Bu konuyu okuyanlar

aozaskin

Öğrenci
Katılım
1 Aralık 2008
Mesajlar
11
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Hem Beşiktaş'ımızın tarihçesi ile ilgili ve hemde BJK tribün lideri rahmetli Optik Başkan'ın yazıları çok güzel olmuş. Ellerinize sağlık.
 

besiktask1903

Asistan
Katılım
27 Mart 2009
Mesajlar
272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Nihayet tayin olmuştu.Beklediği gün gelmişti işte,girecekti sınıfına öğrencileriyle tanışacaktı.Belki yabancılayabilirlerdi bücürler...Rahatsızlığı nedeniyle mesleği bırakan Aysel hoca hanımın yerine girecekti derslere...Heyecanla ilk İstiklal Marşı'nı okurken bir yandan da afacanları süzüyordu...En arka sırada bir ufaklığın hazır olda durmayıp ellerini pençe gibi havaya kaldırdığını gördü...Gözleri hariç yüzü siyah-beyaz bir kaşkolla kaplanmıştı...Birden içi ısındı bu çakır gözlü çocuğa...Bir zamanlar kendi de böyle gezerdi semtte,ama işte öğretmen olmuş kader onu buralara sürüklemişti...
Tören bitti girdi ilk dersini vereceği 5-B sınıfına heyecanla...
-Günaydın
-Sağol
-Oturun
.....................................................................................
Bir sessizlik çöktü sınıfa.Öğrencilerine göz gezdiriyordu...Derken mütjiş birşey oldu...Az önceki çakır gözlü çocukla yine kesişti gözleri,içi sevinçle doldu...Hemen kontağa geçmek istedi onunla...İlk ders tanışmaya ayrılacaktı.Önlerden bir çocuğa verdi ilk sözü...
-Adın?
-Serdar öğretmenim...
-Baban ne iş yapıyor?
-Bir inşaat şirketinde genel müdür...
-Neler yaparsın boş zamanlarında?
-Kitap okuyorum,İngilizce öğreniyorum...
-Hangi takımı tutuyorsun sen?
-fenerbahçe...
-Büyüyünce ne olacaksın Serdar?
-Astronot...
Başka bir çocuğa kayıyor gözü...Saçları özenle taralı,giysileri yepyeni
-Sen,adın?
-Hakan
-Senin baban ne iş yapıyor?
-Bankacı...
-Sen nasıl geçiriyorsun vaktini?
-Babamla ata binerim golf oynarım...
-Sen hangi takımlısın bakalım?
-galatasaray...
-Ne olacaksın büyüyünce?
-Mühendis...
''Bu kadar yeter'' dercesine o çakır gözlü çocuğa veriyor sözü
-Söyle bakalım çakır,benim adım Mehmet ya seninki?
Çocuk şaşkın çünkü en sevdiği futbolcunun ismi bu...Ayrıca İstanbul'daki amca hala çocukları hep bahseder maçlardan tribünlerden ve o tribündeki bir kahraman Mehmet'ten,nam-ı değer ''Optik Başkan''dan...Kanı ısınıyor birden bu öğretmene...
-Adım Metin Tekin Kara...
-Baban ne iş yapıyor Metin?
-Kapıcı...
Sınıfta gülüşmeler...Aldırmıyor Mehmet Hoca
-Sen neler yaparsın boş zamanlarında Metin?
-Babama yardım ederim genelde,top oynamayı severim ama ayakkabılarım eskiyor...
-Ne olacaksın bakalım büyüyünce?
-Babam önce adam ol dedi öğretmenim...
Gözleri doluyor Mehmet Hoca'nın...Havayı dağıtmak istercesine
-Hangi takımı tutuyorsun sen peki?
-Takım tutmuyorum öğretmenim...
Şaşırıyor Mehmet Hoca zihninden geçiriyor gözlemlerini...İsmi Metin Tekin,ya o boynundaki kaşkol?Peki nasıl takım tutmaz bu çocuk? Şaşılacak şey doğrusu...
Üstelemiyor zaten ders zili de çalmak üzere...
.......................................................................................
İlk kez gördüğü bu çocukların durumunu bilmek istiyordu Mehmet Hoca...Bir seviye tespit sınavı hazırladı.Karma sorulardan oluşacaktı bu sınav.Öğrencilerinin hangi derslere nelere eğilimli olduklarını görmek açısından çok olumlu olacaktı...Babası Kemal öğretmen hep yapardı bu testi...
Sınavı bitirip çıktı okuldan,evine gitti...Akşam yemeğinin ardından sınav kağıtlarını okumaya koyuldu.Çok ilginç cevaplar vardı gerçekten...Zehir gibi olanlar da vardı öğrencilerin içinde,bilgiye çok aç olan da...Derken olan son kağıtta oldu..Neredeyse dilini yutacaktı Mehmet Hoca...Bu nasıl bir sınav kağıdıydı?
Soru 1:Birleşik kelimeye örnek veriniz...
Cevap 1:BEŞİKTAŞ
Soru 2:Asal sayılara örnek veriniz...
Cevap 2:1903
Soru 3:Atatürk'ün kişisel özelliklerinden birini yazınız...
Cevap 3:M.Kemal Atatürk en büyük Beşiktaşlıdır...
Soru 4:Balkan Savaşı'nın önemi nedir?
Cevap 4:Beşiktaşımız Balkan Savaşı'nda şehitler verince kırmızı-beyaz olan renkleri siyah-beyaz olarak değiştirilmiştir...
Soru 5:Ana renkler nelerdir?
Cevap 5:Siyah ve beyaz yüm renklerin çıkış noktasıdır...
Buraya kadar okuyabildi Mehmet Hoca...Metin'in kağıdıydı bu.Ama hani bu çocuk takım tutmuyordu?
Ertesi gün okulun merdivenlerinde yakaladı Metin'i çağırdı yanına...
-Sen bana takım tutmuyorum demiştin değil mi Metin?
-Evet...
-Ama kağıdın hasta Beşiktaşlı gibi...
-Ben de öyleyim zaten
-Hani takım tutmuyordun?
-Diğerleri takım tutar biz Beşiktaş'ı yaşıyoruz...Bizimkisi farklıymış,aşkmış babam öyle dedi...
Bundan sonra daha da çok sevecekti Mehmet Hoca'sı Metin'i...Onun o çakır gözlerinde sanki kendi çocukluğunu görüyordu...Artık her adımını takip eder olmuştu Mehmet'in...Beden dersindeydiler şimdi.Maç yapacaklardı...Herkeste takımının forması Metin'de ise beyaz bir atlet,üzerine Metinin çocuksu harfleriyle siyah bir BEKO yazısı...
Maç bitmişti ve maçın yıldızı Metin olmuştu attığı gollerle...
Maçı okul müdürü de izliyordu…Maç sonu çağırdı Metin’i…
-Aferin çocuk,iyi oynadın…
-Teşekkür ederim…
-Gel seni galatasaraya transfer edelim…
-Hayır,olmaz Beşiktaşlıyım ben…
-Olur olur,hem bak forma da alırım ben sana…En kral formadan..9 numara ha?
-İstemiyorum,Beşiktaşlıyım ben…
-Ama bir forman bile yok…
-Babamın parası yok çünkü…
İşte burada kopuyordu film.Sınıf arkadaşlarının kahkahalarına dayanamadı Metin…Ağladığını kimse görmesin diye uzaklara doğru koşmaya başladı.Tabi Mehmet Hoca da peşinden…
En sonunda bir köşebaşına çömeldiler.Hoca nefes nefese,Metin ise hıçkırıklarla doluydu…
-Yok işte formam,yok ama formam olmasa da Beşiktaşlıyım ben,Beşiktaşlıyım…
-Üzülme Metin,aferin sana…
Sarıldı öğretmenine ve devam etti hıçkırmaya…Ne vardı sanki babası zengin olsaydı,ne vardı istediği formayı alabilseydi ona,ne vardı kapıcı değil de diğer babalar gibi genel müdür,avukat,doktor olsaydı…
Mehmet Hoca burada bir ders daha verdi öğrencisine… Maddiyatın önemli olmadığını,babasının ona bulunmaz bir miras olan Beşiktaşlılığı bıraktığını anlattı durdu yol boyu…Evinin kapısından içeri girerken Metin yarın karşılaşacağı sürprizi tahmin bile edemiyordu…
Ertesi gün çıkışa kadar bekleyemedi Mehmet Hoca…Derste,dün Metin’e gülen arkadaşlarının gözleri önünde verdi hediyesini…
Şaşkındı Metin,heyecanla açtı paketi…Açtığında ise kavuşmuştu hayallerine…Mehmet Hoca’sının hediyesi-tam da babasının anlattığı meşhur Sarı Fırtına Metin’in forması gibi-11 numaraydı…Armaya baktı bir kez daha…Mehmet Hoca’sının çocukluğuna dair anılarda anlattığı gibi sıkıca tuttu ve öptü armayı…Minnet dolu gözlerle bakıyordu Mehmet Hocasına…
-Teşekkür ederim öğretmenim,çok sağolun…
-Bundan sonra gollerini bu formayla atarsın tamam mı Metin?Attıkça da beni hatırlarsın artık…
-Hiç unutmayacağım sizi ve formamı…Beşiktaşlı vefalıdır…
Yine günlerden Cuma olmuş beden dersi gelmişti…Metin’i apayrı bir heyecan sarmıştı şimdi…Yeni formasıyla ilk gollerini sıralamak için bekliyordu sabırsızlıkla…
Maçın başlamasıyla bitmesi bir olmuştu sanki…5-2 Metin’in takımı kazanırken,Metin tam 3 gol atmıştı yeni formasıyla ve her gol sevincinde Mehmet Hoca’sına koşmuştu Metin…Hele maçtan sonra müdür beyin gözlerinin içine bakarak çektikleri siyah beyaz yok mu işte o ömre bedeldi doğrusu…
Ama bu güzel günler çabuk bitti.Daha mütevazi bir okula yazılacaktı Metin ortaokul için…Zaten Mehmet Hoca’nın da tayini çıkmıştı.Ayrılacaktı Metin çok sevdiği öğretmeninden ama Metin o siyah beyaz formayı unutmayacaktı hiç…
Yıl 2010…
Doktor Metin Bey’in sözü vardı oğluna…Matematik sınavından aldığı güzel notun ödülü olarak maça götürecekti onu…Protokol tribününde locası vardı profesörün ama ufaklık tutturmuştu ‘’ille de kapalı’’diye…Haklıydı da…Ruh da oradaydı,kaşkollu ağabeyler de…
Güzel gidiyordu maç…Son dakikalara girilmişti ve 3-1 galipti takım…Ufaklık çok mutluydu.’’Kartal gol gol’’e eşlik edip arkasından da gol gelince daha bir sevinçle sarılmıştı babasına…Arka sıralardan gelen bir ses bütün büyüyü bozdu ufaklık bunları düşünürken…Kapalı ambulans istiyordu…Belli ki biri rahatsızlanmıştı…
Profesör anında sesin geldiği yöne doğru fırladı…Doktor olduğunu anlattı etrafa…Hemen hastanın göğsünü açıp ilk müdahaleyi yaptı…Spazm durmuş görünüyordu ama hastaneye gitmeleri gerekliydi…İhtiyarın yanındaki ufaklık da çok korkmuştu belki ona da bir sakinleştirici iyi gelecekti…
Çalıştığı hastaneye götürdü hemen.Sedyeyle kardiyolojinin acil servisine götürdüler hastayı…Gereken yapıldı ritim normale dönmüş,solunum düzelmişti…Ufaklık da daha iyi gibiydi,ikisi arkadaş olmuşlardı…
Derken açtı gözlerini ihtiyar
-Neredeyim ben?
-Maçta ufak bir rahatsızlık oldu heyecandan,ben doktorum,şimdi iyisiniz merak edilecek bir durum yok…
Bu çakmak çakmak bakan çakır gözlüyü tanımıştı ihtiyar…Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala hatırladığı çakır gözlerdi bunlar…
-Hangi takımı tutuyorsun sen bakalım?
Profesör şoktaydı…Beraber maçtan gelmişlerdi hastaneye…Öyleyse neydi bu soru?Derken o bariton sesi hatırladı…Siyahına beyaz diyen sesi…
-Takım tutmuyorum Mehmet Hoca’m…Bizimkisi farklı…
Hasretle sarıldılar eski günleri yad ettiler.Çocuklar pek bir şey anlamamışlardı ama bu iki adamın birbirlerini çok sevdikleri belliydi…Profesör kapıcı babasından oğluna kadar bir çırpıda anlatıverdi geçen zamanı…Hoca ise artık torun torba sahibi olmuştu…
Oğlunu çağırdı yanına Profesör:
-Bak oğlum bu amca benim öğretmenimdi hadi öp elini…
İhtiyar da diğer çocuğu çağırdı yanına:
-Bak oğlum bu amca da senin gibiydi ben son gördüğümde.Maşaallah büyümüş doktor olmuş.Sen de doktor olmak istiyordun değil mi?
Sessiz durdu çocuklar…Sessizliği yine Profesör bozdu…
-Hadi tanışın çocuklar…
Çocuklar birbirlerine doğru yürüdüler.İlk hamleyi profesörün oğlu yaptı
-Merhaba,ben Mehmet…
-Memnun oldum ben de Metin…
Burası sözün bittiği yerdi işte…İki adam da saklamıyorlardı artık gözyaşlarını…
Metin Hoca doğru öğrenmişti Beşiktaşlılığı…
-Hadi hocam dedi, bir kez daha… Siyahhhhhhhhhhh
-Beyazzzzzzzzzzzzzzzzzzz

Yazan: Abdullah Doruk Koc


Alıntıdır.....
 

amesfa

Dekan
Emektar
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,863
Reaksiyon puanı
150
Puanları
63
Özlemiştik bu tarz paylaşımları.
 

besiktask1903

Asistan
Katılım
27 Mart 2009
Mesajlar
272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Saol bu topic'i devamlı güncellemeye çalışacağım.Benim için tek AŞK BeşiktAŞK ben bu uğurda hayatımı harcadım hiç bir zamanda pişman olmadım.yalnızca diğer arkadaşlarımızında beşiktaş taraftarını bir taraftar olarak değil bir yaşam tarzı olarak görmesi için elimden geleni yapacağım.

:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::


Hayatımda her kağıda seni karalayıp seni silmiştim ben ;

çocukken akşam karanlıklarına kadar top oynardık kapının önünde ,
çikolata , dondurma , misket almak yerine ben senin renklerini taşıyan bir forma almıştım kendime
yastığımın altına koyardım.Kabuslar görürdüm , korkardım karanlıktan ona sarılırdım...
renklerinle ne güzelde bütünleşmişti hayatım...
birgün siyah birgün beyaz!!!
sesimi yükseltmeye başladığımda sessizliğin çığlığı gibi birşeydi seni sevmek...
okul sıralarında hep takımımızın futbolcularını yazardım deftere kitaba
annem kızardı neden derdi susardım.Bİilirdim ki anlamayacaktı beni çünkü bilirdimki hiçbir dilde telafuz edilemezdi BEŞİKTAŞ aşkı
girip çıkmadığımız sokaklar kaldı mı ki ? yemediğimiz dayaklar ? hatta ve hatta 90 dakika yanında olabilmek için bir sevgiliyi feda edebilmek
evet evet yardan geçmek...
hepsi gitmedi mi teker teker en mutlu anlarım , en büyük gözyaşlarım hep siyah beyazdı BEŞİKTAŞK tı.
herkes gitti bir o gitmedi benden bir o bırakmadı...sonra biz her duvara her kağıda en büyük AŞK BEŞİKTAŞK yazdık.ANLAMADILARRRR
anlamalarınıda beklemedik..Çünkü biliyorduk anlatılamaz bir aşktı bu...
Siyahla beyaza aşık olanlar iyi bilirler bu duygunun ne kadar anlatılmaz ve dünyanın en güzel duygusu olduğunu ...sadece BEŞİKTAŞlılar...
Azraile bile gider yaparken tek korkumuzun şampiyonluk yaşamadan ölüp gitmek değil en zor gününde yanında olamamak olduğunu söyledik.DİNLETEMEDİK...
Sanki biz havaya yazmadık 30 binlik bir koroyla 30 milyonluk bir yürekle seni sevinmek için sevmedik diye...ANLAMADILAR...
Biz pınarbaşı çekerken omuz omuza birbirimizin gözüne bakıp mutluluktan ağlayanlardandık sesimizi DÜNYAYA duyurduk...Ama ALKIŞLATAMADIK..
umursamadık tüm beyazlarımızı siyaha boyayıp aldılar aramızdan silah arkadaşlarımızı yıktılar sandılar ama daha da SAĞLAMLAŞTIK...
Şimdi biz çocukken sarıldığımız o formayı büyüyen kirlenen hayatımızın en saf ve temiz yerine koyduk...paldır küldür giren çıkan herkese inat adres yaptık inönüyü...
dünyada yangın varken en katliam akustiğinde yaşamak sendromunun...israile kalkan olduk şehitler ölmez dedik tek adam ATAM dedik...
okullara gittik çocuklarla konuştuk , kan verdik ...örnek olalım dedik ama bilmediler ...bilemezlerde siyahla beyazdan ibaret değildik RUHtuk Candık TEKtik biz...


bir aşkı sığdırabilirsin bir ömre...AMA BİR ÖMÜR BU AŞKA YETMEYECEK BİLİYORUM....

BU MEKTUBU SANA YAZIYORUM....

Saygılar....

Alıntıdır.
Öznur Sert isimli arkadaşımızın yazısıdır.
Tekrar teşekkürler
 

besiktask1903

Asistan
Katılım
27 Mart 2009
Mesajlar
272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
-Solunla vur şu topa!
-Solumla vurdum zaten baba.
-Ben kör müyüm? Bir de utanmadan solumla vurdum diyorsun.
-Ama baba sağıma gelmişti.
-Sus! Hala yalan konuşuyor. Ben topu attığım yeri bilmiyorum sanki. Cin olmadan şeytan çarpmaya mı çalışıyorsun sen? Topu soluna doğru atıyorum, sen sağın dışıyla vuruyorsun. Onu da nerden öğrendiysen.
-Ama baba solumla vurunca kötü gidiyor top.
-Vurmasını bilmediğinden. Sana elli kere gösterdim. Hala vuramıyorsun.
-Ama baba ben solak değilim ki!
-Solak değilsen sol ayağında mı yok?
-Vaar.
-Kullan o zaman onu.
-Tamam baba.

Ankara’da o gün maç yoktu. Çünkü maç olsa bu ikili sabah erkenden 19 Mayıs’a koşmuş olurlardı. Maçlar o zamanlar öğleyin oynanırdı. Futbol bugünkü kadar endüstriyelleşmemişti. Yani maç biletleri ucuzdu. İsteyen herkes maça giderdi. Stada girmek genelde zor olmuyordu. Bilet bulmak da. 3 büyüklerden birinin maçı değilse tabi. Onlar geldiği zaman sabah ezanı stadda dinlenirdi. Bilet kuyrukları geceden oluşturulurdu. Beşiktaş Ankara’ya gelmişse bu kuyrukda bu ikili de olurdu. Kalabalık sıklaştığı zaman Yusuf babasının omzuna çıkardı. İçeriye öyle girerlerdi.

Rasim Bey memurdu. Memuriyetine Ankara’da başlamış ve ertesi yıl oğlu dünyaya gelmişti. Gençliğinde top peşinden koşturmuş, hatta alt liglerde oynamıştı Rasim Bey. O’nu seyredenler sağlam bir sağ bek olduğunu anlatırlardı. Ama futboldan ekmek yiyememiş memuriyete devam etmişti. Oğlu dünyaya gelince O’na Beşikataşlı Yusuf’un, Yusuf Tunaoğlu’nun adını vermişti. Kendisi sağ bekti ama oğlu mutlaka ortasaha olacaktı. İki ayağını da kullanacaktı. Beşiktaş’ın zaten her daim bir sol açık sıkıntısı olmuştu.

Yusuf konuşmaya başlamadan Beşiktaş’la, yürümeye başlamadan topla tanışmıştı. Ağzından hikaye kahramanlarının değil Metin-Ali-Feyyaz’ın isimleri dökülüyordu. O yıllar bu 3lünün yıllarıydı. Kaç kere stadda seyretmişti onları. Babası maçtan önce bütün Beşiktaşlı futbolcuları tanıtırdı Yusuf’a. 1-Bako 2-Recep 3-Mutlu 4-Gökhan 5-Ulvi 6-Zeki 7-Feyyaz 8-Rıza 9-Mehmet 10-Ali 11-Metin…İçlerinden en çok Metin’i överdi Rasim Bey. Sadece o değil bütün stad ‘Sarı Fırtına’yı hayranlıkla seyrederdi. Oğlunun da ‘Metin’ olmasını isterdi. O’na hep ‘Sakın sağ bek falan olayım deme. Sağ beke değil, sol açığa adam lazım’ diyordu.

-Ne o Rasim? Sağ bek mi yetiştiriyorsun Beşiktaş’a?

Komşuları Rasim Bey’e sık sık takılırlardı. O’nun oğlu top oynarken yaşadığı heyecanla dalga geçer gibiydiler. Yusuf’un futbolcu olabilme ihtimali yoktu onlara göre.

-Hee sağ bek yetiştiriyorum.
-Aman diyim Rasim. Sizin takıma bir tane takoz yeter.
-3 yıldır takozla kazmayla şampiyon biz oluyoruz ama.
-Bu yıl siz olamayacaksınız ama.
-3 hafta kaldı. Hile hurda yapmazsanız 4lüycez kupaları.
-Ne hilesi be Rasim? Ne zaman gördün Galatasaray’ın şikesini?
-Malatyalılara sormak lazım onu.
…


92-93 sezonunun son haftası. Beşiktaş İstanbul’da Gençlerbirliği’ni 4-1; Galatasaray ise Ankara’da Ankaragücü’nü 8-0 yenmiş averajla şampiyonluğu kazanmıştı. Rasim Bey sinirli ve üzgündü. ‘Rengi bozuklar’ diyordu. Yusuf ilk kez Beşiktaş’ın şampiyon olamadığı bir sezon görmüştü. Ama henüz kazanmayı ya da kaybetmeyi anlayamamıştı.


Tarih: 09 Temmuz 2011
Bir gazetenin spor sayfasının manşeti:

BEŞİKTAŞ SAĞINI KAPATTI!!!
Transferin en çok konuşulan ismi Yusuf, Beşiktaş’a 3 yıllık imza attı. Gençlerbirliği’nde gösterdiği başarılı performansla milli takıma kadar yükselen sağ kanat savunmacısı, 2 numaralı formayı sırtına geçirdi ve ‘Artık hayallerimin takımındayım. Doğduğumda babamın sırtıma geçirdiği bu formada ismimin yazmasından çok mutluyum’ dedi…


Yusuf babasının istediği gibi sol açık olamamıştı. Hatta babasının hiç istememesine rağmen sağ bek olmuştu. Takoz Recep’in 2 numarasını giymişti. Rasim Bey, Yusuf’u Gençlerbirliği’nin altyapısına yazdırdığı gün, kayıt formuna oyuncu mevkii olarak ortasaha yazmıştı. Yusuf o gün bir antreman maçına çıkmış, ilk yarı ortasaha oynamış, 2. yarı ise sağ beke çekilmişti. Antrenörler maçtan sonra kayıt formunda düzeltme yaptılar. Ortasahayı çizip yerine sağ kanat-defans yazdılar. O günden sonra da minik takım, yıldız takım, genç takım, paf takım derken Gençlerbirliği’nin A takımına kadar yükselmişti. İlk maçına çıkarken hocasının verdiği 2 numarayı tam 13 sene giymişti. 23 yaşına geldiğinde ise milli takımın ve Beşiktaş’ın sağ bekiydi artık.


Tarih:25 Mayıs 2012
Bir gazetenin spor sayfasının manşeti:

KARTAL SON DARBE İÇİN HAZIR!!!
Ligin bitimine 2 maç kala, şampiyonluk yolundaki tek rakibi Galatasaray’ın 1 puan önünde olan Beşiktaş bu akşam İnönü’de rakibini devirirse şampiyonluk turunu atacak…


…Türkiye nefesini tuttu, bu yarışın son düzlüğünü bekliyor. Takımlar top ve kale seçiminin ardından hakemin başlama düdüğünü bekliyor. Tribünlerdeki Beşiktaşlılar şampiyonluk için sabırsızlanıyorlar…

Radyodaki sesin sahibi Ercan Taner’di. Yusuf küçüklüğünde maçları O’nun anlatmasını isterdi hep. O anlatırken maçı gözünün önüne getirebiliyordu. Evlerde, kahvelerde, barlarda, sokaklarda… yani Türkiye’nin her yerinde hayat durmuştu. Her yerinde…



…70. dakikadan artık yavaş yavaş çıkıyoruz. Golsüz eşitsizlik devam ediyor. İki takım da kontrollü oyununa devam ediyor. Galatasaray mutlak kazanmak zorunda. Bu dakikadan sonra daha açık bir oyun sergileyebilirler…

Yusuf ve sahadaki diğer 21 oyuncu sağlam bir mücadele içindeydiler. Gol pozisyonu yok denecek kadar azdı maçta. Sadece duran toplarda bir iki kez heyecan yaşanmıştı o kadar. Yusuf sağ kanadı tamamen tıkamıştı. Pek fazla ileri çıkmıyordu. Ne organize ataklarda ne de duran toplarda. Hızlı olduğu için geride hep O kalıyordu. Zaten profesyonel kariyerinde sadece 3 golü vardı.

…Maçta normal sürede son 10 dakika. Artık yenecek ya da atılacak 1 gol, bütün sezonun kaderini çizecek. Tribünlerde meşaleleri yakmaya başladı Beşiktaş taraftarı. Şampiyonluk şarkıları söyleniyor İnönü’de…

Yusuf, aynı maçı bundan 8 sene önce de yaşamıştı. 2002-2003 sezonunun sonunda yine böyle bir senaryo vardı. Gülen taraf Sergen’in golüne sevinenler olmuştu. Ama bu kez maç çok daha sıkı oluyordu. Beşiktaş tamamen kapanmaya başlamış, ilerde tek forvet bırakmıştı. Beraberlik son haftaya bırakacaktı işi ama kaybetmek her şeyi bitirecekti.

…İbrahim Akın. İbrahim kaleye vurduuuu!!! Korner. Savunmaya çarpan top Galatasaray kalesinde tehlike yarattı. Dakika 85. Sağ taraftan köşe vuruşu kullanacak Beşiktaş. 2,4,6 kişiyle geldi Beşiktaş. Köşe vuruşunu İbrahim Akın kullanıyor. İbrahim, penaltı noktasına inen top, savunma vurdu kafayı, gelişine bir vuruuuş!!! Gooooooooollll!!!. Goooool!!! Gol Gol Goool!!! Yusuf attı. Yok böyle bir gol. Şampiyonluğu getiren gol. Topun gelişine, sol ayağının içiyle mükemmel vurdu, o kalabalıktan geçen top, direğin içine vurdu ve ağlara gitti. Harika vurdu harika. Beşiktaş’ın sağ beki soluyla şampiyonluğu getirdi. İnönü yıkılıyor, Dolmabahçe yıkılıyor, İstanbul, tüm Türkiye yıkılıyor.

Soluyla vurmuştu Yusuf. Tam Rasim Bey’in gösterdiği gibi yapmıştı. Top yere değdiği anda basmıştı plaseyi. Hafif sağına doğru esneyerek vurmuştu. Deniz tarafındaki fileleri ilk kez havalandırmıştı hayatında. Golün sevincini yaşamak için kapalı tribüne doğru koşmaya başlamıştı ki yakaladı takım arkadaşları. Bir anda yere yatırıp üstüne atladılar. 10 kişinin altında kalmıştı Yusuf. Ama acı hissetmiyordu. Hissettiği tek şey gururdu. Babasının sözünü yerine getirmişti. Gözündeki yaşların sebebi belki de buydu.

…Dolmabahçe’de nefes almak artık çok zor. Kalp atışları zirvede. Hakemin bitiş düdüğünü bekliyor onbinler. Stadda onbinler, dışarıda milyonlar. 90+3deyiz artık. Hakem her an Beşiktaş’ın şampiyonluğunu ilan edebilir. Herkes omuz omuza. Ve maç bitiyor. 2011-2012 sezonu şampiyonu Beşiktaş. Tebrikler Beşiktaş…

İki kere seviniyordu Yusuf. Hem taraftar olarak hem de futbolcu olarak. Kutlamalar sevinç gözyaşları stada uzunca bir süre devam etti. Futbolcular tek tek alkışlandı. Şampiyonluğa emek veren herkesi taraftar bağrına bastı. Ülkenin dört bir yanında Beşiktaşlılar sokağa aktı. Staddan çıkan futbolcular ise bir gece kulübünde aldılar soluğu. Tüm kanallar canlı yayınla eğlenceyi ekranlara taşıdı.

…
-Şimdi eğlencenin doruğa çıktığı gece kulübünde bulunan arkadaşımız Onur’a bağlanıyoruz. Evet Onur. Gördüğümüz kadarıyla orada müthiş bir coşku var. Bize orada olup bitenleri anlatır mısın?
-Gerçekten de burada coşkudan öte şeyler var. Ligin bitimine 1 hafta kala şampiyonluğunu ilan eden futbolcular, teknik kadro ve yönetim zafer sarhoşu olmuş durumda. Herkes burada ama bir tek eksik var. O da bu gecenin kahramanı Yusuf. Yöneticilere sorduğumuzda Yusuf’un kendilerinden izin aldığını, çok daha önemli bir işinin olduğunu söylediler…

Çok daha önemli bir iş? Evet. Yusuf babasının yanına gidiyordu. Beşiktaş aşığı olan Rasim Bey, oğlunun da formasını giydiği takımının şampiyonluk maçına gelmemişti. Şimdi Yusuf O’na gidiyordu. Arabasında dinlediği radyodan arkadaşlarının eğlencenin doruğunda olduğunu öğrenmişti. Sonra hafif müzik yayını başladı. Sesi biraz daha açtı. Arabada yalnızdı ama yine de ağladığını gizlemeye çalışıyordu. Çünkü ‘Erkek adam ağlamazdı’.

2 saat sonra Ankara sınırına girmişti. Şehir çoktan uyumuştu. Rasim Bey şehrin biraz dışındaydı. Çok komşusu vardı. Hatta şehrin en kalabalık yeri belki de O’nun olduğu yerdi. Yusuf, babasına yaklaştıkça ‘Solumla vurdum. Bu sefer gerçekten solumla vurdum’ diyordu. ‘Ödevimi gerçekten bitirdim baba’ der gibiydi sanki. Hatta bu sefer takdir de almıştı. Belgeyi bir hafta sonra havaya kaldıracaktı.

Arabasını yolun sağına bıraktı. Farları kontrol etti ve arabadan indi. Kumandayla değil anahtarla kilitledi kapıları. Sonra tekrar açtı. Arka kapıyı açıp maçta giydiği formasını aldı. Kapıları bir kez daha kilitledi. O tüm bunları yaparken güvenlik görevlisi de yanına gelmişti. Yusuf’la göz göze geldiler. Elindeki fenerin aydınlığında O’nu kolayca tanıdı. Bir an söyleyecek bir şeyler aradı. ‘Hoşgeldiniz’ dedi. Yusuf belli belirsiz başını salladı. Omzuna eliyle dokundu ve içeri girdi. Babası her zamanki yerindeydi. Hafif aydınlıkta Rasim Bey’i buldu. Akıtacak pek fazla gözyaşı kalmamıştı. Formasını sıktı. Terini hissetti. Yatıyordu babası. Yanına iyice yaklaştı. Söyleyecek pek de fazla bir sözü yoktu. Onca yolu bir kaç kelime için gelmişti. Dudaklarından kendiliğinden döküldü o sözler.

-Solumla vurdum baba. Tıpkı senin gösterdiğin gibi yaptım. Gelişine vurdum hem de. Senin istediğin gibi. Solak değilim hala ama solumu kullanabiliyorum baba. Gerçekten. Şampiyon olduk hem de. Galatasaray’ı İnönü’de yendik. Görsen ne kadar sevindirdik taraftarı. Sen de sevindin değil mi baba? Benimle gurur duydun değil mi baba? Seyretseydin beni sen de alkışlardın. Senin istediğin gibi bir orta saha olamadım ama çok iyi bir sağ bek oldum. Tıpkı senin gibi. Senin gibi ben de 2 numara giydim. Bak sana formamı getirdim baba. Haftaya kupayı da alacağız. Ben senin ismini yazdıracağım formama. İnönü’de sen şeref turu atacaksın.

Söylemek istediği belki başka şeylerde vardı Yusuf’un. Ama sözün bittiği noktaya gelmişti. Rasim Bey’in yanına uzandı. Kulağına fısıldamaya devam etti.

Sabah olduğunun farkına vardığında hemen kalktı. Güvenlik görevlisi radyoyu açmış, sabah haberlerini dinliyordu. Yine Yusuf’tan bahsediyorlardı. Ama Yusuf bunu duyabilecek durumda değildi. Dalmış, bir gül ağacını seyrediyordu. Beyaz açmıştı gül. Beyaz?

-Usta bakar mısın bi?

Güvenliğe seslenmişti.

-Geliyorum Yusuf Bey…Buyurun bir isteğiniz mi var?
-Yok. Bir şey soracaktım ben sana.
-Tabi buyurun.
-Bu gül ağacı kırmızı açmaz mıydı?
-Evet.
-Ama şimdi beyaz açmış.
-Allah Allah. Olacak iş değil!

Yusuf bir süre daha baktı güle. Neden sonra radyoyu fark etti. Güvenlik görevlisine döndü…

-Akşam maçı dinledin mi?
-Evet. Tebrik ederim sizi de. Anladığım kadarıyla çok güzel bir gol attınız. Bizim oğlan da…
-Sesi böyle açık mıydı yine?
-Evet açıktı. Sürekli orada duramıyorum. Dolaşırken sesini duymak için açmıştım.

Yusuf, görevlinin son kelimelerini duymamıştı bile. Babasının mezarının başına tekrar çöktü. ‘Duydun de mi baba sen de? Dinledin sen de maçı. Kapalı siyah derken sen de yeni açıkla birlikte BEYAZ dedin de mi baba?

Mezarlık görevlisi olanları anlamıştı. Gözyaşlarını tutamadı. Sessizce uzaklaştı oradan. Baba-oğul sarmaş dolaştı yine. Tıpkı bir golü kutlar gibiydiler. Kulübesine girdi. Uzaktan onları seyretmeye devam etti. Yusuf bir şeyler söylüyordu halen ama duyamıyordu. Derken Yusuf bağırmaya başladı.

-SİYAAAAAAAAAHHHH!!!

Yunus emre isimli arkadaşımızdan alıntıdır.



ÇARŞI

ÇARŞININ KURULUŞ TARİHİ

çArşı derken BEŞİKTAŞ'ın merkezi çArşı kastediliyor, 70-80'lerde BEŞİKTAŞ'ın yerlisi abilerimiz maça giderken BEŞİKTAŞ çArşı'da toplanıp hep beraber giderlerdi maçlara, ve yerleştikleri trübün olan ( KAPALI ) tribüne pankart asarlardı nerden geldikleri belli olsun diye, BEŞİKTAŞ çArşı'sının çocukları oldukları belli olsun diye BEŞİKTAŞ çArşı pankartları ile giderlerdi..
1982 yılında kurulan Çarşı grubu, futbol maçlarını devamlı Kapalı tribünde izler. En bilinen sloganları "Çarşı her şeye karşı"dır. En tanınan amigoları Alen Markaryan ve Mehmet Işıklar (Optik Başkan)'dır.

Bu grup diğer taraftarlardan ya da taraftar gruplarından ilginç bir bileşen olmasıyla ayrılmakta, maçlarda takındığı tavırlar, açtığı pankartlar, dile getirdiği tezahüratlarla farklı bir taraftar profili çizmektedir. 1980'lerin ortalarından itibaren belirginlik kazanan, 1990'lardan sonra iyice bilinir hale gelen grup, aslında homejen bir yapıdan oluşmamakta ya da belli başlı üyelerden ibaret sayılmamaktadır. Farklı sosyal tabakalardan, kültürel çevrelerden ve etnik kimliklerden,farklı ve hatta çatışan politik ve ideolojik alanlardan insanlar Çarşı Grubu altında toplanmaktadır. Bununla birlikte genel olarak muhalif bir görünüm ve söylem Çarşı Grubunun özelliği olarak işaret edilebilir.

Beşiktaş klübüyle doğrudan ilişkili grup üyeleri olabildigi gibi, özerk ve bağımsız taraftar olarak kendini ifade eden üyeler de sözkonusudur. Ağırlıklı olarak konum sahibi ve üniversite öğrencilerinin içinde yer aldığı bir grup olarak bilinmektedir. Bunun sonucu olarak grubun öne çıkan özelliği hazır cevap ve mizahi yönü gelişmiş bir topluluk olmasıdır.

Grubun içindeki insanlar sürekli bir değişkenlik arz etmekle birlikte, belirli bir anlamda Çarşı Grubunun kendine özgü söylemi ve özgün tarzı sürekli geliştirilmekte, belirli bir doğrultuda sürdürülmektedir. Şiddet olaylarında, taraftarlar arası çatışmalarda da grubun ismi sıklıkla anılmaktadır. Birkaç çeşit Çarşı Grubu adını kullanan eğilim sözkonusudur. Sağ ve sol politik eğilimler arasında bir gerilim olduğu da söylenebilir.

Bununla birlikte Çarşı Grubu denilence akla gelen daha çok tribünlerde görmeye alışık olunmadık tarzda muhalif bir söylem kullanması, sol politik söyleme ait kavramları ve sembolleri benimsemesi, güncel politik konulara ilişkin çoğu zaman beklenmedik tavır takınması olmaktadır.Örneğin Çarşı yazarken A'yı anarşizmin sembolü olan yuvarlak içindeki a şeklinde yazmaları, genelde milliyetçi ve ülkücülerin egemen olduğu kabul edilen tribünlerde başlıbaşına bir ilginçlik olarak görünmektedir. Belirgin bir özellik olarak anti-faşist bir söylem görülmektedir grubun belli çıkışlarında. Ayrıca grup içinde kendilerini demokrat, sosyal demokrat, sosyalist, ekolojist vb. şeklinde de ifade edenlerin varlığı da söz konusudur.

İlginç yapısı nedeniyle dikkat çeken Çarşı Grubu bu nedenle medyada pek çok kere özel programlar ve haberlerle yer almıştır. Mehmet Ali Birand'ın sunduğu haber programı 32. Gün Çarşı için özel bir program yapmıştır.[4] Ayrıca, pek çok dergi ve gazetedeki yazı dizisine konu olan Çarşı Grubu, Haber Dergisi Nokta'nın 4 Ocak 2007 sayılı nüshasına kapak olmuştur.[5] 19 Aralık 2006 günü ise İletişim Yayınları "Çarşı Neye Karşı" adıyla bir konferans düzenlemiştir.Çarşı Grubu, popülerliği ve söylemleri ile TV dizilerinde de yer bulmuştur.

Fatih Terim'in Mehmet Ağar ile birlikte gazetelerde resimleri yayımlanıp imparator diye tanımladığı sırada Çarşı Grubu "imparatorluk değil tam demokrasi" diye panktart açarak tavır sergilemiştir. Ayrıca "Çarşı Alayına karşı" sloganı da sözkonusu grubun hem öteki takımlara hem de politik kimliklere karşı duruşunu ifade etmektedir. Bülent Ecevit'in ölümü üzerine resmi sitelrine koydukları "Kara Kartal seni unutmayacak Karaoğlan" sloganıyla ilgi çekmiştir.
Dikkat çekici eylemleri arasında Barcelona CF'nin Kamerunlu siyahi oyuncusu Samuel Eto'o'ya La Liga'da hemen her maçta yapılan ırkçı tezahüratlar nedeniyle "çArşı ırkçılığa karşı -hepimiz Eto'yuz" pankartları ile destek vermeleri gelmektedir.

Grup, 1995-1997 yıllarında "Forza Beşiktaş" adında hiç bir yayın grubuna bağlı olmadan bir fanzin tarzında haftalık dergi çıkarmıştır. Bu dergi sadece bir spor kulübünün taraftarlari tarafından hazırlanıp, yayınlanan ilk süreli yayın olmuş ve Dünya'da bir ilk olmuştur.

Çarşı grubunun dikkat çeken bir diğer tavrı Nükleer enerji santrallerine karşı duruşudur. 2005/2006 sezonunda bazı maçlardan önce açtıkları "Çarşı Nükleer Santrallere Karşı" yazılı pankartlarla dikkat çekmiş ve Sinop'ta düzenlenen Nükleer karşıtı gösterilere katılmışlardır.2006/2007 sezonunda İnönü Stadyumu'nda oynanan Galatasaray derbisinde ise Greenpeace örgütü ile birlikte "Nükleersiz Türkiye" yazılı bir pankartla gösteri yapmışlardır.

2007 yılında kuruluşunun 25. yılını kutlayan Çarşı, bu sebeple düzenleyeceği etkinliklere Kızılay'a topluca kan bağışında bulunarak başlamıştır.21 Nisan 2007 günü oynanan lig maçı öncesi Beşiktaş'ta kurulan çadırlarda 250'den fazla kişi kan vermiştir. 25. yılın anısına düzenlenen bir başka sosyal etkinlik ise "Hediyeni kap, Minitürk'e gel" sloganı ile 25 Nisan 2007'de kimsesiz çocuklara oyuncak ve kırtasiye dağıtılan organizasyon olmuştur.
İŞTE COĞU KİŞİNİN BİLMEDİĞİ SORUNUN CEVABI ÇARŞI SOL KESİMLER TARAFINDAN MI KURULDU?
Kabul etmek gerekir ki Çarşı tribünü, rakip taraftar gruplarına bile ilham veren yaratıcı ve özgün bir duruşa sahip. Her maça, kendilerinin ve Türkiye’nin gündemiyle ilgili ayrı bir koreografiyle hazırlanan bu grubun tribün performansına bir başka taraftar grubunun yetişmesi zor gözüküyor.

Kuruluşu 12 Eylül 1980 öncesine dayanan Çarşı grubu, resmi olarak 1982'de sol görüşlü Beşiktaş taraftarları tarafından kuruldu. O günlerde grup daha ziyade politik bir yapılanma sergiliyordu. 12 Eylül sonrasında grup, daha geniş yapılanmaya sahip bir sivil hareket çizgisine gelse de solun duyarlılığını devam ettirdi. “Karşı” durdu.

Sahayla, “futbolun asla sadece futbol olmadığı” gibi ilgilendi. Tartışmasız ülkesine ve Ve grup sözcüsü Alen Markaryan’ın da altını çizdiği gibi bunu bir görselliğe dönüştürdü. Neler yaptı bu tribün? Aklımda kalan örnekler şunlar.

19 Ocak 2007’de öldürülen gazeteci Hrant Dink’in anısına, İnönü’de bir çift beyaz güvercin uçurdu. Dink cenazesinin unutulmaz “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı, daha önce siyahi futbolcular Pascal Nouma ve Samuel Eto’ya “Hepimiz Zenciyiz” pankartıyla arka çıkan Çarşı grubundan alıntıydı.

Bu tema, farklı toplumun olaylarda, farklı kesimler tarafından da sahiplenildi. Tribün Maçka’daki Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun yıkımına tepki olarak “Hepimiz Muhsin Ertuğrul’uz” dedi. 5 Nisan 2007’de tiyatronun önünde toplanan 150 kişilik tiyatro oyuncu grubu, aynı sloganı kullandı.

Çarşı, bu temayla Pluton gezegeninin güneş sisteminden çıkarılmasına bile karşı geldi: “Hepimiz Plutonuz”.

29 Ağustos 2007’de F.C Zürih maçında, Türkiye’deki tek Ortaçağ yerleşimi Hasankeyf’in baraj suları altında kalmasına “Bırakın Hasan keyfine baksın, Hasankeyf yerinde kalsın” pankartıyla karşı çıktı. Çarşı aynı temadaki “Hasankeyf’e sadakat, Çarşı baraja karşı” pankartını 3 Mayıs 2006’da İzmir’de Fenerbahçe ile yapılan Türkiye Kupası finalinde açmıştı.

Çarşı, çevre felaketlerinde de sivil toplumun sesi oldu. Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santrale karşı durdu. Çernobil faciasını ve Karadeniz’deki kurbanlarını hatırladı. Hopalı müzisyen Kazım Koyuncu’nun 24 Haziran 2005’te kanserden ölmesini “ Kanserden ölmesin Karadeniz, yeter ulan” pankartıyla protesto etti.

17 Nisan 2005’te Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda, Beşiktaş Teknik Direktörü Rıza Çalımbay'ı babası kapıcı olduğundan dolay rencide etmek için açılan “Rıza efendi, iki ekmek bir süt” pankartına ertesi hafta İnönü’de “Halkın takımıyız, hepimiz kapıcıyız” pankartıyla cevapladı.

Çocukların kullanıldığı porno filmlere karşı durdu. “Alayına sobe ulan. Çocuk pornosuna hayır!”

Tribünlerin, tartışmasız en yaratıcı topluluğu oldu. “Renkli takım tutmadı”. Beşiktaş’ı, 70’lik rakıyla birlikte alemdeki iki büyükten biri olarak tanımladı. “Karşılıksız bir aşk yaşıyor” olsa da.

Taraftar, Çarşı tribününden çok şey öğrendi. Bazen onların oyuna gelse de: 2 Şubat 2003’te, Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda, Çarşı armağanı, İspanyolca “Cobarde Gallina Ortega” yazılı pankart yükseldi. Fenerbahçeliler, “cesur yürek Ortega” anlamına geldiğini sandıkları bu pankartın gerçek karşılığının “korkak tavuk Ortega” olduğunu daha sonra öğrendi. Bu tecrübeyi, hemen tüm Fenerbahçeliler tebessümle hatırlasa gerek.
 

isimya

Asistan
Katılım
5 Şubat 2009
Mesajlar
127
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
:)

Son Mesajdan alıntı yapmak istiyormusunuz? hayır sadece kısa geldiği için kopyaladım :)
 

ExCeLLeNT

Dekan
Katılım
20 Şubat 2009
Mesajlar
5,774
Reaksiyon puanı
17
Puanları
38
Buraya saldırı yapacağız(bir galatasaraylı olarak) savunmalarınızı geliştirin:D
 

tuvana

Doçent
Katılım
14 Şubat 2009
Mesajlar
816
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
beşiktaş sen bizim herşeyimizsin

siyahla beyaz ortak olmuş
kartal'ın aşkı böyle doğmuş
haydi hisset bu hislerimi
haydi hisset bu hislerimi

beşiktaş'ım ne zaman durmuş
kartal uçup kalbime konmuş
haydi hisset bu hislerimi
haydi hisset bu hislerimi

beşiktaş sen bizim herşeyimizsin
 

Felagund

Profesör
Katılım
23 Nisan 2009
Mesajlar
1,085
Reaksiyon puanı
15
Puanları
38
seninle ağladık senle güldük biz
sevdamız uğruna canlar verdik biz
siyahın zindan olsun beyaz aydınlık
herkese nasip olmaz Beşiktaşlılık...
 

ZorhaK

Rektör
Katılım
24 Kasım 2008
Mesajlar
10,757
Reaksiyon puanı
259
Puanları
63
Bana nasip oldu beşiktaşlılık:)
 

salih41

Öğrenci
Katılım
1 Temmuz 2005
Mesajlar
33
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Semtimiz erkek semti asik eder herkesi,
Uzerimden eksilmesin bayragimin golgesi,
Iste biz kotu gunde hep omuz omuzayiz,
Övunmek gibi olmasin biz Karakartalliyiz!!..
 

besiktask1903

Asistan
Katılım
27 Mart 2009
Mesajlar
272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bu Sevda Bitmez hasret bitmez
İsteyene gider hiç farketmez
bu alemde ÇARŞI herkeze karşı
ALLAH affeder ÇARŞI Affetmez...
 

neydiyaaunuttum

Doçent
Katılım
27 Ekim 2008
Mesajlar
615
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
ölümle yaşamı ayıran o çizgi siyahla beyazı ayıramazki::::::::::
ama ne olursa olsun sonuna kadar sivasspor
 

amesfa

Dekan
Emektar
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,863
Reaksiyon puanı
150
Puanları
63
Hak eden şampiyon olsun diyelim kalp kırmayalım.
 

besiktask1903

Asistan
Katılım
27 Mart 2009
Mesajlar
272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Dün Gece Bekledim Seni Evinin Önünde
Görmek İStedim Son Bi kere
Vedalaşıp Gidecektim Askere

Çıkmadın Benim İçin Pencere Çıkmadın
Son Kez Olsun Gözlerime Bakmadın
Her Nedense Sen Beni Hiç Takmadın

Perdeyi Kapamıştın Sen Benim Yüzüme
Hançer Saplandı Sanki Şu Kalbime
Bulamadım Söylencek Bir kelime

Naparım Sensiz Ben bu Hayatta Naparım
Olur yha Güselim Yalnız Yaşarım
Belki Bu Canımada Kıyarım

Olmasın Sevdiğim Kız HAytta Olmasın
Benim Tek Aşkım Sadece Beşiktaşım
Herkes Dalgasına Baksın Yol Alsın

Farketme O kız Seni SEvmesede Farketmez
O kız Sana Bakmasada FArketmez
Kardeşlerin Seni Asla Terketmez

Biz Varız Bundan Sonra Yanında Biz Varız
Seninle Güler SEninle Ağlarız
Beşiktaş İçin Dünyayı Yakarız

Abbasağalı ..
[/B
 

LaWa

Profesör
Katılım
22 Şubat 2009
Mesajlar
3,119
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
Atarsa bu sene şampiyonuzzz.
Bu alemde kral kimm???
ÇaRşI
ÇaRşI
ÇaRşI
 

Felagund

Profesör
Katılım
23 Nisan 2009
Mesajlar
1,085
Reaksiyon puanı
15
Puanları
38
Son Holigan

Mehmet'imi verin velakin bitmez özlemim
Çok sevdik be abi, ses verir misin?
Ölümle yaşamı ayıran o ince noktadan;
Kollarını açmış yükselir son holigan.

38 yılın telafisiz yürek savaşçısı
25 yılın yıkılmayan bi pençe Çarşı'sı
1903'te başlar ilk doğumun sancısı.
Son nefeste yine var, siyah-beyaz.

Kefen rengi, hayat şekli, erkeklerin semti,
Aşık eder herkesi bu bayrağımın gölgesi.
Cennetin transferinde şampiyonluk isteği
Gururla gitti takım zaten renk muadili.

1 Ağustos 2007 sen de kapalıdaydın
Mehmet Hocam tarih attım önce notumu aldım.
Temmuz alacağın olsun Optik, Alper, Barış.
2.5 yıl artı 6 nedir ulan yarış?

Karış karış deplasman , parası olmayan mı var?
Yardım elimiz abimiz, taraftar veya değil
Hatta sokak köpeklerinin umut mercii.
Gün doğdu onlar aşsız, omuz omuzayız.

Tanışmıyorduk kendisiyle, görmedim hiç bizzat.
"Beşiktaşlı Olmak Yeter" sözlerimize izah...
Babadan emanet değil ki evladımıza miras,
İdrak edemicek bu aşkı, hissetmeyen insan.

Tepkiliyiz zamana, isyan etmişiz hayata,
Endüstriyelleşen futbol titresin onunla.
3 ve 8 hece ve harf, her akşam tavaf.
Taraftarlık ansiklopediye sığmaz sanat...

Eski açıktan eşlik etcem hindi babaya ben yine,
Yadigarımız olsun; ölüm adın kalleş olsun.
Acımı paylaşan kulüple düşmanlığım durulsun.
Provakatör Ali Sami'ler bizimle sus pus olsun.

Yer tut başkan gidince bizlere
Her söz baştan inattı mateme
Gel gör aşkın bembeyaz rengine
Simsiyah bi plan yaptık... "Ölümüne" ...

optikbaskanho8kc7.gif

 

LaWa

Profesör
Katılım
22 Şubat 2009
Mesajlar
3,119
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
*******(`'·.¸ (`'·.¸*¤* ¸.·'´) ¸.·'´)*******
*******=------♥ beşiktaşşş ♥-----=*******
*******(¸.·'´ (¸.·'´*¤* `'·.¸) `'·.¸)*******
 

ZorhaK

Rektör
Katılım
24 Kasım 2008
Mesajlar
10,757
Reaksiyon puanı
259
Puanları
63
Bizimkisi Bir aşk hikayesi.......
 

LaWa

Profesör
Katılım
22 Şubat 2009
Mesajlar
3,119
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
Dert ortağım benim biricik sevgilim
söyle senden başka kimim var benimmmm
 
Üst