Azrail ne kadar güzeldir ? !!

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan mr_rain
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

mr_rain

Müdavim
Müdavim
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
23,957
Reaksiyon puanı
442
Puanları
7,263
ALINTI

Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size nakletmek istiyorum...

Kanser hastanesinde baş hekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine rağmen, bazi formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm.

Ancak Serap'in da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra bir ihale için İzmir'e gitmek istedi. Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim.

Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa bir süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak:

--''Doktor bey,'' dedi. ''Ben size...dargınım.''

-- ''Niçin?' diye sordum.

--'Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH 'ı, ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?'

Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildigim için bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak:

--'Doktora ulaşmak kolaydır'' dedim. ''Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın...'
Konuşmaya mecali olmadığından 'Ben o isteği duyuyorum' manasında başını salladı. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve dersler 'hızlandırılmalı öğretime' dönmüştü. Anlattığım iman hakikatlerini bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu.

Vefatına bir hafta kala:

--'Doktor bey'' dedi. ''Ben ölürken ne söylemeliyim?'

--'Senin durumun çok özel' dedim. ''Kelime-i Şehadet sana uzun gelir. O anı fark edince ''Muhammed'' (s.a.v) sana yeter.'

O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi telefon ederek:

--'Serap, bir haftadir morfin yaptırmıyor.' Dedi. 'Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor.'

Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum.

'Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste 'Muhammed' diyemezsem?

İşte Serap, böyle bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün daha ömrü varsa, son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap'ın acizliği hürmetine sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair bir işaret sezdim. Ertesi gün O'na:

--'Hiç korkma!' dedim. 'İğneyi vurdurabilirsin.'

Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:

--'Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?'

--'Kızım,' dedim. 'O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir.'

Salı günü Serap'in ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim. Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:
-'Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!' dedi ve devam etti:

--Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve 'yataktan kalkması imkansız' denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz kıldı.Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:

--'Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, O'nun söylediğinden de güzelmiş!.
 

risale

Doçent
Katılım
23 Mart 2010
Mesajlar
557
Reaksiyon puanı
13
Puanları
0
Azrail aslında daha sonra alimler tarafından verilmiş bir isim olsada kullanılmasında mahsur yok
melek ül mevt kafire kötü görüntüyle kötü kokuyla gelecek ve ruhu azabla kabzedecek mü'minede hoş kokusuyla güzel görüntüsüyle gelecek nazik biçimde incitmeden kabzedecektir
inşaallah son nefesimizde imanımız tam oluruzda o güzelliğe erişiriz.
Melek-ül mevt in can alma gibi bir gücü yoktur. o sadece bir memur olup kendine verilmiş listenin ruhlarının alınmasına vesile olur.
Kardeşim hatırlattığın iyi oldu. Bu konuya bir bakalım .
 

penguin

Profesör
Katılım
11 Haziran 2009
Mesajlar
3,494
Reaksiyon puanı
201
Puanları
243
Çok güzel bir yazı, teşekkürler. "Melek-ül Mevt" in de türkçe anlamı, "Ölüm Meleği" dir.
 

s3000

Asistan
Katılım
27 Mayıs 2008
Mesajlar
156
Reaksiyon puanı
2
Puanları
18
gerçekten duygulandım. paylaşım için sağolun.
 

spybot

Guru
Emektar
Müdavim
Katılım
1 Kasım 2008
Mesajlar
47,206
Reaksiyon puanı
629
Puanları
7,293
İlginç.:)
 
Üst