Mount & Blade: Çöl Masalı - 1. Bölüm - Yaralı Asker

Bu konuyu okuyanlar

Penetrator God

Doçent
Katılım
14 Ocak 2020
Mesajlar
867
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
529
Puanları
93
Yaş
26

Giriş Bölümü


sjfgp4a6.jpg

Ammar'ın Resmi


Yıllar önce Sultan Ayzar döneminde onun ordusunda görev yapmış ve Rodok Krallığı ile yapılan savaşlar sırasında bir kuşatma muharebesinde öldükten sonra efsaneleşmiş bir komutanın oğluydu genç Ammar.

Yirmili yaşlarındaydı Ammar. Uzun boyluydu ve gayet güçlü bir görünümü vardı. Bakışlarındaki kararlı ifade onu göz alıcı bir yakışıklılık veriyordu ve sahip olduğu meziyetler büyük bir liderin oğlu olduğunu ispatlar nitelikteydi.

Dürüstlüğünden hiç şüphe edilmezdi. Cesaretiyle kılıç kullanma yeteneği anlatıldığında ise inanılmaz gelirdi dinleyenlere. Hatta bazen sırf bunu görebilmek için çok uzak yerlerden onu ziyarete gelen gençler olurdu ve Ammar bu misafirlerini köy meydanında yaptığı küçük bir turnuva ile eğlendirirdi.

Öncelikle tek rakiple başlardı Ammar. Sonra iki olurdu ve üç, dört… Nihayetinde mağlubiyeti kabullenip bırakırlardı kılıçlarını. Teselli olarak ikram edilen yemeğin ardından da geldikleri köylere geri dönerlerdi gördüklerini anlatmak için. Ammar’ın kılıç konusundaki bu yeteneği tamamen içinden geliyordu. Ergenlik çağının başlarında keşfetmişti bu özelliğini. Yani ona hiç kimse bunu öğretmemişti.

Evin tek çocuğuydu Ammar. Annesi o kadar erken ölmüştü ki, hafızasında ona dair şu anda hiçbir anı kırıntısı bile bulunmuyordu. Babasını ise yedi sekiz yaşlarındayken kaybetmişti. Başka akrabası yoktu küçük Ammar’ın. Onu köyde çocuğu hiç olmamış ve eşini hastalıktan kaybetmiş yardımsever yaşlı bir adam büyütmüştü.

Ammar’ı kendi çocuğu yerine koyarak büyük bir ilgiyle büyüttü. Affan işinin ustası, mütevazi bir çiftçiydi ve Ammar’a da bu işi çok iyi öğretmişti. Son zamanlarda yaşlılığın verdiği takatsizlikten dolayı tarlada çalışamadığı için bütün işler evlatlık oğluna kalmıştı.

Onların yaşadığı Ayn Assuadi Köyü, Sarranid’in batı sınırını teşkil eden büyük kum tepelerinin olduğu bölgedeki küçük bir alanda yer alıyordu. Ülkenin bu bölgesi Rodok Krallığı topraklarına yakın olması nedeniyle uzun yıllardır tehdit ve risk altındaydı.

Ayn Assuadi Köyü’nün asıl geçim kaynağı hurma meyvesi koruluklarıdır. Halkı da arı gibi çalışkan olmalarıyla bilinirdi...





1. Bölüm
Yaralı Asker



1620851394993.png

23 Mart 1257, Ayn Assuadi Köyü


Bugün çok sıcak bir İlkbahar günü yaşanıyordu. Köyümün güney girişinin hemen kenarında bulunan küçük bir buğday tarlasında saatlerdir çalışıyordum. Artık güneşin kavurucu sıcağından bunalmıştım ve tarlamızın kenarında olan yaşlı bir palmiye ağacının gölgesine uzanıp dinlenmeye karar verdim.

Masmavi gökyüzünü izlediğim sırada, sabahtan beri aralıksız çalışmanın verdiği yorgunluğu bedenimin her santiminde hissetmeye başladım. Ayrıca son birkaç gündür uykusuz kalmıştım. Hafifçe doğruldum ve tarlaya göz gezdirdim.

Çok az bir işim kalmıştı; fakat bu arada göz kapaklarım iyiden iyiye ağırlaşmıştı. Birkaç saat uyumak ve dinlenmek niyetiyle tekrar uzanıp gözlerimi kapattım ancak istemeden derin bir uykunun kollarına kendimi bıraktım...

Sırt üstü uyurken birden uyandım. Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şey kararmakta olan gökyüzüydü. Yanımdaki ağacın rüzgarla salınan yapraklarını kısık bakışlarla izliyordum. Soğuyan havayı ve gerekenden fazla uyuduğumu fark ettim. Ağzım kurumuştu. Sonra olduğum yerde doğrulup ağacın yanında duran ağzı kırık testiye uzandım.

İçinde hiç su kalmamıştı. Boş testi elimde, ayağa kalkıp köyün biraz dışında kalan kuyuya doğru yürümeye başladım. Suya varmama çok az bir mesafe kalmıştı ki yalaktan su içmekte olan siyah renkte bir at fark ettim.

Ürkütüp ihtiyacını gidermesine engel olmamak için olduğum yerde durakladım. Fakat kısa bir süre sonra daha dikkatli bakınca atın yabani olmadığını fark ettim ve ağır adımlarla onun yanına yaklaştım. Garipsediğim bir durum vardı ortada; çünkü eyeri olmasına rağmen sahibi ortalıkta yoktu ve üstelik köyde hiç kimsenin bir atı yoktu. Bizler genellikle deveye binerdik.

Yanına iyice yaklaşınca üzerinde kan lekeleri olduğunu fark ettim. Telaşla yola çıkıp etrafa bakındım. Hiç kimseyi göremeyince hayvanın yol üzerinde bıraktığı nal izlerini takip ederek geldiği yöne doğru koşmaya başladım; bir süre sonra da çölün ortasında hareketsizce yatmakta olan bir adama rastladım.

Tanımadığım bu adamın yırtık pırtık olan kıyafetlerinden bir Sarranid sınır gözcüsü olduğu güç bela anlaşılıyordu. Bir tanesi arbalet oku olup diğer iki tanesi de normal yaydan atılmış oklarla da vurularak ağır yaralanmıştı ve kendinde değildi; ama hala nefes alıyordu...
 
Üst