Musikînin dindeki yeri

Bu konuyu okuyanlar

nagaracuga

Doçent
Katılım
4 Ocak 2008
Mesajlar
692
Reaksiyon puanı
493
Puanları
63
Kendi televizyon kanallarında ve radyo istasyonlarında şarkılara ve şarkıcılara yer veren Amerikancı Işıkçıların Dinimiz İslam sitesinde yazılanlara bakarsanız müzik haramdır:
Lokman sûresinin 6. âyetindeki lehv-el hadis ifadesini âlimler musiki, çalgı aleti olarak bildirmiştir. İbni Mesud hazretleri yemin ederek lehv-el hadis’ten kasıt, çalgı aleti ve musiki olduğunu söylemiştir. (Tefsir-i ibni kesir, Tefsir-i medarik) [İbni Mesud gibi büyük bir zata inanmayan cahillere ne denir ki?]
Bahsi geçen İbn Mesud İslam Ansiklopedisi'nin Abdullāh b. Mes‘ûd maddesine göre H. 32 yılında vefat etmiştir. Ebü’l-Fidâ’ İbn Kesîr eş-Şâfiî ise H. 701 yılında doğmuştur. Medârik Tefsiri'nin müellifi Ebü’l-Berekât en-Nesefî ile ilgili olarak da İslam Ansiklopedisi'nde şöyle bir açıklama bulunmaktadır: Kaynaklarda hocaları hakkında verilen bazı bilgilerden hareketle (Kureşî, II, 598), 620 (1223) yılı civarında dünyaya geldiği tahmin edilmektedir. Dolayısıyla İbn Mesud'un böyle söylediği rivayet edilen kaynaklar onun vefatından 600-700 yıl sonrasından kalma olabilir.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sitesinde yayınlanan Kur'an Yolu adlı tefsirdeki Lokman sûresi 6. ayetin açıklamasından:
Dünyada maddî haz ve mutluluktan başka gayeleri olmayan insanlar, başkalarını da bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak, alıkoymak, boş şeylerle uğraşmak maksadıyla akıl ve bilgi temeline dayanmayan anlamsız, içi boş sözlere (veya bir yoruma göre) çalgılı eğlencelere kendilerini kaptırır, hayatın gayesini bunlardan ibaret görür, bunlara para harcar; bunları konuşup bunları dinlerler; Allah’ın hikmetli, anlam yüklü ve dolayısıyla kurtarıcı âyetleri kendilerine okunduğunda ise büyüklenerek bunlara kulak tıkayıp sırt çevirirler. Böylece inançlı ve inkârcı kesimler arasındaki temel bir mantık ve zihniyet farkı ortaya konmaktadır.

Eğlendirici söz” diye çevirdiğimiz 6. âyetteki lehve’l-hadîs deyimi klasik tefsirlerin çoğunda mûsiki olarak açıklanmış ve bazı tefsirlerde bu âyete dayanılarak şarkı söylemenin, çalgı çalmanın, dinlemenin, bu işin ticaretini yapmanın haram olduğu ileri sürülmüştür. Ancak bu deyimin şirk inancı içeren sözler veya daha genel olarak insanlar için herhangi bir fayda getirmeyen boş ve lüzumsuz konuşmalar olduğu yolunda görüşler de zikredilmektedir (bu görüşler için bk. Taberî, XXI, 60-63). İmam Mâlik bir soru üzerine âyetteki “Allah yolundan saptırmak için” ifadesine dayanarak, “Eğer (müzik) insanı Allah’a karşı görevlerinden alıkoyuyorsa haramdır” demiştir (Kurtubî, XIV, 54). Kurtubî mûsikinin haram olduğu yolunda aktarılan bazı rivayetleri sıraladıktan sonra ünlü fıkıh bilgini Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’ye (bk. Ahkâmü’l-Kur’ân, III, 1494) dayanarak kendi görüşünü özetle şöyle belirtir: İnsanların kötü duygularını tahrik eden, haramları öven şarkıların haram olduğu açıktır; ancak bu tür sakıncalar taşımayan mûsiki bayram, düğün gibi sevinçli ve mutlu zamanlarda veya dinlenmeye ve rahatlamaya ihtiyaç duyulduğu durumlarda câizdir (XIV, 55-56). Bize göre –Taberî’nin de belirttiği gibi (XXI, 63)– lehve’l-hadîs deyiminin özel olarak şarkı ve mûsiki anlamına geldiğine dair âyette herhangi bir işaret bulunmadığına göre bu deyimin anlamını mûsiki olarak sınırlamak doğru değildir. Bu iki âyette özetlenen inkârcı psikoloji ve tavır dikkate alındığında bunun, genel olarak müşriklerin, ilâhî mesajın insanlar üzerindeki etkisini kırmak veya onları alay ve eğlence konusu yapmak için ileri sürdükleri içi boş iddialar, laf cambazlıkları şeklinde yorumlanması gerekmektedir. Nitekim 6. “âyetteki “bi-gayri ilm” (bilgisiz olarak) tabiri de bunu desteklemektedir. Eğer mûsiki, şiir vb. etkinlikler böyle bir kötü amaca alet ediliyorsa bunu yapanlar da âyetteki eleştiri kapsamına girer. Ayrıca burada, sadece o dönemdeki inkârcıların söz konusu tutumları değil, hangi dönemde olursa olsun “Allah’ın yolu”nu tıkama amacına yönelik zihniyet ile bunun ürünü olan tavır, tenkit ve faaliyetler de eleştirilmektedir.
Işıkçıların konuyla ilgili gösterdiği çok sayıda kaynak bulunuyor. Bu başlıkta konuyla ilgili diğer kaynakları ve açıklamaları incelemeye devam etmeyi düşünüyorum.

Mesaj otomatik birleştirildi:

Aslında Işıkçıların kendi yaptıkları alıntılardaki bazı ayrıntıları bile ya anlayamadıkları ya da anlamak istemedikleri görülüyor. Lokman sûresi 6. ayetle ilgili gösterdikleri kaynaklardan biri:
(Mevahib-i aliyye) ismindeki tefsirde, lehv-el hadis âyeti şöyle tefsir ediliyor:

Yalan hikâyeler yazarak veya şarkıcı kadınlar tutup herkese ses nağmeleri dinleterek, Kur’an dinlemelerine engel olmaya çalışanlara Cehennem ateşini müjdele! (Mevâkib tefsiri)
Dikkat ederseniz burada şarkıcı kadın tutup herkese ses nağmeleri dinleterek, Kur'an dinlemelerine engel olmaya çalışanlara şeklinde bir ifade kullanılıyor.

Dinimiz İslam sitesindeki bir başka kaynak:
Müfessirler, İsra suresinin 64. âyetinde şeytana, (Vestefziz... bi savtike [Sesinle oynat]) demenin çalgı ile oynat demek olduğunu, bu âyetin, her çeşit çalgıyı haram ettiğini bildirmişlerdir. (Şeyhzade)

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sitesinde yayınlanan Kur'an Yolu adlı tefsirdeki İsrâ sûresi 64. ayetin açıklamasından:
﴾64﴿ Haydi, onlardan gücünün yettiklerini sesinle (telkinde bulunarak) çağrınla ayart! Süvarilerinle yayalarınla onlara karşı ordu topla; mallarına, evlâtlarına ortak ol, kendilerine vaadde bulun. Zaten şeytan insanlara aldatmadan başka bir şey vaad etmez.

Tefsir:
Şeytan, insanlara vesvese vererek, gizli maksadını ve hedefini anlamayacakları bir dille onları günah işlemeye çağırarak yoldan saptırmak ister (bk. Zemahşerî, II, 367; Şevkânî, III, 273).

Dinimiz İslam sitesinden:
Müfessirler Enam suresinin 70. âyetini, (Dinlerini [şarkı ile, musiki ile] oyun ve eğlence haline sokanlardan uzak dur) şeklinde tefsir etmişlerdir.

Kur'an yolu adlı tefsirden:
﴾70﴿ Dünya hayatının aldattığı, dinlerini bir oyuncak ve eğlence edinen kimseleri bir tarafa bırak. Yaptıkları sebebiyle hiç kimsenin bir felâket yaşamaması için Kur’an ile nasihat et. O kimse için, Allah’tan başka ne koruyucu vardır ne de şefaatçi! O, bütün varını fidye olarak verse, yine de ondan kabul edilmez. Onlar, yapıp ettikleri yüzünden felâkete sürüklenmiş kimselerdir. İnkâr ettiklerinden dolayı onlar için kaynar sudan ibaret bir içecek ve elem verici bir azap vardır.

Tefsir:
Kuşkusuz her konu gibi din hususunda da ilmî ve fikrî değerlendirmeler önemli olmakla birlikte; insanların maddî ve mânevî, ferdî ve sosyal, dünyevî ve uhrevî yönleriyle bütün hayatlarını çok yakından ilgilendiren, tarihin bütün dönemlerinde insanlığı derinden etkileyen din müessesesini önemsiz gibi telakki ederek oyun ve eğlence haline getiren insanlar artık kendileriyle konuşup tartışmaya bile değmeyecek kadar bayağılaşmış olurlar. Bu tür insanlar dünya hayatını yegâne ilgi konusu yaparak dünyanın geçici zevklerine kapıldıkları, onları her şeyin üstünde tuttukları için dini bir tür eğlence gibi düşünerek putları veya buna benzer şeyleri tanrılaştırırlar; yahut ferdin ve toplumun mânevî, ruhî, zihnî, bedenî ve dünyevî hayatını şekillendirecek olan hak dini, üzerinde ciddiyetle düşünüp benimseyecekleri yerde, alaya alırlar.

Fahreddin er-Râzî’ye göre (XIII, 27-28) çeşitli âyetlerde geçen ve dünya hayatının gerçekte bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğunu bildiren açıklamalar (meselâ bk. En‘âm 6/32; Ankebût 29/64; Hadîd 57/20) dikkate alındığında bu âyetteki “dini bir oyuncak ve bir eğlence edinme” ifadesinin mânası daha iyi anlaşılır. Buna göre asıl oyun ve eğlence sayılması gereken şey dünya hayatıyla ilgili geçici arzu ve tutkularıdır. Hakiki dindarlar, gerçeklik ve doğruluğu delillerle ispatlanmış olan hak dine bağlanıp destek olan kimselerdir. Buna karşılık dini, mevki ve mansıp kazanmak, rakiplerini yenilgiye uğratmak ve servete ulaşmak için araç haline getirenler dine sadece dünya menfaatleri için bağlanır ve bu suretle aslında dünya hayatını değil de dini oyun ve eğlence haline getirmiş olurlar. Râzî’nin getirdiği bu yorumun, âyetin maksadını aştığı söylenebilirse de sahte dindarlığı çok iyi tanımlaması bakımından önemli sayılabilir.
Dinimiz İslam sitesinden:
(Şimdi siz bu söze [Kur’âna] mı şaşırıyorsunuz? Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz ve siz gafletle oynuyorsunuz.) [Necm 59-61]

Medârik tefsirinde entüm samidün ifadesi, (Kur'an okunduğunu işittikleri zaman onu dinletmemek için teganniye [şarkı türkü söyleyerek şamataya] başlarlar, oynarlardı) diye açıklanıyor. İbni Abbas ve Mücahid hazretleri de bu ifadenin şarkı olduğunu söylemiştir. (İgaset-ül-Lehfan)
Kur'an Yolu adlı tefsirden:
﴾60﴿ Ağlayacağınıza gülüyorsunuz!

﴾61﴿ Ve gaflet içinde oyalanıp duruyorsunuz.

Tefsir:
Bunca nimet, hatırlatma ve uyarıya rağmen Allah’ın birliğini ve âhiret hayatının varlığını tartışma konusu yapma küstahlığını gösteren, Kur’an’ın verdiği bilgi ve çağrılar karşısında akıl ve iz‘anı harekete geçirmek yerine gaflet içinde oyalanmaktan haz alanlar eleştirilmektedir. Buna rağmen 62. âyette kısa ve etkileyici bir ifadeyle herkes Allah’a kulluk etmeye ve O’na olan saygısını belli etmeye çağırılmakta, böylece sûre asıl mesajın tekrar edilmesiyle bitirilmektedir.
Gördüğünüz gibi Işıkçılar müzik haramdır diyebilmek için sadece kendi maksatlarına yönelik gösterebilecekleri kaynaklara yer vermiş, farklı görüş beyan eden kaynaklara ve tefsirlere ise hiç yer vermemişlerdir.

Mesaj otomatik birleştirildi:

Dinimiz İslam sitesinden:
(İlk teganni eden şeytandır.) [Taberanî]
Bunu arama motorunda arattığımız zaman şu şekilde de bulunabiliyor: İlk ağlayan ve ilk teganni eden şeytandır. (İHYAU'ULÜMİ'D-DİN/CİLT II/S.127). Herhalde buna bakarak kimse ağlamanın haram olduğunu iddia etmemiştir.

Dinimiz İslam sitesinden:
Teganni ile okuyan bir imamın arkasında kılınan namazın iadesi gerekir. (Halebi)

Kur’an-ı kerimi teganni ile okumak ve dinlemek haramdır. Burhâneddin-i Mergınânî buyurdu ki:

Kur’an-ı kerimi teganni ile okuyan hâfıza, ne güzel okudun diyen kimsenin imanı gider. Tecdîd-i iman gerekir. Kuhistânî de, böyle yazmaktadır. (Dürr-ül-müntekâ)
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: “Kur’an’ı teğanni ile okumayan bizden değildir!” Ebu Davud 1469, 1470, İbni Mace 1337

"Kur`ân ile teganni etmeyen (başkaları, Kur`ân`ı açıktan okumayan, ilavesini de verirler) bizden değildir" (Buharî, tevhîd, 44; Ebu Davûd, vitr, 20; Darimî, salat 171; Müsned, I/172 vd).

Dinimiz İslam sitesinden:
Fısk ve içki içilen yerlerde çalgı çalmak ve bunu dinlemek haramdır. Resulullah çobanın kavalını işitince, parmakları ile mübarek kulaklarını kapadı ise de, yanında bulunan Abdullah bin Ömer’e kulaklarını kapamasını emretmedi. Bu da, elde olmadan duymanın haram olmadığını göstermektedir. Çalgıyı, içki, oyun ve kadın bulunan yerlerde keyif için çalmak haramdır. Bayramda, savaşta, hac yolunda, sahurda, düğünlerde ve askerlikte davul çalmak da caizdir. [Okullarda, millî ve siyasi toplantılarda bando, mızıka, mehter marşı çalmak caizdir.] (Hadika)
Bu açıklamada çalgı, içki ve kadın ile birlikte zikredilmiş. Yani gece kulüpleri, pavyon gibi ortamlarda konsomatrislerle oturup içki içerken dinlemek, vb. gibi.

Dinimiz İslam sitesinden:
Tasavvuf müziği diye bir şey yoktur. Müzik, nefsin gıdası, ruhun zehiridir, kalbi karartır. (Dürr-ül mearif)
İlahileri çalgı ile ney çalarak okumak bid'attir. Harama helal diyen ve haramı ibadete karıştıran kâfir olur. (S. Ebediyye)
Ayrıca sitede kütüb-i sitteden birtakım rivayetlere de yer verilmiş.

TDV İslam Ansiklopedisi'nin kütüb-i sitte maddesinden:
“Kütüb-i hamse” diye de anılan ve hadislerin büyük çoğunluğunu ihtiva ettiği kabul edilen el-Uṣûlü’l-ḫamse’ye, bilindiği kadarıyla ilk defa İbnü’l-Kayserânî (ö. 507/1113), bu eserlerde yer almayan bin kadar rivayeti ihtiva eden İbn Mâce’nin es-Sünen’ini ilâve ederek kütüb-i sitte tabirini oluşturmuş, Şürûṭü’l-eʾimmeti’s-sitte ve Eṭrâfü’l-Kütübi’s-Sitte adlı eserlerini bu altı kitabı göz önünde bulundurmak suretiyle kaleme almış, aynı yüzyılın önde gelen muhaddislerindan Cemmâîlî de altı kitabın râvileri hakkındaki el-Kemâl fî esmâʾi (maʿrifeti)’r-ricâl’ini yazmıştır.
Şimdi de İbnü’l-Kayserânî maddesinden bir alıntı:
İbn Abdülhâdî de onun sünneti her şeyin üstünde tutan bir muhaddis olduğunu, ibâhiyye ile bir ilgisi bulunmadığını, ancak mûsiki dinlemeyi mubah görme konusunda hata ettiğini belirtmektedir (ʿUlemâʾü’l-ḥadîs̱, IV, 16).
Anlaşılacağı üzere kütüb-i sitte tabirini ilk defa kullandığı belirtilen bir zatın, musiki dinlemeyi mubah gördüğü aktarılıyor. Ayrıca İslam Ansiklopedisi'nde "İbnü’l-Kayserânî’nin Zâhiriyye mezhebine mensup olduğu anlaşılmakta, Hanbelî olduğu iddiası doğru bulunmamaktadır (Zehebî, Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, IV, 1244; İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, VI, 203)." denilmektedir. Işıkçıların sitesine göre ise Zahirîlik sapık bir mezheptir:
Sual: Zâhirî mezhebi nedir?
CEVAP
Zâhirî sapık mezhebini milâdî 883’te vefat eden Davud-i İsfehânî kurmuştur. Daha önce Şafiî iken, sonra müctehidleri taklide ve kıyasa karşı çıktı. Bâtıl Zâhirî mezhebine göre, Kur’an-ı kerim ve hadis-i şeriflerin zâhir yani görünen mânâlarından başka hiçbir delil ve kıyas geçerli değildir. Fakat bu mezhepte olanlar, kendi görüşlerini nass gibi, yani âyet ve hadis gibi göstermeye çalışmışlardır.
TDV İslam Ansiklopedisinin Safiyyüddîn el-Urmevî (ö. 693/1294)maddesinden:
Safiyyüddin, mûsiki nazariyatı konusundaki riyâzî bilgileri Halife Müsta‘sım-Billâh’ın kâtibinden öğrendi. Onun hayatı Halife Müstansır ve Müsta‘sım dönemleri (1226-1258), Moğollar’ın Bağdat’ı işgali ve sonrası (1258-1263), Cüveynîler dönemi (1263-1294) olmak üzere üç devrede incelenebilir. Müstansır-Billâh ve Müsta‘sım-Billâh dönemlerinde hattat ve müzisyenlerin en büyüğü olarak tanınan Safiyyüddin, kütüphanedeki görevinin yanı sıra zaman zaman saray mûsikişinasları ile çalışmaktaydı. Ona ait bir bestenin halife tarafından beğenilmesi üzerine halifenin meclislerinde bulunmaya ve ud çalmaya başladı.
Burada anlatılanlar Abbâsî devriyle ilgilidir.
 
Son düzenleme:

nagaracuga

Doçent
Katılım
4 Ocak 2008
Mesajlar
692
Reaksiyon puanı
493
Puanları
63
TDV İslam Ansiklopedisi'nin Tuveys maddesinden:
Ebû Abdilmün‘im Tuveys Îsâ b. Abdillâh el-Medenî (ö. 92/711) Medineli ünlü mûsikişinas.
(...) Kaynaklarda nüktedan, tatlı dilli ve zarif bir sanatkâr diye anılan Tuveys kadınsı davranışlar sergileyen bir kişiydi (muhannes). Bilhassa dört halife döneminde ortaya çıkan ve “muhannesûn” denilen bu kişiler renkli elbiseler giyer, ellerine kına yakar, saçlarını boyarlardı. Tuveys bu grubun önde gelenlerindendi. (...) Tuveys mûsikişinas olarak Hz. Osman’ın hilâfeti devrinde şöhrete ulaşmış, o dönemde Medine’ye “el-gınâü’l-mutkan” (el-gınâü’r-rakīk) adı verilen bir mûsiki formu gelmişti. Bu formun özelliği îkāın (ritim, usul) melodiye uygulanmasıdır. Medine’de bu formdaki eserleri ilk terennüm eden kişinin Tuveys olduğu söylenir. Abdullah b. Zübeyr devrinde yıkılan Kâbe’yi onarmak için gelen Rum ve İranlı esirlerden şarkılar ve melodiler öğrenen Tuveys bu melodilere Arapça güfteler uyarlayarak Arapça şarkı okuma geleneğini başlatmıştır.
 

nagaracuga

Doçent
Katılım
4 Ocak 2008
Mesajlar
692
Reaksiyon puanı
493
Puanları
63
İstanbul ve Ordu Büyük Şehir Belediyeleri tarafından neşredilmiş Haremeyn - Hac Mukaddes Yolculuk adlı PDF kitaptan:
HAREMEYN HAC MUKADDESEYOLCULUK.pdf.png


Dr. Mustafa Kılıç - İslam Kültür Tarihinde Mûsiki Başlangıçtan Emevilerin Sonuna Kadar:
İslam Kültür Tarihinde Musiki.png
 

nagaracuga

Doçent
Katılım
4 Ocak 2008
Mesajlar
692
Reaksiyon puanı
493
Puanları
63
Microsoft Word   Dergi 2010 1.doc   5000140157.pdf.png

"Ümmetimin içinde zina yapmayı, ipekli giymeyi, içki içmeyi ve mûsikî dinlemeyi helâl sayan kimseler türeyecektir. " şeklinde başlayan rivayetle ilgili:

İbn Hazm.png

İbn Hazm-2.png
 

nagaracuga

Doçent
Katılım
4 Ocak 2008
Mesajlar
692
Reaksiyon puanı
493
Puanları
63
@Sarıca_46 bunlar gibi videoların birçoğunu seyrettim. Sizin gönderdiğiniz videolara şu anda bakmıyorum ancak cübbeli yanlışmasam Flash TV'de Gazzalî ve Rabguzî'nin musiki ile ilgili görüşlerini de aktarmıştı. Işıkçılar ve bazı tarikatlar/cemaatler umumiyetle belirli bir kişinin veya bazı kimselerin görüşlerine bağlı kalıyor. Mesela Işıkçılar kendi kitaplarında ve sitelerinde Gazzalî'nin bu husustaki geniş açıklamasından belki sadece bir paragrafa yer vermişlerdir, o da muhtemelen Hüseyin Hilmi Işık'ın "musiki haramdır" görüşüne kanıt ararken buldugu bir kısımdır. Halbuki Gazzalî'nin konuyla ilgili açıklamalarını okursanız musikinin muhtevasına göre, vs. haram olup olmayacağı ile ilgili tafsilata girmiştir.
 

root61

Profesör
Katılım
22 Şubat 2016
Mesajlar
1,243
Reaksiyon puanı
459
Puanları
83
Tef dışında hiç birinin yeri yok hele üflemelei çalgılar.
 

nagaracuga

Doçent
Katılım
4 Ocak 2008
Mesajlar
692
Reaksiyon puanı
493
Puanları
63
Sen Diyanete uy ben Ehli Sünnet Alimlere...
Ehl-i sünnet âlimler diyorsunuz. İbn Hazm, İmam Gazali, Nablusi, Rabguzi, İbnu'l-Arabî, İbnu'n-Nahvî gibi isimler ehl-i sünnet kabul edilmiyor mu? Ensarın muhannes şarkıcı Tuveys'i dinlediğine dair rivayetler bulunuyor. Tarihi olarak baktığımızda Emevîler ve Abbasiler devrinde sarayda musikişinasların bulunduğundan da bahsedildiğini görebiilyoruz. İbn Hazm Buhârî'nin musiki ile ilgili hadisi senetsiz rivayet ettiğini öne sürmüş, Aynî ise onun rivayet ettiği muallak hadisler sahîhtir demiş. Yani aslında o da hadisin senet bakımından zayıflığını kabul etmekle birlikte Buhârî bunu rivayet etmişse sahîhtir gibi bir anlayışla cevap vermiş. İbn Hacer el-Askalanî'nin ise asılsız haber rivayet etmekle tanınan râvi ve tarihçi Ebû Huzeyfe gibi bir şahsı bile kaynak olarak kullandığından bahsediliyor. Buhârî'ye yönelik yapılan tenkitlere cevap verenlerin İbn Hacer'e çokça başvurduklarını görebiliyoruz.
 

root61

Profesör
Katılım
22 Şubat 2016
Mesajlar
1,243
Reaksiyon puanı
459
Puanları
83
Ehl-i sünnet âlimler diyorsunuz. İbn Hazm, İmam Gazali, Nablusi, Rabguzi, İbnu'l-Arabî, İbnu'n-Nahvî gibi isimler ehl-i sünnet kabul edilmiyor mu? Ensarın muhannes şarkıcı Tuveys'i dinlediğine dair rivayetler bulunuyor. Tarihi olarak baktığımızda Emevîler ve Abbasiler devrinde sarayda musikişinasların bulunduğundan da bahsedildiğini görebiilyoruz. İbn Hazm Buhârî'nin musiki ile ilgili hadisi senetsiz rivayet ettiğini öne sürmüş, Aynî ise onun rivayet ettiği muallak hadisler sahîhtir demiş. Yani aslında o da hadisin senet bakımından zayıflığını kabul etmekle birlikte Buhârî bunu rivayet etmişse sahîhtir gibi bir anlayışla cevap vermiş. İbn Hacer el-Askalanî'nin ise asılsız haber rivayet etmekle tanınan râvi ve tarihçi Ebû Huzeyfe gibi bir şahsı bile kaynak olarak kullandığından bahsediliyor. Buhârî'ye yönelik yapılan tenkitlere cevap verenlerin İbn Hacer'e çokça başvurduklarını görebiliyoruz.

İlmim kısıtlı. Zilsiz tef dışında enstruman ritm tutturan her çalgı bu alimler tarafından caiz görülmemiş. 1 saat ney üfleyip namaz vakti kaçacaksa varsın olmasın.
Bugün neye ruhsat verirsek kişi yaptığının doğru olduğuna inanır.Bu dinden edermi etmez. Ehli sünnet dairesinden cikarir mi çıkarmaz. Amaç ne... Benim kızdığım dinde yeri var diyenlere. Alimlerin sıkıntı yok demesi başka dinde yeri var demesi başka.
Çalgıyı insan sesi ile beraber silaha dönüştüren padişahlar, tedavi maksatlı kullanan doktorları anlarım ama rahatlama maksatlı veya bunların dışında her.ne maksatlı çalınmasının taaavvufi manada katkıları olacağını ummak zaman kaybı.
Yoksa kemençe de dinliyor zurna eşliğinde halay da çekiyoruz.
Ek yapayım bir de bir hadis de kisinin dünya ve ahiretin yaramayan şeylerden uzak durması daha hayırlıdır.
Eger bu ilim ise nerde kullanılacak?
 
Son düzenleme:

_Zaur_

VİP üye
Katılım
17 Kasım 2017
Mesajlar
14,087
Çözümler
4
Reaksiyon puanı
23,101
Puanları
113
Yaş
30
Her zamanın kendi kuralları var. Özgürlüğü kısıtlama adına verilmiş kararlardan bir tanesi.
Sonrasında ne olmuş?
Bilimsel ve sanatsal taraftan geri kalan toplum.
 

enes.wtp

Asistan
Katılım
25 Aralık 2019
Mesajlar
397
Reaksiyon puanı
772
Puanları
93
Her zamanın kendi kuralları var. Özgürlüğü kısıtlama adına verilmiş kararlardan bir tanesi.
Sonrasında ne olmuş?
Bilimsel ve sanatsal taraftan geri kalan toplum.
Hala insanların gözünü boyayan ve dini yaymak adı altında para, ün, şan ve isim kazanmış insanlara "âlim" diyorlar. Şu an örneğin; siber suçlara hangi ayete bakılarak ceza vereceğiz? Bunun gibi. Sanat, toplum her zaman insan için doğmuştur ve öyle kalacak.
 
Katılım
1 Mayıs 2017
Mesajlar
5,996
Çözümler
4
Reaksiyon puanı
10,560
Puanları
113
Düşüncelerimiz farklı saygıda duyuyorum.Sadece zilsiz tef değilde başka tür enstrümanlarda dinlerseniz size güzel bir örnek bırakabilirim hem dini mesajda veriyor.

Korkma ondan bundan
Ne ölümden ne hayattan
Bu dünyada gördüklerinin
Hepsi bir hepsi Haktan


 

bilexsamet

Profesör
Katılım
18 Aralık 2013
Mesajlar
3,144
Reaksiyon puanı
2,415
Puanları
113
Dini bir konu hakkında rastgele yorum yapmayalım. Varsa bildiğiniz dini delil, yazın. Dalgaya alıp konunun suyunu çıkarmayalım.

Müzik ve çalgı hakkında bir çok hadis-i şerif var.
 
Üst