Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Aysız gecelerde yıldızlar nasıl kalmışsa boşlukta öyleyim sensiz kalınca. güneşten önce toprak nasıl ihtiyaç duyuyorsa suya, yüreğimde öyle sana.
Ay seni sevdiğim kadar sevmiş olsaydı, sanırım dünya bir daha güneş yüzü görmezdi
Bir can bir canı ne kadar severse, bir damardan ne kadar çok kan akarsa, bir yaşam bir ölüme nasıl değerse sen de benim için o kadar değerlisin bitanem...!
Ay üstünü açıyor bana gülümseyerek. Artık onu sevmiyorum, benden kaçıyor sana küstüğüm zamanlarda. Kendini bu kadar nasıl sevdirebildin şarkılara, yağmurlara, aya... Bana...
Sevgimi emiyor bu gece; emdikçe içimde büyüyor. Ciğerlerime senin nefesini çekiyorum sanki.
Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor
Ne güz ne güller ister,
Bu kalp bir sende titrer
Yak hadi durma
Senin bu küller :kalp:
Ne yazı ne kışı bekler
Bu kalp bir seni özler
Vur hadi durma senin bu izler :canim:
Bana sen lazımsın
Yalnız sen lazımsın
Nazım Hikmet'in hayatı bu tezin ispatıdır adeta...
Nazım'ın hep uzağındaki kadınları sevdiği söylenebilir.
Piraye ile 1935'te evlendi. Ertesi yıl tutuklanarak içeri girdi. "Adını kol saatinin kayışına tırnağıyla yazdığı" bu kadınla 1950'de çıkana kadar yazıştılar.
17 yıllık ilişkileri boyunca yazılan 581 mektubu Piraye Hanım'ın oğlu Memet Fuat yayınladı geçenlerde... Nazım, karısına şöyle yazıyordu:
"Seni nasıl seviyorum biliyor musun? Ot yağmuru nasıl severse, ayna ışığı nasıl severse, balık suyu ve insan ekmeği nasıl severse, sarhoşun şarabı, şarabın billur kadehi sevdiği gibi, annenin çocukları, çocukların anneleri sevdikleri gibi, Lenin'in inkılâbı ve inkılâbın Marx'ı sevdiği kadar, velhasıl seni Nazım Hikmet'in Hatice Zekiye Pirayende Piraye'yi sevmesi gibi seviyorum."
O mektuplardan birinde Nazım, "Çıkarsam ve sana kavuşursam, bu öyle dayanılmaz bir saadet olacak ki, gebereceğim diye korkuyorum" diyordu. Oysa öyle olmadı. Taze bir ekmek hayaliyle yıllar yılı aç yaşayan biri, hasretle dişlediği somunun dördüncü diliminde ne hissederse onu hissetti Nazım; ot yağmura, ayna ışığa kavuştuğunda ne olursa, o oldu.
Nazım yeni bir aşktaydı çoktan... 1949'da Bursa cezaevinde dayısının kızı Münevver'e tutulmuştu. Boşandığı 1951 yılında Münevver'den bir oğlu oldu.
Yeniden içeri alınacağını hissedince, "7 tepeli şehrinde bırakıp gonca gülünü" yurtdışına kaçtı. Vatandaşlıktan çıkarıldı ve yeniden başladı hasret mektupları... Bu kez mektupların üzerinde Münevver'in adresi yazılıydı:
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli
Belini sarmayalı
Gözünün içinde durmayalı
Aklının aydınlığına sorular sormayalı
Dokunmayalı sıcaklığına karnının
Yüz yıldır bekliyor beni
Bir şehirde bir kadın
Aynı daldaydık, aynı daldaydık
Aynı daldan düşüp ayrıldık
Aramızda yüz yıllık zaman
Yol yüz yıllık.
Sonra yüz yıldır bekleyen o kadın, oğlunu sırtlayıp çıkageldi bir gün; yüz yıllık yolu aşarak...
Lâkin hasret bitince bitti aşk.
Nazım yeni bir aşktaydı çünkü...
1959'da Vera ile evlendi. 1963'te öldü.
3 Haziran, 35. ölüm yıldönümü Nazım'ın...
Tesadüfe bakın ki, uzaktaki bir kadına yazdığı mektupların yayınlandığı hafta, "yüz yıldır bekleyen" öbür kadının ölüm haberi geldi uzaklardan...
Münevver'in kansere yenik düştüğünü öğrendiğimiz hafta Piraye'ye yazdığı mektuplar vardı gazetelerde... Şöyle diyordu mektuplardan biri: "Canım karıcığım. Birbirimizden uzak olmak, birbirimize sokulamamak ne korkunç şey, fakat bu korkunçluğun ne tuhaf, ne acı bir tadı var."
Galiba en çok bu tadı sevdi Nazım... Aslında O'nun sevdiği, kadınlar değil, sevme fikriydi... Kadınlar sadece öznesiydi o sevginin; nesnesi oldukları anda değiştirdi onları... O'na aşkı anlatabilmek için vesileler, ilhamlar lâzımdı... Son şiirlerinden birinde, "Üstümüze yazdıklarımın hepsi yalan" dedi, "Onlar olan değil, olmasını istediklerimdi aramızda..."
Sevgiyi, yaşamaktan çok yazmayı sevdi... Ve onca aşktan damıttığını iki sözcüğe sıkıştırıp özetledi:
kavuşunca bitiyor dimi bu aşk illeti...aşık olmayı sevmeyi karşımızda yarattığımız hayali bizi besleyen hayalleri seviyoruz..
ama dib dibe yan yana göz göze gelince ete kemiğe bürününce bir anda olmasa bile, zamanla bitiyor o büyü işte...
hayatımda bir kişiye bağlandım ben...deli divane..yıllarca...sonra bitti gün geldi sona erdi...olamaz dayananam atlatamam sandım...ama sonra gördüm ki ben aslında kendi aşkıma sevgime bağlıymışım...kişiler gelip geçiciymiş..bugün ahmet varmış yarın mehmet...ama ben sevmeyi bildiğim sürece hep yerimdeymişim..
uzaktan uzağa yaşanan aşklarda da seven aslında kendi duygularıyla yarattığı o güzelliğe o kişiye o yüreğe vurgun...kişiyi değil de duyguları kaybetmekten korkar hep...çünkü bir daha kaybederse bir daha bulamamaktan korkar..
o sebeple dib dibe gelince kişiye duyulan duyguların bitmesi aslında hiç de olmaz değildir..
Kapılarımı yıkmaya geldin demek,kilitleri kırıp yüreğimin derinlerine sızmaya ve beni esir almaya öyle mi...Oysa ben hep kaçmıştım senden bunca zaman yıpratılmak korkusuyla..Ya da köşe bucak saklandığımı sanırken bile hep peşimdeydin belki de...Meğerse ne kadar yakınmışım sana; ne kadar içimdeymişsin hiç fark etmedim..
Nice sevda büyütüp göz bebeklerime sakladım ki bana seni getirene armağan edeyim diye...
Bugün güneş pencereme daha parlak doğduğunda anladım hayatıma girdiğini...Kışlar daha bir bahardı sanki,baharlar daha bir yeşil gelecekti artık gönlümün kırlarına...Düşlerim daha pembe;pembelerim daha mavi dolaşacaktı gökyüzünde....
Gözlerim daha bir ışıldayacaktı sebepsiz pırıltılarla etrafı seyrederken,, ve hayat daha yaşanılır olacaktı artık seninle...
Aslında beklemiyordum seni ama iyi ki geldin...
Madem ki uzak diyarlardan geldin kalbime dolmak,içimi ısıtmak için...
Madem ki baharı serdin yüreğimi üşüten ayazın üstüne ve ışığı oldun göz bebeklerimin...
Madem ki gecenin grisine yıldızlar dokuyup, gündüzüme bir güneş daha kondurarak girdin hayatıma;....
Öyleyse AŞKIM ,hoş geldin gözlerime.......
Bugün güneş pencereme daha parlak doğduğunda anladım hayatıma girdiğini...Kışlar daha bir bahardı sanki,baharlar daha bir yeşil gelecekti artık gönlümün kırlarına...Düşlerim daha pembe;pembelerim daha mavi dolaşacaktı gökyüzünde....
çok güzel teşekkürler seçiL, bu yazının sahibi kim onuda altına eklersen tam süper olacak
Seni seviyorum kelimesini
Sana benden başka kimse
Söylemesin..
Yalnız bana sakla dudaklarını
Seni benden başka kimse
Öpmesin..
Ne olurdu keşke her seven
Sevilse sanki..
Bu dünyada aştan başka güzel
Ne varki..
Gel kollarıma öyle sarılki
Kimsenin çözmeye gücü
Yetmesin...
ben sana beni sevmenin imkansızlığını nasıl anlatayım ki
kendi yarasını kendi öpen bir çocuğum ben
kendi acısını kendi örten bir çocuk
yaz çiçeğidir tutunduğum dallar
çabucak çürür ömrüme
güz gelir, ağlarım
kış bastırır ürkerim
yüreğimin gurbetine giderim bir başıma
günümü sevda ederim
sevdamı hasret
ben sana beni sevmenin imkansızlığını nasıl anlatayım ki
kendi düşünü kendi kuran bir çocuğum ben
kendi yaşını kendi kurutan bir çocuk
ölüme yakınım nicedir
gel gör ki büyülü şey bu hayat
kandırılmışlığımı denize çalar mesela
toprağın üzerine uzanmışken
nasıl diyebilirim kimim kimsem yok diye
bir sızı kalır işte acemice işlenmiş
atsam atılmaz, satsam satılmaz
ben sana beni sevmenin imkansızlığını nasıl anlatayım ki
kendi ninnisini kendi söyleyen bir çocuğum ben
kendi şiirini kendi ezberleyen bir çocuk
anne kokulu mendiller saklarım
baba gülüşlü resimler yaparım boyuna
her günüm bayram olur
her bayramım şekersiz, çikolotasız
olur olmaz heveslerim inatlaşmaktandır
adanmışlıktandır küçücük sevinçlerim
sevindirmelerim evrene karşı
ben sana beni sevmenin imkansızlığını nasıl anlatayım ki
kendi elini kendi tutan bir çocuğum ben
kendi yüreğini kendi bilen bir çocuk
Her anım Allah'ıma Şükretmekle geçiyor
Seni bana verdiği için..
Nefesimm!!
Yüreğim!
Sevdiğimm!
Öyle çok seviyorum ki seni..
Bunu anlatmaya ne kelimeler,
Ne de cümleler yetiyor..
Sana bendeki gözlerini,sözlerini,ellerini,yüreğini,seni kelimelerin yettiği kadar anlatayım..
Gözlerin ,
Her an yaşama amacım.
Sözlerin,
Bıçak gibi
Canımı acıtmadan kazıyor kalbıme sevgini.
Ellerin,
En umutsuz en bitmiş halimde
Bana güç oluyor.
Yüreğin ise
Yüreğime ilaç!
Yollar dar ve uzun,
Yollar karanlık...
Gitti mi dönülmez bir ayrılık kokusu var havada. Yani peşinsıra gelinmeli her nereye gidiyorsan, ayak izlerin takip edilmeli.
Yoksa terkedeceksin hayallerimi,
Yoksa duymayacaksın sana dairliğimi,
Yoksa gideceksin...Ciddi ciddi gidecek(mi)sin...
"Yağmur yağar akasyalar ıslanır
Ben yağmura deli, buluta deli
Bir büyük oyun bu yaşamak dediğin
Beni ya sevmeli ya öldürmeli..."
- Ya öldürmeli her adımınla giderken,ya da sevmeli her bakışınla yeniden...
Ve başlıyor içimin sayıklamaları. Bakışların donuk, adımların tahminimden hızlı ve uzun...kaçıyorsun
Tüm suçlamalardan, bahanelerden arındırıp benliğini, sana dair tüm güzellikleri inatla bana bırakıp gidiyorsun. Avucumda kırık-dökük bir sevda, burnumda kokun, gözlerimde suretin...arkana dönmeden...terkediyosun
"Bu anlamsız bu yağmur
İşlemez karanlıkta
Garipliğine yan
Yan yürek yan
Gitti giden gitti giden..."
Sen giderken ışıkları sönüyor ruhumun, her hücre karanlığa açılıyor vücudumda. Dirhem dirhem kemiriyor, yutuyor bu karanlık beni. Güneş çıksa yakıyor gözlerimi,kapatıyorum geri. Diyorum boşa doğuyor bu güneş, boşa başlıyor her yeni gün. İçimde zerre heves yok yaşama dair. Gitgide kayboluyor suretin gözler önünden.
En çok bu kahrediyor işte;
Gözlerimi kapıyorum,yüzünü seçemiyorum...
"Sana büyük caddelerin birinde rastlasam
Elimi uzatsam tutsam götürsem
Gözlerine baksam gözlerine
Konuşmasak ah anlasan
Elimi uzatsam tutamasam
Olanca sevgimi yalnızlığımı
Düşünsem hayır hayır düşünmesem!
Senin hiç hiç hiç haberin olmasa.."
Sessiz sedasız sevsem seni.Öylesine,uzaktan...Mevsimler girmemişcesine aramıza düşünsem seni.Nefesini çeksem içime,sarsam kollarımı kendime,sen sansam beni..Konuşsam rüyalarımda seninle,anlatsam tüm içimdekileri senmişcesine,sanki beni anlıyormuşsun gibi düşünsem.
Mutlu olsam sonra;
Eskisi gibi sansam bi an herşeyi...
Sen de bozmasan büyüyü,öyleymiş gibi yapsan..seviyormuş gibi
Kent suskun... ve istasyonlar ayrılık için var bu şehirde
İmlası bozuk, üşümüş ve kirli bir çocuk olurum seni düşünürken
Ömrüme iliştirdiğim martı leşleri yamalı bir geçmişi oynar
İmtihanlar ve intiharlar üzerine kurulu hayatlardan gecenin en serseri yanını alırım günceme ..
Durup durup şiirler yazmak yoluna
Yeni bir yaşam biçimim oldu son günlerde
Kendimi sende kalabalık buluşum belki de bundan
Her gece yorganımın altında sakladığım kırlangıç sürüleriyle geliyorum sana
Sen uykudayken ..
Babam her gece ölüyor şimdilerde
Annem nihavent bir çığlık oluyor "Bana en çok sensizlik koyuyor..."
Sonra Babil’in asma bahçelerine asıyorum kendimi
uyanmak için..
Eski bir aşkını anlatıyorken bana
Konuştuklarından yapılma bir sessizlik oluyor ağzım
Kaç kez kanıyorum bir bilsen...(ya da hiç bilmesen)
Sesinin ardında yüzün sessiz bir tabanca gibi duruyor
Kendimi kötü kurulmuş bir cümle sanıyorum
Gece yüklü bir kamyon uykularımı solluyor
Yastığının altında yalnızlığın var biliyorum
Oysa ben senden bir bardak su istedim,
Akdeniz değil ..
Son yalnızı benimdir bu kentin
İstanbul arkamdan gelir
Ey hüznü yüzünde gülücük diye taşıyan kız
Hep kendine mi saklarsın çocukluğunu ..
Ağzıma bir bulut bulaşsa da yokluğundan yapılmış
Kayadan seken kurşun
En serseri yanımız olur kimi zaman
Ve ben hep kendimi terk ederim senden
Her katilin aşkı ,
Her aşkın katili ,
Bir öncekinin faili ,
Hep ben olurum...
Hep ben ölürüm...
İçime uzanan koridorların ortasından hep gülerdin beni görünce
Bense sana hep geç kalırdım Sona kalırdım, Sonra kanardım...
Yağmurlarla inseydin içime
İçim senden yanaydı
Yüzümdeki işgaller senden karaydı
Seni sevmek en gizli ağlama biçimimdi
Sana yazacaklarım sil sil bitmezdi
"Ve ben; sende hiçbir şeydim sen bende her şeyken..."
Canım yastığının altında biriktirdiğin yalnızlıklarım
Kendine varlaşıp bana yoklaşan biri yapar seni
Ve ne kadar kaçsan o kadar yakınsındır aslında kendine
Geciken sevdalar yıkık kentlere benzer bilirsin
Ve sevgisizlik alır bir gün seni benden
"İşte bu yüzden; Sen hep sevil ... Hep sevil ... Sevil ... "
Senden öncesi ve senden sonrası olsun istiyorum hayatımın. Benden öncesi ve benden sonrası olmalı hayatının. Öyle izlerimiz kalmalı, derinden ve anlamlı
Bitsek ve gitsek de, yüzlerimizi unutmayacak kadar çok bakmış olmalıyız birbirimize. Ne kadar zaman geçse, silinmemeli gözlerin rengi gözlerimizden
Sen, bir dağ kadar güçlü ve heybetli olmalısın. Dik ve geçit vermez yollarla dolu zirvelerin olmalı. Çok zafer görmüş tepeler kadar sıradan değil, doruğuna ayak değmemiş saflıkta kalmalısın..
Benim, denizler gibi engin bir yüreğim olmalı. İçimde mercanların, renkli balıkların yaşadığı, kimsenin bilmediği bir dünyam olmalı. Sularımda yüzenleri kollarımda taşıyacak kadar asil, bir kayayı kıracak kadar sabırlı olmalıyım.
Efsaneye dönüşmesek de, yazılmaya değecek kadar keyifli bir hikayemiz olmalı. Her cümlemizde bir anlam, her kelimemizde sevda saklanmalı.
Biz; çevremizdeki gel geç aşklara inat, uzun ve lezzetli yaşamalıyız. Çabanın, emeğin, fedakarlığın hakkını vermeliyiz. Adımızı duyanların yüzünde tebessüm oluşmalı.
Yalçın ve ayaz geceleri de, sıcak ve yakan sevişmeleri de biliyor olmalıyız. Tenimizin kokusu aklımıza kazınmalı. Bir daha kimseye öyle dokunmuyor olmalıyız.
Biz; önce iki iyi dost, sonra kadın ve adam, sonunda sevgili olmalıyız. Anlamalı, konuşmalı ve hissetmeliyiz. Birbirimize sağduyu olmalıyız. Eksiklerimizi tamamlar gibi, yan yana durunca bir bütün olmalıyız.
Biz; aşka inanan iki insan, boş verip tüm dünyayı, sırılsıklam aşık olmalıyız. Kaç fırtınaya yakalansak orta yerde, el ele kalmalıyız. Öyle bir gün gelmeli ki; aşkın sözlükteki karşılığına, adımızı yazdırmalıyız.
Yollarımızı ayırsak bile, bitişimiz anlamlı olmalı. Karşılaşınca selamlaşacak kadar saygımız, sevgimizin ardından konuşacak yüzümüz kalmalı .
başını, eskiden kalbimin olduğu yere yasla
toprak üzerimde kalsın
uzan yeşil çimenlere
beni sevdiğin zamanları hatırla
yaklaş iyice, çekinme
yağmurlu gökyüzünün altında dur,
ay yükseliyor ufuktan,
trenler geçerken beni düşün,
üzerimde biten çalı çırpıyı temizle,
geçip gitmedi mi tren çala çala düdüğünü.
boşluğa karıştım ben
uçuyorum artık havada,
gölgemde dur,
artık herşey benden oluşuyor.
hava raporunda bugün diyecek ki
yağmur kokusu var havada.
tanrı yıldızları aldı,
birleştirdi onları,
artık kuşlar ayırt edilmiyor tomurcuklardan.
benden kurtulamayacaksın hiçbir zaman,
tanrı beni ağaca dönüştürecek.
bana elveda deme
yalnızca gökyüzünü anlat bana
ve eğer gökyüzü düşerse sözlerimin üzerine
şakacı kuşlar yakalarız seninle
başını, eskiden kalbimin olduğu yere yasla
toprak üzerimde kalsın
uzan yeşil çimenlere
beni sevdiğin zamanları hatırla
Unutma! Yüreğinde bir ismin imzası var ve sen onu silemezsin. Söküp atamazsın, ...ne kadar uğraşsan da. Seninle beraber büyür içindeki sızı. İlk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda.
Unutma! Bir kere sevdin mi, uzun uzun yanarsın. Sitemler, öfkeler birikirken içinde, sen azalırsın. Dilinde küfür, elinde kadeh eksik olmaz Günler böyle geçer; alışırsın.
Unutma! Sabahlar artık gecikir. İster sağa dön ister sola, gözüne uyku değil gidenin hayali gelir. Kendini şiirlere verirsin. Elin sigaraya gider her on dakika da bir; fena zehirlenirsin.
Unutma! Bir süre güvenmeyeceksin kimseye, kendine sığınacaksın. Aşk konuşulduğunda sen susacaksın. Of larla ah larla başlayacaksın her cümleye. Çevrende senden başka herkes haksız olacak. Senin haklılığınsa çaresiz gidecek çöpe.
Unutma! Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın, biri seni bulacak. Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, biraz ürkeceksin. Ne kadar dirensen de nafile, insansın sonuçta, seveceksin. Eski acılara bakıp da küsme sevdalara. Gavura kızıp da oruç bozulmaz. Sök at kafandan acaba ları! Bir kemik, aynı yerden iki defa kırılmaz.
Artık kararmaz gecelerin. Bir daha yaşlar akmaz gözünden. Sabahların gecikmez. Kim bilir ağladığın günlere gülersin. Bir defa öldün ya zamanında, bir daha ölmezsin
Senin İçin Yasak Dediler -YasakLar Çiğnenmek İçindir Dedim... Senin İçin İmkansız Dediler Önemli Olan ...İmkansızı Başarmak Dedim... Senin İçin Olmaz Dediler - Dünya da Olmayacak Şey Yok Dedim... Senin İçin Zor Dediler. - Kolay Olsaydı Değeri Olmazdı Dedim... Onda Bulduğun Nedir ki Dediler. Herkeste Arayıp Bulamadığım Dedim... Senin için O Ne Dediler. - Hayattaki Gülen Yüzüm Dedim... Ona Öyle NasıL Bağlandın Dediler. - Ben Değil O ''Bağladı'' Dedim... Oda Senin Gibi Sevdimi Dediler. - İşte Cevap Veremediğim Tek Şey Buydu... Eğer Bunu Bilmiyorsan Vazgeç Dediler. - ''Vazgececek oLsaydım Sevmezdim'' Dedim...