Türküler ve hikayeleri

Bu konuyu okuyanlar

Murataltug

Dekan
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
EZO GELİN HİKAYESİ - Gaziantep

Asıl adı "Zöhre" olan Ezo Gelin, 1909'da Oğuzeli ilçesinin Uruş köyünde doğdu. Babası, Bozgeyikli oymağından Emir Dede, anası Elif'tir. Nüfus kaydında halen bekar görünen Ezo'nun, üçü erkek, üçü kız, altı kardeşi daha vardır.

Ezo, gençliğinde güzelliğiyle dikkatleri üstünde topluyordu. düğünlerde gözler, gelinden çok onun üzerinde gezinirdi. Ezo'yu, birçok zenginin yanısıra, Halep Kozbaş köyünden teyz'oğlu Memey (Mehmet) istiyordu. Takdirde yazılan tedbirde bozulmazmış; Ezo'nun ilk evliliği ağalardan biriyle oldu, ne de teyz'oğluyla...

Ezo'nun Öylesine güzelmiş ki görenler, iki yanağına elma oturtulmuş sanırlarmış.bakmaya doyamazlarmış. -Öyle güzelmiş ki tasını yere düşürüp kırılırmış. Ezo; gülümseyerek düşmanları barıştırırmış, -Öylesine güzelmiş ki Ezo; olursa o kadar olurmuş...

Ezo'nun güzelliği söyleyen dillerde efsane olurken, Barak ovasında bir genç adam dillerde dolaşır olmuş Şitto'nun bağlaması, akarsulara "Siz şırıldamayın, ben şırıldayım sesi bülbüllere, "Siz şakımayın, ben şakıyayım" diyen cinstendi. Barak ovasında düğünler kambersiz oluyordu da, Şitto Hanefi'siz olmuyordu.

Hanefi 30; aya "Sen doğma ben doğayım" diyen güzeller güzeli Ezo 20 yaşlarındaydı. Uruş köyünde Hacı Mamuş'un düğününe Zöhre (Ezo) ve Şitto çağrılıydı Düğünde gözler gelini güveyiyi unutup, Ezo ile Şitto'yu izledi. Şitto, Ezo'ya gönlünü kaptırdı.

Şitto Ezo'ya dünür yolladı.ala ala "Düşünelim"cevabı aldı.Araya acımasız zaman girdi. Bu ara Şittonun köyünde töre "değişik" uygulamaya karar verdi.

Değişik töresine göre, erkek, hısımlarından bir kızı arkadaşına verir, arkadaşının hısımı kızı alır. Böylece iki tarafta çevrede "kalın" diye anılan başlıktan kurtulmuş olur.

Şitto halası Hazik'i Mehmet'e verecek ve Mehmet'in kız kardeşi Selvi'yi alacaktı.ancak bu "değişik" gerçekleşemedi.Şitto eş-dosta bakamaz oldu.Derler ya; "İnsan sarayda olmamalı. Saray insanda olmalı..." Şitto'nun evi bile yoktu yüreğinde Ezo geziniyordu.Ezo Şitto'ya çatıldı. "Ele gelin gelir, bize kalın gelir" demişler.evlendiler

Şitto Ezo'yu alır, Ezo'nun ağabeyi Zeynel'e halası Hazik'i verecektir Alan razı, veren razı... Güzün ortanca ayında iki düğün birden kurulur. Zurna öttü davul vuruldu... Alındı, verildi; iki köyde, gerdeğe girildi. Sen sağ ben selamet. iki köyde iki mutlu yuva kuruldu.

Şitto ile Ezo, sizlere layık mutlu bir yaşam sürdürüyordu.mutlulukları göze geldi. aralarına arabozucular girdi. dedikodu yaptılar. Atalarımız "Söz taşıma, taş taşı" demiş ama,kendini bilmezler söz taşıdılar.şitto ile ezo harman sonu evlenmişlerdi; ikinci harman sonuna dek birlikte yaşayamadılar

Şitto ile Ezo, Kötü talih birbirlerini geç buldum tez yitirdi" Şitto,şöyle anlatır; "Bizim halımız dostlarımızı acındırıyor, düşmanlarımızı sevindiriyordu."Efsane güzel Ezo, Şittodan ayrıldıktan sonra altı yıl dul kaldı.serpildi, güzelleşti.

Ezo Öyle güzeldiki görenin gözü kalırdı.o bir ışıktı tüm erkekler, ona pervane kesilmişlerdi. Genç
yaşlı, zengin-fakir, nice talibi çıktı Ezo'nun. Her talibi, tek tüy isteyen Hz. Süleyman'ın önünde tüylerini döküveren yarasa örneği, neyi var neyi yoksa önüne seriyorlardı Ezo'nun.

Ezo, evlenme önerilerini geri çevirdi. ailesinin de ısrarıyla genç kızlığından beri talip olan teyz'oğlu Memey'le evlendi Türkmen oymağından Memey Suriye, Carablus ilçesinin Kozbaş köyünde oturuyordu. Ezo 1936 yılının güzünde, antep Uruş'tan Kozbaş'a gelin gitti.

Ezo ile memeyin evliliği değişik töresine göre olmuş; Memey, bacısını Ezo'nun ağabeyine vermişti. iki kızları oldu. İlki, öldü. ikinci kızları halen sağdır ve Suriye'de yaşamaktadır.

Ezo'nun, gurbet" yüreğini yakıyordu Türk köylüsü "Çalının ardı gurbet" der. Ezo cerablus Kozbaş'tan Türkiyedeki antep Uruş'u görüyor doğduğu köye gidiyordu ama,özlemi azalmıyordu. Yakınları onun "Vara öleyim, tek yurdumda kalaydım" dediğini anlatırlar.

Ezo gurbetlik beni öldürecek" der öldüğünde, Türkiye Uruş köyüne gömülmesini dilerdi.Dediği oldu. Suriye'ye gidişinin yirminci yılında, 1956 güzünde yatağa düştü. Hastalığının verem olduğunu,biliyor kızını yanından ayırmak istemiyordu. Ecel gününün geldiğini anlıyor, avuntuyu güzel kızı Celile'de buluyordu.

Ezo Gelin, güz yağmurlarının düştüğü bir cuma, yatsı vakti son soluğunu soludu. Eşi ve yakınları, vasiyetini dikkate alarak, onu; arasıra tepesine çıkıp yaşlı gözlerle Türkiye'yi seyrettiği Bozhöyük'ün en yüksek noktasına gömdüler.

aldılar elimden ezo gelini
saramadım yarin ince belini
kim silecek gözlerimin selini
dağlar, yüce dağlar
derdim nece dağlar

yol ver kurban olam
yarim geçe dağlar
ezo gelin şu antep in maralı
ak elleri elvan elvan kınalı
avcı vurmuş yüreğinden yaralı
dağlar, yüce dağlar
derdim nece dağlar
yol ver kurban olam
yarim geçe dağlar

Türkü Adı : Urfalıyam Ezelden (Ömer)

Yöresi : Urfa

Ömer çok yakışıklı, yiğit, iyi ata binen, kılıcının sahibi, çok iyi çöğür çalan ve hoyrat okuyan, halay çeken bir gençtir. Allah her kabiliyeti sanki ona vermiştir. Ömer'siz düğün, sıra gecesi düşünülemez.

Ömer'in baş bağlaması meşhurdur. Sırmalı puşu bağlar. Puşunun kenarlarındaki püsküller doğadaki çiçeklerin tüm renklerini başında toplamıştır. Halay çekerken başındaki her gül bir yana düşer,

Ömer hangi düğüne giderse gitsin, Halayın başına geçti mi silah sesleri ve genç kızların zılgıt sesleriyle yer gök inler. Ömer toplumu öylesine etkilemiştir ki Ömer'i anlatan türküler yakılmıştır.


Türkü Adı : Kara Çadırın Kızı

Urfa yöresinde aşiretler arasında dolaşan aşk şairleri aşiret reislerinin çadır odalarında rebap çalıp, güzel kızları ve genç delikanlıları metheder, türkü söylerlermiş.Urfa'nın Tek Tek dağlarında aşiret reisinin çadırına rebap çalan şairler 3 gün misafir olmuşlar.

Oda kısmında misafirleri eğlendirir Bazende harem tarafına geçerlermiş.aşiret reisinin çok güzel bir kızı varmış. Bu yörede kızın güzelliği dillere destan olmuş. şairler Suriye ve Irak tarafında dolaşır Suriye'ye geçtiklerinde aşiret reisinin çadırına misafir olurlarmış

aşiret reisinin yakışıklı yiğit bir oğlu Urfa aşiret reisinin ise dillere destan bir kızı varmış şairler kızın güzelliğinden bahsederken Oğlan kızın güzelliğini görmeden aşık olur.şairler Urfa'ya gelip, o aşiret reisine misafir olurlar. Bu defa oğlanın yakışıklılığından bahseder Kızda oğlanı görmeden aşık olur.

Oğlan görmeden aşık olduğu kız için Urfa tarafına gelir çadıra misafir olur. Reisin kızı kırmızı fermanesiyle giyip, çadırın önünden geçerken oğlanın gözü kıza takılır. Bakar ki şairlerin bahsettiği kız o Kızda oğlanı görür ve şairlerin methettiği oğlan olduğunu tahmin eder.

Gece oda herkes çadırına gider. epey geçtikten kız yatağına gelir ve oğlana sarılır. Kız "korkma geldiğimi kimse görmedi" diye oğlanı rahatlatır. İkisi uykuya geçerler. Sabah herkes gelir oğlan Kızı sessizce uyandırarak "kalk baban duyarsa ikimize de öldürür" der.kalkar gider

Sohbet arasında bir gencin, kızın nişanlısı ve amcası oğlu olduğunu anlar, Şimdi halim ne olacak" der morali bozulur. Kızın babası oğlana oğlum kusura bakma bizde adettir misafire üç gün bir şey sorulmaz, fakat senin atın çok iyi bakılmış, silahından ve giyiminden anladım bizden üstün bir aşiret reisinin oğlusun, gelişinin sebebi nedir."

Kızın amcası oğlu geliş sebebinin ancak kız isteme olabileceğini söyler. Misafir genç böyle bir niyetinin olmadığını, amacının aşiretleri gezmek olduğunu söyler. Kızın babası yeğenine bir tek kızım var onu da sana nişanladım, ikinci kızım olsaydı bu gence verirdim". Kızın nişanlısı "ben nişanlımı buna bağışladım" der. Amcası kabul eder. iki genç evlenirler.


Mezarımın Taşı Urfa'ya Karşı
Yöresi : Urfa

Zeki Urfa'lı Musa Antep'li iki samimi arkadaştır. Sık sık hasret giderirler. Zeki Antep'e Musa'ya misafir olur. Hal hatır sohbet ve akşam yemeğinden sonra Musa arkadaşını ağırlamak için saza davet eder.

Yer içer eğlenirken Musa çalışan bir kızı masalarına davet eder ve sohbet ederler.aynı sazda bulunan kızın dostu sarhoş vaziyetle kendilerine hakarete başlar.Zeki hakaretlere dayanamaz,kavga başlar ve Zeki kavgada bıçakla ağır yaralanır ve arkadaşı Musa tarafından hastahaneye götürülürken ölür.
Bu olay üzerine türkü yakılır.


Gittim Baktım Evlerinin Haline
Yöresi : Urfa

Bir Türk genci ile Ahçin isminde Ermeni kızının sevda öyküsüdür.

1920 de Urfa’da Ermeniler, Süryaniler, Yahudiler Türklerle birlikte yaşarlardı. Ermeniler Tılfındır Mahalle’si Süryaniler Ellisekiz Meydanında otururlardı. Yüzyıllık birliktelik sonucu sevgi ve hoşgörüye dayanan çok iyi ilişkileri olmuştu. Acılı günlerde üzülür, sevinçli günlerde beraber eğlenirlerdi.

Osmanlı devletinin Birinci dünya savaşında yenilmesiyle itilaf devletleri yurdu işgale başladı. Bu işgaller Urfa önce İngilizler sonra Fransızlar tarafından işgal edildi. “İngilizler 19 Mart 1919’da Urfa’ya gelirken yanlarında 1500 Ermeni komiteci vardı. Bunlar Maraş Adana Halep ve Pozantı’dan gelmişlerdi

Urfa’daki komitacı Ermeniler işgalci kuvvetlere katıldı. lojistik, konusunda yardımcı oldular. İngilizlerden sonra Urfa’ya Fransızlar geldi. Fransız işgalinde Ermeniler uzun namlulu silahlarla, sokaktan geçen birçok kişiyi öldürdüler,

gece evlere baskın yapılıp katliamlar yapıldı Urfalıların cevabı gecikmedi. 12’ler diye bilinen Urfanın ileri gelenleri milis kuvvetler kurdular. işgalcilere karşı çetin bir mücadele verdiler. 11 Nisan 1920’de Şebeke mevkinde düşmana son darbeyi vurup, Urfa’yı düşman işgalinden kurtardılar.

Türklerle, Ermeniler ve azınlıklar arasında sevgi ve hoşgörü kalmadı, herkes birbirinden korkmaya başladı.Ermeni ve diğer azınlıklar başlarına geleceklerden korkup Halep başta olmak üzere başka yerlere göç ettiler. Urfa’da kalanlar a
evlerini, İstanbul gibi büyük şehirlere naklettiler.

Bu türkü, Ermeni kızla, bir Türk gencinin 1920’de Urfa’da yaşadıkları bir aşkın öyküsüdür. Türk genci, mahalledeki Akçin isminde bir Ermeni kızına vurgundur.kızda sevmektedir delicesine. Akçin güzel mi güzel bir kızdır. Alımlıdır tatlı dillidir. Gençle, Akçin gizlice buluşup evlenme hayalleri kurarlar. sevdaları duyulur bütün mahallede.

sevda sürerken, Urfa İngilizler ve Fransızlar tarafından işgal edilir ve olaylar Türkler, Fransız askerler kadınları taciz eder. Urfalılar’ın, 12’ler direnişi başlar. Fransızlarla işbirliği yapan Ermeni komitacıların yanında,karşı çıkan Ermeni aileler de vardır, ok yaydan çıkmıştır Türklerin, Ermenilere güveni kalmamıştır.

olaylar olurken, Genç’le Akçin buluşup konuşur Akçinin ailesi Ermenileri tasvip etmez ama elden ne gelirki günler günleri kovalar ve Fransızlar çekilir Urfa’dan. Ermeni ailelerde can korkusu başlar. gecenin karanlığına dalarak terk ederler Urfa’yı.

Genç, oğlan buluşma yerinde bekler Akçin gelmeyince içine korku düşer evlerine varır. Kapı açıktır, Akçin’in ailesi gecenin karanlığında gitmiştir Urfa’dan.manzara karşısında beyninden vurulur genç.Yıllarca arar durur, bir daha bulamaz Akçin’ini.birbirine kavuşamayan Türk genci ile Ermeni güzeli Akçin’in sevdaları türküler ile dillenir.



Türkü Adı : Fırat Kenarının İnce Dumanı
Yöresi : Urfa

Urfa Bozova Fırat kenarında iki köy varmış. Bu köyler komşuymuş Bir ağanın oğlu, diğerinin de kızı varmış. kız ve oğlan evlenme çağına gelmişler. Kızla oğlan birbirlerini görmüş ve sevmişler.
oğlanın babası hanımına "Oğluna sor, istiyorsa onu evlendirelim" demiş.

oğlu komşu köyde sevdiği kızı bana isteyin diye istekte bulunmuş, anası babasına oğlunun isteğini bildirmiş. Oğlanın babası ağanın kızını oğluna almaya karar vermiş. vakit geçirmeden köyden bir kaç yaşlı adam alıp, komşu köye oğlunun sevdiği kızı istemeye gitmişler.

Eskiden beri başlık adedi vardır. istenen başlık parası kabul edilmiş. mevsim güzmüş. düğün hazırlığına başlayıp Gelini getirecekleri günü tespit etmişler. gelin ve damat tarafı atlara binerek cirit oynarlarmış. Gelenleri silah sıkarak karşılamışlar. Damat gelin kafilesine katılmış. Gelini deveye bindirmişler.

Düğün alayında nara atılır davul zurna çalınır, ve gelin hareket eder. Silahlar sıkılırken. köyün hududunda serseri kör kurşun gelinin kalbine saplanır, gelin cansız yere düşer ve ölür. Düğün alayı da şivan yerine döner. hüzün içerisinde gelini mezara gömerler.

Damat çok deliye döner. Gelinin köyünde 3 gün kalırlar. Oğlanın gözünün yaşı dinmez. kızın mezarında sabahlara kadar ağlar ve bu türküyü dile getirir. Gece yarısı Fırat Nehri'nden yükselen su buharını seyrederek bülbüllerin ötüşünden hüzünlenerek bu türküyü söylemeye başlar.

Hayatları Değirmi (Aman Eşref)
Yöresi : Urfa

Vaktiyle Urfa'da Sakıplar Sülalesinde üç güzel kız varmış. Eşref kızlardan birine sevdalanmış. Gel zaman git zaman kız da büyümüş ve Eşref'in sevgisini öğrenmiş sevgilerini etraftan ve aileden gizlemişler ama dayanılacak gibi olmamış.

Aynı aileden olmalarına karşın kızın ailesi çok zengin Eşref'in ailesi fakirmiş.aşka dayanamayan Eşref derdini açmış. Aile büyükleri nasıl olur onlar zengin, kızını bize vermezler demiş. biricik oğullarının boynu bükük kaldığını gören ana baba ne pahasına olursa olsun kızı istemeye gitmiş.

Kız istenmiş, fakat sizin oğlan işsiz güçsüz, biz kızı başkasına sözledik demişler. Eşref'in
anası babası boynu bükük, eve dönmüşler. kız Eşref'ten başkasını istememiş. iki aşığı birbirinden uzak tutulmaya çalışılmış Eşref kızla anlaşmış. Ölürüz başkasının olmayız andını içmişler.

Eşref kızı kaçırmayı planlamış. Kız bohçasıyla beklemeye başlamış. Eşref atıyla gelene kadar hayli zaman geçmiş. Kız ise beklemekten uyuya kalmış. Eşref geldiğinde kızı uykuda bulmuş. Eğilmiş öperek uyandırmak istemiş. kızın ağabeyleri içeri girip önce Eşref'i sonra da kızı vurmuşlar.Ölümle sonuçlanan bu hazin öykünün sonunda bu türkü ortaya çıkmıştır.

Tılfındır Hastane
Yöresi : Urfa

Güzel Şanlıurfa'mızı işgale gelenler şiddetli kış mevsiminde geceli gündüzlü çarpışmalardan sonra işin kolay olmayacağını anlayarak şehri terketmişlerdir. Şehirden ayrıldıktan sonra kendilerine yardım eden Şanlıurfa halkına azılı Ermeniler gönüllü askerlere kuyulara ve köylü kızlarının namuslarına el atmak küstahlığında bulunmuşlardır

hareketleri köylüler tarafından şiddetle mukabele gören Ermeniler içerlemiş urfa köylülerine ateş açmışlardır haber derhal Şanlıurfa'ya ulaştırılmış elinde silahın namlusu soğumamış bulunan Urfa çeteleri koşar adımlarla köylünün imdadına yetişerek çetin bir muharebeye başlamıştır

Altı saat süren çarpışmaya Şanlıurfa kadınları omuzlarında su dolu tulumlarla urfa çetelerine su taşımışlardır. Muharebe sonunda düşmen imha edilmiş, Türk'ün namusuna el uzatmak küstahlığında bulunan Ermeniler ile onları himaye edenler cezalarını çekmişlerdir Şimdi her Şanlıurfa'lı muharebe meydanını zafer sevinciyle terk ederek kalem ve kağıt olmaksızın kahramanlık güfte ve bestelerini tamamlamaya başlıyordu.

Yemen Türküsü

Kışlanın önünde asker sesi var
Bakın çantasına neden nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Ah o Yemen'dir
Gülü çimendir
Giden gelmiyor
Acep nedendir
Burası Muş'tur
Havası hoştur
Giden dönmüyor
Acep ne iştir

Mardin kapısında kelek bağlandı
Analar bacılar kara bağladı
Yemen'e giderken cihan ağladı
Ah o Yemen'dir
Gülü çimendir
Giden dönmüyor
Acep nedendir
Burası Van'dır
Yolu dumandır
Giden dönmüyor
Bilmem nedendir

Havada bulut yok bu ne dumandır
Mahlede ölüm yok bu ne şivandır
Yemen'e gidenin hali yamandır
Ah o Yemen'dir
Gülü çimendir
Giden dönmüyor
Acep nedendir
Burası Muş'tur
Yolu yokuştur
Giden dönmüyor
Bilmem ne iştir


Ezo Gelin

Ayağına geymiş kara kondura
Yandı yüreyim böğrüm döndü tandıra
Bir minasib adam yok ki seni bana kandıra
Neneyle nenele de kömür gözlüm nenele
Nenele de bakhtı karam nenele nenele

Aramızda karlı dağlar var
Dört sene sabreyle sabreyle yar yar y
Çıkh Suriye dağlarına
Sen de bize el eyle gel gel eyle of

Kimlere de ken ettin geydin alları
Yakın iken de bögün irah ettin yolları
Bakhçandeki açılmış gonca gülleri
Vardın gettin bir kötüye koklattın
Neneyle neneyle nenele de bakhtı karam
Neneyle neneyle of
Çıkh Suriye dağlarına sen de bize el eyle
El eyle yar yar yar
Aramızda karlı dağlar var
Dört sene sabreyle sabreyle yar yar yar


Bir Bahçeye Giremezsen

Bir bahçeye giremezsen
Durup seyran eyleme
Bir binayı yapamazsan
Yıkıp viran eyleme
Bir güzeli sevip de alamazsan
İsmini aleme destan eyleme

Yeri ince beliye kemer olum yeri yeri
Kara gözüye sürme olum yeri yeri
Kurbanın olum yeri yeri yeri

Güne düştüm

vala kardaş Güne düştüm
Gölgeden güne düştüm oy oy oy
Felek murazın olsun
Dediğin güne düştüm aman aman oy oy
Oğul neneyle neneyle
Cenezem geliyor gel şivan eyle of
Alnıma yazılmış kaderim böyle of



vala kardaş Garibem bu vatanda
Garip bülbüller ötende aman aman oy
vala Gariplik yaman olur
Baş yastığa yetende oy oy oy
Oğul neneyle neneyle
Cenezem geliyor gel şivan eyle of
Alnıma yazılmış kaderim böyle of



Yazı Bilmem

Yazı bilmem
Okuram yazı bilmem
Bu yaz böyle geldi geçti
Gardaş gelecek yazı bilmem
Di yeri yeri yeri yeri yeri
Paşam ince beliyen kemer olum yeri yeri

Daldalanım
Dalım yok gurban daldalanım
Ben feleğe neyledim ki
Goymadı gardaş daldalanım daldalanım
Di yeri yeri yeri yeri yeri
Paşam ince beliyen kemer olum yeri yeri


İki Dağın Arası Var

İki dağın arası var
Bu gönlümün yarası var
Doktorlarda bulamadım
Zalim yarda çaresi var
Kara giydim yastayım ben
Yar yüzünden hastayım ben
Derman kar eylemez bana
Ciğerimden hastayım ben


Kahire'den Gelecek Bu Sabah

Kahire'den gelecek bu sabah kervan
Mısır çöllerini bürüdü bir kara duman
Kahire sultanının adı Mihriban
Sür kervancı kervanını eylenmiyesin
Halep'te güzel çok evlenmiyesin evlenmiyesin

Mısır'ın etrafı çölden görünmez
Bir kervancı da böyle vurulmaz
Ağlarım bu çölde yaram sarılmaz
Sür kervancı kervanını eylenmiyesin
Halep'te güzel çok evlenmiyesin evlenmiyesin
 
Üst