İslam'da köle hukuku konusunu sadece "azad" kurumu çerçevesinde ele aldım ve bu haliyle "köle edinimi" konumuz dışında kalmaktadır.
Köle azad etme meselesi ise tam anlamıyla köleler için "pamuk ipliğine" bağlı bir durumdur.
Nisa 92. Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek lazımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lazımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir
Görüleceği gibi bir kölenin azad olabilmesi için sahibinin bir mümini öldürmesini beklemesini gerekmektedir.
Mücadele 3 Kadınlardan zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
Burada da göreceğin gibi cahilliye dönemine ait bir kabile geleneği olan "Zıhar" uygulaması konu ediliyor.
Peki, ne imiş Zıhar bir bakalım:
Zıhar: Erkeğin, hanımını veya onun yüz, baş, ferc gibi bir uzvunu, kendisine nikâhı ebedî haram olan bir kadına veya onun bakılması harâm yerine; "Sen anam gibisin" veya "Senin sırtın anamın sırtı gibidir" gibi sözlerle benzetmesi. Hanımına "Senin başın anamın sırtı gibidir" diyen bir erkeğin, keffâret vermedikçe hanımına sarılması, öpmesi ve cimâ etmesi harâm olur. Zıhâr keffâreti, oruç keffâreti gibidir. (İbn-i Nüceym)
Yani erkek karısına "senin sırtın bana anamın sırtı gibidir" derse daha doğrusu "artık sana anam gibi bakıyorum" veya Türkçe'deki ifadesiyle "artık kardeş olduk" derse bu söz ondan soğuduğunu ve ondan sözle uzaklaştığı anlamına gelir ki eğer bu sözü söyleyen kişi tekrar karısına dönüp onunla yatmak isterse (cima) o zaman köle azad etmek zorunda.
Sizin anlayacağınız gibi kölenin azad edilmesi için ya sahibinin birini öldürmesi ve dahası bu kişinin mümün olması (Nisa 92) ya da karısına "zıhar" yapmasını (Mücadele 3) beklemesi gerekecek
(Ayrıca artık bu çağda eski Arap kabilelerine ait bir gelenek olan "Zıhar"ın Türkler tarafından uygulanmadığı ve uygulanmayacağı ve bu haliyele bütün zamanlara şamil olduğu iddia eilen Kuran'ın en fazla 1400 yıl önceki Arap kabilelerine hitap ettiğini de rahatlıkla görebiliriz)
İlave olarak bu aşağıdaki ayette de köle azadı ile ilgili hüküm var :
Maide 89. Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamıyan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size ayetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!
Burada da bilerek yapılan yeminin keffareti ve üçüncü alternatifi olarak köle azad edilmesi söz konusu.
Çok rahatlıkla anlaşılabileceği gibi burada da bir mümin, kölesini azad etmek yerine 10 fakire yemek yedirmeyi tercih edecektir çünkü bir köleden ömür boyu faydalanmak yerine 10 fakiri doyurmak çok daha ekonomiktir.
Bunun dışında kölenin hürriyetine kavuşmasının bir diğer alternatifi olan mukatebe antlaşması ile ilgili ayet de şu.
Nur 33. Evlenme imkanını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik). görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
Şimdi Mukatebe antlaşması nedir ona bakalım:
Mükatebe: Köle veya cariye ile efendisi arasında yapılan bir akid olup, bu akidde köle veya cariye, belli bir bedel ödediği takdirde efendisinden, kendisine hürriyetini vermesini ister veya aynı teklifi efendisi ona yapar. Üzerinde anlaşmaya varılan bu bedel hazır ise köle bu bedeli hemen ödemek, değilse, efendisinin kendisine tanıdığı bir süre içinde temin ettikten sonra ödemek şartıyla hürriyetine kavuşur. (Diyanet Vakfı meali dip notu)
Burada da islam uleması tarafından "kölenin hürriyetine kavuşturulmasını teşvik etme" gibi bir amaç olduğu öne sürülmüş ama bunlardan hiç birisi köle azadlamayı (köle açısından) kolaylaştırmadığı gibi bilakis adeta "tesadüflere" ve köleyi "ilave maddi yüklere" mecbur bırakmıştır.
Peki köle mukatebe antlaşması yaparak özgürlüğüne kavuşmak için gerekli olan meblağı nasıl elde edecektir ?
Bu soruya da cevabı Tevbe 60'da bulabiliriz:
Tevbe 60: Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu ayette de görüleceği gibi "sadaka" adeta köle için tek umut kaynağıdır. Ne var ki, bu sadakayı bile almak için köle sıraya girmek zorundadır.
çünkü sadaka öncelikle şu şekilde dağıtılır;
a-Fakirlere,
b-Düşkünlere,
c-Zekat işinde görevli olanlara,
d-Kalpleri islama ısındırılacak olanlara (müellef-i-kulub)
e-Kölelere
f- Borçlullara
e-Allah yolunda olanlara (veya Allah yolunda cihad edenler)
g-Yolculara
Düşünün ki, kölenin sadaka sırası bir müellef-i kulub'dan bile sonra gelmektedir. (Bu muellef-i kulûb konusu apayrı bir konudur. Huneyn savaşında Muhammed'in topladığı ganimetlerden islamı seçmeyen insanları islama sokmak için verdiği rüşvettir. Ne demek istediğimi anlatmak için şu hadis oldukça açıklayıcı olacaktır:
Safvan b. Ümeyye der ki: "Huneyn muharebesinde Hz. Peygamber (s.a.s), bana ganimet mallarından bir pay verdi. Halbuki o benim en sevmediğim kimse idi. Bana vermeye devam etti; sonunda insanlar içinde en sevdiğim kimse oldu" (Tirmizî, III, 27).)
İşte bu şekilde parayı alanlar bir anda Muhammed'i ve İslam'ı sever hale gelmiştir.
Not: Müellef-i Kulb konusunun diğer detaylarına konumuz olmadığı için girmiyorum
Köle azad etme meselesi ise tam anlamıyla köleler için "pamuk ipliğine" bağlı bir durumdur.
Nisa 92. Yanlışlıkla olması dışında bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin, mümin bir köle azat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki ölünün ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürülen mümin olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise mümin bir köle azat etmek lazımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lazımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir
Görüleceği gibi bir kölenin azad olabilmesi için sahibinin bir mümini öldürmesini beklemesini gerekmektedir.
Mücadele 3 Kadınlardan zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
Burada da göreceğin gibi cahilliye dönemine ait bir kabile geleneği olan "Zıhar" uygulaması konu ediliyor.
Peki, ne imiş Zıhar bir bakalım:
Zıhar: Erkeğin, hanımını veya onun yüz, baş, ferc gibi bir uzvunu, kendisine nikâhı ebedî haram olan bir kadına veya onun bakılması harâm yerine; "Sen anam gibisin" veya "Senin sırtın anamın sırtı gibidir" gibi sözlerle benzetmesi. Hanımına "Senin başın anamın sırtı gibidir" diyen bir erkeğin, keffâret vermedikçe hanımına sarılması, öpmesi ve cimâ etmesi harâm olur. Zıhâr keffâreti, oruç keffâreti gibidir. (İbn-i Nüceym)
Yani erkek karısına "senin sırtın bana anamın sırtı gibidir" derse daha doğrusu "artık sana anam gibi bakıyorum" veya Türkçe'deki ifadesiyle "artık kardeş olduk" derse bu söz ondan soğuduğunu ve ondan sözle uzaklaştığı anlamına gelir ki eğer bu sözü söyleyen kişi tekrar karısına dönüp onunla yatmak isterse (cima) o zaman köle azad etmek zorunda.
Sizin anlayacağınız gibi kölenin azad edilmesi için ya sahibinin birini öldürmesi ve dahası bu kişinin mümün olması (Nisa 92) ya da karısına "zıhar" yapmasını (Mücadele 3) beklemesi gerekecek
(Ayrıca artık bu çağda eski Arap kabilelerine ait bir gelenek olan "Zıhar"ın Türkler tarafından uygulanmadığı ve uygulanmayacağı ve bu haliyele bütün zamanlara şamil olduğu iddia eilen Kuran'ın en fazla 1400 yıl önceki Arap kabilelerine hitap ettiğini de rahatlıkla görebiliriz)
İlave olarak bu aşağıdaki ayette de köle azadı ile ilgili hüküm var :
Maide 89. Allah, kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek, yahut onları giydirmek, yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamıyan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin). Allah size ayetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!
Burada da bilerek yapılan yeminin keffareti ve üçüncü alternatifi olarak köle azad edilmesi söz konusu.
Çok rahatlıkla anlaşılabileceği gibi burada da bir mümin, kölesini azad etmek yerine 10 fakire yemek yedirmeyi tercih edecektir çünkü bir köleden ömür boyu faydalanmak yerine 10 fakiri doyurmak çok daha ekonomiktir.
Bunun dışında kölenin hürriyetine kavuşmasının bir diğer alternatifi olan mukatebe antlaşması ile ilgili ayet de şu.
Nur 33. Evlenme imkanını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan (köleler ve cariyelerden) mükatebe yapmak isteyenlerle, eğer kendilerinde bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik). görüyorsanız, hemen mükatebe yapın. Allah'ın size vermiş olduğu malından siz de onlara verin. Dünya hayatının geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinmelidir ki zorlanmalarından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
Şimdi Mukatebe antlaşması nedir ona bakalım:
Mükatebe: Köle veya cariye ile efendisi arasında yapılan bir akid olup, bu akidde köle veya cariye, belli bir bedel ödediği takdirde efendisinden, kendisine hürriyetini vermesini ister veya aynı teklifi efendisi ona yapar. Üzerinde anlaşmaya varılan bu bedel hazır ise köle bu bedeli hemen ödemek, değilse, efendisinin kendisine tanıdığı bir süre içinde temin ettikten sonra ödemek şartıyla hürriyetine kavuşur. (Diyanet Vakfı meali dip notu)
Burada da islam uleması tarafından "kölenin hürriyetine kavuşturulmasını teşvik etme" gibi bir amaç olduğu öne sürülmüş ama bunlardan hiç birisi köle azadlamayı (köle açısından) kolaylaştırmadığı gibi bilakis adeta "tesadüflere" ve köleyi "ilave maddi yüklere" mecbur bırakmıştır.
Peki köle mukatebe antlaşması yaparak özgürlüğüne kavuşmak için gerekli olan meblağı nasıl elde edecektir ?
Bu soruya da cevabı Tevbe 60'da bulabiliriz:
Tevbe 60: Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu ayette de görüleceği gibi "sadaka" adeta köle için tek umut kaynağıdır. Ne var ki, bu sadakayı bile almak için köle sıraya girmek zorundadır.
çünkü sadaka öncelikle şu şekilde dağıtılır;
a-Fakirlere,
b-Düşkünlere,
c-Zekat işinde görevli olanlara,
d-Kalpleri islama ısındırılacak olanlara (müellef-i-kulub)
e-Kölelere
f- Borçlullara
e-Allah yolunda olanlara (veya Allah yolunda cihad edenler)
g-Yolculara
Düşünün ki, kölenin sadaka sırası bir müellef-i kulub'dan bile sonra gelmektedir. (Bu muellef-i kulûb konusu apayrı bir konudur. Huneyn savaşında Muhammed'in topladığı ganimetlerden islamı seçmeyen insanları islama sokmak için verdiği rüşvettir. Ne demek istediğimi anlatmak için şu hadis oldukça açıklayıcı olacaktır:
Safvan b. Ümeyye der ki: "Huneyn muharebesinde Hz. Peygamber (s.a.s), bana ganimet mallarından bir pay verdi. Halbuki o benim en sevmediğim kimse idi. Bana vermeye devam etti; sonunda insanlar içinde en sevdiğim kimse oldu" (Tirmizî, III, 27).)
İşte bu şekilde parayı alanlar bir anda Muhammed'i ve İslam'ı sever hale gelmiştir.
Not: Müellef-i Kulb konusunun diğer detaylarına konumuz olmadığı için girmiyorum