SDN Beşiktaş Kulübü

RadoN

Dekan
Katılım
30 Ekim 2007
Mesajlar
5,813
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Çarşı ekibine selam olsun ..

BESIKTAS_CARSI___Wallpaper___I_by_nefretizm.jpg
 

RadioHead

Asistan
Katılım
18 Ağustos 2008
Mesajlar
386
Reaksiyon puanı
4
Puanları
0
Cehennemde Ateşinle Kavur Bizi KARAKARTAL!!
Ç/\RŞI
 

amesfa

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,865
Reaksiyon puanı
153
Puanları
243
Stad da maç izlemeyi Özledim :( ÇARŞI

[ames]http://video.google.com/videoplay?docid=4412012535925838435[/ame]
 

lampard_11

Öğrenci
Katılım
9 Ekim 2008
Mesajlar
20
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Hemen geldim FAnatik Bjkliyim Çarşının a sında anarşist yok artık bilin.
 

amesfa

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,865
Reaksiyon puanı
153
Puanları
243
Yahu bu akşam öldük öldük dirildik ne maçtı beee.
 

Mai Nai

Guru
Emektar
Katılım
23 Ağustos 2008
Mesajlar
21,614
Reaksiyon puanı
157
Puanları
243
Konum
İstanbul
Teknik direktör Ertuğrul Sağlam ikende 2-0 dan Antalyayı 3-2 yenmiştik, Mustafa Denizli baştaykende 2-0 dan maçı çevirdik.Korkarım bu alışkanlık takımın dna larına işledi.Allahım kurtulamayacakmıyız bu illetten :D
 

bjk_fatih

Asistan
Katılım
7 Temmuz 2008
Mesajlar
145
Reaksiyon puanı
0
Puanları
16
Bende Burdayım Arkadaşlar

Adım Fatih İst / Ümraniyeliyim Bjkumraniyeliler Grubu Olarak Her MAca Gidiyoruz İc Dış
 

idntcare

Doçent
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
944
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
ÇARŞI Hakkında
Liderleri alen markaryan, sevimli bir adamdır. Söyle bir baktığında tribün amigosu demezsiniz,en fazla 'naaber baba ya' demek gelir içinizden,ama seyircinin önünde dikildi mi,eliyle bir 'şşşşt' yaptı mı;akıllara zarar şekilde 1.500 kişi aynı anda susar.'ama nasıl olur' der ilk kez görenler.

grubun a
ğır topları genel olarak solcudur fakat grubun belli bir siyasi görüşü olması gerektiğini savunmazlar.Hatta solcu ile milliyetçinin beşiktaş golünden sonra birbirlerine sarılmasını övünerek anlatırlar.Veya bir hizmet sektöründe çalışanla doçentin..tribünde de birleşemeyecekse bu insanlar,tribünde dahi 'burdaki herkes solcu olmalı' denecekse zaten yanmışız demektir.Yine bu grup nazım hikmet'in şiirlerini pankart,grup yorum'un şarkılarını tezahürat,sosyalist marşlarını tribün marşı yaparlar.Savaş dönemlerinde meydana dökülür,orak çekiç veya anarşi pankartları indirildi diye,tüm pankartları ters asarlar.

Lakin anar
şistliklerinin genel olarak sanıldığı gibi derin boyutları yoktur,karşıdırlar. Bu yüzden anarşinin isyankarlığını sevdiklerini söylerler.Herkese,kendimize bile karşıyız derken alabildiğine anarşist ruhlu,sadece mustafa kemal'e karşı değiliz derken de anarşizmden o kadar uzaktırlar.

En çok da a
şırı popülerleşmelerinden çekmişlerdir.Aslında memnundurlar bir yandan fakat çok da çekerler.Maça dahi gitmeye niyeti olmayan adam dalar kadıköy meydanına,içindeki pisliği boşaltır,sonra gururla bağırır:'çarşııı!!'.tribünde bir genç öldürülür;katili bellidir:'çarşı!'.
elbette ki tamamen masum bir grup de
ğildir. Bir kere şahısa küfür etmeleri en büyük yanlışlarıdır.ayrıca 10-15 sene önceki tüm taraftarların dahil olduğu sopalı kavgalarda da nam salmıştır.

Tezahürat konusundaki yaratıcılıkları zaten efsanedir.Sloganları,pankartları yabancı basına konu olur. Bir avrupa kupası maçından sonra yabancı gazetelere maçın önüne geçerek man
şet olabilen tahminimce tek taraftar grubudur.Gözlerimin önünde birçok yabancı takım taraftarının maçı bırakıp bu adamları izlediği,hatta kimilerinin ileri gidip alkışladığı bakidir.
Türkiye'deki etkisi ise barizdir.Nefret edeni çoktur,tanımadan seveni çoktur,tanıyıp seveni çoktur ama futbolla ilgilenen herhangi bir adama çar
şı dersen;şöyle bir durur.

En önemli özellikleriyse takımı yuhalamazlar. Çok istisnai bir durum olmadıkça bırakın oyun sırasında ıslıklamayı;futbolcu kötü bir oyundan sonra sahayı terkederken bile yuhlamazlar.Istisnai durumlar da erman gibi taraftara kafa atma cüretini gösteren ibi
şlere işler. Bir de seneler önce tüm takımı tribüne çağırıp ana-avrat saydırmaları vukuatı vardır ki;o bile nevi şahıslarına münhasırdır.Yine de hoş değildir, özür dilenmiştir.

Hep destek tam destek lafına ihtiyaçları yoktur, çünkü öyledir yani.Ama küfür etme ettirme kampanyasına ihtiyaçları vardır,çünkü çok küfür ederler.Herkes payına dü
şeni alsın buradan. Ettiklerinde de küfürün de kralını ederler o ayrı.En şukela argo tezahüratlar buradan çıkar.

Takımlarına sevgilerini ba
şarıyla ölçmediklerini zaten her fırsatta söylerler.Biz seni sevinmek için sevmedik onların lafıdır.En büyük olduklarını iddia etmezler,ama en yürekten biz severiz takımımızı derler..Buna da eziklik denir kimi kişilerce,hatta asla büyük olamazsınız derler onlara.Küçüklerin büyük saydığı,büyüklerin küçük saydığı araf'ta kalmış bir takımın araf'ı seçmiş taraftarlarıdırlar.

Türikye'de kapalı deyince akla gelen tek gruptur.Kimi taraftarların tribünlerini bırakıp ba
şkanlarına boyun eğdiği dönemde,yılmamış tribünlerini geri almışlardır.Kızdırmayın giderem haa diyen başkanlarına biz çekeriz cefa,bizi bırakma değil;isteyen gider hiç farketmez demişlerdir..öyle ya da böyle, kimileri haklı olarak kızsa da,kimileri haklı olarak sevse de türkiye'de tribünlerin gerçek rengidir.Hem de renklerin arafta kalmışlarından, siyahla beyazdan müteşekkil,ölümle yaşamın arasında, zindanla-aydınlığın zıtlığında. (sozluk.sourtimes.org)

 

amesfa

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,865
Reaksiyon puanı
153
Puanları
243
Bakalım derbi ne olcak.
 

hakan52

Öğrenci
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
7
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
ilk çığlığım,son nefesim,tek aşkım BEŞİKTAŞım...
 

idntcare

Doçent
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
944
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0

Besiktas AMBLEM'indeki ilk beyaz cizgi 1'i; 3 siyah cizgi 3'u; ve ikinci beyaz cizgi 1'i simgelemektedir. Butun Amblem 9 bolumden olusmaktadir ve yukardaki dort numara (1,3,1,9) yanyana geldiginde, 1319'u olusturmaktadir. 1319 Arapca'da 1903'e esittir.

Amblem'deki Turk Bayragi ise Turkiye Futbol Federasyonu'nun hediyesidir.

Besiktas Turk Bayragini kullanma hakkini Yunan Milli Takimiyla oynanan bir macta Turk Milli Takimini temsil ettigi icin almistir. Baska hicbir Turk Kulubunun boyle bir hakki yoktur.
 

idntcare

Doçent
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
944
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
BAŞARILARIMIZ
· En fazla resmi İstanbul Ligi Şampiyonu (15 Kez).
· Üst üste beş yıl İstanbul Şampiyonu olan tek Kulüp (1939-1943).
· İstanbul Ligleri’nde en fazla gol atan takım (1 Sezonda 90 Gol, 8 Yılda 599 Gol)
· Resmi Lig’de 18 maçta 18 galibiyet alan tek takım.
· Resmi Ligler’de en fazla "namağlup şampiyon" olan takım (7 Kez).
· Türkiye Ligi’nde "Namağlup Şampiyon" olan tek takım.
· Türk Milli Takımı'nı temsil hakkı verilen tek takım.
· Ambleminde AY-YILDIZ olan tek Kulüp.
· En fazla Centilmenlik Kupası alan takım (19 Kez).
· Genç Takımlar Futbol Ligi'nde en çok İstanbul ve Türkiye Şampiyonu olan Kulüp (30 Kez).
· Eskrimde Balkan şampiyonu olan Kulüp.
· "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı" fikrini ortaya atıp uygulamasını ve kanunlaşmasını sağlayan Kulüp.
· Grekoromen güreşi, öncelikle kulüplere, daha sonra da Türkiye'ye yayan Kulüp.
· Atletizm, eskrim, boks, basketbol, güreş ve futbolda Türkiye şampiyonlukları olan Kulüp.
· Sırıkla atlamayı Türkiye'ye getiren Kulüp (Ressam Namik İsmail).
· Okullarda "Beden Terbiyesi" dersleri veren Kulüp.
· Türkiye'nin en zengin tesislerine sahip Kulübü.
· Türkiye'de her branşta "Spor Okulları" açan tek Kulüp.
· Alt yapısından en çok yıldız yetiştiren Kulüp.
· Üst üste 56 maç yenilmeyen tek kulüp "Yenilmez Armada".
· Üst üste en fazla arka arkaya galip gelen takım (18 Kez).
· İki senede sadece 1 yenilgi alan tek takım.
· Resmi bir maçta 10 gol atan tek takım; 1989-90 sezonunda Beşiktaş-Adana Demirspor: 10-0 Ali Gültekin (4), Metin Tekin (3) ve Feyyaz Uçar (3).
· Evinde 10 sene hiçbir Anadolu takımına yenilmeyen tek takım.
· Lig tarihinde en uzun süre yenilmeyen ekip (48 maç) Beşiktaş, 1990-91 sezonunun 26. haftasında Gençlerbirliği'ne 2-0 yenildikten sonra, 1991-92 sezonunu yenilgisiz kapattı. Besiktaş tam 48 hafta sonra, 1992-93 sezonunun 13. haftasında Galatasaray'a 3-1 yenildi
· Birinci futbol liginde üst üste en çok maç kazanma rekoru (1959-60 sezonu üst üste 13 maç).
· Türkiye'de bütün kuruluşlar ISO 9001: 1994'e göre belgeli olmasına rağmen, Beşiktaş Jimnastik Kulübü ISO 9001: 2000 revizyonuna göre belgelendirilmiş ilk kuruluş. Beşiktaş Jimnastik Kulübü, sportif branşlar yönetimi ve spor tesisleri işletimi, marka ve amblemli ürün pazarlama ve satışı, basın, halk, üye ve taraftar iletişimi ile üyelik hizmetleri alanlarında ISO 9001: 2000 versiyonuyla Türkiye'de belgelendirilmiş ilk ve tek spor kulübü.
RENKLERİMİZ VE İLK ROZETİMİZ



1906 Rozeti
1906 Rozeti arkası
Yıllardır Beşiktaş’ın ilk renklerinin kırmızı-beyaz olduğu, Balkan Savaşı'nın kaybedilmesinin ardından siyah-beyaz olarak değiştirildiği söylenir. Beşiktaş tarihi ile ilgili bir çok kaynak böyle yazmaktadır. Ancak 100. yıl belgeselinin hazırlanması sırasında yapılan ayrıntılı araştırmalarda, kırmızı rengin kullanılmadığı, renklerimizin her zaman siyah-beyaz olduğu yönündeki belgeler ağırlık göstermiştir. Beşiktaş 100. Yıl Belgeseli yapımcısı Tuğrul Yenidoğan, yaptığı araştırmalar sonucunda bu tartışmalara noktayı koymuştur:

Osman Paşa Konağı’nda başlangıçta ferdi sporlar yapıldığından herhangi bir forma rengine gereksinim duyulmadı. Ancak sporcuların sayısı her geçen gün yeni katılımlarla artmaya devam edince, eğitimini Fransız mektebinde tamamlamış Mehmet Şamil Bey kurucular heyetini topladı. Okul günlerinde kullandığı, okulunun renklerini taşıyan rozeti yakasından çıkardı ve gösterdi: “Bizler de tıpkı bu rozet gibi bir rozet yaptırmalı ve Kulübümüz’de spora devam eden her azayı bu rozeti taşımaya mecbur tutmalıyız” dedi. Toplantıya katılanlar Mehmet Şamil Bey’in teklifini heyecanla kabul ettiler. Toplantının sonunda rozette yer alacak kulüp renkleri de kararlaştırıldı. Tabiatın bütünüyle birbirine zıt iki ana rengi kulüp renkleri olarak seçildi: Siyah ve Beyaz...
Beşiktaş’ın ilk rozetinin yapıldığı tarih, Fransız mektebindeki rozetlerden esinlenerek miladi yıl olarak “1906” yazıldı. Üstte Arap harfleriyle “Beşiktaş” yazarken, sağda “J”, solda “K” harfleri yer aldı. Rozetin arka yüzünde “Konstantinopolis”te yapıldığı yazılıdır ve iç tarafında rozeti yapan ustanın mührü yer almaktadır. Rozetteki armada yer alan yıldızın 6 köşeli olduğu dikkat çekmektedir. 2. Meşrutiyet’e kadar (1908) bu 6 köşeli yıldız kullanılmıştır. Bu rozet, İskender Yakak tarafından Onursal Başkanımız Süleyman Seba’ya hediye edilmiştir.

İLKLER
· Ulu önder Atatürk'ün ilk ilgilendiği ve ziyaret ettiği Kulüp (1914).
· İlk kurulan Spor Kulubü (1903)
· ilk tescil edilen Spor Kulübü (1910).
· İlk spor tesisi ve lokali kuran Kulüp (Akaretler-1909).
· İlk resmi İstanbul Ligi şampiyonu (1924).
· İlk eskirim şampiyonu Kulüp.
· İlk atletizm şampiyonu Kulüp.
· İlk güreş şampiyonu takım.
· İlk voleybol şampiyonu takım.
· İlk Başbakanlık Kupası.
· İlk Federasyon Kupası.
· 20 takım arasında yapılan ilk Türkiye Ligi'nde şampiyonu.
· Olimpiyatlara ilk defa bayan sporcu yollayan Kulüp (1936-Berlin).
· Ülkemizde ilk defa sahnede spor gösterisi ve jimnastik hareketi düzenleyen Kulüp (1910 / Kadıköy Apollon Sineması).
· İlk sualtı sporları yapan Kulüp.
· İlk kıtalar arası seyahat yapan Kulüp (USA).
· İlk boks şubesi kuran antrenörler yetiştiren Kulüp.
· Türkiye'de dekatlon yarışları yapan ilk Kulüp.
· İstanbul'da ilk defa uluslararası güreş turnuvası yöneten Kulüp (1910-1911).
· İlk maraton müsabakasını kazanan sporcu "Maratoncu İbrahim".
· İlk "Atış Poligonunu" kuran Kulüp.
· Türkiye’de Engelli Şubesi olan ilk ve tek Spor Kulübü.
· Dünya’da ve Türkiye’de çocuk dergisi çıkartan ilk ve tek Spor Kulübü.
· Türkiye’de turizm şirketi kuran ilk ve tek Spor Kulübü.
· Türkiye’de sigorta şirketi kuran ilk ve tek Spor Kulübü.
· Türkiye Süper Kupası'nı (2006-2007 sezonu) kazanan ilk Spor Kulübü.
 

idntcare

Doçent
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
944
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
BAŞARILARIMIZ
En fazla resmi İstanbul Ligi Şampiyonu (15 Kez).
Üst üste beş yıl İstanbul Şampiyonu olan tek Kulüp (1939-1943).
İstanbul Ligleri’nde en fazla gol atan takım (1 Sezonda 90 Gol, 8 Yılda 599 Gol)

· Resmi Lig’de 18 maçta 18 galibiyet alan tek takım.
· Resmi Ligler’de en fazla "namağlup şampiyon" olan takım (7 Kez).
· Türkiye Ligi’nde "Namağlup Şampiyon" olan tek takım.
· Türk Milli Takımı'nı temsil hakkı verilen tek takım.
· Ambleminde AY-YILDIZ olan tek Kulüp.
· En fazla Centilmenlik Kupası alan takım (19 Kez).
· Genç Takımlar Futbol Ligi'nde en çok İstanbul ve Türkiye Şampiyonu olan Kulüp (30 Kez).
· Eskrimde Balkan şampiyonu olan Kulüp.
· "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı" fikrini ortaya atıp uygulamasını ve kanunlaşmasını sağlayan Kulüp.
· Grekoromen güreşi, öncelikle kulüplere, daha sonra da Türkiye'ye yayan Kulüp.
· Atletizm, eskrim, boks, basketbol, güreş ve futbolda Türkiye şampiyonlukları olan Kulüp.
· Sırıkla atlamayı Türkiye'ye getiren Kulüp (Ressam Namik İsmail).
· Okullarda "Beden Terbiyesi" dersleri veren Kulüp.
· Türkiye'nin en zengin tesislerine sahip Kulübü.
· Türkiye'de her branşta "Spor Okulları" açan tek Kulüp.
· Alt yapısından en çok yıldız yetiştiren Kulüp.
· Üst üste 56 maç yenilmeyen tek kulüp "Yenilmez Armada".
· Üst üste en fazla arka arkaya galip gelen takım (18 Kez).
· İki senede sadece 1 yenilgi alan tek takım.
· Resmi bir maçta 10 gol atan tek takım; 1989-90 sezonunda Beşiktaş-Adana Demirspor: 10-0 Ali Gültekin (4), Metin Tekin (3) ve Feyyaz Uçar (3).
· Evinde 10 sene hiçbir Anadolu takımına yenilmeyen tek takım.
· Lig tarihinde en uzun süre yenilmeyen ekip (48 maç) Beşiktaş, 1990-91 sezonunun 26. haftasında Gençlerbirliği'ne 2-0 yenildikten sonra, 1991-92 sezonunu yenilgisiz kapattı. Besiktaş tam 48 hafta sonra, 1992-93 sezonunun 13. haftasında Galatasaray'a 3-1 yenildi
· Birinci futbol liginde üst üste en çok maç kazanma rekoru (1959-60 sezonu üst üste 13 maç).
· Türkiye'de bütün kuruluşlar ISO 9001: 1994'e göre belgeli olmasına rağmen, Beşiktaş Jimnastik Kulübü ISO 9001: 2000 revizyonuna göre belgelendirilmiş ilk kuruluş. Beşiktaş Jimnastik Kulübü, sportif branşlar yönetimi ve spor tesisleri işletimi, marka ve amblemli ürün pazarlama ve satışı, basın, halk, üye ve taraftar iletişimi ile üyelik hizmetleri alanlarında ISO 9001: 2000 versiyonuyla Türkiye'de belgelendirilmiş ilk ve tek spor kulübü.



 

idntcare

Doçent
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
944
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
· Resmi Lig’de 18 maçta 18 galibiyet alan tek takım.
· Resmi Ligler’de en fazla "namağlup şampiyon" olan takım (7 Kez).
· Türkiye Ligi’nde "Namağlup Şampiyon" olan tek takım.
· Türk Milli Takımı'nı temsil hakkı verilen tek takım.
· Ambleminde AY-YILDIZ olan tek Kulüp.
· En fazla Centilmenlik Kupası alan takım (19 Kez).
· Genç Takımlar Futbol Ligi'nde en çok İstanbul ve Türkiye Şampiyonu olan Kulüp (30 Kez).
· Eskrimde Balkan şampiyonu olan Kulüp.
· "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı" fikrini ortaya atıp uygulamasını ve kanunlaşmasını sağlayan Kulüp.
· Grekoromen güreşi, öncelikle kulüplere, daha sonra da Türkiye'ye yayan Kulüp.
· Atletizm, eskrim, boks, basketbol, güreş ve futbolda Türkiye şampiyonlukları olan Kulüp.
· Sırıkla atlamayı Türkiye'ye getiren Kulüp (Ressam Namik İsmail).
· Okullarda "Beden Terbiyesi" dersleri veren Kulüp.
· Türkiye'nin en zengin tesislerine sahip Kulübü.
· Türkiye'de her branşta "Spor Okulları" açan tek Kulüp.
· Alt yapısından en çok yıldız yetiştiren Kulüp.
· Üst üste 56 maç yenilmeyen tek kulüp "Yenilmez Armada".
· Üst üste en fazla arka arkaya galip gelen takım (18 Kez).
· İki senede sadece 1 yenilgi alan tek takım.
· Resmi bir maçta 10 gol atan tek takım; 1989-90 sezonunda Beşiktaş-Adana Demirspor: 10-0 Ali Gültekin (4), Metin Tekin (3) ve Feyyaz Uçar (3).
· Evinde 10 sene hiçbir Anadolu takımına yenilmeyen tek takım.
· Lig tarihinde en uzun süre yenilmeyen ekip (48 maç) Beşiktaş, 1990-91 sezonunun 26. haftasında Gençlerbirliği'ne 2-0 yenildikten sonra, 1991-92 sezonunu yenilgisiz kapattı. Besiktaş tam 48 hafta sonra, 1992-93 sezonunun 13. haftasında Galatasaray'a 3-1 yenildi
· Birinci futbol liginde üst üste en çok maç kazanma rekoru (1959-60 sezonu üst üste 13 maç).
· Türkiye'de bütün kuruluşlar ISO 9001: 1994'e göre belgeli olmasına rağmen, Beşiktaş Jimnastik Kulübü ISO 9001: 2000 revizyonuna göre belgelendirilmiş ilk kuruluş. Beşiktaş Jimnastik Kulübü, sportif branşlar yönetimi ve spor tesisleri işletimi, marka ve amblemli ürün pazarlama ve satışı, basın, halk, üye ve taraftar iletişimi ile üyelik hizmetleri alanlarında ISO 9001: 2000 versiyonuyla Türkiye'de belgelendirilmiş ilk ve tek spor kulübü.:icon_:
 

idntcare

Doçent
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
944
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
RENKLERİMİZ VE İLK ROZETİMİZ
Yıllardır Beşiktaş’ın ilk renklerinin kırmızı-beyaz olduğu, Balkan Savaşı'nın kaybedilmesinin ardından siyah-beyaz olarak değiştirildiği söylenir. Beşiktaş tarihi ile ilgili bir çok kaynak böyle yazmaktadır. Ancak 100. yıl belgeselinin hazırlanması sırasında yapılan ayrıntılı araştırmalarda, kırmızı rengin kullanılmadığı, renklerimizin her zaman siyah-beyaz olduğu yönündeki belgeler ağırlık göstermiştir. Beşiktaş 100. Yıl Belgeseli yapımcısı Tuğrul Yenidoğan, yaptığı araştırmalar sonucunda bu tartışmalara noktayı koymuştur:

Osman Paşa Konağı’nda başlangıçta ferdi sporlar yapıldığından herhangi bir forma rengine gereksinim duyulmadı. Ancak sporcuların sayısı her geçen gün yeni katılımlarla artmaya devam edince, eğitimini Fransız mektebinde tamamlamış Mehmet Şamil Bey kurucular heyetini topladı. Okul günlerinde kullandığı, okulunun renklerini taşıyan rozeti yakasından çıkardı ve gösterdi: “Bizler de tıpkı bu rozet gibi bir rozet yaptırmalı ve Kulübümüz’de spora devam eden her azayı bu rozeti taşımaya mecbur tutmalıyız” dedi. Toplantıya katılanlar Mehmet Şamil Bey’in teklifini heyecanla kabul ettiler. Toplantının sonunda rozette yer alacak kulüp renkleri de kararlaştırıldı. Tabiatın bütünüyle birbirine zıt iki ana rengi kulüp renkleri olarak seçildi: Siyah ve Beyaz...
Beşiktaş’ın ilk rozetinin yapıldığı tarih, Fransız mektebindeki rozetlerden esinlenerek miladi yıl olarak “1906” yazıldı. Üstte Arap harfleriyle “Beşiktaş” yazarken, sağda “J”, solda “K” harfleri yer aldı. Rozetin arka yüzünde “Konstantinopolis”te yapıldığı yazılıdır ve iç tarafında rozeti yapan ustanın mührü yer almaktadır. Rozetteki armada yer alan yıldızın 6 köşeli olduğu dikkat çekmektedir. 2. Meşrutiyet’e kadar (1908) bu 6 köşeli yıldız kullanılmıştır. Bu rozet, İskender Yakak tarafından Onursal Başkanımız Süleyman Seba’ya hediye edilmiştir.


 

idntcare

Doçent
Katılım
17 Aralık 2008
Mesajlar
944
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
İLKLER
· Ulu önder Atatürk'ün ilk ilgilendiği ve ziyaret ettiği Kulüp (1914).
· İlk kurulan Spor Kulubü (1903)
· ilk tescil edilen Spor Kulübü (1910).
· İlk spor tesisi ve lokali kuran Kulüp (Akaretler-1909).
· İlk resmi İstanbul Ligi şampiyonu (1924).
· İlk eskirim şampiyonu Kulüp.
· İlk atletizm şampiyonu Kulüp.
· İlk güreş şampiyonu takım.
· İlk voleybol şampiyonu takım.
· İlk Başbakanlık Kupası.
· İlk Federasyon Kupası.
· 20 takım arasında yapılan ilk Türkiye Ligi'nde şampiyonu.
· Olimpiyatlara ilk defa bayan sporcu yollayan Kulüp (1936-Berlin).
· Ülkemizde ilk defa sahnede spor gösterisi ve jimnastik hareketi düzenleyen Kulüp (1910 / Kadıköy Apollon Sineması).
· İlk sualtı sporları yapan Kulüp.
· İlk kıtalar arası seyahat yapan Kulüp (USA).
· İlk boks şubesi kuran antrenörler yetiştiren Kulüp.
· Türkiye'de dekatlon yarışları yapan ilk Kulüp.
· İstanbul'da ilk defa uluslararası güreş turnuvası yöneten Kulüp (1910-1911).
· İlk maraton müsabakasını kazanan sporcu "Maratoncu İbrahim".
· İlk "Atış Poligonunu" kuran Kulüp.
· Türkiye’de Engelli Şubesi olan ilk ve tek Spor Kulübü.
· Dünya’da ve Türkiye’de çocuk dergisi çıkartan ilk ve tek Spor Kulübü.
· Türkiye’de turizm şirketi kuran ilk ve tek Spor Kulübü.
· Türkiye’de sigorta şirketi kuran ilk ve tek Spor Kulübü.
· Türkiye Süper Kupası'nı (2006-2007 sezonu) kazanan ilk Spor Kulübü.
 

ZorhaK

Rektör
Katılım
24 Kasım 2008
Mesajlar
10,757
Reaksiyon puanı
259
Puanları
243
Siyah beyaz film gibi biraz diyenlerdenim....

KarakarTaL ..................!!!!!!!!!
 

venselos

Asistan
Katılım
15 Kasım 2008
Mesajlar
306
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Vaaayyy SDN de Kartal yuvası varmış. Herkese selamlar.
 

comolince_11

Asistan
Katılım
6 Ocak 2009
Mesajlar
289
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
En büyük Beşiktaşşş.

Şey zerrin neden alt alta yazdın yer mi yoktu ?
 

besiktask1903

Asistan
Katılım
27 Mart 2009
Mesajlar
272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
[ımg]http://img4.imageshack.us/img4/4191/mesale1q.jpg[/ımg]


4 nisan cumartesi günü
saat: 17:45-18:15 arası

yıldız teknik üniversitesi önünden stadımıza kadar yolun her iki tarafında ellerimizde meşalelerle
takımımızı karşılıyoruz ve kendilerine yol boyu eşlik ediyoruz.

Tüm beşiktaşlıları meşaleleriyle takımımızı “şampiyonluk yolunda” motive etmek adına “hepimizin organizasyonu”na davet ediyoruz.

çarşı

dip not: Meşaleleri herkes kendisi temin etmelidir.
Maça meşale sokmayı düşünen arkadaşlar; maç anında meşale yakmanın cezası: 1500 lira ve maçlardan men'dir. Düşünen arkadaşlar iyi düşünsün, polis kamerasıyla anında tesbit ediliyor...


bkz.Lütfen konuya duyarlı olalım ve sizde bu şovda görev almak istiyorsanız lütfen ya benimle temasa geçin yada saat 14.00 gibi Kazan'ın orada olun.

Saygılar.
 

besiktask1903

Asistan
Katılım
27 Mart 2009
Mesajlar
272
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Ayrıca Böyle bir başlıkta daha doğrusu konunun beşiktaş olduğu bir yerde Optik Başkan (Mehmet Işıklar) ' ıda unutmamalıyız..

Unutulmadın, Unutulmayacaksın!
03.jpg
Taraftarı olmadığım bir kulübün, hiç tanımadığım bir taraftarı öldü. Ve ben çok üzüldüm.
Bolu cezaevindeydi. Çıkmasına daha aylar varken taraftar forumlarında şafağı sayılmaya başlanmıştı. İnönü’nün müdavimlerinden olan bir arkadaşımdan dinlemiştim hayat hikayesini. Çok sevmiştim “Son Holigan” lakaplı bu tribün emekçisini. İçerden çıkar çıkmaz röportaj yapmak istiyordum Mehmet Işıklar’la… Nam-ı diğer Optik Başkanla.

Seçimlerde oy kullanmak için bir haftalığına memlekete gitmiştim. İşte ne olduysa o hafta oldu. Özgürlüğüne kavuştuğunu işitemeden geçirdiği kalp kriziyle göğe kanat açtığını öğrendim. Bana Optik Başkan’ı sevdiren arkadaşım kısa bir mesaj atmıştı cepten.
“Son holigan da gitti görüyor musun, hayatı kim ters köşeye yatıracak şimdi?”

06.jpg


Dededen Beşiktaşlı

1969 İstanbul Kadırga doğumlu Mehmet Işıklar. Babası Arap, annesi Arnavut kökenli. Kendini bildi bileli Beşiktaş için olmuş deli. Aşkının müsebbibi gençliğinde Beşiktaş’ın Taksim stadında oynanan hiçbir maçını kaçırmayan dedesi. Dedesinin Mehmet’in üzerinde bıraktığı etki ömür boyu silinmemiş, henüz 6 yaşındayken gittiği bir maçla başlayan renk aşkı ise hiç eksilmemiş.

1974-75 sezonunda babasından yalvar yakar izin kopararak dükkanlarının çırağı ile birlikte numaralıda izlediği ilk maçında, Beşiktaş Trabzon’a yenilince küçük Mehmet başlamış ağlamaya. Yanındaki koltukta maç boyunca cep kanyağı içip çikolata yiyen yaşlı bir adam susması için Mehmet’e çikolata ikram etmiş ama nafile. Mehmet ikramı geri çevirmese de gönlüne söz dinletememiş, gözyaşlarını dindirememiş. Ta ki yaşlı adam Beşiktaş’ın büyük takım olduğunu, bir sonraki maçı kazanacağını söyleyene kadar…

Ortaokulu Ortaköy Gaziosmanpaşa’da okurken Mehmet, tribünleri hiç ihmal etmemiş. Kaşkolu boynunda, darbukası koynunda neredeyse her maçına gitmiş Beşiktaş’ının. Sevilmek için sevmese, sevdiği kadar sevilmişte. Tribünlerde adeta bir maskot haline gelmiş kalın siyah çerçeveli, şişe dibi misali camları olan gözlüğüyle. O zamanda nüktedanmış Beşiktaş tribünleri ve Mehmet’e ömrünün sonuna kadar adının önünde taşıyacağı lakabı takmış: “Optik”

01.jpg


En Enteresan Öğrenci

Vakti zamanında aralarında ortaokul öğrencisi Mehmet’in de olduğu tutkulu Beşiktaş taraftarları bazı maçlar öncesinde stat çevresinde sabahlarlarmış. Mehmet’in annesi bu gecelerde telaş içinde oğlunu arar, karşına çıkan taraftarlara bir hışımla “Mehmet’imi verin” diye yakarırmış. O kadar insan içinde annesinin Mehmet’i, tribünlerin Optik’i bulunur, kulağından çekilerek teslim edilirmiş annesine. Bir daha böyle haylazlıklar yapmaması da sıkı sıkı tembihlenerek. Ama ne fayda, “Optik” sevmiş bir kere. En fazla bir saat sonra tekrar evden kaçarak katılırmış fanatik grupların eğlencesine.

Sabahlamayla sınırlı kalmazmış Beşiktaş’ı için yaptıkları. Deplasmana kalkan otobüslerde usulca saklanırmış arka beşlinin ardına. Tribün liderlerinden dayak yiyip evine gerisin geri gönderilmemek için, otobüs az biraz yol aldığında çıkarmış ortaya.

Ortaokulu bitirince İstanbul’un gözde okullarından Kabataş Erkek Lisesine kaydını yaptırmış ailesi biricik oğulları Mehmet’in. Lise öğrencisi Mehmet ne yardan vazgeçmiş ne de serden. Beşiktaş’ını içerde dışarıda desteklerken okulu da yarıda kesmemiş. Deplasman maçları sonrası Pazartesi’yi pas geçse de, Salı’dan devam etmiş öğrenciliğine.

Kabataş Erkek Lisesi yıllığında arkadaşları onu şöyle anlatıyor:
“343 Mehmet Işıklar
Mehmet Işıklar, belki de, Kabataş tarihinin gelmiş geçmiş en enteresan öğrencisidir. Koyu bir B.J.K taraftarıdır. Deplasmanlarda B.J.K’nın tüm maçlarına gider. Bu arkadaşımız pek zeki olmasına karşın ders çalışmaz. Genellikle derslerde uyumayı sever. Sınıfımızın en renkli simasıdır. Neşe kaynağıdır. İlerde iyi bir ekonomist olacağına inandığımız bu arkadaşımıza yaşamında başarılar diliyoruz.”

Vakitle birlikte tribünlerdeki etkinliği de ilerlemiş Optik’in. Beşiktaş semtinde örgütlediği gençlerle birlikte Çarşı grubunu kurduktan kısa bir süre sonra adı “Optik Başkan”a çıkmış. Böylece çocukluğundan beri hayalini kurduğu tribün önderliğine de adım atmış.

02.jpg


Galatasaray Lisesi Öğretmeni

Liseyi bitirince Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanmış. İkinci sınıftayken ailesine Tarih okumak istediğini söyleyip tekrardan üniversite sınavına girmiş. Halihazırda bir üniversitede okuduğundan puanı düşürülse de derece yaparak girmiş İstanbul Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümüne. Taziye ziyaretine gittiğim ailesinden öğrendiğime göre sene kaybetmeden birincilikle bitirmiş Üniversite’yi.

Tüm bunlar olurken Beşiktaş’ını yağmur çamur demeden içerde dışarıda desteklediğini söylememe gerek var mı acaba?

Üniversite’yi bitirmesinin ardından bir ara akademisyenliği aklından geçirse de lise öğretmenliğinde karar kılmış. Öğretmenlik öncesi stajını ise kimselerin bilmesini istemediği bir yerde yapmış. Her gün okula giriş ve çıkışlarda birileri görecek diye kaygı duyarmış. Çünkü her gün gittiği lisenin adı Galatasaraymış!

Öğretmenlik stajını tamamladıktan sonra tayininin çıktığı Ankara Çubuk’a tarih öğretmeni olarak gitmiş Optik. Çubuk Yatılı lisesinde girdiği ilk derste kimin hangi takımı tuttuğunu öğrenip aklına not etmiş. İki yıl sürdürdüğü öğretmenlik boyunca Galatasaray ve Fenerbahçelilere hakkını, siyah beyaz renklere gönül verenlere ise gönlünden kopanı yani bir not fazlasını vermiş Mehmet öğretmen. Takım farkı gözetmeksizin de ihtiyacı olana cebindeki parasını.

12.jpg


Dayanamamış Hasretliğe
Bu iki sene boyunca ayrı düşmüş Beşiktaş’ından. Kimi zaman okuldaki öğrencileriyle birlikte izlemeye gelse de aşkını, kesmemiş bu gelmeler Optik Başkan’ı. Askerliğini İzmir’de tamamladıktan sonra bir daha dönmemiş mesleğine. Ailesi “oğlum ilerde tayinin İstanbul’a çıkar dese de” yetmemiş bu vaat, hasretinden çılgına dönen Mehmet’e. Vurmuş kendini semtine. Serencebey’e, Balık pazarına, Köyiçine.

Sonrası yürek burkan, gözleri bir dolduran bir hikaye. Akılla değil kalple yapılan bir tercihin bedeli. Öğretmenlikten eski mesleği tribün liderliğine dönen yakışıklı bir holiganın meşum kaderi. Ailesi üzülse de, tribünler ve belki de en çok başıboş hayvanlar sevinmiş altın kalpli holiganın dönüşüne. Sahipsiz sokak köpeklerine kimlik kartı çıkartan, onların karınlarını doyuran güzel bir adammış. Ölmeden beş gün önce cezaevinden elinde iki küçük kediyle çıkmış ve arkadaşlarının söylediğine göre evine gitmeden önce onlara ev aramış Optik Başkan. Yalnız köpeklerin değil, durumu yettiğince cebinde parası olmayan herkesin yardımına koşmuş “Son Holigan”. Durumu daha iyi anlamak için gelin İnönü’de sık duyulan şu tezahürata kulak verelim.

“Sabahtan beri hiçbir şey yemedik..
Karnımız acıktı bizim..
Optik Başkan bize yemek ısmarlasana...
Parasını alırsın sonra.”
11.jpg


Her Yanda Başka Bir Anı

Sol görüşlü olduğu herkesçe bilinen, Çarşı grubuna fikirleri ile yön veren, sıradanlığı bile sıra dışı olan bu enteresan adamla İnönü’ye yolu düşen herkesin neredeyse bir anısı var.

Kimisi, o dönem iskeleti Beşiktaş’ın as oyuncularından oluşan Türk Milli Takımı’na karşı yedeklerle sahaya çıkan Beşiktaş’ı desteklemesini anlatıyor, kimisi Kazan’ın önünde öfkeli kalabalık tarafından tartaklanan Fenerbahçe formalı genci kurtarıp, cebinde parası olmadığını öğrenince cebine para koyup taksiyle oradan uzaklaştırışını.

Bu anılardan en ilginci “guybrush threepwood” adlı Ekşi Sözlük yazarının yaşadığı.. Bu satırları Tempo Dergisinde Cem Dizdar da yazmıştı. Ben de aynen aktarıyorum..

“Yıllar önce bir arkadaşımın, ‘Gel lan maça gidelim’ demesi ile Beşiktaşlı olmadığım halde İnönü’ye gittim. Kapalıda güzel bir yere konuşlandık. Önümde bir adam var. Belli sevilen biri, arkadan laf atıyorlar, gelen selam seviyor, geçen selam veriyor. Koca bir ilk yarı boyunca muhabbet ediyoruz. Futbolculardan başlayan muhabbetimiz çok farklı konularda devam ediyor.İlk yarı sonuna doğru ‘Bir zamanlar biz Alen’le iki kişi inletirdik bu stadı, şimdi on kişi var beceremiyor’ deyince, anlıyorum amigolardan bir kendisi. Neyse yarı bitiyor, ‘Kusura bakma arkadaşım, geliyorum birazdan’ diyor. O sıra bir adam geliyor tribüne, kucağında 3-4 yaşlarında bir çocuk. Çocuk siyah beyaz Beşiktaş armalı eşofman giymiş, kafasında Beşiktaş armalı şapka, sırtında da bir Beşiktaş çantası. Yanakları ağlamaktan al al olmuş, babasının kucağında. ‘Optik’i gören oldu mu?’ diye sordu adam. O sıra anladım biraz önce muhabbet ettiğim adamdan bahsettiğini.’Buradaydı ağabey’ dedim ‘Gelir birazdan’. Arkadan bir sordu.’Hayrola ağabey?’ diye. ‘Ya evde seyredecektim maçı, başladı ağlamaya çocuk,’Optik Optik’diye.. Kalktım maça getirdim’ dedi adam.’Yok artık o kadar da değil’ diye düşündüm ben. Tesadüf, ölüm haberini aldıktan sonraki ilk tepkim de aynı oldu. O çocuk belki 11-12 yaşında şu an ve belki en çok ağlıyor yine.” Yazısını ise şu cümleyle bitirmiş ‘guybrush threepwood’:
“İkinci yarıyı, kucağında o çocukla izledi Optik”
07.jpg


Ve Hataları...

Hiç mi yanlış yapmamış peki Optik Mehmet ömrü hayatında, ne de olsa bir amigo değil mi eninde sonunda, amma da abarttın ha diyenlere vakti zamanında uyuşturucu kullandığını ve hapiste bu nedenle yattığı söyleyeyim. Ayrıca Optik Başkan tribün kavgalarının zirve yaptığı dönemde bir çok olaya da karışmış. Yakın arkadaşlarından Ayhan Güner’in anlattığı bir anıyı nakledeyim.

“Bir gün barda oturuyoruz. Yanımıza emanet almamışız aniden baskın yedik Fenerlilerden. Üzerine kılıçla gelen Fenerliye baktı. Bir sağına elini attı, bir soluna elini attı baktı ki boş… Boynundaki zinciri koparıp öyle meydan okudu elinde kılıçla gelen herife. Tam bir efsaneydi. ”

Lakin yaptığı hatalara rağmen bu dünya da hoş bir seda bırakıp gittiğini de eklemeden geçmeyelim. Her tribün emekçisini çapulcu zannedenleri boş verelim ve Optik Başkan’dan incilerle yazıyı bitirelim.

-Beşiktaş dışında özel hayatım yoktur.
-Sen babadan kalma miras değil, doğacak çocuğuma borcumsun, canım Beşiktaş’ım!
-Ben Beşiktaş’ı Ali Veli için sevmiyorum, onların hepsi gidicidir ama ben tribünde kalıcıyım
-Benim adım Optik Başkan on bin tane deplasmana gittim.

Hasılı kelam Allah taksiratını affetsin Optik Başkan.
Rahat uyu yufka yürekli Holigan

10.jpg


Taziye Ziyareti

Vefatının ardından Mehmet Işıklar’ın evine taziye ziyaretine gittim. Ailesi keder içindeydi. Eski bir gazeteci olan babası Abdullah Bey’in acısı yüzünden okunsa da metanetini korumayı başarıyordu. Annesi de benzer bir haldeydi. Ablası Emine Hanım dahil tüm aile çok bitkindi. Lakin hepsi birkaç gün önceki cenaze töreninde Mehmet’e gösterilen sevgi nedeniyle müteşekkirdi. Cenaze’ye yüzlerce insanın katıldığını ve etraftan geçenlerin cenazenin kime ait olduğunu merak ettiğini gururla söylediler. Bir gün önce Beşiktaşlı futbolcuların da baş sağlığına geldiğini belirttiler. Ben de cenazeye ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras ile Beşiktaş eski başkanı Serdar Bilgili’nin çelenk gönderdiğini söyledim kendilerine.

Ablası adli tıpta çalışan bir kimya mühendisi. Baş sağlığı için gelenlere ikramda bulunuyordu kendisi. Babası ve annesi ile konuşurken bana da eksik olmasın börek ve tatlı ikram etti. Hayatımda ilk defa evladını kaybeden insanlar görmenin etkisiyle önümdeki güç bela didiklerken annesi bana dönerek: “Oğlum çekinme yesene, Mehmet çok cömert bir çocuktu, yemeni isterdi.” deyince babası dayanamadı ve;

“Bir gün eve dönerken köşedeki bakkalın önünde gördüm Mehmet’i. Elinde koca bir kaşar peyniri… Yanı başında hep beslediği sokak kedilerinden bir tanesi.. O kadar yedirmiş ki kediye Mehmet, kedi ayakta zor duruyordu. O ise hala beslemeye çabalıyordu “ diyerek bu hoş anıyı nemli gözlerle anlattı.
Ben gördüklerin ve duyduklarım karşısında çok etkilenmiştim. Ne de olsa hayatımda ilk kez evlat acısı çeken insanlarla yüz yüze gelmiştim. Önümdekini zar zor bitirdikten sonra teşekkür edip, müsaade istedim.
Buradan kederli ailesine tekrar baş sağlığı dilerim.

Mert Ezici - Futbol Extra

04.jpg
KUTSAL TOPRAKLARDAN, KUTSAL DÜNYALARA...

Sen biliyormusun?

Seni ne kadar çok sevdiğini?

Hiç tahmin edebiliyor musun?

Haberin var mı tanımadığı insanların sana getirdiği başka insanları nasıl kafasında yıllarca didik didik düşündüğünden?

Senin haberin bile yokken, ismini günde BİN kaç kez söylediğinden?

Sen çaresizken sana çare yaratabilme arayışından?

Evet!

Senin için korktu! Geride duramadı! Çünkü sana vereceklerine sınır bile koymamıştı.

Sen giderken, onun da özgürlüğünü götürdün beraber gittiğiniz yere...

Artık sen onunla bir'din. Başkaları kendiyle bir'ken.

Ama o Bir'likten cinnet doğmadı aranızda.

Çünkü senin yoluna esir olmuştu, yanına yoldaştı.

Sen sıcak yuvanda dinlenirken, o , sağanak yağmurun altında yorgun kalakalmıştı.

Senin yıllarının izlerini , renklerinin sadeliğini taşıyan kaşkolu hala boynundaydı.

Akaretlerdeydi o tabela. Kapısında 3 basamak, İçerisi buz.

Senin için orada üşümeye devam ediyordu.

Orada cebindeki tüm parayı çıkarıp tanımadığı küçük çocuklara veriyordu da seni daha çok kişiye izlettirme hevesinden.

Sen bunlardan bihaberken, her yeni gün yepyeni hesapların içerisine düşmüştü.

Son hesabı, buluşma gününüzdü. 1 ağustos 2007'i hayal ederek yaşıyordu.

Sen buluşmanıza gelicektin, ama onun bu kez mazereti var!

Şimdi sen buna inanamayabilirsin, belki de ağlayabilirsin.

Ama ne olur başkalarına duyurma.

Sadece gururuna sarıl ve yaşa.

Çünkü o , sessizce gelip sessizce gitmelerin insanı.

Ama "ben Burdayım, senin için burdayım!" dediğini çok uzaklardan duymuşsundur.

Doğru, belki de bu 5 kelime salladı Beşiktaşı bugün. Ki ne depremler salladı da bu derece yıkıcı

olmadı.

Şimdi hem Beşiktaş, hem biz.

İlk defa sensiz...

Böyle gelecekse 1 Ağustos, gelmesin kalsın.

Ama şundan eminki

Bu kez beraber açacaksınız kanatlarınızı gökyüzüne.

Belki de ilk kez beraber uçacaksınız.

Ama sen!

Bizler için değil,

Sadece onun için saldır o gün!

Tribünler "Optik başkan için saldırın" diyerek inleyecek o gün!

En sessiz tezahuratımız bile düşmanlarının kulaklarında çınlayacak o gün!

Çünkü SEN ve O herşeyinizle bunu hakediyorsunuz.


Murat Dedeoğlu

08.jpg
Her zaman takımımıza destek olalım. Ne olursa olsun Beşiktaş’ın arkasında olduğumuzu Beşiktaş’ı temsil edenlere inandıralım. Cümlelerinin karşılığını dolu dolu vermek için bir ömrü Beşiktaş’a verdin Başkan

Küçük bebelerin kucağında maç izleyip de ağlamayı zırlamayı kestiğine şahit olan tribün taşları açtı binbir kollarını sana doğru, seni kucaklamak için sana doymak için 2 senenin her saniyesinin hasretini sıkıp ter olup akıtmak için Beşiktaş’a. Evet Beşiktaş’a; gençliğinin ve hayatının kalemini kırıp da verdiğin Beşiktaş’a. Öyle bir iştir ki bu Ferhat la şirine aslı ile kereme hayata küsme nedenidir senin sevdan. Uğruna yıllarca mesai harcadığın, evlendiğin, gönül nikahı kıydığın Beşiktaş’ından ayrı geçen 2 sene. Omuz omuza verilmiş kardeşlerinle durmadan dimdik yürüdüğün Beşiktaş yolunda senin adamlığını örnek bilmiş binlerce onbinlerce kartal yüreği. Hakkında bırak tribünümüzden rakip tribünlerden bile tek kötü laf eden çıkmamıştır, edenin ya akli dengesi bozuktur ya da mayası. 1974’lerde ilk maça girdiğin heyecanın yüzünde yarattığı gülüştü sanırım her tribünde görüşümde bana gülmen. Uğur olsun diye yaktığın sigaralarını takip ederdim hep, nasılda kalbinden çıkardı dumanı, kaplardı o dumanın büyüsü futbolcuları. Beşiktaş uğruna kalemi kırılmış bir hayat dedim ya Başkan, Beşiktaş uğruna yakılmış okul yılları ve Beşiktaş uğruna elinin tersiyle itilmiş bir öğretmenlik hayatı.

Ne bileyim ben başkan, ne sen sor ne ben söyleyeyim duyduğum saatten beri kelime edemiyor, duyamıyorum, duymak istemiyorum. Senli tribünün tadını dokusunu ve adamlığının nefesini koklamışlıktan mıdır nedir sensizliğin korkusu sardı dört bir yanımı şimdiden. Tüm umutlarım, duygularım, bilincim törpülendi. Bilinçaltında hala senden kalma uğur sigaraları, hindi babalar, durumu olmayana yardım etmeler karın doyurmalar ve en önemlisi senden miras kalan ve herkesin istediği kadar almakta hür olduğu adamlığın miras kaldı bilinçaltında.

Şimdi sensizlik zamanı. Geçici ayrılığında bile burkulan yüreklerimiz ebedi ayrılığına nasıl dayanır bilinmez. Şimdi kim bize sahilde bira ısmarlayacak, maç öncesi aç karnımızı doyuracak, kim hindi baba çektirecek, uğur olsun diye Beşiktaş’ımıza kim yakacak o malum dakikada sigarasını...

Gittin başkan bizi sensiz, biz başkansız, bizi Beşiktaş’la baş başa bırakıp gittin. Gittin de ne oldu, şimdi kim Beşiktaş için ömrünün kalemini kıracak.

Sokak köpekleri şimdi sensiz Başkan, sensiz, kimsesiz, aç ve biz sensiz sokaklarda sokak köpekleriyle kucak kucağayız artık. Gittin, çözülen yün yumağı, savrulan yapraklar gibi dağıttın gittin bizi Başkan, Başkanım, Optik Başkanım bir kitaba başlar gibi, koşarken yavaşlar gibi bir anda tökezledik hayat yolunda, vakitsiz bir sonbahara yakalandık, yaz düşünde çok sarardık, yaza varmadan bir adım daha bu gudubet Temmuz’da seni aldı Kartallar ülkesi, kıskandı sevgimizi, inat yaparcasına Optik Başkan sen çok yaşa dememize, Optik Başkan artık bizle yaşayacak hükmü geldi biz seni bilmesek endişelenir, üzülür, kederlenirdik; ama biliriz ki eşsiz adamlığınla ve sevginle biz geldiğimizde oraların Başkanı sen olacaksın tüm gönülleri feth etmiş durumda, biz yine fenere söveceğiz, cimboma giydireceğiz. Sensiz günlerimizde miras bıraktığın adamlığımızdan ödün vermeden dimdik yürüyeceğiz, çizdiğin ve yürüdüğün yolda, yalansız riyasız rantsız…

Kalbimizin Kral dairesi senindir her daim Optik Başkan, başkanım, Mehmet abi, hocam, Mehmet hocam.

Gittin başkan, sessiz sitemsiz, diğer ölen arkadaşlar gibi sessiz sitemsiz

Sana 1 maçı bile çok gören hayat umarım bu sene şampiyonluğumuzu sana armağan eder, işte o gün mümkün olur bahsetmek adaletinden dünyanın.

Gittiğin her yerde omuz omuza olacağız unutma başkan, gittiğin diyarlarda da yankılanacak o kalpten gelen sesin yine...

Biiiir baba hindiiiii

Ömür Hıncal

05.jpg
Mehmet'imi verin

Geberiyorum diye haykırmak istersin ya kahrından, hani soğuk bir duş alırsın ateşler içinde. Ve mazi film şeridi gibi geçer önünden. Sonra gözünün kıyılarında yaşlar birikir fütursuzca. Ve titreme gelir vücudunun her yanına. Bütün mazi, her hatıra bedenine saplanan bir mermidir aslında. Kapatırsın gözlerini, delik deşik olmuşsundur. En garibi de hiç kan akmaz vücudundan. İşte o koyar adama. Sevda ambarlarının en dolusuydu. Ilıman motifli bir hasretin en ince sesiydi belki de. Hoyrat geçen gecelerin yenilmez tribünlerinde hepimizin optiğiydi. Gecenin sessiz karanlığını bir acıklı ses bozardı bazen. "Mehmetimi verin." "Anne" derdik. "Bu kadar adam içinde nereden bulalım şimdi 'Optik'i. Şeyy Mehmet'i." Sesimiz titrerdi konuşurken. Çünkü Optik denmesini istemezdi oğluna. Tamam anasının 'Mehmet'iydi ama bizim de biricik 'Optik'imizdi. Dünyamız Beşiktaş etrafında dönerken, tam göbeğimizden canı canımızdan bir edebiyat öğretmeni çıkartmanın gururunu taşıdık o dönemlerde. Optik öğretmen olmuştu Ankara'da. Lakin Beşiktaşsızlık ona göre değildi. İstanbul hasret, Beşiktaş gurbetti onun için. Ve döndü. Uzun bir kitap gibi anlatmak ister aslında. Sayfa sayfa ağlarsınız. 'Optik başkan' yine gitti. Duramadı durduk yerde ve yine siyahını seçti Beşiktaş'ın. Ah be çocuk bugün sezonun merhabasındaydık. Hani hindi baba vardı menüde. Hani omuz omuzaydık ya artık. Neyse... Ne 'Optik' biter anlatmakla ne de onun için bu yazı.

Alen Markaryan

13.jpg


Yokluğunu Bile Umuda Ekledik
Lavlar püskürüyor sanki yüreğimden,bir dar sokağın kıyısından koparıldın apansız,şen kahkahan düşüyor yorgun gecelerime.
Meydanlara koşuyorum belki varsın diye,gece feneri bir elimde,diğerinde mum sesi,arıyorum seni karanlıklarda.
Susturmak için çığılğımı kuşatıyoru öfkemle.Dik başın gibi son barikatın arrdında
kaldırıyorum yıldızları tutan yumruğumu.
Saksıdaki fesleğen bile hasret kaldı sana,ayın şavkı vuruyor tan vakti bana emanet ettiğin resminin altındaki saza.Çok Özledik Be Abi ,diyor çocuklar,afiş yapmışlar emanetini.Sen simsiyah gecelerin bembeyaz aydınlığı,son barikatın Işıkları,işte hayatınla ödedin başkaldırmışlığını.
Ey doğa dostu,ey kimsesizlerin sahipsizlerin,insanın hayvanın koruyanı...Dostum kardeşim sen de ö<zlüyormusun,sen de izliyırmusun bizi.Son barikatın çelik yürekli tuğlaları mahzun olsa bile şimdi,bilenen bir öfkenin sesi duyuluyor direnen Halkın Takımı Yolcularının nefesinde.
Dolmabahçe yolları üşüyor sensiz,Barbaros yetim ve yine sessiz,çaresizliğin solmuş yüzü geçici yenilgilerle sarsılsa bile,zaman öfke soluyan koluyla inecek elbet mabedin yollarına.
Aşıladığın umudun ışığı,dağılan sizin ardından başgösterecek bulutların arasından.Sessizliği atacak,savuracak tüm direnenler gibi,Halkın Takımı Barikatını inşa edenler duyacak sesini.
Ey Beşiktaşlının sevdiği gözlerin sahibi,sevinçleri çoşturan,kederleri dağıtan,Şerefbeyin son temsilcisi.
Çarpık gülüşlerde çoğalsada hain yürekler,onursuzluğun satılmışlığın tacını giysede sahte önderler,dört bir yanı sarsa da sinsi kurşinilikler,masmavi umut bulutlarından yürüyemesede bugün kızıl zafer ateşleri,inan bize yürüyeceğiz söz verdiğimiz güzelliklere.
Beyazın tek rengi Karakartalın kanatlarında bize umudunun selamını,hep birlikte konacağız Akaretler yokuşuna.
Sen soloyu seçtin tek kişilik ölümünle,bzise şimdilik çok sesli korodayız,sinsi ay kuşansa da silahını tek haberimiz yeter,deriz ki hep birlikte ona,bekle köşende bekle bizi,kızıl zaferlere yürüyeceğimiz günlerimizi.
Selamın geçer karanlıktan bile,ulaşır bize.
Yeryüzü sevdalara mahkum oluncaya dek sürecek bu onurun kavgasında yanımızdasın umudumuzsun..
Herşey yazdığım gibi Optiğim,yokluğunu bile umudumuza ekledik işte,orada bile rahat yok sana.

Özer Özçetin
09.jpg
Yakışıklı holigana! Optik Mehmet&#8217;e...

O mu hayata uymadı, hayat mı ona, bilinmez. Belki çok barışıktılar ikisi de, bu hiç bilinmez.
Aykırıydı. Her aykırı gibi &#8216;dik&#8217;ti. Dikine giderdi, hep dikine...
Bir &#8216;Baba Hindi&#8217;ydi... Yaramaz bir çocuktu, külhaniydi...
Çoğumuz kadar yorgun, hepimiz kadar ayık, herkes kadar &#8216;uyanık&#8217;tı...
Kaya gibi sertti, pamuk şekeri kadar yumuşak...
Saygılıydı, efendiydi, kavgacıydı...
Selam verilmeden geçilecek biri değildi...
Ailesi için &#8216;oğulları Mehmet&#8217;, tribündekiler için &#8216;Optik Başkan&#8217;, yaşıtları için &#8216;Optik Mehmet&#8217;, büyükleri için kısaca &#8216;Optik&#8217;ti...
Hayatla arasında kurduğu dili belki de en iyi tanımlayan, lakabıydı; &#8220;Optik.&#8221;
Aynaydı... Mercekti... Işığın kırılması, ışığın yansımasıydı...
Son kez öldüğü gece konuşmuştuk, üniversiteden arkadaşımız Hayati Kurt&#8217;un telefonundan...
İçerden çıkalı bir kaç gün olmuştu. &#8220;Geçmiş olsun&#8221; demiş, &#8220;Lig başlamadan bir gece kafayı çekeriz&#8221; diye sözleşmiştik.
Ertesi günün öğleden sonrasında, Sait Faik&#8217;in adası Burgaz&#8217;da yatan güzel gülüşlü kardeşim Reha Mağden&#8217;in ölümünün birinci yılında mezarı başına gitmek için vapura binerken, Adnan&#8217;ın telefonuna geldi Optik&#8217;in ölüm haberi.
Öyle olur ya, ilk anda inanamazsınız. Öyle de oldu. Önce şaşkınlık, sonra keder...
&#8220;Her ölüm erkendir&#8221; ya, bu da çok erken oldu be Mehmet... Daha çok maça gidecektik. Aşık Mahzuni diyordu ya &#8220;Kirvem bu yıl bu dağlarda aman/Sensiz yazın tadı m&#8217;olur aman/Selamın niye kesildi/Bir selamın adı m&#8217;olur aman...&#8221; Aynen öyle...
Yine de biliyoruz; &#8220;Ölümle yaşamı ayıran çizgi, siyahla beyazı ayıramaz ki...&#8221;
Ona, &#8216;Optik Başkan&#8217;a, &#8216;Mor külhani&#8217; Ece Ayhan&#8217;ın &#8216;Bakışsız bir kedi kara&#8217;sıyla selam ederim...
penche.com&#8217;dan &#8216;gracchus&#8217; koymuş siteye, sağolsun, ordan aldım... Usul usul okuyun...
&#8220;Gelir dalgın bir cambaz/Geç saatlerin denizinden/Üfler lambayı/Uzanır ağladığım yanıma/Danyal yalvaç için/Aşağıda bir kör kadın/Hısım/Sayıklar bir dilde bilmediğim/Göğsünde ağır bir kelebek/İçinde kırık çekmeceler/İçer içki Üzünç Teyze tavanarasında/İşler gergef/İnsancıl okullardan kovgun/Geçer sokaktan bakışsız bir/Kedi Kara/Çuvalında yeni ölmüş bir çocuk/Kanatları sığmamış/Bağırır Eskici Dede/Bir korsan gemisi! girmiş körfeze...&#8221;
Cem Dizdar
14.jpg

Optik Başkanımızın yürüdüğü yolda, Beşiktaş haricinde hiçbirşeyi gözetmeden,
Tribün ve Beşiktaş Mücadelemize devam edeceğiz.
Unutan da, Unutturan da Namerttir!
forzabesiktas.com
15.jpg
16.jpg

17.jpg

İki arkadaşımız Optik Başkanımızın Babası Abdullah amcayı semtte görünce yanına varıp konuşmuşlar. Hal hatır sormuşlar. Abdullah amcamız demiş ki arkadaşlara;

"Çocuklar, çok sevindim. İşte beni böyle ne zaman görürseniz yanıma gelin. Halimi hatırımı sorup selam edin. Buna çok sevinirim. Çok sevindim bugün de.." demiş..

Semtte görünce çekinmeyelim. Tanıyan tanımayan, bir elini öpse, bir selam verse, hal hatır sorsa, bir nebze olsun Abdullah amcamızın acısını bal eylemiş olacağız.

Kabristanın yapıldığı haberini vermiş Abdullah amca. Arkadaşlar da Mehmet abinin yanına varıp, hasbihal edip selam verip selam almışlar. Giden, resimleyen, taşıyan arkadaşların hepsinin yüreklerine sağlık.

hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız

biz ki sessiz ve yağız
bir yazın yumağını çözerek
ve ölümü bir kepenek gibi örtüp üstümüze
ovayı köpürte köpürte akan küheylan
ve günleri hoyrat bir mahmuz
ya da atlastan bir çarkı felek
gibi döndüre döndüre
bir mahpustan bir mahpusa yollandığımız

biz, ey sürgünlerin nazımı derken
tutkulu, sevecen ve yalnız
gerek acının teleğinden ve gerek
lacivert gergefinde gecelerin
şiiri bir kuş gibi örerek
halkımız, gülün sesini savurup
bir türkünün kekiğinden tüterken
der ki, böyle yazılır sevdamız

hüzün ki en çok yakışandır bize
belki de en çok anladığımız

Rahat Uyu Optik Başkan...

Yusuf Helvacı

***
Dün gece rüyamda gördüm seni yine
Kapalıya geldin beyazlar içinde
Nur içinde bir yüz dilinde bir beste
Ruhum hep seninle Beşiktaş'ım diye

Her yer karanlıktı bir sendin aydınlık
Kara topraklarda beyazsın sen artık
Yokluğuna alışmak çok zor Optik Başkan
Unutmayacağız seni son holigan

Gördün mü cennette Baba Hakkı'ları
Baba Şeref'leri ve tüm şehitleri
Beşiktaş uğruna ölmek gerekirse
Can verip geliriz yer ayır bizlere

BİRİ ÇIKIP GELSE HERŞEY YALAN DESE
BU KAPALI SENSİZ MEZAR OLUR BİZE
GİTTİĞİN YERLERDEN YER TUT OPTİK BAŞKAN
UNUTMAYACAĞIZ SENİ SON HOLİGAN !!!

Kerem Ünal

***
Temmuz kavuşturdu seni bizlere,
Tanıyan tanımayan kardeşlerin gün saydı,
Kavuşma olmuştu temmuz ayında,
Bir yaz sıcağında daha sıcak olmuştu içimiz,
Başkan gelmişti,
Deplasmanın tribünün tadı, kutunun tadı,
Daha bir farklı olacaktı,
İmrenerek bakacaktı herkes eskiden olduğu gibi bizlere,
Ama yine temmuz aldı ya seni bizden,
O kavurucu yaz sıcağında,
Hem senin hem bizim buz kesmişti bedenimiz,
Kardeşlerin yalnız kalmıştı,
Seni bize getiren temmuz aynı anda seni bizden almak için hain planlarını yapmış,
Ah be abim, olsaydın ya burda şimdi,
Özledik be abi özledik...
Hemde çok özledik abi...

Onur Kabakçı



ALINTIDIR ..
Kaynak : www.Forzabesiktas.com

 

amesfa

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,865
Reaksiyon puanı
153
Puanları
243
Çok güzel olmuş yazı dizisi. ;)
 

amesfa

Dekan
Emektar
Müdavim
Katılım
10 Eylül 2007
Mesajlar
9,865
Reaksiyon puanı
153
Puanları
243
Hoşgeldin sende.
 
Üst