Sakatlık Anında Organ Bağışı Reklamı !

Bu konuyu okuyanlar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

QaFeİN

Müdavim
Katılım
19 Nisan 2009
Mesajlar
3,297
Reaksiyon puanı
19
Puanları
38
Ekran Timi bu hafta dolu dolu. Hemen hemen tüm konular başlık ve spotu hak ediyor. Ama yerim dar... Eğer bu yazdıklarımı okuyarsanız habere tıklamışsınız demek. Birbirinden farklı, bir o kadar da keyifli yazıları kaçırmayın...
Ofsayt pozisyonunda �araç kiralarken ofsayta düşmeyin� demesini anlıyoruz da sakatlık esnasında organ bağışı reklamına anlam veremedik.

Biz de bu mantıkla sizin için reklam fikirleri ürettik; Kavgalar için �Yakan Gaz�, dikenli tel için �Dikentel�, oyuncu değişikliği sırasında girecek kariyer firması �İşçok Eleman Yok�� Markaların her hakkı Ekran Timi�ne aittir.

15 yaşında kızlar �genç kız� diye ekrana çıkartılmış jüri birine �şişko� birine �yarışmanın favorisi sen değilsin� diyor. Fox�un yarışmasına bir eleştiri.

Oray Eğin�in �Ya Hep Ya Hiç�i Ekran Timi�ne çok malzeme verecek gibi. Baksanıza konuklara Ahmet Hakan, Hülya Avşar, Helin Avşar� Kesinlikle okuyun.

Ekran Timi olarak, Cem Uzan�ı görüntülemeyi başaran Atv ve Sabah�ı tebrik ediyoruz.

Ekran Timi ekranlardaki seviyesizliğe bir kez daha dikkat çekiyor. Bıkmadan usanmadan dikkat çekeceğiz. Dikkatiniz olsun�

Çok Güzel Hareketler�de internet üzerinden satış anlatılıyor. Skeçte satış demiyorlar da devir diyorlar. Sevgilisinden ayrılan kadına eski erkek arkadaşı yeni bir sevgili bulunuyor. Kadına �ikinci el araba� muamelesi çekilerek. Ekran Timi bu skeçte aşağılananın �durum� değil �kadın� olduğunu düşünüyor.

AGB�nin �AB� kriterleri ne diye merak ettik. Bu grup neden �İzdivaç�, �İbo Şov�, �Yemekteyiz� seyrediyor. O grubun belgesel seyretmesi gerekmiyor muydu?

�Elveda� Rumeli� Dizi bitti ama daha iyi bir final hak ediyordu.

Ünsal Hoca�yı kaybettik. Başımız sağ olsun.

Ekran Timi�nin bu hafta not ettikleri:

Tam da o pozisyonda böbreğini verir misin?

Lig TV izleyenler anımsarlar, maç esnasında ara ara alt bantta, özle bir hastanenin, �Organ bağışlayın hayat kurtarın� reklamı çıkıyor. Bir de �araç kiralarken ofsayta düşmeyin� reklamı var� Yan hakem bayrağı kaldırınca şak alttan beliriyor� Takımınızın attığı golün geçersiz olduğunu, hakemden değil de reklamdan öğrenebilirsiniz yani. Güzel bir düşünce! "Pozisyona göre reklam" anlayışı aklıma başka ürünlerin de maçlarda nasıl tanıtılacağını getirdi� Ama önce şu "organ bağışı" olayına döneceğim.

Son Trabzon maçında da Arda yerde kıvranırken artık "tamam" dedim. Daha önce bir iki denk gelmişti. Fakat "tesadüftür" demiştim. Ama son Galatasaray-Trabzonspor maçındaki 4-5 sakatlık pozisyonunda �organ bağışı� reklamını gördüm� Özel bir hastane toplumsal bir olay üzerinden marka değerini yüceltirken �ki bana göre çok iyi PR çalışması- tendonlarına yediği tekme ile kıvranan futbolcunun üzerinden �iç eritici� bir mesaj verilmesi bir garip geldi bana�

Arda çimler üzerinde acılar içinde çırpınıyor, sen �aaa yazık çocuğa� derken, alt banttan gözüne �Bak bir gün sen de böyle bir tekme yiyip, karaciğerini yitirebilirsiniz, o yüzden bu pozisyondan tezi yok hemen organlarını bağışla� diyen o reklam sokuluyor�

Gel de maç izle, gol olunca da çılgınca sevin� Son pozisyonda zaten yıkıldın, karaciğer, böbrek, dalak, kalp kapağı, ilik ve göz derdine düşmüşsün ne maçı!?

Bu ofsayt ve organ bağışı reklamından yola çıkarak gelelim diğer "olası" reklamlara�

Eğer maçta kavga çıktıysa; Kendinizi korumak ve en hararetli kavgaları ayırmak için biber gazı; �Yakan Gaz�
Bir taraftar sahaya atladıysa; Bahçenizin etrafını �Dikentel� marka �Dikenli Çitle� çevirin, evde yokken gözünüz arkada kalmasın�
Oyuncu değişikliği esnasında: Yeni bir elemana mı ihtiyacınız var� Arayın gönderelim� En iyi elemanlar �İşçok Eleman Yok�da
Gol olunca; Acıları unutturacak acılar da var. Öz hakiki İSOT�
Güneş vurdu, hakem penaltıyı es geçti: "Kör göze, gölge gözülükleri" var...
3 dakikada 5 köşe vuruşu olduysa: Maçtan sonra 'Köşem restourant'ta buluşalım...
Spiker maçı bırakıp Machester'li Evra'nın 23 kardeşine daldıysa; Ayrıntılar Haber7.com'da....

Sen şişkosun, sen de şarkı söyleyemiyorsun

Pazartesi akşamı Fox�te bir yarışmaya gözüm ilişti. Yarışmanın adı �Yaş 15�. Atv�de yayınlanan �Bir Şarkısın Sen�in �çakması� gibi geldi.

10 tane 15 yaşındaki �genç kız� (Fox�un ifadesi) jüri karşısında şarkı söylüyor. Çocukları yarışmaya anneleri hazırlıyor.

Zap yaparken denk geldim programa �Sinan� adlı jüri üyesi eleştirilerini sıralıyordu. Açıkçası televizyonu açtığım anda geçen konuşmanın yarışmacıya yönelik olduğundan emin olamadım ama �Biraz kilo vermen lazım� gibi bir şeyler diyordu jüri üyesi. O sırada yarışmacıya baktım normal bir çocuktu. Belki birazcık ama çok az toplu diyebiliriz. Eğer kilo eleştirisi ekranda yapılıyorsa bir �yuh� demek istiyorum. Hastalık derecesine gelen zayıflama tutkusuyla birçok ülke savaşırken, böyle bir eleştiri pek hoş olmadı.

İlk defa izlediğim yarışmayı anlamaya çalışırken, bir yarışmacının prova görüntüleri ekrana gelmeye başladı. Şarkıyı söyleyemeyen çocuk salya sümük ağlıyor, annesi de onu teselli ediyor. Zaten yarışmanın formatında anneler de varmış. Çocuk şarkısını bitiriyor ve acımasız eleştiriler başlıyor. Bu yarışmanın favorisi sen değilsin. Kötü söyledin� Şöyle de böyle� Karşılarındaki bir çocuk değil sanki� Hey gidi Barış Manço� Nnerede her çocuğa 10 puan 10 puan verilip 100 puanla şampiyon yapılan günler.

Yarışmanın ödülü ise dizi oyunculuğuymuş. Çocukların �ruh ve beden sağlığı�nın ekran karşısında bozulmaması için gayret gösteren RTÜK, ekranda bozulan ruh sağlıkları için ne der?

Ya Hep Ya Hiç! Ortası yok mu? Bulunur!

Akşam Gazetesi�nin sivri dilli köşe yazarı Oray Eğin ses çıkartan, her önüne geleni irrite eden yazılarının ardından nihayet televizyona terfi etti malum. Ne göze ne kulağa hitap edemeyen, yazarken yerin dibine batıran Eğin bu kez karşısına geçince yağlama servislerine taş çıkaran üslupla program yapmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz hafta sonu da konuklarından birisi bir zamanlar neredeyse sokak kavgasına döneceğini düşündüğüm köşe tartışmacılığının ardından şimdilerde neredeyse kanka mertebesine yükselen sahici dostluklara taş çıkartacak derecede verdikleri tablo ile gözlerimi yaşartan Ahmet Hakan ekürisiydi.

Adeta verdikleri tablonun inandırıcılığını arttırmak için de program boyunca karşılıklı olarak; asıl centilmenlik budur, samimi olan budur, yeri gelince köşende en acımasız şekilde de eleştirmeli ama yan yana gelince de kurduğun samimi ilişkiden zerre ödün vermemelisin, dost olabilmelisin tadında diyaloglara şahit oldum program boyunca. Mintaksla canım mintaksla�

Yüzsüzlüğün tavan yaptığı programda Hülya Avşar ve Helin Avşar�da Ahmet Hakan�a sanki kendileri de Ahmet Hakan�ın sillesinden nasibini almamışçasına ona koltuk çıkıyorlardı. Bu arada Helin Avşar�ın gazetecilik konusundaki iştiyakına ve maharetine hayran kaldım ve Hülya Avşar�ın da Altın Portakal�dan mahrum kalışına üzüldüm, kederlendim.

Körler sağırlar birbirini ağırlar tadındaki Ya Hep Ya Hiç programında bence isim hiç uymamıştı bu tabloya, zira hiç de öyle ye hep ye hiç durumu yoktu ortada. Tam tersine ne seninle ne sensiz olsa ismi programın daha bir iyi duracaktı gibime geliyor.

Bu arada Ahmet Hakan�ın kısa paçalı pantolonunun altından görünen çorapsız ayakları pek bir sırıtıyordu ekranda. Belki kendisini öyle rahat hissediyor Ahmet Hakan bey ve belki öyle şık durduğunu düşünüyor ama TV izleyicisi bence biraz daha fazla saygıyı hak ediyor�

ATV�nin başarısı, Uzan�ın Paris sefası�

Dün akşam ana haberler esnasında baktım da, diğer bütün haber yayınları Cem Uzan haberlerinde Atv Haber�in arkasından nal toplar vaziyetteydi. Reytinglere de yansır mı bu durum bilmiyorum ama Sabah Gazetesi Muhabiri Abdurrahman Şimşek�in başarısını doğal olarak ekrana taşıyan ATV, mülteci olarak sığındığı Fransa�da Paris sokaklarında kondisyon tutan ve Residance�da kalan Cem Uzan�ı görüntülemeyi başararak habercilikte fark attı.

Diğer kanallarda Cem Uzan haberlerinde ancak birkaç kare fotoğrafa şahit olurken Atv Haber�de dakikalarca süren bir iz sürmeye şahit oluyorduk. Ayrıca Atv Haber o kovalamacayı yapan başarılı muhabir Abdurrahman Şimşek�i de ekrana çıkartarak oldukça şık bir işe imza attı. Muhabirin verdiği detay bilgiler ve aktarımları da oldukça tatmin ediciydi.

Kanal D Haber�in Paris�ten yaptığı bağlantı ise tam bir komediydi. Verilen bilgiler birer tahminden öteye gidemezken, muhabirin olayın heyecanından oldukça uzak ruh hali ekrana bile yansıyordu. Kanal D Haber�den yaptığı yıkamacı yağlamacı haberciliklerdeki ya da vurun kahpeye tadındaki haberlerde gösterdikleri performansları bu tür haberlerde de bekliyoruz Sayın Birand.

Bu arada mülteci olarak başvurduğu Fransa�da krallar gibi yaşayan Cem Uzan�a da pes doğrusu! Hakikaten pek mülteci görünüyordu.

Ekrandaki bu kalitesizliğe kim dur diyecek?

Geçtiğimiz günlerde TRT�nin yeni yayın dönemi tanıtım gecesinde konuşan Bülent Arınç, özel kanalların reyting uğruna kaliteden ödün verdiklerini dile getiriyor ve serzenişte bulunuyordu �her şey reyting değil� diye.

Yeni yayın dönemiyle birlikte sabahın köründe başlayıp gecenin bir yarısını bulan programlardaki aile ilişkilerinin pespaye bir şekilde ortaya döküldüğü kadın programlarına tam gaz devam eden ekranları gördükçe TRT 2, TRT Türk ve Mehtap TV formatında yayın yapan kanallara hayranlık duyuyorum. Hem ekran kaliteleri hem de içerik zenginlikleriyle çok iyi işlere imza atmaya devam ediyorlar.

İyi ki de varlar, yoksa Seda Sayan�ın Yalnız Değilsiniz�deki yalancı mağdur vakasından, İkbal Gürpınar�ın ekranlara taşan ve haftaları bulan içinden çıkılamaz aile ilişkilerine, Müge Anlı�daki sabahın köründe başlayıp saatleri bulan öldürülen çocuğun katili kim tartışması ve tarafların birbirlerine ettikleri hakaretleri gördükçe bütün televizyonların aynı türden yayın yaptığını düşünecek ve hepten karamsarlığa kapılacağım.

Bu gidişin sonu nereye varacak hiç merak den var mı?

AB Kriterleri

AB derken Avrupa Birliği�nden bahsetmiyorum tabi ki. AGB reyting ölçümleri yaparken izleyiciyi bazı özelliklerine göre gruplara ayırıyor. AB grubu da bunlardan biri. Nedir bu AB grubu? Kimlerden oluşur? Neler seyreder?

Gelir düzeyi yüksek, eğitimli ve kentli diye tarif ediliyor AB grubu. Bu tür deneklerin izledikleri de reyting ölçümlerine böyle yansıyor. Peki bu grubun mensupları neler seyredebilir? Onlara sorarsanız haber kanallarını ya da belgesel kanallarını seyrediyorlardır! Hatta onların Kültür-Sanat programları ve tartışma programları seyretmeleri gerekiyor.

Ama reyting sonuçları öyle demiyor? Zuhal Topalla İzdivaç programının reytingleri AB grubunda daha yüksek. Onlara daha fazla hitap edebilecek program ve diziler varken, Cumartesi günleri her nedense Akasya Durağı�nı seyrediyorlar. Sabah kadın programlarını, öğleden sonranın acılı programlarını da seyrediyorlar. İbo Show ve en akıl almaz magazin programlarını da. Hatta Yemekteyiz ve Telefon Kulübesi gibi �yarışma� programlarını da!..
Şimdi düşünelim? AB grubunun seyrettikleri ile söyledikleri başka mı? Yoksa AGB�nin AB kriterlerinde mi sorun var?

NOT: Reyting ölçümleri önümüzdeki yıldan itibaren AGB�den alınıp başka bir şirkete verilmiş. Umarım o zaman gerçek AB ortaya çıkar!

İnternetten ikinci el kadın skeci...

Ekran Timi de Çok Güzel Hareketlere taktı demeyin. Yaptığımız iş de TV eleştirmenliği olduğuna göre bize de yazmak düşüyor.

Bu Pazar akşamı televizyonumuzu açmadık uzun süre. Bir ara açtım ve gördüğüm tek skeç bu yazıyı yazmak zorunda bıraktı beni. Sözde internetten yapılan alışverişe gönderme yapmak amacıyla sahnelenen skecin adı Sahibinden Temiz.

Sahnede bir adam ve bir kadın. Biraz sonra kapı çalıyor ve ilan için geldiğini söyleyen bir başka adam görebilir miyim diye soruyor? O ana kadar her şey normal görünüyor, ta ki ev sahibi tabi buyurun içeride diye kadını işaret edene kadar. O an tüylerim diken diken oldu. Bakalım nereye kadar gidecek diye biraz daha seyrettim. Ama iyice çirkinleşmeye başladı. Her cümleyle biraz daha battılar. Hatta seyirciler arasından -ki genelde oraya toplanan seyirci şakşakçı oluyor- tepkiler yükseldi.

Her neyse sonunda hep olduğu gibi Yılmaz Erdoğan sahneye çıktı. Değerlendirme yapmak için. Öncelikle tepki gösteren seyircilere söz verdi nasıl buldunuz diye. Ancak izlerken tüyleri ürperen seyirci konuşmaya gelince yan çizdi. Aslında güzel ama kadını küçük düşürdü falan filan� hiç gevelemeye gerek yoktu oysa. Resmen aşağılama vardı. Kara mizah böyle bir şey denebilir, bence neyi aşağılayıp komik duruma düşürdüğünü bilmek koşuluyla... �Durum�u mu, �kadın�ı mı? Bence bu skeçte aşağılanan �durum� değil �kadın�ın ta kendisiydi...

Nasıl kurtarabiliriz diye çabalamışlar ve sonunda o parlak fikri bulmuşlar. Hani töre adı altında satılan kadınlarımız var ya doğuda. O konuya dikkat çekmek istemişler. Bence skecin en komik sahnesi bunu söyledikleri andı. Tamam bu toplumsal bir yara ancak ona gelene kadar TV ve reklam sektöründe kadına yapılan muamele nedir? Oralarda kadınların üstünden kazanılan paralar nedir? Bunlara dikkat çekebilir misiniz?

Elveda! diyemedik...

Elveda Rumeli. ATV�nin geçtiğimiz iki sezonda en çok seyredilen ve ses getiren dizilerinden birisiydi. Oldukça emek ve para harcanmış ve dozunda komedisi, özellikle de güzel resimleriyle izlenmeye değer bir diziydi. İki sezon çok iyi giden dizi bu sezon başında herkesi hayal kırıklığına uğrattı. As oyuncuların büyük çoğunluğu gitmiş, birçok yeni oyuncu girmişti. Ama seyirci ne yazık ki yeni oyuncuları benimseyemedi. Yeni hikaye de oturtulamayınca beklenen son gerçekleşti ve dizi yayından kaldırıldı.

Anladığım kadarıyla yapımcı ucuza kaçmak istedi ve zaten oturmuş olan bu dizinin oyuncu kadrosunun büyük bir kısmını SHOW TV�deki yeni dizileri Balkan Düğünü�ne kaydırdı. Ancak o dizi de beklenen performansı gösteremedi. Olan Elveda Rumeli�ye oldu. Tamam iki sene sonunda bazı değişiklikler yapılmalıydı, taze kan gelmeliydi. Ama en as oyuncuları gönderip yerine de seyircinin kabullenebileceği aşina yüzler koymazsanız, bu furyanın içinde kaybolup gidersiniz.

TV kanalları kendilerine zarar ettiren dizileri daha fazla ekranda tutmak istemiyorlar. Ancak seyircilerine de biraz daha saygı göstermeliler. Sonuçta Elveda Rumeli uzun süre izlenmiş bir dizi. Bir bölüm daha uzatılsaydı ve adam gibi bir final çekilseydi olmaz mıydı?. Bir cümle de ATV�ye; Bu dizi daha iyi bir finali hak ediyordu bence.

Bu sonbahar gölgesine sığındığımız bir Çınar daha devrildi!

Son olarak öğrencisi olduğum için her zaman gurur duyduğum Türkiye�de iletişim deyince akla gelen ilk isim olan Prof. Dr. Ünsal Oskay hocamızı anmak istiyorum. Ünsal hocamızı geçtiğimiz cumartesi gecesi kaybetmenin hüznü var üzerimde. O hocaların hocası ve iletişimin duayeni idi.

Sadece yazdığı eserlerle değil, hem derslerinde, hem de katıldığı söyleşi ve televizyon, radyo programlarında açtığı yeni ufuklarla ve kattığı yepyeni bakış açılarıyla hep dünyamızı zenginleştiriyor ve İletişim Bilimine yepyeni bakışlar kazandırıyordu. Büyük bir değeri kaybettik. İletişim dünyasının başı sağolsun. Huzur içinde yatsın�

Kaynak - Haber7
 

pesimist

Müdavim
Emektar
Katılım
30 Eylül 2005
Mesajlar
18,590
Reaksiyon puanı
2,008
Puanları
113
Yaş
40
� simgesinden kurtulduktan sonra konuyu tekrar açabilirsiniz.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst