Türkçüler Bayramı kutlu olsun

eray045

Rektör
Katılım
12 Nisan 2008
Mesajlar
12,600
Reaksiyon puanı
250
Puanları
243
TÜRK milliyetçileri, 65 yıl önce dönemin iktidarı tarafından Turancılıkla suçlanıp topluca tutuklanan, tabutluklarda işkence gördükten sonra mahkumiyetleri bozulup beraat eden Türkçü önderlerin şanlı mücadelesini kutluyor.

TÜRK MİLLİYETÇİLERİNE 65 YIL ÖNCE ATILAN
İFTİRANIN DESTANLAŞAN ÖYKÜSÜ

3 Mayıs Türkçüler Günü
Tutuklanan Nihal Atsız ve 34 arkadaşı, Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu Sansaryan Han’daki Tabutluk’ta türlü işkencelerden geçtikten sonra İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından yargılandı. Yargılama sonunda çeşitli cezalara çarptırıldılar. Ancak Askeri Yargıtay bu kararı esastan bozacak, beraat edeceklerdi.

Rusya’nın; II. Dünya Savaşı sırasında Doğu Avrupa’da birtakım işgallere giriştiği dönemde İsmet İnönü belki de Türkiye’nin işgal edilmesi endişesiyle Sovyet yanlılarının faaliyetlerine göz yumdu. Bu dönemde komünist faaliyetler iyice artmıştı. 1939’da Millî Eğitim Bakanlığı tarafından milliyetçi neşriyata karşı alınacak tedbirlerin rapor hâlinde hazırlanması, Sosyalist Yurt ve Dünya ve Adımlar dergilerine Millî Eğitim Bakanlığı’nın abone olması, Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in talimatıyla basılan 496 klâsik eserin içine bir tek Türk klâsiğine yer verilmezken, 63 Rus klasiğinin yer alması, komünist bir derleme şiir kitabının bütün okullara tavsiye edilmesi bu dönemin en çarpıcı örnekleri olarak gösterilebilir.

Atsız’ın açık
mektupları
O dönemde, Türkçülüğü ve Turancılığı benimseyen ve bu doğrultuda yayın yapan en önemli dergi Hüseyin Nihal Atsız’ın yönetiminde yayımlanan “Orkun”du. Orkun Dergisi ve Hüseyin Nihal Atsız da bir anda devletin hedefi haline gelmiş oldu. 1933 yılında yayın hayatına başlayan Orkun, 1934’te kapatıldı. 1 Ekim 1943’te tekrar yayımlanmaya başlanan dergi, 1 Nisan 1944’te tekrar kapatıldı. Türkçü ve Turancı fikirlerle yayın yapan Ergenekon, Bozkurt ve Gök Börü de zaman zaman aynı akıbeti paylaşacaktı. Atsız, Orhun’un Mart 1944’te yayınlanan 15. sayısında, daha önce 5 Ağustos 1942 tarihli meclis konuşmasında “Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve lâakal (enaz) o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir” diyen devrin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’na hitaben bir açık mektup yayınladı.

İnönü eleştirdi
tutuklama başladı
92.jpg

Atsız, Nisan 1944’te yayımlanan 16. sayıda, Şükrü Saraçoğlu’na hitaben ikinci açık mektubunu da yayınlayarak Giritli Ahmed Cevat Emre, Pertev Nâilî Boratav, Sabahattin Ali ve Sadrettin Celâl Antel’in Marksist faaliyetlerde bulunduklarını ve Milli Eğitim Bakanı’nın ’komünistleri kolladığını’ belirterek devrin Millî Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yücel’i istifaya çağırdı. Bu ikinci açık mektup, milli değerlere önem veren çevrelerde büyük bir tepkiye neden oldu. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok şehirde, komünizm aleyhinde gösteriler yapılmaya başlandı. Bunun üzerine Hasan Âli Yücel, 7 Nisan 1944 tarihinde Atsız’ın Boğaziçi Lisesi’ndeki edebiyat öğretmenliğine son verdi. Bununla da yetinilmedi. Orhun Dergisi de Bakanlar Kurulu kararı ile kapatıldı. Ayrıca Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, Ankara Musiki Muallim Mektebi öğretmeni Sabahattin Ali’yi Atsız aleyhine hakaret davası açmaya teşvik etti. Aleyhine dava açılan Atsız, trenle Ankara’ya gitti. Gençler tarafından istasyonda törenle karşılanarak bir otelde misafir edildi. Hakaret davasının 26 Nisan 1944 günü yapılan ilk oturumu olaylı geçti. Bunun üzerine 3 Mayıs 1944 tarihine ertelenen ikinci oturuma dinleyici alınmadı. Bu yüzden de öğrenci gösterileri oldu. Yüzlerce kişi, hükümetin talimatıyla polis tarafından tutuklandı. Davanın 9 Mayıs 1944 günü yapılan karar oturumunda, Sabahattin Ali’ye ’vatan haini’dediği için 6 aya mahkûm edilen Atsız’ın cezası hâkim tarafından ’milli tahrik’ gerekçesi ile 4 aya indirildi. Ardından da 4 aylık bu ceza da ertelendi. 19 Mayıs 1944 törenlerinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Atsız ve arkadaşlarını ağır şekilde eleştiren nutkunu söyledi. Bu nutuk üzerine de Atsız ve 34 arkadaşı İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılanmaya başlandı. Aralarında Alparslan Türkeş gibi subay, üniversite profesörü, öğretmen, doktor ve üniversite öğrencilerinin de bulunduğu sanıklar, gözaltına alındılar.

Hepsi
beraat etti
Atsız dahil bütün sanıklar, daha sonra tabutluk diye adlandırılan Emniyet Müdürlüğü’nün Sansaryan Han’daki hücrelerinde türlü işkenceler gördüler. 7 Eylül 1944 günü İstanbul 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılama başladı. ’Irkçılık-Turancılık Davası’ adı verilen ve haftada 3 gün olmak üzere 65 oturum devam eden mahkeme, 29 Mart 1945 tarihinde sonuçlandı. Atsız 6,5 yıl hapse mahkûm oldu. Ancak Askerî Yargıtay, bu kararı esastan bozdu. Böylece Atsız ve arkadaşları; bir buçuk yıl kadar tutuklu kaldıktan sonra, 23 Ekim 1945 tarihinde tahliye edildi. 5 Ağustos 1946 tarihinde 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nde tutuksuz olarak başlayan Atsız ve arkadaşlarının davası, 31 Mart 1947 tarihinde sonuçlandı. 29 oturum devam eden bu mahkemede bütün sanıkların beraatine karar verildi.

Suçsuz oldukları anlaşıldı
96.jpg

II. Dünya Savaşı’nın başında Almanların başarısını gören İnönü, Türkiye’deki komünistlere göz açtırmadı. Savaşın sonlarına doğru ise; Rus orduları, Doğu Avrupa ülkelerini birbir işgal edince bu sefer hedefte Turancılar vardı. İnönü’nün sert eleştirisinin hemen ardından Atsız ve arkadaşları tutuklandı. Uzun süren duruşmalar sonrasında suçsuzlukları anlaşılacak hepsi beraat edeceklerdi.

Tabutlukta işkence
95.jpg

Bir dönem Türk siyasi hayatına damgasını vuracak olana 1944 Olayı sanıklarından Alparslan Türkeş, İsmet Paşa’nın 19 Mayıs Nutku’ndan birkaç gün sonra görev yeri olan Erdek’te gözaltına alındı. Gözaltı sırasında bölük odası ve evi arandı.. Daha sonra İstanbul Merkez Komutanlığı’na götürülerek 13 Haziran 1944 günü Askerî Tutuk ve Cezaevi’nin hücresine kapatıldı. Burada beş ay tutuklu kalan Türkeş, rahatsızlığı nedeniyle Haydarpaşa Askerî Hastanesi’ne nakledildi. Burada da bir ay süreyle tedavi gördü. Ardından Sıkıyönetim Komutanlığı’nın baskısıyla hastaneden alındı. Tekrar Tophane’daki hücresine konuldu. Hücreye döndükten birkaç gün sonra Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han’a götürülerek meşhur Tabutluk’ta işkenceyle sorgusu başlatıldı. ’Tabutluk’adı verilen, tavanlarında beş yüzer mumluk ampullerin yandığı işkence odalarına kapatıldı. Dönemin Emniyet Müdürü Ahmet Demir ve Savcı Kazım Alöç tarafından Nihal Atsız’a yazmış olduğu mektuplar yüzünden sorguya çekildi. “Adnan Menderes, Celal Bayar ve Fevzi Çakmak’la beraber hazırlık yaptık. İhtilal yapıp Hükümeti devirecektik” ve “Rusya’da zulüm gören Türkleri kurtaracaktık” yazılı bir metne imza atmaları için işkence gördü.. İşkence altında bile suçu kabul etmedi.

94.jpg

“Tabutluk” diye tanımlanan işkence hücreleri ayakta durmuş bir insanın sığabileceği şekilde tasarlanmıştı.

91.jpg


En adil
kararı zaman verecek!

90.jpg

Duruşma sırasında baş sanık durumundaki Nihal Atsız, 19 Şubat 1944 günü uzun bir savunma yaptı. Atsız savunmasında davanın Savcısı Kazım Alöç’e, çok ağır ithamlarda bulundu. Aşağıda Nihal Atsız’ın tarihi konuşmasından kısa bir bölüm aktarıyoruz:
“Bu dava, savcının iddiaya uğraştığı gibi yeni bir rejim ve yeni nizam kurmak dâvâsı değil, Türkçülük düşmanlarının yaygarasına aldanarak kuruntuya kapılanların hiç yoktan ortaya attıkları bir ’açık kapıları zorlama’ davasıdır. Bu dava; gizli cemiyet, şifre, parola, telsiz, hükümet darbesi, vatan ihaneti gibi efsanelerle dünyayı velveleye veren şahsi düşmanlarının, boş ve hayali iddialarını zorla ispat etmek için mâsum insanlara, gerçek yurtseverlere savurdukları iftiraların davasıdır. Kazım Alöç’ün, Turancılar dâvâsını anlaşılmaz bir taassupla ne kadar yanlış bir zaviyeden gördüğünü, iddialarının ne kadar çürük olduğunu belirtmek, bunun sonunda da müdafaa hakkımı gereğince kullanmak için, iddiasının mahiyetini açığa vurup mahkemenin ve bütün dünyanın önüne sermek icap ediyor.
Soyadı bile yanlış adam
Savcı yerinde duran bu adam her şeyden önce yazılı vesikaları tahrif etmiştir: Ben ’bedava broşür verelim’diyorum, o bunu ’gizli broşür’ şekline sokuyor. Ben ’Türk illerinin dünkü, bugünkü sınırları’ diyorum, o bunu ’yarınki sınırlar’diye tahrif ediyor. Ben ’millî ülkülerin üçüncü merhalesi cihanı kaplamaktır’diyorum, cihanı istilâya kalkıştığımızı ilân ediyor. ’Ölmüş devlet reisinden’ bahsediyorum, ’ölmüş reisicumhur’ hâline getiriyor. Ne ben acemi bir lise talebesiyim; ne de o benim tahrir vazifelerimi düzelten bir edebiyat öğretmenidir. Taşıdığı soyadı bile yanlış olan öğretmenler benim yazılarımı düzeltemez.” Nihal Atsız savunmasının sonunu şu sözlerle bitiriyordu: “Türkçüyüm. Türkçülük milliyetçiliktir. Irkçılık ve Turancılık da bunun şümûlüne dahildir. Memleket, ya bu iki temel üzerinde yükselecek veya yıkılacaktır. Irkçılık ve Turancılık Anayasaya aykırı değildir. Ceza Kanununda sarahatle suç olduğu yazılmayan bir hareketten dolayı kimse suçlandırılamaz. Devlet de icraatıyla açıkça ırkçı, Hatay’ı ilhak etmekle de Turancıdır.

İstediğim gibi düşünürüm
Yalnız gönderilenlere malûm mektuplara ve herkese meçhul vasiyetnameme bakılarak hükûmeti alenen tahkir ettiğim iddia olunamaz. Bunlar polisin başka bir mesele için yaptığı arama dolayısıyla elde edilmiştir. Hükûmeti tahkir ettiğim hakkında bir şikâyet veya ihbar yapılmış değildir. Şu dakikada böyle mektuplar yazmış veya vasiyetname hazırlamış kaç bin kişinin bulunduğunu Tanrı bilir. Anayasaya göre istediğim gibi düşünmekte serbestim. Çünkü eşit adaletin hüküm sürdüğü hür vatandaşlar diyarının vatandaşıyım. Sözlerimi bitirirken tarihî bir misâl zikretmeden kendimi alamıyorum: Taşa tutularak öldürülecek bir maznun hakkında İsa Peygamber’e fikrini sordukları zaman ilk önce hiçbir söz söylememiş. Israr olununca ’içinizde hiç günahsız olan kim ise ilk taşı o atsın’ diye cevap vermiş. Siz de, eğer bir parça olsun benim gibi düşünmüyorsanız, iyi veya kötü daima doğruyu söylediğime kani değilseniz istediğiniz şekilde karar verin. Siz hâkimler de insan olduğunuz için belki insanlık icabı zuhüllerde bulunabilirsiniz. Fakat yanılmaz hakim olan zaman, yani tarih, hepimiz hakkında en adil kararı verecek, Irkçı ve Turancı olduğum için mahkum olursam bu mahkumluk hayatımın en büyük şerefini teşkil edecektir.”

Kaynak
 

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,457
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Rehber Kur'an, hedef Turan...
 

atlantisprensi

Asistan
Katılım
9 Şubat 2008
Mesajlar
282
Reaksiyon puanı
9
Puanları
18
ameli geri olanı nesebi öne geçirmez. (hadis)
arabın aceme acemin araba üstünlüğü yoktur. üstünlük takva iledir. (hadis)
 

Gfbercan

Asistan
Katılım
19 Mart 2009
Mesajlar
183
Reaksiyon puanı
3
Puanları
18
"Yağmur Oğlum!
Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol.
Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.
Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.
Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarın ki düşmanlarımızdır.
Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içer(de)ki düşmanlarımızdır.
Bu kadar çok düşmanla carpışmak için iyi hazırlanmalı.
Tanrı yardımcın olsun!
Nihal Atsız
4 Mayıs 1941
Örnek aldıgınız kişilerin geçmişinide araştırın sizce buyazıda Nihat Atsız'ın ikirleri doğrumu


Türkçülük iyi birşey değildir bence bizim tek kimliğimiz vardır o da MÜSLÜMANLIKTIR
arkadaşımında verdiği örnekteki hadis herşeyi açıklamıyormu

arabın aceme acemin araba üstünlüğü yoktur. üstünlük takva iledir. (hadis)

Gençlerin aklını bulandırmaktan başka birşey değil

Müslüman olan bir insan türk kürt vs. gibi bir ayrım yapmamalıdır
 

cumali2128

Asistan
Katılım
7 Mayıs 2008
Mesajlar
121
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
"Yağmur Oğlum!
Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol.
Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.
Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.
Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarın ki düşmanlarımızdır.
Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içer(de)ki düşmanlarımızdır.
Bu kadar çok düşmanla carpışmak için iyi hazırlanmalı.
Tanrı yardımcın olsun!
Nihal Atsız
4 Mayıs 1941
Örnek aldıgınız kişilerin geçmişinide araştırın sizce buyazıda Nihat Atsız'ın ikirleri doğrumu


Türkçülük iyi birşey değildir bence bizim tek kimliğimiz vardır o da MÜSLÜMANLIKTIR
arkadaşımında verdiği örnekteki hadis herşeyi açıklamıyormu

arabın aceme acemin araba üstünlüğü yoktur. üstünlük takva iledir. (hadis)

Gençlerin aklını bulandırmaktan başka birşey değil

Müslüman olan bir insan türk kürt vs. gibi bir ayrım yapmamalıdır
Etki den tepki doğar . milliyetçilikten de milliyetçilik doğar.
herkes Allah katında kardeştir. insanları bölmek ayrımcılık yapmak doğru değil
 

pafter

Doçent
Katılım
25 Eylül 2007
Mesajlar
628
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Güzel, yararlı ve bir o kadarda bilgilendirici paylaşım için teşekkürler, üstü kapatılan gerçekleri su üstüne çıkarmak her haklının hakkıdır.
 
Üst