Namaz da ibadet değildir !

burns206

Profesör
Katılım
31 Mart 2011
Mesajlar
1,863
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
bence namaz kilan da pek yok yoksa fabrikalar %50 verimsiz olur yada gece calistirir. ben turkiyede namazi kilmaya gercek anlamda izin veren sirket de goremiyorum cok agir giden bir is degilse. gunde 5 defa yarim saat mola vermez hicbisirket :P
ki bu onlarda bisekilde inanmiyolar demek asinda . zira madem okadar namaza inanan insan var niye fabrikalarda gunde 5 defa 30ar dakika mola yapan yok ?
cunku para onemli diyo sirket sahipleri inaniyosan git issiz yap tanrina tapinma isini diyolar basitce :P aci ama gercek acikca ortada :p
 

Mr.Elm

Doçent
Katılım
10 Kasım 2011
Mesajlar
875
Reaksiyon puanı
5
Puanları
18
Bu tarz söylemleri dikkate almaya bile değmez. Gündeme böyle şarlatanları taşımak hatadır. İki güne başlarlar oruçluyken öpüşsek bozulur mu, seks ile oruç açabilir miyiz. Bunlar sadece konuları sulandırmaktan başka maksat taşımıyor. Akıllarınca inananların zihinlerini bulandıracaklar. Ama onlar bilmiyorlar ki müminler görmeden iman etmiş kullardır. Sütü bozuk kimselerin saçmalıklarına kulak verecek değillerdir inşallah. Buna benzer olarak, Kur'an da şifrelerle uğraşmak, bir şeyler çözmeye çalışmak yerine emirlerini yerine getirmeli insan. Velhasıl boş verin birileri saçmalaya dursun biz de namazımıza duralım. Gönüllerde ki mührü Rabbimiz çözer ancak. Dua edelimde hidayet nasip olsun.
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,159
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
ALLAH (cc) emir ve yasaklarini bilmeyen densiz kalkmiş millete fetva veriyor
 

Hwoarang

Doçent
Katılım
8 Mart 2012
Mesajlar
539
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Adam genel de haksız ama bir konu var ki diyanet islamın tamamını kapsamıyor. Sadece belli kesime hizmet ediyor.
 

grkn-g

Doçent
Katılım
30 Kasım 2011
Mesajlar
883
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
islamın temeli baskı ve zulümdür yani faşizim dir

sana bir ton cevap yazabilirdim ama sanırım islamiyetle ilgili bir bilgi sahibi değilsin o yüzden ne anlatsam sana boş gelir müslüman olmayabilirsin Allah c.c inanmayabilirsin hiç problem değil ama insanların inançlarına saygı göstermeyi bil ortaya saçma sapan bir laf atıp ortalığı karıştırma varsa bir bildiğin açıkla örnekle yanlış olduğun anlayamadığın yada eksik bildiğin yerleri düzeltelim belki fikirlerin değişir sende islamiyetle şereflenirsin inşallah

yoksa biliyorsun ateizim falan uçak sallanana kadar demedi deme kimin ne zaman kontağı kapatacağı belli olmaz
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,159
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
bence namaz kilan da pek yok yoksa fabrikalar %50 verimsiz olur yada gece calistirir. ben turkiyede namazi kilmaya gercek anlamda izin veren sirket de goremiyorum cok agir giden bir is degilse. gunde 5 defa yarim saat mola vermez hicbisirket :P
ki bu onlarda bisekilde inanmiyolar demek asinda . zira madem okadar namaza inanan insan var niye fabrikalarda gunde 5 defa 30ar dakika mola yapan yok ?
cunku para onemli diyo sirket sahipleri inaniyosan git issiz yap tanrina tapinma isini diyolar basitce :P aci ama gercek acikca ortada :p

bazı yerleri dogru soylemısın para olan kısmı ve patronların bu duruma karsi olan davranıslarinida ama namaz kılan pek yok demişsin sana sadece soyle diyebilirim bundan 5 sene oncesiyle kıyaslama yapilirsa bugun daha fazla diye bilirim kardesim...

sirketlerin (bazılari) belli aralıklarla mola veriyor cay,sigara v.b gibi bunu bir cok anlamda değerlendiren insan da var lakin bazen herkesin düşündüğü gibi olmuyor...

namaz 30 dakıka kılınmıyor hocam imkan vakit yok ise farz larinida kılabilirsin ki çoğu kısı kendi ailemden arkadaslarimdan genelde kaza yapiyor ki iş yerınde bir problem olmasin bunuda görmelisin...

ben sahsen oyle yapiyorum ımkanım fırsatım oldugu kadari ile yapiyorum şunuda belirtmek istiyorum okul,hastane,devlet kurumlarinda bile artık kücük mescitler var artık eskısı kadar zor değil insanın ıcınde iman olduktan sonra yer mekan onemli değil

ayrıca bu densiz`in (namazı ibadet saymayan) polemiğinden sora tv akanllarinda bir askerin anlatmış oldugu bir anısnı senle paylasmak istiyorum 3 arkadas sıra ile w.c temızlıyoruz bahanesiyle ibadet yapiyorlarmiş zamanında artık boyle bişede kalmadi artık ordumuzun içinde bile ibadet yerleri var amacim tartısma yaratmak değil sadece bunlari dile getirmek istedim..
 

openline

Asistan
Katılım
10 Mart 2009
Mesajlar
372
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
aha, tilmizleri akın akın gelmeye başladılar bile...
islam ve komunizm!
bi bak adamım, hiç yanyana durası geliyor mu,
yakışıyor mu hiç?
Allahı olmayan, kutsalı reddeden, aile ve namus mefhumunu tanımayan kâfir bir sistem islâma nasıl benzeyebilir yav?
galiba sen aklını peynir ekmekle yemişsin! :)



eğer sende zerre kadar mertlik varsa, bunları ayrı ayrı, tane tane göster bize.
baskı neresinde, zulüm neresinde, faşizm neresinde?
madem bu kadar kesin ve net biliyorsun, konuşuyorsun...
yaz ki, biz de öğrenelim, faydalanalım yüksek fikirlerinizden(!)


İslam ve komünizm yan yana olmaz mı o zaman açta oku said nursi sosyalizm hakkındaki fikirlerini
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
İslam ve komünizm yan yana olmaz mı o zaman açta oku said nursi sosyalizm hakkındaki fikirlerini
şimdi söylediğin şeye bak birkere baştan faul
biri Allah[cc]ın nizamı diğeri zengin bir alman yahudisinin oğlunun
Kendi kafanıza böyle şeyler üretmeyin ve üstad Bediüzzaman[Rha]hazretlerinide karıştırmayın.
islamiyetin örnek alındığı hasaneyn heykel modeli vardır bunun dışında komünizm her olgusuyla islama terstir
öyle atmakla olmaz engels tenmi nikitinden mi yok istersen das kapitalden başlayalım gençliğimizde ilkel komünal toplumlardan başlardık.....hadi başla
 

BEFEGA

Profesör
Katılım
9 Kasım 2010
Mesajlar
1,441
Reaksiyon puanı
5
Puanları
218
Konum
Ankara
tek iran degil suidi arabistan bae türkiye

Yok normal değil bu davranışlar.

Allah rızası için çıkış yap şu siteden.

Ne dediğinin farkında bile değilsin diye umuyorum.

Şu gencecik beyinleri nasıl bir bilgi kirliliği ile kim yıkıyor çok merak ediyorum.
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,159
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
inşallah bu tip oluşumlari destekleyen ve doldurusa gelenler amaçlarina ulaşamazlar
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,200
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
tek iran degil suidi arabistan bae türkiye


yahu birader ne fark eder...

iran, suudi, bae...

topla hepsini koy sepete...

şunu anla artık, kimi islamsız, kimi amerikan uşağı, kimi bilmem ne... bunlara bakarak islam öğrenilmez, anlaşılmaz.

ve de tanınmaz!

eğer gerçek islam'ın nasıl olduğunu anlamak istiyorsan, sadece asr-ı saadet dediğimiz döneme bakacaksın.

en ideal yorumuyla o dönemde yaşanmıştır islam.

belki biraz da ve kısmi olarak osmanlı'da...

ama hepsi o kadar.

bunun haricinde halkı müslüman olan ülke rejimlerine bakıp da islam hakkında fikir sahibi olamazsın, bu seni çok fena yanıltır arkadaşım.

islamı pratik olarak asr-ı saadette, teorik olarak da, Kur'an ve sahih hadislerde (kutub-i sitte) bulabilirsin.

başka yerde arama, ve başka yerde gördüklerini de getirip islam budur gibi saçma, haksız ve yersiz bühtanda bulunma.

bahsettiğim kaynakları biraz oku, incele, anlamaya çalış ve sora gel konuşalım burada,

olur mu?!
 

moneytalks58

Öğrenci
Katılım
11 Temmuz 2012
Mesajlar
45
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
bu toprakların hamuruna maya olan sünni inancı yıkmakla görevlendirilmiş bir kafa karıştırıcıdan başka birşey değildir.

Sünni inancın Türkiye topraklarına maya olduğunu senden duyuyorum. Tartışma yaratmak ya da iyi kötü ayrımı yapmak adına konuşmıcam. Lütfen polemik olmasın ama anadolumuzun Türkleşmesinde Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal gibi erenlerin etkisi büyüktür. Yaradılanı sevdim yaradandan ötürü lafını söyleyen Yunus Emre Taptuk Emre dergahında yetişmiştir. Taptuk Emre Hacı Bektaş Veli'nin halefidir. Tapduk Emre'de bir Türkmendir. Bu bilgilere her yerde ulaşabilirsin. Anadolunun hamuru mayası Türklüktür.
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Sünni inancın Türkiye topraklarına maya olduğunu senden duyuyorum. Tartışma yaratmak ya da iyi kötü ayrımı yapmak adına konuşmıcam. Lütfen polemik olmasın ama anadolumuzun Türkleşmesinde Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal gibi erenlerin etkisi büyüktür. Yaradılanı sevdim yaradandan ötürü lafını söyleyen Yunus Emre Taptuk Emre dergahında yetişmiştir. Taptuk Emre Hacı Bektaş Veli'nin halefidir. Tapduk Emre'de bir Türkmendir. Bu bilgilere her yerde ulaşabilirsin. Anadolunun hamuru mayası Türklüktür.
yine bazı şeeylere bilmeden sazan gibi atlıyoruz.
950 senelerinde türk kavmi müslümanlığı seçti 300 senede elçiler göndererek araştırdı.senin isimlerini verdiğin müslüman-türk tasavvuf büyükleridir kimisi dergah şeyhi kimisi yunus [Rha]gibi fukaradır İranın fitnesine kadar bir ayrım yoktur ayrım iranın şiayı osmanlıya ihraç etme tertipleriyle başlamıştır
Bizler türkleri ikiye ayırırız turana dahil olanlar islamın sancağıyla türkün sancağını bir taşıyanlardır islam dışı olanlar yakut gagavuz macar fin vs türk olarak anmayız Türkmen ise bir boyumuzdur
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,200
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
Sünni inancın Türkiye topraklarına maya olduğunu senden duyuyorum. Tartışma yaratmak ya da iyi kötü ayrımı yapmak adına konuşmıcam. Lütfen polemik olmasın ama anadolumuzun Türkleşmesinde Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan Abdal gibi erenlerin etkisi büyüktür. Yaradılanı sevdim yaradandan ötürü lafını söyleyen Yunus Emre Taptuk Emre dergahında yetişmiştir. Taptuk Emre Hacı Bektaş Veli'nin halefidir. Tapduk Emre'de bir Türkmendir. Bu bilgilere her yerde ulaşabilirsin. Anadolunun hamuru mayası Türklüktür.

eyvallah kardeş doğru dersin.
bu bahsettiğiniz Allah dostlarının hepsi sünni inanca sahip insanlardı.
onlar tek bir vakit namazını terketmemişlerdi.
hatta hacı bektaş-ı veli hazretleri, yazdığı makalat adlı eserinde namaz kılmayan kimseyi küfürle itham etmiş gerçek bir Allah dostudur. (bu mealde bir hadise istinat ederek)

buna rağmen hiçbir sünni alim, bu kadar keskin bir ifade kullanmamıştır.
bu muhterem zatlar aynı zamanda "horasan erleri" adıyla da anılmıştır.
onların yaşadıkları dini hayat tamamiyle sünni retorik üzerinde kurulu bir hayattır güzel kardeşim, eğer bunu daha detaylı tetkik ederseniz görürsünüz.

bunu daha iyi anlayabilmeniz için size bir mukayase imkanı dahi sunabilirim:

evvela şunu belirteyim, belli ki siz alevi inancına mensup bir kardeşimizsiniz. yo, yanlış anlamayın sakın, bunu sizi kınıyor olmak kastiyle falan yazmıyorum. bilakis, size/sizlere saygım sonsuzdur. yakınımda sizlerden birçok arkadaşım dostum vardır. ama bir gerçeği vurgularken hakikatin tam tebarüz etmesi açısından sizin de kabul edeceğiniz bir gerçeğin bilinmesinde fayda var.

bugün ülkemizde yaşayan halihazırda alevi inancını benimsemiş kardeşlerimizde sünni inancında varolan namaz, oruç, zekat gibi ibadetler reddedilmese dahi kısm-i azamisi tarafından yapılmamakta, hatta karşı çıkılmaktadır.

gelelim bu bahsettiğimiz zevat-ı muhtereme:

bu bahsettiğimiz kişiler namaz kılar mıydı: evet!
oruç tutar mıydı? evet!
zekatlarını verirler miydi?
hacca giderler miydi? evet?

peki güzel kardeşim, bu ibadetleri bugün yapsın veya yapmasın benimseyen, kabul eden kimlerdir?
sünniler değil mi?

alevi kardeşlerimiz yapmağa yanaşıyor yahut kabul ediyor mu?

bu suale cevabını "evet, tabii ki!" diye cevap verebiliyorsanız, ben buradayım!

siz de kabul edersiniz ki, bu güzel insanların yaşam biçimi kime benziyorsa onlardan olması da en tabii olan şeydir.

haksız mıyım?
 

moneytalks58

Öğrenci
Katılım
11 Temmuz 2012
Mesajlar
45
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
yine bazı şeeylere bilmeden sazan gibi atlıyoruz.
950 senelerinde türk kavmi müslümanlığı seçti 300 senede elçiler göndererek araştırdı.senin isimlerini verdiğin müslüman-türk tasavvuf büyükleridir kimisi dergah şeyhi kimisi yunus [Rha]gibi fukaradır İranın fitnesine kadar bir ayrım yoktur ayrım iranın şiayı osmanlıya ihraç etme tertipleriyle başlamıştır
Bizler türkleri ikiye ayırırız turana dahil olanlar islamın sancağıyla türkün sancağını bir taşıyanlardır islam dışı olanlar yakut gagavuz macar fin vs türk olarak anmayız Türkmen ise bir boyumuzdur

Bilmeden diye bir şey yok. Burda söylediklerimde de yanlış yok. Tasavvuf, Ehli Beyt, hoşgörü yaymıştır bu insanlar anadoluya. Hiç bir müslüman coğrafyasında şu anda Anadoludaki anlayış yoktur. Bunlar bu saydığım ve daha sayamadığım bu gibi insanların sayesinde olmuştur. Arkadaş bu toprakların mayasını sünni mezhebine indergediği için ben orda itiraz ediyorum. İslam dese müslümanlık dese tamam ama bu toprakları oluşturan maya bu değil kesinlikle.

İkincisi benim orda Türkmen demem Türk olduğunu belirtmektir. Benim için Türk Türktür. Sizler istediğiniz ayrımı yapabilirsiniz.
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Bilmeden diye bir şey yok. Burda söylediklerimde de yanlış yok. Tasavvuf, Ehli Beyt, hoşgörü yaymıştır bu insanlar anadoluya. Hiç bir müslüman coğrafyasında şu anda Anadoludaki anlayış yoktur. Bunlar bu saydığım ve daha sayamadığım bu gibi insanların sayesinde olmuştur. Arkadaş bu toprakların mayasını sünni mezhebine indergediği için ben orda itiraz ediyorum. İslam dese müslümanlık dese tamam ama bu toprakları oluşturan maya bu değil kesinlikle.

İkincisi benim orda Türkmen demem Türk olduğunu belirtmektir. Benim için Türk Türktür. Sizler istediğiniz ayrımı yapabilirsiniz.
cevapları ingilizce yazacamda ayıp olacak ya alevi sünni ayrımını yapan milleti birbirine kırdıran birinin gözündeki çapağı diğerine gösteren emperyalist devletlerdir mezhenb konusuna bu kadar girerseniz karşı komşum alevi ve islamı dört dörtlük yaşıyor biz her zaman cemaate katılamayız o terketmez haccı diğer konular dört dörtlük
Anadolu aleviliği ayrıdır özeldir türk kavminin hz Ali keremallahüvechehe sevgisidir bağıdır gerçek anadolu alevisi hacı bektaş veli[ksa]ve diğer saydıklarının yolunda olandır biz mi....nerede biz kim onlar kim uzaktan bile takip edebilirmiyiz haddimizemi
bu konular hassastır kimi kardeşlerimizi kırabilir ilminizin yettiği yere kadar gidip haddi aşmayın ki Allah[cc]haddi aşanı sevmez[hadis]
 

moneytalks58

Öğrenci
Katılım
11 Temmuz 2012
Mesajlar
45
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
eyvallah kardeş doğru dersin.
bu bahsettiğiniz Allah dostlarının hepsi sünni inanca sahip insanlardı.
onlar tek bir vakit namazını terketmemişlerdi.

Sana diyecek bi sözüm kalmadı. Sen bu isimleri sünni inanca oturttun ya hayretler içindeyim. Anadolu alevi bektaşi kültürünün önde gelen isimlerini sünni yaptın. :D Valla şaşkınlıktan gülüyorum şu anda. Daha da cevap yazmam buraya.

Sen sünni inanç yerine İslam desen müslümanlık desen amenna. Ama sünni inanç demen cidden çok bambaşka bi olay. Ya şuna ne cevap versem onu bile bilemiyorum o derece. Nasıl bu bilgilerle donatılıyosunuz anlamıyorum. Anadolu Aleviliğinin Bektaşiliğinin Pirini sünni retoriğe oturttun. Gerçekten şaka gibi.
 

moneytalks58

Öğrenci
Katılım
11 Temmuz 2012
Mesajlar
45
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
cevapları ingilizce yazacamda ayıp olacak ya alevi sünni ayrımını yapan milleti birbirine kırdıran birinin gözündeki çapağı diğerine gösteren emperyalist devletlerdir mezhenb konusuna bu kadar girerseniz karşı komşum alevi ve islamı dört dörtlük yaşıyor biz her zaman cemaate katılamayız o terketmez haccı diğer konular dört dörtlük
Anadolu aleviliği ayrıdır özeldir türk kavminin hz Ali keremallahüvechehe sevgisidir bağıdır gerçek anadolu alevisi hacı bektaş veli[ksa]ve diğer saydıklarının yolunda olandır biz mi....nerede biz kim onlar kim uzaktan bile takip edebilirmiyiz haddimizemi
bu konular hassastır kimi kardeşlerimizi kırabilir ilminizin yettiği yere kadar gidip haddi aşmayın ki Allah[cc]haddi aşanı sevmez[hadis]
Ya dostum ben ne anlatıyorum sen ne anlatıyosun. Bi de bana yukarda sazan gibi atlıyor diyosun. Asıl ne anlatılanı bilmeden sazan gibi atlamayalım. Konu neydi ne oldu? Benim burdaki söylemek istediğim konu bu toprakların mayası sünni inanç değil. İşin özü bu.
 

CMYK

Profesör
Katılım
11 Haziran 2011
Mesajlar
1,048
Reaksiyon puanı
7
Puanları
218
"Fitne uykudadır, Allah onu uyandıranlara lanet etsin!
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,200
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
Sen bu isimleri sünni inanca oturttun ya hayretler içindeyim. Anadolu alevi bektaşi kültürünün önde gelen isimlerini sünni yaptın. :D


bu suale cevabını "evet, tabii ki!" diye cevap verebiliyorsanız, ben buradayım!

siz de kabul edersiniz ki, bu güzel insanların yaşam biçimi kime benziyorsa onlardan olması da en tabii olan şeydir.

sevgili @moneytalks58,
size basit bir sual sordum güzel kardeşim, dedik ki...
"bu zevat-ı muhterem'in yaşam biçimi kime benziyor?!"
yani zımnen sormuş olduk bu suali.
sizse bunun şu sebeplerden böyle olamayacığını söylemiyorsunuz da,
sonu ünlem ile biten cümleler kuruyorsun.

ben burada alevi-sünni tartışması yapacak değilim,
ne ki, horasan erlerinin hayat tarzı, yaşam biçiminin sünni inanç ile mütenakız bir hali yok.
bu insanlarda baskın bir ehl-i beyt sevgisi vardı, aynı inanç sünnilerde de vardır.
farkı yoktu yani.
ama bugünkü alevi kardeşlerimizde oluştu bu fark.
hepsi bu.
sevgi ve muhabbetler arkadaşım.
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Ya dostum ben ne anlatıyorum sen ne anlatıyosun. Bi de bana yukarda sazan gibi atlıyor diyosun. Asıl ne anlatılanı bilmeden sazan gibi atlamayalım. Konu neydi ne oldu? Benim burdaki söylemek istediğim konu bu toprakların mayası sünni inanç değil. İşin özü bu.
Değerli arkadaşım konuları hep birbirine karıştırıyorsun hatalarını ayıklayayım dedim inan vaktim yetmez ben bir toparlayayım inşaallah konu kapansın.
Değerli kardeşimin horasan erleri dedikleri ehl-i sünnet inancında tasavvuf büyükleridir.
Bu gün kullanılan alevi sünni kavramları müslümanlar arasına fitne sokmak isteyen eski iran tarafından icad edilmiştir osmanlının parçalanması için tekkeler kışkırtılmış isyanlar çıkartılmış osmanlıyla yaptıkları savaşlar hep hezimet olmuştur.
Hz Ali keremallahuvecheh hazretleri bildiğiniz üzere hariciler tarafından camide saldırıya uğradı anlatıldığına göre her yeri kan içinde şehadetine dek namazlarına devam etmiş biiznillah din gününde yaraları kan akar biçimde haşrolacaktır.
anadolu erenleri israrla islam karşıtı veya başka bir inanıştanmış gibi gösteriliyor bu ölçülere uygun birini bulamazsınız
konuya namazın rituel olup olmadığından buralara kadar geldik.
islam üzerine olana camiilerimiz açıktır
islam üzerine olmayana devlet inanışına göre chapel mabed veya bir yer tahsis etmek zorundadır çünki vergiyi herkez vermektedir
sadece şunu ifade edelim namaz rituel anlamına dahil değildir kılmak özellikle cemaat olarak kılmak zorunludur herhangibir görsel efekti yoktur
mesela bir hristiyan inancını ele aldığımızda görsel efektler törenler abartılar göze çarpar ama bunlarıda eleştiremeyiz.
Bu tür konuları açmamakta fayda var tam manasıyla konuya vakıf olmayıp konuya dalanlar bir zamanlar sitenin din kültürü bölümünün çökmesine sebeb olmuştu uzak duralım
 

moneytalks58

Öğrenci
Katılım
11 Temmuz 2012
Mesajlar
45
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
sevgili @moneytalks58,
size basit bir sual sordum güzel kardeşim, dedik ki...
"bu zevat-ı muhterem'in yaşam biçimi kime benziyor?!"
yani zımnen sormuş olduk bu suali.
sizse bunun şu sebeplerden böyle olamayacığını söylemiyorsunuz da,
sonu ünlem ile biten cümleler kuruyorsun.

ben burada alevi-sünni tartışması yapacak değilim,
ne ki, horasan erlerinin hayat tarzı, yaşam biçiminin sünni inanç ile mütenakız bir hali yok.
bu insanlarda baskın bir ehl-i beyt sevgisi vardı, aynı inanç sünnilerde de vardır.
farkı yoktu yani.
ama bugünkü alevi kardeşlerimizde oluştu bu fark.
hepsi bu.
sevgi ve muhabbetler arkadaşım.

Sünni tarza benzemiyor. Ona kesinlikle eminim. Konu başkaydı. Yine söylüyorum. Benim bu başlıkta görüpte cevap yazmama neden olan mesaj senin sünniliğin bu toprağın mayası olduğunu söylemendir. Ben buna katılmıyorum. Yoksa benim kimsenin mezhebiyle inanışıyla ırkıyla bi problemim yok.

Ben dini sömürüp rant elde edip her türlü ihaleyi patlatanlara karşıyım. Ben aleviyim diyip Allah'a inanmıyorum diyenlere karşıyım. Ben sağcıyım diyip hakkını arayanlara komünist bölücü yaftasını vuranlar karşıyım. Ben solcuyum diyip ortalığı anarşiye sürükleyenlere karşıyım.

Bunları söylüyorum çünkü bu toprakların mayası hoşgörüdür, delikanlılıktır, farklı kültürlerden insanların birbirlerine saygı duymalarıdır, özgürlüğüne duyduğu aşktır. Sol-sağ, alevi-sünni tartışmaları çıktığından beri bu ülkede artık bunları yavaş yavaş yitirmeye başladık.

Tutupta bir mezhebi bu ülkenin temel taşı olarak algılamak, algılatmak bence tehlikelidir yani özet olarak. Benim burda anlatmak istediğim bu.
 

-Hewal-

Dekan
Katılım
27 Haziran 2008
Mesajlar
5,210
Reaksiyon puanı
11
Puanları
0
Konu ile alakası yok ama bahsi konu içinde geçti diye iğrenç bir soru soran bir şarlatan vardı bir zamanlar adam diyordu ki iftari cima ile açabilirmiyiz diye soruyordu dini bir internet sitesinde şöyle bir cevap yazıyordu ;Evet iftarini esinle cima ederek açabilirsin hatta iftar çadırı kurup komşularını da davet edebilirsin diye çok güzel bir cevap yazmış ti ki takdire şayan bir cevap densizlere hadsizlere iyi bir kapak oldu.Konu hakkın da tek yorum un Mübarek Ramazan ayın da mümkünse tv yi hiç açmayın hatta ramazan dan sonraki ve önceki 10 gun dahil çünkü Ramazan yaklaştımı böyleleri mantar gibi türeyip dini din den çıkarıyorlar.
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Sünni tarza benzemiyor. Ona kesinlikle eminim. Konu başkaydı. Yine söylüyorum. Benim bu başlıkta görüpte cevap yazmama neden olan mesaj senin sünniliğin bu toprağın mayası olduğunu söylemendir. Ben buna katılmıyorum. Yoksa benim kimsenin mezhebiyle inanışıyla ırkıyla bi problemim yok.

Ben dini sömürüp rant elde edip her türlü ihaleyi patlatanlara karşıyım. Ben aleviyim diyip Allah'a inanmıyorum diyenlere karşıyım. Ben sağcıyım diyip hakkını arayanlara komünist bölücü yaftasını vuranlar karşıyım. Ben solcuyum diyip ortalığı anarşiye sürükleyenlere karşıyım.

Bunları söylüyorum çünkü bu toprakların mayası hoşgörüdür, delikanlılıktır, farklı kültürlerden insanların birbirlerine saygı duymalarıdır, özgürlüğüne duyduğu aşktır. Sol-sağ, alevi-sünni tartışmaları çıktığından beri bu ülkede artık bunları yavaş yavaş yitirmeye başladık.

Tutupta bir mezhebi bu ülkenin temel taşı olarak algılamak, algılatmak bence tehlikelidir yani özet olarak. Benim burda anlatmak istediğim bu.
hoşgörü......
la ikrahe fiddiyn dinde zorlama yoktur......hoşgörünün temeli müslüman olmayan zımmidir müslümanuın hakkı bir zımminin ikidir ama
Müslüman olan islam hükümlerine kesinlikle uymak zorundadır hoşgörüsü olmaz

[TD="width: 731"]

[TD="width: 800"]

[TD="width: 92%"] HACI BEKTÂŞ-I VELÎ Osmanlı devletinin kurluş yıllarında yaşayan evliyânın büyüklerinden. İsmi, Seyyid Muhammed bin İbrâhim Atâ, lakabı Bektâş'tır. Horasan'ın Nişâbûr şehrinde 1281 (H. 680) senesinde doğdu. Hacı Bektâş-ı Velî'nin soyu hazret-i Ali'ye dayanır. 1338 (H.738) senesinde Kırşehir'e yakın bir yerde vefât etti. Vefâtı hakkında başka rivâyetler de vardır. Türbesinin bulunduğu kasabaya sonradan Hacıbektaş ismi verildi. Daha çocukken ilim öğrenmesi için âilesi tarafından Şeyh Lokmân-ı Perende'ye teslim edildi. Lokmân-ı Perende, Ahmed-i Yesevî hazretlerinin halîfelerinden olup, zâhir ve bâtın ilimlerinde çok derinleşmişti. Bektâş-ı Velî'nin daha çocukken birçok kerâmetleri görüldü. Bir gün Lokmân-ı Perende onun yanına girmiş ve odasını nur ile dolu görünce şaşırmıştır. Bu sırada; Bektâş-ı Velî'nin iki yanında, Kur'ân-ı kerîm okuyan iki nûrânî zât duruyordu. Lokmân-ı Perende onun yanına girince, bunlar kayboldu. Lokmân-ı Perende, Bektâş-ı Velî'ye onların kim olduğunu sordu. O da; "Birisi Server-i âlem efendimiz diğeri ise hazret-i Ali idi." cevâbını verdi. Yine bir gün hocasından ders dinlerken, namaz vakti geldi. Hocası hizmetçisinden abdest almak için su istedi. Bektâş-ı Velî hocasına; "Bir nazar etseniz de, su buradan aksa, dışarıya gitmeye gerek olmasa." dedi. Hocası; "Benim kudretim bunu yapmaya yetmez." cevabını verdi. Bunun üzerine o sırada Bekâş-ı Velî, Allahü teâlâya duâ etti. Hocası da "Âmin" dedi. O anda medresenin ortasında latîf bir su çıkıp, kapıya doğru akmaya başladı. Pınarın başında renk renk çiçekler açtı. Bu hâdiseden bir süre sonra, Lokmân-ı Perende hacca gitti. Arafât'ta kıbleye doğru döndükleri esnâda, talebelerine; "Yârenler! Bugün Arefedir. Şimdi bizim evde yemekler pişirlir." dedi. Bu söz, Allahü teâlânın kudretiyle, Bektâş-ı Velî'ye mâlum oldu. Tam o sırada hocasının evinde yemekler pişiyordu. Bektâş-ı Velî hemen bir tepsi yemeği aldığı gibi, bir anda hocasına sundu. Hocası Nişâbûr'a dönünce, onun bu kerâmetini herkese anlattı ve Hacı lakabını verdi. Bu esnâda Horasan'da bulunan âlimler, Lokmân-ı Perende'ye hac mübârekesine geldiklerinde, medresede akan suyu görünce şaşırdılar. Bunun sebebini sordular. Lokmân-ı Perende; "Bu kerâmet, Hacı Bektâş'ındır." dedi. Sonra onun gösterdiği kerâmetlerini gelen âlimlere anlattı. Onlar bütün bunların bir çocuktan zuhûr etmesine şaştılar. Bunun üzerine Hacı Bektâş-ı Velî, âlimlere; "Ben, Resûl-i ekremin soyundanım. Bana bunları çok görmeyiniz. Bunlar, Allahü teâlânın bana bir ihsânıdır." dedi. Hacı Bektâş-ı Velî, tahsilini tamamladıktan sonra Anadolu'ya geldi. Halka doğru yolu göstermeye başlayan ve kıymetli taleeler yetşitiren Hacı Bektâş-ı Velî, kısa zamanda tanınarak büyük rağbet gördü. Bu sırada Anadolu'da dînî, iktisâdî, askerî ve sosyal teşekkül olan ve kendisinin de bağlı olduğu "Ahîlik teşkilâtı" ile büyük hizmetler yapan Hacı Bektâş-ı Velî ve talebeleri, Osmanlı sultanları tarafından da sevildi ve hürmet gördü. Bu sıralarda kuruluş devrinde olan Osmanlı devletinin sağlam temeller üzerine oturmasında büyük hizmetleri ve himmetleri oldu. Sultan Orhan zamânında teşkil edilen Yeniçeri ordusuna duâ ederek, askerlerin sırtlarını sıvazladı. Onlara İslâmiyetten ayrılmamalarını nasîhat etti. Böylece Hacı Bektâş-ı Velî'yi kendilerine mânevî pîr olarak kabul eden Yeniçeri ordusu, mânevî hayâtını ve disiplinini ona bağladı. Hacı Bektâş-ı Velî, asırlarca Yeniçeriliğin pîri, üstâdı ve mânevî hâmisi olarak bilindi. Bu bağlılık ve muhabbet, Yeniçerilerin sulh zamânındaki tâlimleri ve harplerdeki gayret ve kahramanlıklarında çok müsbet neticeler verdi. Bütün bunlar, halk ile Yeniçeriler arasındaki yakınlığı kuvvetlendirdi. Yeniçeriler, dervişler gibi cihâd azmiyle dolu ve görülmemiş derecede kahraman ve fedâkâr oluşlarında, bu hâdiseler müsbet tesirler gösterdi. Yeniçerilerin; "Allah, Allah! İllallah! Baş uryân, sîne püryân, kılıç al kan. Bu meydanda nice başlar kesilir. Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyân! Kulluğumuz pâdişâha ayân! Üçler, yediler, kırklar! Gülbang-i Muhammedî, Nûr-i Nebî, Kerem-i Ali... Pîrimiz, sultânımız Hacı Bektâş-ı Velî..." diyerek savaşa başlamaları, bunun mânidâr bir ifâdesidir. Hacı Bektâş-ı Velî'nin Malâlât adlı Arapça bir eseri vardır. Sonradan nefes adıyla yazılan ve ona nisbet edilen şiirler onun değildir. Buyurdu ki: "Tarîkatın, tasavvuf yolunun ilk makâmı, bir âlime cân u gönülden bğlanıp, tövbe etmektir. Tövbe, can u gönülden olan pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır. Tövbe ederken gözyaşı dökmelidir. Tövbeyi kabul edecek Allahü teâlâdır. Tövbe ettikten sonra O'na tevekkül etmelidir. İkinci makâmı, talebe olmaktır. Üçüncü makâmı, mücâhede, nefse zor gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Dördüncü makâmı, hocaya hizmettir. Beşinci makâmı, korkudur. Altıncı makâmı, ümitli olmaktır. Yedinci makâmı, şevktir ve fakirliktir. Mârifetin birinci makâmı edep, ikinci makâmı, korkudur. Üçüncü makâmı, az yemektir. Dördüncü makâmı, sabır ve kanâttır. Beşinci bakâmı, utanmaktır. Altıncı makâmı, cömertliktir. Yedinci makâmı, ilimdir. Sekizinci makâmı, mârifettir. Dokuzuncu makâmı, kendi nefsini bilmektir." 1338 senesinde vefât eden Hacı Bektâş-ı Velî'nin derslerini ve sohbetlerini tâkib ederek onun tarîkatına bağlananlara, tasavvuftaki usûle uyularak "Bektâşî" denildi. bu temiz, îtikâdları düzgün olan ve ibâdetlerini yapan Bektâşîler zamanla azaldı. Daha sonra yapılan bir takım değişiklikler sebebiyle, hakîkî Bektâşîlik unutuldu ve zamânımızdan yüz sene önce ise hiç kalmadı. Herkes tarafından sevilen, hürmet ve îtibâr edilen bu isim, Hurûfî denilen sapık kimseler tarafından da siper olarak kullanıldı. İslâmiyeti yıkmak için kurulan bozuk yollardan biri olan Hurûfiliğin kurucusu Fadlullah Hurûfî, Tîmûr Han tarafından öldürülünce, dokuz yardımcısı kaçarak Anadolu'ya geldiler. Bunlardan Aliyyül-A'lâ ismindeki kimse, bir Bektâşî tekkesine geldi. Câvidân adlı kitaplarını gizlice yaymaya, câhilleri aldatmaya başladı. Hacı Bektâş-ı Velî'nin yolu budur dedi. Halbuki Hacı Bektâş-ı Velî'nin yolundan ayrılmayan hakîkî Bektâşîler, bunlardan tamâmen ayrıldılar. Hurûfîlik, haramlara helâl, nefsin arzu ettiği kötü arzulara, serbesttir dediği için, bozuk rûhlu insanlar arasında çabucak yayıldı. Sözlerine "Sır" deyip, çok gizli tutulmasını emrederlerdi. Sırları yabancılara açanları öldürdükleri bile olurdu. Sırları Câvidân kitabında a, c, v, z, ... gibi harflerle işâret edilmektedir. Hurûfîler, Bektâşîlik ismini kendilerine perde yaparak, bu perde arkasında çalışmışlardır. Hacı Bektâş-ı Velî'nin şiîlikle ilgisi bulunduğunu söyleyenler yanında, bâzıları da onun sapık Baba Resûl'ün halîfesi olduğunu, namaz kılmadığını ve şerîata aldırmadığını kaydetmektedirler. Oysa Makâlât'ın asıl nüshaları tetkîk edildiğinde, onun; İslâm dînine sıkı sıkıya ve sağlam bir şekilde bağlı, İslâmiyete uymayan davranışlara şiddetle karşı çıkan mübârek bir velî olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan Hacı Bektâş-ı Velî devrine en yakın zamanda yazılmış olan Tiryâkü'l-Muhibbîn'de Vâsıtî onun Ahmed-i Yesevî'ye mensûb olduğunu zikretmekte ve şu silsileyi vermektedir: Es-Seyyid Bektaş el-Horasânî, Ahmed-i Yesevî, Abdülhâlık Goncdüvânî, Yûsuf-ı Hemedânî, Ebû Ali Fârmedî, Ebü'l-Hasan Harkânî, Abdülkâsım Gürgânî, Ebû Osman Mağribî ve Cüneyd-i Mağdâdî yolu ile hazret-i Ali'ye ulaşmaktadır. KERÂMET VE MENKÎBELERİ BİR DERGÂH İSTIYORUZ Hacı Bektâş-ı Velî, her gün gelip, şimdiki dergâhının bulunduğu yere otururdu. Onu sevenler; "Gâliba Hacı Bektâş-ı Velî hazretleri burada bir dergâh binâ edilmesini istiyor, o yüzden gelip buraya oturuyor" dediler. Daha sonra Hacı Bektâş-ı Velî'nin hizmetini gören Sarı İsmâil'e, Hacı Bektâş'ı sevenlerden biri, buraya bir dergâh yaptırmaya niyet ettiğini söyledi. Sarı İsmâil de, gelip durumu hocasına arz etti. Hacı Bektâş-ı Velî; "Ona söyle. Bir usta getirsin. Biz istediğimiz büyüklükte bir dâire çizelim. Ayrıca yeteri kadar taş getirtip, yonttursun, hazır etsin." dedi. Sarı İsmâil, bu durumu o şahsa bildirince, çok sevindi ve hemen bir mîmâr getirdi. Hacı Bektâş-ı Velî de kalkıp, mübârek eliyle şimdiki dergâhın bulunduğu yeri çizdi. O mîmâr da, dergâhın inşâsı için yetecek kadar taş getirtip, yontturdu. Taşların yontulma işinin bittiği gecenin sabahı, herkes, dergâhın yapılmış olduğunu gördü. Dergâhı yaptıracak kimse, derhâl Sarı İsmâil'in yanına gelip; "Ben bu binânın yaptırılması için usta getirdim, taş getirdimv e yaptırma sevâbına kavuşmak istedim. Fakat her kimse bir gecede yaptırmış." diyerek üzüntülerini belirtti. Sarı İsmâil, durumu derhâl hocası Hacı Bektâş-ı Velî'ye bildirdi. Bunun üzerine Hacı Bektâş-ı Velî; "Ey İsmâil! O beni sevene söyle, bu dergâhı zâhirden birisi gelip yaptırmadı. Allahü teâlânın izni ile bir anda yapıldı. Sevâbı yine onun amel defterine yazılmıştır." dedi. İsmâil durumu derhâl o kimseye bildirdi. O zât da Allahü teâlâya şükür secdesi yaptı. KAYNAKLAR 1) Şakâyık-ı Nu'mâniyye Zeyli (Mecdî Efendi); s.44 2) Rehber Ansiklopedisi; c.7, s.8 3) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49. Baskı) s.1080 4) Makâlât, Süleymâniye Kütüphânesi, Denizli Kısmı, No: 131/4) 5) Tiryâk-ul-Muhibbîn; s.47 6) Tıbyân-ül-Vesâil; c.1, s.129 7) Kâşif-ül-Esrâr; s.3 8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.10, s.129 9) Sefînetü'l-Evliyâ; c.1, s.395 10) Makâlât- E. Coşan
[/TD]
[/TD]
[/TD]
http://www.ilahisevda.com/konular/evliyalar/06Cild/3/10.htm
dergahımızdada muteber kaynaklardan bir bilgi sundum Bu hacı Bektaş-ı Veli [ksa]hazretleri sizin dediğiniz mi?????
kimseye yutturmayın onlar şöyle diye işte Yunus fakir yunus[Rha]

[TD="width: 731"]

[TD="width: 800"]

[TD="width: 92%"][h=3] YÛNUS EMRE [/h] Tasavvuf ehli ve halk şâiri. Hayâtı ve kimliği hakkında kesin mâlûmat yoktur. Şiirleri, asırlar boyunca zevkle ve hayranlıkla okunmuş, yalnız bizde değil, birçok ülkelerde de alâka uyandırmış bulunan müstesnâ bir şahsiyettir. 80 sene kadar yaşadığı, Eskişehir’in Mihalıçcık kazâsına bağlı Yûnus Emre köyünde, 1320 (H.720) senesinde vefât ettiği ve buraya defnedildiği Kaynakların tetkikinden anlaşılmaktadır. Vefâtı için başka târihler ve başka yerler de bildirilmektedir. Çocukluğu hakkında bilgi olmayan Yûnus Emre, bir işâret üzerine genç yaşta Tapduk Emre’nin yanına gitti. Otuz seneden fazla onun hizmetinde bulundu ve ondan feyz aldı. Hattâ bâzı kaynaklar, Tapduk Emre’nin kızını Yûnus Emre’ye verdiğini, hem talebesi, hem de dâmâdı olduğunu kaydetmektedir. Yûnus Emre, Tapduk Emre'nin hizmetinde bulunurken, mânevî âleminde bir ilerleme olmadığını zannederek, üzüntüsünden dağlara, kırlara düştü. Yolculuğunda bir gün iki kimseye rastladı. Onlarla arkadaş oldu. Her öğün bunlardan biri duâ eder, duâlarının bereketi ile bir sofra yemek gelirdi. Duâ sırası Yûnus Emre’ye geldi. O da duâ etti. Duâda, “Yâ Rabbî benim yüzümü kara çıkarma! Arkadaşlarım kimin hürmetine duâ ettiyse, onun hürmetine duâmı kabûl et!” dedi. Duâ bitince, iki sofra yemek geldi. Arkadaşları; “Kimin yüzü suyu hürmetine duâ ettin?” diye sordular. Yûnus Emre; “Önce siz söyleyin.” dedi. Arkadaşları da; “Biz, Tapduk Emre’nin kapısında hizmet eden Yûnus’un hürmetine diye duâ ettik.” dediler. Bunun üzerine Yûnus Emre durumunu anlayıp, tekrar Tapduk Emre’nin yanına döndü ve kapısının önüne yattı. Tapduk Emre’nin gözleri görmüyordu. Kapının önüne varıp, ayağı bir şeye takılınca; “Bu bizim Yûnus değil mi?” diye sordu ve onu kabûl etti. O andan îtibâren Yûnus Emre, halkın dillerinden düşüremediği ilâhileri söylemeye başladı. Senelerce hocasına dağdan odun taşıdı. Getirdiği odunlar ip gibi düzgün idi. Hocası; “Ey Yûnus, bu ne iştir? Hiç eğri odun getirmiyormuşsun.” buyurunca; “Efendim, bu kapıya eğri odun yakışmaz.” cevâbını verdi. Anadolu ve diğer Türk illerinde çok sevilen Yûnus Emre’den başka bu sevgi, saygı ve hayranlık için başka bir örnek yok gibidir. Her bakımdan milletimizi birbirine bağlayan mânevî bir toplayıcılığı vardır. Onda, toplumumuzun iç yapısındaki aynı hisler, duygular ve değer yargıları bulunmaktadır. Onu unutturmayan sebep budur. Anadolu’da Yûnus Emre’nin Dîvân’ının bulunmadığı, ilâhîlerinin okunmadığı ev yok gibidir. Yûnus Emre, şiirlerini arûzla ve daha çok hece vezniyle yazmıştır. Şiirleri açık, derin mânâlı, samîmî ve heyecanlıdır. İlâhî aşk, varlık, yokluk, hayat, ölüm meseleleri ve bunlara bağlı olarak, dünyânın fânîliği gibi meseleleri en iyi şekilde şiirle anlatmıştır. Yûnus Emre’yi aynı yolda tâkib eden birkaç şâir daha görülmüştür. Bunlardan bilinenlerden ikisi; “Âşık Yûnus” ve “Derviş Yûnus”tur. Yunus Emre’nin en önemli tâkipçisi olan Âşık Yûnus Bursa’lı olup, 1430 (H.843) yılında vefât etmiştir. Her iki şâirin şiirlerini birbirlerinden ayırmak zordur. Yûnus Emre, Celâleddîn-i Rûmî'nin sohbetlerinde bulunmuştur. Bu sohbetlerin, yetişmesinde büyük rolü olmuştur. Yûnus Emre’de günü birlik konulara rastlanmaz; geçim endişesi, âile sıkıntısı, evlât acısı, yakınlarının şahsî ve âilevî meselelerine hemen hemen hiç yer vermez. O, insanlığın umûmî kader çizgisi üzerinde durmuştur. Bunlar; kabir, ömrün geçişi, ölüm, Allahü teâlâya îmân ve yalvarma, dînî esaslar, insanın yalnızlığı, aşk, nasîhatler ve hayâtın gâyesi gibi insanlığa has meselelerdir. Her yerde, her seste, her renkte, her zaman Allahın varlığını idrâk eden Yûnus Emre, bu dilsiz varlıkların büyük tanıtışındaki gizli dilin hayrânıdır. Yûnus Emre, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm ile bütün yakınlarının, dört halîfenin, hazret-i Peygamberin soyundan gelenlerin, bütün İslâm âlimlerinin ezelî âşığıdır. Hiçbir bâtıl cereyana kapılmadığı gibi, onlar karşısında ahlâkî nizâmı, din sevgisini ve gerçek tasavvufu koruyan kültür ve sanat seddi olmuştur. İhlâs ile, her şeyi Allah rızâsı için yapmayı her zaman söylemiştir. Yûnus Emre için "Dervişlik", herkese faydalı olmak ülküsüdür. Şiirlerinde tembelliği, tufeyli ve faydasız olmayı kınamıştır. Şerîat, tarîkat yoldur varana, Hakîkat, mârifet andan içerü. diye, hakîkî tasavvufu da o târif etmişitir. 1408 yılında Osmanlı Türklerine esir düşen ve Anadolu’da 20 yıl kadar kalmış olan Mülbacher isimli bir yabancı, Yûnus Emre’ye âit şiirleri, ilâhileri duymuş, öğrenmiştir. Memleketine döndüğünde, Yûnus Emre’nin şahsiyetinde İslâmı anlatmış, kitaplar yayınlamış, yazılar yazmıştır. Büyük ün sâhibi Avusturyalı târihçi Hammer de, Yûnus Emre’ye âit şiirler ve ilâhilere yer vermiş, bundan sonra da Batı ülkelerinde Yûnus ismi çok yaygınlaşmıştır. Eserleri: Yûnus Emre’nin bilinen iki eseri vardır: 1) Risâlet-ün-Nushiyye: Mesnevî şeklinde arûz (Fâilâtün Fâilâtün Fâilün) vezniyle yazılmış, tasavvufî, ahlâkî, dînî bir eserdir. Anadolu’da başlayan Türk Edebiyâtında görülen ilk nasihatnâmedir. 2) Dîvân: Yûnus Emre Dîvânı’nın birçok yazma nüshaları vardır. Fakat bu dîvândaki bütün şiirlerin Yûnus Emre’nin olduğu söylenemez. Yûnus tarzında, daha sonraki şâirlerin yazdığı şiirler de karışmıştır. Taş basması nüshaları da vardır. Yûnus Dîvânı yine Anadolu’da başlayan Türk edebiyâtının ilk dîvânı durumundadır. Yûnus Emre’nin şiirlerinden; [h=4] DOLAP [/h] Benim adım dertli dolap, Suyum akar yalap yalap, Böyle emreylemiş Çalap, Derdim vardır inilerim. Ben bir dağın ağacıyım, Ne tatlıyım ne acıyım, Ben Mevlâya duâcıyım, Derdim vardır inilerim. Beni bir dağda buldular, Kolum kanadım kırdılar, Dolaba lâyık gördüler, Derdim vardır inilerim. Dağdan kestiler bezenim, Bozuldu türlü düzenim, Ben bir usanmaz ozanım, Derdim vardır inilerim. Şol dülgerler beni yondu, Her âzâm yerine kondu, Bu iniltim Hak'dan geldi, Derdim vardır inilerim. Suyum alçaktan çekerim, Dönüp yükseğe dökerim, Görün beni neler çekerim, Derdim vardır inilerim. Yûnus bunda gelen gülmez, Kişi murâdına ermez, Bu fânîde kimse kalmaz, Derdim vardır inilerim. [h=4] MEVLÂM [/h] Dağlar ile taşlar ile, Çağırayım Mevlâm seni. Seherlerde kuşlar ile, Çağırayım Mevlâm seni. Sular dibinde mâhiyle, Sahrâlarda âhû ile, Abdal olup yâ Hû ile, Çağırayım mevlâm seni. Gökyüzünde Îsâ ile, Tûr Dağında Mûsâ ile, Elindeki asâ ile, Çağırayım Mevlâm seni. Yûnus okur diller ile, Ol kumru bülbüller ile, Hakkı seven kullar ile, Çağırayım Mevlâm seni. [h=4] KERÂMET ve MENKÎBELERİ [/h][h=5] HİÇ ÇÜRÜMEMİŞTİ [/h] Ankara-Eskişehir demiryolunun kenarında bulunan türbesi, 1948’de yolun genişletilmesi için kaldırılmak istendi. Fakat bir türlü bu işte muvaffak olunamadı. Hattâ bir defâsında, döşenen rayların sökülüp, sekiz metre geriye atıldığı görüldü. Bunun üzerine Yûnus Emre için bir türbe yapılıp, kabrinin oraya nakline karar verildi. Yûnus Emre’nin yeni kabri, eskisinden 100 m kadar ileride bir tepecikte yapıldı. Yeni kabrine taşıyacak beş kişilik heyet, kimseye haber vermeden ve hiçbir merâsim yapmadan çalışacaktı. Karar verildiği üzere hareket edildi. Yalnız ertesi gün, Yûnus Emre’nin çevresine dâvetsiz, ilânsız otuz binden fazla insan kalabalığı toplandı. Yûnus Emre’nin kabri îtinâ ile açıldı. Bedeni, 700 seneden beri hiç bozulmamış bir hâlde, bir eli yüzünde, bir eli kalbinin üstünde, rahat bir şekilde uzanmış yatıyor görüldü. Mübârek bedeni oradan alındı, tabuta kondu ve kalabalığın elleri üzerinde, 100 metrelik mesâfe tam üç saatte katedildi. Yeni mezarına defnedildi. Yûnus Emre’nin vasıyeti şu idi: “Beni hocamın türbesinde, giriş yolu üzerine gömsünler!” Bundan murâdı, şeyhini ziyârete gelenlerin, kendisini çiğneyip de geçmeleriydi. Bu, hocasına ne ölçüde bağlı olduğunu göstermektedir. [h=4] BEYİTLER [/h][h=5] İŞ HİZMETTE [/h] Yûnus Emre, mânevî, bir işâret alarak, Vardı Tapduk Emre'nin hizmetine koşarak. Otuz yıl hizmet edip, zannetti ki, kendinde, İlerleme olmadı, mânevî âleminde. Üzüntüden kendini, atıverdi dağlara, Baş açık, yalın ayak, dolaşırken bir ara, Bir gün iki kişiye, rastladı birden bire, Onları çok severek, dost oldu onlar ile. Yemek vakti gelince, duâ etti birisi, O anda indi gökten, yemek dolu bir tepsi. Üçü de yiyip içip, şükrettiler Allah'a, Akşam vakti öbürü, duâ etti bir daha. Yine aynı şekilde, bir tepsi indi gökten, Öyle ki bu yemekler, nefisti ötekinden. Üçüncüde Yûnus'a dönerek o müminler; "Sıra sende, şimdi de, sen duâ et." dediler. O zaman Yûnus Emre, kaldırdı ellerini, Dedi ki: "Yâ İlâhî, mahcup eyleme beni. Onlar kimin ismiyle, duâ ettiler ise, O zâtın hürmetine, bir sofra gönder bize." Duâsı biter bitmez, baktılar biraz sonra, İndi gökten bu sefer, daha büyük bir sofra. Dediler: "Ey arkadaş, nasıl oldu bu öyle, Sen kimin hürmetine, duâ ettin ki böyle?" Dedi ki: "Siz söyleyin, siz nasıl ederdiniz? Siz kimin yüzü suyu, hürmetine derdiniz?" Dediler: "Taptuk Emre, yanında hizmet yapan, Yûnus'un hürmetine, istiyorduk her zaman." Yûnus bunu duyunca, dergâha döndü yine, Yattı Taptuk Emre'nin, kapısının önüne. O zaman hocasının, görmüyordu gözleri, Evde, el yordamıyla, yürüyordu ekseri. Çıkıyorken, ayağı, takılınca bir şeye, Dedi: "Bizim Yûnus mu, gelip yatmış eşiğe." Ve elinden tutarak, kaldırdı onu yerden, Yûnus, Yûnusluğunu, kazanmıştı o günden. Dağdan odun taşırdı, yıllarca o dergâha, O mânevî kapıdan, ayrılmadı bir daha. Yûnus unutulmadı, yüzyıllar geçse bile, Zîrâ hizmet etmişti, üstâdına zevk ile. [h=4] KAYNAKLAR [/h] 1) Şakâyik-ı Nu’mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.78 2) Nefehât-ül-Üns; s.691 3) Rehber Ansiklopedisi; c.18, s.224 4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (50. Baskı) s.1163 5) Faruk K.Timurtaş, Yûnus Dîvânı 6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.157 [/TD]
[/TD]
[/TD]
http://www.ilahisevda.com/konular/evliyalar/12Cild/2/25.htm
değerli kardeşim bu konuyu kapat diyoruz kapatmamakta israr ediyorsun inan cevaba vaktimiz yok bunlarla iktifa et eğer hala anadolu erenlerini kafana göre millete takdime devam edersen onları ayırırsan akşam videolara başlayacağım
 

erde89

Asistan
Katılım
4 Nisan 2012
Mesajlar
119
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Yok normal değil bu davranışlar.

Allah rızası için çıkış yap şu siteden.

Ne dediğinin farkında bile değilsin diye umuyorum.

Şu gencecik beyinleri nasıl bir bilgi kirliliği ile kim yıkıyor çok merak ediyorum.

ben ne dedigimin farkındayım merak etme
 
Katılım
12 Mart 2011
Mesajlar
35,200
Reaksiyon puanı
10,315
Puanları
293
Sünni tarza benzemiyor. Ona kesinlikle eminim. Konu başkaydı. Yine söylüyorum. Benim bu başlıkta görüpte cevap yazmama neden olan mesaj senin sünniliğin bu toprağın mayası olduğunu söylemendir. Ben buna katılmıyorum. Yoksa benim kimsenin mezhebiyle inanışıyla ırkıyla bi problemim yok.

Ben dini sömürüp rant elde edip her türlü ihaleyi patlatanlara karşıyım. Ben aleviyim diyip Allah'a inanmıyorum diyenlere karşıyım. Ben sağcıyım diyip hakkını arayanlara komünist bölücü yaftasını vuranlar karşıyım. Ben solcuyum diyip ortalığı anarşiye sürükleyenlere karşıyım.

Bunları söylüyorum çünkü bu toprakların mayası hoşgörüdür, delikanlılıktır, farklı kültürlerden insanların birbirlerine saygı duymalarıdır, özgürlüğüne duyduğu aşktır. Sol-sağ, alevi-sünni tartışmaları çıktığından beri bu ülkede artık bunları yavaş yavaş yitirmeye başladık.

Tutupta bir mezhebi bu ülkenin temel taşı olarak algılamak, algılatmak bence tehlikelidir yani özet olarak. Benim burda anlatmak istediğim bu.
[MENTION=280513]moneytalks58[/MENTION], Allah şahidimdir, şu yazdıkların içinde karşı olduğum hemen hiçbir şey yoktur!

sana işin aslını söyleyim mi abim?

işin aslı şu ki, bizi kavramlarla boğdular, ayırdılar, düşman ettiler birbirimize...

belli ki sen inançlı bir alevi kardeşimize benziyorsun. herşeyden evvel islam'ın getirdiği temel özellikler vardır, namaz, oruç, hac, zekat vs. gibi... siz bunları inkâr etmedikçe inanın bana aramızda hiçbir fark yok, biz sizdeniz, siz bizdensiniz!

sizin itirazlarınız öyle anlıyorum ki sadece kavramlara... oraya takılıp kaldınız! :)

bunu şöyle izah edeyim; sizin yukarıda yazdığınız ve karşı olduğunuzu söylediğiniz ne varsa aynısına bizler de karşıyız.

sizin kabul ettiğiniz, benimsediğiniz ne varsa bizlerin de kabullerindendir.

siz Allah Tealaya, sevgili Peygamber efendimize, kitabullaha inanıyorsanız aramızda zaten bir mesele yok demektir.

fark olduğunu zannettiğiniz hz. Ali efendimiz ve ehl-i beyt sevgisi ise bizler de aynen bu inanca sahip insanlarız.

siz hiç ehl-i beyt sevgisi taşımayan bir sünni gördünüz mü arkadaşım?

ha sünni demişken istersen az biraz bu konuya girerek izah etmeye çalışayım.

sünni, sevgili peygamber efendimizin yolunda olan, ona tabi olan, onun yaşam biçimini referans alan kişilerdir sünni dedikleriniz.

peki Hz. Ali efendimiz bu yönüyle sünni değil miydi?

hem de bal gibi bir sünniydi, çünkü bu tarife ziyadesiyle uyan ilk kişilerin başında o geliyor.

alevilik hz. Ali efendimizi sevmek değil midir, onun yolundan izinden gitmek değil midir?

öyleyse bizler de bu yönüyle su katılmamış alevileriz!

çünkü bizler de hz. Ali efendimizi seviyoruz, onun sevdiklerini seviyoruz, onu sevenleri seviyoruz.

ehl-i beyti seviyoruz, ehl-i beyti sevenleri seviyoruz.

on iki imamı seviyoruz, onlarla aynı yolda, aynı söylemde olduğumuzun bilinmesini istiyoruz.

zaten onların hepsi evlâd-ı Resuldu, ve Peygamber yolunun takipçileriydi.

onları sevmeyen bizden değildir!

sevgili kardeşim, görüyorsun işte, eğer kavramların aramızda açtığı uçurumları aradan kaldırırsak ortaya çıkan gerçek şu ki,

biz siziz, siz bizsiniz!

biz aleviyiz, siz sünnisiniz!

aslında siz, biz de yok,

BİZ varız sadece!

sevgi ve muhabbetle...
 

Korpe

Rektör
Katılım
2 Ağustos 2009
Mesajlar
10,159
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
@moneytalks58, Allah şahidimdir, şu yazdıkların içinde karşı olduğum hemen hiçbir şey yoktur!

sana işin aslını söyleyim mi abim?

işin aslı şu ki, bizi kavramlarla boğdular, ayırdılar, düşman ettiler birbirimize...


zaten bu tür konularda (gündem deki) hersey amaci belli kardesi kardesle kapıştırmak
 

moneytalks58

Öğrenci
Katılım
11 Temmuz 2012
Mesajlar
45
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
ashabulyemin dedi ki:
http://www.ilahisevda.com/konular/ev...2Cild/2/25.htm
değerli kardeşim bu konuyu kapat diyoruz kapatmamakta israr ediyorsun inan cevaba vaktimiz yok bunlarla iktifa et eğer hala anadolu erenlerini kafana göre millete takdime devam edersen onları ayırırsan akşam videolara başlayacağım

Alıntıladığın mesajımla verdiğin cevabın hiç bir alakası yok. Bi de bana ilk cevabında sazan falan diye hitap edip güya şov yaptın aklınca. Ben ne diyorum sen ne diyosun? Bi son yazdığımı tekrar oku bi de cevabına bak.
 
Üst