
İstanbul’dan otobüse binip uyuyakaldığımız sevgili ile sabuncu beli’nde gözlerimiz açtığımızda elele tutuşmamız dört sene boyunca, rastlantı midir, İzmir midir?
bu aksam balık pişiricisine uğramalı,
balıklar pişene kadar sahile inip, bir yarim saat yürümeli.
balkon'da yenen baliğin yanına buzlu rakı eslik etmeli,
yarin belki çeşme' de oluruz, sandaletleri meydana çıkarmalı.
sevdikçe daha çok sevmeli.
uzattığım kolları boş çevirmedi bu şehir diye, şükretmeli .
(Yazarı bilinmiyor?-)
on sekizimden yirmi ikime kadarını bağışladım İstanbul’a.
her kösesinin kıymetini bilerek soludum ve kazıdım hafızama.
ama ne bebek'te yenen dondurma, galata kulesinde saçlarımı uçuran rüzgar, ne Üsküdar sahilinde içilen çay,
ne nevizade' deki buzlu rakı serinletemedi içimi henüz yarısı kurumuş İzmir balkonu kadar...
İstanbul' da aşk, hep biraz hüzündür. gözlerinizden tasan mutluluk ve umudu zapt eder, salamazsınız,
utanırsınız çevrenizdeki yasam çilesi meşgulü milyonlardan.
serin serin okşarken rüzgar, tokatlamaya baslar.
Kız kulesi sadece ayrılık anlatır.
Beyoğlu sadece siz içip unutasınız diye vardır.
Kapalıçarşı’da kaybolursunuz ne aradığınızı da unutarak.
Anadolu kavağı’nda tüm dertlerden sıyrılmış; nefis bir balığı rakı ile sularken kaçan vapur, tüm yollarınızı kapatır.
hiçbir kartpostala sığmayan kara köy - Üsküdar, Beşiktaş -Kadıköy, Eminönü - karsı kıyı her yer vapuru manzarası dururken,
neden gözlerini yere diker insanlar?
tüm askımla kollarımı açıp; dört bir yanına sarılmak istedim İstanbul’un;
Beyazıt sahaflarını sevdim, sivil polis çıktılar;
Beyoğlu tüneli sevdim, bir salata yemeye yetmedi param;
Üsküdar’ı sevdim Kadıköy’e kadar diye almadı taksici;
koşmaya kalktım yeni köy sahil boyu okkalı söz geldi kulağıma.
balkonsuz ve elli metrekare bir evde her gün için bir çizik atarak doldurdum dört seneyi, kollarım boşta kalınca.
İzmir ise hep kalbimin ilk aşk kösesinde tazecikti.
temmuz sıcağında yanan ayaklarımı lastik pabuçlarla beraber yıkadığım Karşıyaka’daki cami avlusu, Kemer altı’nın her sokağını gezerek aradığım şeftali-muzcusu, limonlu turşu suyu, her köşe başı midyecisi, kordon' da buz gibi bira ve gün batimi,
güzel bahçe’de taze balık ve yakamoz.
pazarda seçmece sebze, İzmir tulum - dünyanın en güzel peyniri, buldan bezi gömlekler...
İzmir' i İzmir yapan muhabbettir. herkes acelesi yokmuş gibi yaşar.
plazalar olmadığı gibi, plazadan taşan insan güruhu da yoktur.
açık hava tiyatro ve konserlerine yarısında girebilir İzmir insani, kalbinde sanata saygısızlık asla yoktur,
Akdeniz havasından olduğunu sanatçı da bilir ve ayıplamaz.
yanık tenle gezer yılın sekiz ayı tüm İzmir, erkeklerde şort, kadınlarında rengarenk uçuşan etekler...
herkes herkesi bilir gibidir.
market kuyruğunda bile muhabbet kurulur, kaynaşılır.
tüm evler balkonludur ve yazın mutfakta yemek ayıptır.
kimsenin gözü kimsede kalmaz ve kalın perde sektörü zayıftır.
gece yarılarından sonra bile sahilde yürüyüş yapan kadınlar vardır, aceleleri yoktur.
bisiklete bir yerden birlere gitmek için binilir
ve bostanlı sahilinde güreşmek serbesttir.
tüm kızlar güzeldir, tenleri yanık, saçları uzun ve sağlıklıdır,
hepsi yüzme bilir ve sever, dolayısı ile incedir bedenleri.
vapurlar zevk içindir, belki bu yüzden hiç inmeden geri gitmek ücretsizdir.
elele gezilebilir her semtinde, öpüşene gülümseyerek bakılır.
sıraya girer insanlar, itişme yoktur. pideci doludur her semt ve pide lahmacunla neredeyse ayni fiyattır.
çiğdem çitlenir yaz aksamları sahil boyu, kaynamış mısır ve dondurma yenir.
ne kadar kaybolursan kaybol, bir yerler mutlaka denize çıkar ve bu hayatin en büyük lütuflarındandır.
aşk hep gülümsemektir İzmir' de, siniri geçtiysen hasret.
İstanbul’dan otobüse binip uyuyakaldığımız sevgili ile sabuncu beli’nde gözlerimiz açtığımızda elele tutuşmamız dört sene boyunca, rastlantı midir, İzmir midir?
bu aksam balık pişiricisine uğramalı,
balıklar pişene kadar sahile inip, bir yarim saat yürümeli.
balkon'da yenen baliğin yanına buzlu rakı eslik etmeli,
yarin belki çeşme' de oluruz, sandaletleri meydana çıkarmalı.
sevdikçe daha çok sevmeli.
uzattığım kolları boş çevirmedi bu şehir diye, şükretmeli .
(Yazarı bilinmiyor?-)