Kabullenilmiş Terör

Ottomanzo

Doçent
Katılım
25 Temmuz 2008
Mesajlar
746
Reaksiyon puanı
7
Puanları
0
Biliyorum insanın eleştirdiği şeyi yapması hiç hoş değil. Bu köşede kim bilir kaç kez, konserve yazı kaleme alan köşe yazarlarını eleştirmişimdir. Belli bir yazı prototipi hazırlayıp, her yılın aynı mevsimi dolaptan çıkararak servis yapan yazar sayısı çoktur bu memlekette.
Genellikle ideolojik olur o yazılar. İçlerinde saklayamadıkları hisleri en kızgın halleriyle kaleme alıp, sonra derin dondurucuya atarlar. Bir sonraki yıl yine üzerimize boca ederler. Menemen Hadisesi, Ramazan Ayı, Sivas Katliamı vesaire.
Yeni bir fikir, düşünce kırıntısı asla yoktur. Dediğim gibi tamamen ideolojik yazılardır bunlar. Dolayısıyla pek bir kıymet-i harbiyesi de yoktur.
Dün bu yazıyı yazmak için PC başına oturduğumda birden fark ettim ki, ben de aynı duruma düşüyorum. Her yıl bu zamanlarda -bahsini ettiğim konserve yazarlar gibi olmasa da- aynı içerikli mutlaka bir yazı yazmışım.
Konu da şu: Trafik terörü...
Okulların kapanması, memurların tatil izinlerinin denk gelmesi ve gurbetçilerimizin kendi araçlarıyla memleketlerine geri dönmesi, yollarımızdaki yoğunluğu artırıyor sanırım. Ve neredeyse her akşam ekranda hurdaya dönmüş araçlar gördükçe içim acıyor.
Bu ülke terör belasından yıllardır çekiyor. Her şehit haberi yüreğimizi dağlıyor, gözyaşlarımızı akıtıyor. Koca koca adamlar terör belasından 'nasıl kurtuluruz'un kavgasını veriyor. Trilyonlarca lira bu uğurda harcanıyor.
Trafik kazalarının da terörden bir farkı yok. Her yıl binlerce insanın canına mal oluyor, trilyonlarca liralık maddi kayba neden oluyor...
Fakat nedense, 'trafik terörü' ayrılıkçı terör kadar dikkatini çekmiyor yetkililerin. Biz sıradan insanlarda bile bir kabullenmişlik var sanki. Yan şeritte asfalta uzatılmış cesetlerin yanından geçerken 'cık cık' ediyoruz ama 10 dakika sonra kendimiz de kural, hız limiti filan takmıyoruz.
Kim icat etti bilmiyorum ama 'trafik canavarı' diye bir heyula üretti birileri. Sanki uzaydan bir canavar geldi ve kazalara o neden oluyor. Farkındayım, her sürücünün içinde potansiyel bir canavar taşıdığını ima etmeye çalışıyor ve bunu kontrol altına alması gerektiğini söylemeye çalışıyor bu kavram ama bu da yanlış bir yaklaşım bence.
Trafik terörü için canavarlaşmaya bile gerek yok çünkü. Yoldan sürüsünü umarsızca geçiren çoban, birazdan sebep olacağı büyük kazanın farkında bile değilken canavar değil çünkü. Geçit dururken yolun ortasından elini kolunu sallayarak geçen vatandaş da öyle. Şerit değiştirirken sinyal vermese çok önemli bir hata yapmadığına inanan sürücü de, gurbetten memleketine dönerken bir türlü bitmeyen yoldan dolayı son kilometrelerde 'Birazcık limiti aşsam ne olur' diyen gurbetçi de... Tüm bunlara masum bir trafik ihlalinin bile büyük trajedilere sebep olacağını anlatmak, inandırmak ve içselleştirmek lazım.
Ayrılıkçı terörün kurbanlarının cenazesindeki öfkeyi, kızgınlığı, gözyaşını izliyoruz içimiz yana yana. Ancak aynı hassasiyeti nedense trafik terörüne kurban verdiklerimizin cenazesinde göstermiyoruz. Bir tür kabulleniş var, tuhaf bir razı oluş...
Felaket tellalı olmak istemiyorum ama her haber bülteninde birkaç ailenin yok olduğunu görmek kahrediyor beni. Ve bu kabulleniş ile boşvermişlik çıldırtıyor.
Terörün her türlüsüne hayır ve en birinci terör olan trafik terörüne...


kaynak
 
Üst