Peygamberlik mührünü öpen tek sahabe Hz. Ukkaşe

Bu konuyu okuyanlar

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,169
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
Hz. Ukkaşe kimdir?
Hz. Ukkaşe‘nin kim olduğunu merak edenler için ondan bahsetmekte yarar var.
Yapılan araştırmalarda, türbenin Resulllah (sav)’in arkadaşlarından Ukkaşe b.
Mihsan el-Esedi (ra) adına yapıldığı saptanmış. Bazılarına göre türbede Ukkaşe
b. Mihsan’n gömülü olduğu söylense de, bazılarına göre, burada katıldığı bir
savaşta kaybettiği parmağı yada kanının döküldüğü yer olduğu için buraya türbe
yapıldığı rivayet edilmekte.
Hz. Ukkaşe hakkında, özellikle Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında fazla bir
bilgi bulunmamakta. Müslüman olduktan sonra ve Bedir Savaşı’ndaki başarılarından
sonra, kaynaklarda onun hakkında bilgiye rastlanmaktadır.
Hz. Ukkaşe (ra) Bedir Savaşı’nda çok büyük cesaret gösterdi. Savaşırken kılıcı
kırıldı. Peygamberimiz (sav) kendisine bir hurma dalı verdi. Bu dal,
Peygamberimizin bir mucizesi olarak onun elinde kılıç oldu ve onunla savaştı. O
kılıçla çok sayıda savaşa katıldığı rivayet edilmektedir.
Hz. Ukkaşe hayatta iken cennetle müjdelenen Sahabelerden. Peygamberimiz (sav)
bir gün:
- Ümmetimden yetmiş bin kişi tertemiz olarak cennete girecektir, buyurunca,
Ukkaşe b.Mihsan:
- Ey Allah’ın elçisi! Allah’a dua et de ben onlardan olayım, dedi.
Peygamberimiz:
- Sen onlardansın, buyurdu ve ona dua etti. Bunun üzerine başka bir adam ayağa
kalkarak:
- Ey Allah’ın elçisi! Cennetliklerden olmam için bana da dua et, deyince,
Peygamberimiz:
- Bu konuda Ukkaşe seni geçti buyurdu.
Peygamberlik Mührü’nü öpen tek Sahabe
Hz. Ukkaşe (ra) bir peygamber aşığı, bir peygamber sevdalısı bir insan. O
sevgiden dolayı Peygamberimizin kürek kemikleri arasında bulunan peygamberlik
nişanesi, peygamberlik mührünü öpmeyi başlarmış bir sahabe.
Fetih Suresi nazil olunca, Peygamberimiz (sav) Cebrail’e:
- Ey Cebrail öleceğimi anladım, buyurunca Cebrail, Peygamberimize:
- Senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır, Rabbin sana (istediğini) verecek
sen de razı olacaksın, dedi (Duha:4-5).
Bunun üzerine Peygamberimiz müezzini Bilal-ı Habeşi’ye, insanları cemaatle namaz
kılmak üzere toplanmaları için çağırmasını emretti. Bütün Muhacir (Mekke’den
Medine’ye hicret eden Müslümanlar ) ve Ensar (Medine’li Müslümanlar) Mescid-i
Nebi’de toplandı. Peygamberimiz onlara namaz kıldırıp sonra minbere çıktı ve
insanlara hitap etti. Peygamberimizin bu konuşması sırasında kalpler ürperdi,
gözler ağladı.
İnsanlara şöyle dedi:
– Ey insanlar sizin için nasıl bir peygamber idim? Onu dinleyenler:
- Allah mükafatını versin, çok iyi bir Peygambersin. Sen bizim için merhametli
bir baba, şefkatli ve öğüt veren bir kardeş gibiydin. Allah’ın sana verdiği
Peygamberlik görevini yerine getirdin, O’nun (Allah’ın) vahyettiğini bize
ilettin, bizleri Allah’ın yoluna hikmetli ve güzel sözlerle davet ettin. Allah,
ümmetlerine yaptıkları görev nedeni ile peygamberlere vereceği mükafatın en
güzelini sana versin, dediler.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
- Ey Müslüman topluluğu! Sizin üzerinizde bulunan hakkım ve Allah adına, sizden
kime bir haksızlık yapmış isem, kıyamette hesaplaşıp hakkını almadan önce, şimdi
onun ayağa kalkıp hakkını benden almasını istiyorum.
Hiç kimse kalkmayınca, Peygamberimiz bunu üç defe tekrarladı. Üçüncü defa
söyledikten sonra, Sahabe-i Kiram arasında bulunan ve kendisine Ukkaşe denilen
yaşlı bir sahabe ayağa kalktı. Müslümanları yararak ilerledi ve Peygamberimizin
önünde durdu ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi, eğer ısrar etmeseydin senin
karşına çıkıp bir şey istemeyecektim. Bir savaştan sonra gazilerin arasındaydım.
Ayrılmak üzereyken develerimiz yan yana geldi. Devemden indim, ayağını öpmek
için sana yaklaştığımda, değneğini kaldırdın ve sırtıma vurdun. Kasten bana mı
vurdun yoksa, devene mi vurmak istemiştin bilmiyorum, deyince, Peygamber
efendimiz:
- Ey Ukkaşe, sana kasten vurmaktan Allah a sığınırım. Ey Bilal git (kızım)
Fatıma’ya uzun bir değnek getir, dedi. Bilal-ı Habeşi (şaşkınlıktan) ellerini
başının üzerine koyarak:
- O, Allah’ın Peygamberi ve kendisine kısas yapılmasını istiyor, diyerek
Hz.Fatıma’nın yanına geldi kapıyı çaldı ve:
- Ey Peygamber’in kızı! Bana uzun bir değnek ver, deyince, Peygamberimizin kızı
Hz. Fatıma:
- Bugün ne hac günü, ne de O’nun savaştığı bir gün değil, babam uzun değneği ne
yapacak? Dedi. Bilal-i Habeşi:
- Babanın yaptıklarından haberin yok. Allah’ın elçisi borçlarını ödüyor, dünyayı
terk ediyor ve kendisine kısas yapılmasını (kendisinde hakkı olanların hakların
almasını) istiyor, dedi. Bunun üzerine Hz. Fatıma:
- Ey Bilal, Allah’ın elçisine kısas yapmayı kendisine layık gören kimdir?
(Peygamberin torunları) Hasan ile Hüseyin’e haber ver. O adamın yanına gitsinler
de, almak istediği (hakkını) onlardan alsın. Peygamberden almasına izin
vermesinler, dedi.
Cennetteki arkadaşım
Bilal-i Habeşi mescide girip değneği Peygamberimize verince, O da Hz. Ukkaşe‘ye
verdi. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (r.anhum) bunu görünce ayağa kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! İşte önündeyiz Hakkını bizden al. Peygamberden alma, deyince,
Peygamber Efendimiz:
-Bırak ey Ebubekir, sen de bırak ey Ömer, Allah sizin değerinizi ve makamınızı
biliyor, dedi.
Bunun üzerine Ali b. Ebu Talip (Hz. Ali) ayağa kalktı ve:
- Benim hayatım Allah’ın elçisinin hayatının önündedir. İşte sırtım, hakkını
kendi elinle benden al ve bana (O’nun yerine) yüz sopa vur. Allah’ın elçisinden
alma, deyince Peygamberimiz:
- Otur ey Ali. Allah senin değerini ve niyetini biliyor, buyurdu. Sonra Hz.
Hasan ile Hz. Hüseyin kalktılar ve:
- Ey Ukkaşe! Sen bilmiyor musun biz Allah’ın elçisinin torunuyuz. Hakkını bizden
alman Peygamberden alman gibidir, deyince Peygamber Efendimiz:
- Gözümün nuru torunlarım, siz de oturun Allah sizi burada unutmamıştır (sizin
de niyetinizi ve değerinizi bilmektedir). Sonra Peygamber Efendimiz (sav)
Ukkaşe‘ye:
- Ey Ukkaşe, vuracaksan vur deyince, Ukkaşe (ra):
- Ey Allah’ın elçisi, bana vurduğunda benim üzerimde elbise yoktu, deyince,
Peygamberimiz sırtını açtı.
Sahabeler yüksek sesle ağlıyorlardı. Hz.Ukkaşe, Peygamberimizin beyaz sırtına
baktı. Sanki sırtı Mısır’da dokunan ince ve beyaz ketenden dokunmuş kumaş
gibiydi fazla ilgilenip zaman kaybetmeden sırtını öptü ve şöyle dedi:
- Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın elçisi, sana kısas yapmaya kim cür’et
edebilir? Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) :
- Ya hakkını alman için gerekeni yap yada affet deyince, Hz. Ukkaşe:
- Kıyamet gününde Allah’ın beni affetmesini umarak sizi affediyorum, dedi. Bunun
üzerine Peygamberimiz (sav):
- Kim cennetteki arkadaşımı görmek isterse bu adama baksın, dedi.
Sonra (orada bulunan) bütün Sahabe-i Kiram ayağa kalktılar ve alnından öperek:
- Seni tebrik ederiz çok büyük bir mertebeyi ve Peygamberin cennetteki
arkadaşlığını elde ettin dediler.” (2)
Her gün yüzlerce insanın gurup gurup Ziyaret ettiği bu türbe, Hz. Peygamberden
geriye kalan hatıralara, insanımızın sahip çıkışının da bir göstergesi.
İnsan, Hz. Ukkaşe‘nin makamına varınca, Hz. Peygamberin sırtındaki Peygamberlik
Mührü’nü öpmeyi başarmış Hz. Ukkaşe‘nin dudaklarından bir tebessüm arıyor.
Hz. Ukkaşe türbesine Nasıl gidilir
Hz. Ukkaşe Türbesi’ne farklı yollardan gidilebilirse de, Gaziantep’in Nurdağı
ilçesinden gidilmesi en uygunudur. Türbe, ilçe merkezine 8 km. uzaklıktadır.
Guruplar halinde gidilebileceği gibi ferdi olarak da gidilebilir. Türbe
merkezine araçla çıkılabilmektedir.
KAYNAKLAR
1- El-İstiab 3/1081, Madde:1837, Buhari , Tıb.17, Müslim, İman,317.
2- El – İsbahani, Hilyet-ül Evliya 4/ 73,

Kaynak : mail
 
Üst