Ezanı dinlemek ve tekrar etmek şart mı?

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan AliA
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

AliA

Ordinaryüs
Emektar
Katılım
29 Haziran 2007
Mesajlar
64,456
Reaksiyon puanı
530
Puanları
0
Hadis ve sünnet ne demektir? İmamın mezhebi farklı ise namaz nasıl kılınır? Adam öldürmenin hükmü nedir? Aile içi şiddet görüyorum...

HADİS VE SÜNNET

Soru: Hadis ve sünnet ne demektir, birer örnekle açıklar mısınız?

Cevap: Sözlükte, “haber, söz, sonradan olan, yeni” gibi anlam yüklenen hadis, terim olarak, “Rasûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem)) sözü, fiili, takriri yani, sahâbenin yaptığını görüp de reddetmediği hareket ve davranışları (kabul, takrir ve tasvibi), yaratılışı (fıtrî-fizyolojik özellikleri) veya ahlâkı ile ilgili intikal eden her türlü bilgi” demektir.

Sünnet kelimesi ise “yol, çığır, tavır, davranış biçimi, uygulama, hayat tarzı, gidişat, hal, âdet ve teâmül” mânalarına gelir. Yüce dinimizin kaynağı ve şer’î hükümlerin delili olarak Sünnet şöyle tanımlanır: “Sünnet, dinde şeriat haline getirilip izlenen yol ve ortaya konulan peygamberâne yöntemdir”. Başka bir deyişle Sünnet, hadislerde ifadesini bulan Muhammedî yol / yöntem ve Peygamber (s.a) tarafından tabiat ve alışkanlık haline getirilen hayat tarzı demektir.

O halde, Rasûl-i Ekrem’in ifrat veya tefritin yani bir aşırılıktan karşı uçtaki aşırılığa geçişin işaretlerini gördüğünde, “Kim benim sünnetimden; dinde izlediğim yol, yöntem ve hayat tarzımdan yüz çevirirse benden değildir!”(Buhârî, Nikah 1; Müslim, Nikah 5) diye sarf ettiği söz bir hadistir. İlke olarak iki aşırı uçtan; ifrat ve tefritten kaçınıp orta yolu benimseyip uygulamak ise sünnettir. Bu anlamda sünnet, hadise nisbetle daha kapsamlı bir çerçeveye sahiptir. Zira hadis, sünnetin sözle tesbit edilmiş olan kısmı olmaktadır. Bununla beraber hadis ile sünnetin, yaygın olarak birbirinin yerinde kullanıldığı da görülür.

EZANA SAYGI

Soru: Ezanı dinlemek ve müezzinin söylediklerini tekrar etmek gerekir mi?

Cevap: Bilindiği gibi ezan, İslâm varlığını sembolize eden bir şiâr ve onun temel esaslarını kendinde toplayan evrensel bir çağrıdır. Ezan, inanan gönüllerde imanın coşku ve heyecanını hissettirir. Pek çok gayr-i müslimin de dinlediği ezandan etkilendiği ve onun sayesinde hidayete erdiği görülür.

Müezzinin söylediklerini tekrar ederek ezanı sonuna kadar dinlemek gerekir. Kamet de ezan gibidir. Maalesef günümüzde ihmal edilen sünnetlerden birisi budur. Halbuki bu konuda Peygamberimiz (s.a) şöyle buyurur: “Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin söylediklerini söyleyiniz”(Buhârî, Ezân 7; Müslim, Salât 10).

Müezzinin sözlerinden hayye ‘ale’s-salâh ve hayye ale’l-felâh ile sabah ezanındaki es-salâtü hayrun mine’n-nevm tekrarlanmaz. Bunların yerine, müezzin “hayye ale’s-salâh” dediğinde, “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm”; “hayye ale’l-felâh” dediğinde, “mâ şâallâhu kâne ve mâ lem yeşe’ lem yekün”; “es-salâtü hayrun mine’n-nevm” dediğinde de, “sadakte ve berirte”; ikamette “kad kâmeti’s-salâh” dediğinde ise, “ekâmehallâhu ve edâmeh┠denilir. Bunların her biri, müezzinin aralarda durduğu anda söylenir.

İMAMIN MEZHEBİ

Soru: Hanefî mezhebine tabi olan bir Müslüman, Şâfiî mezhebine bağlı bir imamın arkasında namaza durabilir mi?

Cevap: Şâfiî bir Müslüman Hanefî bir imama uyduğu gibi, Hanefî bir Müslüman da Şâfiî bir imamın arkasında namaz kılar. Bu hususta İslâm âlimleri tarafından dile getirilen temel kaide şudur: “İhtilâf-ı mezâhib iktidâya mâni değildir”. Yani fıkhî mezheplerin (mekteplerin) farklı olması, imamın arkasında namaz kılmaya engel teşkil etmez.

AİLE İÇİ ŞİDDET

Soru: Zaman zaman aile içi şiddet görüyorum. Kocamdan ağır hakaretlere maruz kalıyor ve haksız yere itilip kakılıyorum. Çok huzursuz ve mutsuzum ama sabır ve tahammül göstermeye çalışıyorum. Hz. Peygamber’in aile hayatına dair ahlakî açıdan uyarıcı ve yönlendirici bilgi vermenizi istiyorum, saygılarımla.

Cevap: Üzülerek kaydedilmelidir ki, İslâm ahlâk ve âdabından uzaklaşan günümüz toplumlarında genellikle kadınlar baskı altına alınıp çaresizliğe itilmektedir. Burada vurgulanmalıdır ki, iyi adam ve kaliteli müslüman olmanın yolu, dengeli ve güzel ahlâk sahibi olmaktan geçer. Dengesiz ve ahlâkı iyi olmayan bir insanın imanı mükemmel değil, noksan demektir.

Nitekim Rasûlullah (s.a) şöyle buyurur: “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâkı en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır”(Tirmizî, Radâ` 11; Ebû Dâvûd, Sünnet 15; İbn Mâce, Nikâh 50).

Demek oluyor ki,hayırlı olmanın ölçüsü, sorumluluğun farkına varıp kadınlara iyi davranmak ve onlarla iyi geçinmektir. Şu hadîs-i şerîf de aynı noktayı vurgular: “Hayırlınız, aile fertlerine hayırlı olandır. Ailesine en hayırlı olanınız benim”(İbn Mâce, Nikâh 50).

Aile içi şiddet gösteren ve sorumlu olduğu bireylere kötü davranan kimse ise hayırsız, nasipsiz ve bereketsiz insan demektir. Aile yuvasında eşine ve çocuklarına sert, kaba ve asık suratlı olup da iş yerindeki arkadaşlarına yumuşak, güler yüzlü ve tatlı dilli davranan kimse, aslında riyakârlık yapıyor demektir. Kuşkusuz böyle bir insan tipi zâlimdir ve büyük günah işlemektedir. Böyle bir insanın “müflis tüccar” veya “âhiret yoksulu” durumuna düşme riski vardır. Her şeyden önce bir Müslüman, kendisini aile fertlerine, dünyanın en sevimli insanı olarak kabul ettirmelidir.

Yüce Rabbimiz, erkeklerin eşlerine muamelesi konusunda şu talimatı verir: “Onlarla (hatunlarınızla) iyi geçinin. Şayet onlardan hoşlanmazsanız, biliniz ki, Allah’ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz”(Nisâ 4/19). Evrensel çapta en güzel örnek olarak sunulan Rasûl-i Ekrem de şu hikmet ve rahmet yüklü mesajını verir: “Mümin erkek, mümin kadına (eşine) buğzetmesin! Şayet onun bir ahlâkını sevmezse başka bir ahlâkından hoşlanır”(Müslim, Radâ 61).

KASTEN ADAM ÖLDÜRMENİN HÜKMÜ

Soru: Dinimizde kasten adam öldürmenin hükmü nedir? Günümüzde işlenen cinayetlerin önü bir türlü alınamamaktadır, bu konuda nasıl bir çözüm yolu önerilebilir?

Cevap: Haksız yere adam öldürmek, vicdanları sızlatan, düştüğü ocağı yakan ve toplumu geren ağır bir suç ve büyük bir günahtır. Hatta kasten adam öldürmek gibi bazı büyük günahların affedilmeyeceği ve cezasının cehennem olduğu haber verilir. Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:

“Her kim bir mümini kasten öldürürse, onun cezası içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap ve lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır”(Nisâ 4/ 93). Ayrıca Rasûlullah (s.a) şöyle buyurur:

“Haram kan dökmediği müddetçe mümin, Allah’ın rahmetini ummaya devam eder”(Buhârî, Diyât 1). Bu demektir ki, bu günahı işleyen kimse, Allah’ın rahmetinden ümidini kesenler arasında yer alır.

Bununla birlikte,şirk dışında işlenen günahın mahiyeti ne olursa olsun, Allah tarafından bağışlanabileceği, ümitsizliğe düşülmemesi gerektiği, dua, tevbe ve istiğfar kapısının açık tutulduğu bilinir. “Eğer size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi değerli bir yere koyarız”(Nisâ 4/31) âyeti gereği, katil ve cinayete adı karışan insanların, pişman olup işledikleri günaha tekrar dönmeme kararlılığı göstermeleri halinde Allah Teâlâ’nın af ve merhametinden ümit kesmemeleri gerekir.

Bilindiği üzere İslâm hukuk sisteminde “tevzî-i adâlet ve te’mîn-i maslahat” temel bir prensiptir. Adaletin tevzii ve maslahatın temini konusunda devlet müeyyide uygular ve hak edenlerin cezalarını verir.

Mağdur, hukukî yollara başvurarak hakkını arar ve suçlunun cezalandırılmasını talep eder. Bireyin suçluyu cezalandırma hak ve yetkisi yoktur. Aksi halde kan davaları sürer, toplumsal kargaşa ve terör meydana gelir. Yüce dinimize göre, yeryüzünde bozgunculuk yapıp kasten adam öldüren kâtillere kısas (mukâbele bi’l-misl,âdil karşılık) uygulanır. Haksız yere cana kıyan kimsenin bütün insanları öldürmüş sayılacağını beyan eden Allah Teâlâ(Mâide 5/32) şöyle buyurur:

“Ey iman edenler! Maktüller (kasten ve mazlum olarak öldürülenler) hakkında kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle ve dişiye dişi! Bunun üzerine her kim kardeşi tarafından suçlu kimsenin suçunun bir kısmı bağışlanmışsa, bu uygun şekilde tatbik edilmeli ve kardeşine tazminatı güzellikle ödenmelidir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Buna rağmen hak ve adalet sınırlarını bilerek ve isteyerek ihlal eden için şiddetli azap vardır. Kısas (yasasın)da sizin için hayat vardır, ey temiz öz ve derin kavrayış sahipleri! Böylece Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olur ve korunursunuz”(Bakara 2/178-179).

Ziya Paşa, ''Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir'' der. Kanser olan hücre veya kangren olmuş uzuv, bedenin sağlığı için kesilip atılır. Bilgisayara musallat olan virüs de sistemin çökmemesi için anti-virüs programı tarafından temizlenir. İşte toplumun bekası, huzur ve selameti için uslanmayan ve düzelmeyen suçluya söz konusu kısas yasasının uygulanması da gayet tabii karşılanmalıdır.

Prof. Dr. Zekeriya Güler - Haber 7
 
Üst