Cehennem neden var

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Tekrar merhaba Sayın HanifTürk,

Gecikme için kusura bakmayın,site ayarlarımla oynarken bir hata oluşturdum sanırım.(Teknik kadroya ve ilgilenen herkese teşekkürler)

Bu bilinç nedir? Bu bilinç Tek bir bilinçten ibaret olan Saf akıldır

Bunun bir spekülasyon olduğunu sanırım bilerek yazdınız.

Ben ispatlı bir şeyler umuyorum.

Tekrar soruyorum bu bilinç ispatı ve aykırılanamazlığıyla kesin olarak nedir?

Elimizde bir örneği,işleyişine dair metodolojik bir ispatı var mıdır? Vardır o da bu evren dir

Evrende bir düzen görmek hayal mahsülüdür.

Evrende kaos yasaları hüküm sürer.

Ateist tanımını tekrar gözden geçirmelisiniz bence.

ateist,tanrının varlığına inanmayan kimselerdir ATEİST ateist ateist nedir anlami nasil kim kimdir ne zaman

Yakın ama tam doğru değil.

Hele ki verdiğiniz linkte bizim değil teistlerin tanımlamaları yoğunlukta.

Hiçbir teistin bizi sınıflandırmasına rağbet etmeyiz.

Verdiğiniz link "ateist" kavramını pasifize etmeye çalışan kişilerin yorumlarıdır.

Kaale alınamaz.

Bizi biz daha iyi biliriz.

Dolayısıyla ateist olmadığınızda ısrarlıyım.(olsanız sevinirdim,bunu hep Nartkana da söylemişimdir)

Ben sizin ateist olmanıza ihtimal bile veremem.

Evet kardeşim bende tanrıya inanmam hani o bize yukardan bakan Bizim yaptıklarımıza öfkelenen bizi cezalandıran böyle bir anlayışı bende kabul etmem eğer yazılarımı takip edersen v e bende yazabilirsem inşaALLAH demek istediğimi daha iyi anlayacaksın.

Ateist olmanız konusuna yukarıda değindim.

Diğer konuyu merakla bekliyorum.

Şimdi diyeyim ki var,Kuran da onun kitabı,Sayın arkadaşım kendi kitabında kendini yalanlayana nasıl güvenebilirim ki?

Hangi ayette kendini yalanlamış kardeşim

Ahzap 62-Allah'ın bundan önce geçenler hakkında kanunudur bu. Allah'ın kanununu değiştirmeye asla çare bulamazsın.

Fetih 23-Allah'ın öteden beri süregelen kanunu (budur). Allah'ın o kanununda asla bir değişiklik de bulamazsın.

Yunus 64-Onlara dünya hayatında da ahirette de müjde vardır. Allah'ın sözlerinde değişme yoktur; İşte bu büyük kurtuluş!

Fatır 43-Bu, yeryüzünde bir büyüklük taslamak ve suikast düzenlemek istediklerindendir. Oysa kötü tuzak, yalnızca sahibinin başına geçer. O halde öncekilerin kanunundan başka ne gözetirler?! Sen Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın, Allah'ın kanununda asla bir sapma da bulamazsın!

Derken ladeees…:)

Bakara 106-Biz bir ayetten her neyi yürürlükten kaldirir veya unutturursak, daha hayirlisini yahut benzerini getiririz. Allah'in her seye gücü yettigini bilmez misin?

Bir de,

Enfal 65-Ey peygamber, mü'minleri cihada teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa ikiyüz kişinin üstesinden gelir ve eğer sizden yüz kişi olursa o küfredenlerden binini alteder. Çünkü onlar, gerçeği kavrayamayan anlayışsız bir topluluktur.

Enfal 66-Şimdi Allah sizin yükünüzü hafifletti ve sizde bir zaaf bulunduğunu bildi. Şimdi sizden sabredecek yüz kişi olursa, ikiyüz kişiyi alteder. Sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle ikibin kişiye üstün gelir. Allah sabredenlerle beraberdir

Bu da ikinci lades...:)

Sanırım yeterlidir.Açıklamam gerekir mi?

Gayet net ayetlerdir.

(Not:Hepsi Elmalılı'dan)

Neden-sonuç ilişikisiyle seni cezalandırıyor veya ödüllendiriyor dedin galiba.
İnsanın İradesi Yoktur Tek bir irade mevcuttur o da Ahad olan ALLAH"a aittir
http://forum.shiftdelete.net/din-kulturu-ve-ahlak-bilgisi/30996-kader-gercekten-var-mi-4.html

Bu söz de size aitse (ki öyle)
Neye dayanarak ceza verecek,

orcagada kardeşim bu soruya cevap vereceğim ama önce şu açıklığa kavuşmalı bu dünya nasıl meydana geldi bu konudaki inancın hangi yönde bana delilleri ile anlatırmısın unutmazsan sevinirim her yazdığımın arkasındayım ve inşaALLAH gerekli açıklamaları yaparım ama önce kainat nasıl meydana geldi

Kainatın nasıl meydana geldiği ateizmin konusu olmamakla birlikte (ki çoğu arkadaş aynı hataya düşüyor) bu forumda defalarca dilimizin döndüğünce izah etmeye çalıştık.

Forumdan okursanız tekrar burada yazma derdinden beni kurtarırsınız ve buna çok sevinirim.

Saygılar..benden

Bilmukabele Sayın HanifTürk...



Diğer arkadaşlar:

Eğer siz küçücük bir atomun bile kendi kendine oluşmayacağını savunuyorsanız kendinize koskoca dediğiniz komplike ve kusursuz bir tanrının da nasıl olduğunu sormalısınız.

Öyle sandalyeyle,tabureyle olacak iş değil bunlar.

Ve zahmet olmazsa şu kuranı bir okuyun lütfen.

Bıktım sizlere kuran okuyun demekten hala hariçten gazel okuyorsunuz.

Tekrar ediyorum KURANI OKUYUN...

Mekanlarınızda süs gibi bulundurmayın.

İyi geceler...
 

ledzeppelinfan

Profesör
Katılım
16 Haziran 2008
Mesajlar
1,110
Reaksiyon puanı
0
Puanları
216
yaptığımız kötü şeylerin cezasını çekelim diye niye olcak...
9,5 yaşındaki küçük kuzenimin cevabı.amma yorum yazılmış amma farklı yerlere gidilmiş ha.
 

seckintat

Öğrenci
Katılım
21 Mart 2008
Mesajlar
67
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
orcagada ;)

sana zahmet sen şu ayetlerin açıklamasını yaparmısın ? Bakalım sen okuduğundan ne anlamışsın!!!
 

orcagada

Doçent
Katılım
8 Temmuz 2007
Mesajlar
521
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
orcagada ;)

sana zahmet sen şu ayetlerin açıklamasını yaparmısın ? Bakalım sen okuduğundan ne anlamışsın!!!

Benim ne anladığım belli değil mi Seçkintat,

Asıl mesele sizin neyi anlamadığınız.

Sayın HanifTürk geldiğinde düzgün bir yorumu olacak diye umuyorum.

Yani beklemek taraftarıyım.

Ama yok illa ben de açıklarım derseniz memnuniyetle dinlerim.

Kolay gelsin...
 

anarchst

Profesör
Katılım
16 Nisan 2008
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
4
Puanları
216
neden ateistler sürekli allahın varlığını sorgulamak zorunda hissederler kendilerini?
bu arada! bu bir soru değil cevaptır tabi anlayana.
 

murteza

Öğrenci
Katılım
4 Mayıs 2008
Mesajlar
71
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Bediüzzamanın sözü olması lazım...
Zalimler için yaşasın cehennem
 

seckintat

Öğrenci
Katılım
21 Mart 2008
Mesajlar
67
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
senin ne anladığını ben anlamadım bay orcgada. Senden açık bir yorum bekliyorum malum insanların seviyesi bir olmadığından benim kapasitem size yaklaşamıyor. Sen bu ayetlerden ne çıkardın ne diyor mesela. Cenab-ı hakkı haşa yalancılıkla suçlayan sensin. Bende kendi çapımda bu ayetlerden bir şey anladım ama öncelikle lütfen sen bir yorum getirirmisin!!!
 

HaCKeW

Öğrenci
Katılım
31 Temmuz 2008
Mesajlar
38
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
İtalya da doğan bir hristiyan cocuğun suçu nedir ???

Her ne kadar insanın aklı olsada ne öğretilirse onu yapar demi ?
 

EremsaLsiz

Asistan
Katılım
26 Haziran 2008
Mesajlar
115
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Konuşmalar yine konu sınırları dışına taşıp malum yere gelmeyi başarmış. Belkide malum yere getirilmiş desek daha doğru olacak.

Güneşi görmek için yanına gitmenize gerek yoktur. Uzay mekiğine binip bilmem kaç ışık yılı uzağa gidilebilir mi, gidip görmeden nerden bileceğiz bizi ısıtıp aydınlatanın gerçekten güneş olduğunu yada güneş değilse nedir gibi nafile soruları sormak, yetmeyip üstüne bu sorulara mantıklıymış gibi oturup düşünüp cevaplar uydurmak kimseyi haklı çıkartmaz. Dur da şuna bir kulak verelim bakalım ne diyor diyenler için de vakit kaybından başka birşey olmaz.

Sorgulayanlar için söylüyorum; güneşi görmek için, kendinizi kapattığınız o kör kuyudan çıkıverin bir zahmet, çıkarın gözünüzdeki at gözlüklerini ve etrafınıza bakın. Çok geçmeden, güneşin gözlerinizi kamaştırdığını göreceksiniz...

Kuyuda kim var, kim yukarıdan yardım için sesleniyor belirtme ihtiyacı hissetmiyorum. Üzerine alınan istediği gibi algılamakta serbesttir.
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
cehennemlik olanların gözlerinin ve kalplerinin mühürlü olduğu ayetlerle belirtilmektedir. peki madem daha en baştan gözüm ve kalbim mühürlü doğuyorum ve kafir olarak hayat süreceğim belli neden bu hayatın hala benim için bi sınav yeri olduğu söylenip duruyor. kader diye bişi var ve benim kaderim cehenneme gitmekse yaşamanın ne anlamı var o zaman? kendi içinde çelişen kavramlar değil mi???

cehennemlik olanların gözlerinin ve kalplerinin mühürlü olduğu ayetlerle belirtilmektedir. peki madem daha en baştan gözüm ve kalbim mühürlü doğuyorum ve kafir olarak hayat süreceğim belli neden bu hayatın hala benim için bi sınav yeri olduğu söylenip duruyor.

Kardeşim kim diyor ki sınav yeri diye ALLAH Cehennem için yarattığı insanları delalete düşürmek için belli zorluklar veriyor ve bunun sonucu yaptığımız yanlışlardan dolayı cehenneme gidiyoruz yada Cennet için yaratılanlarıda aynı şekilde

kader diye bişi var ve benim kaderim cehenneme gitmekse yaşamanın ne anlamı var o zaman?

Biliyormusun kardeş Cehennemlik olduğunu bilmiyorsun o zaman yaşamanın çok anlamı var
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
''Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Bu sebeple onlar, (hakîkate) dönemezler.” (el-Bakara, 18)

senin saf diye değerlendirdiğin şey burdan geliyor bence esas saflık seninkisi yanlış anlama bunu sana hakaret olarak söylemiyorum seninki sadece bilgi eksikliği ! kuranda yukarıdaki küçük örnek gibi bi çok örnek var ve burada inanmayanların zaten allah tarafından kalpleri gözleri ve dillerinin mühürlenmiş olanların cehennemden başka adresi olmadığı belirtiliyor.
anlatmak istediğimde işte bu noktada başlıyor. madem en baştan bu belli o zaman yaşamın anlamı ne??
eğer saflık allah tarafından verilen aklı kullanıp hayatı sorgulamaksa evet safım ve saf olmaktan memnunum. sorgusuz sualsiz söylenenlere evet günahtır hayır sevaptır demektense saf olmayı tercih ederim!!


Evengirl kardeşim bir yaratıcıya inanıyormusun inandığın yaratıcı nasıl bir yaratıcı yaratıcıya inanmıyorsun bu kainat nasıl meydana geldi bu sorulara vereceğin cevaplara göre belki takdirinde varsa sana yardımcı olur çelişkilerden kurtarabilirim
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
Haniftürk, Forumda birden bire islam ile ilgili konular açman ve bunlarında felsefik şekillerde oluşu biraz beni düşündürdü. Eğer ki sen Diğer tarafa (ateistlik) hizmet edenlerden birisiysen fazla uğraşma derim. Yani aklınız sıra Önce İnanmış biri gibi davranıp insanları bu başlıklara çekerek sonu gelmeyen tartışmalara çekmekse amacın, yeter bunlara karnımız tok.

Bu kısım Eğer düşündüğüm kişi ise
_________________________________

Eğer Sen onlardan değil ve inançlı biri isen o zamanda sana tavsiyem malum şahsı yola getirmeye çalışmana gerek yok. Çünkü hem zamanın kaybolmasına neden oluyor hemde Diğerlerine prim kazandırmış oluyorsun. İyi düşünceler ile bunu yapmak istediğine eminim ancak kaş yapayım derken diğer tarafa ister istemez hizmet etmiş oluyorsun. Malum şahsı asla düşüncelerinden vazgeçiremezsin ' O ' (c.c) İstemediği sürece, bu yüzden kendini yıpratma ;)

Benim niyetim Sadece İnanmayanların inanmasına vesile olmak değil inandığını sandığı halde inanmayanlardan daha sapık olanların uyanmasını sağlamaktır uyarılarınız için Teşekkür
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
Tekrar merhaba Sayın HanifTürk,

Merhabalar Sayın Orcagada Kardeşim

Gecikme için kusura bakmayın,site ayarlarımla oynarken bir hata oluşturdum sanırım.(Teknik kadroya ve ilgilenen herkese teşekkürler)

Önemli değil

Tekrar soruyorum bu bilinç ispatı ve aykırılanamazlığıyla kesin olarak nedir?

Önce kardeşim ispat dediğiniz nedir ki bundan 1000 yıl önce insanların hasta olmalarının sebebi mikroplar ne bilinir nede ispat edilemezken bugün ispat ediliyor olması esasında ispat denilen şeyin göreceli bir bakış açısı olduğudur. ama ben size gene ispat etmeye çalışayım ama bunu yapabilmem için önce sizin bu kainatın oluşumu ile alakalı bilgilerinizi bilmek zorunluluğum var takdir edersiniz ki sizin o konudaki fikirlerinizi tam olarak bilmeden sizi ikna etmem imkansız gibi birşeydir aslında forumda olduğundan bahsetmişsiniz o adresi yazarsanız bakarım ona göre cevaplarımı veririm inşaALLAH

Evrende bir düzen görmek hayal mahsülüdür.Evrende kaos yasaları hüküm sürer.

Demişsin kardeşim ama şöyle anarşistçe bir söz vardır kuralsızlık bile bir kuraldır yani kaos bile esasında bir düzen düzen bile esasında bir kaostur çünkü bu bakış açısı ile alakalıdır mesela bir bardağa gözümüzle bakarsak tam bir uyum görürüz amma ona elektron mikroskobu ile bakarsak tam bir kaos yada afedersiniz insan dışkısına insan gözüyle bakarsak pislik kaos ama sinek gözüyle bakarsak pasta börek bu örnekler çoğaltılabilir yani biz kesitli (!00 binde 4-5 aralığındaki )algılama yeteneğimizle ne kadar kainatı algılayabilirizde kaos mu düzenmi var sanarız.

Bir örnek Bir aslan ceylanı yiyor evet bir tek olay ama bakış açısı bize olayı değiştiriyor ve anlamlandırıyor Bakışımızı Aslana çevirirsek mükemmel bir yiyecek ve mutluluk ceylan içinse mutsuzluk ve azap yada insan için su hayat ateş gözüyle ise ölüm işte bu kadar göreceli kavram olan kaos yada düzen konusunda biz karar veremeyiz bu konudaki kararı ancak Evrensl algılama kapasitesi >olan (100 binde 100 bin)karar verebilir ki o da taktir edersiniz ki sadece ve sadece yaratıcı olabilir


Dolayısıyla ateist olmadığınızda ısrarlıyım.(olsanız sevinirdim,bunu hep Nartkana da söylemişimdir)

Benim gayem İnşaALLAH ALLAH"tan razı olmak o yüzden sizi sevindirmek isterim ama başka türlü


Allah'ın kanununu değiştirmeye asla çare bulamazsın. ALLAH"ın kanunu demek Ayet demek değil o kanun mesela suyun kaldırma kuvvetii mesela ateşin yakması mesela buzun soğutması mesela yerçekimi ayrıca uzayda yerçekimi olmaması zıt kutupların birbirini çekmesi vs.bu kanunlarda bir değişme bulamazsın

Yunus 64-Onlara dünya hayatında da ahirette de müjde vardır. (Evet ALLAH dünyada da ahirette de müjdelediği kişiyi tekra azab etmez ki)Allah'ın sözlerinde değişme yoktur; İşte bu büyük kurtuluş!
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
Arapça’da “nesh” kelimesine silme, ortadan kaldırma anlamları verilir. Mensuh ise silineni, ortadan kalkanı ifade eder. Gelenekselciler Kuran’ın içinde nasih ve mensuh olduğunu, bir kısım Kuran ayetlerinin, diğer bazı Kuran ayetlerini iptal ettiklerini iddia etmişlerdir. Hatta hadislerin bile Kuran’ın ayetlerini iptal edebileceğini söylemişlerdir. Sonuç olarak Kuran ayetlerinin bir kısmı hadisler aracılığı ile iptale kalkışılmıştır. Dine bir çok ilaveler yapmakta kullanılan hadisleri Kuran’a eş koşulmuştur diye eleştirirken böylelikle hadislerin Kuran’ın üstüne çıkarıldığına da şahit olmaktayız. Mezhep kitapları nasih ve mensuh için dört şart ileri sürmüşlerdir.

1- Hükmü kaldıran nasih olmalı

2- Hükmü kaldırılan mensuh bulunmalı

3- Nasih mensuhtan sonra gelmeli

4- Her ikisi arasında açık çelişki olmalı

Eldeki kaynakları incelersek Kuran ayetlerinin hangi tarihte, hangi sırayla indiğine dair herkesin ittifak ettiği bir sıra olmadığını görürüz. Hadis rivayetinde ise; hangi hadisin, hangi ayetten önce veya sonra söylendiğini belirten bilgiler belirsizdir. Nasih-mensuh iddiasını incelediğimizde asıl yapılanın dinin mezhep imamlarının insafına, görüşüne bırakılması olduğunu görüyoruz. Mezhep imamı neyin nasih, neyin mensuh olduğunu belirler. Böylece nasih mensuh sihirli değneğini eline alan mezhep imamı, Kuran’ın hükmünü iptal edebilecek güce de kavuşur. Yani nasih-mensuh ile dini oyuncağa çevirmenin sonucu; mezhep imamlarının dindeki otoritesini sağlamlaştırmak ve mezhep imamlarının “din kurucusu” konumunu pekiştirmektir. Daha önce gördüğümüz gibi, mezhep imamları on binlerce çelişkili uydurma hadisin içinden istediğini seçerek zaten dinde istedikleri tasarrufu yapabilmektedirler. Nasih mensuh ise mezhep imamlarının gerektiğinde Kuran’ın hükmünü de aşabilmelerini sağlamaktadır. Böylece mezhep imamı, Kuran ve hadisin üstünde bir yerde duran ve dilediği kaynaktan dilediğini seçme veya iptal ettirme yetkisini taşıyan kişi olmaktadır. Sırf Allah’ın tekelinde olan dine, uydurma hadislerle sanki Peygamber de ortakmış gibi bir hava verilmiştir. Fakat sonuçta on binlerce hadisten dilediğini seçme ve nasih-mensuh sihirli değneğini istediği gibi kullanma yetkisine sahip olan mezhep imamları Peygamber’in, hatta Allah’ın üstünde bir konumla dini oluşturma yetkisini ellerine almışlardır. Bu tahrifatı yapanlar, Kuran’ın şimdi göreceğimiz bir ayetinin manasını kaydırarak bu zihniyetlerini temize çıkarmaya kalkışmışlardır. Önce ayeti görelim, sonra inceleyelim.

Biz daha hayırlısını, ya da bir benzerini getirmedikçe bir ayeti (delili,belgeyi,işareti) neshetmeyiz (silmeyiz, yürürlükten kaldırmayız) veya unutturmayız.

2- Bakara Suresi 106
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
AYET KELİMESİNİN KURAN’DAKİ MANASI

Kuran’da kullanılan “ayet” kelimesi Allah’ın varlığının ve söylediklerinin ispatı olan her şey için kullanılır. Türkçe’de belge, mucize, delil, işaret, Kuran ayeti şeklinde ifadesini bulan her şey Arapça’da “ayet” olarak tanımlanır. Kuran’a göre Allah’ın yarattığı her şeyde, bitkilerde, insanda, eski kavimlerin başlarına gelenlerde, gece ile gündüzde “ayet” ler vardır.(Türkçemiz’de ayet kelimesinin sadece Kuran ayetleri manasında kullanılması yanlış anlamaya zemin hazırlayan nedenlerden biridir.)

Bazı çevirilerde Arapça’da hiç geçmemesine rağmen “hüküm” kelimesi de yukarıdaki ayetin çevirisine ilave edilip “ayetin hükmü” şeklinde çeviri yapılıp, sanki ayetlerin hükmü neshedilebiliyormuş gibi bir hava verilmeye çalışılmıştır. Oysa Kuran’da geçen “ayet” kelimesine baktığımız vakit çok ilginç bir kullanım şekli olduğunu görüyoruz. “Ayet” kelimesinin çoğul şekli olan “ayat” kelimesi tüm Kuran’da mucize, belge, delil, işaret, Kuran ayetleri manasında kullanılır. Fakat “ayat”ın tekil ifadesi olan “ayet” kelimesi Kuranın hiçbir yerinde Kuran ayeti manasında kullanılmamıştır. Tekil olan “ayet” kelimesinin geçtiği şu ayetleri inceleyip söylediğimizi gözlemleyebilirsiniz: [2- Bakara Suresi 106,118,145,211,248,259; 3-Ali İmran Suresi 13,41,49,50; 5- Maide Suresi 114; 6- En’am Suresi 4,25,35,37,109; 7- Araf Suresi 73,106,132,146,203; 10- Yunus Suresi 20,92,97; 11- Hud Suresi 64,103; 12- Yusuf Suresi 105; 13Ra’d Suresi 7,27,38; 15- Hicr Suresi 77; 16- Nahl Suresi 11,13,65,67,69,101; 17- İsra Suresi 12; 19- Meryem Suresi 21; 20Taha Suresi 22,47,133; 21- Enbiya Suresi 5,91; 23- Müminun Suresi 50; 25-Furkan Suresi 37; 26-Şuara Suresi 4,8, 67,103,121,128,139, 154,158 ,174,190,197; 27- Neml Suresi 52; 29- Ankebut Suresi 15,35,44; 30- Rum Suresi 58 34- Sebe Suresi 9,15; 36- Yasin Suresi 33,37,41,46; 37- Saffat Suresi 14; 40- Mümin Suresi 78; 43- Zuhruf Suresi 48; 51- Zariyat Suresi 37; 54- Kamer Suresi 2,15; 79- Naziat Suresi 20] Listeden de gördüğümüz gibi, söz konusu ifade Bakara Suresi 106. ayette “ayet” olarak tekil şekilde geçtiği için, bu ifadeden Kuran’ın ayetlerini değil Allah’ın kainattaki delilleri, belgeleri, mucizeleri, işaretleri manasındaki “ayetleri” anlamak doğru olur. Bu anlaşıldığında, Kuran’ın ayetleriyle nasih-mensuh oyuncağıyla oynama çabası suya düşer. Zaten Kuran kendisinde hiçbir çelişki olmadığını ifade ederek bu tarzda uydurmalara geçit vermemiştir.
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
KURAN’DA ÇELİŞKİ YOKTUR Kİ NASİH-MENSUH OLSUN
Onlar Kuranı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde bir çok çelişkiler bulacaklardı.

4- Nisa Suresi 82

Madem ki Kuranda hiçbir çelişki yoktur, içinde nasih mensuh da olamaz. Çünkü nasih ve mensuhun temelinde, iki çelişkili ifadenin olması ve bu ifadelerden birinin diğerini geçersiz kılması vardır. Zaten Bakara Suresi 106. ayeti anlamak için zahmet edilip de bir önceki ayet olan Bakara Suresi 105. ayet okunursa, Bakara Suresi 106. ayette daha evvelki ümmetlere verilen delillerin, belgelerin, işaretlerin kastedildiği anlaşılır.

Ehli kitaptan Kafirler ve ortak koşanlar, Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Ama Allah rahmetini dilediğine özgüler. Allah büyük lûtfun sahibidir.

2- Bakara Suresi 105

Kuranda “ayetin” yerine “ayetin” gelmesi 16. Nahl Suresi 101’de de geçer:

Biz bir ayeti (delili, belgeyi, işareti) bir başka ayetin (delilin, belgenin, işaretin) yerine koyduğumuzda -ki Allah neyi indirdiğini daha iyi bilmektedir- onlarsa şöyle der: “Sen yalnızca iftira edicisin” Hayır onların çoğu bilmezler.

16- Nahl Suresi 101

Bu ayete ve devamına dikkat edersek Peygamber’i, düşmanlarının iftira edici olarak nitelemesinin sebebi, Kuran’da ayetlerin kendi içinde birbirini nesh etmesi değildir. Peygamber’in iftiracı olarak nitelenmesinin sebebi, Kuran’ın Allah tarafından gönderildiğini söylemesi ve Kuran’daki ayetlerin (belgelerin, delillerin, işaretlerin) unutulan veya hükmü kalkan ayetlerin (delil, belge,işaretlerin) yerini almasıdır. Nitekim aynı konuyu anlatmaya devam eden Nahl Suresi’nde iki ayet sonra 103. ayette Peygamber’e, Kuran’ın bir insan tarafından öğretildiği iftirasının yapıldığını görüyoruz. Bakara Suresi 106. ayeti yeniden incelersek yeni “ayetin”, nesh edilen “ayetin” ve “unutulan” ayetin yerine geldiğini görüyoruz. Ayette neshin yanı sıra unutma Şili de geçer. Bu nedenle bu ayete dayanarak Kuran’da nesih-mensuh olduğunu savunanlar, Kuran’da unutulmuş ayetler olabileceğini de iddia etmiş olurlar. Oysa bu iddia Kuran’ın korunduğunu söyleyen aşağıdaki ayetler ve Kuran’ın değişmediğini ispat eden matematiksel mucizeler ile çelişir. (Kuran’daki bu matematiksel mucizeleri “Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize” kitabımızda gösterdik.)

Hiç şüphesiz Zikri (Hatırlatıcı’yı) biz indirdik biz. Onun koruyucuları da gerçekten biziz.

15- Hicr Suresi 8
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
NASİH-MENSUH HADİSLERDEN BİLE ÇIKMIYOR
Nasih ve mensuhun Kuran’ın içinde olamayacağını savunan Abdullah Yıldız ve Şemseddin Özdemir şöyle demektedirler: “Kuran-ı Kerim’den herhangi bir ayetin neshedilmiş olduğuna dair bir tek hadis rivayet edilmemiştir. Sahihi Buhari’yi, Sahihi Müslim’i, Ebu Davud’u, Tirmizi’yi, Nesei’yi, İbn-i Mace’yi, Darimi’yi, Malik’in Muvatta’sını başından sonuna kadar tetkik eder ve bunlara Zeyd bin Ali Müsnedi’ni, İbn-i Sad’ın Tabakat’ını, İbn-i Hanbel’in Müsned’ini, Tayalesi’nin Müsned’ini, İbn-i Hişam’ın Sireti’ni ve Vakidi’nin Meğazsi’ni ilave ederek hepsinin mufassal bir indeksini vücüda getiren değerli müsteşrik Vensisk’in eserini ve bu eseri ilavelerle Arapça’ya nakleden Mehmet Fuad Abdulbaki’nin Meftahu Kûnuzi Elsine’sini tetkik ettim; tüm bu kitapların nasihten ve mensuhtan bahseden bir tek hadis rivayet etmediklerine emin oldum.” (Abdullah Yıldız ve
Şemseddin Özdemir, Kuran’ı Anlamak Farzdır, sayfa 92)

Yani , daha evvel içlerinde yüzlerce uydurma girdiği için güvenilmez olduklarını gördüğümüz hadis kitaplarında nasih - mensuh uydurmasını destekleyecek izah yoktur. Hadislerin kendi aralarında ve Kuran’la çelişkisinden kaçanlar nasih-mensuhu bir liman olarak görmüşlerdir. Peki iki hadis arasında veya hadis ile Kuran arasında çelişki varsa hangi hadisin diğerinden önce söylendiği nasıl bilinecektir? Böylece hangi hadisin diğerinin hükmünü iptal ettiği nasıl anlaşılacaktır? En doğru dediğiniz hadis kitaplarına bakmaya kalksanız, onlar bile hangi hadisin hangi yılda söylendiğini bildiklerini iddia etmezler. Dini böylece tamamen mezhep imamının insafına terk etmiyor musunuz? Tek sahibinin Allah olduğu dini. Dinin tek kaynağı Kuran’dan böyle bir şey çıkamayacağını, bilakis nasih-mensuhun Kuran’a zıt bir kavram olduğunu bu bölümde gördük. Tüm bu tezatlara rağmen mezhepçi, gelenekçiler nasih-mensuhla dini, kendi arzu ve görüşlerine daha rahat uydurabilecekleri için ortaya korkunç sonuçlar çıkaran bu uydurmaya sarılmışlardır.

Bu korkunç sonuçların en kötüsü nasih-mensuh ile hadislerin bile Kuran’ın hükmünü iptal edebileceği iddiası olmuştur. Böylece yüz binlerce hadisi istediği gibi kullanan mezhep alimleri, altı bin küsür ayetli Kuran’la oyuncak gibi oynamışlardır. Örneğin “Varise vasiyet yoktur.” [Ebu Davud Vesaye 6] hadisi ile Kuran’da vasiyet bırakılmasına dair ayet iptal edilmeye kalkışılmıştır. Oysa Kuran’da aslolan vasiyettir, arta kalan mallar Kuran’daki tavsiyeye göre dağıtılır. Zina edenin taşlanarak öldürülmesi gerektiğine dair izah da hadisle Kuran’ın ayetinin iptal edilmeye kalkışılmasına delildir. Kitabımızın bir sonraki bölümünde konunun önemine binaen “recm” (taşlayarak öldürme) konusunu özel olarak işledik. Hadisle, Kuran’ın hükmünün iptal edilmeye kalkışılması ile ortaya çıkan felakete o bölümü okuyarak tanık olabilirsiniz. O bölümü okuduğunuzda hadislerle beraber, keçi denilen bir hayvana da Kuran’ı nesh etme yetkisinin verildiğini göreceksiniz. Ondan sonra da keçinin yiyerek nesh ettiği ayetin, nesh olmasına rağmen, Kuran’daki bir hükmü neshedebildiği gibi bir zırva ile karşılaşacaksınız. (26. bölümü okuyunuz)

İşte bunlar Allah’ın ayetleridir ki onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah’tan ve O’nun ayetlerinden sonra hangi hadise (söze) inanıyorlar?

45-Casiye Suresi 6

Allah Kuran’dan sonra hangi hadise inanılacağını ayette sorarken, hadisçiler hadislerle Kuran’ın ayetlerinin hükmünü ortadan kaldırmışlardır. Hadis Arapça’da “söz” demek olduğu için ayetin çevirisinde “hadis” yerine “söz” diye tercüme edilirse de doğru olur. Fakat hadis kelimesinin aynen kullanılması, Kuran’ın hükmünü ortadan kaldırmaya uğraşmak için kullanılacak kaynağı mucizevi bir şekilde göstermesi açısından anlamlıdır.
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
KURAN’I PARÇA PARÇA YAPANLAR
91- Onlar ki Kuran’ı parça parça yaptılar.
92- Rabbine and olsun, onların hepsinden hesap soracağız.
93- Yapmakta oldukları şeylerden

15- Hicr Suresi 91-93

... Yoksa siz kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü
inkar mı ediyorsunuz?...

2- Bakara Suresi 85

Kuran’a göre Kuran’ı parça parça yapmak, kitabın bir bölümünü kabul, bir kısmını göz ardı etmek olacak şey değildir. Oysa nasih-mensuh oyuncağının elinde Kuran’ın ayetleri nasih ve mensuh diye ikiye bölünmekte, bir kısım ayetlerin mensuh’tur diye hükmü kabul edilmemektedir. Oysa Kuran’ın tümü içinde, Allah bölücülüğü kabul etmez. Yine Kuran’da Allah, Yahudiler’in kelimelerin anlamlarını kaydırarak dini tahrif etmelerinden, işlerine gelenleri kabul, işlerine gelmeyenleri reddetmelerinden bahseder. Bakara Suresi 41. ayette anlatılan bu tablodan ne yazık ki Müslümanlar yeterli dersi alamamış, Bakara Suresi 106. ayet örneğindeki gibi bazı kelimelerin manasını kaydırıp Kuran’ı bölük bölük yapma yoluna gitmişlerdir. Çözüm tüm Kuran’ı tek bir ilave ve eksiltme yapmadan, nasihsiz-mensuhsuz kabul etmek, yalnız ve yalnız Kuran’a tabi olmaktır.
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
MEŞHUR 5 NASİH-MENSUH İDDİASI
1. Hamr: “Hamr” Arapça’da “şarap veya sarhoşluk veren madde” anlamına gelir. Bakara Suresi 219. ayette “Hamr”ın kötülüklerinin yararlarından fazla olduğu geçer. Maide Suresi 90. ayette “Hamr” şeytan işi bir pislik olarak tanıtılır. Nisa Suresi 43. ayette ise sarhoş iken ne söylendiğinin farkına varılıncaya kadar namaz kılınmaması geçer. İddiaya göre Maide Suresi 90. ayet diğer iki ayeti nesh etmiştir. Oysa bu iddia mantıksızdır. Bakara Suresi 213. ayette “hamr” ile ilgili bir özellik açıklanır; mesela şarabın kalbe faydaları olabilir, fakat ayette geçtiği gibi kötülükleri daha fazladır. Ayet “hamr”ın kötülüklerine rağmen, bazı faydalarını vurguluyor, fakat kötülüklerinin fazlalığını da vurguluyor. Günümüzde de hem namaz kılan hem sarhoş olabilen kişiler vardır. Demek ki bu kişiler sarhoş olduklarından dolayı namazı terk etmeyecek yine de kılacaklardır. Fakat namazı sarhoş oldukları anda kılmayacaklardır. Burada sarhoşluktaki ölçü de ayette verilmiştir: “Ne söylediğini bilinceye kadar” Anlaşıldığı üzere üç ayette de çelişki yoktur ve bu ayetlerde nasih-mensuh iddiasında bulunmak gereksizdir. Tüm ayetlerin bir fonksiyonu, lazım olabileceği bir durum mevcuttur.

2. Barış ve Savaş: Kuran’da aslolan barıştır. Kuran ayetlerine göre savaş; Müslümanlar’ın yurtlarından kovulmaları, kendilerine saldırılması gibi koşullarda ortaya çıkan bir zarurettir. Bu durumlarda Müslüman savaşın gereği neyse onu yapar. Kuran’a bir bütün olarak bakıldığında tüm bu söylediklerimiz yerli yerine oturur. Bu yüzden savaşla ilgili ayetlerin, barışı nesh etmesi tipi bir durum söz konusu değildir. Müslüman, Kuran’ın genel prensipleri üzerinde barışçı olmaya çalışır, yine Müslüman Kuran’da belirtildiği gibi saldırıya uğradığı zaman savaşır. Bunlar çelişki değildir. Bunlar farklı durumların, karşı tarafın aldığı farklı tavırların gerektirdiği sonuçlardır.

3. Savaşta Mü’min Kafir Oranı: Enfal Suresi 65. ayette Müslümanlar’dan yirmi sabırlı kişinin iki yüz kafiri yeneceği, yüz kişinin ise bin kişiyi yeneceği söylenir. Bir sonraki 66. ayette ise Allah’ın müslümanların zaafını bilip, yükü haŞşettiğini söyler ve artık sabreden yüz kişinin iki yüz kişiyi, bin kişinin ise iki bin kişiyi yeneceği söylenir. Bu iki ayet arasında da nasih-mensuhluk bir durum veya bir çelişki yoktur. Allah arka arkaya iki ayette çizdiği manzarada, Müslümanlar’ın içinde ne kadar az zaaf olursa o kadar başarılı olacaklarının dersini vermektedir. Bu ayetlerde bir ayetin diğerinin yerine geçmesi gereken bir durum, bir ihtiyaç olmadığı çok açıktır. Ayet kişilerin durumlarının farklılaşması sonucu, alacakları neticenin de değiştiğini ders verir. Yoksa ayet kişilere bir yükümlülük, bir farz yüklememektedir ki ayette bir nasih mensuh arama gereği doğsun.

4. Vasiyet: Kuran’da hem vasiyet edilmesi geçer, hem de mirasın nasıl dağıtılacağı hususunda tavsiye vardır. Nasihçiler mirasın nasıl dağıtılacağını anlatan ayetlerin, ayetin vasiyetle ilgili bölümlerini iptal ettiğini söylerler. Üstelik “ Varise vasiyet yoktur.” hadisi ile de Kuran’ın bu açık hükmü iptal edilmeye çalışılmıştır. Fakat ayetleri incelediğimizde; kime ne kadar miras bırakılacağını anlatan ayetlerin sonunda birkaç kere “Bunlar vasiyet ve borç ödendikten sonrası içindir.” ibaresini okuyoruz. Demek ki Kuran’a göre önce vasiyete göre mal dağıtımı yapılır ve borç ödenir, sonra arta kalan bir şey olursa Kuran’da açıklandığı gibi dağıtılır. Kuran’dan çok açık bir şekilde anlaşılan bu dağıtım şeklini anlayamayanların anlayamamasını sadece anlamak istememelerine bağlıyoruz.

5. Kıblenin Değişmesi: Peygamber Kuran’da kıblenin ne yönde olduğunu belirten bir ayet gelene kadar, kendisine putperestlerden daha yakın olan ve ibadetlerini Kudüs’e dönüp yapan Ehl-i Kitap gibi Kudüs’e dönüp namaz kılıyordu. 2- Bakara Suresi 144. ayet vahyolunca Peygamber kıble olarak Mekke’deki Mescid-i Haram’a çevrilmiştir. Peygamber’in Kudüs’e dönmesini söyleyen bir ayet yoktur ki, çelişki olsun ya da bu hususta nasih mensuh olsun. Peygamber’in namazda nereye döneceğine dair tek bir yön, tek bir ayette geçer. O da 2- Bakara Suresi 144. ayettir. Bu ayet gelmeden önce dönülen yön Kuran’ın bir emri değil, Peygamber’in ve diğer inananların şahsi tercihiydi. Bu en meşhur nesh örneklerinden anlayacağınız gibi; nesih diye ortaya atılan iddialar dayanaksızdır. Bu uğurda ortaya atılan bir çok kuru iddiaya karşı en büyük tahrifat bir sonraki bölümde göreceğimiz recm konusunda yapılmıştır. Recmi doğru çıkarmak uğruna Kuran’ın eksik olduğu iddia edilmiş, hem de bu eksiltme işi keçiye yaptırılmış, üstelik maymunların zina yapan bir maymunu taşladıkları şeklinde trajikomik hikayeler anlatılmıştır.

Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku. Onun kelimelerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur.

18- Kehf Suresi 27
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
Uydurulan Din Kuran'daki Din Kuran Kur'an Kuran-i Kerim kuranikerim islam Allah türkçe meal arama çevirisi hadis Tarikatlar mezhepler kadın Namaz Hac Oruç

Forumdan okursanız tekrar burada yazma derdinden beni kurtarırsınız ve buna çok sevinirim.

Forum adresini verirsen sevinirim

arkadaşlar dogru cevaba dogru soruyu sorarak ulaşırsınız bu soruyu kendinize içtenlikle sorun ( yok olmak istermiydiniz hiç olmak yoksa herşeye ramen azaba cehenneme vs vs var olmakmı ) evet cevaplarınızı bekliyorum

Ben azaba uğramak istemezdim eğer insan olarak benim elimde olsaydı

Şimdi biraz daha felsefe yapalım ve düşünmeye başlayalım . Biliyorsunuz ki bu evrenin en büyük sırrı zıtlardan oluşmuş olması bunun sebebi ide sınırlı algılama kapasitemiz ile bu sınırsız evreni algılamaya çalışıyoruz mesela 100 bin veriden sadece 4-5 veriyi gözümüz algılayıp yorumlamakta ve gördüklerimiz sadece 100 bin de 4-5 ses olayı da koku da aynı yani çok sınırlı bir algılama kapasitemiz var. ayrıcada biz bir şeyi algılamak ve yorum yapabilmek için zıttını da bilmek zorundayız yani sıcaklığı bilmek için soğuk geceyi bilmek için gündüz huzuru bilmek için huzursuzluğu beynimiz aracılığı ile ruhumuza işlemeliyiz ki bunları yorumlayalım.

İşte biz direk cennette olsa idik yani sadece mutluluk olsa idi o mutluluk olmaz idi hiçbir anlam olamazdı karşılaştırma yapmadığımız için ve de mutlu olamazdık ayrıca hep cehennemde olsa idik de mutsuz olduğumuz ve hiç mutluluk tatmadığımız için aslında mutsuz da olamazdık işte bu sebepten dolayı bu dünya ya gönderildik yani ne direk cehennem ne de direk cennet bu dünyada hem mutluluk hemde mutsuzluk hem azap hemde huzuru tattığımız ve karşılaştırma yapıp beynimizle ruhumuza bu verileri kaydettiğimiz için Cehennem de azap çekeriz çünkü mutluluğun ne olduğnu bilir ebedi mutsuz olmak azabımız olur Cennette de huzurlu oluruz çünkü azabın mutsuzluğun ne olduğunu dünya da gördüğümüz için
İşte cehennem olmasa idi cennette olamazdı çünkü biz onu algılayamaz ve yorumlayamazdık diye düşünüyorum.
 

gezegen

Profesör
Katılım
23 Haziran 2008
Mesajlar
1,750
Reaksiyon puanı
37
Puanları
0
arkadaşlar dogru cevaba dogru soruyu sorarak ulaşırsınız bu soruyu kendinize içtenlikle sorun ( yok olmak istermiydiniz hiç olmak yoksa herşeye ramen azaba cehenneme vs vs var olmakmı ) evet cevaplarınızı bekliyorum
 

gezegen

Profesör
Katılım
23 Haziran 2008
Mesajlar
1,750
Reaksiyon puanı
37
Puanları
0
hiçkimse istemez azaba ugramak lütfen soruyu dogru algıla
 

HanifTürk

Öğrenci
Katılım
8 Ağustos 2008
Mesajlar
70
Reaksiyon puanı
0
Puanları
6
Kardeş ben yok olmayı tercih ederdim bilmiyorum neden ama düşündüm çok kere Azap çekmek yerine yok olmak daha mantıklı geliyor bana ama bu benim elimde değil ve de yok olmak yok ta ki Hu ALLAH istemedikçe
 

herhangi_biri

Öğrenci
Katılım
25 Eylül 2008
Mesajlar
1
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Ya genç arkadaşlarım. Çok özürdiliyorum. Bazen aklımı kaybetme noktasına geliyorum. Yazacaklarım belki günah ama... Belki sizler benden akıllısınızdır sorularımın cevapları aklınızda belirebilir.. Aslında tam olarak soru değiller ama olgular üzerine teoriler desem daha mantıklı....

Bir kere şimdi, Tanrı var diğimi? Herşeyden önceki tek varlık, çünkü olmasa, madde ve diğer tüm olgular vücut bulamazdı, bir şeyin var olması için arkasında zeki bir varlığın olması zorunludur. Demekki tamam, en başta tanrı var.. Allah, Elohim, Tanrı.. Tek yaratan işte...

Şimdi, tek bir yaratan var. Burası tamam... Bu yaratan varlığın sonsuz bir gücü var.. Hemen hemen herşey mümkün O'nun için. Asla yorulmuyor, gücünün sınırı yok.. Ve bu varlığın hiç bir şeye ihtiyacı yok... Çünkü eğer bir şeye ihtiyacı varsa, ozaman o varlık Tanrı olamaz...

Peki şimdi düşünüyorum... O halde, bu varlık neden kendisini bilecek şuurlu varlıklar yaratıyor... Melekler, insanlar, uzaylılar.. Bilemiyorum ne kadar şuurlu varlık var ise evrende... Tanrının ibadet edilmeye ihtiyacımı vardır?
Yoktur.. Tanrının muhtaç olunmaya ihtiyacımı vardır? Yoktur.. Tanrının bizim ona ibadet etmemize ihtiyacımı vardır? Yoktur... Bu ilk sorum.. Bazen aklımda düşünceler yada okuduğum yazılardan, gereken Kurandan olgular beliriyor.. "Allah dilediğini yapar".. Ozaman bu sorunun tek cevabı Allah dilediği için yaratır... İhtiyacı olduğu için diğil.. Dilediği için...

Dilemek nedemektir? Mesela ne diliyorsunuz? Zengin olmak, güzel olmak, isteklerinizin olması... Demekki dilemek, istemektir.. Ozaman Tanrı istediği için yaratıyor demek durumundayız.. İhtiyacı olduğu için değil.. Ancak istediği için... Örneğin, susadığınızda suya ihtiyacınız vardır... Ama TV izlerken buzlu pepsi içtiğinizde, aslen ona ihtiyacınız yoktur.. İstediğiniz için içersiniz.. Pepsi içmek size keyif verir. Aslen TV izlemeyede ihtiyacınız yoktur. İstediğiniz, hoşnut olduğunuz için izlersiniz. Demekki Allah, insanları ve şuurlu varlıkları, hoşnut olduğu için yaratıyor.

Ozaman buradan şu anlaşılıyor.. İnsanın var olmasının nedeni, Allah'ın bundan hoşnut olması...

Peki burayı geçiyorum... İnsan dünyaya gönderiliyor. Belki gönderilmiyor bilemiyorum, 2 insan azgınlığından çiftleşip çocuk doğuruyor, oda o çocuğun yaratılması oluyor. Belki o 2 insan çiftleşmese, o çocuk doğmayacak... Çünkü bana göre, ruh diye birşey olamaz. Gören gözdür, duyan kulak, hisseden deri ve dokular, sinirlerdir.. Kuranda ayet var "Sen ölülere işittiremezsin" yada mesela parmak uçlarımıza kadar tekrar yaratılacağımız hususu. Eğer ruh olsa, tekrar bedenen yaratılmaya gerek kalmazdı. Demekki insanda sadece beyin var.. Her neyse...

Şimdi durum şu, insan ya cennete gidecek, ya cehenneme gidecek..
Peki, insan kendi yaptıklarından kendisimi sorumlu? İşte en çok burada takılıyorum.. Şuradada takılıyorum. Allah bir insanın cehenneme gideceğini biliyorken, neden o insanı yaratıyor da yoklukta bırakmıyor? Şimdi Kuran da şöyle ayetler var; "Alla dilediğini doğru yola eriştirir", yada "Allah dilemedikten sonra siz dileyemezsiniz", veya "Allah dilediğine hidayeti nasip eder".. Şimdi, 2 insanı ele alın. Bunların biri kötü olsun, biri iyi olsun.. Şimdi model olarak ikiside, insan.. Aynı hamurdan.. Yani Chevrolet markasının çıkardığı iki adet Camaro'yu ele alın.. Şimdi bu arabanın birbirinden ayrı sıfatlanmasına mümkünat yok normalde. Ancak üretim hatası olursa olur.. Ama iki insandada üretim hatası yok diyelim.. Neden biri iyi, biri kötü olsun..
Tıp ilerledi, biliyoruzki artık, insanların davranışlarını beyin aktiviteleri ve beynin salgıladığı sıvılar düzenliyor.. Yani, bir insanın hangi ebeveynlerden ,nerede doğduğu, etrafında kimlerin olduğu, beyin kimyasallarının ne şekilde salgılandığı, o kimsenin iyi yada kötü, düşüncesiz yada düşünceli, sosyal yada asosyal, dışa dönük yada sosyal fobik olacağı, ne şekilde büyüyeceği, fakirmi zengin mi olacağı, boyunun kilosunun nasıl olacağı, kendine bu tür şeyleri dert edip ruh halinin değişip değişmiyeceği, bunların hepsi zaten önceden belli.. Sadece biz bilmiyoruz. Matematiksel olarak, 2 satranç oyuncusunun çekişmeli bir oyununun nasıl sonuçlanacağı aslında önceden bellidir. Sadece zaman-mekan kavramında biz sonradan görmekteyiz..


Şimdi bu durumda, bir insan kötü oluyorsa, bu onun elindemidir? Yahut bir insan zavallı işe yaramaz fakir biriyken, bir kimse güzel zengin ve iyi kalpliyse, bu onların elindemidir?.. Ya o fakir kimse bu yüzden isyan ediyorsa? Ya oda o zengin güzel kimse gibi bir ortamda doğmuş olsa daha iyi ve çok daha imanı sağlam biri olacaksa? Yahut ya iyi biri ve imanı tam biri, başka bir ortamda doğsa tam zıttı biri olacaksa? Yahut bir kimse özürlü doğdu diye ya isyan ederse?... Ve bu yüzden cehenneme atılırsa...
Pekiala, eğer insan yaptıklarından sorumlu ise, ozaman eline hiçbir şans verilmiyor demektir. Çünkü insanın beyin kimyasallarının doğru şekilde salgılanması kendi ellerinde değildirki? Düzgün ve iyi bir bireyde olabilir, tam terside... Allah dilemediği takdirde, ayetteki gibi, bir insan nasıl hidayete erecek?... Diyorlarki göya din büyükleri, nerden duydularsa, Allah ilemi konuşuyorlar bilmiyorum, "O doğru yolu seçmediği için Allah dilemiyor"..
Peki eğer böyleyse Allah neden Kuranda "Siz doğru yolu seçmediğiniz için Allah dilemiyor" yazmıyor? Yani Allah özenle bizim kafamızı karıştırmayamı çalışıyor?.. Buraya cevabı olan varsa çok sevinirim...

Bunu söylemekten nefret ediyorum sanki beni kötü biriymişim gibi gösteriyor ama biz şimdi hepimiz merhamet olunmayı umuyoruz.. Bazen Discovery yada National Geographic TV izliyorum.. Bazen 7 yada 8 adet aslanın bir hayvanı öldürmeden yemeye başladıklarına şahit oluyorum... Bu ve bu tür bir sürü iğrenç olgu.. Şimdi diyorlarki, "doğa kanunu", "Vardır bir hikmeti".. Şimdi bu sistemi yaratan, ekolojiyi yaratan Allah olduğuna göre, o zavallı masum hayvanın var olmasının tek nedeni aslanlara yem olmak değilmi.. Peki zaten parçalanacaksa neden tüm vücut sinirleri acı çekecek şekilde tasarlanmış?..
Yani şumu, o hayvan aslanların onu yemesine sabrederse cennetemi gidecek? Ozaman hayvanlarda insanlar gibi sorumludur olması gerek.. Yok eğer hayvanlar sorumlu değilse, yokluktan oraya canlı canlı yemek olmak için gelmiş bir hayvanın hakkı nerde?.. Bu sorumada cevap verirseniz çok sevineceğim...

Bu kadar berbat bir dünya var.. Haksızlıkların tüm olarak boy gösterdiği, güçlünün güçsüzü ezdiği bir dünya.. Peki şimdi düşünüyorum.. Tüm varlık içinde en güçlü nedir? Allah.. Peki bizim iradelerimizin ve nefislerimizin bir önemi yoksa, Allah'ın oyuncağı olmaktan başka neyiz? Ancak Kuranda ayet var "Allah kendine oyun oyuncak edinmedi, şüphesiz bir oyun oyuncak edinmek isteseydik bunu kendi katımızda yapardık" .. Peki oyun oyuncak değilsek neyiz?.. Neden vücudumuza bu arzu ve istekler yerleştirilmiş? Neden isteklerimiz olmadığında sıkıntı çekiyoruz? Neden umutsuzluğa düşüyoruz? Neden bu şekilde dizayn edilmişiz?... Diyorlarki "bu sınavdır denemedir".. Güçlü bir varlığın güçsüzü sınav etmesi sebepsiz yere, oyun ve oyuncakla oynamak değilde nedir?... Örneğin, zengin insanlar fakirlerle oynarlar, mehmet ali erbilin programlarda o saf gecekonduda oturan anadoludan göçebe insanlara bir parça kilim için takla attırdığı gibi...
Peki, Allah bizi sınav etmek istiyorsa bunun nedeni nedir?.. İyiyi ve kötüyü ayırmak diyeceksiniz...Ama kimin iyi, kimin kötü olacağını belirleyende zaten Allah'ın sistemi değilmi ? Eğer kader yok olsaydı, ne yıldızlar, ne dünya oluşabilirdi. Herşey tesadüf dememiz gerekirdi... Ama insanların ne olacağı zaten önceden belli.. Mesela zina günah... Neden? Çözemiyorum.. İnsanın canı güzel bir kızla sevişmek istiyor.. Yada yakışıklı bir erkekle sevişmek istiyor.. Şimdi 2 tane evlenmemiş insanı ele alın. İkiside 19 20 li yaşlarda olsun.. Bu iki insanın cinsel ilişkide bulunmasında, çocuk olmayacak şekilde, korunarak, ne sakınca var? Hiç bir yer ve kimse zarar görmeyecek ise, neden yasak bu iş? Eğer kötü birşey ise, neden Tanrı vücutlarımızı bu kadar arzulu ve istekli yaratıyor.. Ozaman bunun tek bir açıklaması olabilir.. Cinselliği yarattım, zevk vermek ve almak var, ama yasak... Allah insanların cinselliğini yasaklıyor çünkü hoşlanmıyor bundan. Ama hoşlanmadığı şeyi yaratıyor insana cehennem sebebi olsun diye. Birde üstümüze şeytanı salıyor iyice günaha girelim diye.. Eğer yanlışsam düzeltin. Günaha giriyorsamda tövbeler olsun. Fakat dürüst düşüncelerim bunlardır... Kötülük yapmayın deniyor, ama dışarı bir çıkıyorsun, eğer güçlü olmazsan eziliyor ve çok sıkıntı çekiyorsun.. Yaşayamaz oluyorsun.. Kuranda sadece çöl hayatı üzerine tavsiyeler var, asla internetin ve TV'nin olduğu 7 milyar insanın yaşadığı bir dünyaya göre tavsiyeler yokki?.. Yahut insanlar bir gün uzayda yaşamaya başlarsa ne olacak?....

Tanrının insanın kulluğuna ihtiyacımı var? "O'nun hiçbirşeye ihtiyacı yoktur"
o halde neden insanlara arzular istekler ve ihtiyaçlar verip kulluk istemiş olabilir? Zaten istediği herşeye sahipken, benim gibi çirkin görünüşlü, devamlı tüketen zavallı bir bakteri parçasının ona olan ihtiyacı neden onu hoşnut ediyor olabilir?..Allah'ın benim O'na ihtiyacım olmasına ihtiyacımı var? Eğer Allah sırf nimet vermek için beni yarattı ise, neden bukadar umutsuz hissediyorum. "Bunun sorumlusu sensin" derseniz, beyin faaliyetlerim bu şekilde işliyorsa, ve ilaçlar işe yaramıyorsa nasıl bunun sorumlusu benim?

Geliyorum cehennem cennet konusuna... Varlık nedir? Neden Allah'tan başka bir varlığın, özellikle insanın varlığına gerek olsun.. Hadi diyelim cennete gittik.. Ne olacak? Amaç ne, insanın yaratılış amacı yemek yemekmidir? Zevkten çatlayana kadar sex yapmakmıdır? Bunları zaten yapıyorlar bu dünyada.. Yani insan neden cennette var olsun? Ne olacak? Amaç ne? "Rablerinin yanında" diye ayetten bir parça... Yani Allah ile insan nasıl bütünleşebilir, biz yaratığız, o tek yaratan. E ozaman amaç ne yani? Işığın içine girince ne olacak? Cennete gidip öyle sap gibi duracakmıyız? Cennete gidince ne olacak? Sadece zevk almak için mi yaşayacağız?.. Yahut sonsuz bir enerjiyle boşluğa doğru koşacakmıyız? Bütün bunlara neden gerek olsun..
Çözemiyorum.. Ya insan yok olmak istiyorsa?..

Geliyorum cehenneme.. Bana göre, talihsizlik sonucu yaratılmış bir insanın tek gayesi cehennemden kurtulmak olmalıdır. Çünkü cehennem tek gerçek olan şeydir bana göre.. Cennete giderseniz yada gitmezseniz. Ancak cehenneme giderseniz, işiniz bitti.. Düşünün bir, burada bir damla ateş parmak ucunuza deysin acıdan geberiyorsunuz.. O ateşin elinizin üzerinde durduğunu tüm vücudunuzu yaktığını ve derinizin tekrar tekrar oluşup buna mağruz kaldığınızı düşünün.. Kaynar suyu kana kana içtiğinizi düşünün.. Bundan kurtulunabilirse, işte insan gerçekten kurtuluşa ermiş olur.. Bana göre ise en büyük kurtuluş yok olmaktır.. Bir kaza oldu bu dünyaya geldik..
Aslen bana göre insanlar çocuk doğurmamalı, ben mesela ömür boyu bu dünyaya bir çocuk getirmem ama beni getirdiler buradaki hak nerde?..
Neyse, insan hesapta Allaha yalvaracak, Allah isterse onu cehenneme atacak, isterse atmayacak.. Ama cehennemden kurtulunabilirseki, bu en büyük kurtuluştur, bana göre bir diğer en büyük kurtuluşta, yok olabilmek..
Yok olduğunuzu düşünün, uykudasınız gibi, rüyada görmüyorsunuz.. Bundan büyük bir lezzet olabilirmi?.. Peki, Allah'ın affettiklerine her istedikleri varmış.. Bu Kuranda yazıyor.. Peki, Allah beni affederse, ben yok olmayı istersem bunuda bana verecekmi? Eğer verecekse, e zaten sonunda yok olacaksam, neden ilk başta beni bu dünyaya yollamış olsun? Yok olacağımı zaten biliyor?.. Ama eğer beni affederse tüm isteklerim olacaktı hani?
Eğer isteğim olmazsa yine huzur bulamamki.. Ozaman benim yaratılmamın tek sebebi cehenneme gitmemek oluyor ki Allah'ın beni tek yaratma sebebi cehennem riskine sokmak olmuş oluyor.. Ama şimdi biliyorum ahirette hesap verirken bu sözlerim için ayrıca pişman olacağım, ağzımı bantlayacaklar ve tüm bu hastalıklı düşüncelerin sorumlusunun ben olduğumu söyleyecekler..
Yani kısacası bazı insanlar için hem bu dünya hemde öteki dünya iyi olmayacak sanırım...

Benim tavsiyem, çocuk doğurmayın. Bu dünyaya bir çocuk daha getirmeyin..
Cehennem riski varken, insan olmasına vesile olmak çok kötü bir olgu bana göre...

Eğer bu yazım hakkında yorum yapmak isteyen varsa bende söyleyeceklerinizi bekleme halindeyim.. Teşekkür ederim...
 

ademaktekin

Profesör
Katılım
2 Aralık 2007
Mesajlar
1,471
Reaksiyon puanı
1
Puanları
218
bi hiç olmak asla istemezdim. acısıyla tatlısıyla sonuçta bişeyler yaşıyoruz hissediyoruz. ne güzel Allah bize duygular hisler vermiş dimi. bi hiç olmak nasıl tercih edilebilirki ?
 

Panther

Asistan
Katılım
10 Eylül 2008
Mesajlar
122
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
herhangi_biri sanki sırf bu konu için üye olmuş gibisin :).. Benzer çelişkilerim ve düşüncelerim benimde var o yüzden sorularını anlıyorum ve cevaplarını en az ben de senin kadar heyecanla bekliyorum..Bu konular işte dogmatik olduğu için pek araştırma ve soru sorulmaz böyle kabullenilmesi gerekli denilir.. Bunların cevabını istersin ısrarla, insan düşünce ve iradesinin elde edemeyeceği verilerdir denilir.. Syntax Error verirsin.. Sormadan bilmeden kabullenmenin kendimden de çok zor olduğunu bildiğim için ben değişik bir açıyla düşündüklerimi aklımda olanları paylaşayım..

Onu bunu bilmiyorum ama..Hz. Muhammedin çok zeki bir insan olduğunu biliyorum.. Tabi ki o zamanlar arap yarımadası çok pis.. Arapların pis olduğunu herkes bilir.. Hz. Muhammed bu kitabı onları düzenlemek için Kuran' ı yazmış olabilir.. Tanrıyı bilmek için dayandığımız yegane kaynak o ve onun içindeki her şey koşulsuz doğru ama bu kitabı Tanrı' nın yazdırdığından nasıl bu kadar eminsiniz?. Tamam Allah'ı kanıtla desem sen diyeceksin,ağaç,böcek ama bizden istedikleri neler nasıl bu kadar emin olabiliyorsun.. Onun ki hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.. Kitap o zamanın arabistanını düzeltmek için yazılmış ve geleceğe yönelik de sözler içerdiği hala günümüzde de önemini koruyor.. Çok detaya girmeden basit bir düşünce ile namazın = spor,egzersiz , orucun = karaciğer dinlenmesi, hormonların düzenli çalışmasında etkili olduğu kanıtlanmıştır , zekat = fakir insanlara yardım etmeliyiz, onları mutlu edersek biz de mutlu oluruz , kelime-i şahadet = Tanrı yüceltiliyor, psikolojik olarak bi güce tapınmak zorundaydık zaten , Hac = illaki bir doğuş, bir çıkış bölgesi olacaktı orası tercih edilmiş, bu işler değişik sayılarla karmaşık yapılmasa(7 kere dönmek) bu kadar ilgi çekmezdi bi nevi Turizme katkı da denilebilir.. Bu kitabı yazmış olsa da olmasa da çünkü hayatını biliyoruz mükemmele yakın yaşamış ve çok sevilen bir insandır..

Cehennem olgusuna gelince, yine psikolojik ihtiyaçlarımızı desteklemek amacıyla bu dünyada bize kötülük yapan, küçük gören, bizi ezen veya haklı olduğumuz halde haksız düştüğümüz durumlarda karşıdakine bir ceza kesileceğini bilip rahatlamak, aynı davranışı sizin yaptığınızda aynı şeylerin senin için de geçerli oldğunu düşünüp bunlardan sakınmak için vardır. Yani kısacası ilahi adalet dediğimiz durumdur. Çünkü o olmasa işin içinden çıkılamazdır, bir insan bir sürü kötülük yapıp öyle çekip gidemezdir bir yerde hakkının alınması gereklidir o yüzden de bunu bilip ilahi adalete inanırız.. Düşün ki yeni doğurduğun bebeği bir adam gelip durduk yere öldürüyor, bunun acısıyla nası başa çıkabilirsin ki.. pisi pisine mi gitti dersin unuturmusun hemen 9 ay karnında taşıdığn varlığı.. Onun günahsız suçsuz olup yükseleceği diğerinin de ceza çekeceği yerin olduğunu düşünmek sana iyi gelir.. Aslında bunlar bizim ihtiyaçlarımız cennet de cehennem de.. Kul hakkı diye bir şey olmalı çünkü 30 yıl çalışıp hak ettiğim emekli ikramiye bankadan çekerken benim paramı çalan hırsız 1 dk içinde bunu elimden alıp yedikten sonra elini kolunu sallayıp hayatına devam etmemeli burda olmasa bile öldükten sonra bunun bir cezası olmalı değil mi..Ki düşündüğüm üzere arapların pisliklerinden de bahsediyorum ki biliyorsunuz o dönemlerde de bu zamanki gibi yargı organları yoktu ve zaten şimdi bile adaletin nasıl işlediği gayet aşikar değil mi (:
 

düşünCe

Öğrenci
Katılım
28 Ekim 2008
Mesajlar
1
Reaksiyon puanı
0
Puanları
0
Kuran'ı okuyorum türkçesini, kendini yalanlıyor ithamıyla alakalı hiç bir şey görmedim.Yok öyle bir şey ama 1400 sene önce kız çocuklarını toprağa gömmenin ritüel olarak benimsendiği bir toplumda Kuran gibi bir kitabın varolmuş olması bile başlı başına bir mucizedir.Bu onun Allah kelamı olduğunu gösterir ıspatlar.Her türlü zulmün haksızlığın yapıldığı kadınların mal eşya gıbı goruldugu ve zalımlerın putperestlerın toplumsal erki oluşturduğu bir dönemde Kuran kurban edilen masum kız çocuklarının,yetimlerin,kadınların haklarının peşine düşmüştür.Fakirlere zekat verilmesini emretmiş toplumsal adaleti sağlamıştır.Daha sayısız bir çok doğruyu insanlara tebliğ etmiştir.Başlı başına bir devrim düşüncesidir İslam doğruyu yanlıştan ayırt eden iyiye kılavuz edendir.O peygamber ki linç edilme taşlanma hakir görülme eziyete maruz kalma öldürülme sürgün edilme gibi sayısız zulmle karşı karşıya kalacağını bile bile o putperest zalimlere direnmiştir.Onu taşlayanlara canını acıtmaya kast edenlere bile "Allah'ım onları affet bilmiyorlar" diyecek kadar rahmet önderidir.Veda hutbesini okudunuz mu?Bir okuyun 1400 sene önce hangi üniversiteden çıkmış o veda hutbesi bir düşünün bakalım.İnsan haklarını bu denli koruyan insana insan olduğunu hatırlatan böyle bir din ve peygamber var mı?Vicdanınızla baş başa kalıp düşünün.Bir çok ayetinde düşünmeyi akıletmeyi öğütleyen,ilk ayeti oku olan Kuran'ı onun ifadesiyle düşünerek anlayın.
 
Üst