WaterBoy
Profesör
- Katılım
- 24 Eylül 2007
- Mesajlar
- 2,751
- Reaksiyon puanı
- 5
- Puanları
- 0
Kanaltürk satılmak zorunda mıydı?
Tuncay Özkan kanalla birlikte “Biz kaç kişiyiz “hareketini de sattı...
Biz kaç lirayız, hatta biz kaç dolarız...
Kanaltürk’ü satan Tuncay Özkan vatanı da satar...
Tuncay Özkan kendisini de mi sattı?
Tuncay Özkan gizli Fetullahçı mı?
Tuncay Özkan Amerikan ajanıymış...
Tuncay Özkan Fetullahçılardan aldığı parayla bölünmeye yol açacak parti kuracak...
Tuncay Özkan bölücüdür...
Aslında Tuncay Özkan ....?
Gözlerim fal taşı gibi açılıyor duyduklarım karşısında... Bir mücadeleye adanmış kocaman bir hayat. Kimilerine kocaman gelmeyebilir. Kimilerine süresi, kimilerine içeriği dar gelebilir. Ama bana kocaman geliyor. Hele son 6 yılı... Hele bir de daha yapacaklarımı bilseler...
Kanaltürk’ü kurmak için çıktığımız yolculukta 2003, bizi nelerin beklediğini biliyorduk. Kanal bizim için bir araçtı. Amacımız Türkiye’nin nefesini kesen faşizme karşı durmak emperyalizmin Türkiye’yi bölüp parçalamasına engel olmaktı. Çok çalıştık. Kazandığımız ne varsa ve dahi canımızı ortaya koyarak. Hiç kimseden bir kuruş hibe ve yardım almadan, tamamen kendi paralarımızla, çıktık yola ve çok çalıştık ...
Türkiye’de çoğulcu sistemin devamı, parlamentoda tek sesliliğin engellenmesi ve özellikle CHP ile MHP' nin parlamentoda yer alabilmesi için çok çabaladık.
Peki bunları neden yaptık?
Türkiye’de zaman ve hafıza arasında inanılmaz bir sorun var. AKP iktidara gelmiş. Faşizm kol geziyor. Tuncay Özkan yani ben, Tayyip Erdoğan’ın Çankırı meydan konuşmasında dediği gibi rejimin cazgırı gazeteci olarak, kendisi yani AKP Genel Başkanı ve Başbakan olarak bastırınca, görevimden yuvarlanmışım. Çünkü Irak savaşına karşı çıkmışım. Wolfowitz ile Pearle Amerika’nın iki savaş bakan yardımcısı başında bulunduğum görevden ayrılmam için baskı yapıyor. Recep Tayyip Erdoğan bastırıyor. Tuncay görevinden yuvarlanıyor. Türkiye’de kimsenin gıkı çıkmıyor. Herkes sus pus... Hatta mutlular. Hele beni Amerikalılara gammazlayan gazeteci müsvetteleri çok mutlular..
Biz bir karar alıyoruz, dostlarımız, birlikte yolculuk yapa geldiklerimiz, geleceğe de birlikte yürüyecek olanlar: Televizyon kuracağız. Para kendi paramız. Kuruyoruz. Herkes kurma diyor. Kur diyene rastlamadım. Yayına geçerken faşistlerin yaptıklarını anlatamam. Hele bir tanesi yaptıklarını çok sonra “İdarenin takdiri kim karışır” diye açıkladı.
Sonra yol arkadaşlarımız çıkıyor ortaya. Örneğin CHP... Gidip reklam istiyoruz. Veriyor. Gerekli garantilerini alarak ama. Alacak. Her şey yasal... Her şey ortada. Her yıl CHP den aynı anlaşmalarla para alanlar sonra aslan kesilip vuruyorlar bize. Vursunlar :
“Örsle çekiç arasında ne kadar iyi ve çok dövülürsek o kadar çelik olacağız ya...”
Kanaltürk’de yayınlar yayınlar... Yetmiyor, 2003 yılının Mart ayında başlıyorum koşmaya. Türkiye’yi dolaşmaya karar verdim. Çıktım yola. İlk toplantı için bin kişilik salon istedim kırk kişi geldi.:
“Yürü git işine, AKP daha 20 yıl iktidarda gitmez” dediler. İkinci toplantı, salonda Fetullahçılar pusu kurmuş. 50 kişi aynı sorularla bastırıyorlar. Birine yanıt veriyorum diğeri...
Sonra Ankara Tandoğan’da 50 bin kişinin katıldığı ilk meydan mitingi.
Kanaltürk yayınlıyor hepsini. Sayılar artıyor durmadan. Fetullahçılar her yerde bastırıyorlar. Kanal ilk yıl 17 milyon dolar reklam geliri elde etti. Sonra AKP işadamlarını tehdit etti. Sonra kanal için ekonomik kriz başladı.
22 Temmuz öncesinde almak isteyenlerin ardı arkası kesilmiyor. Ben il il geziyorum, ilçe ilçe bastırıyorum: Türkiye’nin kurtuluşu için oyunuzu AKP ye vermeyin. Sağcıysanız CHP ye oy vermem diyorsanız MHP ye, solcuysanız CHP ye diyorum. Dile kolay 22 temmuz öncesi tam 468 konferans vermişim. Mitinglerin sayısı 22 olmuş. En büyüğü Çağlayan 4 milyon insan, en küçüğü Isparta bin 500 kişi. Ama ille de Antalya... Gökten yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor, bir tarlayı vermişler meydan diye, yerden de çamur akıyor, bileklere kadar gömülüyüz toprağa. İnaçla imanla bastırıyor Antalya, “Konuş durma konuşsana...”
Konuştum göz yaşlarımı sile sile...
Dile kolay tam dört yıl hiç susmadan Kanaltürk’de, sokaklarda meydanlarda toplantı salonlarında, mahkeme salonlarında, savcı karşısında hep konuştum.
Sus dediler. Bak susmazsan kanal gider dediler. Sat kurtul dediler.. Satmazsan.... dediler.
Adam geldi 22 temmuz öncesi al sana 125 milyon dolar, sat dedi. Ama şartım 6 ay miting yapma ve televizyona çıkma... Git dedik. Satmayız çünkü seçim öncesi bunu yapamayız. Ama çalışanların büyük kısmı maaş alamamaktan dertli. Reklam gelirleri düşüşte artık para gelmiyor.
Sokaklarda herkes önceleri korkarak sonraları sırtımızı sıvazlayarak mücadelemizi destekliyor. AKP canımıza okuyor. Baskı bitmiyor. Reklamlar tükendi. Çalışanların bir kısmı 22 Temmuz öncesi istifa etti.
22 Temmuz gecesi yayında, köşelerinde de yazdılar kavruldum sonuçlar açıklandıkça, yandım Türkiye’m için. Ertesi gün sokakta insanlar acıyan gözlerle baktılar gene bana.
Bir kısmı açıkça bitti işin artık canını kurtar dediler.
RTÜK birbiri ardına cezalar yağdırmaya başladı. 9+9+9+6+yayın durdurma karı. 3 gün de reklam yayınlamama yasağı. Gerekçe yanlı yayın. CHP lehine yayın yapmak.
Reklam geliri bitti.
Çalışanlar için artık namus ve onur işiydi Kanaltürk’ü yayında tutmak.
Direniş başladı.
Ben de kapı kapı gezip yardım istedim. Bütün kapılar kapalı idi. Herkes korkuyordu ve korkunun kralı Kanaltürk’e yardım edenleri affetmiyordu.
Mali incelemeler öyle bir hale geldi ki, şirketin bütün bilgilerini iktidar gazetelerinde yayınlamaya ve açıkça saldırmaya başladılar. Bir gün tam 38 müfettiş binada incelemeye geldi. Cezalar kestiler. Polisler güvenlik kameralarının açıları bozuk diye, itfaiyeciler baca temizliği yetersiz diye...
Düşündüm kendimce, bu faşistler karşısında ne yapmalı?
Tuncay Özkan ne yapmalı?
Borç gırtlakta. Kapılar kapalı... Çalışanlar huzursuz... Ama karar verdim, teslim olmak yok bu karanlığa. Partiler olsa da biz olmalıyız. Ordular yenilebilir ama millet yenilmezdi asla...
12 Eylül 2007 de Tuncay Özkan çok önemli açıklamalar yapacak ana haber bültenin de, diye alt yazı döndü Kanaltürk.
12 Eylül günü karar verdi RTÜK: Kanaltürk ün ana haber bülteni kapatılacak.
13 Eylül günü çıktım ve açıkladım ekranda. Herkesi çağırıyorum dedim, meydan meydan dolananları, Türkiye sevdalılarını, gelincikleri çağırıyorum. Gelin Türkiye’ye sahip çıkmalıyız. Biz Kaç Kişiyiz hareketini başlatıyorum.
Stüdyoda konuştum, yukarıya çıktım bende varım diye yazacağım internete, bir baktım ki üye numaram 30 binlerde.
Sonra Kanaltürk de her gece anlattım niye faşizme teslim olmayacağımızı.
1 milyon yürekli vatansever istedim, 1 milyon 300 bin kişi geldi.
Bende onlarla yeni bir kavga başlattım. Bugün geldiğimiz yerde onların Türkiye sevdası var. Onlar olmasaydı Türkiye faşizme teslim olurdu.
Vay sen misin bunu yapan. Artık maliyenin eli gırtlağımızda. Herkes peşimizde. Ergenekon nidalarıyla, Tuncay’ı tutuklayın naralarıyla dolaşıyorlar. Tam 6 aydır çalışanlar maaş alamıyor. İçerde isyan çıkıyor. Konuşuyorum anlatıyorum, ikna oluyor işe dönüyorlar. Çalışanlar ya sat ya sat diye baskı yapıyorlar. Konuşunca rahatlıyor, işe dönüşüyorlar. Ama artık zor çalışıyorlar.
Alın diye yalvarıyorum, kimse almıyor. Almak isteyenlere de “Ankara izin vermiyor”.
Belli ki artık binayı üstümüze yıktırmaya çalışıyorlar. Bina kiralık. Dört aydır ödenmemiş para... Avukatlar bastırıyorlar. Haklılar...
Çalışanlar bastırıyorlar , haklılar...
Vergi dairesi hacze geliyor, haklılar...
Kimse dönüp bakmıyor, haklılar...
Maliyeciler çay ve şeker satan dükkanın defterlerini incelemeye almışlar, dükkan sahibi çay ve şeker satmak istemiyor bize, haklı ve haklılar...
Film satan şirketleri arıyor maliyeciler inceleme yapacağız diye bastırıyorlar, haklılar...
Reklam verenlerin defterleri incelemeye alınıyor, haklılar...
Bedava film veren bir dost, arıyor maliyeciler, film verme diye, azarlıyor onları, maliyeciler haklılar...
Devamı altta...
Tuncay Özkan kanalla birlikte “Biz kaç kişiyiz “hareketini de sattı...
Biz kaç lirayız, hatta biz kaç dolarız...
Kanaltürk’ü satan Tuncay Özkan vatanı da satar...
Tuncay Özkan kendisini de mi sattı?
Tuncay Özkan gizli Fetullahçı mı?
Tuncay Özkan Amerikan ajanıymış...
Tuncay Özkan Fetullahçılardan aldığı parayla bölünmeye yol açacak parti kuracak...
Tuncay Özkan bölücüdür...
Aslında Tuncay Özkan ....?
Gözlerim fal taşı gibi açılıyor duyduklarım karşısında... Bir mücadeleye adanmış kocaman bir hayat. Kimilerine kocaman gelmeyebilir. Kimilerine süresi, kimilerine içeriği dar gelebilir. Ama bana kocaman geliyor. Hele son 6 yılı... Hele bir de daha yapacaklarımı bilseler...
Kanaltürk’ü kurmak için çıktığımız yolculukta 2003, bizi nelerin beklediğini biliyorduk. Kanal bizim için bir araçtı. Amacımız Türkiye’nin nefesini kesen faşizme karşı durmak emperyalizmin Türkiye’yi bölüp parçalamasına engel olmaktı. Çok çalıştık. Kazandığımız ne varsa ve dahi canımızı ortaya koyarak. Hiç kimseden bir kuruş hibe ve yardım almadan, tamamen kendi paralarımızla, çıktık yola ve çok çalıştık ...
Türkiye’de çoğulcu sistemin devamı, parlamentoda tek sesliliğin engellenmesi ve özellikle CHP ile MHP' nin parlamentoda yer alabilmesi için çok çabaladık.
Peki bunları neden yaptık?
Türkiye’de zaman ve hafıza arasında inanılmaz bir sorun var. AKP iktidara gelmiş. Faşizm kol geziyor. Tuncay Özkan yani ben, Tayyip Erdoğan’ın Çankırı meydan konuşmasında dediği gibi rejimin cazgırı gazeteci olarak, kendisi yani AKP Genel Başkanı ve Başbakan olarak bastırınca, görevimden yuvarlanmışım. Çünkü Irak savaşına karşı çıkmışım. Wolfowitz ile Pearle Amerika’nın iki savaş bakan yardımcısı başında bulunduğum görevden ayrılmam için baskı yapıyor. Recep Tayyip Erdoğan bastırıyor. Tuncay görevinden yuvarlanıyor. Türkiye’de kimsenin gıkı çıkmıyor. Herkes sus pus... Hatta mutlular. Hele beni Amerikalılara gammazlayan gazeteci müsvetteleri çok mutlular..
Biz bir karar alıyoruz, dostlarımız, birlikte yolculuk yapa geldiklerimiz, geleceğe de birlikte yürüyecek olanlar: Televizyon kuracağız. Para kendi paramız. Kuruyoruz. Herkes kurma diyor. Kur diyene rastlamadım. Yayına geçerken faşistlerin yaptıklarını anlatamam. Hele bir tanesi yaptıklarını çok sonra “İdarenin takdiri kim karışır” diye açıkladı.
Sonra yol arkadaşlarımız çıkıyor ortaya. Örneğin CHP... Gidip reklam istiyoruz. Veriyor. Gerekli garantilerini alarak ama. Alacak. Her şey yasal... Her şey ortada. Her yıl CHP den aynı anlaşmalarla para alanlar sonra aslan kesilip vuruyorlar bize. Vursunlar :
“Örsle çekiç arasında ne kadar iyi ve çok dövülürsek o kadar çelik olacağız ya...”
Kanaltürk’de yayınlar yayınlar... Yetmiyor, 2003 yılının Mart ayında başlıyorum koşmaya. Türkiye’yi dolaşmaya karar verdim. Çıktım yola. İlk toplantı için bin kişilik salon istedim kırk kişi geldi.:
“Yürü git işine, AKP daha 20 yıl iktidarda gitmez” dediler. İkinci toplantı, salonda Fetullahçılar pusu kurmuş. 50 kişi aynı sorularla bastırıyorlar. Birine yanıt veriyorum diğeri...
Sonra Ankara Tandoğan’da 50 bin kişinin katıldığı ilk meydan mitingi.
Kanaltürk yayınlıyor hepsini. Sayılar artıyor durmadan. Fetullahçılar her yerde bastırıyorlar. Kanal ilk yıl 17 milyon dolar reklam geliri elde etti. Sonra AKP işadamlarını tehdit etti. Sonra kanal için ekonomik kriz başladı.
22 Temmuz öncesinde almak isteyenlerin ardı arkası kesilmiyor. Ben il il geziyorum, ilçe ilçe bastırıyorum: Türkiye’nin kurtuluşu için oyunuzu AKP ye vermeyin. Sağcıysanız CHP ye oy vermem diyorsanız MHP ye, solcuysanız CHP ye diyorum. Dile kolay 22 temmuz öncesi tam 468 konferans vermişim. Mitinglerin sayısı 22 olmuş. En büyüğü Çağlayan 4 milyon insan, en küçüğü Isparta bin 500 kişi. Ama ille de Antalya... Gökten yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyor, bir tarlayı vermişler meydan diye, yerden de çamur akıyor, bileklere kadar gömülüyüz toprağa. İnaçla imanla bastırıyor Antalya, “Konuş durma konuşsana...”
Konuştum göz yaşlarımı sile sile...
Dile kolay tam dört yıl hiç susmadan Kanaltürk’de, sokaklarda meydanlarda toplantı salonlarında, mahkeme salonlarında, savcı karşısında hep konuştum.
Sus dediler. Bak susmazsan kanal gider dediler. Sat kurtul dediler.. Satmazsan.... dediler.
Adam geldi 22 temmuz öncesi al sana 125 milyon dolar, sat dedi. Ama şartım 6 ay miting yapma ve televizyona çıkma... Git dedik. Satmayız çünkü seçim öncesi bunu yapamayız. Ama çalışanların büyük kısmı maaş alamamaktan dertli. Reklam gelirleri düşüşte artık para gelmiyor.
Sokaklarda herkes önceleri korkarak sonraları sırtımızı sıvazlayarak mücadelemizi destekliyor. AKP canımıza okuyor. Baskı bitmiyor. Reklamlar tükendi. Çalışanların bir kısmı 22 Temmuz öncesi istifa etti.
22 Temmuz gecesi yayında, köşelerinde de yazdılar kavruldum sonuçlar açıklandıkça, yandım Türkiye’m için. Ertesi gün sokakta insanlar acıyan gözlerle baktılar gene bana.
Bir kısmı açıkça bitti işin artık canını kurtar dediler.
RTÜK birbiri ardına cezalar yağdırmaya başladı. 9+9+9+6+yayın durdurma karı. 3 gün de reklam yayınlamama yasağı. Gerekçe yanlı yayın. CHP lehine yayın yapmak.
Reklam geliri bitti.
Çalışanlar için artık namus ve onur işiydi Kanaltürk’ü yayında tutmak.
Direniş başladı.
Ben de kapı kapı gezip yardım istedim. Bütün kapılar kapalı idi. Herkes korkuyordu ve korkunun kralı Kanaltürk’e yardım edenleri affetmiyordu.
Mali incelemeler öyle bir hale geldi ki, şirketin bütün bilgilerini iktidar gazetelerinde yayınlamaya ve açıkça saldırmaya başladılar. Bir gün tam 38 müfettiş binada incelemeye geldi. Cezalar kestiler. Polisler güvenlik kameralarının açıları bozuk diye, itfaiyeciler baca temizliği yetersiz diye...
Düşündüm kendimce, bu faşistler karşısında ne yapmalı?
Tuncay Özkan ne yapmalı?
Borç gırtlakta. Kapılar kapalı... Çalışanlar huzursuz... Ama karar verdim, teslim olmak yok bu karanlığa. Partiler olsa da biz olmalıyız. Ordular yenilebilir ama millet yenilmezdi asla...
12 Eylül 2007 de Tuncay Özkan çok önemli açıklamalar yapacak ana haber bültenin de, diye alt yazı döndü Kanaltürk.
12 Eylül günü karar verdi RTÜK: Kanaltürk ün ana haber bülteni kapatılacak.
13 Eylül günü çıktım ve açıkladım ekranda. Herkesi çağırıyorum dedim, meydan meydan dolananları, Türkiye sevdalılarını, gelincikleri çağırıyorum. Gelin Türkiye’ye sahip çıkmalıyız. Biz Kaç Kişiyiz hareketini başlatıyorum.
Stüdyoda konuştum, yukarıya çıktım bende varım diye yazacağım internete, bir baktım ki üye numaram 30 binlerde.
Sonra Kanaltürk de her gece anlattım niye faşizme teslim olmayacağımızı.
1 milyon yürekli vatansever istedim, 1 milyon 300 bin kişi geldi.
Bende onlarla yeni bir kavga başlattım. Bugün geldiğimiz yerde onların Türkiye sevdası var. Onlar olmasaydı Türkiye faşizme teslim olurdu.
Vay sen misin bunu yapan. Artık maliyenin eli gırtlağımızda. Herkes peşimizde. Ergenekon nidalarıyla, Tuncay’ı tutuklayın naralarıyla dolaşıyorlar. Tam 6 aydır çalışanlar maaş alamıyor. İçerde isyan çıkıyor. Konuşuyorum anlatıyorum, ikna oluyor işe dönüyorlar. Çalışanlar ya sat ya sat diye baskı yapıyorlar. Konuşunca rahatlıyor, işe dönüşüyorlar. Ama artık zor çalışıyorlar.
Alın diye yalvarıyorum, kimse almıyor. Almak isteyenlere de “Ankara izin vermiyor”.
Belli ki artık binayı üstümüze yıktırmaya çalışıyorlar. Bina kiralık. Dört aydır ödenmemiş para... Avukatlar bastırıyorlar. Haklılar...
Çalışanlar bastırıyorlar , haklılar...
Vergi dairesi hacze geliyor, haklılar...
Kimse dönüp bakmıyor, haklılar...
Maliyeciler çay ve şeker satan dükkanın defterlerini incelemeye almışlar, dükkan sahibi çay ve şeker satmak istemiyor bize, haklı ve haklılar...
Film satan şirketleri arıyor maliyeciler inceleme yapacağız diye bastırıyorlar, haklılar...
Reklam verenlerin defterleri incelemeye alınıyor, haklılar...
Bedava film veren bir dost, arıyor maliyeciler, film verme diye, azarlıyor onları, maliyeciler haklılar...
Devamı altta...