Çevrecilere yönelik müstehziyâne sözler

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Çevrecilere yönelik müstehziyâne sözler


Biliyorum, şakası yapılacak bir şey değil ama (çünkü sonunda sivil ve politik özgürlüklerimizin güme gitmesi söz konusuydu) kendimi tutamıyorum:
"Kapatma davası"nın açılıp kapanmasına kadar geçen sürede-süreçte Başbakan'dan duymaya –neredeyse- alıştığımız o müstehziyâne söz ve tavırlarla karşılaşmamıştık...
Yoksa şimdi artık bunların da mı sırası geldi?
Başkakan'ı bugüne kadar kim bilir kaç kez mikrofon karşısında dinleme-izleme fırsatı bulduk. Benim bu fırsatlara ilişkin genel değerlendirmem şöyle:
Başbakan, karşısında "millet"i ya da (grup toplantılarında olduğu gibi) milletin vekillerini görmediği zamanlar son derece dengeli, ölçülü ve müztehziyâne söz ve tavırlardan uzak bur duruş sergiliyor.
Ama eğer "kürsü"nün önü kalabalıksa, deyim yerinde ise "koyuveriyor" kendisini.
İnsan sormadan edemiyor: Ne gereği var bu derece müstehzi, dolayısıyla kırıcı "eforik" nutuklara?
Bu bahsi niçin açtığım yazının başlığından anlaşılmıştır.
Başbakan'ın geçen gün Rize'de yaptığı konuşmasında bu "nutuklar"dan pay alma sırası "çevreciler"deydi. Hem de Rize'de, yani Başbakan'ın memleketinde.
Oysa tam tersine, çevreci hemşehrilerinin gayet pasifist bir biçimde Fırtına Vadisi'ne hidroelektrik santrali yapılmasına karşı düzenledikleri kaçak gösteri kendisini sevindirmeliydi. "Çevrecilik"in, bu bilincin ülkenin büyük şehirlerine sığmayıp Rize'ye kadar dayanması karşısında "İşte özlediğimiz Türkiye!" benzeri sözlerle övünç duymalıydı.
Oysa o, o kürsüde de "Çevrecinin daniskası benim" diyerek milleti paylamakla meşguldü. Aslında belki Başbakan'ın bu sözlerini şöyle düzeltmek gerekiyor: "Çevrecinin (de) daniskası benim."
Artık hemen her gün önümüze gelen şu gazete haberlerine bakın:
"Türkiye başka bir ülke oluyor. Yıllardır akan köy çeşmeleri birer birer kuruyor. Türkülere, şarkılara, hatıra fotoğraflarına girmiş dereler, göller, sazlıklar yok oluyor. En büyük barajlarda su seviyeleri alarm verecek düzeye indi. Türkiye'nin su kaynaklarında son durum endişe veriyor." / "İstanbul'un üç aylık suyu kaldı." / "En büyük ikinci göl artık Tuz Gölü değil." / "Bolu Abant Tabiat Parkı alarm veriyor." / "Konya Ovası 'çöl iklimi' sınırında"...
Yüzlerce benzer haberi bu alıntıların peşine takabilirsiniz.
Peki bu büyük felaketin önüne nasıl geçilebilecek?
Bu felaketin önüne tabii ki, Başbakan'ın "'Ne yaparsınız?' dersin, ele avuca gelecek hiçbir işleri yoktur. Sadece boş vakitlerini değerlendirmek için yaptıkları iş budur" diyerek dalgasını geçtiği çevrecilerin sayısının artması, hatta herkesin çevreci olmasıyla geçilebilir.
Başbakan, çevrecilere yönelik bu son derece kırıcı sözleri sarf ettiğinden dolayı çok hoşnut olmalı ki, çevrecilerin Sinop'ta nükleer santral karşıtı gösteri yapmalarını bakın nasıl makaraya alıyor:
"Sinop'a gitmişler. Nükleer santral yapılacak diye. Ama ilk nükleer santral Sinop'a değil Akkuyu'ya yapılacak. Adresi de yanlış almışlar...."
Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum; ama ben bir vatandaş olarak, Rize Nutku'nun bu son derece rahatsız edici bölümünü yersiz, gereksiz ve yanlış buluyorum.
"Çevreciler"in –hele de bu zamanda- alay konusu edilmesi kabul edilebilir mi? "Çevrecilik" bir zamanlar kendisinden –haksız yere- gülümsemeyle söz edilen bir hareket olmaktan çoktan çıkmış. Dünyanın "Eko-Ekonomi", "Eko-Politik" gibi konuları tekrar ve çok daha ciddi konuştuğu bir döneme giriyoruz.
Korkumuz, "Asıl çevreci benim" diyen Başbakan'ın bu gidişle bütün toplumsal hareketlerin "daniskasının" şahsında toplandığı gibi "korkutucu" bir kanaati geliştirmesidir. :nuke:



kaynak
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
ayni hizla
Yine çevrecilere yüklendi: Ülkenin önüne takoz olmayın
ZAMAN GAZETESİ [İnternetin İlk Türk Gazetesi]  - Yine çevrecilere yüklendi: Ülkenin önüne takoz olmayın

orman talanina dayali bir polita ile cevreci olunmuyor. beri tarafta imzalanmamis bir kyoto protokolu var. kiyilarda balik ciftlikleri? kursunsuz benzin kullaniminin yayginlastirilmasi ile ilgili bir kanun yok? turkiye bir tek adet surdurulebilir enerji kullanan degil kamu binasi normal ev yok. (windowsdaki haric) geri donusum kutusu diye bir sey kullanmiyoruz.

ne diyeyim allah r.t.e'a cerveci buyuklugunde takoz kadar tas yagdirsin.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Daha önce de Bergama'da siyanürlü altın çıkarılma işini köylülerin nasıl altın ihracatında dünya birincisi Alman'lar tarafından desteklendiği ortaya çıktıysa, bunun da altında bir bit yeniği vardır. (Nitekim biz altın çıkarırsak Almanya'nın ihracatında azalma olacak.)

Bugünlerde bor madeni ile ilgili tartışmaları yapanların yarın "bize ve çevreye çok zararlı, sakın bor madenlerini çıkarmayalım bırakalım yerin dibinde kalsın" derlerse hiç şaşırsım. Çünkü dünyanın %70 rezevlerine sahibiz ve birileri bunu kullanmamızı hiç istemez.

Az önce İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili konuyu forumdan okuyordum, gördüm ki Japonya'da yani dünyanın teknoloji devi ülkesinde tam 55 adet nükleer santral varmış. Her zaman bilimi överiz, "desteklemiyoruz" diye dert yanarız ama bilime de güvenmeyiz.

Aynı konuda bazı arkadaşlar haklı olarak ne demiş? "Evet nükleer santral iyidir hoştur ama tehlikelidir, ben bizimkilere güvenmiyorum, malzemeden çalarlar filan". Malesef doğru, yani millet olarak bazı rahatsızlıklarımız var bu konuda. Herşeyin en iyisini değil en kötüsünü yapmaya odaklanmışız. Dolayısıyla nükleer santral bizim için bir tehlike; ama nükleer olduğu için değil, Türkiye'de olduğumuz için.

Yoksa teknoloji, siyanürlü altın çıkarmaya da, nükleer tesisler kurmaya da müsaittir. Bugün 2008'deyiz nükleer santraller hakkında iyi mi kötü mi tartışması yapıyoruz, oysa gelişmiş ülkeler bizden on yıllarca önce kurmuşlardı zaten bu tesisleri.

Bunun çevrecilikle ilgisi yok, siyasetle ilgisi var. Bu kadar basite indirilmesini çok kötü maksatlılık olarak algılıyorum. Ben de çevreciyim, hatta çevre ile ilgili bir kurumda çalışıyorum; inanın bana, son yıllarda çevre ile ilgili çok önemli adımlar atıyoruz ülke olarak. Daha geçen ay üç milletvekili ve ilimizin valisi ile toplantı yaptık çevre ile ilgili ne yaptık ne yapmadık bunları anlattık ve sorunlarımızı dile getirdik, onlar da not aldı. Yine geçen aylarda Hollanda'dan çevresel faaliyetlerle ilgili uzman misafirler ağırladık, denizlerin petrolle kirlenmesine müdahale konusunda bize bazı yöntemler öğrettiler sağolsunlar. Sonra bunları uygulamak için ilimizdeki tüm ilgili resmi kurumları bir araya toplayıp koordineli çalışmayı nasıl yapacağımızın planlarını yaptık.

Ama ne oldu biliyor musunuz? Bu toplantıya çağırdığımız, ilimizin itfaiye başkanı ve bir kaç kurumun müdürleri, "beni niye çağırdınız ne işim var burda" diye bize çıkıştılar. Dedik ki petrol gemileri kazalarında nasıl müdahale edeceğimizi konuşmak ve plan yapmak için çağırdık, adamın tavrı şu oldu: "beni ne ilgilendirir, ben sadece sönüdürürüm". Bizim elemanlardan birisi dedi ki "denizdeki kazalar, hem de petrol yangınları nromal yangınlar gibi değildir, söndürmeye çalışırken doğru yöntem uygulamazsanız denizi daha da kirletebilirsiniz". bunu duyunca itfaiye başkanı çıldırdı, "ne yani siz itfaiye denizi kirletiyor mu diyorsunuz"..

Güler misin ağlar mısın? İşte ben nükleer enerjiyi değil, olaya böyle bilinçsiz yaklaşan milletimizi eleştiriyorum. Yoksa nükller enerji kullanmalıyız. Aslında daha ileri dönüştürülebilir enerjileri de kullanlamıyız. Gerekli önlemler alındığında çevreye bir zararı olmaz.
 

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Nükleer enerji ye bilinçsiz yaklaşan insanlardan çekinmek ten daha korkuncu bu söylenenin eksine ekonomik açıdan tercih edilmesinin sebebini sadece üretecekleri üzerinden yapılıyor bir tükettiklerine bir bakmak lazım... İnsan ve çevre üzerinde geridönüşü olmayan etkileri ayrıca içler acısı, japonlar yapmış bizde yapalım demeden önce birazdaha düşünmemiz lazım...

Greenpeace Türkiye'nin Nükleer Santrallerle ilgili yapmış olduğu basın açıklaması nı aşşağıda veriyorum mümkünse bir göz atın:

1. Nükleer enerji çok pahalıdır. Şüphesiz nükleer elektriğin gerçek maliyeti tesis söküm ve radyoaktif atık maliyetleri hariç tutulsa dahi, rüzgar gücünden de, biyogazdan da, bazı güneş enerji teknolojilerinden ve jeotermal enerjiden de daha pahalıdır (FoE Avustralya, Nuclear Power [Nükleer Güç], Ekim 2005). Dünyadaki enerji piyasalarının özelleştirilmesi eğiliminden dolayı, yatırımcılar nükleer enerjiye sırtlarını döndüler. Çernobil ve Three Mile Adası kazalarından sonra alınması zorunlu hale gelen güvenlik önlemleri zaten yüksek olan ilk yatırım maliyetlerini fazlasıyla arttırmıştı. Avrupa ve ABD'de bundan 15 yıl önce tavan yapan reaktör sayısı o tarihten itibaren düştü. Reaktör satışları 1950 lerdeki düşük satış rakamlarına geri döndü. Buna karşılık rüzgar ve güneş enerjileri pazarı her yıl % 20 ile %30 seviyelerinde büyüme gösteriyor. Bugüne dek yüz milyarlarca dolar sübvansiyonlarla ayakta tutulmaya çalışılan nükleer enerjinin piyasada rekabet yeteneği yoktur.

2. Nükleer enerji fazlasıyla tehlikelidir. En yeni teknolojiye sahip oldugu iddia edilen tesislerde bile, felaketlere neden olabilecek kaza riski vardır. Tehlike sadece Çernobil de yaşandığı gibi kaza risklerinden değil, giderek artan nükleer silah üretiminden ve terörizmden de kaynaklanmaktadır. Bugünün dünyasında bir nükleer tesis bir ülkeyi kendi evinde vurmak için açık bir hedeftir. Kaldı ki radyoaktif gazların ve sıvıların rutin olarak nükleer santrallerden salımı da ciddi bir halk sağlığı riski oluşturmaktadır.

3. Nükleer enerji ve nükleer silah bir madalyonun iki yüzü olduğu için Nükleer gücün barışçıl kullanmı gerçekte söz konusu değildir. Nükleer enerjinin dünya çapında yayılması, daha çok devletin nükleer silah sahibi olmaya çalışmasından başka bir etki yaratmayacaktır, çünkü nükleer santral atıkları nükleer bomba hammaddesidir ve yine nükleer santraller vasıtasıyla uranyum zenginleştirilmesi yapılır. Nükleer silah çılgınlığına katılmak Türkiye'nin çıkarına değildir. İncirlik'te bulunan ABD'ye ait 90 adet atom bombası Türkiye'yi zaten yeterince büyük bir tehlikeye sokmaktadır.

4. Nükleer enerji ömrü yüz binlerce yıl olan çözümsüz ve ölümcül radyoaktif atık üretir. 50 yıllık nükleer enerji deneyi bu soruna çözüm getirememiştir. Bu tehlikeli atıklarla başetmeye çalışmak yerine Türkiye sürdürülebilir çözümler üretmelidir.

5. Nükleer santral yapımı çok uzundur ve getirisi çok sınırlıdır. Bütün yasal onaylardan geçmiş bile olsa, bir nükleer santralin yapımı ilk elektriği üretene kadar en az 10 yıl sürer. Bugün nükleer enerjinin dünya birincil enerji üretimi içindeki payı sadece %5'tir (Toplam elektrik üretimindeki payı ise % 16). Oysa yenilenebilir enerji kaynakları çok daha kısa zamanda üretime geçebilmektedir. Türkiye'de yenilenebilir enerji için Mayıs 2005'de çıkarılan yasanin oldukca zayıf olmasina rağmen, altı ay içerisinde yenilenebilir enerji üretimi için Türkiye'nin toplam elektrik kurulu gücünün dörtte biri kadar (11.000 MW) yenilenebilir enerji yatırımı başvurusu olmuştur. Türkiye'yi nükleer enerji çıkmazına sürüklemek yerine, yasal çerçeveler içinde bu başvuruları en kısa zamanda değerlendirilmesi gerekmektedir. Oysa halkın enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji talebine karşın bakanlığın tutumu, bunları ve gelecekteki potansiyel yatırımları engeller niteliktedir.

6. Nükleer enerji iklim değişikliğine çözüm değildir. Gerek yapım süresi gerekse toplam enerji içerisindeki payının elli yılda anlamlı bir noktaya gelememiş olması gösteriyor ki, nükleer enerji tercih edilirse iklim değişikliğine karşı mücadelede çok geç kalınacaktır. Ayrıca, nükleer enerji kullanımı uranyum madenciliği ve santral inşaatı yüzünden önemli ölçüde seragazı salımı söz konusu olmaktadır. Zaten hiçkimse bizi, bir felakete karşılık başka bir felaketi seçmeye zorlamamalıdır.

7. Nükleer ve fosil yakıt santralleri, enerji kayıplarına yol açan bir enerji anlayışına dayanmaktadır. Bu tarzda üretilen elektriğin önemli bir kısmı iletim ve dağıtım esnasında kaybedilir. Bu kayıpları önlemenin tek yolu enerjide ademi merkeziyetçilik anlayışıyla tüketim merkezlerine yakın yenilenebilir enerji üretimini güçlendirmek, tek tek bireylerin ve kurumların enerji üretebilmesini ve şebekeye bağlanabilmelerini sağlamaktır. Bu yolla, kendi kendine yeten yerleşimler kurabiliriz. Enerji güvenliğimizin sağlanması için yenilenebilir enerjiler kadar gerekli olan diğer yol ise enerji verimliliğidir. Enerji verimliliği için yol haritamız ise ulusal bir enerji politikası değişikliğiyle, Türkiye'de % 25'lere varan elektrik enerjisi kayıplarının bir an önce azaltılması ve ülke çapında enerji israfını azaltacak teknoloji ve uygulamalara yönelmemizdir. Yeni Yatağanlar, yeni Çernobiller ancak böyle engellenebilir.
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
tugbagaleri dedi ki:
japonlar yapmış bizde yapalım demeden önce birazdaha düşünmemiz lazım

Abicim hiç değilse senden beklemezdim bunu. Eğer benim yazıma istinaden söylediysen hiç okumadığını düşüneceğim. Bu kadar kör siyaset yapacağını zannetmiyorum, lütfen bizi bu konuda daha detaylı aydınlat.
 

tugbagaleri

Profesör
Katılım
13 Mayıs 2006
Mesajlar
2,224
Reaksiyon puanı
47
Puanları
228
Abicim hiç değilse senden beklemezdim bunu. Eğer benim yazıma istinaden söylediysen hiç okumadığını düşüneceğim. Bu kadar kör siyaset yapacağını zannetmiyorum, lütfen bizi bu konuda daha detaylı aydınlat.

Bu japon alıntısını sırf dışarıda yapıldığı için ve bizim onlardan neyimiz eksik abi mantığıyla yaklaşanlar için özellikle yazdım ve bu çok yaygın bir düşünce senin bazında yorumlarsam senin olaylara yaklaşımının bu kadar basit oldugunu düşünmüyorum ama sende farklı bir yaklaşıma düşünmeden taarruza geçmeni eleştiriyorum hemen kaptırmıssın "kör siyaset" falan diye:happy: eminim sende ulkemizin ve insanlarımız için dogrusunun bu oldugunu düşündüğün için santraller i savunuyorsun ama bunu sırf maddi beklentileri ve statülerinin değimesi için yapanlar var bunları istemeninde suç oldugunu tabik demiyorum rahatsız oldugum nokta bunlara ulaşmayı hedef seçerken çevremize ve insanlara olan sorumluluğumuza unutmamız gerektiği ...İnsanlar doğaya kendilerine bütün canlılardan daha fazla kötülük yapıyorlar bu acımasızlıgın bedelini sadece bu vahşeti yaratanlar verse ne iy olurdu bu arada "The Happening" Mistik olay izlemeni tavsiye ederim...

 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Ben de aynı şeyi eleştiriyorum zaten, hatta yukarıdaki yazımda çevre için yaptığımız toplantılardan bahsettim, önemli görevlerde olanların bu önlemlere ne gözle baktığını anlattım. Dolayısıyla seninle aynı şeyi söylerken "japonlar yapmış demeden önce düşünmek lazım" diyerek beni düşüncesizlikle itham etmeni garipsedim, kör siyaset dediğim buydu.

Bergama'da siyanürlü altına çevreye vereceği zarardan değil, siyanürden karşı çıkılmıştı. "E aynı şey değil mi" cümlesini kurmanızdan evvel ben söyleyeyim, siyanürün çevreye zarar vermemesi elimizdeki teknolojiyle mümkün. Demek ki neymiş? Önemli olan çevre değilmiş. Önemli olan, altının bir şekilde çıkmasını engellemekmiş. Nükleer enerji konusu da aynen bunun gibi. Sizce ABD, nükleer enerjiyi kullanmaması için İran'a baskı yaparken çevreyi mi düşünüyor? Veya İsrail? Kısacası benim eleştirdiğim, kör siyasetle "höst çevreye zararlı bu" deyip milleti aldatanlar ve yine kör siyasetle "yapalım lan bunu, bu işte para var" diyerek işin ciddiyetine varamamış bürokratlar.
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Abicim hiç değilse senden beklemezdim bunu. Eğer benim yazıma istinaden söylediysen hiç okumadığını düşüneceğim. Bu kadar kör siyaset yapacağını zannetmiyorum, lütfen bizi bu konuda daha detaylı aydınlat.

japonya'da niye bu kadar nukleer santral var hic dusundunuz mu? artan enerji ihtiyaci ve teknolojiye olan bagimlilik bir sekilde kompanse edilmeli.
1- yerel kati ve sivi yakit kaynaklari elektirik uretmek icin yeterli degil. dogal olarak disaridan petrol almak zorundalar. (aaa aynen biz)
2- daha fazla hidrosantral ve barajlar yapmalarina olanak yok. cunku zaten yuzolcumu yeterince kucuk. ulkenin cok buyuk bir bolumu daglik ve genis ormanlikli alanlarindan dolayi oturmaya bile musait degil. musait olanlar da tarim ve endustriyel alan olarak kullaniliyor.

dunyada niye nukleer enerji tercih ediliyor/edilmeli?
1- nukleer enerji hemen hemen temiz bir enerji kaynagidir. atmosferi kirletmez, karbon dongusunu bozmaz.
2- fosil yakit icin yapilan savaslari durdurabilir :) Gittikce pahalilasmaya devam eden fosil yakit icin simdilik en iyi alternatif.

turkiye niye nukleer enerjiyi tercih ediyor?
1- enerji fiyatlari gittikce artiyor. ecevit doneminden beri tartisilan konu bir sonuca ulastirilamadi. enerji konusunda disa bagimli bir turkiye gormek istemiyoruz.
2- turkiyede ruzgar esmiyor, gunes acmiyor, su akmiyor. yenilenebilir enerji kisacasi para kazandirmiyor :)
3- turkiye offshore platform ile petrol aramasini bilmiyor. biliyorsa da basina petrol yok bizim denizlerde diye bir aciklama gelmiyor.
4- bioyakitin esamesi okunmuyor.(okunmasin zaten, ciftcifimiz zaten uc kurusa mal uretiyor, ciftci ac, bir de biz ackalmayalim)

alternatif bol, bizi alternatifsizlige goturenler kadar...
 

Turab Garip

Dekan
Emektar
Katılım
30 Mayıs 2007
Mesajlar
6,902
Reaksiyon puanı
181
Puanları
1,243
Kardeşim benim savunduğum şeyleri anlatarak mı beni eleştiriyorsun? Yoksa bana katıldığını ifade etmeye mi çekiniyorsun? :)
 

idealterror

Asistan
Katılım
11 Haziran 2008
Mesajlar
425
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
genelde katildigim gibi ozelde elestiriyorum. iyi yonde elestiri olamaz mi:D
 

legolas4444

Profesör
Katılım
1 Mayıs 2008
Mesajlar
1,367
Reaksiyon puanı
16
Puanları
218
Kimse kimsenin fikrine saygı duymuyor. Kendini çevreci adlandıranlar , kendi fikirleri doğrultusunda eylem yapıyorlar. Ama ne yazık ki Tayyip yine gerçek kişiliğini ortaya koyuyor, bir başbakanın söylememesi gereken lafları söylüyor. Beğenirsin veya beğenmezsin ..Sen sadece sana oy verenlerin değil , oy vermeyenlerinde başbakanısın. Herzamanki gibi ayrımcılık yapmış ..Bu adam zaten bizim gibi cumhuriyet mitinglerine katılıpta vatanına sahip çıkanlarıda bindirilmiş kıtalar diye adlandırmıştı. Ah bi bilse halk kendisi hakkında günlük sohbetlerinde neler konuşuyor..Bence bir gün kılık değiştirip halkın arasına karışmalı ve kendisi hakkında ne düşünüldüğünü öğrenmeli..
 

*SiRiNe*

Dekan
Katılım
22 Kasım 2007
Mesajlar
5,336
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Mesaj içeriğinin tamamını kalın punto ile yazamıyoruz. Forum kurallarına dikkat edelim lütfen. ;)
 

Jerusalem

Profesör
Katılım
21 Haziran 2007
Mesajlar
2,192
Reaksiyon puanı
5
Puanları
218
Meselenin sadece "enerji ihtiyacı" ile ilgili olmadığını duymuştum.
 

PRoMeTuS

Profesör
Katılım
17 Mayıs 2007
Mesajlar
1,617
Reaksiyon puanı
5
Puanları
218
japonya'da niye bu kadar nukleer santral var hic dusundunuz mu? artan enerji ihtiyaci ve teknolojiye olan bagimlilik bir sekilde kompanse edilmeli.
1- yerel kati ve sivi yakit kaynaklari elektirik uretmek icin yeterli degil. dogal olarak disaridan petrol almak zorundalar. (aaa aynen biz)
2- daha fazla hidrosantral ve barajlar yapmalarina olanak yok. cunku zaten yuzolcumu yeterince kucuk. ulkenin cok buyuk bir bolumu daglik ve genis ormanlikli alanlarindan dolayi oturmaya bile musait degil. musait olanlar da tarim ve endustriyel alan olarak kullaniliyor.

dunyada niye nukleer enerji tercih ediliyor/edilmeli?
1- nukleer enerji hemen hemen temiz bir enerji kaynagidir. atmosferi kirletmez, karbon dongusunu bozmaz.
2- fosil yakit icin yapilan savaslari durdurabilir :) Gittikce pahalilasmaya devam eden fosil yakit icin simdilik en iyi alternatif.

turkiye niye nukleer enerjiyi tercih ediyor?
1- enerji fiyatlari gittikce artiyor. ecevit doneminden beri tartisilan konu bir sonuca ulastirilamadi. enerji konusunda disa bagimli bir turkiye gormek istemiyoruz.
2- turkiyede ruzgar esmiyor, gunes acmiyor, su akmiyor. yenilenebilir enerji kisacasi para kazandirmiyor :)
3- turkiye offshore platform ile petrol aramasini bilmiyor. biliyorsa da basina petrol yok bizim denizlerde diye bir aciklama gelmiyor.
4- bioyakitin esamesi okunmuyor.(okunmasin zaten, ciftcifimiz zaten uc kurusa mal uretiyor, ciftci ac, bir de biz ackalmayalim)

alternatif bol, bizi alternatifsizlige goturenler kadar...

söyledikelrine aynen katılıyorum, şimdi rusya doğal gazı kesse nolur. birazcık düşünün..(türkiye enerjisinin %57sini doğal gazdan elde ediyor...)
kendi uranyumumuz, toryumumuz var dışabağımlı olmadana yapabileğimiz güzel bişi, elmacığın dediği gibi sorun nükleerde değil türkiyede olduğumuzdan:(
 
Üst