- Katılım
- 20 Nisan 2008
- Mesajlar
- 6,607
- Reaksiyon puanı
- 144
- Puanları
- 243
Myanmar, İngiltereden bağımsızlığını kazanalı 60 yıldan fazla olmuş bir ülke olmasına rağmen baskıcı askeri rejim ve Amerikan ambargosunun da etkisi ile Güneydoğu Asyanın en az gelişmiş ülkelerinden biridir. 22 Yıllık Amerikan ambargosu, Hillary Clintonın Aralık 2011deki Myanmar ziyaretinden iki ay sonra bir elçi atanması ile kalkmıştır ve şimdilerde ülke tam bir Dünyaya açılma süreci yaşamaktadır.
Başkentin en merkez mahallelerinde bile 70leri yaşadığınız, bankamatik ya da post makinesi gibi ülkemizde artık yeni teknolojilere yerini bırakmakta olan sistemlerin bile henüz bulunmadığı Myanmarı, tam da olayların olduğu tarihlerde ziyaret etme fırsatı yakaladım.Tabi bu ziyaretimi Türkiyede servis edilen haberlere bakarak fikir sahibi olan tanıdığım herkes oldukça tedirginlikle karşıladı ancak Myanmara varmamla gerçekler bir bir önüme dizilmeye başladı.
Başkentte özellikle Müslüman mahallesinde kalıp, hemen her gün camileri ziyaret ettim. Birçok farklı bölgede yaşayan Müslümanların Budistlerle birlikte problemsiz ve gayet mutlu mesut yaşadığına şahit olmak doğrusu görmeyi beklediğim bir manzara değildi. Eğer gitmeden önce Myanmar hakkında izlediklerim ve okuduklarım tam anlamıyla doğru olsaydı oraya vardığımda kan revan içerisinde kaçışan Müslümanlar ve arkalarından koşan Budist rahiplerin olması gerekirdi.
Ancak Müslümanların azınlıkta yaşadığı birçok ülkeyi ziyaret etme fırsatı bulmuş biri olarak, özellikle belirtmem gerekir ki, hiçbir ülkede bu denli rahat ve her açıdan, özgürce dinlerini yaşayan Müslümanlara rastlamamıştım. Keza Büyük Budist Tapınaklarının hemen bitişiğinde bulunan ihtişamlı camiiler beni görmeyi beklediğimden çok daha farklı bir manzara ile karşıladı. Hatta Müslüman mahallesinde neredeyse her caddeye bir tane düşecek sıklıkta camii bulunduğunu söylemek doğru olur bu da dinlerini rahatça yaşayan Müslümanların en önemli göstergelerinden biri.
Myanmarda birbirlerini linç ettikleri söylenen Müslümaların ve Budistlerin
kendi makinemle çekilmiş bir aradaki görüntüleri.
Konakladığım yerin hemen yakınında bulunan Sule Budist Tapınağı (solda) ve
Yangon Merkez camiinin (sağda) yan yana görüntüsü.
Ancak ülkenin Batısında yer alan Rakhine (Arakan) bölgesinde ölümlü çatışmalar gerçekten yaşanmış fakat gerçekler Türkiyede çizilen senaryodan çok daha farklı görünüyor. Her şeyden önce olaylar bölgede (Arakanda) sona ermiş durumda ve ülkede hiçbir gruba ilişkin ırkçılık gözlemlemediğimi belirtmeliyim. Fakat o halde sistematik katliam, ırkçı zulüm gibi söylemler neden? Zira 21 Ağustos 2012de Myanmar Dış İşleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Myanmarda toplam 88 kişi hayatını kaybetmiş olup bunlardan 54ü Müslümanmış. Myanmar devleti ise, yana yakıla Müslüman Dünyasına bu yaşanmış olan olayların belli bir dini grubu hedef almadığını izah etmeye çalışıyor, lakin nafile...
Türkiyede gazeteler ölüleri yüzlerle ifade edip, haberlerde gerçekler abartılı ve trajik bir şekilde empoze edilirken, halk tarafından belli bir tepki zemini kısa sürede oluşturuldu. Zira kim mazlumun, ezilenin yanında olmaz ki? Fakat tüm bu mübalağaların bir nedeni olması gerekmez mi? Bir haberi daha dikkat çekici hale getirmek için süsleyen gazeteci yaklaşımından daha öte bir şeydi bu.
Bu kadar reklamdan sonra ise geriye bir tek çizilen bu hüzünlü tablonun meyveleri olan bağışları toplamak kalıyordu ve bu noktada da hemen yardım kuruluşları devreye girdi. Dünyanın taa öbür ucundaki Myanmara gidecek diye yapılan yardımın yerine ulaşıp ulaşmadığını kim kontrol edecekti ki, vicdanlardan başka? Peki o aynı vicdanlar, Deniz Feneri hadisesinde, yok olmamış mıydı? Alman Mahkemeleri sayesinde öğrenebilmiştik, Avrupalı Türklerden yardım adı altında toplanan bağışların hangi Kanallara aktarıldığını.
Yalnız bu yardımlar Din Kardeşlerimize denilerek yapılıyorsa benim atladığım bir nokta var herhalde, Dünyanın öbür ucunda değil de, Vatanımızın içerisinde ölen Mehmetçiklerimizin aileleri, Gazilerimiz yoksa Müslüman değiller mi?
Av. Efe TANAY, 23 Ağustos 2012
Kaynak
Başkentin en merkez mahallelerinde bile 70leri yaşadığınız, bankamatik ya da post makinesi gibi ülkemizde artık yeni teknolojilere yerini bırakmakta olan sistemlerin bile henüz bulunmadığı Myanmarı, tam da olayların olduğu tarihlerde ziyaret etme fırsatı yakaladım.Tabi bu ziyaretimi Türkiyede servis edilen haberlere bakarak fikir sahibi olan tanıdığım herkes oldukça tedirginlikle karşıladı ancak Myanmara varmamla gerçekler bir bir önüme dizilmeye başladı.
Başkentte özellikle Müslüman mahallesinde kalıp, hemen her gün camileri ziyaret ettim. Birçok farklı bölgede yaşayan Müslümanların Budistlerle birlikte problemsiz ve gayet mutlu mesut yaşadığına şahit olmak doğrusu görmeyi beklediğim bir manzara değildi. Eğer gitmeden önce Myanmar hakkında izlediklerim ve okuduklarım tam anlamıyla doğru olsaydı oraya vardığımda kan revan içerisinde kaçışan Müslümanlar ve arkalarından koşan Budist rahiplerin olması gerekirdi.
Ancak Müslümanların azınlıkta yaşadığı birçok ülkeyi ziyaret etme fırsatı bulmuş biri olarak, özellikle belirtmem gerekir ki, hiçbir ülkede bu denli rahat ve her açıdan, özgürce dinlerini yaşayan Müslümanlara rastlamamıştım. Keza Büyük Budist Tapınaklarının hemen bitişiğinde bulunan ihtişamlı camiiler beni görmeyi beklediğimden çok daha farklı bir manzara ile karşıladı. Hatta Müslüman mahallesinde neredeyse her caddeye bir tane düşecek sıklıkta camii bulunduğunu söylemek doğru olur bu da dinlerini rahatça yaşayan Müslümanların en önemli göstergelerinden biri.

Myanmarda birbirlerini linç ettikleri söylenen Müslümaların ve Budistlerin
kendi makinemle çekilmiş bir aradaki görüntüleri.

Konakladığım yerin hemen yakınında bulunan Sule Budist Tapınağı (solda) ve
Yangon Merkez camiinin (sağda) yan yana görüntüsü.
Ancak ülkenin Batısında yer alan Rakhine (Arakan) bölgesinde ölümlü çatışmalar gerçekten yaşanmış fakat gerçekler Türkiyede çizilen senaryodan çok daha farklı görünüyor. Her şeyden önce olaylar bölgede (Arakanda) sona ermiş durumda ve ülkede hiçbir gruba ilişkin ırkçılık gözlemlemediğimi belirtmeliyim. Fakat o halde sistematik katliam, ırkçı zulüm gibi söylemler neden? Zira 21 Ağustos 2012de Myanmar Dış İşleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Myanmarda toplam 88 kişi hayatını kaybetmiş olup bunlardan 54ü Müslümanmış. Myanmar devleti ise, yana yakıla Müslüman Dünyasına bu yaşanmış olan olayların belli bir dini grubu hedef almadığını izah etmeye çalışıyor, lakin nafile...
Türkiyede gazeteler ölüleri yüzlerle ifade edip, haberlerde gerçekler abartılı ve trajik bir şekilde empoze edilirken, halk tarafından belli bir tepki zemini kısa sürede oluşturuldu. Zira kim mazlumun, ezilenin yanında olmaz ki? Fakat tüm bu mübalağaların bir nedeni olması gerekmez mi? Bir haberi daha dikkat çekici hale getirmek için süsleyen gazeteci yaklaşımından daha öte bir şeydi bu.
Bu kadar reklamdan sonra ise geriye bir tek çizilen bu hüzünlü tablonun meyveleri olan bağışları toplamak kalıyordu ve bu noktada da hemen yardım kuruluşları devreye girdi. Dünyanın taa öbür ucundaki Myanmara gidecek diye yapılan yardımın yerine ulaşıp ulaşmadığını kim kontrol edecekti ki, vicdanlardan başka? Peki o aynı vicdanlar, Deniz Feneri hadisesinde, yok olmamış mıydı? Alman Mahkemeleri sayesinde öğrenebilmiştik, Avrupalı Türklerden yardım adı altında toplanan bağışların hangi Kanallara aktarıldığını.
Yalnız bu yardımlar Din Kardeşlerimize denilerek yapılıyorsa benim atladığım bir nokta var herhalde, Dünyanın öbür ucunda değil de, Vatanımızın içerisinde ölen Mehmetçiklerimizin aileleri, Gazilerimiz yoksa Müslüman değiller mi?
Av. Efe TANAY, 23 Ağustos 2012
Kaynak