Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
"Ne komşuluk kalmış bu mahallede, ne dayanışma. Bana sorarsan en iyisidir Şarapçı Remzi Amca. Pek sevilmez, ama hep düşene koşar yardıma. Yüreği temiz, elleri biraz pistir anca. Çoğu zaman yatar parkta ve giyer koca bir parka. Sakallıya derler Marx, ama Robin Hood aslında. Yerde bir gün para bulunca, bayram yaşattı çocuklara. Kalan parayla içki aldı yine, tam bir kasa. Deli sanarlar, ama Adorno öğretti tüm parka. Anne erken ölünce kalmış zengin ve aksi bir baba. Evden kaçmış, tıp kazanmış, ama atılmış olaylara karışınca. 'Tutamam' demiş silah, asker kaçağı hala. Hiçbir işte tutunamamış, evlenip boşanmış. Dinsiz, imansız ve talihsiz bir adammış. Bir sevgilisi varmış, arada gelen o kadınmış. Camdaki teyzeler içki kadar buna da kızarmış. Mahalle sanki Ağır Roman, geçenler hızlı yürür korkudan. Ceplerini yoklar kimisi, ama ön yargıdır tabii ki. Ağır abiler bir gün mevzuda, ayırmaya gitti Remzi. Bir el silah sesi, yıkıldı, aslan gibiydi. Cenazesinde toplam üç kişi vardı. Biri Allah'ın emri zaten, imamdı. Biri ben, bir diğeri de bakkaldı. Bakkal dedi ki 'bana Remzi'nin borcu vardı'. Delirirdi bu dünyada, düşünmedi para mara. Aldı gitti vura vura, kıyılır mı bu adama? Birileri kara kara düşünüyor ara ara; 'ne olacak bu dünya?'"