HAKAN34
Asistan
- Katılım
- 5 Ekim 2008
- Mesajlar
- 193
- Reaksiyon puanı
- 0
- Puanları
- 0
Ece Temelkuran
ecetem@hotmail.com
Sembol ve 30 yıl
9 Kasım Pazar 2008
“Bir sembol olarak da bilinen Abdullah Çatlı ve onun şahsında bir kuşağı anıyoruz. Şahsi çıkarlarını milletin çıkarlarına feda eden bir kuşağın, devletin yönetiminin felç olduğu, yargı ve hukukunun işlemediği bir dönemde bu millet ve devlet için ne yapabiliriz düşüncesindeydik.”
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, birkaç gün önce bu sözleri Abdullah Çatlı’nın mezarı başında sarf etti. Dualar okundu ve ‘sembol’ bir kez daha taçlandırıldı. Yazıcıoğlu haklı, böyle ‘sembolleri’ her dem taze tutmak lazım. Haklı, ‘devlet için, millet için’ çok işler yapmışlardı.
Bunlardan bir tanesi tam 30 yıl önceydi. Kariyerlerine hızlı bir giriş yapıyor ve Bahçelievler 15. Sokak’ta, Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 genci kâh boğarak kâh kafalarına kurşun sıkarak öldürüyorlardı. Bakınız, bu kahramanlıklarını kankaları Haluk Kırcı nasıl anlatıyor:
“Kapı açılır açılmaz içeri girdik. Hepsini yere yatırdık. Ne yapacağımız konusunda talimat almak için Abdullah’a birini gönderdik.
Abdullah eter ve pamuk vermiş, ‘Hepsini teker teker bayıltıp öldürelim’ demiş. Dışarı çıkıp, arabada bekleyen Abdullah’la konuştum. ‘Evde öldürmek zor olacak. İkişer ikişer götürüp öldürelim dedim. ‘Olur’ dedi.
İki kişiyi Büyük Reis’in arabasına bindirip Eskişehir yoluna götürdük. Müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp kafalarına ateş ettik. Geri döndük. Böyle zor olacağını anlayınca Abdullah, ‘Tek tek boğalım bunları’ dedi. Bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmek de zor olacaktı.
Arkadaşları gönderdim. Sonra da sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsini boşalttım. Silahı da götürüp Abdullah’a verdim.”
(l7 Kasım 1980, Haluk Kırcı’nın Ankara Sıkıyönetim Savcılığı’na verdiği ifadeden.)
‘Gecenin Kapıları’
Muhsin Yazıcıoğlu haklı; böyle yiğitleri her yıl mezarının başında anmak, kahramanlıklarını kuşaktan kuşağa aktarmak gerek.
Fakat enteresandır, Yazıcıoğlu o mezarın başına gittiği gün, bir işaret gibi, dumanı üstünde bir kitap geçti elime. Gecenin Kapıları. Yazarı Ozan Özgür. Yordam Kitap’tan ekim ayında çıkmış. Yani 9 Ekim 1978’deki Bahçelievler Katliamı’ndan tam 30 yıl sonra. Sanki 7 gençten selam gibi.
Teşkilattan iki kanka Kitap, katliamı katillerin gözünden, içinden anlatıyor. Teşkilattan iki kanka, katliamın hemen öncesinde şöyle konuşuyorlar aralarında:
- Abdullah başka şeylere oynuyormuş. Farklı farklı ekipler kuruyor, teşkilata değil, doğrudan kendine bağlıyor, dedi. Hemen tüm işlere, tıpkı Maraş mevzusunda olduğu gibi, bilinen, polisçe aranan adamları koşuyor, diğerlerini saklı tutuyor diye de ekledi. Ya Muhsin’in koltukta gözü var diyor...
- Sallamış. Değil koltuk kavgası, yedikleri ayrı gitmez bir kere.
- Lafın dibini dinlemiyorsun ki. Ya Muhsin’in koltukta gözü var diyor yahut daha büyük bir teşkilata adam devşiriyor. İkinci ihtimal daha güçlüymüş. Gladyo mu, gladyatör mü ne, öyle bir milletlerarası...
- Balataları sıyırmış.
- Ya doğruysa?
Abdullah’ı unutturmam!
Her şey doğruydu. ‘Devlet için, millet için’ çocukları katlediyor, karşılığında beynelmilel kariyerler inşa ediyorlardı. Şimdi onlar o kanlı mezarlara koşuyorlar hâlâ. Biz o 7 TİP’li genci anıyoruz. Adlarını hatırlayınız:
ODTÜ Elektrik Bölümü öğrencisi Serdar Alten, Ankara Devlet Mimarlık Mühendislik Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses, AİTİA Gazetecilik öğrencisi Efraim Ezgin, HÜ İstatistik Bölümü öğrencisi Latif Can ve Osman Nuri Uzunlar, Faruk Erzan ve Salih Gevence.
Ve evet Muhsin Bey, biz de Abdullah Çatlı’yı unutmuyoruz! Unutturmanıza da izin vermiyoruz!
Müsterih olun, siz ne zaman kahramanlık yalanı uydursanız, hatta unutmak bile isteseniz, biz böyle yazılarla hakikati hatırlatıyor olacağız.
Evet evet, asıl biz size Abdullah’ı hiç unutturmayacağız.
Ece Temelkuran