"Evrimi Anlamak Web Sitesi" yayında!

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

turoksin0

Profesör
Katılım
18 Ağustos 2007
Mesajlar
4,656
Reaksiyon puanı
0
Puanları
216
dediklerinizi az çok anlıyorum ama sizinle bunları konuşabilecek kadar bilmiyorum :D

fakat idealterror önceki mesajında balık örneğini çok çabuk atlamışsın gibi geldi. konuyu takip ediyorum ama mesela elmacık'ın verdiği zürafa balık vs örneğiyle ilgili cevaplar beni pek tatmin etmedi. rica etsem biraz daha detaylı bir cevap verebilirmisin o konuya? yani verdiğin cevap bana göre hala elmacık'ın dediğini mantıklı kılıyor.
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bulunamayan şeylere "bulamadık, araştırıyoruz" demekten utanır çoğu bilimci, o yüzden cevapsız şeylerin yerine bu tür uydurmaları koyar kendilerine kabul ettiremediklerinden. İşte bahsettiğiniz tahammülsüzlük, bu tahammülsüzlüktür. Hatta örneğini biyoloji ders kitaplarımızda hala görebilirisiniz, hala eski görüşler arasında "ördekler ağaçtan doğuyordu" iddiası "çürütülmüş de olsa" kitaplarımızda yer alıyor, ya da zürafaların yukarıdaki otlara uzanarak boylarının uzadığını söyleyen görüş. Ne kada trajikomik, hiç bir yapılaşmanın olmadığı, dünyanın tüm doğal zenginliklerinin açılıp saçıldığı bir dönemde zürafalar yiyecek ot bulamıyorlarmış yerde.. Tüm dünya zürafa dolu olsa yine ot bulurlardı yemeye. Bu görüş hala konuşuluyor, evrimin esası da bu zaten, "milyonlarca yıl içinde kazanılan tecrübelerin adaptasyonlaşması". Aynı biyoloji, çevresel faktörlerin etkileri kuşaktan kuşağa aktarılmaz diyor, örneğin bir sülalenin tüm çocuklarının kollarını doğar doğmaz kes, ama doğan her çocuk yine de kollu doğacaktır, milyon yıl da geçse, milyar yıl da geçse. Elbette ufak değişiklikler olabilir, ama yukarıya uzanarak boy uzatkamanın mantıksız çırpınışını yapmaya ve bilimi kendi kendiyle çeliştirmeye gerek yok; "araştırıyoruz" demek daha akılcıdır. Bilmediğin şeye bilmiyorum demek gerekir.

Kastettiginiz kisim bu ise,
ayni hizla
evrim teorisi ile ilgili buyuk yanilgilar

Elmacik burada evrim teorisinin lamarck'in dediklerini destekledigini dusunmustur, ama lamark'in adaptasyon teorisi ile evrimin adaptasyon teorisi arasinda bir iliski yok. zaten evrim de birinin sittin sene kolunu bacagini kesip insanlarin/hayvanlarin evrimlesebilecegini savunmaz. kullanilmayan organ korelir gibi bir varsayimda bulunmaz.

Ben balik meselesini pek anlamadim zati. bana siz balik meselesinin nasil teoriyi bozdugunu anlatin, ben de gerekli aciklamayi yapayim.
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
ha bu arada unutmadan, burada amacim evrim teorisini savunmak degil, evrimin cokusune kanit olarak gosterilen seylerin esasinda hem gercekleri carptirarak olusturuldugu hem de bir kanit niteligi tasimdadigini anlatmaya calismak.
bilimsel bir gorus fikir yurutme ile degil de ancak bilimsel deger tasiyan bir gozlemle yanlislanabilir. burada sunulanlar hicbir fikir yurutme gozlem niteligi tasimamaktadir.

ote yandan konteksimde de evrim vardir, gercek dogrudur, yanlislanamaz salt bilimdir gibi bir sey soylemedim, zira buradaki evrim teorisini destekleyen kimse soylememis. boyle bir sey iddia ettigimizi soyleyen yaradiliscilardir.
 

Webkont

Asistan
Katılım
15 Ağustos 2008
Mesajlar
234
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
evrim varda neden insanda deişmiyor? kaç yüz yıldır aynı insan.. Nerde ewrim?
 

turgay_1905

Asistan
Katılım
8 Aralık 2006
Mesajlar
367
Reaksiyon puanı
2
Puanları
18
bilimsel olarak hala kanıtlanmamış bir teoriye inanmaya devam edenlere şaşıyorum.şu anda
putin gibi sarkosy gibi adamlar bile bunun aldatmaca olduğunu kabulleniyolar.hala kafayı kuma gömmeye ne gerek var.peki sapkınlığa düşmüş eski kavimlerin nasıl helak olduklarını az cok duymuşsunuzdur.kimisi domuza dönmüş kimisi maymuna.maymunların soyu bu kişilerden geliyo olmasın.
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
@webkont
o kadar sey yazdik, cikardiginiz tek sonuc bu mudur?

@turgay_1905
arkadasim,
teori demek ispatlanmamis bilimsel gorusler butunu demektir zaten. gariptir ki yercekim teorisi de bir teoridir :) gunumuzde kullandigimiz atom modeli, bir yasa veya kanun degil bir modeldir :) inanmaya devam edersen daha cok sasirirsin.

bundan baska, onemli bir insanin soyledigi bir fikrin dogrulugunu savunmak daha da otesi otoriteyi sorgulamadan kabullenmek dogru bir davranis midir?
orhan pamuk nobel odulu aldi mesela. yani onemli bir insan. bu onemli insan soykirimi kabul ediyor diye bizim kabul etmemiz mi lazim yoksa sorgulamamiz mi?
cok cok rica ediyorum, basklarinin fikirlerine tamah etmek yerine sizler fikir uretin. ya da en azidan uretilmis olanlari sorgulayin.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
1,243
dediklerinizi az çok anlıyorum ama sizinle bunları konuşabilecek kadar bilmiyorum :D

fakat idealterror önceki mesajında balık örneğini çok çabuk atlamışsın gibi geldi. konuyu takip ediyorum ama mesela elmacık'ın verdiği zürafa balık vs örneğiyle ilgili cevaplar beni pek tatmin etmedi. rica etsem biraz daha detaylı bir cevap verebilirmisin o konuya? yani verdiğin cevap bana göre hala elmacık'ın dediğini mantıklı kılıyor.

Boşuna sormuşsun abisi, arkadaş evrimde tesadüf yoktur diyor, sonra evrimin "kullanılmayan organ körelir" gibi bir iddiası olmadığını da söylüyor; o halde neden kuyruk sokumunu, kör bağırsağı evrime kanıt diye sunup kendileriylşe çelişirler anlamıyorum..

Balıktaki bilinci de "evrimle alakasız" diye atlamış. Halbuki bu işin bir karar mekanizması olması gerekir. Bu fiziksel bir kanun dğil ki, genetik bir değişim. Hava soğuduğu zaman kulakların ve burnun küçülmesi gerektiği sonucuna nasıl ulaşılıyor vüvut diyoruz, "evrimle alakasız" diyor. Herhalde arkadaş Darwin'i bıraktı kendisi yeniden yazıyor evrimi..

Bunu fiziksel bir olay olarak açıklamaya çalışacak olanlara baştan bir uyarı; fiziksel olarak vücut soğuktan etkilendi de küçülmeye başladı deseniz bile, bunun genlere nasıl işlediğini açıklayamazsınız.

Söylenecek çok şey vardı, bir kısmını söyledik, ama bu inanç meselesi haline dönüştürüldü. Artık çoğu kişi "bilmiyorum ama evrim bana daha mantıklı geliyor" sonucuna ulaşmış; yani olayın bilimsel boyutuyla ilgilenen yok; "inanıyorum abi evrim var" noktasına getirmişler olayı. Nitekim bilimsel şeylere bilimsel cevap gelmiyor.

Tuhaftır, olayın felsefesine eğiliyoruz, bilimsel yönüne çekiyorlar; peki bilimsel yönüne eğilelim diyoruz, bu defa da felsefesine kaçıyorlar..
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Boşuna sormuşsun abisi, arkadaş evrimde tesadüf yoktur diyor, sonra evrimin "kullanılmayan organ körelir" gibi bir iddiası olmadığını da söylüyor; o halde neden kuyruk sokumunu, kör bağırsağı evrime kanıt diye sunup kendileriylşe çelişirler anlamıyorum..

Balıktaki bilinci de "evrimle alakasız" diye atlamış. Halbuki bu işin bir karar mekanizması olması gerekir. Bu fiziksel bir kanun dğil ki, genetik bir değişim. Hava soğuduğu zaman kulakların ve burnun küçülmesi gerektiği sonucuna nasıl ulaşılıyor vüvut diyoruz, "evrimle alakasız" diyor. Herhalde arkadaş Darwin'i bıraktı kendisi yeniden yazıyor evrimi..

Bunu fiziksel bir olay olarak açıklamaya çalışacak olanlara baştan bir uyarı; fiziksel olarak vücut soğuktan etkilendi de küçülmeye başladı deseniz bile, bunun genlere nasıl işlediğini açıklayamazsınız.


hala lamarckcilik yapiyorsunuz. evrim lamarck'i savunmuyor. bilmiyorum nereden okudunuz ama ne okuduysaniz yanlis. kim savunuyor korelmis organlarin evrime kanit oldugunu+nasil savunuyor bir anlatin da bilelim.
organlarin korelmesi ihtiyacimizin kalmamasindan mi kaynaklaniyor, yoksa o organi korelmis bireylerin tabiyata daha iyi uyum saglamis baska bireyler meydana getirmesinden mi kaynaklaniyor. O organ artik islevsiz kaldigi icin mi kor yoksa kulanmadigimiz icin mi? o organin islevli halde olmasi insana fayda mi getirir zarar mi?

bu sorularin cevaplarini dogru verirseniz evrimi bu yonden iyi anlayip da kabul etmemis sayilirsiniz ki bunu takdir ederim.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
1,243
Arkadaşım, buyur: evrimsel.blogspot.com
Körelmiş organlarla ilgili kısmını okuyabilirsin.

Bana sorduğun diğer sorulara gelince; kardeşim organların köreldiğini ben iddia etmiyorum, iddia sahibi ben değilim ki bunun kanıtını benden soruyorsun.

Fayda-zarar ölçütüne dair bir sürü şey yazdım, sen de bir sürü şeye cevap verdin de ona cevap vermedin, şimdi kendin bana mı soruyorsun? Evrimde bir fayda-zarar ölçütü vardır ve bunun neyden kaynaklandığını kimse açıklamıyor, çünkü dış müdahale olmadan açıklanması imkansız.

Bir de hep güldüğüm bir şey vardır; dış müdahale dediğimiz zaman sözde bilimciler yaratıcının fiziksel bir müdahalede bulunduğunu kastettiğimizi sanıyorlar.
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Balıktaki bilinci de "evrimle alakasız" diye atlamış. Halbuki bu işin bir karar mekanizması olması gerekir. Bu fiziksel bir kanun dğil ki, genetik bir değişim.
peki caniniz bugun pek anlamak istememis. eger ortamda dramatik bir degisme olursa zaten onceden varolan o baligin varyasyonlarinin arasindan ortama en uygun uyum saglayabileni yasamaya devam eder. yani mesela global isinmadan dolayi isinan okyanuslarda, balik "oha lan sular isindi, hemencecik bir sekil yapayim, sicak suyu da hopurdetme becerisine sahip olayim" diye akil fikir yurutmez. baligin gen havuzunda zaten sicak suda da yasabilecek varyasyonlari vardir. burada ne bilinc vardir ne baska birsey. dolayisiyla balikta bilinc olup olmadigi degil baligin ortama uygun duesecek varyasyonunun olup olmadigi teori icin gecerlidir.


Bunu fiziksel bir olay olarak açıklamaya çalışacak olanlara baştan bir uyarı; fiziksel olarak vücut soğuktan etkilendi de küçülmeye başladı deseniz bile, bunun genlere nasıl işlediğini açıklayamazsınız.
benim agzimdan vucut soguktan etkilenir diye acik delikler kuculmeye baslar bu da evrime kanittir/ya da degildir gibi bir sey cikmadi. zaten pek de neyi savundugunuzu anlayamadim. o yuzden bir ara aciklarsaniz, bunu da tartisiriz.


Arkadaşım, buyur: evrimsel.blogspot.com
Körelmiş organlarla ilgili kısmını okuyabilirsin.
Bana sorduğun diğer sorulara gelince; kardeşim organların köreldiğini ben iddia etmiyorum, iddia sahibi ben değilim ki bunun kanıtını benden soruyorsun.
bir organin kullanilmadigi icin korelmis olmasi baska bir sey, o organin ihtiyacimiz olmadigi icin fonksyonsuz kalmasi baska sey.

verdiginiz sitedeki bilgileri okudum fakat dediginiz gibi "Körelmiş organlarla" ilgili bir kisma rastlamadim. fakat fonksiyonsuz kalmis organlardan bir hayli bahsetmekte. siz nasil anladiniz ben bilmiyorum artik.

bu arada site evrim teorisini savunmaktan cok tanrinin varligini inkar etmeye yonelmis. ben boyle bir evrim anlayisini destekleyemem. kimse kusura kalmasin.


Bir de hep güldüğüm bir şey vardır; dış müdahale dediğimiz zaman sözde bilimciler yaratıcının fiziksel bir müdahalede bulunduğunu kastettiğimizi sanıyorlar.
Nasil bir sey kastediliyor ki normalde? fiziksel mudahale olmadan hayatin basliyamiyacagini iddia edenler yaradiliscilar degil mi yoksa? Manevi bir dis mudahalanin tanimi nedir?
guzel kardesim ortaya bir sey attin bari devam ettir.

Söylenecek çok şey vardı, bir kısmını söyledik, ama bu inanç meselesi haline dönüştürüldü. Artık çoğu kişi "bilmiyorum ama evrim bana daha mantıklı geliyor" sonucuna ulaşmış; yani olayın bilimsel boyutuyla ilgilenen yok; "inanıyorum abi evrim var" noktasına getirmişler olayı. Nitekim bilimsel şeylere bilimsel cevap gelmiyor.
evrime bilmiyorum ama mantikli geliyor demek mantiksizdir. Bilimsel bir degere zira inanilmaz. ancak kabul edilebilir. bir akil suzgecinden gecirmeden inanilan her sey zaten yikilmaya/yanlislanmaya mahkumdur. bu kaideyi atlayip teoriyi bilmeden mantikli bulan maldir. en azindan siz bu konuda daha samimisiniz. konuyu az buz arastirmis bir seyleri savunuyorsunuz.
fakat onceden dedigim gibi, yaradiliscilar, evreni aciklamakta yeni bir gorus/fikir ileri surmuyor. butun fikirlerini evrimin yanlisligi uzerine kuruyor.
halbuki evrim butun gorusunu tanrinin var olmadigi fikri uzerine temellendirmiyor. zaten bilimde tanrinin olmadigi gibi bir iddia da yok. bu anlamda bilim ateistten cok agnostiktir.

Fayda-zarar ölçütüne dair bir sürü şey yazdım, sen de bir sürü şeye cevap verdin de ona cevap vermedin, şimdi kendin bana mı soruyorsun? Evrimde bir fayda-zarar ölçütü vardır ve bunun neyden kaynaklandığını kimse açıklamıyor, çünkü dış müdahale olmadan açıklanması imkansız.
size zahmet kendi yazinidan bir quote yapar misiniz, fayda zarar olcumu nerede?
 

ıslamaköfte

Asistan
Katılım
23 Ağustos 2008
Mesajlar
230
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Tamam arkadaşlar evrim yok tamam tamam siz kazandınız dedem maymun değil ozaman gerki açıklamaları yapın bizde diyelim insanlık tarihi buzaman kadar su aşamlardan geçti veya geçmedi değişime ugradıysak nasıl oldugunu ve buna benzer sorulara verilecek bir cevap alalım bize sordukları zaman cevabını verelim ......Allah ın varlığıyla değil ben Allah yoktur demiyorum ama evrim teorisi bana mantıklı geliyor diyen birisine nasıl açıklama yapabilirim...Evrim gerçekleşti bu bir yaratıcının displiniylede olabilir diyenlerde olabilir ki darwin de teorisini "Allah yoktur bak ara formlar ehe eheh" var demedi


Evrimin amacı bal gibi Allah'ı yalanlamaktır.Örnek Mikrobiolog Prof. Ali Demirsoy:

"Bir Sitokrom-C'nin dizilimini oluşturmak için olasılık sıfır denecek kadar azdır. Yani canlılık eğer belirli bir dizilimi gerektiriyorsa, bu tüm evrende bir defa oluşacak kadar az olasılığa sahiptir, denebilir. Ya da oluşumunda bizim tanımlayamayacağımız doğaüstü güçler görev yapmıştır. Bu sonuncusunu kabul etmek bilimsel amaca uygun değildir. O halde birinci varsayımı irdelemek gerekir."
Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, s. 61.

Sorunun en can alıcı noktası, mitokondrilerin bu özelliği nasıl kazandığıdır. Çünkü tek bir bireyin dahi rastlantı sonucu bu özelliği kazanması aklın alamayacağı kadar aşırı olasılıkların biraraya toplanmasını gerektirir... Solunumu sağlayan ve her kademede değişik şekilde katalizör olarak ödev gören enzimler, mekanizmanın özünü oluşturmaktadır. Bu enzim dizisini bir hücre ya tam içerir ya da bazılarını içermesi anlamsızdır. Çünkü enzimlerin bazılarının eksik olması herhangi bir sonuca götürmez. Burada bilimsel düşünceye oldukça ters gelmekle beraber daha dogmatik bir açıklama ve spekülasyon yapmamak için tüm solunum enzimlerinin bir defada hücre içerisinde ve oksijenle temas etmeden önce, eksiksiz bulunduğunu ister istemez kabul etmek zorundayız
Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, s. 94.

Yaşam için mutlaka var olması gereken temel proteinlerden Sitokrom-C'nin tesadüfen oluşması ihtimali "bir maymunun daktiloda hiç yanlış yapmadan insanlık tarihini yazma olasılığı kadar azdır.

Ali Demirsoy, Kalıtım ve Evrim, Ankara: Meteksan Yayınları, 1984, s. 61.


Prof. Chandra Wickramasinghe:
New York Üniversitesi kimya profesörü ve DNA uzmanı Robert Shapiro, sadece basit bir bakteride bulunan 2000 çeşit proteinin rastlantısal olarak meydana gelme ihtimalini hesaplamıştır. Elde edilen rakam, 10 üzeri 40.000'de 1 ihtimaldir. Chandra Wickramasinghe bu rakam karşısında şu yorumu yapar:
Bu rakam (10 üzeri 40.000) Darwin'i ve tüm evrim teorisini gömmeye yeterlidir. Bu gezegenin ya da bir başkasının üzerinde hiçbir zaman (hayatın doğabileceği) bir ilkel çorba olmamıştır ve yaşamın başlangıcı rastlantısal olarak gerçekleşemeyeceğine göre, amaçlı bir aklın ürünüdür.
F.Hoyle, C.Wickramasinghe, Evolution from Space, Simon and Schuster, s.148
Not: Modern Matematik 10 üzeri 50'de 1'den daha küçük ihtimalleri 0(SIFIR) ihtimal sayar. Yani bunların oluşma ihtimali -10 sayısının sonuna 39950 tane sıfır ekleyin- imkansızdan bu sayı kadar kat daha imkansızdır.
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Prof. Chandra Wickramasinghe:
New York Üniversitesi kimya profesörü ve DNA uzmanı Robert Shapiro, sadece basit bir bakteride bulunan 2000 çeşit proteinin rastlantısal olarak meydana gelme ihtimalini hesaplamıştır. Elde edilen rakam, 10 üzeri 40.000'de 1 ihtimaldir. Chandra Wickramasinghe bu rakam karşısında şu yorumu yapar:
Bu rakam (10 üzeri 40.000) Darwin'i ve tüm evrim teorisini gömmeye yeterlidir. Bu gezegenin ya da bir başkasının üzerinde hiçbir zaman (hayatın doğabileceği) bir ilkel çorba olmamıştır ve yaşamın başlangıcı rastlantısal olarak gerçekleşemeyeceğine göre, amaçlı bir aklın ürünüdür.
F.Hoyle, C.Wickramasinghe, Evolution from Space, Simon and Schuster, s.148
Not: Modern Matematik 10 üzeri 50'de 1'den daha küçük ihtimalleri 0(SIFIR) ihtimal sayar. Yani bunların oluşma ihtimali -10 sayısının sonuna 39950 tane sıfır ekleyin- imkansızdan bu sayı kadar kat daha imkansızdır.

Islamaköftenin yazını anlatmak istediği tek şeyin "olasığı çok düşük olayların tesadüfen gerçekleşmeyeceği" üzerine olduğunu görüyorum.

Biraz olasılıktan anlayan birisi için görünen tek şey tesadüf ve olasılık kavramlarının yazıyı yazan ve buraya taşıyan tarafından kavranamadığıdır.

Önce çok büyük sayılar yazılır ve bunların gerçekleşme olasığının ne kadar düşük olduğundan dem vurulur ve daha sonra yazı asıl bağlanılmak istenilen noktaya, yani bunların hiç birinin tesadüf olamayacağına bağlanır. Şimdi birde biz yapalım bakalım hesaplarımızı, maymunlara anlamlı paragraf -belkide kitap- yazdırabilecek miyiz.

Önce proteinlere bakalım. Ne denmiş? 10^40000 ta bir denmiş. Bunlar çok büyük sayılar evet. Zorlanırsa daha büyük rakamlarda elde edilebilir.

Dünyanın yaşı 4.5 - 5 milyar yıldır.

Canlılığın ortaya çıkışı ise 2 milyardan fazladır.

Bu ufak hatırlatmadan sonra hesaplarımıza geçelim.

Efendim şimdi kimya dersinden biliyoruzki moleküller uygun şartlar sağlanırsa ve uygun enerji verilirse oluşurlar.

Bu fiziksel bir gerçekliktir.

Aminoasitlerde bu fiziksel gerçeklik ışığında bir birileri ile reaksiyona girmektedirler.

Şimdi gözlerimizi kapayalım ve ilk hücre oluşmadan önceki ortama bir göz atalım.

Ortamda hiç canlı olmadığı için besinin tüketilmesi de söz konusu değildir. Yani bütün malzeme besin olarak denizlerde mevcuttur.

Bir insanın cm3 nde 250.000 hücre bulunur ve her hücrede trilyonlarca amino asit bulunur.

Bu bir cm3 te olan aminoasit sayısı. Birde okyanusların tamamını bu rakam ile carparsak, canlılık oluşmadan önce dünya üzerindeki aminoasit sayısını buluruz.

Bunu hesaplarken biraz zorlanabiliriz bizde yazıdaki gibi rakamları hafif kafadan atalım.

Şimdi dünya üzerinde ne kadar su vardır? Hemen bakalım, " 1.393.500.000.000.000.000 ton. " yani 10^18 ton su. Tabii bunu hemen cm3 e çevirelim 6 sıfırda ordan gelir 10^24 cm3 su var demektir.

Her cm3 te 250.000 hücre, ve her hücrede trilyonlarca protein, her proteinde milyonlarca aminoasit bulunur. Bu amino asit sayısınıda eklersek denizlerdeki suyumuza karşımıza 10^50 civarında bir aminoasit sayısı çıkar.

Şimdi biz biliyoruz ki bu hücre içi reaksiyonlar oldukça hızlı gelişir.

Saniyede 2500 reaksiyon gerçekleşsin diyelim. (bu rakamıda yazıda bi yerde gördüm) Bir dakikada 2500x60 bir saatte 2500x60x60, bir günde 2500x60x60x24, bir yılda 2500x60x60x24x365, bir milyar yılda 2500x60x60x24x365x1.000.000.000 reaksiyon gerçekleşir.

Şimdi ilk bulduğumuz dünya üzerindeki aminoasit sayısı ile bu ikinci bulduğumuz zamanı çarpalım bakalım bu kadar sürede bir canlı hücre oluşabilmek için kaç olasılık denenmiş oluyor görelim böylece.

İşlemi size bırakıyorum.

Problemi maymunlar üstünde denersek, 10^50 maymunun bir milyar yılda 2500x60x60x24x365x1.000.000.000 adet bir paragraf yazı yazdığını düşünürseniz, anlamlı bir paragraf bulamama olasılığınızın ne kadar düşük olduğunu hesaplamamıza gerek var mı?

Yapılan en büyük yanlış olasılığı düşük bir şeyin gerçekleşemeyeceği anlayışıdır.

Çok basit bir örnek verirsek bir göktelenin üstüne çıkıp ileriye doğru bir taş attığınızda taşın düştüğü yere bir çarpı koyup sonra da oraya düşme olasılığını hesaplarsanız milyarda bir den bile daha düşük çıkabilir. Ama o taş oraya düşmüştür. Çıkıp aynı yerden binlerce taş atsanız hiçbirini aynı noktaya düşüremezsiniz, ama her birinin olma olasılığı milyarda birdir. Yani her taş attığınızda milyarda bir olasılık gerçekleşmiş olur.

Ancak sınırlı kapasite bunu sadece bir tek hücre üzerinden düşündüğünden asla rasyonel olmayacak “vay efendim bir hücrede bunun olması imkansızdır” saçmalamasına kapılıp anca böyle geveler durur.

Sanki bir tek potansiyel hayat ihtimali varmış gibi olayı çarpıtmalarınızdan düştüğünüz komik durumu görün artık.

Hesap böyle yapılır.
 

onercengiz

Öğrenci
Katılım
12 Haziran 2008
Mesajlar
14
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
sayın evrimcilere hitaben bir sorum olacak, çok basit bir soru eğer insan oğlu evrimleşme sonucu bu duruma gelmişse ve kendiliğinden oluşmuş ise insan ruhu ve duyguları nasıl oluştu ya da bir inek sütünü şu anda ben yaparım diyen bir bilim adamı varmı bence siz kendinizi kandırıyorsunuz Allah c.c diyorki ben size kan ve gübre arasından sütü gönderiyorum evet buyrun açıklaması biliyoruz neyi? sütün kan ve gübreden oluştuğunu ama açıklayamıyoruz nasıl oluştuğunu o yüzden evrim teorisi gibi saçma sapan şeylrle kafa yormanıza anlam veremiyorum bu gibi şeylerle uğraşacağınıza açın ve biraz kuran-ı kerim okuyun ya da Allah c.c yarattıklarını düşünerek hayretle karşılayın
 

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
46
Puanları
228
Öyle bir konu ki sürekli Allah ın varlığı ve yokluğu için çatışan güçlerin bir satranç musabakası izlenimi veriliyor Bazı arkadaşlar bilerek veya bilmiyerek olayın sonun Allah a inanmış olunur veya olunmaza getiriyorlar... evrimi savunan ateistlerin olması bu teoriyi inançlı insanların savunamıyacağı veya tamamem red etmesi anlıma geleceğini nereden çıkarıyorsunuz neden ya siyah ya beyaz olsun evrim sürecinin bir yaratıcının konturolünde veya yaratıcının konturolünde olmadığını nasıl ispatlanabilir ... bu gibi şartlanmalar evrim teorisini daha " ucundan azcık "anlamaya bile çalışmadan "bunlar ateist uydurması aman bre deryalar" denilerek bir köşeye atılıyor. Gelin bu teoriyi bu kalıpların ötesinde tartışalım "ama ozaman da tadı çıkmaz" diyenler olabilir gerçekten olmayada bilir belki ama bana göre dogrusu bu....ayrıca arkadaşların bu konuya olan ilgilerini takdir ediyorum ciddi bir şekilde düşündüklerini burada paylaştıkları ve bu konuya kafa yordukları için
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
1,243
orcagada dedi ki:
Yapılan en büyük yanlış olasılığı düşük bir şeyin gerçekleşemeyeceği anlayışıdır.

Evrimcileri yaptığı en büyük yanlış da, olasılığı bu kadar düşük bir şeyin gerçekleşmesini kabul etmek değil, bu kadar düşük ihtimale sahip bir olayın zincirleme şeklinde daha da küçük olasılıklarda gerçekleşmesi. Yani 10 üzeri 40.000'de 1 bile yeteri kadar büyük bir rakamken, bundan sonra gerçekleşecek olaylar dizisi de daha büyük rakamlara ulaşır. Olasılık hesabında da gruplarda çarprazlama yapılırken iki grup çarpılır. Yani 10 üzeri 40.000 çarpı 10 üzeri 40.000. Peki evrimin gerçekleşmesi için kaç olasılık bir araya geliyor? Binlerce. Bu da demek oluyor ki 10 üzeri 40.000 sayısını binlerce defa kendi kendiyle çarpmamız lazım. Şimdi imkansızlığını anladın mı?

Üstelik, matematik bilimi yanlış hatırlamıyorsam 10 üzeri 32'den sonrasının 1 sayısını bölmesini "0" olarak kabul eder. Yani matematikte 1 bölü 10 üzeri 40.000, "sıfır" olarak işlem görür. Yine de bu olasılığın sıfır olduğu anlamına gelmese de, bu kadar fazla olasılıklar zincirinin bu kadar küçük olasılıklarla ard ardına gerçekleşmiş olması, imkansızdır.

Dün de evrimi savunan birisi evrimde tesadüf yoktur diyordu. idealterror bakalım senin bu "evrim 10 üzeri 40.000 'de 1 bile olsa tesadüfen oldu" iddiana ne diyecek. Evrimciler artık kabul ettirebilmek için teoride olmayan şeyleri uydurmaya başladılar.

Ayrıca ıslamaköfte isimli arkadaşın yazısındaki Türk bilimciyi niye alıntılayıp cevaplamadın?

Bunun cevabını da tugbagelariye verelim. Çünkü kendisi "evrimi sadece ateistler savunurmuş gibi bir hale getirildi" demiş. İşte bu sorunun cevabı da şudur; "evrimciyseniz dehasınız, evrimci değilseniz en kral bilimadamı bile oslanız cahilsiniz" noktasına getirildi olay. Üstelik teorileşme sürecinden geçmemiş bir hipotez için..
 

murteza

Öğrenci
Katılım
4 Mayıs 2008
Mesajlar
71
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
EVRİME UFAK BİR KATKIDA BENDEN.......:razz:
Charles Darwin den Baklava tarifi!
Etrafta un çuvalları var. Bidonun içinde de su var. Yine şeker çuvalıda kenarda duruyor. Fırında tam karşıda. Gördüğünüz un çuvalı açık olan pencereden gelen hava cereyanı ile devrilir ve tepsinin içine akar.

Bu un çuvalı devrilirken yanındaki şeker çuvalına takılır oda tepsinin içine akar. Ani bir sarsıntı ile su bidonu yerinden kayar ve tepsinin içine dökülür. Hava cereyanının verdiği ilk ivme ile kaygan zemin üzerinde duran tepsi ritmik hareketlerle gider gelir ve içindeki materyal hamur halini alır.

Güçlü hava cereyanları ile yerinden kopan hamur parçacıkları masanın üstüne düşer. Kenarda duran oklava ise yerinden kayarak hamurun üstüne denk gelir ve hava akımının sağladığı mevcut ritmik hareketlere kapılarak ileri geri hareket etmeye başlar ve bu esnada yufkalar incecik açılır.

Rüzgârlar yardımı ile yufkalar yerinden havalanarak tepsilerin içine düşer. O anda yine güçlü hava cereyanlarına maruz kalan ceviz parçacıkları yufkanın iç yüzeyine yayılır. Hazır hale gelen tepsi karşıda duran ve ezelden beri yanık olan fırının içine muhtemel büyük bir sarsıntı ile düşer ve fırının kapağıda o esnada kapanır. Belli bir süre sonra muhtemel zıt bir yer hareketi ile fırının kapağı geri açılır ve içinden pişmiş tepsi dışarı düşer. Ve baklava husule gelir. Afiyet olsun (!)



Tadı bakmak için çatalın kendiliğinden gelmesini beklememiz gerek
 

onercengiz

Öğrenci
Katılım
12 Haziran 2008
Mesajlar
14
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
EVRİME UFAK BİR KATKIDA BENDEN.......:razz:
Charles Darwin den Baklava tarifi!
Etrafta un çuvalları var. Bidonun içinde de su var. Yine şeker çuvalıda kenarda duruyor. Fırında tam karşıda. Gördüğünüz un çuvalı açık olan pencereden gelen hava cereyanı ile devrilir ve tepsinin içine akar.

Bu un çuvalı devrilirken yanındaki şeker çuvalına takılır oda tepsinin içine akar. Ani bir sarsıntı ile su bidonu yerinden kayar ve tepsinin içine dökülür. Hava cereyanının verdiği ilk ivme ile kaygan zemin üzerinde duran tepsi ritmik hareketlerle gider gelir ve içindeki materyal hamur halini alır.

Güçlü hava cereyanları ile yerinden kopan hamur parçacıkları masanın üstüne düşer. Kenarda duran oklava ise yerinden kayarak hamurun üstüne denk gelir ve hava akımının sağladığı mevcut ritmik hareketlere kapılarak ileri geri hareket etmeye başlar ve bu esnada yufkalar incecik açılır.

Rüzgârlar yardımı ile yufkalar yerinden havalanarak tepsilerin içine düşer. O anda yine güçlü hava cereyanlarına maruz kalan ceviz parçacıkları yufkanın iç yüzeyine yayılır. Hazır hale gelen tepsi karşıda duran ve ezelden beri yanık olan fırının içine muhtemel büyük bir sarsıntı ile düşer ve fırının kapağıda o esnada kapanır. Belli bir süre sonra muhtemel zıt bir yer hareketi ile fırının kapağı geri açılır ve içinden pişmiş tepsi dışarı düşer. Ve baklava husule gelir. Afiyet olsun (!)



Tadı bakmak için çatalın kendiliğinden gelmesini beklememiz gerek


harikasın arkadaşım gerçekten güzel bir evrim olmuş, şu anda çatala hareket verme çalışmalarımız başlamıştır ama ilk önce çatalın evrimleşme sonucu nasıl metal hale geldiğiniz araştırıyoruz en kısa zamanda çatala manyetik alan nasıl oluşturulur ve nasıl kendiliğinden hareket eder onu çözümleyeceğiz

ha aklıma gelmişken söyleyeyim Yaratıcı ol der ve olur biz insan oğlu ise nasıl olduğunu araştırırız ama yaratanı kabul etmemek insanın kendisine yapmış olduğu en büyük nankörlüklür
 

murteza

Öğrenci
Katılım
4 Mayıs 2008
Mesajlar
71
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sadece O mu?
Biz çuvalların, şekerin, tepsilerin, oklavanın ve
Sonsuzdan beri yanan fırının kendi kendine nasıl oluştuğunu da araştırıyoruz
Ama sonuca yaklaştık az kaldı
Tabi inşallah
Evrimci diliyle "umarım"
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Evrimcileri yaptığı en büyük yanlış da, olasılığı bu kadar düşük bir şeyin gerçekleşmesini kabul etmek değil, bu kadar düşük ihtimale sahip bir olayın zincirleme şeklinde daha da küçük olasılıklarda gerçekleşmesi. Yani 10 üzeri 40.000'de 1 bile yeteri kadar büyük bir rakamken, bundan sonra gerçekleşecek olaylar dizisi de daha büyük rakamlara ulaşır. Olasılık hesabında da gruplarda çarprazlama yapılırken iki grup çarpılır. Yani 10 üzeri 40.000 çarpı 10 üzeri 40.000. Peki evrimin gerçekleşmesi için kaç olasılık bir araya geliyor? Binlerce. Bu da demek oluyor ki 10 üzeri 40.000 sayısını binlerce defa kendi kendiyle çarpmamız lazım. Şimdi imkansızlığını anladın mı?

Üstelik, matematik bilimi yanlış hatırlamıyorsam 10 üzeri 32'den sonrasının 1 sayısını bölmesini "0" olarak kabul eder. Yani matematikte 1 bölü 10 üzeri 40.000, "sıfır" olarak işlem görür. Yine de bu olasılığın sıfır olduğu anlamına gelmese de, bu kadar fazla olasılıklar zincirinin bu kadar küçük olasılıklarla ard ardına gerçekleşmiş olması, imkansızdır.

Dün de evrimi savunan birisi evrimde tesadüf yoktur diyordu. idealterror bakalım senin bu "evrim 10 üzeri 40.000 'de 1 bile olsa tesadüfen oldu" iddiana ne diyecek. Evrimciler artık kabul ettirebilmek için teoride olmayan şeyleri uydurmaya başladılar.

Her zamanki gibi hiçbirşey anlamaya veya anlasanda kendine çalışmayan her fikri gömme gayretinle yazmışsın.

Hatta iddiamın ne olduğunu bile anlayamamışsın.

İdealterrorla hiç bir çelişme yok bu konuda.

Tekrar oku bakalım.

Evrim tesadüfi değildir.

Evrimin tesadüfi olduğu asla iddia edilmemiştir.

Evrim evrendeki fizik kurallarına uyar.

Çok kaba bir örnekle yere bir bardak su dökersin, bir kısmı akar gider, bir kısmı yerdeki bir yarığın, çatlağın içine dolar.

Bu çatlağın içine biriken suyun akıp gitmemesi tesadüf değildir tamamen fizikidir.

Canlılığı oluşturan moleküllerin yani yaşamın kimyasının kuralları dışında bir evrim iddia eden yok...

Bu bağlamda senin "tesadüf" anlayışınla biliminkinin aynı olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.

Nedensel tesadüf ve Ereksel tesadüf kavramlarından bihaber olan biriyle bu konunun tartışılması zaten abestir.

Ayrıca ıslamaköfte isimli arkadaşın yazısındaki Türk bilimciyi niye alıntılayıp cevaplamadın?

Ali Demirsoy'u cevaplamanın ne anlamı var?

Sen daha portakalda proteinken o insan evrimi yalayıp yutmuş bir insandır.

Çok istiyorsan sana öğrencilerinden birinin mailini vereyim bu zırvaları ona da anlat.

Ayrıca dediği gibi bilimin tanrıyı ölçümleyebilme ihtimali olsaydı o zaman konu edilebilirdi.

Ölçemediği bir olguyu nasıl deneyimleyebilecek?

Hala anlamıyorsan uğraşma.

Burda Ali Demirsoyca asıl konu edilen bilimin metodudur.

Ali Demirsoy her bilim insanın tavrıyla olaya yaklaşmış.

Tebrik etmek gerekir.

Doğadaki olaylarda amaç, niyet ve hikmet aramak mistisizme ve dine özgüdür.

Oysa bilim olaylarda öznel amaçlar aramaz, nesnel nedenlerini ortaya çıkarmaya çalışır.

Bilimsel bakış açısıyla, ereksellik bağlamında, bilinçli insan eylemleri dışındaki her olay bir rastlantıdır; çünkü insan ve bir ölçüde yüksek memeli hayvan- eylemleri dışında hiçbir olayın amacı, niyeti, hikmeti yoktur, olayın nedeni ve sonucu ne olursa olsun..

DNA kopyalanırken çeşitli nedenlerle zaman zaman kopyalama hataları olur.

Kopyalanan DNA, orijinalinden farklıdır, buna mutasyon denir, nedensel bir sonuçtur ve nedensel anlamıyla bir rastlantı değildir.

Ama bunun böyle olmasının herhangi bir amacı veya hikmeti olsa bile nesnel olarak ortaya konamaz; Occam'ın usturası ilkesi gereği hiçbir dayanağı olmayan böyle bir varsayım yok sayılmalıdır.

Dolayısıyla ortaya çıkan mutasyon nedensel olarak bir gereklilik olmasına karşın, ortaya çıkaracağı sonuç bir kasıt olmadığı için ereksel anlamıyla bir rastlantıdır.

Yağmur, yerler ıslansın, bitkiler sulansın diye yağmaz. Yağmur yağması sonucu yerler ıslanır, bitkiler sulanır.

"evrimciyseniz dehasınız, evrimci değilseniz en kral bilimadamı bile oslanız cahilsiniz" noktasına getirildi olay. Üstelik teorileşme sürecinden geçmemiş bir hipotez için..

Hayır bu senin kuruntun.

Daha doğrusu saplantılı saptırma metodun.

Eğer biri evrimciyse deha veya akıllı değil sadece daha "akılcı" dır.

Aradaki farkı anlarsın umarım.

Gerçi "teori nedir" hala onu bile anlayamadın ama herneyse...
 

moz

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2008
Mesajlar
621
Reaksiyon puanı
5
Puanları
0
Ben Darwin in hayatını okudum Evrimle ilgili kitabı olan "Türlerim Menşeği" adlı kitabında bir sürü bilimsel saçmalıklar var ve bilimsellikten uzak. Evrim teorisinin çıkış noktası bu kitaptır, kitabın bu kadar populer olması hatta bir akımın başlangıcı olabileceğini kendisi bile tahmin etmiyordu. Yapılan en büyük yanlışlardan ve / veya eksikliklerden bir tanesi de matemetikle ararsının pek iyi olmadığınıdır zaten bunuda kitabında vurgular.
 

ıslamaköfte

Asistan
Katılım
23 Ağustos 2008
Mesajlar
230
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Efendim şimdi kimya dersinden biliyoruzki moleküller uygun şartlar sağlanırsa ve uygun enerji verilirse oluşurlar.

Bu fiziksel bir gerçekliktir.

Aminoasitlerde bu fiziksel gerçeklik ışığında bir birileri ile reaksiyona girmektedirler.

Şimdi gözlerimizi kapayalım ve ilk hücre oluşmadan önceki ortama bir göz atalım.

Ortamda hiç canlı olmadığı için besinin tüketilmesi de söz konusu değildir. Yani bütün malzeme besin olarak denizlerde mevcuttur.

Bir insanın cm3 nde 250.000 hücre bulunur ve her hücrede trilyonlarca amino asit bulunur.

Bu bir cm3 te olan aminoasit sayısı. Birde okyanusların tamamını bu rakam ile carparsak, canlılık oluşmadan önce dünya üzerindeki aminoasit sayısını buluruz.

Bunu hesaplarken biraz zorlanabiliriz bizde yazıdaki gibi rakamları hafif kafadan atalım.

Şimdi dünya üzerinde ne kadar su vardır? Hemen bakalım, " 1.393.500.000.000.000.000 ton. " yani 10^18 ton su. Tabii bunu hemen cm3 e çevirelim 6 sıfırda ordan gelir 10^24 cm3 su var demektir.

yine laf ebeliği yapıyorsun. Canlılık oluşmadan önceki aminoasit sayısı diyorsun. Bir zahmet o aminoasitlerin oluşumunu açıkla. Miller adlı bilim! adamı dünyanın ilk zamanlarında canlılığın başladığını iddia ettikleri zamandaki atmosferinden çok farklı bir atmosfer bileşiminde aylarca uğraşarak 3 aminoasit üretebildi ve derhal parçalanmaktan korumak için soğuk tuzak kullandı. Halbuki o zamanki gerçek atmosfer bu 3 aminoasitin bile oluşmasına imkan vermiyordu ve ayrıca o zaman aminoasitleri korumak için ortada soğuk tuzak diye birşey yoktu. Bir aminoasitin oluşması bile böyle imkansızken o en başta okyanuslarda var olduğunu iddia ettiğin büyük miktardaki aminoasitler nasıl oluşmuş acaba?

Hücre içinde reaksiyonlar çok hızlı gelişir diyorsun ve hücre içindeki reaksiyon hızını aminoasitlerde kullanıyorsun. Ama o hızda reaksiyon olabilmesi için ortada hücre olması lazım. Peki o hücre nerden gelmiş acaba? Normalde önce aminoasitler var olacak. Sonra bunlar uygun bir şekilde birleşip proteinleri falan oluşturacaklar. Bunlar hücre içindeki parçacıkları ( mitokondri, golgi aygıtı vs. ) oluşturacak. Sonra da hücre oluşacak.

Ali Demirsoydan yaptığım alıntılar evrimin bilimsel bir gerçek hatta teori bile olmadığını, aksine bilim evrimin imkansız olduğunu gösterdiği halde Allah'ı inkar etmek adına körü körüne inanılan bir saplantı olduğunu gösterir.
 

ıslamaköfte

Asistan
Katılım
23 Ağustos 2008
Mesajlar
230
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Evrim evrendeki fizik kurallarına uyar.




DNA kopyalanırken çeşitli nedenlerle zaman zaman kopyalama hataları olur.

Kopyalanan DNA, orijinalinden farklıdır, buna mutasyon denir, nedensel bir sonuçtur ve nedensel anlamıyla bir rastlantı değildir.

Ama bunun böyle olmasının herhangi bir amacı veya hikmeti olsa bile nesnel olarak ortaya konamaz; Occam'ın usturası ilkesi gereği hiçbir dayanağı olmayan böyle bir varsayım yok sayılmalıdır.

Dolayısıyla ortaya çıkan mutasyon nedensel olarak bir gereklilik olmasına karşın, ortaya çıkaracağı sonuç bir kasıt olmadığı için ereksel anlamıyla bir rastlantıdır.

Evrimin evrendeki fizik kurallarına uyduğunu iddia etmişsin. Bana evrimin termodinamiğin 2. kanununa nasıl uyduğunu anlatır mısın? ( DİKKAT! TEORİ DEĞİL KANUN ) Çünkü bu kanun diyor ki hiçbir şey kendi başına eski haline bile dönemez, başıboş bırakılan her şey sürekli olarak güçsüzlüğe ve karmaşaya ve düzensizliğe gider.

Yani bir murat 131'i herhangi bir yere bırakırsanız 10 sene sonra paramparça olduğunu kullanılmaz hale geldiğini görürsünüz. ilk canlılığın oluşmasını geçtim, tek hücreli canlılardan insan gibi karmaşık ( karışık değil karmaşık) bir yapıya ulaşılması o murat 131in ferrariye dönüşmesini iddia etmekten daha abestir.

Mutasyonlardan da bahsetmişsin. 2. Dünya Savaşından sonra japonyada radyasyonun sebep olduğu mutasyonların nelere sebep olduğunu biliyoruz. Zahmet olmazsa bir tane faydalı, canlıyı olduğundan daha ileri götüren bir mutasyon gösterir misin?
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
bazi arkadaslar tesaduf ile olasiligin arasindak iliskiye pek akil sir erdirememis.

bir seyin olasiliginin dusuk olmasi onun gerceklesmiyecegi anlamina gelmez. ustune ustluk olasiligi dusuk olan bir seyin gerceklesmesi tesadufi bir olay degil olasiligi dusuk de olsa beklenen bir seydir.

en basitinden arka arkaya 10 kez yazi tura atarken yazi gelmesi ihtimali 1/1024 tur ki gayet ihtimal dusuk. peki gerceklesmesi mumkun olmayan bir durum mu... asla. ayni seyler bahsedilen daha kucuk oranlar icin de gecerli. bir seyin olasiliginin dusuk oldugu onun gerceklesmiyecegi anlamina gelmez.

buna evrimde tesaduf denmiyor. zaten bilimde tesaduf diye birsey yok.


Evrimin evrendeki fizik kurallarına uyduğunu iddia etmişsin. Bana evrimin termodinamiğin 2. kanununa nasıl uyduğunu anlatır mısın? ( DİKKAT! TEORİ DEĞİL KANUN ) Çünkü bu kanun diyor ki hiçbir şey kendi başına eski haline bile dönemez, başıboş bırakılan her şey sürekli olarak güçsüzlüğe ve karmaşaya ve düzensizliğe gider.

otuz kere anlattik guzel kardesim, ac eski basliklara bak, cok sikildim yani bu soruya cevap vermekten.

Mutasyonlardan da bahsetmişsin. 2. Dünya Savaşından sonra japonyada radyasyonun sebep olduğu mutasyonların nelere sebep olduğunu biliyoruz. Zahmet olmazsa bir tane faydalı, canlıyı olduğundan daha ileri götüren bir mutasyon gösterir misin?
o zaman siz de bana ayni hizla adem ve havvadan cinli, japon siyah kizil derili ve beyaz irkin nasil ciktigini anlatiyorsunuz.

ayrica evrimde fayda diye bir sey yok. fayda bizim o anki durumu ozetleyen subjektif bir degerlendirmemiz. evrim bir seye fayda saglamak icin olmaz. boyle bir gorus olsa olsa insanin en mukemmel varlik oldugunu bastan kabul eden bir gorusun urunudur. tabi insanin 'bize gore' en mukemmel varlik oldugu esasinda onun fiziken zayif olmasindan kaynaklandigini da belirtelim.arada.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
1,243
bazi arkadaslar tesaduf ile olasiligin arasindak iliskiye pek akil sir erdirememis.

Olasılık, "rastlantı" hesabıdır, tesadüf de rastlantıdır. Yani "tesadüfen olmadı, milyonlarca ihtimal arasından rastgele oldu" diyorsunuz. Biz de bu mantık karşısında duramıyoruz. Meydan sizin abicim, gönlünüzce eğlenin. :)

evrim bir seye fayda saglamak icin olmaz.

Vallahi evrim böyle demiyor. Şu şunun için evrimleşti bu bunun için deniliyor. Örneğin balıklar üremeyi sağlayabilmek için daha çok sperm üretmeli, kertenkele düşmanından kaçabilmek için daha kısa bacaklara evrimleşmeli. Bunların karar mekanizmasını açıklayamadınız şimdi de "fayda yoktur" diyorsun. Halbuki evrim "iyiye doğru" oluyor.. İyinin ölçütü nedir dediğimizde cevabınız elbette yok.

Sonra insan mükemmel değil, fiziksel olarak zayıf demişsin. Medikal fizikte "yaşayabilme çarpanı" denilen bir olay vardır ve fiziksel olarak "güçlülük" dediğin şey, yaşayabilme çarpanını arttırır. Yani fiziksel olarak söylediğin anlamda "güçlü" olmak insan için iyi sonuçlar doğurmaz.

Neyse dediğim gibi çok önemi yok, böyle acayip bir mantık karşısında söyleyebileceğimiz hiç bir şeyin bir anlamı olmayacak sizin yanınızda. :)
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
demek ki siz turkce bimiyorsunuz. bilimsel bir makale yazarken olasilik yerine raslantisallik/tesadufilik yazarsaniz valla millet size k.cinizla guler.

Vallahi evrim böyle demiyor. Şu şunun için evrimleşti bu bunun için deniliyor. Örneğin balıklar üremeyi sağlayabilmek için daha çok sperm üretmeli, kertenkele düşmanından kaçabilmek için daha kısa bacaklara evrimleşmeli. Bunların karar mekanizmasını açıklayamadınız şimdi de "fayda yoktur" diyorsun. Halbuki evrim "iyiye doğru" oluyor.. İyinin ölçütü nedir dediğimizde cevabınız elbette yok.
Peki bir de soyle anlatalim. evrim iyiye dogru olmaz. evrim bize iyiye dogruymus gibi gorunur.

balik turu ilk ciktiginda, baligin az sperm ureteni ve cok sperm uretini arasindan turunu surdurebilen cok sperm ureteni olmustur. bilmiyorum daha ne kadar anlamak istemiyorsunuz bu gecisi.
kertenkelelerin de kisa bacakli ve uzun bacakli olanlarindan kisa bacakli olanlari geriye kalmistir, cunku daha hizli kacabiliyorlar. bilmiyorum bu verdiginiz iki ornek nasil celisiyor evrim ile.

ama ne zaman bu iki durum faydadan cok zarar getirmeye baslar? ola ki yer yuzu onumuzdeki yuzyilda asiri isindi, kertenkele kisa bacaklari sebebiyle yeryuzunde kertenkele yahnisi olacak. goruldugu uzere kertenkele'ye kisa bacaklari fayda yerine zarar getirmistir. sonucta ya daha guclu bir derisi veya daha uzun bacagi olan bir varyasyon bu noktada yahni olmadan evrime devam eder.

yani kisaca bize fayda gibi gorunen sey esasinda baska bir durum icin zarar da olabilir. evrimin fayda ve zararin boyle bir tasnifini yapmaz. sebebi sonucu ortaya koyar, bu da bize "aa bu degisiklik ne faydali bir seymis" subjektif degerlendirmesini yapmak kalir.

Sonra insan mükemmel değil, fiziksel olarak zayıf demişsin. Medikal fizikte "yaşayabilme çarpanı" denilen bir olay vardır ve fiziksel olarak "güçlülük" dediğin şey, yaşayabilme çarpanını arttırır. Yani fiziksel olarak söylediğin anlamda "güçlü" olmak insan için iyi sonuçlar doğurmaz.
iste, cunku guclu olan insan kaybeder. evrim de budur.

Neyse dediğim gibi çok önemi yok, böyle acayip bir mantık karşısında söyleyebileceğimiz hiç bir şeyin bir anlamı olmayacak sizin yanınızda. :)
o zaman mesaj atmayin guzel kardesim.

sunca zaman tek yaptigim, evrimin dogrulugunu ispatlamak demek degil, evrime kanit diye surulen seylerin 'zimbirtidan' ibaret olmasidir.

hic bir fikri bosyere ve oylesine ileri surmedim. teoriyi de hep sizin ileri surdugunuz tartismalar uzerinden surdurdum. simdi de kalkmis sizin mamntiginizin yanlisligini anlatmaya calistim diye benim mantigimi kucuk dusuruyorsunuz.

gene bravo.
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Medikal fizikte "yaşayabilme çarpanı" denilen bir olay vardır ve fiziksel olarak "güçlülük" dediğin şey, yaşayabilme çarpanını arttırır. Yani fiziksel olarak söylediğin anlamda "güçlü" olmak insan için iyi sonuçlar doğurmaz.

Bunu açıklar mısın?

Medikal fizik;hastalıkların tanı ve tedavisinde fiziksel, matematiksel teknik ve kavramların tıbbın her hangi bir alanında uygulanması ile ilgili bir bilim dalıdır Kaynak

Olarak tanınıyor.

Senin dediğin nedir?

"yaşayabilme çarpanı" dediğin şeye de baktım.

Hiç duymamıştım,google da arattım.

Bir tek sen söylemişsin şimdiye kadar.

Tek sonuç çıkıyor.

O da: http://forum.shiftdelete.net/komik-yazi/8057-bu-sorularin-cevabini-bilen-varmi.html konusunda.

Brawo google bile senin bilgine sahip değil.

Lütfen senden başkalarının da bilebileceği terimler kullan.

Ya da ne dediğini açıkla.

Olmayan bilgiyi tartışamayız.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
1,243
Bir tek sen söylemişsin şimdiye kadar.

Asıl size bravo! Bilmediğiniz konularda atıp tuttuğunuzu bir kez daha anladık. Sanki mübarek teoriyi siz yazmışsınız da dünyanın en süper bilimcileri sizsiniz, sizden başka kimse de bilimden anlamaz..

Olmayan bilgiyi tartışamayız.

Gerçekten bravo! Bence de olmayan bilgiyi tartışamazsınız. O halde ne demeye anlamadığınız bilimsel teorilerin birini alıyor birini koyuyorsunuz. Maşallah Harvard'da master yapsaydınız ancak bu kadar bilirdiniz. :)

Ben kafamdan atmadım o terimi, tıp fakültesinde sizin gibi evrimci olan Medikal Fizik hocamdan öğrendim. Kendisi ayrıca bölüm başkanıdır. Ayrıca üniversitenin yayınlarında yer almaktadır. İsteyenler gidip bir kaç YTL karşılığında üniversitenin kitaplarını alabilirler. (Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi)

Neyse hocam, kişisel bir saldırı olduğu için cevap verdim, yoksa "tesadüf değil rastlantı" diyen ilginç insanlarla ne konuşabiliriz ki??
 

ıslamaköfte

Asistan
Katılım
23 Ağustos 2008
Mesajlar
230
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
otuz kere anlattik guzel kardesim, ac eski basliklara bak, cok sikildim yani bu soruya cevap vermekten.

o zaman siz de bana ayni hizla adem ve havvadan cinli, japon siyah kizil derili ve beyaz irkin nasil ciktigini anlatiyorsunuz.

ayrica evrimde fayda diye bir sey yok. fayda bizim o anki durumu ozetleyen subjektif bir degerlendirmemiz. evrim bir seye fayda saglamak icin olmaz. boyle bir gorus olsa olsa insanin en mukemmel varlik oldugunu bastan kabul eden bir gorusun urunudur. tabi insanin 'bize gore' en mukemmel varlik oldugu esasinda onun fiziken zayif olmasindan kaynaklandigini da belirtelim.arada.

biz sizin söylediklerinizi defalarca açıklıyoruz sen de anlat bakalım anlatacak şeyin varsa.

İnsanların ayrı ırklarda nasıl çıktığını herşeyi yaratmaya gücü olan Yüce Allah Hucurat Suresinin 13. ayetinde açıklıyor:
13 - Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli ve en üstününüz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, herşeyden haberdar olandır.

İnsanlar veya tüm canlılar arasındaki farklılık evrimi değil tam aksine onları farklı yaratacak üstün bir iradenin varlığını kanıtlar.
Hazır bu ayetten bahsetmişken,
Neden basit canlılarda var olan çok daha kolay eşeysiz üremeyi bırakıp eşeyli üremeye geçmişiz, bizim kadın ve erkek olarak ayrılmamıza hangi evrimsel süreç sebep olmuş? Bunun açıklamasını yapabilir misiniz?


 

ıslamaköfte

Asistan
Katılım
23 Ağustos 2008
Mesajlar
230
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Peki bir de soyle anlatalim. evrim iyiye dogru olmaz. evrim bize iyiye dogruymus gibi gorunur.

balik turu ilk ciktiginda, baligin az sperm ureteni ve cok sperm uretini arasindan turunu surdurebilen cok sperm ureteni olmustur. bilmiyorum daha ne kadar anlamak istemiyorsunuz bu gecisi.
kertenkelelerin de kisa bacakli ve uzun bacakli olanlarindan kisa bacakli olanlari geriye kalmistir, cunku daha hizli kacabiliyorlar. bilmiyorum bu verdiginiz iki ornek nasil celisiyor evrim ile.

Evrim iyiye doğru olmuyorsa nasıl oldu da tek hücreli canlılardan şimdiki halimize geldik? Bu bir iyiye gitme süreci değilse nedir?

Dediğin doğru çok sperm üreten balık veya kısa bacaklı olan kertenkele türünü sürdürebilmiştir. Yani az sperm üreten balık çok üretene veya uzun bacaklı kertenkele kısa bacaklıya dönüşememiştir.( Bunun hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini Mendel kanunlarından öğrenebilirsiniz) Ama evrim ortama uyum sağlamak için canlıların değiştiğini iddia eder. Önce değişim var mı yok mu o konuda karar verin. Ayrıca çok sperm üreten balığın nasıl karaya çıkıp akciğer solunumu yapmaya karar verdiğini de bir zahmet anlatın
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Ben kafamdan atmadım o terimi, tıp fakültesinde sizin gibi evrimci olan Medikal Fizik hocamdan öğrendim. Kendisi ayrıca bölüm başkanıdır. Ayrıca üniversitenin yayınlarında yer almaktadır. İsteyenler gidip bir kaç YTL karşılığında üniverstienin kitaplarını alabilirler. (Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi)

Elmacık,

Google da aradım bulamadım.

Daha doğrusu bulduğum yazı da sana ait ve bu forumda.

Üstelik Türkiyede teksin.

Bir şey sadece senin söylediğin bir şey olarak karşıma çıkıyorsa açıklamanı istemenin nesi kötü?

Sana soruyorum.

Çünkü bilmiyorum.

Ben o dersi de almadım,o evrimci hocayla da konuşmadım.

Şimdi bildiğini bana anlat ki ben de yorumlayabileyim.

Bunda kızacak ne var?
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst