llavinya
Dekan
- Katılım
- 9 Ekim 2006
- Mesajlar
- 7,781
- Reaksiyon puanı
- 92
- Puanları
- 0
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte bir gurur
bir mumum ardında bekleyen rüzgar
ışıksız ruhumu sallar da durur
zambaklar en ıssız yerlede açar
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
meyvalar sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden
martılar konuyor omuzlarıma,
gözlerin İstanbul oluyor birden
ben bir şarkı, ben bir türküyüm
ben Meryemin yanağındaki tüyüm
beni bir azizin nefesi uçurur
içimde Allahın korkusu durur
cici ayaklarım iplikle bağlı
ben onun sılası, kendimin gurbetiyim
sineklerin kanadını ısıtan
bir güneş toprağı yarıp çıkacak
kadınlar sansa da yaşadığını
şarkısız kaldıkça yaşamayacak
kandınları şarkılar akrepler aydınlatır
akşamlardan, gecelerden,senden uzağım
şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
durgun sular gibi azalacağım
bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık
ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi
sana da Mona Roza, taşbebeği bıraktık
ellerinde kılıçlı balıkların bir dişi
senin hatıran kadar büyük, yeni, karanlık
senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi
ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık
ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
sonra seni kaybetmek hemen her yerde
ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
yapayalnız kalmak iskelelerde
peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
sana doğru uzanan çaresiz ellerimi
sırrımı söylüyorum vefakar balıklara
yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi
koyverip kirli pullu saçlarını rüzgara
koyverip telli pullu saçlarını rüzgara
bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
zaman çabuk çabuk geçiyor Mona
saat on ikidir, söndü lambalar
uyu da turnalar gelsin rüyana
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar...
Sezai Karakoç
Yavuz Bülent Bakiler
(Selçuk Küpçük'den şiiri dinlemenizi öneririm. Beni büyüledi.)
ve vardır her vahşi çiçekte bir gurur
bir mumum ardında bekleyen rüzgar
ışıksız ruhumu sallar da durur
zambaklar en ıssız yerlede açar
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
meyvalar sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden
martılar konuyor omuzlarıma,
gözlerin İstanbul oluyor birden
ben bir şarkı, ben bir türküyüm
ben Meryemin yanağındaki tüyüm
beni bir azizin nefesi uçurur
içimde Allahın korkusu durur
cici ayaklarım iplikle bağlı
ben onun sılası, kendimin gurbetiyim
sineklerin kanadını ısıtan
bir güneş toprağı yarıp çıkacak
kadınlar sansa da yaşadığını
şarkısız kaldıkça yaşamayacak
kandınları şarkılar akrepler aydınlatır
akşamlardan, gecelerden,senden uzağım
şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
durgun sular gibi azalacağım
bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık
ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi
sana da Mona Roza, taşbebeği bıraktık
ellerinde kılıçlı balıkların bir dişi
senin hatıran kadar büyük, yeni, karanlık
senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi
ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık
ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
sonra seni kaybetmek hemen her yerde
ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
yapayalnız kalmak iskelelerde
peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
sana doğru uzanan çaresiz ellerimi
sırrımı söylüyorum vefakar balıklara
yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi
koyverip kirli pullu saçlarını rüzgara
koyverip telli pullu saçlarını rüzgara
bir çocuğun ardına düşen heykellerimi
peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
zaman çabuk çabuk geçiyor Mona
saat on ikidir, söndü lambalar
uyu da turnalar gelsin rüyana
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar...
Sezai Karakoç
Yavuz Bülent Bakiler
(Selçuk Küpçük'den şiiri dinlemenizi öneririm. Beni büyüledi.)