Haftanın Vizyon Filmleri

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyona Girenler!

29 Ekim haftasında vizyona girenler...

Bu hafta Cumhuriyet bayramı dolayısıyla Cumhuriyet tarihimizden iki büyük ismin hikayesinin anlatıldığı Kubilay ve Nene Hatun, Filmekimi'nde gösterilmiş iki festival filmi Nefes Nefese ve Sihirbaz, haftanın tek korku filmi olan Son Ayin ve çocuklar için Winx Club 3D vizyonda!

vizyon200.jpg

5123716103_3790345bcc.jpg


KUBİLAY

Cumhuriyetimizin 87. yıl dönümünü kutlayacağımız Cuma günü vizyona giren Kubilay, Cumhuriyetin iki ile yedi yaşları arasında patlak veren Menemen Olayları sırasında çıkan ayaklanmayı bastırmak isterken bir grup gerici tarafından öldürülen ve kafası kesilen Devrim şehidi Mustafa Fehmi Kubilay öğretmenin öyküsünü anlatıyor.

Çektiği filmlerin senaryolarını da yazan yönetmen Faik Ahmet Akıncı'nın 4. filmi olan Kubilay'ın kadrosunda Arda Kural, Ünsal Emre, Selahattin Taşdöğen, Özcan Varaylı gibi isimler bulunuyor.

Milli bayramlar öncesinde çekilen ve artık gelenekselleşen bu tür çalışmalar, bayram tatillerini sinemada geçirmek isteyenler için milli ve manevi olarak hassas bir seçenek gibi dursa da, içerik olarak sanki bir TV filmi havasında son derecede sıradan bir seyirlik olmaktan daha fazlasını sunamıyor maalesef.

Bazen isimlerini bile bilmediğimiz Batılı kahramanların, son derece ustaca kotarılmış hayatlarını anlatan epik sinema örneklerine hayran kaldığımızda, "Biz neden sinemada bunu berecemiyoruz?" sorusunu hala cevaplayamamış olmamız da iç karartıcı. Cumhuriyetimizin 87. yılında, henüz sinemasal bir çerçeveye oturtamadığımız Milli Mücadele tarihimizi anlatan Kubilay da bu zor sorunun cevabını vermekte zorlanıyor.

Para kazanmanın yollarından hiçbiri, tarihi milli konuları, tarihin bir o kadar önemli günlerinde vizyona sokmak olmamalı.

Filmin kısaca konusu:
Cumhuriyet devrimi tüm hızıyla sürmektedir. Kubilay da, genç bir öğretmen olarak devrimlerin birer parçasıdır. Askerliğini yapmak üzere Menemen'e gitmiştir. Bu sırada Şeyh Esat'ın yönlendirmesiyle Menemen olayları başgösterir. Menemen'de çıkan gerici ayaklanmayı bastırmakla görevli Kubilay, Derviş Mehmet ve adamları tarafından başı kesilerek öldürülür. Başı sancağa takılarak Menemen'de gezdirilir.

5124319580_45a078740a.jpg


NEFES NEFESE / INHALE

Türkiye'de vizyon şansı bulamayan filmleriyle ünlü olsa da festival takipçilerinin yakından tanıdığı ünlü İzlandalı yönetmen Baltasar Kormákur'un son filmi 'Nefes Nefese', yıldızlarla dolu kadrosuyla ülkesi dışında çektiği ilk, 'A Little Trip to Heaven'dan sonra İngilizce çektiği ikinci film.

Dermot Mulroney, Diane Kruger, Rosanna Arquette gibi ünlü oyuncuların yanında yazar-yönetmen-oyuncu Sam Shepard'ı da yan rollerde izlediğimiz Nefes Nefese, Los Angeles ve Meksika’da geçen bir gerilim - aksiyon filmi.

Tıpkı hemşehrisi Dagur Kári'nin izinde Amerika'yı tekrar keşfeden Kormákur da, kendini festivallerde ispat edip okyanusun öte tarafında çektiği 'Avrupalı' bir filmle karşımızda. Kormákur, daha önce belgesel tarza yakın insan hikayelerini anlattığı filmlerinden çok da uzak olmayan 'Nefes Nefese'de, her yıl 15.000 insanın ağlarına düştüğü uluslararası organ mafyası gerçeğini, son derece yalın ve gerçekçi bir dille anlatıyor.

Nefes Nefese, filmi Filmekimi'nde kaçıranlar için vizyonda!

Filmin kısaca konusu:
Nefes Nefese, ender görülen bir hastalığa yakalanan kızları Chloe'yi kurtarmak için çabalayan Los Angeles Bölge Savcısı Paul Chaney ve karısı Diane'in soluksuz izlenen öyküsünü anlatıyor. Her iki ciğerinin birden değiştirilmesi gereken ve organ nakli için sıra bekleyen Chloe, gitgide kötülemektedir. Paul, kızını kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır; Meksika'da Tijuana kentinde bir operasyon da buna dahildir. Ama bu yolda uluslararası organ mafyasıyla karşı karşıya gelir. Artık yalnızca kızını değil, kendini de kurtarmalıdır.

5124319828_3ddbcf8bc0.jpg


NENE HATUN: AZİZİYE

Tıpkı 'Kubilay' gibi, günün anlam ve önemine uygun bir şekilde vizyona giren Nene Hatun, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında üstün gayretle çalışarak adını tarihe yazdıran Nene Hatun'un hikayesini anlatıyor.

Avni Kütükoğlu'nun yazıp yönettiği, Açelya Elmas, Barış Koçak, Mehmet Esen'in oynadığı film, Ermeni çetecileri canlandıracak figüran bulunamaması sorunuyla karşılaşmış, bu sorun da Ermeni figüranları oynayanlara, Türk figüranları oynayanlara verilenden daha yüksek ücret verilerek çözülmüştü.

1973 yılında Osman F. Seden'in yönettiği Gazi Kadın'dan 37 yıl sonra sinemada tekrar kendine yer bulan bu hikaye, uzak tarihimizin unutulmaya yüz tutan kadın kahramanını hatırlamak isteyenler için vizyonda.

Filmin kısaca konusu:
Üniversite Kız Kayak Takımı 2011 Kış olimpiyatlarına hazırlık çalışmalarını sürdürmektedir. Hocası, bu spora oldukça yatkın olan Suna’ya, Nene Hatun’u örnek gösterir. En umutsuz durumda bile mücadeleye daha azimli şekilde devam etmenin hayata tutunmak ve başarıya ulaşmak için en doğru yol olduğunu anlatır...

5123716261_5c2224417d.jpg


SİHİRBAZ / THE ILLUSIONIST

'Belleville'de Randevu' filminin yönetmeni Sylvain Chomet'nin Fransız mim ustası, yönetmen ve oyuncu Jacques Tati'nin senaryosundan uyarladığı ve Berlin Film Festivali'nde dünya prömiyeri yapılan Sihirbaz, Tati'nin 1956'da büyük kızına bir mektup formunda yazdığı, çekilmemiş bir senaryosundan esinlenerek sinemaya kazandırılan bir canlandırma film.

Yapımı dört yıl alan Sihirbaz, yaptığı animasyonlarda yarattığı olağanüstü atmosferle çizgi dünyanın en özgün işlerine imza atan yönetmen Chomet'nin 7 senelik bir aradan sonra yarattığı son çalışması. Edinburgh'ta yaşayan yönetmenin Edinburgh'ta geçen animasyonu (özgün senaryo Prag'ta geçiyordu) bu sene Edinburgh Film Festivali'nin açılış filmiydi.

"Animasyon bir sihir" diyen Chomet, son filmiyle sizi bu gösteriye davet ediyor... Filmekimi'nde kaçıranlar, bu sizin son şansınız!

Filmin kısaca konusu:
Meşhur Sihirbaz, bu sahne sanatının nesli tükenmekte olan son temsilcilerindendir. İskoçya'da bir köy barında sanatını icra ederken Alice adında masum bir kızla tanışır ve ikisinin de hayatı değişir. Sahnede onu izleyen Alice, yaptıklarının gerçek sihir olduğunu sanarak kahramanımıza hayran kalır.

5124319698_832aaa2813.jpg


SON AYİN / THE LAST EXORCISM

Daniel Stamm'in yönettiği, Patrick Fabian, Ashley Bell, Louis Herthum'un oynadığı 'Son Ayin', haftanın korku filmi kontenjanını dolduruyor.

Artık klişeleşmiş "içine şeytan kaçan genç kızın dramı"nı son dönemin popüler tarzı olan belgesel havasında anlatan film, bir şeytan kovma ayininin çevresinde geçiyor. "Bir filmin içinde şeytan varsa, o mutlaka filmdeki genç kızın içine girecektir" düsturunun son halkasını oluşturan film, modern bir Exorcist bekleyenleri hayal kırıklığına uğratabilir.

"Son Ayin", düşük bütçeli korku filmlerinin yetenekli yönetmeni Eli Roth'un yapımcılığında çekilen ve orijinal olmayan bir konunun yine orijinal olmayan bir teknikle birleştirilmesinden oluşturulmuş vasat bir korku filmi.

Filmin kısaca konusu:

Peder Cotton Marcus, Lousiana'da Sweetzer'ın çiftliğine vardığında, her zaman yaptığı şeytan kovma ayinlerinden birini gerçekleştireceğini düşünmektedir. Marcus, cemaatindeki insanlar için ayini görüntülemeye karar vermiştir. Sweetzer'ın kızı Nell'in ruhu, kötü bir iblisin eline geçmiştir. Genç kız kötü ruhun esiri haline gelmiştir. Marcus ayine başladığında, daha önce karşılaşmadığı türden bir kötülükle karşı karşıya kaldığını anlayacaktır. Ne var ki, bırakmak için artık çok geçtir.

5124319770_42d90bff54.jpg


WINX CLUB 3D: SİHİRLİ MACERA / WINX CLUB 3D: MAGIC ADVENTURE

Iginio Straffi'nin yazıp yönettiği, Türkçe seslendirmesini Figen Sumeli, Murat Sarı, Berna Başer, Kutay Kırşehirlioğlu'nun yaptığı film, bu haftanın çocuklara hitap eden tek filmi.

İlk filmiyle 237.000 kişiye ulaşan, çocukların sevgilisi Winx Club bu sefer 3 Boyutlu Sihirli Macera ile yeniden karşınızda...

Filmin kısaca konusu:
Alfea Peri Okulu’nun yeni dönemi başlarken, güzel giden parti Icy, Darcy ve Stormy’nin saldırısı ile bozulur. Bloom yanlarında olmasa da bu karmaşayı toparlamak ve Trix cadılarıyla uğraşmak Winx perilerine kalır. Ancak Trix, gizemli ve güçlü bir parçayı da alarak ortadan kaybolur. Hayat toz pembe değildir ve Eskiçağ Cadıları yine Stella, Layla, Tecna, Muisa, Flora ve Bloom’un peşine düşer.

http://www.beyazperde.com/haber/16045/Bu-Hafta-Vizyona-Girenler-
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyona Girenler!

12 Kasım haftasında 4 yeni film vizyonda...

Aksiyon, gerilim ve korku türlerinde 4 yeni filmin vizyona girdiği bu hafta, raylarda geçen aksiyon filmi 'Durdurulamaz', zincir mektupların dehşet yarattığı 'Ölüm Zinciri', uzaylı istilasını anlatan 'Yukarıdaki Tehlike' ve Testere serisini sonlandıran 'Testere 3D' sinemaseverleri bekliyor...

DURDURULAMAZ (UNSTOPPABLE)

5166867598_27ac699689.jpg


Aksiyon sinemasının önemli isimlerinden Tony Scott'ın yönetmenliğini yaptığı 'Durdurulamaz'da yönetmenin daha önce pek çok filminde beraber çalıştığı Denzel Washington başrolde. Filmin künyesinden de belli olabileceği gibi yine aksiyon konusunda cömert bir filmle karşımızda bu ikili. 2001'de yaşanmış gerçek bir tren kazasından hareketle çekilen 'Durdurulamaz', raylarda geçen bir aksiyon-gerilim filmi izlemek isteyenler için haftanın en iyi seçeneği.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Deneyimli bir tren teknisyeni (Denzel Washington) ile genç bir kondüktör (Chris Pine), başında kimse olmayan ve kontrolden çıkmış gökdelen uzunluğundaki bir treni durdurmak ve nüfusun yoğun olduğu alanda ortaya çıkabilecek büyük bir felâketi önlemek için saatle yarışırlar. Tren raydan çıkıp büyük bir felakete sebep olmadan önce ellerinden geleni yapmayı çalışsalar da, tren zamanla yarışırcasına bir hızla ilerlemektedir.

ÖLÜM ZİNCİRİ (CHAIN LETTER)

5166266893_cb8a564bf5.jpg


Yönetmenliğini Deon Taylor'un yaptığı ve Nikki Reed, Keith David, Brad Dourif ile Betsy Russell'nin oynadığı 'Ölüm Zinciri', 'mektup zincirini bozarsanız ölürsünüz' temalı bir korku filmi. 'Slasher' öğelerle süslü demode bir konuya sahip olan 'Ölüm Zinciri', yerli dağıtımcıların her korku filmine kafadan yapıştırdıkları "ölüm" kelimesiyle de sıradanlığına sıradanlık katıyor.

Filmin konusu kısaca şöyle:


"İnternet üzerinden altı arkadaş birer esrarengiz eposta alır. Manyak bir katil, epostalarına ya da cep telefonu mesajlarına girerek bu insanları devamlı rahatsız etmekte ve onları vahşice öldüreceğini söylemektedir. Bu zincirleme mesajların kimden geldiğini öğrenmeye çalışan Jessie Campbell ve arkadaşları aslında bunun bir ölümcül oyun olduğunun ve hepsinin de bu oyunun bir parçası olduğunun farkına varacaklardır."

TESTERE 3D (SAW 3D)

5166267001_c9d6ee5243.jpg


Kevin Greutert'in yönettiği ve Tobin Bell, Cary Elwes, Costas Mandylor ile Betsy Russell'ın oynadığı 'Testere 3D', haftanın bir diğer korku filmi. Serinin ilk filmiyle büyük bir hayran kitlesi edinen fakat sonraki devam filmlerinde aynı başarıyı pek gösteremeyen Testere, 3D çekilen serinin yedinci ve son filmiyle bir dönemi kapatıyor. Bulmacanın son parçalarını çözmek ve seriye nokta koymak isteyenlere duyurulur...

Filmin konusu kısaca şöyle:


Jigsaw'un kanlı mirası üzerinde ölümcül bir savaş tüm şiddetiyle sürerken, Jigsaw'un oyunlarından sağ kurtulan insanlardan oluşan bir grup, kişisel gelişim gurusu ve Jigsaw kurbanı Bobby Dagen'in yardımını almak için bir araya gelir. Ancak Dagen'ın karanlık sırları, yeni bir dehşet dalgasına neden olacaktır...

YUKARIDAKİ TEHLİKE (SKYLINE)

5166266941_40d397f629.jpg


Önümüzdeki dönem daha da popüler olması beklenen uzaylı istilası filmlerinden biri olan 'Yukarıdaki Tehlike'nin yönetmenliğini görsel efekt teknolojilerinde uzman Strause Kardeşler yapıyor. Kadrosunda Eric Balfour, Scottie Thompson, David Zayas ve Donald Faison gibi isimlerin olduğu bilimkurgu gerilim filmi 'Yukarıdaki Tehlike', görsel efektleriyle göz dolduruyor. Dünya ile aynı anda vizyona giren film, yönetmenlerin ikinci uzun metrajı.

Filmin konusu kısaca şöyle:


Jarrod ve Elaine, Jarrod’in en yakın arkadaşı olan Terry ve onun kız arkadaşı Candice’i ziyaret etmek ve doğum gününü kutlamak için Güney Kaliforniya’ya giderler.

Gündoğumundan iki saat önce, bilinmeyen bir kaynaktan gelen yoğun ışık, insanların bugüne kadar bildikleri yaşamın sonu anlamına geliyordur. Onlar Terry’nin çatı katındaki evinin penceresinden olanları dehşet içinde izlerken, Los Angeles kentinin gökyüzünü kaplayan uzay gemisi şehirdeki insanları kendine doğru çekiyordur.

Şimdi, hayatta kalanlar, yollarına çıkan bütün insanları yok eden binlerce korkunç yaratığa görünmeden kaçmak zorundadır. Fakat ellerinde bulundurdukları yüksek teknoloji ile uzaylılar, çok dayanıklı ve güçlüdürler.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyona Girenler!

19 Kasım haftasında vizyona giren 2 film var...

vizyon200.jpg


(18 Kasım 2010) Bayram haftası, vizyona giren filmler açısından tatillerde alıştığımızın tersine bu sefer bereketsiz bir hafta oldu. Haftanın ortasında (17 Kasım) vizyona yerleşen ‘Harry Potter ve Ölüm Yadigarları:Bölüm 1' ve Çağan Irmak’ın masalsı filmi ‘Prensesin Uykusu’ bu hafta gösterime giren yapımlar olarak sinemalarda...

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları:Bölüm 1


5183935971_c8e425856d.jpg


2000’li yıllar süresince Harry Potter roman serisi tutkunlarını peşinden sürüklemeyi başaran, her filmin vizyon öncesi biletleri kapalı gişe tükenen Harry Potter serisinin son filmi iki bölüm halinde sinemaseverlerle buluşuyor. Yedinci ve son filmin ilk bölümü ‘Harry Potter ve Ölüm Yadigarları:Bölüm 1' hafta ortasında (17 Kasım) vizyona girerek, Harry Potter takipçilerine erken bir bayram hediyesi oldu. Warner Bros. Pictures, yapımcılığında, David Yates yönetmenliğinde çekilen “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları – Bölüm 1”in oyuncu kadrosunda yıllardır Harry Potter, Ron Weasley ve Hermione Granger olarak seyircilerin karşısına çıkan Daniel Radcliffe, Rupert Grint ve Emma Watson baş rollerde yer alıyor. Bu filmde ayrıca Helena Bonham Carter, Robbie Coltrane, Ralph Fiennes, Michael Gambon, Brendan Gleeson, Richard Griffiths, John Hurt, Jason Isaacs isimleri kadroda göze çarpan oyuncular.

5185335371_e5f74f78e4.jpg


Filmin konusu kısaca şöyle:


Bölüm 1, Harry, Ron ve Hermione’nin Voldemort’un ölümsüzlüğünün anahtarları olan Hortkuluk’ları bulmak ve yok etmek üzere tehlikeli bir göreve girişmeleriyle başlıyor. Profesörlerinin rehberliği ya da korumasından yoksun, kendi başlarına kalmış olan üç arkadaşın, artık birbirlerine her zamankinden çok güvenmeleri gerekmektedir. Fakat aralarında onları birbirinden koparmakla tehdit eden Karanlık Güçler vardır...

Bu arada, Büyücüler Dünyası, Karanlık Lord’un tüm düşmanları için tehlikeli bir yer olmuştur. Uzun zamandır korkulan savaş başlamıştır ve Voldemort’un Ölüm Yiyenleri Sihir Bakanlığı’nın hatta Hogwarts’ın kontrolünü ellerine geçirerek, kendilerine karşı durabilecek herkesi korkutmakta ve tutuklamaktadırlar. Ancak, hâlâ peşinde oldukları bir ödül vardır: Voldemort için en değerli olan Harry Potter. 'Seçilmiş Kişi' artık aranan kişi, olmuştur çünkü Voldemort’un müritleri Harry’yi Karanlık Lord’a canlı götürme emri almış ve onun peşine düşmüşlerdir…

Prensesin Uykusu

Çağan Irmak filmografisinin yedinci ve son filmi olan Prensesin Uykusu, basına önce ‘Redd müzik grubunun aynı adlı parçasından yola çıkılarak çekilen film’ şeklinde yansımıştı. Bir müzik eserinden esinlense de kendisine has, sıcacık öyküsüyle Prensesin Uykusu, son dönem Türk sinemasının samimi, içinde hayata dair umut taşıyan filmi olarak sinema salonlarındaki yerini alıyor. Başrollerini Çağlar Çorumlu ve Sevinç Erbulak’ın paylaştığı, prenses olarak çocuk oyucu Şevval Başpınar'ı izlediğimiz filmin en göz dolduran performansı ise, sinemada sıkça görmeye alışık olmadığımız usta tiyatrocusu Genco Erkal. Bir modern çağ masalı olmaya aday Prensesin Uykusu’nun müziklerini ise esin parçasının da sahibi olan Redd müzik grubu üstleniyor…

5185937454_d7093c1594.jpg


Filmin konusu kısaca şöyle:

Bir kütüphanede memur olarak çalışan Aziz, kendi küçük dünyasında sakin ve huzurlu birhayat sürdürmektedir. Bir gün, mahalleye yeni açılan kuaförün sahibi Seçil ve 10 yaşındaki kızı Gizem, Aziz’in oturduğu apartmana taşınır. Aziz’in yeni komşularıyla renklenen hayatı, küçük kızın daldığı uzun uykuyla gölgelenir. Gizem’in daldığı uykunun tetiklediği bambaşka olaylarla, sıradan görünen ama aslında rengarenk karakterlere sahip bu insanlar birlik olup, kaderi değiştirmeye çalışırlar...
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
26 Kasım haftasında 6 yeni film...

Yakın dönem tarihimizden iç burkan bir hikâyeyi anlatan yerli belgesel 'İki Tutam Saç', evrensel bir aşkın izini süren 'Joenjoy', geçmişten geleceğe sarkan komik aile komedisi 'Yine mi Sen?', komik bir yol hikayesinin anlatıldığı 'Git Başımdan!', Türkiye’nin ilk dans filmi 'Uçan Melekler' ve popüler Hollywood filmleriyle dalga geçen 'Biri Beni Isırdı' bu haftanın yenileri!

JOENJOY

5206650470_431934c892.jpg


Daha önce birçok belgesel ve kısa film yönetmiş olan Nur Akalın, bu ilk yönetmenlik denemesinde İstanbul’da yaşamış birkaç yabancının deneyimlerini bir Türk ve Afrikalı’nın aşk hikâyesi içinde anlatıyor. Çoğu amatör oyunculardan oluşan kadrosunda Nasa Seif Said, Faraj Senga, Sakina Bazar ve Mohammed Hawara’nın olduğu film, Beyoğlu’nda bir barda çalışan DJ Jongo Maruni ve arkadaşlarının öyküsü etrafında ilerliyor. Afrika’nın doğusunda Tanzanya’ya ait müzik, dans ve desenlerin de yer aldığı film bir buçuk yıl içinde, 27 günde tamamlandı. Filmin çekimleri İstanbul’da; Beyoğlu, Tarlabaşı, Sarayburnu, Beşiktaş, Feriköy, Yedikule, Aksaray, Eminönü, Galata, Maçka, Yenikapı ve Nahçıvan’da gerçekleştirildi.

Filmin konusu kısaca şöyle:


İstabul'da bir Türk ve bir Afrikalı... Kimse diğerinin durumundan haberdar değilken, karakterlerin başlarından geçen olaylar, birbirlerini anlamalarını sağlayacaktır. Hayat aşklarını koruyacak sürprizlerle doludur çünkü. Özellikle birbirlerine duydukları sevgi ve beraberlikleri onlara karşılaştıkları sorunları kolayca çözmek ve dünyanın herhangi bir yerinde yaşamak için gereken güç ve cesareti verir. Bu romantik olduğu kadar sert ve zalim bir aşk hikâyesidir...

YİNE Mİ SEN? / YOU AGAIN

5206650634_7e8d9c2ed1.jpg


Senarist Moe Jelline'nin kendi hayat hikayesinden yola çıkarak yazdığı ve Andy Fickman'ın yönetmenliğini yaptığı filmde Kristen Bell, Jamie Lee Curtis, Sigourney Weaver, Betty White ve Kristin Chenoweth gibi Hollywood'un önemli kadın yıldızları rol alıyor. Film, herkese lisenin geçmişte kalmış olabileceğini ama bazen karşınıza çıkan birinin mevcut yaşantınızın altını kazacağını komik bir dille anlatıyor.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Kaç yaşında olursanız olun, lise yıllarınızı unutamazsınız. Başarılı halka ilişkiler uzmanı Marni (Kristen Bell) ağabeyinin (Jimmy Wolk) düğünü için memleketine gider ve onun lisedeki baş düşmanı (Odette Yustman) ile evlendiğini görür. Kız, yıllar önce yaptığı tüm kötülükleri unutmuştur. Daha sonra gelinin sosyetik teyzesi (Sigourney Weaver) içeri girer ve Marni’nin pek de sosyetik olmayan annesi de (Jamie Lee Curtis) kendisinin lise yıllarındaki düşmanıyla yüz yüze gelir. Pençeler çıkmıştır ve unutmak istediğin tek insanla tekrar karşı karşıya gelince olanların anlatıldığı bu çılgın komedide, eski yaralar bir bir tekrar açılmıştır.

İKİ TUTAM SAÇ: DERSİM'İN KAYIP KIZLARI

5206650528_4496429d21.jpg


Haftanın tek belgeseli olan 'İki Tutam Saç', 1937 - 38 Dersim harekâtıyla birlikte ailelerinden alınarak rütbeli askerlere verilen kızların yıllar sonra aileleriyle buluşmasına odaklanıyor. Nezahat ve Kazım Gündoğan’ın üç yıl boyunca 20 ilde yaptığı araştırmalar sonucunda bugün 80’li yaşlarını süren Huriye ve Fatma’nın askerler tarafından alınışlarını, suskunluklarını, travmalarını ve ailelerine kavuşma süreçlerini anlatan belgeselde, halen köklerini arayan başka kızlar ve kızlarını arayan başka ailelerin duyguları da kardeşlerine miras kalan iki tutam saçla perdeye yansıyor...

Filmde evlatlık verilen kızlarla yapılan röportajların yanı sıra, şimdiye kadar gün yüzüne çıkmayan pek çok gerçek, belge ve fotoğraf da yer alıyor. Müziğini Mikail Aslan’ın yaptığı, metnini Sema Kaygusuz’un yazdığı belgeselde seslendirmeyi oyuncu Jülide Kural yaparken, Şevval Sam da kendi bestesi olan “Yol Türküsü” ile yüreklere bıraktığı ince sızı ile yer alıyor.

GİT BAŞIMDAN! / DUE DATE


5206650702_5286a6465a.jpg


'Felekten Bir Gece'nin yönetmeni Todd Phillips'in yönetmenliğini yaptığı filmde Robert Downey Jr. ve 'Felekten Bir Gece'nin Alan'i Zach Galifianakis başrolde. Film, birlikte sinir bozucu ve hayatlarını değiştiren bir yolculuğa çıkmak zorunda kalan birbirine zıt iki kişinin komik maceralarını anlatıyor. 'Git Başımdan', kadrosunun verdiği ılımlı beklentiyi her an boşa çıkartabilecek cinsten...

Filmin konusu kısaca şöyle:

Peter Highman (Robert Downey Jr.) beş gün sonra karısı doğum yapacak ve ilk çocuklarını dünyaya getirecek bir baba adayıdır. Peter Atlanta'dan doğuma yetişmek ve karısının yanında olmak için uçağını yakalamaya çalışırken, birden tüm programı alt üst olur. Sonunda, kendisini Ethan Tremblay'in (Zach Galifianakis) arabasında bulur. Zamanında doğuma yetişebilmek için tüm ülkeyi bir uçtan diğerine bu yeni yol arkadaşı ile aşmak durumundadır. Ethan ve köpeği ile yolculukları, birkaç arabanın hurdaya döndüğü, birçok arkadaşlığın bozulduğu ve Peter'ın sinirlerinin iyice gerildiği bir maceraya dönüşür.

UÇAN MELEKLER

5206053337_f06feebcb8.jpg


Yönetmenliğini Fırat Gürsoy’un üstlendiği 'Uçan Melekler', ülkemizde de vizyona giren ve benzerlerine Hollywood'da sıkça rastlanan 'Sokak Dansı' serisinin ülkemizdeki ilk örneği. "Türkiye’nin ilk dans filmi" sloganıyla vizyona giren 'Uçan Melekler'in dansçı oyuncuları arasında Aydan Uysal, Serdar Güder, Okan Aydoğan ve Melis Evirgen; dansçılara eşlik eden diğer oyuncu kadrosunda ise Aytaç Arman, İpek Tenolcay, Gözde Sinem Öztürk, Taylan Güner ve Ali Yaylı yer alıyor. Film, hırs, özlem, dans, başarı, eğlence, sevgi ve aşk temalarını müzikal-drama başlığı altında topluyor.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Melek (Aydan Uysal) bebek yaşta ailesi ile Antalya'ya tatile giderken büyük bir kaza geçirir ve tek kurtulan olur. Melek'in tek destekçisi dostu Koray'dır. Koray (Okan Aydoğan) da durumu iyi olmayan bir sokak çocuğudur. Tek ortak noktaları çok iyi dans etmeleri ve bunu profesyonelce her geçen gün geliştirmeleridir. Melek genç ve güzel bir kız olmuştur. Dostu Koray ile çok mutlu bir hayat geçirirken aldığı bir haber onu İstanbul'a doğru yola çıkarır. Babası tarafından bir daire bırakılmıştır. Bir çok geceler İstanbul'u hayalinde gören ve düşleyen Melek şimdi bu karmaşık iç içe geçmiş şehrin tam ortasındadır. Burada yeni dansçı arkadaşlarla tanışır. Uçan Melekler adında çok güzel bir dans grubu kurarlar. Büyük bir dans yarışması organizasyonunun finaline kalırlar. Şimdi tek düşündükleri ve çabaları bu yarışmayı kazanabilmektir. Çünkü rakipleri çok ama çok kuvvetlidir.

BİRİ BENİ ISIRDI / VAMPIRES SUCK

5206650830_4bdc31d0d4.jpg


Alacakaranlık serisinin yavaş yavaş finale yaklaşmasıyla vampir döneminden uzay dönemine geçen Hollywood'un 'dalgacı' senarist-yönetmenleri Jason Friedberg ve Aaron Seltzer, daha önce pek çok kez tekrarladıkları 'hit filmleri alaya alma' konseptini, başta Alacakaranlık Efsanesi olmak üzere son dönemim romantik gençlik filmlerine ve gençlerin bunalımlı hallerine komik bir yaklaşımla tekrar ısıtıp önümüze koyuyorlar.

Başrollerinde Acaip Bi Film filminden tanıdığımız Matt Lanter; Gossip Girl oyuncularından Chris Riggi ile Anneliese van der Pol’un yer aldığı filmin senaristliğini ve yönetmenliğini Acaip Bi Film, Meet The Spartans ve Korkunç Bir Film filmlerinin senaristleri Jason Friedberg ile Aaron Sletzer üstleniyor. Sanırım bunlar ne ile karşı karşıya olduğumuzu az çok gösteriyordur...

Kendilerini “Başka bir vampir filmi daha seyretmeye tahammül edemeyecek adamlar” olarak tanımlayan bir ekibin işi olan 'Biri Beni Isırdı'yı, popüler Hollywood sinemasından nefret eden ve tahammül sınırları fazlasıyla geniş sinemaseverlere fazlasıyla çekinerek öneriyoruz...

Filmin konusu kısaca şöyle:

Becca iki erkek arasında kararsız kalmıştır; gizemli, karamsar ve saçma derecede soluk benizli çocuk ile dayanıklı, sevimli’ ve ona “küçük gay kardeşi”ni hatırlatan çocuk arasında. İkisi arasında bir karar vermek için her an kendisinin de yemeğe dönüşebileceği bir aile yemeğini sağ salim atlatmalıdır.

İçinde bulunduğu romantik karmaşalar yeterli değilmiş gibi, bir yandan da kontrol delisi olan ve kendisine küçük bir bebekmiş gibi davranan babasıyla da başetmelidir. Mezuniyet gecesi gelip çatmadan karar vermek zorunda olan Becca, gizemli bir dünyadan gelen Alice’ten Lady GaGa’ya kadar birçok kişiden yardım alır!
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyona Girenler!

3 Aralık haftasında 3 yeni film...

Bir cinayet araştırması sırasında hayatları altüst olan üç polisin hikayesini anlatan yerli polisiye 'Av Mevsimi', Adnan Menderes’i Yassıada’dan kurtarmaya kalkan bir delinin komik maceraları anlatan yerli komedi 'Memlekette Demokrasi Var' ve haftanın tek animasyonu 'Çılgın Dostlar 3' bu hafta vizyonda!

AV MEVSİMİ

5226267279_78f6724572.jpg


Muhsin Bey, Eşkıya gibi filmlerin unutulmaz yönetmeni Yavuz Turgul, 'Gönül Yarası'ndan 6 yıl sonra yeni filmi “Av Mevsimi” ile vizyonda. Başrollerinde Şener Şen, Cem Yılmaz, Çetin Tekindor, Melisa Sözen ve Okan Yalabık'ın olduğu film, bir cinayet araştırması sırasında hayatları altüst olan üç polisin hikayesini anlatıyor.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Tecrübesi, sezgileri ve takipçiliğiyle tüm teşkilatın “Avcı” olarak bildiği Ferman (Şener Şen) ile yalnızca bakışlarıyla bile lakabının hakkını veren “Deli” İdris (Cem Yılmaz) cinayet masasında görevli, baba-oğul kadar yakın iki polistir. Antropoloji mezunu, sessiz sakin Hasan (Okan Yalabık) ise bu ikiliye yeni katılmış bir “Çömez”...

Öldürülen genç bir kız onları uyuşturucu taciri Asit’le, Türkiye’nin en zengin adamlarından Battal Çolakzade’yle (Çetin Tekindor), kızın ağabeyleri Abbas, Vakkas ve daha birçok farklı insanla karşı karşıya getirecektir.

Hayatını eşine adayan, onun hastalığıyla boğuşan Ferman, boşandığı eşi Asiye’ye (Melisa Sözen) tutkuyla bağlı İdris, yeni mezun ve bu dünyaya yabancı Hasan... Çözmeye çalıştıkları cinayet, bu üç polisin hayatını değiştirecektir.

MEMLEKETTE DEMOKRASİ VAR

5226267199_3f3e100666.jpg


Süleyman Nebioğlu’nun yönettiği ve Müjdat Gezen, İlker Ayrık, Nejat Birecik ile Gülçin Santırcıoğlu’nun oynadığı film, Adnan Menderes’i Yassıada’dan kurtarmaya kalkan bir delinin maceralarını anlatıyor.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Adnan Menderes’i Yassıada’dan kurtarmaya kalkan Deli Baradan, 100 bin çöp kibrit bulup bomba yapacak ve bir denizaltı dehlizinden geçerek bombayı Yassıada’da patlatacaktır. O kargaşada Menderes aynı dehlizden kaçacaktır.

ÇILGIN DOSTLAR 3 / OPEN SEASON 3

5226267375_647c3d577f.jpg


2006'da vizyona giren ilk filmle aynı yıl vizyona giren Arabalar ve Neşeli Ayaklar gibi animasyonların altında bir gişe başarısı gösteren, ardından 2009'da devam filmi de çekilen 'Çılgın Dostlar', ilkinden daha kötü bir gişe performansıyla ilkini bile aratmıştı. Serinin son filmi 'Çılgın Dostlar 3' ise seriyi bozacak gibi durmuyor. Ülkesinde vizyona girmeyen film, Ocak ayında sadece DVD/Blu-ray olarak piyasaya çıkacak.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Arkadaşlarıyla daha fazla zaman geçirmek isteyen Boog bir yolculuk planı yapar. Fakat en iyi arkadaşı Elliot Boog'u değil, ailesini tercih etmiştir. Hayal kırıklığına uğrayan Boog yolculuğu tek başına yapmaya karar verir ve gezgin bir Rus sirkine katılır...

Boog burada Doug isminde, sirkte çalışmaktan bıkmış tembel ve pasaklı boz ayı Doug ile tanışır. Doug'un tek hayali sirkten kurtulup, vahşi hayata dönmektir. Boog'u bu konuda ikna eden Doug, hayalini gerçekleştirmek için eğlenceli bir kaçış planı hazırlar...
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Haftanın Filmleri ( 10Aralık 2010 )

Sinemaseverler, bu hafta 2 yeni filmi izleme fırsatı bulacak.

Turist ( The Tourist )

turist-the-tourist-_8912528.jpg


FİLMİN KONUSU:

Amerikalı bir turist olarak İtalya'ya giden Frank'ın (Johnny Depp) amacı Elise'nin (Angelina Jolie) kalbini kazanmaktır.Fakat güzel başlayan bu romantik hikaye kısa sürede Elise ve Frank'ın etrafında dönen tehlikeli ve bilinmez olaylarla birlikte gerilim dolu bir hikayeye dönüşür.Filmin Jérôme Salle'in 2005 tarihli Anthony Zimmer'ından yeniden çevrim olduğunu hatırlatalım.


Narnia Günlükleri: Şafak Yıldızı'nın Yolculuğu ( The Chronicles of Narnia: The Voyage of the Dawn Treader )

narnia-gunlukleri-safak-yildizinin-yolculugu-the-chronicles-of-narnia-the-voyage-of-the-dawn-treader-_5676009.jpg


FİLMİN KONUSU:

Lucy ve Edmund, kuzenleri Eustace ile beraber Narnia'ya dönerler ve artık kral olmuş olan Kaspiyan'ın "Şafak Yıldızı" isimli gemisiyle denize açılırlar. Yolları boyunca karşılarına ejderhalar da dahil bir çok tehlike çıkan grubun atıldıkları bu macera, onlara dünyanın sonunun sadece bir başlangıç olduğunu gösterir.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Sinemada Bereketli Hafta

Beyazperdede bu hafta 5'i yerli yapım, 9 yeni film izleyiciyle buluşacak.

d78e074c-f1bc-4a82-8560-88592e358e9a-444x333.jpg


Sinemaseverler bu hafta 5’i yerli 9 yeni film izleme imkanı bulacak.

Sultanın Sırrı
Hakan Şahin’in yönettiği ve Mark Dacascos, Emanuel Bettencourt, Sinan Taymin Albayrak ile Zeynep Beşerler’in oynadığı ’’Sultanın Sırrı’’, tarihi film meraklılarını sinema salonlarına çekecek.

Gizemli senaryosuyla öne çıkan filmin konusu şöyle:


’’Osmanlı Devleti hükümdarlarından II. Abdülhamit’in petrol ile ilgili sırrından haberdar olan Amerikalı bir profesör bir gün İstanbul’a gelir. Topkapı Müzesi’nde saklı, gizemli sandığı bulmak için çabalar. Profesörün karşısına gizli bağlantıları olan bir müze müdürü çıkar. Sonunda profesör yer altına inmeye karar verir ve macera başlar.’’

Şenlikname: Bir İstanbul Masalı
İsmail Eren’in yönettiği, İlker Yiğen, Ayfer Dönmez, Naci Taşdöğen ve Ahmet ekin’in oynadığı ’’Şenlikname: Bir İstanbul Masalı’’, masal tadında ilerliyor.

Tarihi film sevenleri sinema salonlarına davet eden filmin konusu şöyle:

Sultanın biricik kızının saraydan kaçırılması ile başlayan inanılmaz macera, İstanbul’un 3 bin yıllık efsanevi mekanlarında amansız bir mücadeleye dönüşür. Saf mehtercilerin, eski korsanların, saray muhafızlarının, masum mekanikçilerin karıştığı macerayı anlatan bir albümünün sayfaları içinde sıcak bir aşk öyküsü doğar.

Çakal
Erhan Kozan’ın yönettiği ve İsmail Hacıoğlu, Uğur Polat, Erkan Can ile Çetin Atay’ın oynadığı ’’Çakal’’, Türk sinemasında ’’Gerçekçilik’’ üzerine yeni bir soluk getiren film olarak yorumlanıyor.

İstanbul’un varoşlarında geçen filmin konusu şöyle:

Akın’ın hayatı, annesinin ölümüyle şekil değiştirmeye başlar. Çalıştığı marangoz atölyesinden çaldığı parayla yeni bir hayat kurmayı planlarken, sevgilisi Deniz’in onu terk etmesi, arkadaşı İdris’in yaptığı teklifi kabul etmesine sebep olur. Bu teklif ona yeni bir başlangıç fırsatı sunar. Akın’ın, korkusuz duruşu, patronun gözünden kaçmaz. Fakat bu yeni başlangıç yeni düşmanları da beraberinde getirir.

Çakallarla Dans
Murat Şeker’in yönettiği ve Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Timur Acar ile Tuba Ünsal’ın oynadığı ’’Çakallarla Dans’’, gözünü para hırsı bürümüş bir muhasebecinin başına gelen olayları aktarıyor.

Filmin konusu şöyle:


’’Muhasebeci Servet, şirketin internet hesapları üzerinden para çalmak için plan yapar. Parayı yakın arkadaşı Gökhan’ın hesabına aktarıp suçu onun üzerine yıkacaktır. Diğer iki arkadaşı da planın figüranı olacaklardır. Ancak işi ellerine yüzlerine bulaştırırlar. Kısa yoldan para kazanmak uğruna giriştikleri iş onları, akıllarına bile gelmeyecek çılgın ve eğlenceli bir serüvene sürükler.’’

Teslimiyet
Emre Yalgın’ın yönettiği ve Görkem Arslan, Didem Soylu ile Seyhan Arman’ın oynadığı ’’Teslimiyet’’, dört travestinin çarpıcı hayatlarını aktarıyor.

Senaryosu Selanik Film Festivali’nin Balkan Fonu bölümünde ilk dörde girerek, mali destek alan filmin konusu şöyle:

’’Sanem, beraber yaşadığı üç travestiyle birlikte seks işçisi olarak hayatını kazanmaktadır. Mahalleye yeni taşınan Gökhan’ın ilgisini çekmeyi başarır. İkili arasında suskun bir ilişki başlar. Oturduğu ev beklenmedik olaylarla sarsılırken, Sanem, Gökhan’ın yanına sığınmak zorunda kalır. Böylece, Gökhan’ın, Sanem’in kimliğini, Sanem’in ise Gökhan’ın güvenilirliğini sorguladığı bir yolculuk başlar.’’

Karanlık Deniz

Roberta Torre’nin yönettiği ve Luigi Lo Cascio, Anna Mouglalis, Maurizio Donadoni ile Massimo Popolizio’nin oynadığı ’’Karanlık Deniz, iki sevgilinin birden değişen hayatlarını beyaz perdeye yansıtıyor.

Sinemaseverlerin sabırsızlıkla beklediği filmin konusu şöyle:

’’Dedektif Luca ve Veronica ciddi bir ilişki yaşamaya başlar. Telefonda aldığı bir cinayet haberi Luca’yı etkilemeye başlar. Kurbanın hayatı, bir şekilde Luca’nın erotik arzularını ateşler ve Veronica’ya olan sevgisinden şüphe edecek kadar alçak bir hayat yaşamaya başlar. Luca, kendi fantazilerinden oluşan kabuslar ve cinsel zevklerle hayatını altüst eder.’’

Karanlık Cennet

Gilles Marchand’ın yönettiği ve Gregoire Leprince-Ringuet, Louise Bourgoin, Melvil Poupaud ile Pauline Etienne’nin oynadığı ’’Karanlık Cennet’’, buldukları cep telefonuyla hayatları değişen iki gencin yaşadıklarını anlatıyor.

İlk gösterimi 2010’da Cannes Film Festivali’nde yapılan filmin konusu şöyle:

’’Gaspard ve Marion buldukları cep telefonunu sahibine vermek istediklerinde, adamın intihar ettiğine şahit olurlar ve olay yerinde Audrey isimli gizemli bir kızla tanışırlar. Audrey, Gaspard’ı Black Heaven adlı bilgisayar oyunuyla tanıştırır. Gaspard yarattığı yeni kimlikle, kendini bu gizemli sanal dünyanın içinde, tehlikenin tam ortasında bulacaktır.’’

Ateşle Oynayan Kız: Millennium Üçlemesi 2

Daniel Alfredson’un yönettiği ve Michael Nyqvist, Noomi Rapace, Lena Endre ve Peter Andersson’nin oynadığı ’’Ateşle Oynayan Kız: Millennium Üçlemesi 2", gerilim sahneleriyle göz dolduruyor.

Stieg Larsson’un tüm dünyada fenomene dönüşen filminin konusu şöyle:


’’Mikael, İsveç’teki fuhuş çeteleri üzerinde çalışmalara başlamıştır. Dosya görevlisi ve kız arkadaşı ölü bulunur. Polis, silahta parmak izi olan Lizbeth’in peşine düşer. Mikael, Lisbeth’in masum olduğunu kanıtlayabilmek için cinayetleri araştırmaya başlar. Bu araştırmalar sırasında, peşindeki adamların Lisbeth’in geçmişiyle bağlantılı olduğunu fark edecektir.’’

Başımıza Gelenler
Greg Berlanti’nin yönettiği ve Christina Hendricks, Katherine Heigl, Josh Duhamel ile Josh Lucas’ın oynadığı ’’Başımıza Gelenler’’, iki sevgilinin bir arada kalma uğruna verdiği mücadeleyi anlatıyor.

Romantik komediye güzel bir örnek olan filmin konusu şöyle:

’’Holly ve Eric, tek ortak noktalarının birbirlerine nefretleri ve vaftiz kızları Sophie’ye olan sevgileri olduğunu keşfederler. Ama, aniden Sophie’nin hayatta tek sahip olduğu ebeveynler olduklarında, farklılıklarını bir kenara bırakmak zorunda kalırlar. Yoğun sosyal hayatları devam ederken, aynı çatı altında yaşayabilmenin de bir yolunu bulmalıdırlar.’’
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
5 Yeni Film Sinemaseverlerle Buluşuyor

Sinemaseverler, bu hafta 3'ü yerli, 2'si yabancı 5 yeni filmle buluştu.

529f70f2-d285-4fbd-8456-b56c7194ff2e-444x333.jpg


Hayde Bre
Orhan Oğuz’un yönettiği ve Şevket Emrulla, Nilüfer Açıkalın, İlker İnanoğlu ile Mustafa Yaşar’ın oynadığı "Hayde Bre" filmi, taşra ve kent yaşamının farklı sahneleriyle sinemaseverlerin karşısına çıkıyor.

"Balkanlar’daki hayatını mutlu bir şekilde geçiren Şaban Ağa ile İstanbul’da yaşam savaşı veren üvey kızı Saadet’in hayatı beklenmedik bir şekilde kesişir. Saadet, oğlunun sünneti için Makedonya’ya gider, eşi vefat eden Şaban Ağa’yı İstanbul’a getirir. Şehir hayatına uyum sağlayamayan Şaban Ağa, devamlı misafir olduğunu düşünmekte, eski yaşamına dönmek istemektedir."

Memleket Meselesi

İsa Yıldız’ın yönettiği, Ahmet Uğurlu, Füsun Demirel, Tuna Orhan, Ahmet Kural ve Bora Akkaş’ın oynadığı "Memleket Meselesi" filmi, "Adil Hoca"nın hak mücadelesini anlatıyor.

Filmin konusu şöyle:

"Bir kasabada sıradan bir ilkokul öğretmeni olan Adil Hoca, uğradığı bir haksızlıktan sonra gururu incinir ve hakkını aramak için bir mücadele başlatır. Adli mercilerden sonuç alamayınca hak arama mücadelesini "Memleket Meselesi" haline getirir. Adil Hoca’nın uğraşı aslında, onun şahsında herkesin savaşıdır. Adil Hoca’nın eşi hocanın özel hayatında, çalıştığı okulun hademesi de onun iş hayatında çok önemli rollere sahiptir."

Kukuriku: Kadın Krallığı
Serkan Ok’un yönettiği, Levent Ülgen, Didem Erol, Ali Düşenkalkar ile Serap Aksoy’un oynadığı "Kukuriku: Kadın Krallığı" filminde ise Adem ile Havva’dan bu yana uğruna kavgalar edilen, destanlara, edebiyat yapıtlarına konu olan, sinemada işlenen kadınla erkek ilişkisi ve aralarındaki iktidar savaşı anlatılıyor.

Aslı Gibidir

Abbas Kiarostami’nin yönettiği ve Juliette Binoche, William Shimell, Jean-Claude Carriere ve Agathe Natanson’un oynadığı "Aslı Gibidir" filminin konusu ise şöyle:

"Bir konferansa konuşmacı olarak katılan İngiliz yazara Fransa’dan gelen bir sanat galerisi sahibi, bir gün boyunca Toscana’yı gezdirir. Galeri sahibi kadın, saatler ilerledikçe yazarla yakınlaşarak hem ikili ilişkileri, hem de nesnelerin ve kişilerin gerçekliğini sorgulamaya başlar."

Çapkın
David Mackenzie’nin yönettiği ve Ashton Kutcher, Anne Heche, Margarita Levieva ile Sebastian Stan’ın oynadığı "Çapkın", komedi sahneleriyle sinemaseverlerin dikkatini çekecek.

Filmin konusu ise şöyle:

"Nikki, hayatının devamını kadınların istediklerini vererek sağlayan ama ’jigolo’ olmayan seksi bir dolandırıcıdır. Nikki’nin son zaferi, orta yaşlı avukat Samantha’dır. Ancak daha sonra kendisiyle aynı yaşta olan güzel garson Heather ile tanışır. Samantha’nın yurt dışında olduğu bir zamanda Heather, Nikki’yi Samantha’nın evinde ziyarete gelir. Samantha eve döndüğünde Nikki’nin kendisini aldattığını görür ve her şey bundan sonra başlar."
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyona Girenler!

Yeni yılın ilk haftasında 4 yeni film vizyonda...
Bu hafta adı işkenceyle birlikte anılan Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi'ni anlatan ödüllü yerli belgesel '5 No'lu Cezaevi', ilk filmle fırtına estiren yerli komedinin devamı 'Eyyvah Eyvah 2', ülkemizde pek çok festival dolaşan ve sonunda vizyona şansı bulan ödüllü 'Güzel Bir Hayat Düşlerken' ve Said Nursi’nin hayatınından kesitler anlatan ve tartışmaları da beraberinde getiren 'Hür Adam' vizyonda!

5330772032_5e4a8aea7c.jpg


5 NO'LU CEZAEVİ

Yönetmenliğini Çayan Demirel’in üstlendiği film, 12 Eylül askeri darbesinden sonra yakın tarihimizin en vahşi devlet terörünün uygulandığı Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi'nde yaşananları gözler önüne seriyor. Belgesel tutuklu ve hükümlülerin çoğunun Kürt olduğu bu cezaevinde tüm tutuklulara, devlet tarafından ne tür akıl almaz sistematik işkencelerin yapıldığını ve nasıl Türkleştirme politikalarının uygulandığını gösteriyor.

Dönemin askeri yetkilileri cezaevini bir 'askeri okul' olarak nitelerken, tutuklular o dönemi 'vahşet yılları' olarak hatırlıyor. Onlara göre bu vahşetin zincirlerini kırabilmenin tek yoluysa direnmek veya kendini feda etmek...

30 yıl sonra yaşananları tanıkların ve yakınlarının diliyle bizlere aktaran '5 No’lu Cezaevi:1980-84' belgeseli, 46’ncı Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, 42’inci SİYAD Ödülleri’nde ve 21. Ankara Uluslararası Film Festivali’nden “En İyi Belgesel Film” ödülüne layık görüldü.

5330772256_1c71762d4f.jpg


EYYVAH EYVAH 2

Geçen sene yaklaşık 2.5 milyon kişinin izlediği ve senenin en fazla konuşulan yerli filmlerinden biri olan 'Eyyvah Eyvah', devam filmiyle Hüseyin'in ve eğlenceli arkadaşlarının maceralarına kaldığı yerden devam ediyor.

Senaryosu yine Ata Demirer'e ait olan ve yönetmen koltuğunda tekrar Hakan Algül’ün olduğu 'Eyyvah Eyvah 2'nin başrollerindede ise Ata Demirer, Demet Akbağ, Özge Borak Şakrak ve Salih Kalyon yer alıyor. İlk filmde babasını arayan Hüseyin, yeni filmde Müjgan’a kavuşup kavuşamayacağının cevabını arayacak...

Filmin yarın vizyona girecek olan Soundtrack albümü de yine çok iddialı. Soundtrack albümünde 'Karaçalı' başta olmak üzere, 'Melekem' ve 'A Be Kaynana' parçaları da bulunuyor.

Filmin konusu kısaca şöyle:
Can dostu Firuzan ablası, babası Ali Rıza Şeker ve terzi Ramiz ile beraber Geyikli’ye yola çıkan Hüseyin, bu serüvende de hayatının Eyyvah Eyvah zamanlarını Firuzan ile paylaşacak, onlar artık yola beraberlerdir.

Babası Ali Rıza Şeker ve dostu Firuzan’la birlikte Müjgan’a koşan Hüseyin’i bu filmde de ilk filmdeki gibi bir çok sürpriz beklemektedir.

Hüseyin’in yolunu gözleyen dedesi ve ninesinin, yıllar sonra çıkıp gelen baba Ali Rıza Şeker’in ve diğer kahramanların yeni hikâyesini bize yine klarnet anlatacak.

5330162187_faf7f5604e.jpg


GÜZEL BİR HAYAT DÜŞLERKEN / CIRKUS COLUMBIA

Dünya prömiyeri Eylül ayında Toronto Film Festivali'nde yapılan, 2011 Oscar ödüllerinde 'En İyi Yabancı Film' dalında yarışmak üzere aday adayı seçilen “Güzel Bir Hayat Düşlerken”, Balkanlar'da yeni bir dönemin başladığı günlerde geçen, romantik olduğu kadar trajik bir aşk öyküsünü Bosna Hersek’in geçirdiği süreçle paralel olarak anlatıyor.

2002 tarihli Oscarlı filmi 'No Man’s Land' (Tarafsız Bölge) ile Cannes dâhil olmak üzere pek çok önemli festivalden ödülle dönen yönetmen ve senarist Danis Tanovic’in bu son filminde, başrolde Emir Kusturica’nın favori oyuncularından olan ve 50’ye yakın filmde karşımızda çıkan başarılı aktör Miki Manojlovic yer alıyor. Monovlovic’e Lost dizisiyle dünya genelinde tanınan, 'When Father Was Away on Business' filminden de hatırlayacağımız aktris Mira Furlan eşlik ediyor. Geçtiğimiz aylarda Antalya Altın Portakal Film Festivali, Filmekimi ve Malatya Uluslararası Film Festivali'nde gösterilen filmin, ticari vizyon şansı bulmuş olması sevindirici.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Yıl 1991, Hersek'in güneyinde küçük bir köy, savaş henüz sona ermiş. Yıllar süren komünist rejimin devrilmesiyle Divko, Almanya’da geçirdiği yirmi yıllık sürgünün ardından Hersek’teki memleketine geri döner. Niyeti intikam ve hesaplaşma olan Divko’nun ilk hedefi ise ülkeyi terk etmek zorunda kaldığında peşinden Almanya’ya gelmeyen eski karısı Lucija’dır. Altında yeni model bir Mercedes, kolunda güzel sevgilisi, yanında kara bir kedi ve tonla para ile gelen Divko, Lucija ile yirmi yaşındaki henüz olgunlaşmamış oğulları Martin’i zorla aile evinden attırır. Bir yandan da Martin’le yeniden bir babaoğul ilişkisi kurmaya çalışmaktadır. Başlarda para ile tüm dertlerini çözüyor gibi görünse de hayatı alt üst olmaya başlamıştır. Herkes gündelik kaygılarla boğuşurken, Hırvatistan Yugoslavya’dan ayrılır. Tüm Yugoslavlar taraf tutmaya zorlanır ve Sırplar Dubrovnik’i bombalamaya başlar. Bulundukları yer yüksek alarm bölgesi ilan edilmiş olmasına rağmen çoğu insan herhangi bir şeyin Bosna Hersek’i bölmesinin mümkün olmadığını düşünmektedir. Bu esnada Divko da son bir atakla talihini yenmeye çalışır. Savaş havası hüküm sürerken, derin duygular ve sadakat iki zorlu karar arasında sorgulanır; gitmek veya kalmak...

5330772376_5d168425e7.jpg


HÜR ADAM

Mehmet Tanrısever’in yönettiği ve Mürşit Ağa Bağ, Tarık Tanrısever, Engin Yüksel ile Mesut Çakarlı’nın oynadığı film, daha vizyona girmeden, yayınlanan fragmanlarıyla tartışmalar yaratmıştı. Özellikle filmde Atatürk'ün olduğu sahneler, tartışmayı daha da alevlendirmişti.

Fakat filmle ilgili tartışmalar bununla da sınırlı değildi. Hafta başında Gani Rüzgar Şavata'nın hak sahibi olduğu senaryoyu izinsiz kullandıkları iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunması da film tartışmalarına yeni bir boyut getirdi.

Yargılanmış, pek çok kez hapis yatmış ve hepsinden beraat etmiş Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatı 'Hür Adam'da ilk kez dramatik bir yapıyla sinemaya uyarlandı.

Hür Adam, yazdığı kitaplar ve yetiştirdiği talebelerle 80 seneyi aşkın süredir Türkiye’den başlayarak bütün dünyayı etkileyen Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatından kesitler taşıyor.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyona Girenler!

Bu hafta vizyonda 6 yeni film var...

Viagra'nın bulunmasıyla değişen dünyada kadın-erkek ilişkilerini komik bir dille anlatan 'Aşk Sarhoşu', aristokrat bir İtalyan ailesinin çözülüp dağılmasını konu alan festival şampiyonu 'Benim Adım Aşk', 14. yüzyılın kilise ve dogmalarla örülü dünyasında geçen epik hikaye 'Cadılar Zamanı', Sinan Çetin'in uzun bir aradan sonra çektiği bürokrasi eleştirisi 'Kağıt', küçük büyük herkesin beğeneceği haftanın tek animasyonu eğlenceli 'Megazeka' ve Bollywood usulü absürt aşk hikayesi 'Tehlikeli Aşk' bu hafta vizyona girenler!

5351799042_05204c5bf0.jpg


AŞK SARHOŞU / LOVE AND OTHER DRUGS

Sinemaya “About Last Night” filmiyle adım atan yönetmen Edward Zwick, hemen ardından çektiği ve Oscar kazanan filmleri “Glory (Zafer)” ve “Legends of the Fall (İhtiras Rüzgarları)" ile kendisini ispatlamış ve kariyerine “Son Samuray”, “Kuşatma” gibi filmlerle devam etmişti. Oscar adayı film “I Am Sam” ve Soderbergh’in Oscar sahibi, Altın Küre adayı filmi “Traffic”te de yapımcı olan Zwick “Shakespeare in Love / Aşık Shakespeare”in yapımcısı olarak da Oscar sahibi olmuştu.

Jamie Reidy’nin “Hard Sell: The Evolution of a Viagra Salesman” kitabından uyarlanan yeni filminde ise yönetmen bu sefer 1990'lara, Viagra'nın bulunuşuyla birlikte gelişen ilaç piyasasını ve dönemin değişen kadın-erkek ilişkilerini anlatıyor. Fakat bunu yaparken de eleştirel tavrını ortaya koymaktan çekinmiyor. Filmin başrollerinde ise, “Donnie Darko” ile akıllara kazınan ve “Brokeback Mountain” ile Oscar adaylığı kazanan Jake Gyllenhaal ile “Rachel Getting Married”daki rolüyle Oscar adayı olan Anne Hathaway yer alıyorlar. Hathaway ve Gyllenhaal bu filmdeki performanslarıyla Altın Küre ödülüne de aday gösterildiler.

Filmin kitabının da aynı isimle bu hafta Mikado Yayınları’ndan çıkacağını da hatırlatalım.

Filmin konusu kısaca şöyle:
Anne Hathaway'in canlandırdığı Maggie karakteri, özgür ruhlu bir genç kadındır. Kolay kolay kimseye bağlanmayan bu kadının, karşı konulmaz bir cazibeye sahip olan Jamie ile karşılaştığında ona aşık olacağını kimse tahmin etmemiştir. Jamie ise, tıbbi ilaç pazarlaması yapan ve bunu yaparken de kadınlar üzerindeki çekim gücünü kullanmaktan çekinmeyen biridir. Ancak ikisinin ilişkisi ilerledikçe ikisi de gerçek bir ilaçla karşılaşır: aşk...

5351185825_28a4d9d9af.jpg


BENİM ADIM AŞK / I AM LOVE

Son dönemde ticari gösterime soktuğu filmlerle sinefillerin gönlünü kazanan dağıtımcı M3'ten yine bir festival filmi daha. 'Melissa P.' filmiyle tanıdığımız İtalyan yönetmen Luca Guadagnino’nun yönettiği ve aristokrat Recchi ailesinin çözülüp dağılmasını konu alan Benim Adım Aşk (I Am Love), Avrupa'da gezdiği pek çok festivalden ödüllerle dönmüş, bu seneki Altın Küre'ye aday olmuş ve İtalya'nın Yabancı Film Oscar Aday Adayı seçilmiş, ayrıca Oscarlı oyuncu Tilda Swinton'un çok dilli oyunculuğuyla da göz dolduran önemli bir yapım.

Melodram atmosferinde ilerleyen ve sadeleştirilmiş bir hikâye anlatımı üzerine kurulmuş sinematografisiyle dikkat çeken film, sahne tasarımıyla ve bu filmle yıldızlaşmanın ötesinde efsaneleşen Swinton'un oyunculuğuyla da haftanın en iyisi. Evin hizmetçisi rolündeki Marisa Berenson'un oyunculuğuna, John Adams'ın müziklerine, filmin bitiş jeneriğine de ayrıca dikkat...

Filmin konusu kısaca şöyle:
Milan’da tekstil işiyle uğraşan zengin bir ailenin hasta olan büyükbabası, işi oğluna ve torununa bıraktığını ilan eder. Evin hanımı Emma (Tilda Swinton) kocasının iş seyahatleri ve kızının okul için evi terk etmesiyle kendini yalnız hissetmeye başlar. Rus asıllı olan Emma oğlunun aşçı arkadaşıyla bir ilişki yaşamaya başlar ve kendini bir anda yeni bir dünyanın içinde bulur. Burjuvazi, yasak aşk ve tutku üçgeninde gelişen trajik bir aşk hikâyesi.

5351799106_d7df68bb58.jpg


CADILAR ZAMANI / SEASON OF WITCH

İlk kez 2000 tarihli aksiyon filmi 'Gone in Sixty Seconds'ta birlikte çalışan yönetmen Dominic Sena ve oyuncu Nicolas Cage, 10 yıl aradan sonra, 14. yüzyılın kilise ve dogmalarla örülü dünyasında geçen epik bir hikaye ile tekrar buluştu. Kadrodaki diğer isimler ise; Ron 'Hellboy' Perlman, Stephen Campbell Moore, Claire Foy ve Misfits dizisinde 'fırlama' Nathan karakteriyle tanıdığımız Robert Sheehan.

Yaklaşık bir senelik gecikmeyle ABD'de geçen hafta vizyona giren film hakkında gelen ilk eleştiriler, filmin içinde barındırdığı potansiyeli perdeye yansıtamadığı yönünde. Ayrıca bu tür tarihi filmlerde bir türlü rol tutturamayan Cage'in aksayan oyunculuğu da filmin başka bir eksisi...

Filmin konusu kısaca şöyle:
Yıllarca savaştıktan sonra evlerine dönen iki yakın arkadaş, vebanın her şeyi yakıp yıktığını görür. Kilisenin ileri gelenleri bir kızı cadılıkla suçlamaktadır ve onlara göre bütün olanların sorumlusu odur. İki arkadaşın bu kızı çok uzaklardaki bir manastıra götürmeleri emredilir. Böylece manastırdaki rahipler kızın neden olduğu laneti kaldırmak için ayinler yapacaktır. Ancak bu yolculuk onların cesaret ve dayanıklılıklarını test edecekleri, kızla ilgili karanlık gerçekleri öğrenecekleri ve sonunda dünyanın kaderini belirleyecekleri bir maceraya dönüşecektir.

5351798996_54d68c2f78.jpg


KAĞIT

En son 2007 tarihli 'Romantik' filmiyle vizyona uğrayan ve 'Berlin in Berlin', 'Çiçek Abbas' gibi kalburüstü işlerini saymazsak 17 yıldır elle tutulur bir şey üretemeyen Sinan Çetin'in son filmi 'Kağıt', çok konuşulan reklam filmleriyle tanınan yönetmenin filmografisinde büyük bir değişiklik yaratmadığı gibi, eskileri de aratacak cinsten.

Başrollerinde Öner Erkan, Ayşen Gruda, Zeynep Beşerler ile Asuman Dabak’ın olduğu ve ilk gösterimini Antalya Altın Portakal Film Festivali'nin Ana Yarışma bölümünde yapan film, içi doldurulamamış bir bürokrasi eleştirisi. Yazılı bir senaryosu olmayan ve tamamen yönetmenin direktifleriyle çekilen filmin bu zaafı, sığ ve düz anlatım tarzıyla kendini belli ediyor. Yönetmen, filminin temel aldığı derdi zeki bir kağıt alegorisiyle ele almış olsa da, eleştirisi içi doldurulamayan boş bir A4 kağıdı gibi sönük kalmış.

Filmin konusu kısaca şöyle:
Genç ve idealist yönetmen Emrah, ilk sinema filmini çekmeye çalışmaktadır. Emekli gümrük muhafaza müdürü olan babası Mehdi Bey, Emrah’ın eczacı olacağına inanıyordur. Arkadaşları ve annesi Şahane Hanım’ın da desteğiyle yapımcılardan para bulan Emrah’ın karşısına, bürokrasinin çarkları çıkar. Hayalleriyle Emrah arasında sansür kurulu başkanı Müzeyyen Hanım’dan alacağı son bir imza kalmıştır. Ama bu, düşündüğü kadar kolay olmayacaktır...

İdeallerinin peşinde resmi otoritenin karşısına dikilen bu genç adam, saçma bir kanunu kör bir inançla uygulayan bu küçük memurla kıyasıya bir mücadeleye girişmek zorunda kalacaktır.

5351185757_6b98844777.jpg


MEGAZEKA 3D / MEGAMIND

“Shrek”, “Madagascar”, “Kung Fu Panda” ve “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin?” gibi filmleri izleyicilerle buluşturan DreamWorks, iyinin kötüyle olan ezeli savaşını bu sefer, kötünün iyiyle olan savaşı olarak “Megazeka” filmiyle perdeye aktarmış. Filme ismini veren ve kötü olmak konusunda berbat olan ama iyi olmak konusunda harika olabilecek kötü adam 'Megazeka', dünyanın şimdiye kadar gördüğü en zeki ama en başarısız kötü adam.

Yönetmenliğini Madagascar serisiyle tanıdığımız Tom McGrath'in yaptığı, orijinal seslendirme kadrosunda Will Ferrell, Tina Fey, Jonah Hill, David Cross, Brad Pitt ve Ben Stiller'in olduğu film, eleştirmen tarafında olduğu kadar, seyirciler tarafında da beğeni kazanmış bir animasyon. Kalite çıtasının git gide arttığı ve birbiri ardına çok önemli animasyonların çıktığı, hatta bazılarının (Up) En İyi Film Oscarı'na aday olduğu, bazılarının ise (Toy Story 3) En İyi Film Oscarı'nı almak için kampanyalara başladığı bir dönemde, diğerlerinin arasında sırıtmayan, tersine aralarından sıyrılmayı başarabilmiş Megazeka, haftanın en eğlenceli yapımı.

Filmin konusu kısaca şöyle:
“Megazeka”, dünyanın gelmiş geçmiş en zeki süper kötü kahramanıdır ve en az başarılı olanı. Yıllar boyu akla gelebilecek her yolu deneyerek Metro City’yi ele geçirmeye çalışır. Fakat her girişimi Metro Man yüzünden başarısızlıkla sonuçlanır. Metro Man yenilmez bir kahramandır, ta ki bir gün Megazeka’nın beceriksizce uygulamaya koyduğu şeytani planlarından biriyle mücadele ederken, onun tarafından öldürülene dek...

O andan sonra Megazeka’nın hayatta hiçbir amacı kalmamıştır. Süper kahramansız bir Süper kötü kahraman olmanın hiçbir anlamı yoktur. Hayattaki en büyük isteğini elde etmenin, başına gelebilecek en kötü şey olduğunu anlar. Megazeka bu tekdüzelikten kurtulmanın tek yolunun kendine rakip, yeni bir kahraman yaratmak olduğuna karar verir. “Titan” adlı bu kahraman, Metro Man’den çok daha büyük, çok daha iyi ve çok daha güçlü olacağına söz verir. Ama Titan’ın kötü adam olmanın iyi adam olmaktan çok daha eğlenceli olduğunu düşünmeye başlaması pek de uzun sürmez.

5351185897_69c7257bb3.jpg


TEHLİKELİ AŞK / KITES

Bollywood sinemasının pek uğramadığı ülkemizde, 'Adaş' (The Namesake) filminden 3 yıl sonra (animasyonları saymazsak) yeni bir Bollywood filmiyle karşı karşıyayız. Ülkesinde popüler iki ünlü ismin başrollerini paylaştığı 'Tehlikeli Aşk', Hollywood tarafından tekrar gözden geçirilip parlatılmış ve 40 dakika kesilmiş versiyonuyla vizyonda. Bir Bollywood filminden beklenen düzeyde renk cümbüşü, absürtlük ve fazlasıyla müziğin olduğu filmin merkezinde, filmin atmosferi kadar tuhaf bir aşk hikâyesi yatıyor.

Ülkesi Hindistan'da ve gösterildiği diğer ülkelerde gişeden mutlu ayrılan 'Tehlikeli Aşk'; Las Vegas, Los Angeles ve Meksika çöllerinden esintiler taşıyan tekinsiz atmosferiyle bu tehlikeyi göze alanlar için haftanın saatli bombası...

Filmin konusu kısaca şöyle:
Ağır yaralı bir adam, Meksika çölünün sert arazisinde çöl sıcağında ölüme terk edilir. Bu kişi J.'dir. Bir zamanların tasasız genç adamı. Şimdinin aranan suçlusu... Onu hayatta tutan tek şey ise büyük aşkı Natasha’yı bulmaktır. Natasha başka bir kişiyle nişanlıdır ama J.’ye kavuşacağına emindir. Bu büyüleyici güzellikteki kadın hayatına girdiği erkeklerin yaşamını sonsuza dek değiştirir.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyonda 6 Yeni Film Var!

Vizyona giren filmlerin özetleri burada...

(20 Ocak 2011) Şiirsel anlatımıyla dikkat çeken 'Ağaç', bir dönemin popüler çizgi-dizisinin sinema versiyonu 'Ayı Yogi', Oscarlı oyuncu kadrosu ve ilginç konusuyla 'Büyük Sır', ismiyle müsemma trajikomik bir öyküyü anlatan ödüllü film 'Çölde Kutup Ayısı', kült kişilik Şahin K.'yı ticari vizyona taşıyan komedi 'Günah Keçisi' ve Kutsal Damaca serisinin son macerası 'Dracoola' bu hafta vizyona girenler...

5372538064_5faaca02d0.jpg


AĞAÇ / TREE

Otar Iosseliani, Krystof Kieslowski, Bertrand Tavernier gibi usta sinemacıların yanında yetişen Julie Bertucelli'nin yine kendi yazıp yönettiği ikinci uzun metrajı 'Ağaç', isminden de anlaşılacağı gibi devasa bir ağacın çevresinde geçiyor. Judy Pascoe'nin 'Our Father Who Art in the Tree' isimli romanından uyarlanan film, 2010 Cannes Film Festivali’nin kapanış filmi olarak gösterilmişti.

Yer yer gerçeküstü ve spiritüel bir anlatıma kayan diliyle 'art-house' olarak nitelendirilebilecek filmde, ölen kocasının yasını tutan eş rolünde, kayıpların kadını Charlotte Gainsbourg var. Derdini anlatırken doğayı bir sembol olarak kullanmanın en güzel örneklerinden birini veren 'Ağaç', iyi bir senaryonun, derinlikli karakterle buluştuğu gerçek bir sinema deneyimi arayanlar için bulunmaz bir fırsat... Ayrıca küçük oyuncu Morgana Davies'in boyunu aşan etkileyici oyunculuğu da görülmeye değer.

Filmin konusu kısaca şöyle:
Dawn eşini kaybettikten sonra çocukları ile baş başa kalmıştır. Dawn, küçük kızı babasının ruhunun bahçelerindeki ağaçta yaşadığını ilk söylediğinde bunu çocukça bir şaka olarak kabul eder. Başta kimsenin inanmadığı bu fantastik olay, giderek aile içinde kabul görmeye başlar. Bir süre sonra çocuklar ağaçta yaşadıklarını inandıkları babaları ile konuşmaya başlarlar. Dawn da hayatta yaşadığı hayal kırıklıklarından sonra çocuklarının izinden gider.

5371936829_55d9236f76.jpg


AYI YOGİ / YOGI BEAR

Ülkemizde ilk kez 1974 yılında yayınlanmaya başlayan Ayı Yogi, o yıllarda çocukluğunu yaşayan kuşağın yakından tanıdığı, "efemm" nidasını akıllara kazımış önemli bir çizgi-dizi. Yine bir Hanna-Barbera dizisi olan ve Ayı Yogi ile benzer çizgiler taşıyan 'Çakmaktaşlar'la birlikte bir döneme damgasını vuran sevimli ayılar, uzun bir aradan sonra beyazperdeye de zıpladı. Hem de 3D!

'Scooby Doo', 'Alvin ve Sincaplar' ya da hatırlayan varsa 'Space Jam'de de kullanılan bir teknikle çizgi karakterlerin gerçek dünyaya taşındığı film, tahmin edilebilir senaryosu ve basit esprileriyle fazlasıyla eleştirildi. Bundan hareketle, haftanın küçükler için tek seçeneği olan film, yetişkinleri fazlasıyla sıkabilir...

Ayrıca filmin Türkçe seslendirme kadrosunda Itri Koşar (Ayı Yogi) ve Yekta Kopan (Bobo) bulunuyor. Kulaklar Erol Günaydın'ı aramıyor değil...

Filmin konusu kısaca şöyle:
Yogi bugüne dek öfkeli piknikçilerin bir adım ilerisinde kalmak ve ezeli düşmanı Korucu Smith'i atlatmak için keskin zekâsına ve ayağı çabukluğuna güvendi hep. Ama o ve Bobo, Yogi'nin daha önce hiç karşılaşmadığı kadar kötü bir duruma düşmek üzere, çünkü Yogi'nin evi Jellystone Parkı satılıyor!

Belediye fonlarının kötü yönetilmesi sonucu ortaya çıkan açığı kapatmak ve seçim kampanyasını finanse etmek için, Belediye Başkanı Brown, parkı odunculara satmayı planlıyor. Aileler artık Jellystone'un hep sunduğu doğal güzelliklerin tadını çıkaramayacak, daha da kötüsü, Yogi, Bobo ve tüm dostları, sahip oldukları tek evden atılacaklar. Şimdiye kadar yaşamadığı kadar büyük bir zorlukla yüz yüze gelen Yogi, Bobo ile birlikte parkın sonsuza dek kapanmasını önlemek için Korucu Smith'le işbirlği yaparken, gerçekten de “ortalama bir ayıdan daha zeki” olduğunu kanıtlamak zorunda.

5371936671_2431bb5bef.jpg


BÜYÜK SIR / GET LOW

Robert Duvall, Bill Murray ve Sissy Spacek gibi efsane isimlerden kurulu görkemli bir oyuncu kadrosuyla dikkat çeken “Büyük Sır / Get Low”, hayattayken kendi cenaze törenini yapmaya çalışan bir şehir efsanesi Felix Bush’un hikâyesini anlatıyor. Erkek oyuncu dalında Oscar ödülünün favorileri arasında sayılan Robert Duvall’ın performansı 50 yılı aşkın kariyerinin en iyilerinden biri olarak gösteriliyor. 2004'te Kısa Film Oscarı'nı kazanan görüntü yönetmeni Aaron Schneider'ın ilk yönetmenlik denemesi olan bu hınzır dram, bir Amerikan halk masalının kahramanı olan Felix Bush'un gerçek yaşam öyküsünden esinlenilmiş.

Filmin konusu kısaca şöyle:
Ormanda tek başına, herkesten uzakta yaşayan Felix Bush'tan bütün kasaba halkı yıllardan beri uzak durmuş, ondan korkmuştur. Felix'in gözü dönmüş bir katil, şeytanla anlaşma yapmış bir cani olduğunu, adamı yumruğuyla öldürebilecek kadar güçlü biri olduğuna dair hikayeler anlatılmaktadır. Günlerden bir gün Felix, elinde tüfeği ve bir tomar parayla kasabaya iner ve henüz hayattayken kendi cenaze törenini düzenlemek istediğini söyler. Cenaze levazımatçısı Frank ve çırağı Buddy, kısa sürede Felix'in asıl amacını öğrenirler. Felix insanlarla yüzleşmek, yaşamdan elini eteğine çekmesine neden olan, yıllardır içine gömdüğü sırrını kasabayla paylaşabilecek midir?

5372538008_4b5da89935.jpg


ÇÖLDE KUTUP AYISI / THE MISFORTUNAES (DE HELAASHEID DER DINGEN)

2010 İstanbul Film Festivali Uluslararası Yarışma’da, "büyümenin ne zor olduğuna dair çağdaş, sert, enerjik ve gerçekçi bir portre çizdiği; sanatın gücüyle insanın değişimini keskin ve duyarlı ayrıntılarla yansıttığı için" En İyi Film ödülünü kazanarak Altın Lale ödülünün sahibi olan (festival ismi, orijinal ismi gibi 'Şeylerin Boktanlığı' idi) 'Çölde Kutup Ayısı', Cannes Film Festivali'nden de ödülle dönmeyi başarmış eğlenceli bir yapım.

Arkasında çılgın bir yönetmen (Felix Van Groeningen) ve yine çılgın bir oyuncu kadrosu bulunan film, şair-yazar Dimitri Verhulst'un aynı adlı romanından uyarlanmış. En kötü anlarda bile yaşama dair parıltılı anlar çıkarmada usta, renkli ve hayatı günü gününe yaşayan korkunç bir ailenin hepsi birbirinden tuhaf karakterle örülü yaşamları, seyircisine trajikomik bir eğlence sunuyor...

Yakından takip ettiğimiz dağıtım firması M3, az sinemada öz filmler sunmaya önümüzdeki günler de devam edecek gözüküyor.

Filmin konusu kısaca şöyle:
Film, küçük bir kasabada fakir ve cahil babası ve üç amcasıyla birlikte yaşayan on üç yaşındaki Gunther'in ıstıraplı ergenliğe geçiş hikâyesini anlatıyor. Gunther baba evinde her gün fazlaca alkol, kadın, uygunsuz durum ve aylaklıkla karşı karşıya kalır. Görünüşe göre o da gelecekte aynı kaderi paylaşacaktır. Acaba bu talihsizlikten kurtulmayı başarabilecek midir?

5371936865_4ff569eb2b.jpg


GÜNAH KEÇİSİ

Yeşilçam'ın efsane karakterleri Coşkun Göğen (Tecavüzcü Coşkun) ve Nuri Alço'yu tekrar buluşturan film, merkezine Almanya'da çektiği absürt ötesi komik pornolarla tanınmış Şahin K.'yı alıyor. Denizin soğuk sularından çıkıp gelen 'Günah Keçisi', Şahin K.’nın hayatından ibretlik hikâyeler sunuyor. Meraklısına...

Filmin konusu kısaca şöyle:

Almanya’daki şöhretli ve zengin fakat mutsuz hayatını arkasında bırakıp sade ve normal bir hayata kavuşma arzusundaki Şahin K., Bodruma kaçar ve kahramanımızın yeni maceraları bu güzel sahil kasabasında başlar. Bodrum halkına kendini sevdiren ve ticarete atılan Şahin K. kötü şöhreti yüzünden kaybettiği oğlu Caner’e de kavuşma arzusu için çabalarken aynı zamanda kasabanın sıkıntılarını da çözecek olan bir “Halk Kahramanı” haline gelir.

Tanınmadan huzurlu bir hayat sürmek isteyen Şahin K.’nın yaşadıkları kendisini tanıyan yabancı turistler yüzünden tekrar hareketlenmeye başlar. Şahin K. her ne kadar düzenli hayata geçme yeminleri etse de peşini bırakmayan şöhreti onu yeni maceralara sürükleyecektir...

5371936897_06340a0408.jpg


KUTSAL DAMACANA: DRACOOLA

'Kutsal Damacana' serininin Şafak Sezer'siz bu son filminde, kahramanlarımız bu sefer Kont Dracula’ya karşı. Korhan Bozkurt'un yönettiği, Leman Dergisi yazarlarından Ahmet Yılmaz'ın senaryosunu yazdığı ve Ersin Korkut, Şahin Irmak ve Özge Ulusoy'un başrollerinde oynadığı 'Kutsal Damacana: Dracoola', ilk filmi sevip ikincisinden nefret edenler ya da Ahmet Yılmaz'ın mizahından hoşlananlar için vizyonda...

Filmin konusu kısaca şöyle:
Henüz minik bir bebekken kendisini cami avlusunda bulan yavru Sebo (Sebahattin), güvercinlerin ve kumruların yemleriyle beslenip kendi kendini yetiştirmiştir. Aklı başına geldiğinde zengin bir işadamının konağında iş bulan ve kızı Demet’e plâtonik bir aşkla bağlanan Sebo’nun mutluluğu bir anda bozulur. Bir geceyarısı ansızın müştemilâtın kapısı çalınır, gelen efsanevi kan emici Kont Dracula’dır.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyona Girenler!

3 yeni film vizyona giriyor...

(27 Ocak 2011) Javier Bardem'in muhteşem oyunculuğuyla önce çıktığı 'Biutiful', Mavi Marmara baskınını ve sonrasında yaşananları anlatan 'Kurtlar Vadisi Filistin' ve ilk Tron'dan 28 yıl sonra yenilenmiş ve abartılmış görsel efektlerle tekrar vizyona giren 'Tron Efsanesi' bu haftanın yenileri!

5392531835_e3d1fdb005.jpg


BIUTIFUL

Meksikalı ünlü yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun Babil ve 21 Gram filmlerinden sonra çektiği ilk sinema yapıtı ‘Biutiful’ gösterildiği Cannes Film Festivali'nde jüriden tam not almıştı... Film göçmen işçilerin yaşamına ışık tutarken, kanuna aykırı işler yüzünden başı polisle derde giren bir adamın hikâyesini anlatıyor.

Film hakkında “Biutiful, benim için bu hayattaki kısa ve mütevazı varlığımızın bir yansıması” diyen yönetmen, bu filmle bu sene Oscar'da En İyi Yabancı Film dalında yarışacak. Filmi "şaheser" olarak niteleyen Oscar Ödüllü Javier Bardem'in ise, bu filmdeki rolüyle Cannes'da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü aldığını ve aynı rolle bu dalda 4. kez Oscar adayı olduğunu hatırlatalım. Biutiful, haftanın açık ara en iyisi...

Filmin konusu kısaca şöyle:

Barcelona’da geçen hikâyede, Oscar ödüllü aktör Javier Bardem, Uxbal adında kanuna aykırı işleri yüzünden başı polisle derde giren bir adamı canlandırıyor. Biutiful, zorunlu olarak yaptığı yasadışı işlerle para kazanmaya çalışan sorunlu ama sadık ve duyarlı bir babanın hikâyesi.

Baba olmayı, sevgiyi, ruhsallığı, suçu, pişmanlığı ve ölümlülüğü, Barcelona'nın tehlikeli yer altı dünyasında dengelemeye çalışan Uxbal'ın hikâyesini sinema perdesine taşıyan yapımda, parasını kazanmak için hiçbir kural tanımayan ve çocukları için yaptığı fedakârlıkların sınırı olmayan Uxbal'ın hikâyesini izleyeceğiz...

5392531927_38df8f1256.jpg


KURTLAR VADİSİ FİLİSTİN


Şu sıralar Almanya'da, Yahudi soykırımı kurbanlarını anma gününde vizyona girdiği gerekçesiyle gösteriminin durdurulmasıyla konuşulan Kurtlar Vadisi'nin 3. filmi Filistin, dokuz Türk’ün hayatını kaybettiği Mavi Marmara baskınını ve sonrasında yaşananları anlatıyor.

Filmin konusu kısaca şöyle:

Gazze’ye insani yardım malzemeleri götürmeye çalışan gemilere yapılan kanlı baskın üzerine Polat Alemdar ve arkadaşları Filistin’e gitmiştir. Yapılacaklar bellidir: Bu baskının askeri planlayıcısı ve yürütücüsü olan İsrailli komutan ele geçirilmelidir.

Filistinlilerle kurulan ilk temaslar sayesinde hedefine adım adım yaklaşmaya çalışan Polat Alemdar’ı bazı sürprizler beklemektedir. Hedeflerindeki kişi olan Moşe Ben Eliezer’in kural tanımaz gaddarlığı ve teknolojik imkânları işleri zorlaştırmaktadır. Polat, Moşe’ye ulaşmaya çalışırken, Filistin’de masum insanların nasıl öldürüldüklerini görür. Moşe, köyleri yıkmakta, çocukları öldürmekte ve Polat’a yardım eden herkesi hapse atmaktadır.

Ancak teknolojik imkânlar ve kural tanımazlık, Moşe’yi kurtarmaya yetmeyecektir.

5393130116_7cba7033dd.jpg


TRON EFSANESİ / TRON LEGACY

Beyaz perdede gördüklerimizin hiçbirine benzemeyen bir dijital dünyada kurulmuş 3 boyutlu ileri bir teknoloji macerası 'Tron', ilk kez 1982 yılında beyaz perdeyle buluşmuştu. İlk filminden itibaren üst düzey teknoloji kullanımıyla dikkat çeken Tron serisi son filmiyle de görselliğiyle öne çıkıyor. Başroldeki Jeff Bridges’in tekrar Kevin Flynn’i canlandırdığı ve bilgisayar oyununun içine hapsolan hayatları anlatan 'Tron', ülkesi ABD'den bir ay sonra ülkemizde de vizyona giriyor...

170 milyon dolarlık bütçesiyle ilk Tron'dan 28 yıl sonra yenilenmiş ve abartılmış görsel efektlerle tekrar vizyona giren 'Tron Efsanesi' ABD'de ilk hafta sonunda 43.6 milyon dolarlık bir hasılat elde etmişti. Film hakkında gelen ilk eleştirilerse pek de iç açıcı gözükmüyor. Büyüleyici görselliği, uçuk 'light cycle' (motorsiklet) sekansları, gençleştirilmiş Jeff Bridges ve Daft Punk'ın müziklerine rağmen film, film eleştirisi veritabanı Rottentomatoes'da ancak %49'luk bir beğeni oranı yakalamayı başardı.

Filmin konusu kısaca şöyle:
Sam Flynn (Garrett Hedlund), Kevin Flynn’in 27 yaşındaki teknoloji meraklısı oğlu (Jeff Bridged), babasının ortadan kayboluşunu araştırır ve kendini babasının 25 yıldır yaşadığı Tron’un dijital dünyasında bulur. Kevin’in sadık sırdaşı Quorra’yla birlikte (Olivia Wilde), baba ve oğul çok fazla gelişmiş ve son derece tehlikeli bir hale gelen, görsel açıdan dudak uçuklatan sanal âlemde bir ölüm kalım yolculuğuna çıkarlar.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Sinemalarda

11 Şubat haftası 4 yeni film vizyona giriyor...

Öznesi şeytan olan korku-gerilim filmi 'Ayin', 7 dalda Oscar adayı 'Dövüşçü', haftanın tek romantik yapımı 'İncir Reçeli' ve tüm zamanların en harika yarış atının başarılarla dolu hayatını anlatan 'Şampiyon' bu hafta vizyona girenler!

5433298960_281b744ac2.jpg


AYİN / THE RITE

En son '1408' isimli korkusunu izlediğimiz Mikael Håfström'un yönettiği 'Ayin'in başrolünde Oscarlı büyük oyuncu Anthony Hopkins rol alıyor. Gerçek olaylardan esinlenen Ayin, Şeytan'ın Dünya üzerindeki en kutsal yerlere bile ulaşabildiğini ortaya çıkaran doğaüstü bir gerilim. Gerilim-korku türünü sevenler için haftanın tek tercihi olsa da, beklentileri yüksek tutmamakta yarar var...

Filmin konusu:
Çok tartışılan şeytan çıkarma uygulaması ve kendi inancı hakkında şüphe duymasına rağmen şeytan çıkarma ayinlerini incelemesi için Vatikan'a gönderilen ilahiyat fakültesi öğrencisi Michael Kovak'ın (Colin O’Donoghue) öyküsünü anlatıyor. Şüpheciliğini bir zırh gibi kuşanan Michael, ele geçirilme vakalarının ardında iblisleri değil, psikiyatrik öğeleri aramaları konusunda üstlerine meydan okur.

Ancak alışılmışın dışında yöntemler uygulaması ve yaptığı binlerce şeytan çıkarma ayini ile tanınan Peder Lucas'ın (Anthony Hopkins) yanına gönderildiğinde, Michael'ın zırhı çatlamaya başlar. Peder Lucas'ın bile becerilerinin yetersiz kaldığı bir vakayla karıştığında, açıklayamadığı veya denetleyemediği bir olaya ve inandığı her şeyi sorgulamasına neden olacak kadar şiddetli ve korkutucu bir kötülüğe tanık olur.

5433299018_91c05daa7c.jpg


DÖVÜŞÇÜ / THE FIGHTER

Yönetmenliğini David O. Russell'ın yaptığı, başrollerinde Christian Bale, Mark Wahlberg, Amy Adams ve Melissa Leo'nun olduğu 'Dövüşçü', pek çok ödül kazanmış ve başta Oscar'da 7 kategoride olmak üzere diğer pek çok ödüle de aday olmuş sağlam bir dram. Bu rol için 25 kilo veren Christian Bale'in üst düzey performansının yanında diğer oyuncuların da bundan pek aşağı kalır yanı yok. Zaten filmin 3 ana karakteri Oscarları parsellemiş durumda.

İlk bakışta sıradan bir boksör hikâyesiymiş gibi duran 'Dövüşçü', aksine, tek tek karakterler ve onları çevreleyen bir ailenin üzerinden Amerikan rüyasının çöküşünü simgeleyen kaçırılmaması gereken bir yapım. Gerçek bir hikayeye dayanan film, İrlandalı kardeşler Micky Ward ve efsane boksör Sugar Ray Leonard'ı yenmiş ağabeyi Dicky Ecklund'un zorluklar, hayal kırıklıkları ve tabii ki boksla dolu hayatlarının bir kesitini sunuyor seyirciye. Dicky'i, ağırsıklet şampiyonu ünvanlı bir boksörken uyuşturucu müptelası bir 'keş'e dönüşmüş olarak bulduğumuz filmde, kardeşi Ward'un ağabeyiyle birlikte hayatla dövüşerek nasıl zirveye çıktığını görüp, bazen bir yumruk atabilmek için beş yumruk yemek gerektiğini öğreneceğiz... En İyi Film Oscar Adayı 'Dövüşçü' haftanın en iyisi...

Filmin konusu:
Dicky Ecklund (Christian Bale) zamanın efsane boksörlerindendir. Ancak yeteneğini boşa harcamış ve gözden düşmüştür. Micky Ward (Mark Wahlberg) Dicky’nin daha yolun başında olan üvey kardeşidir. Tüm hayatını abisinin gölgesinde geçirmiştir.

Bir zamanlar “Lowell’in Gururu” olan Dicky, Sugar Ray Leonard ile olan maçı kaybettikten sonra zor zamanlar yaşamış ve teselliyi uyuşturucuda aramıştır. Bu arada küçük kardeşi Micky ailenin boksörü olmuştur. Ancak ne kadar çalışırsa çalışsın ardı ardına dövüşler kaybetmektedir. Annesi Micky’nin kariyerini yönetirken üvey abisi de onun boks eğitimiyle ilgilenmeye çalışmaktadır. Son dövüşünde neredeyse canından olacak olan Mickey, yeni kız arkadaşının tavsiyesine uyar ve ailesiyle bağlarını koparır. Böylece uyuşturucu bağımlısı üvey abisi olmadan kendi çalışmaya başlar. Dünya Şampiyonası’nda bir şans yakaladığında sorunlu ailesi yeniden hayatına girer. Ancak bu sefer gerçek anlamda bir aile olabilmeyi başarmaları gerekmektedir.

5432687933_3b75a2da9e.jpg


İNCİR REÇELİ

Aytaç Ağırlar’ın ilk yönetmenlik denemesi olan 'İncir Reçeli'nde, Sezai Paracıkoğlu, Melike Güner, Sinan Çalışkanoğlu ve Barbara Laurens rol alıyor. 14 Şubat haftasını romantik bir filmle değerlendirmek isteyenlere duyurulur...

Filmin konusu:
Televizyon kanallarına skeç yazarak geçimini sağlayan Metin’in en büyük hayali, yazdığı senaryolardan birinin filme çekilmesidir ancak senaryoları yapımcılar tarafından sürekli geri çevrilen Metin, yine umudunun kırıldığı bir akşam gittiği barda Duygu ile karşılaşır. Metin ayakta duramayacak kadar sarhoş olan bu kıza evini açar, ertesi sabah uyandığında kısacık bir not bırakan Duygu çoktan gitmiştir.

Günler sonra aynı barda tekrar karşılaşırlar. Duygu yine Metin’e misafir olur. Bu günden sonra Duygu sık sık Metin’de kalır. Metin adından başka hakkında hiçbir şey bilmediği bu kıza aşık olmuştur. Duygu istediği zaman gelip Metin’de kalmakta, çoğu zaman da haber bile vermeden sadece notlar bırakarak ortadan kaybolmaktadır. Metin telefon numarasını bile bilmediği Duygu’nun hayatındaki sırrı merak eder ve bir gün onu takip eder. Bu takibin sonunda öğrendikleri, “ölümsüz” bir metropol aşkının ve dünyayı değiştirme çabasının başlangıcı olacaktır.

5433299060_77c1726840.jpg


ŞAMPİYON / SECRETARIAT

İsmini tüm zamanların en ünlü yarış atlarından Secretariat'dan alan film, bir atın ve sahibesinin başarılarla dolu 'sıfırdan zirveye' dolu hikayesini anlatıyor. Yerli dağıtımcılarımızın bu tür filmlere uygun gördüğü artık klişeleşmiş 'Şampiyon' takıntısından nasibi alan Secretariat, bilindik evrensel temalar üzerinden ilerleyen bir kendini iyi hisset filmi... 'Seabiscuit'in tadı damağında kalanlar için...

Filmin konusu:
Dikkat çekici gerçek bir hikâyeye dayanan “Secretariat”, 1973 Triple Crown yarışı birincisinin muhteşem yolculuğunu anlatıyor. Ev hanımı ve bir anne olan Penny Chenery (Diane Lane, at yarışı konusunda fazla bilgisi olmamasına rağmen, hasta babasına ait Virginia’daki Meadow Ahırları’nın yönetimini devralmaya karar veriyor. Chenery tüm olumsuzluklara karşın, deneyimli eğitmen Lucien Laurin’in (John Malkovich) yardımıyla erkek egemen bir işe yön vermeyi başarıp, son 25 yılın ilk Triple Crown şampiyonunu ve belki de tüm zamanların en harika yarış atını yetiştiriyor.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu Hafta Vizyona Girenler!

18 Şubat haftası vizyonda 6 yeni film var!

En İyi Film dalında Oscar adaylarından '127 Saat' ve 'Zoraki Kral', Ankara jargonunu içinde barındıran mafya komedisi 'Çalgı Çengi', uluslararası kadrosuyla dikkat çeken 'Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak', merakla beklenen retro aksiyon 'Yeşil Yaban Arısı' ve bu haftanın sürpriz filmi olarak Semir Arslanyürek'in '7 Avlu'su vizyonda!

127 SAAT / 127 HOURS

5453273748_1e93b55cf3.jpg


“Slumdog Millionaire”le Oscar kazanan; kült olarak adlandırılan filmi “Trainspotting” ile akıllara kazınan başarılı yönetmen Danny Boyle’un yeni filmi "127 Saat"in başrolünde Altın Küre sahibi oyuncu James Franco yer alıyor. Dağcı Aron Ralston’ın büyük bir kaya parçasının arasında 5 gün boyunca kaldığı ve kolunu kör bir çakıyla keserek kurtulduğu süreci anlattığı “Between a Rock and a Hard Place” kitabından uyarlanan “127 Saat”, bu yıl En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Uyarlama Senaryo dalları da dâhil 6 dalda Oscar adayı.

Filmin konusu:
Genç bir dağcı olan Aron, Utah yakınlarında büyük bir kaya parçasının arasına sıkışır ve 5 gün boyunca hayatta kalma mücadelesine giren Aron Ralston'un gerçek hikâyesi... 5 gün boyunca kolu kayaya sıkılmış, susuz ve aç kalan Aaron, arkadaşlarını, sevgilisini (Clémence Poésy), ailesini ve yolda kazadan tam önce karşılaştığı iki dağcı kızı (Amber Tamblyn ve Kate Mara) hatırlamaktadır. 5 gün boyunca yaralı halde sıkışıp kalma hali ve içsel sorunlarıyla karşılaşmak zorunda kalan Aaron aynı zamanda cesareti ve kendisini metrelerce derinlikteki bu beladan kurtarmaya yarayacak tüm yönleriyle de yüzleşir ve sonunda kurtulur. Dinamizmini hiç kaybetmeyen film, izleyiciye daha önce hiç yaşamadıkları bir yolculuk vaat ederken hayattaki seçimlerimizle ilgili sıra dışı bir hikâye sunuyor.

ÇALGI ÇENGİ

5452661491_1808b5bcd3.jpg


Son dönem 'Ankaralılık' olgusunun popülerliğini de arkasına alan 'Çalgı Çengi'de Cem Yılmaz'ın yapım firması CMYLMZ'nin de desteği var. Başta meşhur Elvan Dalton melodileri olmak üzere pek çok Ankara jargonunu içinde barındıran 'Çalgı Çengi', yönetmen Selçuk Aydemir'in ilk sinema filmi.

Filmin konusu:
Salih ve Gürkan müzisyenlik yaparak hayatını kazanan Ankaralı iki teyzeoğludur. Gürkan ve Salih bir ikili olarak, sıra altı bir organizatörün kendilerine pasladığı virane işlerle ekmek doğrultmaya çalışmaktadırlar. Teyzeoğulları bir düğün salonuna doğru yola çıkarlar. Gittikleri yerde kendilerini karşılayan düğün sahibinin, hazırlanmaları için kendilerini evin kömürlüğüne bırakması, o güne kadar itilip kakılmaya alışmış kardeşler için bile ciddi hayal kırıklığıdır, fakat bu sefer ‘kulis’te davetsiz misafirleri olacaktır. Aynı saatlerde, iki ‘maföz’ tip, yakaladıkları banka güvenlik görevlisini gözden uzak bir yerde sorgulamak üzere bu izbe mahalle köşesinde bulabildikleri en kuytu mekân olan kömürlüğe tıkmışlardır. Güvenlik görevlisinin dengesiz mafya elemanına diklenmesi sonucu öldürülmesi, kardeşlerin müzisyenlik hayatını 'kaydıracaktır'...

SİNYORA ENRİCA İLE İTALYAN OLMAK

5452661445_2af0081343.jpg


Geçtiğimiz sene Altın Portakal'da yarışan 'Sinyora Enrica İle İtalyan Olmak', yönetmen Ali İlhan'ın ilk filmi. Filmin başrolündeki ünlü İtalyan yıldız Claudia Cardinale'e Altın Portakal'da En İyi Kadın Oyuncu ödülü getiren film, uluslararası kadrosuyla dikkat çekse de Antalya'da umduğunu pek bulamamıştı...

Filmin konusu:
Yıllar önce, oğlunu da arkasında bırakarak kendisini terk eden kocasından sonra hiçbir erkeği kapısından bile içeri sokmayan Sinyora Enrica (Claudia Cardinale - Fahriye Evcen), bu özelliğiyle ün salmıştır. Enrica, evindeki boş odaları kız öğrencilere kiralamakta, ek iş olarak da terzilik yapmakta ve bir pazarda çalışmaktadır.

Yıllarca bozmadığı bu kuralı, yağmurlu bir gecede, bir yanlış anlama sonucunda evine gelen Türk öğrenci Ekin (İsmail Hacıoğlu) için bozacaktır. Önceleri evinin kapılarını bu yabancıya açmak istemeyen Sinyora Enrica, daha sonra sadece evini açmakla kalmayıp, yıllarca kilitli tuttuğu kalbini de bu Türk gencine açacaktır. Filmin oyuncularından Giovanni rolündeki Teoman Kumbaracıbaşı da Sinyora Enrica’nın tek oğlu ve babası henüz çok küçük yaşlarda terk ettiği için sorunları olan bir kişiliktir. Giovanni’nin annesine karşı haksız davranışları Ekin’de Sinyora Enrica’ya karşı bir koruma duygusuna dönüşecek ve böylece aralarında bir gönül bağı oluşacaktır. Bir dil okulu için İtalya’ya giden Ekin için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak ve hayatı tümden bir değişime uğrayacaktır.


YEŞİL YABAN ARISI / THE GREEN HORNET

5452661411_fae0121c6e.jpg


İşte son dönemin merakla beklenen filmlerinden biri daha... Daha çok senarist Charlie Kaufman ile çektiği filmlerle tanınan Michel Gondry'nin yönettiği 'Yeşil Yaban Arısı', Bruce Lee'nin ABD'de yıldızlık mertebesine ulaşmasını sağlayan televizyon dizisine de esin kaynağı olmuş bir radyo serisinden uyarlandı. Ülkesinde geçtiğimiz ay vizyona giren ve eleştirmenler tarafında pek de ilgi görmeyen film, özellikle serinin severleri tarafından 'The Green Hornet' ruhunu taşımadığı gerekçesiyle eleştirilmişti. Ülkemizde pek fazla tanınmasa da 'Yeşil Yaban Arısı' retro aksiyon severlerin kaçırmaması gereken bir yapım...

Filmin konusu:
Britt Reid (Seth Rogen), Los Angeles’ın en bilinen medya şirketinin varisidir. Babası (Tom Wilkinson) beklenmedik bir şekilde ölüp ona bir medya imparatorluğu bırakana kadar çılgın partilerin baş aktörü olarak amaçsız bir hayat sürer. Babasının yaratıcı çalışanı Kato (Jay Chou) ile benzersiz bir arkadaşlık kurduklarında, ikisi de hayatlarında ilk kez anlamlı birşey yapabilme şansları olduğunu düşünürler ve böylece suç ile savaşları başlar. Ancak, bunu yapmak için önce kendilerinin de suçlu olmasına ve kanunları onlara karşı gelerek korumaya karar verirler. Böylece Britt, gizli kahraman Yeşil Yaban Arısı olur ve ortağı Kato ile suç ve suçluların peşinde sokaklara çıkar...

ZORAKİ KRAL / THE KING'S SPEECH

5452661369_426e777d49.jpg


En son BAFTA'da fırtınalar estiren 'Zoraki Kral', 27 Şubat'ta dağıtılacacak Oscar Ödülleri'ninde de en büyük favorilerinden. Kral 6. George’un gerçek hikâyesine dayınılarak kotarılan filmde, kral olmaya itilen korku içindeki kekeme kralı canlandıran Colin Firth'ün oyunculuğu göz doldururken, kralın kekemeliğini yenebileceğine inandırmaya azmeden çılgın terapist rolünde Geoffrey Rush en iyi performanslarından birini çıkarıyor. 'Zoraki Kral' değil haftanın, yılın en iyilerinden. 12 dalda Oscar adayı olan film, Cumhurbaşkanımız da dâhil malum yerlerden indiren-indirmeyen her sinemaseverin beyazperdede de görmesi gereken önemli bir yapım...

Filmin konusu:

Babası 5.George'un (Michael Gambon) ölümü ardından ve ağabeyi Edward'ın (Guy Pearce) Amerikalı Wallis Simpson'a olan skandal aşkı yüzünden tahttan feragat etmesi üzerine, Bertie (Colin Firth) istemeye istemeye Krallık görevini devralmak zorunda kalır. Aile içinde "Bertie" adıyla bilinen Albert, çocukluğundan beri büyük zorluklar yaşadığı, alay konusu olduğu kekemeliği yüzünden Krallık görevinden, yapmak zorunda kalacağı konuşmalardan dehşete düşmektedir. Savaşın eşiğinde olan ve acilen bir lidere ihtiyaçları olduğunu bilen eşi Elizabeth (Helena Bonham Carter) Kraliyet düzeninin zorunlu kurallarına aldırış bile etmeyen Avustralyalı çılgın konuşma terapisti Lionel Logue’u (Geoffrey Rush) takdim eder. Başta hiç uyuşamayan ikili daha sonra büyük bir aşama kaydedecektir. Terapistin, ailesinin, hükümetin ve Winston Churchill’in (Timothy Spall) desteğiyle Kral kekemeliğinin üstesinden gelir ve radyodan bir konuşma yaparak ülkesindeki insanlara güven vererek, savaş için onları birleştirir.

7 AVLU

5453041919_8380e4c469.jpg


Senaristliğini ve yönetmenliğini Semir Aslanyürek’in üstlendiği 7 Avlu bu haftanın sürpriz vizyon filmi olarak gösterime giriyor. Yönetmenin kendi memleketi olan Antakya’da çektiği film 7 ayrı dilin konuşulduğu, dolayısıyla 7 ayrı kültürün yaşadığı bir mahallede, Antakya evlerinin avlularında geçen hikayeleri konu alıyor. Daha önce 29.Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde ve 4. Bursa İpek Yolu Film Festivali'nde seyirci ile buluşan filim, sadece 3 kopya ile vizyona giriyor…

Filmin konusu:
Eleni 27 yaşında, güzel ama bakımsız Rum bir kadın. Dokuz, yedi ve beş yaşlarında üç kızı var. Arap Alevi’si eşi öldükten sonra, komşuları tarafından dışlanmış bir durumda. Erkekler dedikodu olur diye, kadınlar da eşlerinden uzak tutmak için onunla diyaloglarını kesiyorlar. Böylece kızlarıyla kendi avlusuna hapsolan Eleni, insanlarla iletişim kurmak için her akşam bir bahane bulup mahalledeki avluları dolaşır...

Mahallede aynı sokakta yedi avlu vardır. Eleni her akşam olduğu gibi bu kez limon istemek için yedi avluyu dolaşıyor. Uzun bir açıklama yaptıktan sonra ancak limon istiyor ama her avluda limon olduğu halde kimse ona bir limon vermeden yüzüne kapıyı kapatıyor. Çünkü her avlunun kendine özgü bir musibeti vardır...
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Bu hafta 7 film vizyona giriyor!

18 Mart 2011 - Bu hafta 7 film vizyona giriyor! Oscarlı Natalie Portman'ın Ashton Kutcher'a eşlik ettiği romantik komedi 'Bağlanmak Yok', özellikle Paul Giamatti'nin oynculuğuyla öne çıkan 'Benim Hikayem', Nurgül Yeşilçay ve Nejat İşler'i aynı filmde buluşturan 'Çınar Ağacı', ABD Deniz piyadelerinin Los Angeles'i istila eden uzaylılarla olan savaşını anlatan 'Dünya İstilası: Los Angeles', ilginç bir konuya odaklanan 'Limit Yok', insan hakkı ihlallerini dünyaya duyurmaya çalışan bir avuç gazetecinin hikayesini anlatan 'Press' ve 'Hadigari Cumhur'un yönetmeninden yeni film 'Yürügari İbram' bu haftanın yenileri!

BAĞLANMAK YOK / NO STRING ATTACHED

5534294137_3d0646c4c1.jpg

Filmin konusu şöyle:
14 yaşındaki Emma Kurtzman, garip bir ergen olan Adam Franklin’i reddettiğinde, ikisinin de gerçek, yetişkin cinselliğiyle ilgili hiçbir bilgileri yoktur. Yıllar sonra, hayatlarına normal bir şekilde devam ederken, yolları kesişen ve Adam için bunun tam tersi gerçekleşir. Kendilerini yatakta sevişirken bulurlar… Üstelik bu gerçekten iyi bir sevişmedir.

Emma’nın ilişkilere karşı “alerjisi” vardır. Adam ise, tüm ilişkilere tövbe etmiştir. Emma ve Adam süregelen duygusal ilişkiler karmaşasını bırakıp, çıkar arkadaşlığı kurmaya karar verirler. Saplanıp kalmadan takılmak, dert etmeden seks yapmak, ücret ödemeden cinsellik... Bağlılık yok, yalan söylemek yok, kıskançlık yok, giyinik şekilde sarılarak uzanmak yok, duygusallaşmak yok, beraber kahvaltı etmek yok, “seni özledim” demek yok, uzuvlara isim takmak yok, karışık kasetler yok… Kısaca her şey “koşulsuz”olacaktır.

Fiziksel bir ihtiyaca, muhteşem bir çözüm gibi başlayan bu durum, Adam’ın duygularını yanlışlıkla yatağa taşımasıyla karışık bir hal alır. Sonunda ikisi de baştan beri engellemeye çalıştıkları ipleri çözmeye çalışırken, yumak olurlar ve bir sorunun cevabını bulmaya çalışırlar: İki arkadaş işe aşkı karıştırmadan sadece cinsellik yaşayabilir mi?

BENİM HİKAYEM / BARNEY'S VERSION


Mordecai Richler’in -son ve hiç kuşkusuz en iyi- ödüllü mizah romanından uyarlanan “Barney’s Version / Benim Hikayem”de, olağanüstü yaşam süren sıradan görünümlü bir adamın, Barney Panofsky’nin (Paul Giamatti) sımsıcak, aklı başında ve esprili öyküsünü anlatır. Tümüyle Barney’nin bakış açısından, samimi itiraflara dayalı olarak anlatılan film bizi 30 yıllık dönemde ve iki kıtada, kahramanımızın uzun ve rengârenk yaşamının iniş çıkışları arasında dolaştırır.

Filmin konusu şöyle:
Barney’s Version, görünüşte sıradan olan Barney Panofsky (Paul Giamatti) sıra dışı hayatının samimi ve esprili hikâyesini anlatıyor. Film, dört tane 10 yıllık perioda ve iki kıtaya yayılıyor. Bu sıra dışı yaşam hikâyesinde Barney’e üç farklı kadın ve yakın arkadaşı olan babası Izzy’ı (Dustin Hoffman) eşlik ediyor.

Clara (Rachelle Lefevre), Barney’nın Roma’daki kısa süreli bohem hayatı sırasında karşılaştığı kızıl saçlı özgür ruhlu sadakatsiz ilk eşi. 2. eşi “Bayan P”. (Minnie Driver) ise devamlı olarak alışveriş yapan ve konuşan, her ne kadar Barney onu dinlemese de, zengin bir Yahudi prensesi. Ve iki evliliğin ardından Barney, 3. eşi ve çocuklarının annesi olan gerçek aşkı Miriam (Rosamund Pike) ile karşılaşır. Bundan sonra Barney gerçek bir romantik olmanın yanında tam bir iyiliksever ve centilmen olur.



ÇINAR AĞACI
5534873464_a450993d0f.jpg


'Büyük Adam Küçük Aşk' ile geniş kitlelerin beğenisini kazanan, Uluslararası Sinemacı Handan İpekçi'nin yazıp yönettiği, 'Çınar Ağacı' adlı filmde dev kadro buluştu. Nurgül Yeşilçay, Nejat İşler, Celile Toyon, Meral Okay, Ebru Özkan, Settar Tanrıöğen, Hüseyin Danyal, Ragıp Savaş ve birçok sürpriz isim filmde yer alıyor. Handan İpekçi'nin 1 yılı aşkın süredir üzerinde çalıştığı senaryo ile Nurgül Yeşilçay ve Nejat İşler ilk kez bir sinema filminde birarada olacak..

Filmin konusu şöyle:
Dört çocuk, torunlar, iki ayda bir evden eve taşınan çiçekler, plâklar, bir sandık ve gramofon. Ve iki ayda bir buluşulan "Çınar Ağacı"!

Emekli öğretmen Adviye Hanım’ın biraz muzip, biraz huysuz kişiliği çocuklarına hayatı zorlaştırıyor görünse de torunu Barış’ın hayatındaki en anlamlı şey “anneannesi”dir. Bir tek Barış, anneanneye kavuşulacak “Çınar Ağacı” buluşmalarını ve sıranın onların evine gelmesini iple çekmektedir!



DÜNYA İSTİLASI: LOS ANGELES / BATTLE: LOS ANGELES
5534873754_fc79d1e390.jpg


Filmografisi pek de parlak sayılmayan yönetmen Jonathan Liebesman'ın bu son çalışması, sırtını görsel efektlere ve aksiyona dayayan, varsa eğer uzaylı istila filmleri kategorisinin vasatın üstüne çıkamayan bir örneği.

Filmin konusu şöyle:
Yıllar boyunca, dünyanın dört bir yanında -Buenos Aires, Seul, Fransa, Almanya, Çin- belgelenmiş UFO görülmesi vakalarına rastlandı Ama 2011'de, eskiden sadece görülen şeyler, Dünya'nın bilinmeyen güçlerin istilasına uğramasıyla korkunç bir gerçek haline dönüşür. İnsanlar dünyanın büyük şehirlerinin düşüşünü izlerken, Los Angeles kimsenin beklemediği bir savaşta insanlığın son cephesi haline gelir. Bir Deniz Piyadesi Başçavuş (Aaron Eckhart) ve yeni taburu, kumda bir sınır çizgisi çekerek benzersiz ve daha önce hiç karşılaşmadıkları bir düşmana karşı mücadeleye girişirler.



LİMİT YOK / NO LIMIT

5534293951_0dd1a480b0.jpg

Yazar Alan Glynn'in çok satan ilk romanından uyarlanan filmin yönetmenliği daha önce 'The Illusionist' filmiyle tanıdığımız Neil Burger'a ait. Tüm filmlerinin senaryosunda da parmağı olan yönetmenin ilk defa sadece yönetmenliğiyle öne çıktığı film, konusu ve kadrosuyla iddialı bir yapım...

Filmin konusu şöyle:
Eddie (Cooper) perişan halde yaşan, başarısız New Yorklu bir yazardır. Ancak günün birinde eski bir arkadaşıyla karşılaşmasıyla tüm hayatı değişir. Arkadaşı onu beynin tüm kapasitesini kullanmasını sağlayacak bir ilaçla tanışır. Böylece Eddie kendisinin kusursuz bir versiyonuna dönüşür. Hap sayesinde paraya, akla, çekiciliğe sahip olur. Fakat Eddie kısa bir süre sonra sonsuz güce bedelsiz sahip olunamayacağını anlar…


PRESS


5534293823_30a3fd1570.jpg

Filmin konusu şöyle:
’90’lı yılların ilk yarısında çatışmaların yoğun yaşandığı günlerde, bir avuç gazeteci Diyarbakır’da yaşanan insan hakkı ihlallerini dünyaya duyurmaya çalışmaktadır.

İstanbul merkezli Gündem gazetesinin Diyarbakır bürosunda 7 kişi çalışmaktadır. Bu kişilerden Faysal, yaptığı bir haberde orduyla ilişkisi olan bir çetenin izine rastlar. Çete, bölgedeki birçok cinayetin zanlısıdır. Çete haberinden sonra Faysal tehdit telefonları almaya başlar, ancak Faysal çetenin üzerine gitmeye devam eder.

Büronun teknik olanaksızlıkları yetmezmiş gibi her türlü engellemeyle karşılaşırlar. Gazetecilerin en basit işleri bile onlar için aşılması zor engeller haline gelir. Çektikleri fotoğrafları bastıracak yer bulmak ya da fotoğrafları İstanbul’a göndermek için sürekli karşılarına çıkan engelleri aşmak zorundadırlar.



YÜRÜGARİ İBRAM

5534873810_9fa6eb10b3.jpg


Filmin konusu şöyle:
Mobilet tamircisi İbram'a kayınbiraderleri bir oyun oynar ve onu istemediği bir kadınla evlendirirler...

İbram ya bu evliliğe razı gelecek ya da kayınbiraderleri üç gün içinde gelip İbram'ı öldürüp, kız kardeşlerini geri alacaklardır. İbram tehditlere ve çekilen reste kulak asmaz ve son üç gününü Bodrum'da yapmadığı her şeyi yaparak geçirmek için yola koyulur...
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Haftanın Filmleri

_manset430.jpg


Bu hafta 7 film vizyonda!

Son dönem merakla beklenen yerli yapımlarından efsane 'Kaybedenler Kulübü', Meksika'dan çıkan zeki ve yaratıcı korku-drama 'Kan Kokusu', İslam adına yapılan terör üzerine komik bir çalışma 'Dört Aslan', özellikle genç izleyiciye seslenen bilimkurgu-gerilim 'Ben Dört Numara', Adam Sandler'ın başrolde olduğu haftanın tek romantik komedisi 'Hayatım Yalan', Vay Anam Vay serisinin son filmi 'Vay Anam Vay: Babasının Oğlu' ve başrolde Nicolas Cage'in olduğu aksiyon 'İntikam Yolu' bu haftanın yenileri!

5555276541_771ed98f22.jpg


KAYBEDENLER KULÜBÜ

Başrollerini Nejat İşler, Yiğit Özşener ve Ahu Türkpençe’nin paylaştıkları, yönetmen Tolga Örnek’in yeni filmi “Kaybedenler Kulübü”, ana karakterlerini bir aşk, özgürlük ve yalnızlık hikâyesinde buluşturmasının yanında, aynı zamanda son derece eğlenceli bir senaryoya sahip. “Kaybedenler Kulübü”, cesur yaklaşımı, duygu ve mizah yüklü konusu, sürprizleri ve oyuncu kadrosunun gücüyle, 2011’in en heyecan verici yapımlarından biri olmaya aday.

Filmin konusu:
90’lı yılların sonu... Alternatif kitaplar basan bir yayınevinin sahibi olan Kaan (Nejat İşler) ile Kadıköy’de bar işleten, çok sıkı bir plak ve efemera koleksiyoneri olan Mete (Yiğit Özşener) bir radyo programı yapmaktadırlar. İkili arasında gelişen doğal diyalog ve ‘geyiğe’ dayalı yürüyen programı, onları dinleyen kimse yokmuş gibi bir rahatlıkla sürdürmektedirler.

Bu espirili ve doğal hallerini dinleyen hayran kitlesinin giderek artıp, programın şöhreti hızla yayılırken Kaan ve Mete eski hayatlarına aynen devam etmektedirler. Hergün başka kadınlarla yalnızlığını gidermeye çalışan Kaan, aradığı aşkı Zeynep’de (Ahu Türkpençe) bulur ve bu aşkı, karakterlerindeki tüm farklılıklara rağmen tutkuyla yaşamaya çalışır. Dinleyenlerin ‘kendi kaybını’ bulduğu ‘Kaybedenler Kulübü’, toplumun farklı kesiminden insanları bir araya getirerek adeta bir ‘ortak mahalle’de buluşturur. Kendi yalnızlıklarıyla bile sonuna kadar dalga geçerken, hayata karşı bir o kadar sert tutum da sergileyebilen, hayatın kıyısında yaşayan Kaan ve Mete’nin renkli hayatlarını yansıtan programın tutkunları da ‘Kaybedenler Kulübü’nün üyeleridir artık…

5555863358_34c1acf688.jpg


KAN KOKUSU / SOMOS LO QUR HAY


Türkiye'de sinefilleri sevindirmeye devam eden M3, festival filmlerini ticari vizyona taşımaya devam ediyor. Bunun son örneği, 750.000 dolarlık bütçeyle kotarılan Meksika yapımı 'Kan Kokusu'. Yönetmen Jorge Michel Grau'nun ilk filmi olma özelliğini taşıyan yapım, etine yabancı insanoğlunu, yamyamlık metaforu üzerinden ustaca kurduğu sinema diliyle sosyal ve biyolojik bir kapana hapsediyor. Yaşamak için kana ihtiyaç duymayı sıradan İsveçlinin hayatına gündelik bir ritüelmiş gibi sokan 'Let the Right One In'in, malzemesi çiğ et, memleketi ise Meksika olan kan kardeşi 'Kan Kokusu', 'Neysek Oyuz' diyerek kendi gerçeğini, yamyamlık yapmadan yamyam filmi çekerek ortaya koyuyor... Jorge Michel Grau ismini bir köşeye not etmekte fayda var.

Filmin konusu:
Bu incelikli olduğu kadar dehşet verici yamyam filmi orta yaşlı bir adamın sokakta acı içinde kıvranarak ölmesiyle başlıyor. Geride üç çocuk ve dul bir anne bırakan bu adamın otopside midesinden bir insan parmağı çıkar. Zaten bu aralar şehirde beden parçaları eksik bir sürü ceset bulunmaktadır. Polis bu tuhaf olayın üstüne eğilmeye başlar ancak aile için ortada daha önemli bir sorun vardır: Kanlı ayinler düzenleyerek insan etiyle beslenen ve bugüne kadar yemeği hep babaları tarafından önlerine konan aile nasıl yemek bulacaktır, kim avlanacaktır? Görev, en büyük oğul Alfredo’ya düşer, ama o hiç de bu göreve hazırmış gibi görünmemektedir. Anne ise panik içinde; nitekim gerçekleşmesi gereken ‘ayin’ yaklaşmaktadır.

5555276765_6e1f865280.jpg


DÖRT ASLAN / FOUR LIONS


Chris Morris'in çok konuşulan filmi Dört Aslan aynı anda birçok şey olabilen ender yapımlardan: hızlı akan, zeki bir komedi, İslam adına yapılan terör üzerine hicivli bir inceleme ve insan davranışlarının temellerini araştıran güçlü bir dram. Terörist dediklerimizi insanlaştırıyor. İnsanları ise özünde gülünç buluyor. This is Spinal Tap'in Heavy Metal'e, Dr. Strangelove'ın ise Soğuk Savaş'a yaptığını İslam adına gerçekleştirilen teröre yapıyor. (!f katalog)

Filmin konusu:
İngiltere'nin bir şehrinde toplanan dört erkeğin gizli bir planı vardır. Her birinin motivasyonu bambaşkadır. Amaçları şehirde büyük bir eylem gerçekleştirmektir, ancak henüz bir kibriti bile sorunsuz yakabilecekleri kesin değildir. Dört Aslan, bu dört adamı kendimizden aşırı farklı yabancılar olarak görmemize izin vermiyor. Onları görmemezlikten gelmenin veya daha da kötüsü, içinden geldikleri kültürü toptan yabancılaştırma eğiliminin ardındaki aptallığı açık ediyor. Taraf da tutmuyor. Gerilimle espri arasında ince bir dengede durarak, içinde yaşadığımız zamanların gerçekliğine cesur ve yepyeni bir bakış açısı getiriyor. (!f katalog)

5555863724_69cfaffb33.jpg


BEN DÖRT NUMARA / I AM NUMBER FOUR


Pittacus Lore’un çok satan kitabından uyarlanan 'Ben Dört Numara', kendisini yok etmek için gönderilen acımasız düşmanlarından kaçan sıra dışı genç adam John Smith’in gerilim dolu hikâyesini anlatıyor. Daha çok televizyondan tanınan kadrosuyla ve vasat işleriyle tanınan yönetmen D.J. Caruso'dan beklentileri aşacak gibi görünmeyen bir bilimkurgu-gerilim. Güzel kızlar-yakışıklı erkeklerle çerçevelenmiş kadraj ve doğaüstü güçlerin kol gezdiği atmosferle, yeni bir 'Alacakaranlık' doğurma peşindeymiş görüntüsü veren 'Ben Dört Numara', gişede patlarsa eğer, seyircisine aritmetik devam filmleriyle geri dönmesi kuvvetle muhtemel...

Filmin konusu:

Üçü öldü. O, Dört Numara. Kendisini öldürmek için gönderilen acımasız düşmanlarının peşine düştüğü bir kaçak olan sıradışı genç adam John Smith’in (Alex Pettyfer) hikâyesinin anlatıldığı, bol aksiyonlu gerilim filmini D.J. Caruso yönetiyor. Kimliğini değiştirerek, koruyucusu Henri (Timothy Olyphant) ile birlikte şehir şehir dolaşan John, her seferinde, geçmişiyle bağı olmayan yeni biri oluyor. Artık evi olarak nitelendirdiği küçük Ohio şehrinde John’un karşısına, hayatını değiştirecek beklenmedik olaylar, ilk aşkı (Dianna Agron), yeni, güçlü yetenekler ve onun inanılmaz kaderini paylaşan diğerleriyle olan bağlantısı çıkıyor.

John (Alex Pettyfer), yok etmek için kendisini arayan ölümcül bir düşmandan kaçmak için, gerçek kimliğini saklayan ve sıradan bir öğrenciye dönüşen sıradışı bir adam. Onun gibi olan üç kişi çoktan öldürüldü... O, Dört Numara.

5555863522_262b4efe0e.jpg


HAYATIM YALAN / JUST GO WITH IT


Bir Hawaii tatili, Adam Sandler, Jennifer Aniston, Nicole Kidman ve Sports Illustrated modeli güzeller güzeli Brooklyn Decker'i bir araya getiren 'Hayatım Yalan', Sandler ve yönetmen Dennis Dugan ikilisini tekrar bir araya getiren klişelerle örülü bir romantik komedi. Bir Fransız tiyatro oyunundan uyarlanan '69 tarihli Oscarlı 'Cactus Flower'ın bir uyarlaması olan 'Hayatım Yalan', filmlerde 5 dakika sonra ne olacağı konusunda az çok fikir yürütebilenleri hayal kırıklığına uğratmayacak bir yapım...

Filmin konusu:
Hayatım Yalan!'da, kendisinden çok daha genç bir öğretmenle aşk yaşayan bir plastik cerrah, dikkatsizce söylediği bir yalanın üzerini kapatmak için sadık asistanından yakında boşanacağı karısı rolü oynamasını ister. Bu durum geri teperek daha fazla yalana neden olduğunda, asistanın çocukları işe karışır ve herkes, hayatlarını değiştirecek bir hafta sonu tatili için Hawaii'nin yolunu tutar.

5555276843_921a550f32.jpg


VAY ANAM VAY: BABASININ OĞLU


Filmin konusu:
Big Momma geri dönüyor, hem de bu sefer yanında büyük bir yardımcı ile: ergen yaştaki üvey oğlu Trent ile. FBI ajanı olarak karşımıza çıkan Martin Lawrence’ı aynı zamanda Turner’ın derinlerde kalmış öteki-benliği Big Momma olarak da görüyoruz. Turner’la Trent (Brandon T. Jackson)’in bir araya gelip bir cinayeti araştırmak amacıyla sadece kızların gittiği bir sanat okuluna girerler; ama kılık değiştirerek! Big Momma ve İri yarı Charmaine kılığına girerek cinayeti çözmeye çalışırlarken komik maceralar onları beklemektedir.

5555863430_c07152b731.jpg


İNTİKAM YOLU / DRIVE ANGRY 3D

My Bloody Valentine 3-D'nin ardındaki ikili, Patrick Lussier ve Todd Farmer'ın yeni filmi, 69 model turboşarjlı bir Dodge Charger'a atlayan bir babanın, kızını vahşice öldüren ve bebeğini kaçıran şeytani tarikat liderinin peşine düşmesini anlatıyor. Cehenneme giden otobanda kanlı bir yolculuk olan Drive Angry / İntikam Yolu göz çıkaran, kemik kıran 3-D teknolojisi ile birlikte taş gibi arabaları, büyük silahları ve buruk bir mizahı beğeninize sunuyor...

Filmin konusu:
Firari bir suçlu olan John Milton (Nicolas Cage) tek kızını küçükken terk etmiştir. Şimdi bebek yaştaki torununu, bir sonraki dolunayda kurban etmek isteyen kana susamış tarikattan kurtarmak için yeri göğü birbirine katacaktır.

Onları bulmak için sadece üç günü kalmışken, cani sahte mesih Jonah King (Billy Burke) ve şeytana tapan müritlerinin izini bulmak için sıkı bir arabası ve amansız bir sağ kroşesi olan güzel garson Piper'dan (Amber Heard) yardım ister.

Zaman azaldıkça, Milton ve Piper acımasız katilleri, çılgına dönmüş polis memurlarını ve sadece Muhasebeci olarak bilinen gizemli ve ölümcül figürü (William Fichtner) atlatarak Colorado'dan Louisiana'ya kanlı bir iz bırakır. Neredeyse insanüstü bir güçle dolan Milton, günahlarının bağışlanması için karşısına çıkan bu son fırsatta, King ve havari ordusuyla karşılaşacaktır.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
6 Yeni Film Vizyonda

Sinemaseverler bu hafta 3'ü yerli 6 yeni filmle buluştu. İşte o filmler...

31cb6c0a-e87d-4b29-b1ce-0cb07f215e70-444x333.jpg


Bu hafta 3’ü yerli 6 yeni film sinemaseverlerle buluştu. "Atlıkarınca", "Deli Dumrul: Hop Dedik" ve "Yürüyüş" haftanın yerli yapımları oldu. "Arı Kovanına Çomak Sokan Kız", "Güneşin Karanlığında" ile "Kurt ve Kız" ise vizyona giren yabancı filmler...

"Atlıkarınca"
Yerli yapım "Atlıkarınca", haftanın en çok tartışılacak filmi olmaya aday... Film, konuşmaya bile cesaret isteyen bir konu olan "ensest"i son derece yürekli bir biçimde görünür hale getiriyor ve tartışmaya açıyor.

Başrollerinde Mert Fırat, Nergis Öztürk ve Zeynep Oral’ın yer aldığı, İlksen Başarır’ın yönettiği "Atlıkarınca", bir tabuyu yıkmayı, bir insanlık utancını ortaya koymayı amaçlamış ve hedefine ulaşmış bir yapım.

Yönetmen Başarır, Atlıkarınca’nın senaryosunu, önceki filmi "Başka Dilde Aşk"ta da olduğu gibi, oyuncu Mert Fırat’la birlikte yazmış. Filmin senaryosu, 47’nci Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü’nü aldı. Ayrıca, bu yılki festivalde filmin genç oyuncusu Zeynep Oral da Behlül Dal Jüri Özel Ödülü’ne değer görüldü.

"Atlıkarınca", 30. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Altın Lale ödülü için yarışacak.

Filmin konusu şöyle:
Erdem, Sevil ve çocukları Edip ve Sevgi’nin küçük bir kasabada süren yaşamları, Sevil’in annesinin felç geçirmesi sonucu İstanbul’a taşınmalarıyla değişmeye başlar. Aradan geçen on yıl içinde Edip yatılı okula gitmiş ve evden uzaklaşmış, Erdem ise hala her zaman ulaşmak istediği iyi bir yazar olma hayalinin peşindedir. Sevgi’nin ani bir şekilde değişen tavırlarını, içine kapanmasını ve mutsuzluğunu fark eden Sevil, evde yaşanan bazı olayları sorgular ve kapalı kapılar ardındaki karanlık sırrı keşfeder. Söylenemeyenler, çocuklukta açılan yaralar, suskunluklar bir gün çatlaktan sızmaya başlayınca oluşturduğu girdap da bütün aileyi paramparça eder. Erdem’in beklenmedik ölümü, bu cehennemden kurtulmaları için yeterli olacak mıdır? Yoksa ailenin her üyesi, hayatları boyunca tek başlarına taşımak zorunda kalacakları gerçeklerle baş başa mı kalacaklardır?

"Hop Dedik: Deli Dumrul"
Haftanın bir diğer yerli yapımı ise "Hop Dedik: Deli Dumrul"... Oğuz Yalçın’ın yönettiği film izleyiciyi kahkahaya boğacak. Emir Benderlioğlu, Orhan Bıyıklı, Ceren Şekerci ile Mesut Çakarlı’nın başrollerini paylaştığı filmin konusu ise şöyle:

Deli Dumrul, İstanbul’un Kurtlar Kuşlar Alemine meydan okumuş ve oyuna getirilerek hapse düşmüştür. İçerde hayatının zindana döneceğini düşünürken, ruh dünyasında derin tesirler meydana getirecek olan gönül erlerinden İhsan Bey (Bulut Aras) ile tanışır. Hapiste Dumrul ile İhsan Bey’in en has talebesi ve manevi evladı Alperen arasında sıkı bir dostluk başlar. Deli Dumrul’u, gönül eri İhsan Bey’i ve yiğitlik timsali Alperen’i uğradıkları iftiralardan aklayıp kurtaracak kişi ise Başkomiser Semih ve Komiser Zeynep’tir . Önce İhsan Bey ve Alperen, ardından da Deli Dumrul aklanarak tahliye olur. Yalana, dolana, talana, hırsıza, arsıza, yolsuza, laine ve haine.. ve de cümle haşerata HOP DEDİK! diyen Deli Dumrul artık özgürdür...

"Yürüyüş"
1980 darbesini fonda anlatan "Yürüyüş" haftanın diğer bir yerli yapımı... Shiar Abdi’nin yönettiği ve Abbülselam Kılgı, Abdullah Ado, Aydın Orak ile Brader Musiki’nin oynadığı film, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinin derinden etkilediği Mardin’in Nusaybin ilçesinde geçiyor.

"Güneşin Karanlığında"
Çok satan romandan uyarlanan heyecan dolu macera "Güneşin Karanlığında" ise gösterime girecek yabancı filmler arasında yer alıyor. Matthew McConaughey, Oscar sahibi aktris Marisa Tomei ve Ryan Phillipe’nin rol aldığı film, Michael Connelly’nin ülkemizde de aynı adla yayınlanan kitabından uyarlanmış. Brad Furman’ın yönettiği filmin konusu şöyle:

Mick Haller, karizmatik ve yakışıklı bir ceza avukatıdır. Los Angeles’ta Lincoln marka arabasını ofisi olarak kullanmasıyla ünlüdür. Kariyeri boyunca genellikle önemsiz suçlar işlemiş suçluları savunmuştur. Ancak birden bire önüne hayatının fırsatı çıkar. Beverly Hills’in yakışıklı bir zengini cinayetle suçlanmaktadır ve kendisini savunması için Mick’i tutmak istemektedir. Bu kadar basit ve kendisine kolayca para kazandıracak gibi gözüken bu dava bir anda bir ölüm kalım savaşına dönüşür.

"Kız ve Kurt"
"Kız ve Kurt" ise fantastik gerilim sahneleriyle ön plana çıkıyor. Adından da anlaşılacağı üzere, çok tanıdık "Kırmızı Başlıklı Kız" masalıyla iç içe geçmiş bir dolunay-kurt adam hikâyesi. İzleyiciyi gerçeklik duygusundan uzaklaştıran dekoruyla da birleşince masalsı bir film ortaya çıkıyor. Catherine Hardwicke’in yönettiği ve Amanda Seyfried, Gary Oldman, Billy Burke ile Shiloh Fernandez’in oynadığı filmin konusu şöyle:

Valerie yoksul bir oduncuya âşıktır. Annesi ise onun zengin demirciyle evlenmesini istemektedir. Her şey bu klasik melodramın etrafında geçse iyidir ama ne var ki, köyün başında bir de dolunaylarda ortaya çıkıp köyü kasıp kavuran bir kurt adam belası vardır! Üstelik, gündüzleri aralarında gezen, tanıdıkları biridir ama kimdir?

"Arı Kovanına Çomak Sokan Kız"

Millennium Üçlemesi’nin son bölümü olan "Arı Kovanına Çomak Sokan Kız" adlı filmi Daniel Alfredson yönetiyor. Stieg Larsson’un milyonlar satan kitabından uyarlanan filmde Noomi Rapace, Lena Endre, Annika Hallin ile Michael Nyquist rol alıyor.

Filmin konusu ise şöyle:
Lisbeth Salander kafasında bir kurşunla bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde yatmaktadır. İyileşir iyileşmez de kendisini doğrudan hapse yollayacak, üç cinayetten yargılanacağı duruşmaya götürülecektir. Davasını hayatı pahasına savunan Salander, gazeteci Mikael Blomkvist’in de yardımıyla masumiyetini kanıtlamaya ve kendine acı çektiren sistemin mimarı olan derin devletin sırlarını ortaya çıkarmaya çalışacaktır.
 

Darknes$

Rektör
Emektar
Müdavim
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
17,955
Reaksiyon puanı
351
Puanları
3,263
Haftanın Filmleri!


430vizyon.jpg


Bu hafta beş farklı film vizyona giriyor...

7 Nisan 2011 - Duncan Jones'un merakla beklenen ikinci yönetmenlik denemesi 'Yaşam Şifresi', Christoffer Boe'nun festival festival dolaşan son çalışması 'Her Şey Güzel Olacak', evli bir çiftin geçmek zorunda kalacakları sadakat testini anlatan 'Son Gece', Norveç'in seri slasher filmlerinden 'Şeytanın Oteli 3' ve 'Buz Devri' serisinin arkasındaki ekipten haftanın tek animasyonu 'Rio' bu haftanın yenileri!

5597459885_1d9489f0ab.jpg


HER ŞEY GÜZEL OLACAK / EVERYTHING WILL BE FINE

Reconstruction filmiyle kendine büyük bir hayran kitlesi edinen Danimarkalı yönetmen Christoffer Boe’nin son filmi Her Şey Güzel Olacak yazmayı sürdürdüğü savaş filminin senaryosunu bir türlü bitiremeyen, kendi işiyle takıntılı bir senarist ve yönetmen Falk’un hikâyesi... Boe’nin alıştığımız tarzını sürdüren film, çizgisel olmayan bir anlatı izleyerek Falk’ın arabasıyla Arap asıllı bir adama çarpmasıyla siyasal bir gerilime ve ardından bir trajediye dönen hayatını anlatıyor.

Filmin konusu:
Falk, yazmayı sürdürdüğü savaş filminin senaryosunu bir türlü bitiremeyen, iş konusunda takıntılı bir senarist ve yönetmendir. Bütün bu streslerinin yanında karısıyla birlikte evlat edinecekleri bebeğin heyecanını da yaşamaktadır. Bir gün arabasıyla Arap asıllı genç bir adama çarpar. Suçludur, ama yardım etmeden kaza yerinden kaçar. Fakat kaçarken çarptığı adamın çantasını alır. Çarptığı adamın elinde Irak'la ilgili, Danimarka hükümetini sarsacak sırlar vardır. Bir televizyon kanalında çalışan kız kardeşinden yardım isteyen Falk, kendini bir anda büyük bir siyasi komplonun içinde bulur. Başından geçenleri insanlara inandırmakta güçlük çeken Falk, elindeki belgeleri halka açıklamak için her şeyi göze alacaktır.

5597460019_076eab8887.jpg


RIO

Buz Devri serisinin yapımcılarından ve yönetmeninden “Rio”, evcil ve türünün son erkek örneği olan bir kuş olan Mavili’nin, dişi makav kuşu Harika’yı bulmak Minesota’dan Rio’ya yaptığı yolculukla başlayan çılgın bir macerayı, Rio’nun renkli, karnavalımsı dünyasıyla sunuyor. Bu Devri ekibinin filme özel karakterizasyon ve 3D teknolojisi ile yarattığı film, son dönemin en başarılı, komik ve aksiyon dolu animasyonları arasında. "Rio Amerika’dan da önce bu Cuma Türkiye’de vizyona giriyor.

Filmin orijinal versiyonunda seslendirmeyi Anne Hataway, Jesse Eisenberg, Jemaine Clement, Leslie Mann, Tracy Morgan ve will.i.am; Mavili’nin Türkçe seslendirmesini de BUZ DEVRİ serisinde “Sid” karakterine de ses veren Yekta Kopan yapıyor. Türkçe seslendirmedeki diğer isimlerse Levent Sülün ile Fatih Özacun...

Filmin konusu:
Uçmayı hiç öğrenememiş evcimen bir papağan olan Mavili (Blu), sahibi ve en yakın arkadaşı olan Linda ile Minnesota’nın Moose Lake şehrinde konforlu bir hayat sürmektedir. O güne dek Mavili’nin Makav kuş türünün son örneği olduğunu düşünen ikili, Rio de Janeiro’da Harika (Jewel) isimli bir dişi makavın yaşadığını öğrenince çok uzaktaki bu egzotik diyara doğru yolculuğa çıkar. Rio’ya varmalarından kısa bir süre sonra beceriksiz birkaç hayvan taciri tarafından kaçırılan Mavili ve Harika, tacirlerin elinden bir grup Riolu kuş tarafından kurtarılır. Yeni arkadaşlarının da desteğiyle hayvan tacirlerine karşı gelmeye çalışan Mavili için artık uçmayı öğrenmenin ve en iyi arkadaşı Linda’ya geri dönmenin bir yolunu bulmak için gereken cesareti kazanmanın zamanı gelmiştir.

5598063858_63f5ddfbb0.jpg


SON GECE / LAST NIGHT

Toronto Film Festivali'nin kapanış filmi olan 'Son Gece', 3 yıllık evli New Yorklu bir çiftin, aynı gece geçtikleri sadakat testini anlatıyor: Sam Worthington filmde, iş dolayısıyla güzeller güzeli çalışma arkadaşıyla Philadelphia'ya gitmek zorunda kalan erkeği, Keira Knightley ise aynı gün eski dostuyla karşılaşan eşi canlandırıyor. 24 saatlik bir zaman diliminde seyirciye 'acaba?' sorusunu sorduran ve kafalarda ilişkiler konusunda farklı pencereler açan film, modern aşkların bir sağlamasını yapıyor...

5597459941_f2ee53afca.jpg


YAŞAM ŞİFRESİ / SOURCE CODE

Zekice ve dinamik bir aksiyon gerilim sunan Yaşam Şifresi zaman ve mekânla ilgili algılarımızı da sorgulayan, parmak ısırtan ayrıntılar ve kalp sıkıştıran bir şüphe ile örülmüş bir film.

Başrollerinde yakın zamanda Jake Gyllenhaal, Oscar adayı aktris Vera Farmiga, Michelle Monaghan ve Altın Küre sahibi oyuncu Jeffrey Wright'ın yer aldığı filmin yönetmeni 'Moon' filmi ile büyük beğeni kazanan Duncan Jones.

Filmin konusu:
Kaptan Colter Stevens (Jake Gyllenhaal) hız treninde uyanır ve buraya nasıl geldiğine dair hiçbir fikri yoktur. Karşısında Christina (Michelle Monaghan) adlı kendinin tanımadığı ama belli ki kadının kendisini tanıdığı birisi oturmaktadır. Tuvalette kendine sığınacak yer ararken aynada kendi yerine başkasının yansımasını görmesiyle şok olur ve cüzdanında da bir sınıf öğretmeni olan Sean Fentress'ın kimliği vardır. Aniden trenin içinde büyük bir patlama meydana gelir. Colter Chicago'da bir treni havaya uçuran ve daha binlercesini de öldürmeyi planlayan bombacıyı saatler öncesinden tarif edebilmek için yüksek-önemlikli bir göreve atanır. Colter'in patlamayı durdurması için sadece 8 dakikası vardır...

5598039686_6b5a0a79d3.jpg


ŞEYTANIN OTELİ 3 / FRITT VILTT 3

Norveç sinemasının son dönemdeki en başarılı slasher yapımlarından biri olan ”Fritt Vilt” serisi üçüncü filmle devam ediyor.

Filmin konusu:
Jotunheimen 1976, Stehøe dağ oteli bir dizi gizemli olaydan sonra iflâs halindedir. Ailesi, oğullarını, başına gelen belâlardan sağ salim kurtardıktan sonra kilit altında tutmaktadır. Ancak bir gün birşeyler olur. Resmi kayıtlara göre çocuk dışarıda oynarken bir buz yarığına düşmüştür ve ailesi onu ararken çığın altında kalmışlardır. On yıl sonra, davayı araştıran polis bazı şeylerin göründüğü gibi olmadığını farkeder. Şimdi altı genç insanla birlikte geri dönüş yolundadır. Nasıl bir belâyla karşı karşıya olduklarına kuşku yoktur, ancak korku dolu anlarla yüzleşeceklerdir.
 

lapa_lapa

Asistan
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
271
Reaksiyon puanı
2
Puanları
18
Benim bu hafta beklediğim The Conspirator var. Pazar günü cinecity'de açık hava sinemasında gösterilecekmiş hatta merakla bekleyişteyim...
 

kralexus

Öğrenci
Katılım
27 Aralık 2011
Mesajlar
22
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bu haftanın en iyi filmi Nar gibi gözüküyor. En iyi yaptığımız iş olan sanat filmlerine kaliteli bir örnek daha.
 

lapa_lapa

Asistan
Katılım
13 Haziran 2008
Mesajlar
271
Reaksiyon puanı
2
Puanları
18
Bu hafta Bu Son Olsun'dan iyi film girmiyor gibi vizyona..
 

GassipGirl

Doçent
Katılım
4 Ekim 2011
Mesajlar
781
Reaksiyon puanı
5
Puanları
18
[TABLE="width: 663"]


[TR]

[TD="bgcolor: #cccccc"][/TD]
[/TR]
[/TABLE]



[TABLE="width: 663"]


[TR]

[TD="width: 101"] [/TD]

[TD]Aşkın
Renkleri
[/TD]
[/TR]

[TR]

[TD="colspan: 2"]Yönetmen:
David Foenkinos,Stephane Foenkinos Oyuncular: François Damiens,Audrey
Tautou,Bruno Todeschini Senaryo: David Foenkinos (kendisinin aynı adlı
romanından) Süre: 108 dk. Yapım: Fransa (2011) İthalatçı: Kalinos Dağıtımcı: M3
Gösterim Tarihi: 27 Nisan 2012 Nathalie'nin (Audrey Tautou) mutlu hayatı,
kocasının ani ölümü üzerine tepetaklak olur.
http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/Vizyondakiler/2012/05/17[/TD]
[/TR]
[/TABLE]

--- Mesaj Güncellendi ---

[TABLE="width: 663"]


[TR]

[TD="bgcolor: #cccccc"][/TD]
[/TR]
[/TABLE]
[TABLE="width: 663"]


[TR]

[TD="width: 101"] [/TD]

[TD]Şahane
Misafir
[/TD]
[/TR]

[TR]

[TD="colspan: 2"]Orijinal
Adı: MAGNIFICA PRESENZA Yönetmen: Ferzan Özpetek Oyuncular: Cem Yılmaz,Elio
Germano,Paola Minaccioni,Beppe Fiorello Senaryo: Federica Pontremoli, Ferzan
Özpetek Süre: 105 dk. Yapım: İtalya (2012) İthalatçı: CMYLMZ Fikirsanat, Fida
Film Dağıtımcı: Tiglon Film Gösterim Tarihi: 6 Nisan 2012 28 yaşındaki Pietro,
Roma'ya yeni gelmiştir..
http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat...ler/2012/05/17[/TD]
[/TR]
[/TABLE]

--- Mesaj Güncellendi ---

yakınlarda sinemaya giden var mı arkadaşlar varsa hangi film ve nasıl yazabilirmisiniz??
 

deatmania

Rektör
Katılım
30 Ekim 2009
Mesajlar
12,997
Reaksiyon puanı
62
Puanları
228
Çernobil'in Sırları

cernobilin-sirlari-1340781424.jpg


Oyuncular

Jesse McCartney, Ingrid Bolsø Berdal, Nathan Phillips,

Jonathan Sadowski, Alex Feldman, Devin Kelley,

Dimitri Diatchenko, Kristof Konrad

Film özeti

Avrupa'da tatile çıkan altı kişilik bir arkadaş grubu, gezilerinde rehberlik etmesi için ekstrem bir tur rehberi tutarlar. Rehber, onları Chernobil nükleer faciasından önce işçilerin ikamet ettiği ama artık terk edilmiş olan Pripyat şehrine götürür. Yıkıntıların arasında gezerken turist kafilesi aslında yalnız olmadıklarını fark edecektir.


Daha fazlası için tıklayınız.
 

angel75

Dekan
Katılım
13 Temmuz 2011
Mesajlar
5,272
Reaksiyon puanı
18
Puanları
218
Çernobil'in Sırları

cernobilin-sirlari-1340781424.jpg


Oyuncular

Jesse McCartney, Ingrid Bolsø Berdal, Nathan Phillips,

Jonathan Sadowski, Alex Feldman, Devin Kelley,

Dimitri Diatchenko, Kristof Konrad

Film özeti

Avrupa'da tatile çıkan altı kişilik bir arkadaş grubu, gezilerinde rehberlik etmesi için ekstrem bir tur rehberi tutarlar. Rehber, onları Chernobil nükleer faciasından önce işçilerin ikamet ettiği ama artık terk edilmiş olan Pripyat şehrine götürür. Yıkıntıların arasında gezerken turist kafilesi aslında yalnız olmadıklarını fark edecektir.


Daha fazlası için tıklayınız.

bu filmi sırf fragmanından dolayı izleyeceğim sanırım :)
 

deatmania

Rektör
Katılım
30 Ekim 2009
Mesajlar
12,997
Reaksiyon puanı
62
Puanları
228
Daha İyi Bir Hayat

3425_210.jpg


Yapım: 2011

Tür: Dram

Yönetmen: Cedric Kahn

Oyuncular:

Guillaume Canet, Leïla Bekhti, Slimane Khettabi, Annabelle Lengronne, Yann Andrieu, Atika Taoualit, François Favrat, Nicolas Abraham, Abraham Belaga, Brigitte Sy

Film özeti

Aşçı Yann ve bekâr bir anne olan Nadia, tanıştıkları andan itibaren aşık olup büyük bir tutkuyla birbirlerine bağlanırlar. Nadia ve oğluyla bir aile kurmak isteyen Yann, kırsal bölgede bir restoran satın almaya karar verir. Kendi restoranında şef olmak ve yeni ailesi ile sakin bir hayat sürmenin hayaliyle yaşamaktadır. Ancak onları bekleyen hayat bundan çok farklı olacaktır.



Fragman ve daha fazlası için tıklayınız.
 
Üst