Moss'un trasnparan kıyafetini yorumlayan gazetelerin aslında ne türden bir ideolojik çarpıtma temelinde hareket ettiklerini artık ifşa etme vakti geldi.
Kate Moss’un İstiklal Caddesi’nde transparan elbisesiyle gezdiğini görmeyen muhtemelen kalmamıştır.
Zira Vatan, Hürriyet, Milliyet ve Akşam gazeteleri bu haberi son iki gündür büyük bir iştahla işlediler; farklı açılardan çekilmiş Kate Moss fotoğraflarını gazete manşetlerine taşıyıp dururdular.
Ve Moss’un kıyafetini çok ‘cesur’ olarak nitelendirdiler…
Kıyafet ve cesaret arasındaki bağ kadar anakronik bir bağ yoktur herhalde. Yine de bugün ‘cesur kıyafet’ denildiğinde, zihinlerde yeterli bir anlam oluşuyor olmalı ki bu tamlamayı sıklıkla duymaya devam ediyoruz.
Belki de kimse, bir kıyafet ‘nasıl cesur olur’, ‘neden cesur olur’ ‘kime karşı cesur olur’, diye yüksek sesli sormadığı için ‘tamlamanın’ ihtiva ettiği vahim krizler bir türlü ifşa olmuyor ve bu suretle kıyafetin ucuz, güzel, kalitesiz olabileceğini düşünmek noktasında çekmediğimiz güçlüğü ‘cesur’ olabileceğini düşünmek noktasında da çekmiyoruz…
Aslında ‘cesur kıyafetin’ neden ‘cesur’ olduğu sorusunun cevabı havada bir buhar gibi uçuşup duruyor; bir türlü kristalize edilemiyor. Edilemiyor çünkü kristalize edildiği zaman bir anda Türkiye’deki ideolojik söylemin iç-çelişkilerinin de kristalize olacağını herkes gayet iyi biliyor: Bunun için herkes susuyor, sormuyor, cevap vermiyor, buharın sisleri içinde yaşamaya devam ediyor.
O halde artık biz cevabı verelim. Herkesin bildiği ama bir türlü yüksek sesle söylenmeyen cevabı… Sırf kristalize olsun ve bizi riyakârlığımızla yüzleşmeye mecbur bıraksın diye:
Kate Moss’un kıyafeti cesur bir kıyafetti, çünkü onu sokakta ya da gazetelerde gören herkes teşhir ettiği göğüslerine baktı, kendilerinin mahrem kabul ettikleri bir yerin nasıl mahremiyetini yitirdiğine şahitlik etti. Bir sürü erkeğin gözü döndü, hormonları harekete geçti, salyaları aktı! Moss bir anda kurtlar içinde bir ‘kuzu’ haline geldi.
Tabi ki bu ‘cesaret’ isterdi.
Giyen kişiyi bu şekilde metalaştıran, negatif olarak nesneleştiren, şehvetli gözlere maruz bırakan, teşhir ettiği yerlerine indirgeyen bir kıyafet olsa olsa cesur bir kıyafettir, değil mi?
Yoksa teşhirci bir kıyafet mi demeliydik? İngiltere’nin magazin gazetelerinde Daily Mail’de Kate Moss hakkında çıkan haberlerde kıyafetinin teşhirci olduğu ama Müslüman Türklerin böyle bir kıyafete laik oldukları için tahammül gösterdikleri söyleniyordu.
Vatan gazetesi de bugün Daily Mail’in bu haberinden bahsederken sadece Türklerin laik oldukları söylenen kısmı alıntıladı; kıyafetin teşhirci olarak addedildiği bölüme yer vermedi.
Dolayısıyla ‘cesur kıyafet’ tabirinin ‘teşhirci kıyafet’ tabirine ikame edile geldiğini ve kimselerin de bunu değiştirmeye yeltenmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Zira ‘teşhirci kıyafet’ tabiri negatif bir değer yargısı taşıyor: ‘Cesur kıyafet’te es geçilen ahlaki konotasyonu kendinde ihtiva ediyor. ‘Cesur kıyafet’ moderniteye, özgürlüğe gönderme yapabilirken ‘teşhirci kıyafet’ ancak pornografikliğe gönderme yapabiliyor.
Bilhassa bizim gibi laiklik kompleksinden çatlamak üzere olan ülkelerde modern olan ile pornografik olan arasındaki sınırın ortaya çıkmasına kesinlikle tahammül edilemez. Sanki Moss’un kıyafetine pornografik/teşhirci dendiği anda laiklik elden gidecekmiş düşünülür.
Bunun için de okullarda, hastanelerde, bürolarda, devlet dairelerinde müsaade edilmeyen ‘teşhirci kıyafet’in Moss’un üstünde ‘cesur kıyafet’e dönüştürülmesiyle ortaya çıkan çelişkinin üstü sürekli bir biçimde örtülür.
Bize de ‘Moss çıplaktı ve bunu itiraf etmeyen, normalize etmeye çalışan herkes gönüllü ya da gönülsüz riyakârlık yapıyor’ demek kalır.
Erkam Can
Kate Moss’un İstiklal Caddesi’nde transparan elbisesiyle gezdiğini görmeyen muhtemelen kalmamıştır.
Zira Vatan, Hürriyet, Milliyet ve Akşam gazeteleri bu haberi son iki gündür büyük bir iştahla işlediler; farklı açılardan çekilmiş Kate Moss fotoğraflarını gazete manşetlerine taşıyıp dururdular.
Ve Moss’un kıyafetini çok ‘cesur’ olarak nitelendirdiler…
Kıyafet ve cesaret arasındaki bağ kadar anakronik bir bağ yoktur herhalde. Yine de bugün ‘cesur kıyafet’ denildiğinde, zihinlerde yeterli bir anlam oluşuyor olmalı ki bu tamlamayı sıklıkla duymaya devam ediyoruz.
Belki de kimse, bir kıyafet ‘nasıl cesur olur’, ‘neden cesur olur’ ‘kime karşı cesur olur’, diye yüksek sesli sormadığı için ‘tamlamanın’ ihtiva ettiği vahim krizler bir türlü ifşa olmuyor ve bu suretle kıyafetin ucuz, güzel, kalitesiz olabileceğini düşünmek noktasında çekmediğimiz güçlüğü ‘cesur’ olabileceğini düşünmek noktasında da çekmiyoruz…
Aslında ‘cesur kıyafetin’ neden ‘cesur’ olduğu sorusunun cevabı havada bir buhar gibi uçuşup duruyor; bir türlü kristalize edilemiyor. Edilemiyor çünkü kristalize edildiği zaman bir anda Türkiye’deki ideolojik söylemin iç-çelişkilerinin de kristalize olacağını herkes gayet iyi biliyor: Bunun için herkes susuyor, sormuyor, cevap vermiyor, buharın sisleri içinde yaşamaya devam ediyor.
O halde artık biz cevabı verelim. Herkesin bildiği ama bir türlü yüksek sesle söylenmeyen cevabı… Sırf kristalize olsun ve bizi riyakârlığımızla yüzleşmeye mecbur bıraksın diye:
Kate Moss’un kıyafeti cesur bir kıyafetti, çünkü onu sokakta ya da gazetelerde gören herkes teşhir ettiği göğüslerine baktı, kendilerinin mahrem kabul ettikleri bir yerin nasıl mahremiyetini yitirdiğine şahitlik etti. Bir sürü erkeğin gözü döndü, hormonları harekete geçti, salyaları aktı! Moss bir anda kurtlar içinde bir ‘kuzu’ haline geldi.
Tabi ki bu ‘cesaret’ isterdi.
Giyen kişiyi bu şekilde metalaştıran, negatif olarak nesneleştiren, şehvetli gözlere maruz bırakan, teşhir ettiği yerlerine indirgeyen bir kıyafet olsa olsa cesur bir kıyafettir, değil mi?
Yoksa teşhirci bir kıyafet mi demeliydik? İngiltere’nin magazin gazetelerinde Daily Mail’de Kate Moss hakkında çıkan haberlerde kıyafetinin teşhirci olduğu ama Müslüman Türklerin böyle bir kıyafete laik oldukları için tahammül gösterdikleri söyleniyordu.
Vatan gazetesi de bugün Daily Mail’in bu haberinden bahsederken sadece Türklerin laik oldukları söylenen kısmı alıntıladı; kıyafetin teşhirci olarak addedildiği bölüme yer vermedi.
Dolayısıyla ‘cesur kıyafet’ tabirinin ‘teşhirci kıyafet’ tabirine ikame edile geldiğini ve kimselerin de bunu değiştirmeye yeltenmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
Zira ‘teşhirci kıyafet’ tabiri negatif bir değer yargısı taşıyor: ‘Cesur kıyafet’te es geçilen ahlaki konotasyonu kendinde ihtiva ediyor. ‘Cesur kıyafet’ moderniteye, özgürlüğe gönderme yapabilirken ‘teşhirci kıyafet’ ancak pornografikliğe gönderme yapabiliyor.
Bilhassa bizim gibi laiklik kompleksinden çatlamak üzere olan ülkelerde modern olan ile pornografik olan arasındaki sınırın ortaya çıkmasına kesinlikle tahammül edilemez. Sanki Moss’un kıyafetine pornografik/teşhirci dendiği anda laiklik elden gidecekmiş düşünülür.
Bunun için de okullarda, hastanelerde, bürolarda, devlet dairelerinde müsaade edilmeyen ‘teşhirci kıyafet’in Moss’un üstünde ‘cesur kıyafet’e dönüştürülmesiyle ortaya çıkan çelişkinin üstü sürekli bir biçimde örtülür.
Bize de ‘Moss çıplaktı ve bunu itiraf etmeyen, normalize etmeye çalışan herkes gönüllü ya da gönülsüz riyakârlık yapıyor’ demek kalır.
Erkam Can