Bunda şaşıracak bir şey var mı yok mu?

*SiRiNe*

Dekan
Katılım
22 Kasım 2007
Mesajlar
5,336
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Sağlıkla ilgili haberlerin, yazıların büyük ilgi çektiğini, ama aynı zamanda kafaları da nasıl karıştırdığını çok iyi biliyorum.

Meselá, yakın zamanlara kadar ‘tu-kaka’ edilen tereyağı, yumurta, kuyrukyağı... gibi hayvansal ürünlerin birdenbire sağlığımız için çok yararlı olduklarını okuyorsunuz.

Bakıyorsunuz, margarinin zerresinin zararlı olduğunu ileri süren diyetisyenler ‘margarine yağ çekmeye’ başlıyorlar. Senelerce yere göğe sığdırılamayan soya, yerin dibine batırılıyor.

Kimi uzman ‘Sakın güneşe çıkmayın’ diye fetva verirken, kimisi de güneşlenmeye methiyeler düzüyor.

Havuç kansere karşı kalkan diyen de var, havucu kanserin sebebi olarak gösteren de.

Dün kemik erimesinin bir numaralı etkeni olarak gösterilen kahve, bugün kalp dostu olup çıkıveriyor.

Herkes mutlaka grip aşısı olmalı diye ádetá reklám yapanlar da var; grip aşısının faydasızlığını... yan etkilerini... ballandıra ballandıra sayıp dökenler de.

Tıp eğitimi de farksız

Yukarıda verdiğim örnekler sadece gazete haberleri için değil, tıp fakültelerinde anlatılan dersler için de aynen geçerli.

Öğrenciliğimizin ilk senelerinde bir hocamızın söylediği ‘Çocuklar size bugün anlattıklarımızın, verdiğimiz bilgilerin en az yarısının yanlış olduğunu... yarın değişeceğini biliyoruz, ama bunun hangi yarısı olduğu maalesef belli değil’ şeklindeki sözleri ne kadar doğru imiş meğer.

Benim de öğretim üyeliği hayatım ‘bugün doğru bildiklerimizin yarın yanlış olduklarını görmekle’ geldi geçti.

Görünen de o ki bu daha senelerce böyle sürüp gidecek.

Söz Aziz Nesin’de

Şimdi size Aziz Nesin’in bir kitabından aldığım ve öğrencilerime de hep okuduğum bir yazıyı sunmak istiyorum.

Benim için bu birkaç paragrafın çok önemli tıp bilgileri kadar değerli olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.

Okuyun bakalım siz ne diyeceksiniz:

‘Yaz başında deniz banyosunun en sağlıklı biçimini öğrenmek için bir hekime danıştım. Sabahları, aç karnına onbeş dakika kadar denize girmemin yararlı olduğunu söyledi. Bu hekimin salık verdiği gibi yapıyordum. Bir sabah yine erken denize giderken rastladığım bir hekim arkadaşım, en iyi denize girme zamanının kahvaltıdan iki saat sonrası olduğunu söyledi.

Hangisinin doğru olduğunu anlamak için ünlü bir hekime başvurdum. O da, akşamüzerleri güneş çekilirken denizde yüzmemi, ama onbeş dakikadan çok denizde kalmamı salık verdi.

Birinin dediği öbürünü tutmadığı için aklım karıştı. Deneyimli bir hekime başvurdum. Önceki hekimlerin söylediklerini anlattım. Söylenenlerin hiçbirinin sağlık için doğru olmadığını ‘ültraviyole, radyoaktivite’ filan gibi terimler de kullanarak bilimsel olarak açıkladı. Günün güneşli saatlerinde girilmeliymiş ki, denizden yansıyan ışınlardan yararlanılsın. Sağlıklı insan bir saat denizde kalabilirmiş.

Büsbütün aklım karıştı. Başvurduğum bir başka uzman hekim, her denize girecek olanın benim gibi gelip hekime danışmasının ne denli iyi olacağını açıkladıktan sonra, her insanın denize girme zamanının ayrı olduğunu, denizde yüzme ve kalma süresinin de insanına göre değiştiğini söyledi. Kan tahlilleri, çiş tahlilleri, tansiyon ölçülmesi, röntgen muayenesi, kalp muayenesi filan sonunda, denize hiç girmemem gerektiği anlaşıldı. Yalnız öğle yemeklerinden sonra kumda oynayıp güneş banyosu yapabilirdim.

Kafam karmakarışık olmuştu. Gittiğim yaşlı bir hekim, öncekilerin dediklerinin hepsinin yanlış, en iyisi geceleyin denize girmenin doğru olduğunu söyledi.

Sporcu bir hekim de ‘Ne zaman canın denize girmek isterse o zaman gir yahu’ dedi.

Hekim olmak kolay değil, yıllarca öğrenim görüyorlar. Elbette bir bildikleri var ki bu öğütleri verdiler bana... Evet hekim olmak kolay değil de, hekimin dediğini yapmak kolay mı? Uygar insan, hekimin sözünden çıkmaz. Ben bu hekimlerin hepsinin dediklerini yerine getirsem, sabah erkenden aç karnıma denize girip bir daha hiç denizden çıkmamam gerekir ki, bu kez de karada kalmaya fırsat bulamam.

Bir arkadaşıma bunları anlatıp şaka olsun diye, ‘Tanıdığın iyi bir hekim var mı, karada ne kadar kalacağımı soracağım’ dedim.’


Ahmet R.KÜÇÜKUSTA
 

bulmeh

Profesör
Katılım
26 Temmuz 2007
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
Artık hekimlerden korkmaya/endişelenmeye başladım. Ayrıca Ahmet bey'in yerinden olsam artık o soruyu sormam, çünkü bir daha denize giremeyebilir :)
 

*SiRiNe*

Dekan
Katılım
22 Kasım 2007
Mesajlar
5,336
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Ahmet bey güzel yazmış...

Çokta doğru hekim olmak kolay değil fakat olanların söylediklerini uygulamak kolay mı sanki hele de her biri farklı birşey söylerken...!

bulmeh sorma kardeşim tabi sen kendin dene ve gör ;D hangi saatte girdiğinde kendini nasıl hissettiğine bak :) Tabi yine de tedbiri elden bırakma tam öğlen saatinde çıkma güneşe... :)

Atalarımız ne demiş herşeyin azı karar çoğu zarar...!

Yazının şu kısmı çok doğru kişiye göre değişir deniz de kalma süresi ve giriş saatleri bu kişinin bünyesine, ten rengine ve sağlık durumuna göre çeşitlilik gösterir.
 

*SiRiNe*

Dekan
Katılım
22 Kasım 2007
Mesajlar
5,336
Reaksiyon puanı
2
Puanları
0
Reklamlar da çıkan doktorları bilemem tabi ne düşündüklerini ama benim bire bir konuşup görüştüğüm Prof.Dr. (İsmim vermiyorum reklam yapmamak için) kesinlikle karşı bir tek bizim kültürümüz de olduğunu söylüyor ve tüketilmemesi gerektiğini savunuyor.
 

bulmeh

Profesör
Katılım
26 Temmuz 2007
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
Ben de başka bir doktora sordum, 'öğle saatlerinde yeme de ne zaman yersen ye' diyor :p :D
Şkası bir yana, margarinlerin revaçta olduğu seneler, çıkan bazı dedikodular ve arkasından gelen gerek olumlu gerek olumsuz bilgiler ve tepkiler zaten kafamızı bulandırmaya başlamıştı. Ama ne hikmetse sonra o dedikodular! çöpe atılıp doyasıya margarin yedik!. Geçmiş olsun (şey afiyet olsun)...
 

yuureii

Profesör
Katılım
13 Aralık 2007
Mesajlar
2,239
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Hep palavra, biri öyle diyor biri böyle diyor. En iyisi herkes kendine yararlı olanı yapsın.
 

bulmeh

Profesör
Katılım
26 Temmuz 2007
Mesajlar
1,653
Reaksiyon puanı
14
Puanları
38
Asıl sorunda orada zaten. Millet kendine göre yararlı olanları öğreneyim derken kendini, kendisi gibi artık ne yapacağını şaşırmış durumda olanların yanında buluyor. :)
Bilim adamı, doktor , mühendis vs. olabilirsin ama bunu nerede kullanacağın daha önemli. (Örn. Albert Einstein)
 

ashabulyemin

Profesör
Katılım
6 Aralık 2008
Mesajlar
3,389
Reaksiyon puanı
20
Puanları
0
Bence ticari markalar piyasaları yönlendirmek için konusunun uzmanı!!!kişileri kullanıyorlar.Mesleklaeri farketmez.
 
Üst