Allah Korkusunun Alameti

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan cheleby
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

cheleby

Müdavim
Müdavim
Katılım
8 Mayıs 2009
Mesajlar
2,717
Reaksiyon puanı
227
Puanları
243
Sual: Allah korkusunun alametleri nelerdir?

CEVAP
Allah korkusunun sebebi, ilim ve marifettir. İlim ve marifet sahipleri, kendi ayıplarını, günahlarını ve ibadetteki kusurlarını görerek, bunun yanında Allahü teâlânın kendisine verdiği sayısız nimetleri düşününce, yaptıklarından utanıp, kalbinde korku başlar. Hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Her hikmetin başı Allah korkusudur.) [Taberani]

Hikmetin birçok manası vardır. Faydalı ilim, fen ve sanat, manevi ilim gibi manalara gelir. Şu halde Allah’tan korkup haramlardan kaçan ve ibadetleri yapan kimsenin hikmet sahibi, akıllı biri olduğu anlaşılır. Hadis-i şerifte, (En akıllınız, Allah’tan en çok korkandır) buyuruldu. (İbni Muhber)

Allah korkusu, sevileni kaybetmekten meydana gelen bir korku olduğu gibi, Ona isyan ederek tehlikelere maruz kalmaktan da meydana gelen bir korkudur. Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde mealen buyuruyor ki:
(Allah’tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.) [Al-i İmran 200]

(Ancak âlimler Allah’tan korkar.) [Fatır 28]

(En şerefliniz, Allah’tan en çok korkanınızdır.)
[Hucurat 13]

Allah’tan korkmanın alameti şu yedi şeyde, [dilde, kalbde, gözde, midede, elde, ayakta ve ibadette] belli olur.

1- Dilde: Yalan söylemez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Yalandan sakının! Çünkü yalan insanı günaha götürür.Günah da Cehenneme sürükler.) [Buhari]

(Münafıklık alametinden biri de yalan söylemektir.) [Buhari]

(Yalan, imana aykırıdır.)
[Beyheki]

(Müminde, her huy bulunabilir. Fakat yalancı ve hain olamaz.) [Bezzar]

(İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun!) [Ebu Davud]

Allah’tan korkanın dili yalan söylemediği gibi, gıybet de etmez. Gıybet, insanın sevaplarının azalmasına, başkasının günahlarının kendine verilmesine sebep olur. Gıybet büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Gıybet, kişinin imanını zayıflatarak yok eder.) [İsfehani]

(Gıybet, etmek leş yemekten daha kötüdür.) [İ.Hibban]

(Biri için söylenen kusur, onda varsa, bu söz gıybet olur. Yoksa iftira olur.) [Müslim]

(Kıyamette, bir kimse sevap defterine bakar, "Şu ibadetleri yapmıştım. Bunlar yazılı değil" der. "Onlar, silindi, gıybet ettiklerinin defterlerine yazıldı" denir.)
[İsfehani]

(Gıybet eden kimsenin duası kabul olmaz.)
[Şir’a]

Allah’tan korkan, boş da konuşmaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette günahı en çok olan boş konuşandır.) [Ebu Nasr]

(Birinin boş konuşması, boş vakit geçirmesi, Allahü teâlânın onu sevmediğini gösterir.) [M. Rabbani]

Şehit olan bir gencin annesi, (Oğlum sana Cennet müjde olsun!) dedi. Resulullah efendimiz, o kadına, (Ne biliyorsun, belki boş şey konuşurdu) buyurdu. (Tirmizi)

2- Kalbde:
Kalbi, kin, haset gibi kötü huylardan temizlenmiştir.

3- Gözde:
Harama bakmaz. Hadis-i şerifte, (Harama bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Allah korkusu ile harama bakmayana, Allahü teâlâ öyle bir iman verir ki, tadını kalbinde hisseder) buyuruldu. (Hâkim)

Kâinattaki her şeye ibretle bakar. Hazret-i İsa, (Sözü zikir, sükûtu fikir, bakışı ibret olanlar, bana benzemiş olur) buyurdu.

4- Midede:
Haram lokmadan uzaktır. Hadis-i şerifte, (Bir lokma haram yiyenin kırk günlük güzel ameli kabul olmaz) buyuruldu. (Taberani)

5- Elde:
Harama uzanmaz.

6- Ayakta:
Günah işlenen yere gitmez.

7- İbadette:
İhlâsı [Allah rızasını] esas alır, riyadan kaçınır.

Allahü teâlâdan korkan kimse, Onun emir ve yasaklarına riayet eder. Hiç kimseye kötülük etmez. Kendine edilen kötülüğe sabreder. Kusurlarına tevbe eder. Çalışırken, alış-veriş ederken, kimsenin hakkını yemez. İlim ve ahlak sahiplerine saygı gösterir. Arkadaşlarını sever ve kendini sevdirir. Kimseyi çekiştirmez, kimseye sert davranmaz. Malı ve mevkii herkese iyilik etmek için ister. Kendini beğenmez. Allahü teâlânın her an, gördüğünü ve bildiğini düşünür, hiç kötülük etmez. Kısaca, Allah’tan korkan, vatanına, milletine faydalı olur.

Kaynak
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Alimlerimiz buyuruyorlar ki:


  • İnsan Allah'tan korkarsa, kalbi hikmetle dolar
  • İnsanlar, fakirlikten korktukları gibi Cehennem'den korksalardı Cennet'e girerlerdi.
  • Dünya'da korkan, âhırette emin olur.
  • Kalbinde Allah korkusu bulunmayan kalbler harap olmuştur.
  • Allah'tan korkan kul, kendini hasta görüp ölüm korkusuyle bütün isteklerinden kaçınan kimsedir.
Allah korkusunun sebebi, ilim ve marifettir. İlim ve marifet sahipleri, kendi ayıplarını, günahlarını ve ibâdetteki kusurlarını görerek, bunun yanında Allahü teâlâ'nın kendisine verdiği sayısız ni'metleri düşününce, yaptıklarından utanıp, kalbinde korku başlar. Bu kimsenin hâli şuna benzer: Bir padişah bir kimseye iltifat ederek sayısız yardım ve ihsanlarda bulunsa, üstelik sadrazamlık rütbesi verse, bu kimsede, padişahın bu iyiliklerine karşılık nankörlük ve hıyanet etse, bunu da padişa­hın gördüğünü anlasa, o kimsenin kalbine bir korku ateşi düşer.






Korkunun dereceleri vardır.

İnsanın kendisini arzulardan men etmesine İFFET,
haramlardan men etmesine VERA,
şüp­helilerden men etmesine TAKVA denir.
Allah'a yaklaşmağa mâni olan her şeyden men etmesine ise SlDK denir.
Böyle kimselere de SIDDÎK denir.

Bir kimse Cehennemden korkar,
tevbesiz öleceğinden kor­kar,
gaflete düşüp kalbinin kararacağından korkar,
nimetlerin çokluğu sebebiyle zevke dalıp âhıreti unutacağından korkar,

bütün kusur ve kabahatlerinin ortaya dökülüp rezil ve rüsvâ olacağından korkar.

En büyük korku da ezele ait olup imansız gitme korkusudur. Basiret sahipleri akıbetlerinin ne olacağından korkarlar. En büyük korku budur. Çünkü Allahü teâlâ'dan celâl sıfatı sebebiyle korkmak, günahı sebebiyle korkmakdan daha üstündür. Çünkü bu korku hiç gitmez. Günâhı sebebi ile korkan kimse, günah işlemeyi bırakınca (Niçin Allah'tan korkayım) diye düşünür.

Bu bakımdan Allahü teâlâ'dan Celâl sıfatı sebebiyle korkmak daha üstündür.

Cenâb-ı Hak, Dâvûd aleyhisselâma (Benden kükremiş arslan gibi kork!) buyurdu. Çünkü arslan, senden korkmaz, öldürmek isteyince de seni bir kabahatinden dolayı öldürmez. Allahü teâlâ'yı da böyle düşünenin korkmaması mümkün değildir.

Korkanların çoğu, akıbetinin kötü olmasından korkmuşlardır. Ebu Derda hazretleri buyurdu ki (Hiç kimse, ölüm zamanında imanının geri alınmıyacağından emin olmaz.) Sıddıklar kötü akıbetten çok korkarlar.

Süfyan-ı Sevrî'yi ağlarken gördüler. (Allah'ın afvı, senin günahından büyük olduğunu bilmez misin?) dediler.

(İmanla öleceğimi bilsem, dağlar kadar günahım olsa yine korkmam.) buyurdu.


Mürid, günah işlemekten, arif ise küfre düşmekten korkar.

İşte bu ilimlerden ve marifetten korku hâsıl olur. Korku­dan ise zühd, sabır, tevbe, sıdk, ihlâs ve nihayet bunlardan da muhabbet hâsıl olur. Muhabbet makamı ise bütün makamların sonuncusudur.

Marifet, kendini ve Rabbini bilmek demektir. Marifetten âciz olanlar ise, Allah'tan korkan marifet sahipleri ile sohbet etmeli, gafillerden uzak olmalıdır.


Hazreti Ebu Bekir, o büyüklüğüyle, (Keşke bir kuş olsaydım) diye ağlardı.

Hazret-i Aişe validemiz (Adım ve sanım olmasaydı) diye döğünürdü.

Ata Sülemi Hazretleri, kırk sene Allah korkusundan gülmedi.


Bütün Enbiya'lar ve Evliya'lar korktukları halde biz neden eminiz?

Ya onların çok günahı vardı da bizim yok, yahuttâ onların marifeti çoktu da bizim marifetten haberimiz yok...

Gerçekte ise günahların gafletinden dolayı eminmişiz gibi hareket ediyoruz.

Büyükler ise marifetleri sebebiyle çok ibâdet ettikleri gibi, çok da korkarlardı. Allahü teâlâ'nın mekrinden emin olmak, öldürücü zehir olduğu gibi, O'nun rahmetinden ümitsiz olmak da öldürücü zehirdir. Mü'min, daima ümit ile korku arasında bulunmalı dır.

Nitekim Hazret-i Ömer buyurdu ki:
  • Eğer dense ki, Cennete yalnız bir kişi girecek, o kişinin kendim olduğunu ümit ederim. Yine dense ki, Cehenneme yalnız bir kişi girecek, o kimsenin kendim olacağından korkarım.
 
Üst