mustafa0155
Asistan
- Katılım
- 23 Temmuz 2008
- Mesajlar
- 113
- Reaksiyon puanı
- 0
- Puanları
- 0
Bir hadis-i şerifte, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun, ümmetinin tefrikaya düşmemesi için dua ettiği ama bu duasının kabul görmediği anlatılmaktadır. Şefkat Peygamberi (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz kadar ümmetine “düşkün” bir başkasını göstermek mümkün değildir. Bu hakikati ifade sadedinde Kur’an-ı Kerim’de, “Size kendi aranızdan öyle bir Peygamber geldi ki zahmete uğramanız ona çok ağır gelir. Kalbi sizin için titrer, mü’minlere karşı pek şefkatli ve merhametlidir.” (Tevbe, 9/128) denilmektedir. Rahmet Peygamberi’nin (aleyhissalâtü vesselâm) ümmet-i Muhammed’e karşı alâkası fevkalâde ve had safhadadır. Müşfik Nebî, şefkat, merhamet, mülâyemet ve ümmetin dertlerini kendi içinde duyma hususlarında çok hassastır. Bir hadisin ifadesiyle, Cehennem’dekileri kurtarmak üzere Cennet’ten çıkmaya ve öfkeli alevleri göğüslemeye hazır olması da O’nun merhametini, duyarlılığını ve vicdan enginliğini aksettirmektedir. O, hayatı boyunca hep ümmetini dilemiş, mü’minler için yalvarıp yakarmış; onların akıbetlerini düşünerek heyecanla çırpınıp durmuş ve çok defa ellerini açıp Cenâb-ı Hakk’a içini dökerek onlar için dua etmiştir. Fahr-i Kâinat Efendimiz (aleyhi ekmelüttehâyâ), yine bir gün ümmet-i Muhammed’in dertleriyle iki büklümken, Hazreti Rahman u Rahîm’den üç talepte bulunmuştur; ümmetinin açlıkla cezalandırılmaması, geçmiş kavimler gibi toplu helâke uğramaması ve tefrikaya düşmemesi için niyaz etmiştir. Allah Teâlâ, Rasûl-ü Ekrem’inin ilk iki duasını kabul eylemiş, fakat, üçüncüsünü belli hikmetlere binâen geri çevirmiştir. Cenâb-ı Zülcelâl Hazretleri, mealen şöyle buyurmuştur: “Habibim, Ben bir hüküm verirsem, artık o öylece gerçekleşir. Sana ahdim olsun ki, ümmetini umumî kıtlıkla cezalandırmayacağım, toplu şekilde helâke uğratmayacağım ve köklerine kibrit suyu akıtıp mevcudiyetlerine tamamen son verecek bir düşmanı onlara musallat etmeyeceğim. Fakat, onlar kendi aralarında kavgaya tutuşup birbirlerine kıyacaklar!..” Evet, başka kavimler isyana daldıkça semavî ve arzî afetler onları bütünüyle kırıp geçirmiştir; ama ümmet-i Muhammed böyle bir akıbetten sıyanet edilmiştir. Ne var ki, inananların da cürüm işledikçe birbirlerine düşmeleri, birlik ve beraberliklerini kaybetmeleri, ihtilaf ve iftiraklarla hırpalanmaları mukadderdir. İşte, Hazreti Rûh-u Seyyidi’l-Enâm (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) Efendimiz, böyle bir felaketin ümmetinden uzak olması için de dua dua yalvarmış; ancak, bazılarını tahmin ettiğimiz ama ekseriyetini bilemeyeceğimiz pek çok hikmete binâen Cenâb-ı Hak Habîb-i Edîb’inin bu niyazına “kabul” mührü vurmamıştır.