Hz. Hüseyin, Sıffin Savaşı'nda küstüğü Abdullah'la nasıl barıştı?

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Resulullah (sas)'ın aziz torunu Hz. Hüseyin, meşhur kumandan Amr bin As'ın oğlu Abdullah ile konuşmuyordu. Yani küstü.
Niçin küsmüştü, niçin konuşmuyordu, sonra nasıl barıştılar? Barışa muhtaç günümüze de mesaj dolu bu tarihi olayı gelin birlikte okuyalım. Kütüb-ü Sitte'den özetleyerek
nokta.gif


Mescid-i Saadet'e gelen Hz. Hüseyin, selam verip bir köşeye çekilerek oturdu. Selamı alan Amr bin As'ın oğlu Abdullah ise yanındakilere eğilerek dedi ki:

- Şu zatı görüyorsunuz ya, melekler şu an yeryüzündeki insanların en hayırlısının bu olduğuna kanidirler. Ne yazık ki böyle en hayırlı insan benimle küs duruyor, konuşmuyor. Sahralar dolusu koyunum olsa benimle konuşması için müjde olarak verirdim doğrusu
nokta.gif


Bu değerlendirmeyi dinleyen Ebu Said el Hudri:

- Madem Hüseyin'in şu anki yeryüzü halkının en hayırlısı olduğuna inanıyorsun, öyle ise ben sizi barıştırırım
nokta.gif
diyerek araya girdi. Ertesi günü Abdullah'ı da yanına alıp Hz. Hüseyin'in evine gittiler. Kendisi önce girdi, Abdullah'ı da ısrardan sonra kabul ettirdi. Büyük bir saygı ile içeri girip kapıya yakın yere oturan Abdullah'a ilk soru şöyle geldi:

- Benim şu anki yeryüzü halkının en hayırlısı olduğumu söylemişsin, bu doğru mu?

- Elbette doğrudur. Onda hiç şüphem yoktur.

- Madem öyledir, Sıffin'de neden Muaviye tarafında yer alıp babama karşı savaştın? Halbuki babam benden de hayırlıydı?

Böyle bir sorunun geleceğini bilen Abdullah, iki dizi üzerine gelerek:

- Resulullah'ın aziz evladı, lütfen beni birazcık dinle, sonra vereceğin karara gönülden razıyım, onu da peşinen bil
nokta.gif
dedikten sonra olayın iç yüzünü anlatmaya başladı.

- Babam Amr bin As, vaktiyle benim elimden tutarak senin şanı yüce deden Resulullah'ın huzuruna götürüp şikayet ederek şöyle demişti:

- Ya Rasul
Allah.gif
, bu oğlum ibadette aşırı gidiyor, bütün gece namaz kılıyor, bütün günlerde de oruçlu bulunuyor. Bu kadar ileri gitme diyorum bana itaat etmiyor, dinlemiyor
nokta.gif


Senin şanı yüce deden bana o gün ne dedi biliyor musun?

- Abdullah, ben de gece namaz kılarım, ama uyurum da, ben de oruç tutarım ama yerim de.

Sen de öyle yap, bu kadar aşırı gitme.

Bundan sonra da hiç unutamadığım şu ikazını yapmıştı:

- Abdullah, sakın babana itaatsizlik edip de sözünden çıkma!

İşte beni Sıffin'de size karşı getiren, aziz dedenin bu tembihidir. Ben babamla birçok savaşlarda birlikte oldum. Şam'ın, Filistin'in, Mısır'ın fethinde yanından ayrılmadım. Ama Sıffin'e gelince durdum, yanında yer almaktan kaçındım. Buradaki cephe, bundan öncekiler gibi yabancılardan oluşmuyordu. Bunun üzerine babam bana ısrar etti, babaya itaat etmem gerektiğini Resulullah'ın söylediğini hatırlattı. Ben de o tembihe karşı gelmiş olmamak için babamın yanında yer aldım, dolayısıyla size karşı düşmüş oldum. Ancak şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, asla ok atmadım, asla kırıcı bir söz söylemedim. Sadece babama itaatsizlik etmiş olmamak için yanında bulundum
nokta.gif
Abdullah, sözlerine şunu da ekler:

- Buna rağmen keşke ben katıldığım önceki savaşlardan birinde yirmi sene önce ölseydim de bu olayda sizin karşınızda yer almış duruma düşmeseydim. Gece gündüz bunun pişmanlığını duymakta, tövbe istiğfarını sürdürmekteyim
nokta.gif


Bu sözlerden sonra Hz. Hüseyin'in yüzünde tebessüm işaretleri görülür.

- Allah herkesin niyetini bizden iyi bilir
nokta.gif
der. Bu sırada Ebu Said el Hudri'nin teklifi duyulur:

- Kucaklaşma zamanı gelmedi mi?

Abdullah, oturduğu yerden kalkarak Hz. Hüseyin'e doğru yürür, muhabbetle kucaklaşırlar, küs duran Müslümanlara böyle örnek vermiş olurlar.

Bilmem bu tarihî kucaklaşma bize de bir şeyler fısıldamış oluyor mu? Artık bizim de aynı şekilde kucaklaşma günlerinde olduğumuzu hatırlatmış sayılıyor mu?

Ahmet Şahin
 

Guest Part

Profesör
Katılım
5 Haziran 2009
Mesajlar
1,475
Reaksiyon puanı
42
Puanları
0
Hükümetimiz keşte tarihten ders çıkararak geleceği görse, ileri gideceğimize geriliyoruz.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Eğer biz de Abdullah gibi hatalarımızı anlayıp gerçekten yeryüzünün en hayırlılıları olan Resulullah ve Ehl-i Beyt'ine tutunmaya gidersek, bizim de akıbetimiz buradaki kucaklaşma gibi muhabbetle ve mağfiretle dolu olur.

Eğer Amr b. As gibi Resulullah'ın Ehl-i Beytine, yani gerçekte İslam'ın kaynağına düşmanlık besler ve bunda da ısrarcı olursak, akıbetimizde bu kucaklaşmayı değil, Allah'ın gazabından başka bir şey de görmeyiz.

Allah habibi ve habibimiz Resululullah'a ve temiz kıldığı Ehl-i Beytine salat ve selam göndersin, onların şanını yüceltsin ve biz müslümanları onların bayrağı altında birleştirsin.

Ne güzel de söylemişsin ey Huseyn, senin ve hayırlı ceddinin sözünü çiğneyenleri Allah yeryüzünden temizlesin. Çünkü onlar önce Kur'anı, daha sonra ise senin pak ve mübarek başını mızrağın ucuna taktılar. Oysa Kur'an ve sen Resulullah'ın "size iki emanet bırakıyorum, onlara sarıldıkça delalete düşmezsiniz" dediği iki emanettiniz..
 

veysi dede

Asistan
Katılım
9 Kasım 2009
Mesajlar
282
Reaksiyon puanı
16
Puanları
0
ALLAH sizden Razı olsun Memet kardeşim:bunlar bizler için birer ikazdır.
 

Peşaver

Öğrenci
Katılım
8 Aralık 2009
Mesajlar
29
Reaksiyon puanı
1
Puanları
0
Amin. Muaviye( l.a. ) ve onun oğlu Yezid'e ( l.a. ) ayette geçen Seceret'i Melune'ye lanet olsun !
 
Üst