Allah tanr mdr?

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Elmacik dedi ki:
Abi bu konularda konuşmayalım dedim kaç defa ama sen de diğer ateistler gibi "tanrı"ya zaman ayırmaktan alıkoyamıyorsun kendini. Sürekli tanrıyla meşgulsun bir bırakamadın gitti.


Abi artık rica ediyorum boşver. Ben bile oturup yazmıyorum inançlı olduğum halde, sen neyin uğraşını veriyorsun abi niye değerli zamanı boşuna kaybediyorsun?

Ah Elmacık kardeşim ah.

Ama hep aynı şey, bana "yeter yazma,uğraşma" diyip kendin yazıyorsun.

Ben seni kırmıyorum ama tek ses sen mi olacaksın hep?

Demek ki tek düşünceli bir topluluk amacı var bu sitenin.

Buradakilerin çoğu zaten senin üstüne laf edemeyecek belli.

Sen istediğini yaz millet doğru sansın olacak iş mi bu?

Adalet ya habibim adalet...
 

EBB

Doçent
Katılım
10 Mayıs 2008
Mesajlar
778
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
BaRY dedi ki:
Size gıcıklık olsun diye artık Allah değil tanrı dicem.Yeter be yauw bi haftadır bunun tantanası.Tanrı sizi korusun.

İstersen başka şey de..

Allah seni ıslah etsin..



Paylaşımın için sağolasın Elmacik..
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
@idealterror, kimseti kırmak incitmek istemem haksız yere, ancak "anlamaya çalışıyorum" demek birinin verdiği bilgiye "komedi" deyip dalga geçmekle olmaz. Üstelik de o konu hakkında bilgi sahibi değilsen.

@Orcagada, fikrine katılmıyorum abi, ben sorulan her soruya cevap verdim, üstelik alim değilim ilim tahsil etmemişim. Burada da kanıtı olmayan bir sürü bilgi atıldı ortaya, hepsini cevapladıktan sonra "tamam lütfen konuşmayalım" dedim. Yani söylediklerinizi cevapsız bırakmadımi bilakis Turan Dursun'un kafadan üfürme oyunları olduğunu ıspatladım, ama buna karşılık adaletsiz olan bensem senin gözünde, bence adalet anlayışını yeniden gözden geçirmelisin abi. Çünkü burada inancına çamur atılan benim, bu çamuru temizleyip doğrusunu söyleyen de benim, bunlara karşılık kimsenin inancına karışmayan ama yine de adaletsiz etiketini yiyen benim.
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Elmacik dedi ki:
@Orcagada, fikrine katılmıyorum abi, ben sorulan her soruya cevap verdim, üstelik alim değilim ilim tahsil etmemişim. Burada da kanıtı olmayan bir sürü bilgi atıldı ortaya, hepsini cevapladıktan sonra "tamam lütfen konuşmayalım" dedim. Yani söylediklerinizi cevapsız bırakmadımi bilakis Turan Dursun'un kafadan üfürme oyunları olduğunu ıspatladım, ama buna karşılık adaletsiz olan bensem senin gözünde, bence adalet anlayışını yeniden gözden geçirmelisin abi. Çünkü burada inancına çamur atılan benim, bu çamuru temizleyip doğrusunu söyleyen de benim, bunlara karşılık kimsenin inancına karışmayan ama yine de adaletsiz etiketini yiyen benim.
Senin sorunun da bu zaten Elmacık,

Ben cevapları verdim,ben ispatladım deyip duruyorsun."Tamam ben dedim doğrusu bu" neye göre?Kime göre?Sana göre öyle olabilir ama bana göre değil.

Hep son söz sende olsun istiyorsun.Aynı hareketi kilitlenmiş konulara imkanını kullanıp girip son sözleri yazmakla zaten yapıyorsun.

Bence adalet o son sözü yazdıktan sonra konu muhataplarına cevap hakkı vermektir.Bunu sağlamadığın veya devam ettiğin sürece adil değilsin.

Açık konularda da aynı şeyi yapmaya çalışıyorsun.Sana açıkça söylüyorum bu senin fikrin,kişisel islamın geneli bağlamaz.

Senin kaynağın nedir onu hiç görmüyoruz bu arada.

Kimsenin inancına karışmam dediğin onlarca iletinde kişisel islamının empoze edildiği yerleri inkar mı edeceksin.

En basidi bu konuda bile karışmadığın inançtakilere tanrı demeyin allah deyin dedin.Daha nasıl karışmıyorsun anlamadım.Demedim deme yaptığın bir yönlendirmedir ve bunu anlamayacak biri değilsin,ben hiç değilim.

İlmim yok,tahsilim yok diyorsun ama T.D'yi sallamakla itham ediyorsun.O zaman ispatlamalısın.Yıllarını dinle geçirmiş,müftülük bile yapmış biri bu iddiaları sunuyor ama sen bende hiçbirşey yok ama onunkiler uydurma diyorsun.

O zaman kanıt getireceksin.

Şimdi tekrar ediyorum.

Allah bir put ismidir.İslamın özel bir adı değildir.

Tanrı ise öz türkçe tengri'den gelen,arap yalakalığına mahal vermeyen bir isimdir.

Kendini Türk hisseden herkes Türkçe terimler kullanmaya gayret etmelidir.

Elin arabının put ismini kendine yakıştıran kullansın.

Ateistlere öz değerlerinizi inkar ediyorsunuz diyenler,bedevinin kültürünü Türk'ün kültüründen üstün sayanlar.

Ne deyip ne yaptığınızı iyi tartın.
 

centigrade

Doçent
Katılım
24 Mayıs 2008
Mesajlar
992
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
Allah bakıpta görmeyenden ,duyupta işitmeyenden ,okuyupta anlamayandan ve kalpleri mühürlülerden eylemesin.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Orcagada, abi kendi savına ters iddialar atıyorsun ortaya. Sizler "Allah yok varsa ıspatlayın" dediğinizde müslümanlar "Allah'ın olmadığını ıspatlayın" diyorlar, siz de "olmayan bir şeyin varlığı ıspatlanamaz" diyorsunuz, şimdi ise Turan Dursun'un söylediklerinin doğru olmadığını ıspatla diyorsun, olmayan şeyi nasıl ıspatlayayım? Onun kendi savlarının doğruluğunu ıspatlaması gerekir ama herif bundan aciz. Benim en çok şaşırdığım senin hiç bir dayanağın olmadan onun söylediklerini kabul ediyor olman. Örneğin:

orcagada dedi ki:
Allah bir put ismidir.İslamın özel bir adı değildir.

Kime göre, neye göre? Turan Dursun böyle dedi.. Bu mudur?
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Sevgili Elmacık,

Ben bunları tek tek buraya yazarım.Ama sende biliyorsun ki lafımı bitirtmezler.Ya da en kötüsü banlanırım.

Ben ahlağımı bozmam ama okuyanlarda aynı sabır olmayacaktır.

Dersen ki ben engellerim, o zaman ne istiyorsan tek tek,santim santim önüne dökerim.

Tüm kayıtlarıyla,kaynak kaynak.

Gerçeğin ne kadarına dayanabilirsin?

Var mısın?
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Bana özelden yollamanı isterim o kaynakları. Şuraya bir nokta koyalım ki, hacıcavcavla olan konuşmalarımızı hatırlatarak yorgunluğumun sebebinin asıl ateistlerin sürekli kendilerini haklı görüyor olması. Çünkü biz özgürüz, bilimi kabul ederiz, ama ateistler sınırlıdır, herşeyi kabul edemezler, o yüzden sürekli her konuda haklı oldukları ıiddia ederler.

Yani sen bana "hep sen mi haklısın" diye ilginç bir soru soruyorsun, ama aynı zamanda "hep ben haklıyım" psikolojisiyle yazıyorsun.
 

Mars

Öğrenci
Katılım
5 Nisan 2008
Mesajlar
50
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Çünkü biz özgürüz, bilimi kabul ederiz, ama ateistler sınırlıdır, herşeyi kabul edemezler, o yüzden sürekli her konuda haklı oldukları ıiddia ederler.

Demogoji yapıyorsun.Sen bilimsel değilsin bir kere.Hacicavcav sana sorduğunda mucizelerin var olduğunu kendi kaleminle kabul ettin.Mucize ne demektir.Bilimin,akıl ve mantığın kabul etmediği şeydir.
Mucizelerin varlığını kabul eden bir insan olarak,sen nasıl bilimsel oluyorsun.
Ateist her şeyi kabul etmez demişsin.Ateist insan bilimsel olan her şeyi kabul eder.Allahın varlığı bilimsel olarak ispat edilirse onuda kabul edeceğinden kuşkun olmasın.
Asıl bilimi kabul etmeyen siz ve sizin gibilerdir.
Bilim evrimi kabul etmiştir,ama siz burada evrimi çürütme gayretiyle olmadık yazılar yazıyorsunuz.
Ateistlerin kendilerini her konuda haklı gördüklerinden bahsetmişsiniz.
Bu sizin görüşünüz.Aynı mantıkla sizde eleştirilebilirsiniz.Zira sizin kendinizi haksız gördüğünüz bir konu varmı?
Burada insanlar kendi görüşleri,inançları,ideolojileri doğrultusunda yazıyorlar.Aynı şekilde sizde yazıyorsunuz.
Son olarak ''Biz özgürüz'' demişsiniz.

Katılmak mümkün değil.Zira siz özgür değilsiniz.Siz ''KUL'' sunuz.
Bir kul özgür olamaz.Ne fikren,ne vicdanen, nede aklen... :P
 

Tanshaydar

Doçent
Katılım
19 Mart 2008
Mesajlar
700
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
Mars dedi ki:
Bilim evrimi kabul etmiştir,ama siz burada evrimi çürütme gayretiyle olmadık yazılar yazıyorsunuz.

Allah Allah, bu ne zaman oldu ya? Benim niye haberim yok? Hangi bilim bu :P
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Mars, bilim evrimi KABUL ETMİŞTİR, kendi sözündür, evrim bir "kabul" olmaktan öteye gidememiştir. Ben bilimin kabul ettiklerini değil, yanlışlanamayacak şekilde ıspat edilmişlerini kabul ederim. Akılsızlar gibi, bir bilim adamı ne diyorsa kabul etmem, zira ateistler onun için sınırlıdır dedim.

Sana veya hacıcavcava (ki aynı kişi olduğunuzu biliyoruz), defalarca sorduk acaba bilimsel olarak bize vicdan, ahlak vb. duyguları, düşünceyi anlatabilir misiniz? Bazı ateistler "soyutlukları kabul ederiz" diyorlar, oysa kendinizle çelişiyorsunuz, soyutluk materyalizme terstir, bilimse sadece materyalisttir, soyut şeylerin bilimde yeri yoktur. O zaman sen düşünmemeli, aşık olmamalı, öfkelenmemeli, vicdan hissetmemeli, iyi-kötü ayrımı yapmamalısın.

Sorduğumuz hiç bir soruyu cevaplamadan başka konulara kaymak, işte asıl demogoji budur. Kaç ay oldu bir cevap alamadık sorularımıza.

Düzenleme: Haklılık konusunda:

Yukarıda yazmıştım ama demogoji diyerek okumadığınız yazıda, yanlışlanamayacak ıspatları kabul ettiğimi, dolayısıyla bazı noktalarda sizinle aynı fikre sahip olabildiğimi söylemiştim. Bilim bazen değişir bazen de gelişir, ben bu değişikliklere ayak uydurabilirim. Dolayısıyla bilimde gelişen ve değişen fikirler "haksızlık" olarak açıklanmaz, büyük bir çarpıtma yapıyorsun. Ancak sizler bilimadamlarına mahkum olmuşsunuz, hüküm/düşünce yeteneklerinizi köreltmişsiniz, "hoca efendi ne dese doğrudur" diyen müslümanlar gibi "Darwin ne dese doğrudur" mantığıyla bakıyorsunuz. Lütfen boşuna itiraz etmeyin, çünkü kayıtsız şartsız muhalefetiniz bunun en büyük kanıtı, sözleriniz kabullerinizin yanında kanıt teşkil etmiyor.

Şunu da ekleyeyim son olarak: bilim sizin tekelenizde değildir, demogojiyle milleti kandırarak "dindar kimselerin bilimle işi olmaz" fikrini yerleştirmeye çalışmayın boş yere. Sizin gibi düşünenler en son rönesans dönemi Avrupasından nemalandılar ancak, artık o günler yüzlerce yıl gerilerde kaldı, yeni çağa ayak uydurun.
 

Mars

Öğrenci
Katılım
5 Nisan 2008
Mesajlar
50
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Tanshaydar'a

Allah Allah, bu ne zaman oldu ya? Benim niye haberim yok? Hangi bilim bu

Bİlim nedir?Bilimi hangi ülkeler üretmektedir?Bilimsel bir makalenin kabulü nerelerde,nasıl,hangi aşamalardan geçmektedir?vs. konu daha da uzatılabilir.
Sizin haberiniz olmayan bilimi ABD,ingiltere,Almanya,Fransa,Japonya,Çin yada Rusya üretmektedir.Time dergisinin her yıl yaptığı dünyanın en iyi 200 okulu sıralaması alttaki linktedir.


Sizce bu sıralamadaki ilk on okuldan hangisinde Darwin yada evrim okutulmamaktadır?
Hangi okulda evrime karşı tezler yada teoriler üretilmektedir.
Örnekler vererek açıklamanızı bekleyeceğim.
Aksi halde bilimden bihaber olduğunuzu varsayacağım.

Elmacik'e

Mars, bilim evrimi KABUL ETMİŞTİR, kendi sözündür, evrim bir "kabul" olmaktan öteye gidememiştir.

Sizede aynı listeden bir üniversite seçerek evrimi çürütme şansı veriyorum.Buyrun bize söyleyin bu bilim üreten,bilim üreten insanları eğiten seçkin okulların hangisinde evrim karşıtı bir makale yayınlanmış?Bakın evrimin olmadığını ispat edin demiyorum.Evrim karşıtı aklı başında,eli yüzü düzgün bir makale yazan varmı,onu soruyorum.Bu durumda evrimin varlığını sadece benmi kabul ediyorum?Yoksa bu okullarda eğitim veren ,araştırma yapan,kazılara katılan,fosilleri inceleyen bunca insan da benim gibi düşünmüyor mu?

Akılsızlar gibi, bir bilim adamı ne diyorsa kabul etmem, zira ateistler onun için sınırlıdır dedim.
Bilim adamı işkembei kübradan atsaydı dediğine katılmak mümkün olurdu.Ama kazın ayağı öyle değil.Bilim ispat ister,Buluşlar yada teoriler her koşulda testlere tabi tutulur,sonuç müspetse AKSİ İSPATLANANA KADAR doğru kabul edilir.Bilim din değildir.Senin dediğin kaşulsuz kabul,koşulsuz itaat dinlerde olur.Bilimde böyle hurafelere yer yoktur.İftira etme. :P

defalarca sorduk acaba bilimsel olarak bize vicdan, ahlak vb. duyguları, düşünceyi anlatabilir misiniz?
somut yada soyur her şey maddeye dayanır.Soyutolan düşünce ,maddi olan beynin ürünüdür.Beyinsiz düşünce olabilir mi?Beynini çıkardığımızda sevebilirmisin,aşık olabilirmisin,bir vicdanın olabilirmi?Demek ki neymiş?Her şey maddi dünyanın bir ürünüdür.Düşüncede,sevmekte,aşık olmakta...İş beyinde olup bitiyor.Burda materyalizme ters birşey yoktur.Sadece öyle olduğunu ispatlamaya çalışan beyhude çabalar vardır.

Sorduğumuz hiç bir soruyu cevaplamadan başka konulara kaymak, işte asıl demogoji budur. Kaç ay oldu bir cevap alamadık sorularımıza.

Yukarıda yazdıklarım bir cevap oldumu bilemiyorum.Belki yine görmemezlikten gelip,Hala cevap alamadık diye feryad-ı figanlar sürüp gidecekmi?

Konu evrime dayanınca daha önce cevap alamadığım sorular geldi aklıma.

http://news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature/2313695.stm

http://www.talkorigins.org/faqs/homs/specimen.html

Jawa Man(Jawa adamı)

http://www.talkorigins.org/faqs/homs/a_java.html

Diğer fosiller için adres aşağıda

http://www.talkorigins.org/faqs/homs/specimen.html#peking

Şimdi soralım.Bu fosiller islama göre nasıl yorumlanabilir?Kuran ve hadisler ışığında bu fosilleri açıklamanızı bekliyorum?
Bu soruyu cevaplayacakmısın?
Yoksa ağlamaya devam mı? :P
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Mars dedi ki:
AKSİ İSPATLANANA KADAR doğru kabul edilir

İşte kısıtlılığınızın kanıtı. Benim, ortaya rast gele atılmış bir iddiayı sırf aksi ıspatlanmamış diye kabul etme mecburiyetim yok. Ben daha sağlıklı adımlar atarım bu noktada. İşkembe-i kübra dediğin olgudan uyduruk "bilimsel" savlar atan bilimadamları da mevcut. Vaktiyle bahsettiğin üniversitelerin kendilerinden bir öz eleştiri yazısına link verdik okuduysan. Bilimadamları melek değildir, hatasız değildir, onlar da insandır ve yalan söyleyebilirler, suç işleyebilir, dindar ve ateist olanları kendi inançlarına yönelik sonuçlara imza atabilirler. Dolayısıyla adam ateistse elbette gıcık olduğu inançlı kimselere yönelik savlar/iddialar atacaktır ortaya. Nitekim geçenlerde gen haritasıyla ilgili çalışmalarda bulunmuş olan bilimadamına "ben tanrıyı buldum" dediği için onlarca çamur attınız hatırlatırım. ;)

Elbette cevap alamadık senden şimdiye kadar, burada "düşünce beynin ürünüdür" demen de oldukça anlamsız, nerede göremiyorum ben o ürünü? Görünmez ejderha örneğini vermiyor musunuz siz ateistler, bana düşünceyi gösteremezsin, koklatamazsın, tutmamı sağlayamazsın vs. Vicdan olgusunu da basitçe beynin ürünü diye açıklayamazsın, zira herkeste farklı bir beyin var ama herkesin vicdan ve ahlak anlayışları temelde aynıdır, toplum etkisi de diyemezsin, toplumu da düşünce oluşturdu ve her birey toplumdan ayrı kendi düşüncelerine de sahiptir.

Benim asıl sormak istediğim bir ateist olarak bu huzursuzluğun niye? Nasılsa tanrı yok, neden keyfine bakamıyorsun? Neden sürekli huzursuzsun ve bu konuyla ilgileniyorsun?

Bu tavrın Cem Yılmaz'ı hatırlatıyor bana, Telekom reklamındaki "bişi yok bişi yok" diyen ama telaştan eteği tutuşmuş adam modeli. Bir şey yoksa rahatına bak kardeşim, "ben rahatım" numarası yapma bize. :)
 

Tanshaydar

Doçent
Katılım
19 Mart 2008
Mesajlar
700
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
Mars dedi ki:
Tanshaydar'a

Allah Allah, bu ne zaman oldu ya? Benim niye haberim yok? Hangi bilim bu

Bİlim nedir?Bilimi hangi ülkeler üretmektedir?Bilimsel bir makalenin kabulü nerelerde,nasıl,hangi aşamalardan geçmektedir?vs. konu daha da uzatılabilir.
Sizin haberiniz olmayan bilimi ABD,ingiltere,Almanya,Fransa,Japonya,Çin yada Rusya üretmektedir.Time dergisinin her yıl yaptığı dünyanın en iyi 200 okulu sıralaması alttaki]http://www.timeshighereducation.co.uk/hybrid.asp?typeCode=144

Sizce bu sıralamadaki ilk on okuldan hangisinde Darwin yada evrim okutulmamaktadır?
Hangi okulda evrime karşı tezler yada teoriler üretilmektedir.
Örnekler vererek açıklamanızı bekleyeceğim.
Aksi halde bilimden bihaber olduğunuzu varsayacağım.
[/quote]

İstediğinizi varsaymakta özgürsünüz. O 200 okulu kim seçiyor, neye göre seçiyor? Siz kendi işinize gelen yerleri mercî olarak alırsanız ben de kendi işime gelen yerleri mercî olarak almakta özgürüm.
Karşı tez üretilmemesi tamamen ideolojiktir. Siz kendi işinize gelen bir duruma karşı tez üretiyor musunuz? Kaldı ki o bilim üretiyor dediğiniz ülkelerin ürettiği bir tarafından atılmış bilimleri de gördük. (Bkz. Müller Deneyi, Piltdown adamı, Ota Benga vahşeti...).
Eğer ki o teori zırvası kabul edilmiş olsaydı, kanun olurdu, bu açıdan asıl ben size bir hipotezin geçtiği aşamaları araştırmanızı önereceğim.

Teori okutulmamalı mıdır? Ben öyle bir şey demedim; elbetteki okutulmalıdır. Ki insanlar ne olduğunu, nasıl temeller üzerine kurulu olduğunu anlasın, duruma göre geliştirsin veya çökertsin. Bugün ben de birçok teori öğrenmekte, kendi teorilerimi onların üzerine inşa etmekte veya teorinin temeline inerek sağlam olmayan dayanakları araştırmaktayım.

Söylemediğim bir sözden ötürü garip bir şekilde cevap yazmış olmanızı da anlayamadım doğrusu. Çok bilgili olduğunuzu, çok araştırma yaptığınızı ima ederek üstünlük psikolojisi kurmaya mı çalışıyorsunuz? Şimdi cevap yazdığınız mesajımı biraz açmama izin verin:

Allah Allah, bu ne zaman oldu ya? Benim niye haberim yok? Hangi bilim bu

Demişsiniz ki bilim kabul etmiştir. Acaba siz neye göre kabul etmiştir diyorsunuz? Şunu belirtmek isterim ki böyle bir şey söyleyerek kendinizi mercî görmekten başka bir şey yapmamış oldunuz. Bilimadamlarının çok büyük çoğunluğu tarafından kabul görmemiş ise(ki o bilim adamlarının nasıl ve ne şekilde o yerlere geldiğini de bilmek isterim) siz ona kabul edilmiştir diyemezsiniz. Newton, Einstesin fiziğine, Shell mantığına, Euler geometrisine kabul edilmiştir diyebilirsiniz. Ama kabul eden kadar etmeyenin de olduğu bir teori için kabul edilmiştir demek, saçma olmaz mı?

Benim niye haberim yok dememe gelince, genellikle kampüsümün verdiği imkânlardan yararlanarak bilimdeki son gelişmeleri takip ederim. Neden haberim yok dediğim de bundandır. Ama görüyorum ki üslup açısından katedilmesi gerek uzun yollar var.
 

Mars

Öğrenci
Katılım
5 Nisan 2008
Mesajlar
50
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
İşte kısıtlılığınızın kanıtı. Benim, ortaya rast gele atılmış bir iddiayı sırf aksi ıspatlanmamış diye kabul etme mecburiyetim yok.

kimse sizi mecbur tutmuyor.Bilim adamları hatalı olabilir.Hatta taraf tutabilirler.Din adamlarının taraflı olması gibi.Hadiscilerin ,kelamcıların,mezhep imamlarının taraf tutması gibi.
Ama bilimin bütün bunlardan temel bir farkı vardır.Bilimde herşeyi yanlışlayabilirsiniz.Örneğin 2+2=4 bilimsel olarak yanlışlarsan senin teorin geçerli olur.Bilim dünyasında ön yargılara yer yoktur.Ama din için aynı şeyi söyleyebilirmisin?Önceki örneğe dönersek.Bilim mucizeyi kabul etmez.Sen Muhammedin ayı ikiye yardığına dair mucizesini bu kapsamda,bilime aykırı olduğundan ötürü reddedebilir misin?Akıldan bahsetmişsin de Acaba aklınız bu konuda bizlere ne söylüyor.Ben Tanrıyı buldum diyen adamın nerelerden maaş aldığı,kimlerin adamı olduğu ayrıntılarıyla ortaya kondu.Ama illede benim dediğim diyorsun.

"düşünce beynin ürünüdür" demen de oldukça anlamsız, nerede göremiyorum ben o ürünü? Görünmez ejderha örneğini vermiyor musunuz siz ateistler, bana düşünceyi gösteremezsin, koklatamazsın, tutmamı sağlayamazsın vs.
Evrendeki her olguyu gözle göremeyebilirsin.Ama varlığını bilimsel olarak ispatlayabilirsin.
Örneğin atomu görebiliyormusun,Daha basiti mikrobu gözle görebiliyormusun.Hayır.Peki mikrop yoktur diyebilirmisin?Mikroskopla mikrobu görebiliyoruz.Yada hücreyi göremiyorum o halde yoktur diyebilirmisin?Demekki gözle göremediğimiz,dokunup,koklayamadığımız velhasıl 5 duyu organımızla varlığını tespit edemediğimiz bazı şeyleri akılla,mantıkla varlıklarını ispat edebiliyoruz.Bu kapsamda Allah=Tanrıyı beş duyunla,aklın ve mantığınla,daha da olmadı bütün bilim dallarınıda arkana alarak varlığını ispat edebiliyormusun?Bu soruya benim cevabın HAYIR.Bilimsel yollarla,akılla ve mantıkla tanrının varlığı ispat edilemez.Sadece var olduğuna inanılabilir.Buda sizin inancınızdır.Sadece sizi bağlar.Başkalarını sizin gibi düşünmek için zorlayamazsınız.Ama şeriatta bu zorlama vardır.Kendisi gibi inanmanızı,ibadet etmenizi,orucu,namazı size zorla dayatır.Bizim mücadelemiz bu noktayadır.Yoksa köyünde evinde kendi işiyle uğraşan dini vecibelerini yerine getirip,dinsiz adama da karışmayan bir dindarın her zaman için başımın üstünde yeri vardır.

Vicdan olgusunu da basitçe beynin ürünü diye açıklayamazsın, zira herkeste farklı bir beyin var ama herkesin vicdan ve ahlak anlayışları temelde aynıdır, toplum etkisi de diyemezsin, toplumu da düşünce oluşturdu ve her birey toplumdan ayrı kendi düşüncelerine de sahiptir.

Herkesin bir beyni olduğu doğru.Ama herkesin aynı zekaya sahip olduğunu söyleyebilirmiyiz?Zeka düzeyinin her insanda değişiklik göstermesi gibi,vicdanda ,ahlakta insandan insana değişiklik gösterebilir.Beyni olup,vicdana sahip olmayan insanlar belkide vardır.Bilemiyorum.Ahlak,vicdan,kurallar ve kurumlar insanın sosyalleşmesinin sonuçlarıdır.Leoparlar gibi yanlız yaşamayı seçmiş olsaydık daha farklı ahlak inancımız olurdu diye düşünüyorum.Sonuçta dediğim gibi hepsi Beyinde olup bitiyor.
Düşüncenin beynin ürünü olmadığını ispat edersen sana hak veririm.Aksi halde kendimi daha haklı görürüm.

Demogojiye devam edecekmisin?Yoksa sorularıma verecek cevabın yokmu?
Yukarıda verdiğim linklerde gördüğün fosiller hakkında Kuran ve hadisler ışığında verecek bir cevabın varmı?Sana biraz yardımcı olayım.

insanın atasına dair çok önemli ara formlar

Homo sapiens (500 bin yıl - günümüz)

- Homo neanderthalensis (150 bin - 30 bin yıl)

- Homo heidelbergensis (600 bin - 200 bin yıl)

- Homo antecessor (800 bin yıl)

- Homo erectus (1.6 milyon - 250 bin yıl)

- Homo habilis (2.1 - 1.5 milyon yıl)

- Homo ergaster (1.9 - 1.8 milyon yıl)

- Homo rudolfensis (2.5 - 1.8 milyon yıl)

- Australopithecus boisei (2.0 -1.5 milyon yıl) - Australopithecus robustus (2.0 - 1.5 milyon yıl)

- Australopithecus africanus (2.8 - 1.9 milyon yıl) - Australopithecus aethiopicus (2.5 milyon yıl)

- Australopithecus garhi (2.5 milyon yıl) - Australopithecus afarensis (3.8 - 2.8 milyon yıl)

- Australopithecus bahrelghazali (3.5 - 3.0 milyon yıl)

- Australopithecus anamensis (4.2 milyon yıl)

- Ardipithecus ramidus (4.4 milyon yıl)

Yukarıdaki isimlerden yola çıkarak google'da tek tek arattırıp fosillerini bulabilirsin bu türlerin...
Bu fosilleri Adem baba-Havva ana masılına nasıl uyduracaksın onu merak ediyorum. :P

Yoksa soruyu görmemezlikten gelmeye devam mı edeceksin?
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Saygı çerçevesini her zaman olduğu gibi aşıyorsun yine. Senin "ara form" diye kendine ata seçtiğin yaratıklar elbette farklı canlılar olabilirler. Canlılar tabi ki birbirlerine benzeyecek. Bir Ford, yapı olarak bir Mercedes'e benzer, ama organik veya mekanik hiç bir bağ yoktur aralarında. Ayrıca benim en çok merak ettiklerimden birisi evrimcilerin bitki ve hayvan arasındaki bağı nasıl açıkladıkları.

Bir zaman yaşamış ve nesli tükenmiş olan bir takım canlıları insanların atası gibi göstermek evrimi kabulden öteye götüremeyenlerin hırsından başka bir şey değildir. (Tabi bunlar da gerçekten varsa.)

Bilimin kabul etmediği şeylere gelince, bilim ruhu kabul etmez muhakkak sen de kabul etmiyorsun, dolayısıyla vicdan, ahlak gibi şeyleri de yukarıda saydığım sebeplerden reddetmek zorundasın, ama reddedemiyorsun; bilim sadece gözüyle görüp eliyle tuttuklarını inceler. Düşünce, vicdan, ahlak elbette beyin aracılığıyla olur, ama bilimin kabul kapsamı dışında kalmak zorundadır. Bense bilimin alanının bu olduğunu düşünüyorum. Ancak sırf kendi alanı bu diye başka alanların olmadığını iddia etmek cehalettir. Düşünsene bir matematikçi "gaz diye bir şey yoktur, çünkü matematik alanına girmiyor" diyebilir mi? Bilimin alanına girmeyen şeyler vardır, bilimin alanına girmiyor olması onun olmadığı anlamına gelmez. İşte sizin kısıtlılığınıza bir kanıt daha.

Çok sefil bir amaçla buraya geldiğin belli, sadece beyin bulandırmaya çalışıyorsun, muhtemelen başarılı da olacaksın, ama neye nispetle başarı işte o tartışılır. Serbest bulduğun meydanda dilediğin gibi cirit atabilirsin, zira benim senin gibi bir huzursuzluğum yok bütün ateistlere dini kabul ettirmek gibi bir amacım olsun. Hatta çok sefer değerli zamanı boşuna harcadığınızı, tanrı yoksa keyfinize bakmanız gerektiğini söyledim duymazlıktan geldiniz toplu olarak, demek ki içinize sindiremediğiniz bir şeyler var ki inançlı insanlara bazı sahte fikirleri saman altından aşılamaya çalışıyorsunuz. Toplu olarak amacınız her ne ise, fırsatınız varken sevinmenizi tavsiye ederim, zira siz de yakında atalarınıza kavuşacaksınız.

Bunları şimdiye kadar her soruya samimiyetle yanıt vermiş ama hiç bir sorusu cevaplanmamış, her sorusuna karşılık milyon türlü demogoji ile cevap verilmiş ama yüzsüzce demogojiyle suçlanmış birisi olarak yazıyorum, haliyle yazımda ayrıntılı bir münazaranın izlerini göremeyeceksin. Çünkü sen aslen amaçsız olduğun için sadece çamura yatıyorsun. Söz konusu bilim olunca dahi aynı tavrını sürdürdün. Egkhn isimli arkadaşla yapılan "bilimsel" tartışmalarda hiç birinizin bir cevabı olamadı; mangalda kül bırakmayan sizler kendiniz toz olup havaya karıştınız.

Tekrar ve son olarak söylüyorum, bilim sizin tekelenizde değil, ama din bizim inancımız, o halde dilediğinizi yapın, ancak hakkında bilgi sahibi olmadığınız konularda başkalarına yön vermeye kalkışmayın.
 

centigrade

Doçent
Katılım
24 Mayıs 2008
Mesajlar
992
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
evrim kanun deildir teoriden öteye gidememiştir.
o yüzden evrim kanunları değil evrim teorisi deniyor.

http://www.harunyahya.com.tr/
bir aç oku bakalım ne var ne yok burda.
gerçi gene inanacağını sanmıyorum ama denemekle bişe kaybetmezsin belkide kazanırsın
 

Mars

Öğrenci
Katılım
5 Nisan 2008
Mesajlar
50
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
centigrade'ye

evrim kanun deildir teoriden öteye gidememiştir.
o yüzden evrim kanunları değil evrim teorisi deniyor.

İki satır yazı yazmışsınız ancak cevabı gerçekten uzun olacak.Bu konuyu açmanız aslında iyi oldu.Çünki çoğu insan sizin gibi düşünmekte.Evrim teorisi doğru olsaydı teori olmaktan çıkardı diye düşünenler çoğunluktadır.Gelelim cevabımıza...

Bilim dünyasında, kanun, yasa ya da prensiplere bakarsanız genellikle içlerinde bir veya daha fazla formül barındırdıklarını görürsünüz. İşte,evrim kuramının belki de hiçbir zaman “Evrim kanunu” şeklinde anılmayacak oluşunun nedeni burada yatmaktadır. Canlıların evrimi formüle dökülemez. Çünkü basitçe tanımlarsa, bir formül, çeşitli değişkenleri kullanarak, sonucu bilmemizi sağlar. Örneğin; ”x=V.t, d=m/V, …”gibi formüllerde, değişkenlere bağlı olarak sonucu kesin olarak bilebilirsiniz.Fakat, evrimde böyle bir şey söz konusu değildir.Evrimde çok fazla değişken mevcuttur, bunların arasında yukarıdaki formüller gibi tam bir matematiksel bağlantı yoktur ve en önemlisi evrim bilinçli bir süreç olmadığı için, sonucu önceden tahmin edilemez. Yani,bir canlı türünü oluşturan populasyonun tamamının ya da içinden bir grubun populasyondan göç edip etmeyeceği, değişen çevre şartlarının nasıl olacağı ve bu şartlara bağlı olarak genlerinde hangi mutasyonların meydana geleceği ve bu meydana gelen mutasyonlardan hangilerinin doğal seçilimde ayıklanarak, populasyonun gen havuzuna ekleneceği, bu süreçlere bağlı olarak evrimin hangi özellikler lehine veya aleyhine işleyeceği ancak tahmin edilebilir.Ama kesin bir sonuca ulaşılamaz. Ya da çok basitçe düşünürsek; evrimde, 2+2=4 diye bir kural yoktur. Evrim için böyle bir formül oluşturulsa bile , O 2’lerden biri mutasyon geçirerek 3’e dönüşürse, ya da 4’ü oluşturan 1’lerden bir grup populasyon dışına göç ederse, o formülün geçerliliği kalmaz.

Ayrıca böyle bir formül yalnızca sayısal bir sonuç verir. Örneğin,populasyonda,kaç canlının mutasyon geçireceği gibi. Ama bu mutasyonlar sonucu canlının morfolojik yapısının değişip, değişmeyeceği, değişirse nasıl olacağı hakkında herhangi bir formül sonucu elde edilmiş bir sayı bize bir fikir veremez. Böyle bir durumda da yalnızca tahminler devreye girer. ”Eğer çevre şartları şöyle şöyle değişirse, canlı şu yönde evrim geçirebilir” şeklinde tahminler yapılabilir. İşte evrim kuramının “Evrim kanunu” ya da “Evrim yasası” şeklinde anılmayışının nedeni, genel hatlarıyla bu şekilde açıklanabilir. Tabi böyle bir formülün olmayışı, evrimin kanıtlanmadığından değil, aksine, canlıların evrimi kanıtlandığı ve büyük ölçüde anlaşıldığı için böyle bir formülün oluşturulmasının doğru sonuçları vermeyeceği anlaşılmıştır. Kısacası, evrim bilinçli bir şekilde işlemediği ve mekanizmalarının etkilerinin ne olacağı önceden kesin olarak bilinemediği için, evrimin bir formülü yoktur. Bu yüzden de “kuram” olarak anılmaktadır.

Daha iyi anlaşılması için başka bir örnek vermek istiyorum. Canlıların evriminde, çevre şartlarının çok önemli olduğunu söyleriz hep. İşte bu çevre şartlarını değiştiren en önemli faktör, kıtaların hareketleridir. Kıtaların hareketlerini açıklayan bilimsel çalışma ise ”Levha Tektoniği KURAMI”dır. Levhalar, okyanusal ve kıtasal levha olmak üzere 2’ye ayrılır ve astenosferin üzerinde hareket ederler. Hareket etmelerini sağlayan mekanizma da konveksiyon akımlarıdır. Levhalar birbirine yaklaşır, uzaklaşır, birbirinin altına dalar ve birbirleriyle çarpışırlar. Bu hareketleri sonucunda da okyanuslar kapanır ya da açılır, kıtalardan parçalar kopar ya da bütün kıtalar birleşerek dev bir kıta haline gelirler, dağlar, volkanik adalar, okyanus hendekleri, okyanus sırtları ve çok büyük depremler oluşur. Levhalarda bu hareketler olurken canlıların yaşam ortamları da sürekli değişir. Yaşadıkları okyanuslar büyür ya da küçülür ve bu yüzden göç etmek zorunda kalırlar. Ya da kara parçaları kopar veya okyanuslarda volkanik adalar oluşur ve canlılar yaşadıkları populasyonlardan izole olarak yeni ortam şartlarında yeni özellikler geliştirmek zorunda kalabilirler. Kıtalar kutuplara doğru hareket eder ya da ekvatora doğru, buna bağlı olarak da sıcak ya da soğuk iklimde yaşayabilecek özelliklere sahip canlılar evrimleşir. Kısacası levha hareketleri çevre şartlarını değiştiren en önemli unsurdur.
Bugün, levhaların hareket ettiği kanıtlanmıştır. Prekambriyen’den itibaren, kıtaların levha hareketleri sonucunda, hangi jeolojik zamanlarda hangi şekiller aldığını kesinlikle bilmekteyiz. Yani levha hareketleri bilimsel bir gerçektir. Kuram olarak anılmasının nedeni ise evrimin kuram olarak anılmasıyla aynıdır. Aynı evrimde olduğu gibi levha tektoniğinde de formül oluşturamazsınız. Örneğin, kıtanın ilerleme hızı x zaman=kıtanın alacağı yol veya daha karmaşık formüller oluşturamazsınız. Ya da bir dağ oluşumunda dağın kaç m yüksekliğe erişebileceğini kesin olarak bilemezsiniz, dağı oluşturacak çarpışmanın ya da dalma batmanın ne kadar süreceğini önceden kesin olarak bilemezsiniz. Dalma-batma zonlarında ortaya çıkan okyanus hendeklerinin kaç m derinliğe erişebileceğini yine önceden kesin olarak bilemezsiniz. Yalnızca, hareketin izlerini takip eder, buna bakarak da tahminler yürütürsünüz Levha tektoniğinde formül oluşturamamamızın nedeni levha hareketlerinin kanıtlanmamış olması mıdır? Kesinlikle hayır! Aynı evrim kuramındaki gibi süreçler büyük ölçüde bilindiği ve anlaşıldığı için, formül oluşturulamayacağı kabul edilmiştir Bir jeoloğa gidip, ”levha hareketleri kanıtlanamamıştır, yalnızca bir iddiadır, senaryodur, çünkü; adı hala levha tektoniği kuramıdır, kanıtlanması için kanun olması gerekir” derseniz; size ya benim yukarıda yaptığım açıklamayı yapıp anlamanızı bekler, ya da gülüp geçer.

Görüldüğü gibi bir bilimsel çalışmanın kuram olması demek, onun kanıtlanmamış olması, bir iddia olması demek değildir. Halkımız arasında en çok hata yapılan ve yanlış anlaşılan kısım bu noktadır yani; “ Bilimsel bir çalışma önce teoridir, kanıtlanırsa kanun haline geçer” yanılgısı...
Kuramlar; uzun yıllarca deney ve gözlemlerle sınanmış, doğru olduğu çok güçlü bulgularla desteklenmiş ve desteklenmeye devam eden, bilimsel gerçeklerdir..."

Elmacik'e

söyleyecek sözüm yok.Sorulara cevap verdim diyorsunuz ama,Şu fosiller hakkında Kuran ve Hadislerin ne söylediğini anlatamadınız.Ayın yarılma mucizesine hiç değinmediniz..
Bu konu içerisinde sizin sorupta benden cevabını alamadığınız bir şey varmı?Varsa cevaplamaya hazırım?
 

Tanshaydar

Doçent
Katılım
19 Mart 2008
Mesajlar
700
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
Mars dedi ki:
Varsa cevaplamaya hazırım?

Tabi tabi, anlıyorum derdini.

Biyolojik kavramlar kanun olamaz demişsiniz. Şimdi en düşük düzeyden başlayalım... Atom hakkında kesin bir görüş var mı? Atom teorileri diye ortalıkta gezen bir sürü teori var. Kabul görenler var görmeyenler var; ama hiçbiri ispatlanamadığı için halen teori denilmektedir. Haa bu arada söyleyeyim, atom öyle mikroskop ile vs görülmüyor ;) Yani bilim öyle görüp "haaa bak ortada çekirdek var, etrafında da bir şeyler dönüyor" demiyor ;) Bu açıdan bilim kesinlikle elle tutulur gözle görülür şeylerle ilgileniyor diyemeyiz; ama bakıyorum da diyen demiş...
Atom'un üst basamaklarına gelecek olursak moleküler düzeyleri filan da atlayalım, direk hücreye gelelim. Hücre için evrim teorisi piyasaya atılmadan önce ne kadar bilgi vardı? Sonra ne kadar bilgi edinildi? Hücre teorileri bir şeyler çağrıştırıyor mu? ;)
Biyoloji'de kanun olamamasının sebebi, her zaman müstesna durumların olması, bilgilerin %100 doğru olmaması, her teorinin temelde başka bir teori üzerine kurulmuş olması, o üzerine kurulmuş olan teorilerin de başka teorilere, böyle böyle en sonunda hücre teorisine, ondan önce de başka teorilere, gide gide de atom teorilerine dayanmış olmasıdır.

Bugün çıkabilecek bir bilgi, bildiğin tüm modern biyolojinin çökmesine neden olabilir ;) Bunun dışında, geçenlerde galiba bana aklın hacminin olduğunu söylemiştiniz, rica etsem kaç metreküp olduğunu da söyleyebilir misiniz?
 

centigrade

Doçent
Katılım
24 Mayıs 2008
Mesajlar
992
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
Evrim teorisi neden bilimsel
ve geçerli bir teori değildir?


EVRİM teorisi, yeryüzündeki canlılığın tesadüfler sonucunda, doğal şartlarla kendiliğinden meydana geldiğini savunur. Bu teori bilimsel bir kanun, ispatlanmış bir gerçek değil, bilimsellik kisvesi altında toplumlara empoze edilmeye çalışılan materyalist bir dünya görüşüdür. Modern bilim tarafından her alanda yalanlanan bu teorinin en büyük dayanakları ise birtakım hile, sahtekarlık, çarpıtma, aldatmaca ve göz boyamalardan oluşan telkin ve propaganda yöntemleridir.
19. yüzyılın ilkel bilim anlayışıyla hayali bir varsayım olarak öne sürülen evrim teorisi bugüne kadar hiçbir bilimsel bulgu veya deney tarafından doğrulanamamıştır. Tam tersine, teorinin iddialarını doğrulamak için başvurulan tüm yöntemler böyle bir teorinin geçersizliğini kanıtlamıştır.
Ancak, çoğu insan bugün bile bu teoriyi, aynen yerçekimi kanunu ya da suyun kaldırma gücü gibi ispat edilmiş bilimsel bir gerçek sanır. Çünkü başta da belirttiğimiz gibi, evrimin topluma yansıtılan yüzü gerçek yüzünden çok farklıdır. Pek çok kimse, son çırpınışlarla ayakta tutulmaya çalışılan bu teorinin ne kadar çürük temellere dayandığını ve bilim tarafından nasıl her aşamada yalanlandığını bilmez. Evrimcilerin desteksiz varsayımlar, taraflı, gerçek dışı yorumlar, çarpıtmalar, aldatmacalar, hayali çizimler, psikolojik telkin yöntemleri, sayısız sahtekarlık ve göz boyama tekniklerinden başka bir dayanakları yoktur.
Bugün biyoloji, paleontoloji, genetik, biyokimya, mikrobiyoloji gibi bilim dalları, canlılığın hiçbir şekilde tesadüfler ve doğa şartları sonucunda kendiliğinden meydana gelemeyeceğini kanıtlamıştır. Canlı hücresi, bilim dünyasının ortak kanaatiyle, insanoğlunun bugüne kadar karşılaştığı en kompleks yapı ünvanını korumaktadır. Modern bilim, tek bir canlı hücresinin dahi büyük bir şehirden çok daha kompleks bir yapıya ve içiçe geçmiş olağanüstü sistemlere sahip olduğunu ortaya koymuştur. Böyle kompleks bir yapı, ancak bütün parçaları aynı anda ve eksiksiz olarak ortaya çıktığında işlev görebilir. Yoksa hiçbir işe yaramaz, zaman içinde dağılır, parçalanır ve yok olur. Evrim teorisinin iddia ettiği gibi milyonlarca sene diğer parçalarının "tesadüflerle" oluşmasını bekleyemez. Dolayısıyla sadece tek bir hücrenin kompleks yaratılışı dahi, Allah'ın canlılığı yoktan varettiğini açıkça göstermektedir. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hücredeki Mucize)
Ancak, materyalist felsefeyi savunan belli kesimler, çeşitli ideolojik çıkar ve beklentileri nedeniyle yaratılış gerçeğini kabul etmek istemezler. Çünkü Allah'ın emir ve yasakları doğrultusunda hak dinin insanlığa sunduğu güzel ahlakı yaşayan toplumların varolması ve yaygınlaşması bu materyalist kesimlerin işine gelmez. Kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilecekleri, suistimal edebilecekleri, maneviyattan soyutlanmış, dini ve ahlaki değerlerden yoksun nesiller her zaman için bu kesimlerin dünyevi beklentilerine daha uygun olacaktır. Dolayısıyla, insanlara yaratılmadıkları, tesadüflerle ortaya çıkıp hayvanlardan evrimleştikleri yalanını telkin eden evrim teorisini, her ne pahasına olursa olsun ayakta tutmaya ve toplumlara empoze etmeye çalışırlar. Bilimin, evrim teorisini çürüten ve yaratılış gerçeğini doğrulayan tüm açık kanıtlarına rağmen, akıl ve mantığı bir kenara bırakarak her ortamda ve her fırsatta bu safsatayı gündeme getirir ve savunurlar.
Oysa ilk canlı hücresinin, hatta bu hücrenin içindeki milyonlarca protein molekülünden tek bir tanesinin dahi kendiliğinden oluşmasının imkansız olduğu, akıl ve mantığın yanı sıra, ihtimal hesaplarıyla matematiksel olarak da kanıtlanmıştır. Yani evrim teorisi daha ilk aşamada, ilk canlı hücrenin varoluşunu açıklama aşamasında çökmüştür.
En küçük canlı birimi olan hücre -evrimcilerin iddia ettikleri şekilde- ilkel ve kontrolsüz dünya koşullarında rastlantılar sonucu asla oluşamadığı gibi, 20. yüzyılın en gelişmiş laboratuvarlarında bile sentezlenememiştir. Canlı hücresinin yapı taşı olan amino asitlerden ve bunların oluşturduğu proteinlerden yola çıkarak değil hücre, hücredeki mitokondri, ribozom, lizozom, hücre zarı, golgi aygıtı, endoplazmik retikulum, vs. gibi organellerinden tek bir tanesi bile oluşturulamaz. Dolayısıyla evrim teorisinin tesadüfen oluştuğunu iddia ettiği ilk hücre yalnızca hayal gücüne dayalı bir fantezi ürünü olarak kalmıştır.
Halen aydınlığa kavuşturulamamış pek çok sırrı içinde barındıran canlı hücresi, evrim teorisinin en büyük açmazlarından birini oluşturur.
Gerek hücre, gerekse hücrenin yapı taşı olan proteinlerden tek bir tanesi bile rastlantılar sonucunda oluşamayacak derecede kompleks bir yapıya sahiptir. Laboratuvar deneyleri ve olasılık hesapları, bu imkansızlığı gözler önüne sermiştir. Günümüzün en gelişmiş laboratuvarlarında, en son teknolojiyle bile canlı hücresindekine benzer bir verim ve başarıyla protein üretimi yapılamamaktadır.
Evrim teorisi açısından benzer bir açmaz da canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve yaklaşık 3.5 milyar birimlik bir şifreleme sistemiyle canlının tüm bilgilerinin kodlu olduğu DNA molekülüdür. 1950'lerde elektron mikroskobunun icadıyla yapısı keşfedilen DNA, muhteşem bir plan ve yaratılışa sahip dev bir moleküldür. Uzun yıllar evrim teorisine inanan Nobel ödüllü bilim adamı Francis Crick bile DNA'yı keşfettikten sonra, yaşamın kaynağının rastlantı ve tesadüfler olamayacağını şöyle itiraf etmek zorunda kalmıştır:
Bugünkü mevcut bilgilerin ışığında dürüst bir adam ancak şunu söyleyebilir: Bir anlamda hayatın kökeni mucizevi bir şekilde ortaya çıkmıştır.1
Ülkemizdeki evrimcilerin en tanınmışlarından olan Prof. Dr. Ali Demirsoy da protein ve DNA'nın meydana gelmesi hakkında şu itirafı yapmaktadır:
Esasında bir proteinin ve çekirdek asidinin (DNA-RNA) oluşma ihtimali, tahminlerin çok ötesinde bir olasılıktır. Hatta belirli bir protein zincirinin ortaya çıkma ihtimali astronomik denecek kadar azdır.2
Amerikalı mikrobiyolog Homer Jacobson ise canlılığın tesadüfen oluşumunun ne derece imkansız olduğunu şöyle ifade etmektedir:
İlk canlı ortaya çıktığı zaman, üreme planlarının, çevreden madde ve enerji sağlamanın, büyüme sırasının ve bilgileri büyümeye çevirecek mekanizmaların tamamına ait emirlerin o anda birarada bulunmaları gerekmektedir. Bunların hepsinin kombinasyonu ise tesadüfen gerçekleşemez.3
Evrim teorisinin bir diğer büyük hezimeti de fosil kayıtlarındadır. Yıllar süren arkeolojik çalışmalarda bulunan fosiller arasında, evrim teorisinin öne sürdüğü gibi, canlıların basit türlerden kompleks türlere kademe kademe evrimleştiğini göstermesi gereken ara geçiş formlarına bir türlü rastlanamamıştır. Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışsa bunların sayılarının ve çeşitlerinin sayılamayacak kadar çok olması gerekir. Daha da önemlisi, bu ucube canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Çünkü bu ara geçiş formları gerçekten var olmuş olsa, bunların sayısı bugün bildiğimiz hayvan türlerinden bile fazla olmalı ve dünyanın dört bir yanı fosilleşmiş ara geçiş formu kalıntılarıyla dolup taşmalıdır. Evrimciler 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında yaptıkları hummalı fosil araştırmalarında bu ara geçiş formlarını aramaktadırlar. Oysa, 150 yıla yakın bir süredir büyük bir hırsla aranan bu ara geçiş formlarından eser yoktur.
Kısacası fosil kayıtları da canlı türlerinin, evrimin iddia ettiği gibi ilkelden gelişmişe doğru bir süreç izlediğini değil, bir anda ve en mükemmel halde ortaya çıktıklarını göstermektedir.
Evrimciler, yüz elli yıla yakın bir süredir büyük bir gayretle teorilerine delil toplamaya çalışırlarken, kendi elleriyle evrim diye bir sürecin yaşanmış olamayacağını bizzat kendileri ispatlamışlardır. Sonuçta modern bilim şu tartışılmaz gerçeği ortaya koymuştur: Canlılar kör tesadüfler sonucu evrimle oluşmamıştır. Tüm canlıları Rabbimiz yoktan var etmiştir.

kaynak : www.harunyahya.com
 

Mars

Öğrenci
Katılım
5 Nisan 2008
Mesajlar
50
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Biyolojik kavramlar kanun olamaz demişsiniz. Şimdi en düşük düzeyden başlayalım... Atom hakkında kesin bir görüş var mı? Atom teorileri diye ortalıkta gezen bir sürü teori var. Kabul görenler var görmeyenler var; ama hiçbiri ispatlanamadığı için halen teori denilmektedir. Haa bu arada söyleyeyim, atom öyle mikroskop ile vs görülmüyor ;) Yani bilim öyle görüp "haaa bak ortada çekirdek var, etrafında da bir şeyler dönüyor" demiyor ;) Bu açıdan bilim kesinlikle elle tutulur gözle görülür şeylerle ilgileniyor diyemeyiz; ama bakıyorum da diyen demiş...

Tubitak sizinle aynı görüşte değil.Siz hangi kampüste geziniyorsunuz acaba..

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/haberler/teknoloji/99-01-5.pdf

centigrade'ye

Harun yahya'yı bilimsel referans olarak almıyoruz.Daha eski tartışmalarda konuya ilişkin bilgilere ulaşabilirsiniz.
 

centigrade

Doçent
Katılım
24 Mayıs 2008
Mesajlar
992
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
neden almıyoruz bilimsel yazı olması için ne gerekiyor?
evrimi kabul eden yazılar mı ??
 

Mars

Öğrenci
Katılım
5 Nisan 2008
Mesajlar
50
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Harun yahya-Adnan Oktar'ın bilimsel kariyerini ortaya koyarsanız tabiki tartışabiliriz?
Kaç adet bilimsel makalesi vardır?Bu makaleler hangi bilimsel dergilerde yayınlanmıştır?Bilim arenasında kabul görmüş bir kişimidir?Bilime ne tür katkıları olmuştur? gibi... :D
 

centigrade

Doçent
Katılım
24 Mayıs 2008
Mesajlar
992
Reaksiyon puanı
4
Puanları
18
istersen ansiklopediler dolusu bilgiyi bu siteden aktarabilirim.
eğer bu kadar yazılan bilgiyi ve birçoğu belgelerle açıklanan makaleleri hiçe sayıyosan sadece inanmak istemediğin için direndiğini düşünürüm.tek başına yazılan yazılar değil bunlar birçok prof. dan ve bilimsel kaynaktan faydalanılmış bilgiler.
bi zahmet inceleyiver internet elinin altında.rica ediyorum...
 

ati4388

Öğrenci
Katılım
8 Temmuz 2008
Mesajlar
1
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Esasen insanların kendi aralarında kainatın yaratıcısına ne isim verdikleri değil ; O nun kendisine Kuran da ne isim verdiği önemlidir. Kurani kerimde Cenab-ı hak kendisine ALLAH ismi ile hitap etmekte ve Resul-u Ekrem Efendimiz de müslümanlara cenab-ı haktan bahsederken ALLAH ismiyle tanıtmakta ve tarif etmektedir. bu söylediklerime dair delilim Kuran-ı Kerim ve Kütüb-u Sitte ( hadis kitapları ) dır. siz değerli üyeler için bu konuyu tafsilatiyla ( bilebildiğim kadarıyla ) izah etmek isterdim. ancak aşağıdaki mehaz daha iyi ifade eder diye düşündüm. dili biraz ağırdır. anlamak isteyen kimseler dikkatle okurlar ise mana anlaşılacaktır. ...... saygılarımla


risale-i nurdan işarat-ül icazda bu konu aşağıdaki gibi geçmektedir.

لّهِ : Bu kelâm, güneş gibidir. Yani, güneş başkalarını gösterdiği gibi, kendini de gösterir; başka bir güneşe ihtiyaç bırakmaz. بِسْمِ اللّهِ başkalarına yaptığı vazifeyi, kendisine de yapıyor, ikinci bir بِسْمِ اللّهِ daha lâzım değildir. Evet بِسْمِ اللّهِ öyle müstakil bir nurdur ki, bu nur hiçbir şeye bağlı değildir. Hatta bu nurun "câr ve mecrur"u bile hiçbir şeye muhtaç değildir. Ancak (ب) harfinden müstefad olan اَسْتَعِينُ veya örfen malûm olan اَتَيَمَّنُ veyahut mukadder olan قُلْ ün istilzam ettiği اِقْرَاْ fiillerinden birine mütealliktir.

İhtar: بِسْمِ اللّهِ daki "câr ve mecrur"a müteallik olarak mezkur olan fiiller, besmeleden sonra takdir edilir ki, hasrı ifade etmekle ihlâs ve tevhidi tazammun etsin.

اِسْمْ : Cenab-ı Hakk'ın zâtî isimleri olduğu gibi, fi'lî isimleri de vardır. Bu fi'lî isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pekçok nevi'leri vardır.

S- Bu fi'lî isimlerinin kesretle tenevvüü neden meydana geliyor?

C- Kudret-i Ezeliyenin kâinattaki mevcudatın nevi'lerine, ferdlerine olan nisbet ve taallûkundan husule gelir. Bu itibarla, بِسْمِ اللّهِ kudret-i ezeliyenin taalluk ve tesirini celbeder. Ve o taallûk, abdin kesbine ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyle ise hiç kimse, hiçbir işini Besmelesiz bırakmasın!

اَللّهُ lâfza-i celali, bütün sıfât-ı kemaliyeyi tazammun eden bir sadeftir. Çünki; lâfza-i celâl, Zât-ı Akdes'e delâlet eder; Zât-ı Akdes de, bütün sıfât-ı kemaliyeyi istilzam eder; öyle ise, o lâfza-i mukaddese, delâlet-i iltizamiye ile bütün sıfât-ı kemaliyeye delâlet eder.

İhtar: Başka ism-i haslarda bu delâlet yoktur. Çünki başka zâtlarda sıfât-ı kemaliyeyi istilzam etmek yoktur.

اَلرَّحْمنِ الرَّحِيمِ : Bu iki sıfatın lâfza-i celâlden sonra zikirlerini icab eden münasebetlerden birisi şudur ki: Lâfza-i celâlden celâl silsilesi tecelli ettiği gibi, bu iki sıfattan dahi cemal silsilesi tecelli ediyor. Evet herbir âlemde emir ve nehiy, sevab ve azab, tergib ve terhib, tesbih ve tahmid, havf ve reca gibi pek çok füruat, celâl ve cemalin tecellisiyle teselsül edegelmektedir. İkincisi: Cenab-ı Hakk'ın ismi, Zât-ı Akdes'ine ayn olduğu cihetle; lâfza-i celâl, sıfât-ı ayniyeye işarettir. اَلرَّحِيمِ de, fi'lî olan sıfât-ı gayriyeye îmadır. اَلرَّحْمَنِ dahi, ne ayn ne gayr olan sıfât-ı seb'aya remizdir. Zira Rahman, Rezzak mânasınadır. Rızk, bekaya sebebdir. Beka, tekerrür-ü vücuttan ibarettir. Vücut ise; birincisi mümeyyize, ikincisi muhassısa, üçüncüsü müreccihe olmak üzere "İlim, İrade, Kudret" sıfatlarını istilzam eder. Beka dahi, semere-i rızık mahsulü olduğu için, "Basar, Sem', Kelâm" sıfatlarını iktiza eder ki; merzuk istediği zaman, ihtiyacını görsün, istediği zaman işitsin, aralarında vasıta bulunduğu takdirde o vasıta ile konuşsun. Bu altı sıfat, şübhesiz birinci sıfatı olan hayatı istilzam ederler.
 

Tanshaydar

Doçent
Katılım
19 Mart 2008
Mesajlar
700
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
Mars dedi ki:
Tubitak sizinle aynı görüşte değil.Siz hangi kampüste geziniyorsunuz acaba..

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/haberler/teknoloji/99-01-5.pdf

İyi okursanız görürsünüz; benimle aynı görüşte olduğunu anlarsınız. Dizilişini gördükleri şey nedir acaba? Orda görülen noktasal dizilim atom teorilerine hiçbir açıklama getirmemektedir. Yoksa getiriyor da benim gezindiğim kampüse mi gelmiyor bu haberler acaba?

Tekrarlamayacağım, lütfen yazdıklarıma ve sorduklarıma cevap verin. Kendinize göre değil!
 

Efe Zoroğlu

Profesör
Katılım
24 Mayıs 2007
Mesajlar
1,274
Reaksiyon puanı
7
Puanları
0
Konuşma Laannn :D
images

 

Mars

Öğrenci
Katılım
5 Nisan 2008
Mesajlar
50
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
problem atomun var olup olmadığını akıl ve bilim yoluyla kavrayıp kavrayamayacağımız konusudur.Verdiğim link atomun varlığını kanıtlıyor.Neyi tartışmak istediğinizi daha açık yazarsanız cevap vermeye çalışırım.
 

Tanshaydar

Doçent
Katılım
19 Mart 2008
Mesajlar
700
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
Neyi tartışmak istediğimi gayet açık bir şekide yazmıştım ;) Tekrarlamayacağım.
 
Üst