Penetrator God
Doçent
- Katılım
- 14 Ocak 2020
- Mesajlar
- 863
- Çözümler
- 1
- Reaksiyon puanı
- 527
- Puanları
- 93
- Yaş
- 26
Bir çoğunuza antipatik gelmiş olabilirim ama altını çizmek isterim, pek çok ırkdaşımın aksine vicdansız, vahşi biri değilimdir. Hayatımda ki zorluklar karşısında her zaman sağlamlık, hedeflerim karşısında da süreklilik sergilemişimdir. Dayanıklıyımdır ve cesurumdur. Ancak sonuçları ne olursa olsun seçim yaparken ahlaki değerlere bağlı kalmaya çalışmışımdır.
Annem ev hanımı, Babam ise bir zanaatkardı, toplum tarafından değer gören, güzel görünen, faydalı aletler yapardı. Jerall dağlarındaki ormanlarda ağaçlar o kadar boldur ki şehirdeki her şey neredeyse ahşaptan yapılmıştır. Bu yüzden zenginler bile yeni mobilyalar yaptırtmak ve evlerini güzelleştirmek için babama gelirlerdi.
Rahat ve lükse alışkın biri olarak büyüdüm. Bir çekiç ile balyoz arasındaki farkı anlarım. Çocukluğumu şehrin en varlıklı soylu Kontlarından birinin köşkünde uşak olarak geçirdim. Kötü tarafı hizmet ederken ilk görevim, her zaman ağır başlı ve alçak gönüllü olmaktı, İyi tarafı her türlü eğlencenin olması: ziyafetler, yarışmalar, turnuvalar, dedikodular, büyük aşk ve hikayelerin şiirlerini okuyan ozanlar, soylu tabakadan insanların ziyaretleri. Anlayacağınız bir dünya kargaşa ve yorucu olay.
Hiç unutmam, soylu ailelerin çocuklarıyla, genelde beni görmezden gelirlerdi ama hepsi kendini beğenmiş değildi. Aralarından iyi arkadaşlık kurduklarımda oldu. Ağaç dallarını kılıç gibi kullanarak kaba oyunlar oynardık. Oynadığımız bu oyunlar gündelik yaşantımda bana paha biçilemez dersler verdi.
Şimdilerde yolların çağrısına cevap veren bir köyden yada şehirden diğerine, bulabildiğim ne varsa ticaretini yaparak dolaşan bir gezginim. Çocukluğum aksine yetişkinliğe yeni adım attığım bu zamanlardaki hayatım zengin bir varoluşa sahip değildi, ama böbürlenmek gibi olmasın, konu pazarlığa gelince en cimri ihtiyarlardan bile iyi fiyat koparacak kadar ustaydım.
Annem ve babam vefat ettiğinden beri aklımda tek bir şey var, o da ailemin kaybının acısı bu kadar yakınken artık Cyrodiil'de kalamayacağımdı. Evim gitgide adeta bir hapishaneye dönmüştü. Çocukluğumdan beri dünyayı gezip görme hayallerim vardı. Ama özellikle bir yer vardı. Skyrim'i görmek istiyordum, tüm Kuzeylilerin babası olan Tiber Septim'in, Yüce Talos'un doğduğu yeri görmek istiyordum...
Belki de yeni bir hayat bana, ailemi onurlandırmamı ya da onları unutmamı sağlayabilirdi. Ayrılma fikri kafama yatmıştı, ayrıca Bruma Nibenlilerin şehri olarak bilinir ancak Skyrim sınırına yakınlığından dolayı daha çok kuzeyli bir şehri andırır. Bruma her zaman soğuk ve karla kaplıdır. Böyle bir iklimde doğup büyümek Skyrim'de bana avantaj sağlayacaktı, kendi memleketimde gibi hissedecektim ve alışmakta zorluk çekmeyecektim.
Skyrim hakkında hikayeler anlatıp dururlar. İmparatorluk ile Fırtınapelerin arasındaki savaşlar yüzünden paramparça bölünmüş topraklar, fırsatçılar, maceracılar, haydutlar, ve son olarak ejderhaların dönüşü. Tehlikelere göğüs gerecek nitelikte olanlara büyük fırsatlar sunan bu ülkede geçmişimi ardımda bırakıp yepyeni bir hayata başlayabilirim. Özgür olacağım ve seçtiğim yol her ne olursa olsun büyük maceraların beni beklediğini hissediyorum.
Ve ardından hızlı bir kararla sadece gittim ve asla arkama bakmadım...