En son okuduğunuz kitap

Bu konuyu okuyanlar

Katılım
18 Ağustos 2017
Mesajlar
208
Reaksiyon puanı
66
Puanları
28
Yaş
37
nino.jpg


Gerçeğin incelemesi olmaz. O yüzden kitabı okurken hissettiklerimi yazacağım. Yıl 1918-1920 ve olayları bu zamana ve mekana göre değerlendirmek gerekli. Örneğin ,genellikle doğu müslüman ülkelerinde görülen, kadının aşağı görülmesi çok sinir etti beni. Ancak bu kültürel bir gerçek. Dini tartışma başlatmak istemiyorum, isteyen varsa özelden mesajlaşabiliriz. Erkeklerin baskınlığı, dini kuralların katılığı ve özellikle din-ırk olarak birbirleri ile çatışacak şekilde ayrılmış insanlar... Yaşam değil işkence.

Diğer yanda iki kültür arasında kalmış bir şehir ve gençler. Farklı kültürler ait olmadıkları coğrafyalarda sadece sorun getirir. Avrasya'da da durum bu gibi görünüyor. Konu ile ilgili Banu Avar'ın kitapları okunabilir.

Ali Han'ın 20li yaşlarında cengaver gibi olması beni biraz bozdu açıkçası. Günümüz gençliğine bakınca yaşamın nasıl değiştiği ve ne kadar uzaklaştığı anlaşılıyor. Ali ve Nino birbirlerine çok bağlılar. Ancak yetiştirilme tarzlarından dolayı çatıştıkları konular oluyor.

Kitabı okurken doğu ve batı kültürünü hissediyorsunuz. İnsanların olaylara bakışa açılarını ve verdikleri tepkiler çok değişken kimi zaman vahşi.

Kitabın sonunu söylemek istemiyorum ,sadece şunu söyleyeyim; yeterince kendimi vermiş olsaydım ağlardım.
 
Katılım
18 Ağustos 2017
Mesajlar
208
Reaksiyon puanı
66
Puanları
28
Yaş
37
intibah.jpg


Namık Kemal bu romanı galiba dürbünlü tüfekle, insan durumlarını 12den vurarak yazmış. Diğer yandan romanın baş karakterine kızgınım o yüzden inceleme yok, temiz bi dayak var.
 
Katılım
18 Ağustos 2017
Mesajlar
208
Reaksiyon puanı
66
Puanları
28
Yaş
37
uul.jpg


Sanırım bu kadar etkili bir roman okumamıştım. Bir kaç kere okumaktan vazgeçtim. Ama hikayeyi yarım bırakmanın daha acı vereceğini düşündüm. Sabahattin Ali'nin dediği gibi içimizdeki iyilik ve kötülük cevherinin olması önemli. Bu roman da saf kötülükle ilgili.



Bir insandaki aşk,nefret, hırs ve kötülük gibi duygular resmen nehir gibi akıyor kitaptan. Gerek naziklik gerekse vahşilik çok yoğun anlatılmış. Bir an Müslüm filminde, Müslüm'ün babasını gördüm sanki. Herkese karşı katıksız nefret... O kadar tepkiyle doldum ki kitabın içine elimi sokup adamı boğazlayacaktım. Kitapta anlatılan saf nefret gibi olaylar ülkemiz ailelerinde görülüyor. Kişi hayatını sevmiyor, çocuklarını sevmiyor ama 10 tane yapmış 11.si yolda...



Aslında edebi inceleme yapabilecek birikimim yok ancak kitaptan aldığım duyguları paylaşmam gerekiyor. Ayrıca günümüz için önemli gördüğüm bir nokta, kızların neden serseri erkekleri beğendiklerini sonunda anladım.



Öyle sanıyorum ki, kendi tatlı canını incinmek tehlikesinden uzak oldukça acımasızlığa karşı içtenlikli bir hayranlık bile besliyor.
 
Katılım
18 Ağustos 2017
Mesajlar
208
Reaksiyon puanı
66
Puanları
28
Yaş
37
aldatıldık.jpg


Açıkcası daldan dala cümleler gibi geldi bana. Yapılan benzetmeleri anlamak için bir bakış açısı gerekli ama ben de yok. Kimi sayfalarda 2 cümle yazılmış. Çok bana göre değil
 

Malik von Suomi

Dekan
Cezalı
Katılım
10 Kasım 2020
Mesajlar
7,103
Reaksiyon puanı
6,993
Puanları
113
Yaş
20
En son neler okudunuz bakiim?tavsiye ettiklerinizi de yazın
Canan Tan hastası oldum çıktım... :)
PİRAYE... şu ana kadar okuduğum kitapların engüzeli diye bilirim.... kitabı ne zaman başlayıp ne zaman bittirdiğinizi anlamıyorsunuz.sevgi aşk aile çatışmaları ve doğu kültürünün yerle bir ettiği duygular..
Çokta etkilendim bende anlatmayla olmuyor herkez okusun ve kitabın sonunda ağladım açıkçasııı:(

Yüreğim Seni Çok Sevdi bu kitabı okumanızı tavsiye ediyorum arkadaşlar.gerçekten çok güzel hele de sonu.. Aşkı çok güzel anlatıyor. Herkese tavsiye ederim.

"Biliyorum, imkansız aşk bu! Ama hükmedemiyorum kendime..." demişti Murat. "Çünkü, yüreğim seni çok sevdi!.."

Ardından da dizelere dökmüştü sevdasını.

"Yüreğim seni çok sevdi
O yürek talan
O yürek yangın yeri
O yürek sen istiyor
Bir tek seni..."

Aslı ile Murat’ın İstanbul-Bursa-Amerika üçgeninde yaşadıkları destansı aşkın öyküsü... Herkesin kendinden bir şey bulabileceği kadar gerçek...
Şimdide Eroinle Dansı okumaya başladım... :)
Semerkant :)
 

Suzan AŞAN

sxasizt sank
Katılım
25 Temmuz 2020
Mesajlar
2,263
Reaksiyon puanı
6,829
Puanları
113
Asosyal Necmi'nin Hayatı.
 
Katılım
18 Ağustos 2017
Mesajlar
208
Reaksiyon puanı
66
Puanları
28
Yaş
37
madam.jpg


Madam Bovary Sendromu 19. yüzyılda edebi bir akım olan romantizm etkisinde yazılan romanlarla beraber ortaya çıkmış bir davranış bozukluğudur.

O zamandan beri aşkın idealleştirilmesi binlerce insanı (özellikle de kadınları) sürekli sinir bozukluğu ve hayal kırıklığı duygusuna itmiştir. “Mükemmel aşk” arayışı, daima ilişkinin gerçekçi algısıyla çarpışmaktadır.

Madam Bovary sendromu, ilk olarak filozof Jules de Gaultier tarafından tanımlandı. Madame Bovary kitabı üzerine yazdığı makalesinde Gaultier, romanın ana karakteri olan Emma’dan söz eder. Ona göre Emma, “kronik affektif tatminsizlik” yaşayan bir kişinin mükemmel bir örneğidir.



Emma Bovary edebi bir karakterdir. 1857 senesine ait romanında Gustave Flaubert’in kurguladığı bir kişidir. Romanda Emma’nın Charles Bovary ile olan evliliğinden söz edilmektedir.

Chrles Bovary, karısını seven bir köy doktorudur fakat karısı ona karşı aynı hisleri duymamaktadır. Bunun bir sebebi Emma’nın o dönemin romantik romanlarına bayılıyor olması ve bu romanlardan aşırı şekilde etkilenmiş olmasıdır. Genç kızlığından beri bu kitapları büyük bir iştahla okumaktadır.

Kitaplarda gördüğü tutkulu, takıntılı ilişkiler kadında korkunç ve sürekli bir tatminsizlik hâli yaratmaktadır.

Depresyonla boğuştuktan sonra Charles, küçük bir şehre taşınmaya karar verir. Karısıyla beraber yeni bir hayata başlayacaktır. Burada yeni insanlarla tanışacaklardır.

Emma, bu kişilerden ikisinin onu ayartmasına izin verir. Bunlardan iki genç bir öğrenci diğeri ise Rodolphe adında bir Kazanova’dır. Her iki adamla olan ilişkisi sahiplenici, kıskanç ve son derece bağımlıdır. Her iki sevgilisi tarafından da terk edilince arsenik içerek intihar eder.

Madam Bovary, Anna Karenina gibi edebi karakterlere benzemektedir. Bunlar sözde ideal aşk peşinde koşmak için kendi ailelerini ve eş olarak rollerini reddeden kişilerdir.

Bir taraftan bu durum iyi bir şeymiş gibi gözükebilir. Ama diğer yandan, aşkı idealleştirmenin eleştirisi yapılmaktadır bu romanda. Emma, kendi arzularını tatmin etmeyi öyle bir takıntı hâline getirmiştir ki ailesini borca soktuğu, kızını ihmal ettiği ya da etrafındaki insanlara zarar verdiği için hiç endişe duymamaktadır. Kendi arzularından başka bir şeyi düşünemez hâle gelmiştir.

“Üzüntüye dikkat edin kötü bir huydur çünkü.”
– Gustave Flaubert
https://aklinizikesfedin.com/insanlar-neden-kendilerine-zarar-verirler/
 

mstfyzclr

Öğrenci
Katılım
17 Ocak 2021
Mesajlar
21
Reaksiyon puanı
18
Puanları
3
Yaş
35
Hasta Toplumlar / Robert B. Edgerton
Şiddetle tavsiye!
 
Katılım
18 Ağustos 2017
Mesajlar
208
Reaksiyon puanı
66
Puanları
28
Yaş
37
sefiller.jpg


Diyeceğim tek şey var; o kadar derinlere gidiyor ki, kaldıramayıp okumayı bırakacaktım. Romanda sürekli dini motifler gördüm. Acaba sırf bu durumu için eleştirenler oldu mu?
 

aynar

Asistan
Katılım
13 Ocak 2021
Mesajlar
129
Reaksiyon puanı
63
Puanları
28
Lee Iacocca'nın "Milyarder Olma Sanatı" ismiyle Türkçeye çevrilmiş otobiyografik kitabı.

2019 yılında 94 yaşında iken vefat eden Lee Iacocca, ABD'de otomotiv endüstrisinin ve iş dünyasının gelmiş geçmiş en ünlü ve başarılı isimlerinden birisidir.

Önce Ford şirketinde, oradan ayrıldıktan sonra da Chrysler şirketinde uzun süre CEO'luk (icra kurulu başkanlığı) yapmıştır.

Lee Iacocca, Ford'da çalışırken şirketin sahibi Henry Ford'dan sonra şirketin 2 numaralı ismiydi. ABD'de çok popüler olmuş "Mustang" marka otomobilin yaratım sürecindeki rolü sebebiyle kendisine "Mustang'ın babası" deniyordu. Sonradan Henry Ford'la arası açıldı ve Ford şirketinden kovuldu. O sıralarda iflas etmek üzere olan Chrysler şirketinin başına geçti. Uyguladığı başarılı politikalarla Chrysler'ı yeniden diriltti ve tekrar kâr eden bir firmaya dönüştürdü. Bu sefer de "Chrysler'ın kurtarıcısı" olarak anılmaya başlanmıştı. Iacocca, öylesine popüler olmuş ve sükse yapmıştı ki 1980'lerde ismi ABD Başkan adaylığı için dahi geçmeye başlamıştı.

1984'te, hayatını anlattığı otobiyografik kitabı "Iacocca: An Autobiography" yayınlandı. Bu kitap, Oya Çakır tarafından "Milyarder Olma Sanatı" ismiyle Türkçeye çevrildi.

Kitap, akıcı ve samimi bir üslupla yazılmış. Başarılı bir işadamının hayat hikayesini, tecrübelerini öğrenmek isteyenler için bu kitap faydalı bir eserdir. Yöneticilik ve liderlik hakkında tavsiyeler, özlü sözler var. Bir kişisel gelişim kitabı gibi de düşünülebilir.

Lee Iacocca'nın şu özlü sözüyle iletimi bitiriyorum:

"Kimse, yeni bir şey öğrenmeye ihtiyacı olmayacak kadar bilgili olduğunu düşünmemelidir."
 

epsilon06

Müdavim
Katılım
19 Ocak 2016
Mesajlar
2,179
Reaksiyon puanı
2,077
Puanları
113
Yaş
28
images.jpeg


Tavsiye ederim.Çok akıcı ve sürükleyici bir roman.Çok sevdim:) Yazarın diğer kitaplarını da merak ediyorum.
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
Şu anda kitap kurdu olmama rağmen internette daha çok zaman geçirmek istiyorum kitap okuyunca sanki bir bıkkınlık geliyor sizce ne yapmalıyım internetinde bir kütüphane olduğunu düşünürsek siz hangisini tavsiye edersiniz
 

Redlonmas

Spectator
Katılım
16 Mart 2020
Mesajlar
2,474
Çözümler
1
Reaksiyon puanı
3,093
Puanları
113
1 yıldır kitap okumak yerine e-kitap bulup microsoft edge'den okudan bne :D
 

turuncuaşkına

Asistan
Katılım
27 Ekim 2020
Mesajlar
221
Reaksiyon puanı
144
Puanları
43
Yaş
23
stefan zweig - bilinmeyen bir kadının mektubu
kaç kere okuduğumu hatırlamıyorum bile gerçekten süper bir kitap.
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
Gözleri can yakacak kadar parlaktı. Bunlar bir insanın gözleri olamazdı. Belki bir köpeğin ya da bir kurdun gözleriydi

Zindan adası
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
Richard dawkinsin tanrı yanılgısı kitabını okuyorum ve zaten biz müslümanlara göre tanrı yoktur tanrı bir masal kahramanıdır ve biz müminler için var olan Allahtır gelelim dawkins e zaten müslüman kişi bu kitaba inanmaz ve bana göre yaratılışta bir bilimdir inkar edilemez dawkinsin şu yönünü sevdim karşıt fikirli olduğu için ve bu kitabı ilahiyatçıların okuyup karşıt maddeyi görüşlerini yazsınlar bir kitabı reddetmek için bile okuyun gelelim demirtaşın kitabına bu kitabıda okuyun Şunuda iyi bilmek gerek bizim sevdiğimiz yazar yada film oyuncusu değil bizim sevdiğimiz içinde yazılanlardır ve Şunuda bilmek gerek her yazar ve kitap okunur sadece kötü bir düşünceyi bilmek için bile olsa o kitap okunur misal dawkinsi okudum inanmadım ben de onu reddettim ama ateizm hakkında bilgi sahibi oldum evet misal insanlar kadir inanır ı seyreder ama asıl seyredilen o değil oynadığı roldür kadir inanır terör destekçisidir ama tatar ramazan halk kahramanıdır yani 360 derece fark vardır evet selonun kitabıda sadece reddetmek ve bilgi sahibi olmak için bile olsa okunabilir evet düşüncem şudur tüm ilahiyatçılar dawkinsi okusun
Unutmayın her kitap öğretir ancak her yazara ve kitaba inanılmaz ve korkmayın sadece doğruluk ve hakikate sizi çağıran kitaplar insanı değiştirme gücüne sahiptir
 

Murataltug

Müdavim
Katılım
15 Ekim 2017
Mesajlar
5,873
Reaksiyon puanı
3,096
Puanları
113
Yaş
38
sizin esaslı bir sopa yiyeceğinizi söyledi; hem de öyle namus için, onur kazandıran türden değil, köylülerin dövüldüğü gibi, etlerinizi dağıtırcasına...

Ecinniler dostoyevski
 
Katılım
1 Şubat 2021
Mesajlar
56
Reaksiyon puanı
37
Puanları
18
Yaş
24
Arsen Lüpen


Arsen Lüpen, Fransız roman karakteridir. Yazarı Maurice Leblanc, bu karakteri oluştururken ünlü Fransız anarşist ve akıllı bir hırsız olan Marius Jacob'dan esinlenmiştir. Türkiye'de Güncel Yayıncılık tarafından basılan Arsen Lüpen serisi 7 kitaptan oluşmaktadır. Vikipedi
Maurice Leblanc
 
Üst