Günün Sorusu

Bu konuyu okuyanlar

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :05/03/2008

Günün Sorusu:
Torpil yaptırarak bir işe girmek mahzurlu mudur?

Günün Cevabı:
İslamiyette hakkı olmadığı bir şeyi haksız bir şekilde elde etmenin,hakkı olanlara karşı bir haksızlık olacağı için kesinlikle kul hakkına girer.

Ama hakkı ve yeterliliği olan bir şeyi elde etmek için araya bir aracı koymak ise caizdir.Ama bu sınavla veya kura ile yapılıyorsa,elbette sınavı ve kurayı kazanmış olması onun için bir kriterdir.

 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :06/03/2008

Günün Sorusu:
Tilavet secdesi nedir ve nasıl yapılır?

Günün Cevabı:
Kur'an'da 14 adet bulunan ve o ayetleri okuyan veya dinleyen her müslümanın yapması vacib olan secdeye denir.Kur'an'ın mealini okuyan ve dinleyenlerde secde ayetine denk gelirse onların da secde yapması gerekir.

Nasıl yapılmasına gelince;
Normal namaz niyeti gibi niyet edilir.(Niyet ettim Allah rızası için okumuş olduğum tilavet secdesini yapmaya)Ondan sonra eller kaldırılmaksızın "Allahu ekber" denilerek secdeye varılır, secdede üç kere "Sübhane Rabbîyel-a'lâ (yüce olan Rabbimi bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim)" denilir. Bundan sonra "Allahu ekber" denilerek secdeden kalkılır.Ayakta ise;"Gufrâneke Rabbenâ ve İleykel masîr (Ey Rabbimiz! Senin bağışlamanı bekliyoruz. Son dönüş sanadır" denilmesi müstehaptır.

Ayrıca bu secde yapılırken için abdestli, temiz ve kıbleye yönelmiş olmak şarttır.


 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :07/03/2008

Günün Sorusu:
Devlete ödediğimiz vergi zekat yerine geçer mi?

Günün cevabı:
Zekat elimizde maddi değeri olan mallar ile yapılan bir ibadettir.
Devletin mükelleflerinden aldığı vergi ise zekat olarak kabul edilmez.
Çünkü ilk olarak devlet onu zekat olarak almıyor.
İkincisi ise:Devlet aldığı vergiyi Kur'an'da belirtilmiş olan yedi sınıf kimseye vermiyor.

Yedi sınıf kimseler ise:
1-Fakirler
2-Miskinler (hiçbir şeyi olmayıp ihtiyaçları için dilenecek olanlar)
3-Borçlular
4-Yolcular
5-Sözleşmeli köleler (Azad edilmesi için bir bedel karşılığında efendisi ile anlaşma yapan kimseler)
6-Mücahidler
7-Zekat toplayıcılar
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :08/03/2008

Günün Sorusu:
Yara üzerine veya sargı üzerine mesh ederek nasıl abdest veya gusül abdesti alabiliriz?

Günün Cevabı:
Gusülde ve abdestte yıkanması gereken yerler eğer yaradan dolayı ıslanmaması gerekiyorsa bu yerler ıslak elle meshedilir.Eğer meshetmek de zarar veriyorsa o takdirde terkedilir.

Abdest veya gusül âzaları üzerinde zaruretten dolayı sargı varsa ve bu sargıyı açıp altını yıkamak da mahzurlu ise, sargının üzerine meshedilir, böylece o âzalar yıkanmış hükmünü alır.
Mesh ederken de sargının tamamını meshetmek gerekmez. Sargının ekser kısmının üzerinin meshedilmesi kâfi gelir.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :09/03/2008

Günün Sorusu:
Dinimizde kadının makyaj yaparak süslenmesinin hükmü nedir?

Günün Cevabı:
Dinimiz bazı şartlarla süslenmeye ve boyanmaya cevaz vermiştir.Kadın veya erkek, birbirlerine kendi yuvaları içinde daha çekici görünebilmek için süslenebilirler, bunda bir sakınca yoktur. Ama başka kadın veya erkeklerin dikkatini çekmek için bunu yaparlarsa kerahet vardır, hattâ bu kerahet onların niyet ve davranışlarına göre haram da olabilir.

Kadınların Süslenmelerindeki ölçü ise;Kadınlar, deri üzerinde bir tabaka oluşturmayan boyalarla kocalarına şirin görünmek için aşırı olmamak şartıyle makyaj yapabilirler.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :10/03/2008

Günün Sorusu:
Sandalyede oturarak veya yatarak namaz kılınır mı?

Günün Cevabı:
Ayakta duramayacak kadar hasta veya rahatsız olan bir kimse yataraktan veya oturarak ima ile namazını eda edebilir.
Normal bir insan keyfi olarak oturarak namaz kılamaz.Çünkü kıyam (yani ayakta durmak)namazın farzlarındandır.Eğer gücü yettiği halde oturarak kılarsa namazı olmaz.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Sevgili hacıcavcav, burada "tevil" dediğin şey bir kıvranma değil, Arapça edebiyatıdır. Şimdi "tavuk çevirme" deyimini "chicken turning" diye çevirirsen komik olur. Yazar ihtimaller üzerinde durmuş ki herkes nedir ne değildir görebilsin. Nitekim eğer bu ihtimalleri belirtmeden doğrudan söyleseydi asıl maksadı, o zaman senin yazıları kopyaladığın yerdeki şahıs da "bak şöyle de bir ihtimal var müslümanlar düşünememiş" diyecekti.

Zaten sorduğun sorular doğrudan doğruya başkasından alıntı olduğu için ve zaten kesinlikle hiç bir söyleneni kabul etmeyeceğin ve baştan vereceğin cevap belli olduğu için niye kendine eziyet ediyorsun ki?

Hatta şöyle diyelim; buradaki sorulara vereceğin cevabı belki de kelimesi, noktası ve virgülüyle birlikte sen daha yazmadan tahmin etmek mümkün. Çünkü her halükarda bir yerden kopya oluyor.

Yanlış anlamanı istemiyorum, sadece niyetini belli etsen herkes için daha iyi olur diye düşünüyorum.

Mehmet kardeşim, bana soracak olursan, bu fıkhi hükümlerin eğer belirli bir sahibi varsa onları da belirtmen daha hoş olur. Yani örneğin "şu hadisle böyle amel edilir" ya da "resulullah böyle buyurdu ona istinaden şöyledir", ya da "filanca alim şu ayete göre böyle bir fetva verdi" gibi.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :11/03/2008

Günün Sorusu:
Radyo ve televizyondan kuran dinlenirken,eğer secde ayetine denk gelirse tilavet secdesi yapılması gerekir mi?

Günün cevabı:
Radyo ve televizyonun sesi yansıtmaktan ziyade nakil sayılmaktadır. Kasde bağlı olarak okunan şeylerin hemen aynını nakletmektedir. Bundan işitilen sesler, ses yansıması gibi, sade bir benzeyişten ibaret değildir. Bunun için radyo aracılığı ile işitilen bir secde âyetinden dolayı secde edilmesi vacib olsa gerektir. Vacib olmasa bile, secde edilmesinde bir sakınca olmadığından her halde secde edilmesi ihtiyata uygundur ve Kur'an-ı Kerime bir saygı ve hürmeti gösterir.

Not:Hemen hemen tüm soru ve cevaplarımdaki kaynak:Ömer Nasuhi Bilmen'in Büyük İslam İlmihali'dir.İsteyenler daha detaylı ve teferruatlı bilgiler için o kitaba müracaat edebilirler.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :12/03/2008

Günün Sorusu:
Cemaatle namaz kılarken imama ilk rekatta yetişemediğimiz halde imamla birlikte selam verirsek ne yapmamız gerekir?

Günün Cevabı:
Sonradan imama uyan kişi selam verdiği zaman bakılır.Eğer göğsünü kıbleden çevirmemişse ve namazı bozacak bir konuşma veya harekette bulunmamışsa kalkarak namazını kaldığı yerden devam eder ve son oturşta da sehiv secdesi yapar.Aksi halde namazı yeniden kılması gerekir.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :13/03/2008

Günün Sorusu:
Ücretle Kuran okumak ve okutmak caiz midir?

Günün Cevabı:
Hayatta bulunan veya vefat etmiş bir mü'min için para karşılığı Kur'an okumak veya okutmak caiz değildir. Ücretle okunacak Kur'an'a sevap hasıl olmaz ki başkasına bağışlayabilsin.
Peygamber Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde, "Kur'an'ı okuyunuz, fakat onun karşılığında (bir ücret alıp) yemeyiniz" buyurmuştur. (Hukuk-ı İslâmiye ve İstılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, c. 5, s. 190-191)

 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :14/03/2008

Günün Sorusu:
İşlerin yoğunluğundan,patronun izin vermemesinden veya okula gitmekten dolayı namaz kazaya bırakılabilir mi?

Günün Cevabı:
Namaz kılmak akıllı ve erginlik çağına ulaşan her müslümana istisnasız farzdır.
Farz olması kitap, sünnet ve icma ile sabittir.
Terkedilmesi ve -geciktirmeyi câiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde edâ edilmeyip, kazaya bırakılması büyük günahlardan sayılmaktadır.
Namazın terki için, dinimizde hiçbir mazeret yoktur.Geciktirilmesi (kazaya bırakılabilmesi) için dinin meşru saydığı mazeret ise, unutmak,bayılmak ve uyku gibi şuur dışı hallerdir.

Namazı edâ imkânı varsa savaş hali bile,namazı kazaya bırakmayı meşru kılan bir mazeret değildir.
Çünkü namaz her durumda kolayca edâ edilebilen bir ibadettir.
Abdest alamayanın teyemmümle, ayakta duramayan veya oturamayanın yattığı yerde, sadece başı ile ima ederek namazını edâ etmesi mümkündür.

Sonuç olarak bir namazı kaza etmekle borç ödenmiş olsa da, mazeretsiz vaktinde edâ etmemenin sorumluluğu kalkmış olmaz.
 

Panculli

Profesör
Katılım
31 Mart 2007
Mesajlar
1,234
Reaksiyon puanı
2
Puanları
38
Yaş
39
:( Nekadar güzel bir açıklama teşekkür ederim mehmet
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
Değerli Sdn üyeleri ve misafirleri;

Yaklaşmakta olan mevlit kandili münasebetiyle,bu hafta "Günün sorusu" bölümünün konuları ağırlıklı olarak (dilimin döndüğü ve elimden geldiği kadar) Efendimizden ve onun yaşayış tarzından olacaktır.

Saygılarımla

TARİH :15/03/2008

Günün Sorusu:
Efendimiz hakkında bilmemiz gerekenler;

Günün Cevabı:
1- Kureyş kabilesindendi.Haşim ailesinden gelmiştir.
2- Babasının adı Abdullah'dır.
3- Dedesinin adı Abdülmuttalip'tir.
4- Annesinin adı Amine'dir.
5- Amcalarının adı Ebû Talib,Ebû Leheb,Haris,Zübeyr,Hamza,Abbas ve adı fazla geçmiyen
6 adet amcası daha vardı.
6- Süt annesinin adı Halime'dir.
7- İlk hanımının adı Hatice'dir.
8- Efendimizin çocukları (3 oğlan,4 kız)2 oğlu ile 4 kızı Hz. Hatice'den,1 oğlu ise Mısırlı eşi Mâriye'den olmuştur.
9- Oğullarının adı:Kasım,Abdullah,İbrahim'dir.(Daha çocuk yaşta vefat etmişlerdir.)
10- Kızlarının adı:Rukiye,Ümmü Gülsüm,Zeynep ve Fatımetü'z-Zehra'dır.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :17/03/2008

Günün Sorusu:
Efendimiz'in doğduğu gece yaşanan bazı garip olaylar nedir?

Günün Cevabı:

1- Medâyin'deki kisrâ sarayından on dört burç çatırdayarak yıkıldı.
2- Kâbe'nin içini karanlık ve kirlere boğan putların pek çoğu baş aşağı yıkıldı.
3- İstahrabat'ta bin seneden beri yanmakta olan Mecusilerin kocaman ateş yığınları bir anda sönüverdi.
4- Meşhur sâve (taberiyye) gölü bir anda kuruyuverdi.
5- Bin yıldan beri kurumuş olan Semâve deresinin taşan suları,aynı adı taşıyan Semave vadisi seller altında kalıp, suya gark oldu.

 

myefsane

Dekan
Katılım
15 Eylül 2006
Mesajlar
6,951
Reaksiyon puanı
49
Puanları
48
Paylaşımların çok güzel...Teşşekür ediyoruz
 

ortitorti

Asistan
Katılım
25 Şubat 2008
Mesajlar
165
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
TESEKKURLER.
devamını bekleriz.hatırlamak hatırlatmak güzeldir.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :18/03/2008

Günün Sorusu:
Efendimizin ticari hayatı ve ilk evliliği;


Günün Cevabı:
Kureyşin Esed oğulları kolundan Huveylid kızı Hatice zeki, dirâyetli, şeref ve asâlet sâhibi, 39-40 yaşlarında zengin ve güzel bir hanımdı.
Daha önce iki defa evlenmiş ve dul kalmıştı.
Güvendiği kimselere sermâye vererek ticâret ortaklığı yapıyor, böylece servetini artırıyordu.

Yüksek ahlâk ve âli-cenâblığı sebebiyle, kendisine Müslümanlıktan önce "Tâhire" denildiği gibi, sonra da "Haticetü'l-Kübra" denilmiştir.

Hz. Hatice bir ticâret kafilesiyle Peygamberimiz (s.a.s.)'i Şam'a gönderdi. Kölesi Meysere'yi de hizmetine verdi.
Fakat Hz. Peygamber (s.a.s.) Şam'a kadar gitmedi; malları Busra'da satarak geri döndü.
Çünkü Bahîra'nın ölümünden sonra yerine geçen Râhip Nestûra da, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Şam'a gitmesini uygun bulmamıştı.

Üç ay kadar sonra, Hz. Muhammed (s.a.s.) beklenilenin çok üzerinde kazanç elde ederek döndü.
Hz. Hatice, bu büyük insanın emniyet, dürüstlük ve gayretine hayran oldu. Daha sonra araya vasıtalar girdi; evlenmeleri kararlaştırıldı. Bu esnâda Hz.Muhammed (s.a.s.) 25, Hz Hatice ise 40 yaşlarındaydı.

Nikâh, Hatice'nin amcazâdesi, Varaka oğlu Nevfel tarafından Hz. Hatice'nin evinde kıyıldı.
Ebû Tâlib ile Varaka birer hitâbede bulunarak, her iki âilenin üstünlük ve meziyetlerini dile getirdiler.
Hz. Hatice'ye 20 dişi deve mehir verildi.

Evlenmelerinden sonra, Hz. Muhammed (s.a.s.), Hz. Hatice'nin evine geçti. Örnek ve mutlu bir âile yuvası kurdular. Peygamberliğinden önce olduğu gibi, Peygamberlik devrinde de en büyük yardımcısı oldu.

Peygamberimiz (s.a.s.)'de ondan son derece memnundu. O devirde çok evlilik âdet olduğu ve bir çok teklifler aldığı ve aralarında yaş farkı da bulunduğu halde, onun üzerine evlenmedi; ölümünden sonra da onu hep hayırla andı.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :19/03/2008

Günün Sorusu:
İlk vahiy,ilk ayet ve Peygamberlik vazifesi;

Günün Cevabı:
O farklıydı. Bütün Mekke ahalisi de farklılığın farkındaydılar.
Otoriterdi, saygındı, emindi.Lakabı ise "Muhammedül-Emin"'di.

Sonra bazı olağanüstü haller yaşamaya başladı. Şehirlerden, insanlardan, evlerden uzaklaşmak istiyordu.Tenha yerleri tercih etmeye başladı.

Mekke’nin üstündeki tepelerden birinde,Hıra-Nur dağındaki bir mağarada,her yıl bir ay kadar inzivaya çekilmeyi adet haline getirmişdi ve orada ibadet ve tefekkürle meşgul oluyordu.Sadece yiyecek birşeyler almak için evine uğruyor, sonra tekrar mağaraya dönüyordu.

Kırk yaşına geldiğinde o yıl ki Ramazan ayının Kadir gecesinde yine mağarada örtüsüne bürünmüş, murakabeye dalmış bir halde iken bir sesin kendisini ismi ile çağırmakta olduğunu duydu.Başını kaldırıp etrafa baktığında her tarafı kaplamış bir nurdan başka bir şey göremedi, dayanamayıp bayıldı.

Kendisine geldiğinde karşısında vahy meleği Cebrail’i gördü.
Melek O’na ‘oku’ dedi.
O ‘Ben okuma bilmem’ diye cevap verdi.
Sonra melek O’nu aldı,güçsüz bırakıncaya kadar sıkıştırdı ve tekrar ‘oku’ dedi.
O yine ‘Ben okuma bilmem’ dedi.
Üçüncü defa aynen sıktı, bıraktığında şöyle dedi:

"Yaratan Rabbinin adıyla oku, O insanı pıhtılaşmış kandan yarattı. Oku, kalemle (yazmayı) öğreten, insana bilmediğini belleten Rabbin kerem sahibidir."

O da bu sözleri meleğin arkasından tekrarladı. Gözleri uyudu, kalbi ezberledi, kulağı işitti. Sonra mağaradan çıktı. Dağdan inerken yukarıdan bir sesin şöyle dediğini duydu.

"Ey Muhammed! Sen Allah’ın Resulüsün, ben de Cebrailim".

Başını yukarı kaldırdığında Cebrail’i gördü. Korku içinde evine döndü. Başından geçenleri Hz. Hatice’ye anlattı. Hz. Hatice daha sonra O’nu amcasının oğlu Varaka b. Nevfel’e götürdü.

Tevrat ve İncil saliklerinden birçok şey işitmiş olan Varaka, Hz. Peygamber’in anlattıklarını dinledi ve O’na gördüğünün, Yüce Allah’ın Musa Peygambere gönderdiği vahy meleği Cebrail olduğunu söyledi.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,887
Reaksiyon puanı
175
Puanları
63
Merhabalar arkadaşlar.

Doğrusu Mehmet kardeşimi bu yaptığından ötürü kutluyorum. Kaynak belirtirse daha da hoş olacağını söylemiştim, kendisi de böyle yapmasının nispeten makul bir sebebini özel mesajla görüşüme karşılık olarak bildirdi.

Yukarıdaki son paragrafla ilgili düşüncemi dile getirmek istiyorum: Arkadaşlar, bana göre, peygamber, peygamber olacağını başkasından öğreniyor olamaz. Bana göre diyorum ama, aslında aklen düşünürsek, peygamberin bir yahudi veya hristiyan bilgininden "sen peygambersin" gibi bir onay olması veya fikrine ihtiyaç duyması, o kişinin bir peygamber olmadığının kanıtı olur. Çünkü Allah seni peygamber olarak seçti, ancak sen şüphe içinde dolanarak bunu bir kula danışıyorsun ve o sana "sen peygambersin" deyince peygamber olduğunu düşünüyorsun. O halde değişik rüyalar gören birisine "sen peygambersin" denildiğinde, herhangi bir kişi de peygamber olduğunu iddia edebilir.

Benim inandığım, aklen kabul ettiğim ve bir çok İslam'i kaynakta gördüğüm üzere; Hz. Peygamber (saav), böyle bir korku ve dehşete kapılmamıştır ve hatta zaten Allah ile arasında güçlü bir bağ doğumundan itibaren vardır. Nitekim peygamberlik mührüyle doğduğunu da biliyoruz. Doğumunda başka bir çok mucize de var, tek tek konuşmayalım. Sonra dağa çekilip ibadet etmesi de zaten Allah ile arsında olan samimiyetten kaynaklanır. Yani Hz. Peygamber, Kur'anın ilk ayeti indiğinde de, inmeden önce de, peygamber olarak seçilmişliğinin farkında ve bilincinde idi. Bu bilince sahip olmayan birisinin peygamberlik yapması mümkün olmaz.

Sonra şu var ki; Kur'an ayetleri parça parça indiği halde, Allah onu daha önceden peygamberinin kalbine ilka etmiştir. Çünkü Kadir suresinde geçen "biz onu kadir gecesinde indirdik" ayetindeki "indirme" fiili, birden bire yapılan bir fiildir Arapça'da. O halde Allah, Kur'anı birden bire indirmiş ancak bunu insanlara yavaş yavaş, adım adım açıklamak ve öğretmek için, zamanla yeniden bildirmiştir. Yani Kur'an, Hz. Peygamber için bir sürpriz değildir, zaten daha önceden bilmektedir. Ve zaten dağa da Allah ile halvet etmek için çıkmaktaydı.

Sevgilerimi sunuyorum. İyi kandiller herkese.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :20/03/2008

Günün Sorusu:
Vakit veya kaza namazlarımız için ezan ve kamet getirmek gerekli midir?

Günün Cevabı:
Normal zamanlarda ezan ve kamet sünnettir.Bunlar okunmadığında da namaz geçerli olur.

Tek başına kılınacak farz namazlar için, hem ezan, hem de kâmet getirilmesi daha faziletlidir.Ezan terk edilebilir,sadece kamet de yeterlidir.
Burda dikkat edilecek husus ise;kâmet terkedilerek sadece ezan okunması mekruhtur.

Birden fazla kaza namazı kılacağımız zaman;her biri için ayrı ayrı ezan ve kamet çok faziletli ise de, ilk kaza namazı için ezan ve kamet, diğerleri için ise sadece kâmet yeterlidir.
 

Pozitronik

Öğrenci
Katılım
17 Mart 2008
Mesajlar
1
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Mehmet dedi ki:
TARİH :09/03/2008

Günün Sorusu:
Dinimizde kadının makyaj yaparak süslenmesinin hükmü nedir?

Günün Cevabı:
Dinimiz bazı şartlarla süslenmeye ve boyanmaya cevaz vermiştir.Kadın veya erkek, birbirlerine kendi yuvaları içinde daha çekici görünebilmek için süslenebilirler, bunda bir sakınca yoktur. Ama başka kadın veya erkeklerin dikkatini çekmek için bunu yaparlarsa kerahet vardır, hattâ bu kerahet onların niyet ve davranışlarına göre haram da olabilir.

Kadınların Süslenmelerindeki ölçü ise;Kadınlar, deri üzerinde bir tabaka oluşturmayan boyalarla kocalarına şirin görünmek için aşırı olmamak şartıyle makyaj yapabilirler.

Kadınların dışarıda makyajlı dolaşmaları doğru olmuyor anlamına mı geliyor ?
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
Kadınların dışarıda makyajlı dolaşmaları doğru olmuyor anlamına mı geliyor ?
Ama başka kadın veya erkeklerin dikkatini çekmek için bunu yaparlarsa kerahet vardır, hattâ bu kerahet onların niyet ve davranışlarına göre haram da olabilir.

TARİH :21/03/2008

Günün Sorusu:
Gusül abdesti alırken,abdesti bozacak bir durum hasıl olursa ne yapılmalıdır?

Günün Cevabı:
Gusül sırasında yellenme veya diş kanaması gibi,abdesti bozucu bir halin olması guslü bozmaz.
Alınan gusül abdesti böyle durumların vukua gelmesine rağmen yine sahihtir.
Böyle bir durumda,kanamanın durması beklenemeyecek olursa,gusle devam edilir,gusül abdestine tekrardan başlama mecburiyeti olmaz.

Fakat guslü bozmayan ve mani olmayan bu akıntılar,guslün abdest olma vasfını bozduğundan bu gusülle ibadet yapılmaz.Gelen akıntıya rağmen yapılan gusül sahih olmuştur;ama boy abdesti dediğimiz abdestin vasfını yok etmiştir,bozmuştur.

Yani;Ne kadar da manevi kirlilikten kurtulunmuş olunsa da,mutlaka ibadet için yeniden (normal) abdest alınması gerekir.Bu gusülle,ne namaz kılınır,ne de abdestli olarak yapılan ibadetler yapılır.

Böyle bir durumla karşılaşmamak için;(guslün abdest olma vasfını kaybetmemesi)
Gusül abdeste alacak kişi;Ya idrarını yapmalı,vehaut bir miktar uyumalı,yada birazcık yürümeli.

Hasılı Kelam:Guslü bozan her hal,abdesti de bozar.Ancak abdesti bozan her durum, guslü bozmaz.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :22/03/2008

Günün Sorusu:
Çalıştığımız iş münasebetiyle,(bilhassa çalışan bayanlar için)çorabımızı çıkartmadan üzerine mesh ederek abdest alabilir miyiz?

Günün Cevabı:
Mestler üzerine meshin caiz olması için gereken şartların bazıları;
1-Mestlerin bağsız olarak ayakta durabilecek kadar katı olması,
2-İçine su almaması ve normal yürüyüşle 5 km. veya daha fazla yürüyüşe dayanıklı olması gerekmektedir.
Bu şartları taşıyan çorapların üzerine mesh edilebilir.
Fakat bu nitelikleri taşımayan çorap üzerine mesh olmaz.

Bu arada mestler üzerine giyilen çoraplar,ince olursa ve abdest alırken üzerine meshedildiğinde altına ıslaklık geçiyorsa,o çorabın üzerine meshedilmesinde bir sakınca yoktur.
Eğer çorap su geçirmiyorsa o mestin üzerine mesh caiz olmaz

 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
Hayırlı günler sdn üye ve misafir arkadaşlarım;

Dünya işlerimin yoğunluğundan dolayı, her güne bir sual bir cevap tarzında düşünmüş olduğum “Günün Sorusu” konu başlığı altına, sizinde fark ettiğiniz gibi kısa bir ara vermiştim.

Sizlere, moderatörlük hakkını vermediğimden dolayı sahip olduğum teessüflerimi bildirirken, inşallah bu günden sonra elimden geldiği kadar ara vermemeye çalışarak çalışmalarıma devam edeceğim.

Anlayışla karşılamanız temennisiyle;

Saygılar


TARİH :08/04/2008

Günün Sorusu:
Alkollü ürünler satan dükkân ve mağazalardan alışveriş yapmanın bir mahzuru var mıdır?

Günün Cevabı:
Öncelikle Efendimizin bir hadisine bakalım;
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Peygamber (s.a.s) içki konusunda on kişiyi lanetlemiştir: Sıkan, kendisi için sıkılan, içen, taşıyan, kendisi için taşınan, içiren, satan, parasını yiyen, satın alan ve kendisi için satın alınan..." (Tirmizî, Büyû', 59; İbn Mâce, Eşribe, 6).

Hal böyle olunca mümkün olduğu kadar o tür dükkân ve mağazalardan alışveriş yapılmaması daha uygundur.
Bu arada gerek içki satan bakkal ve marketlerden satın alınan ve içilen içki haricindeki gıda, temizlik malzemesi gibi şeyler helâldir. Onlara mekruh ve haram demek mümkün olmaz. Fakat bunda az da olsa, böyle haram işleyen kimseye ve müesseseye malî bakımdan destek olma durumu söz konusudur.
Ama zaruret hali müstesnadır.
Meselâ, oturduğu beldede içkisiz bakkal yoksa veya yolculuk halinde zarurî bir ihtiyacı varsa, elbette ki, onlardan bu ihtiyaçlarını alacaktır.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :09/04/2008

Günün Sorusu:
Bazılarımızın lavabosu tuvaletle bitişik oluyor.Tuvalatte abdest almanın bir mahzuru var mıdır?

Günün Cevabı:Eğer abdest alınacak başka bir yer yok ise tuvaletlerde alınabilir.Ancak mekan pis olduğu için abdest duaları okunmaz.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :10/04/2008

Günün Sorusu:
Bir kimse, abdest aldıktan veya o abdestle namaz kıldıktan sonra, bir abdest uzvunun yıkanıp yıkanmadığından dolayı şüpheye düşerse ne yapmalıdır?

Günün Cevabı:
Eğer şüpheye düşen kimse, her zaman şüphelenmiyorsa, tekrar abdest alır ve namazını iade eder. Fakat vesveseli ve şüpheli bir kimse ise;tekrar abdest almaz ve namazı da iade etmesi gerekmez.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :11/04/2008

Günün Sorusu:
Bir kimse aynı namaz vaktine iki defa imamlık yapabilir mi?

Günün Cevabı:
Farz namazını kılan bir kimse,ikinci bir defa kılması durumunda,kılacağı ikinci namaz nafile hükmündedir.Nafile namaz kılan bir kimse de farz namaz kılana imamlık yapamaz.
Yani;bir vakte bir defa imamlık yapabilir.
 

mehmet

Profesör
Emektar
Katılım
9 Mayıs 2007
Mesajlar
2,699
Reaksiyon puanı
47
Puanları
48
TARİH :12/04/2008

Günün Sorusu:
Üzerimizde veya namaz kıldığımız odada, hayvan ve insan resimleri bulunmasının bir mahsuru var mıdır?

Günün Cevabı:
Namaz kılanın ön tarafında veya kendisine yakın olmasa da, sağ ve sol tarafındaki duvar veya tavan üzerine çizilmiş-asılmış büstümsü canlı yaratık şekillerinin bulunması mekruhtur. Arka tarafta bulunması da çoğunlukça mekruh sayılmıştır.

Cebimiz veya cüzdanımızda bulunan paraların üzerindeki basılı resimler ise; namazın kerahetini gerektirmez.

Birde Üzerimizde canlı resimleri bulunan bir elbise ile namaz kılınması ve canlıya ait bir resim üzerine secde edilmesi de mekruhtur. Fakat böyle bir elbisenin üzerine başka bir elbise giyilirse, onunla namaz kılınmasında kerahet yoktur.
 
Üst