mr_rain
Guru
- Katılım
- 9 Temmuz 2008
- Mesajlar
- 23,961
- Reaksiyon puanı
- 453
- Puanları
- 7,263
Şair Cahit Sıtkı Tarancı (4.10.1910-13.10.1956) askerliğini yedek subay olarak yapmak üzere birliğine gider. O yıllarda yedek subay sayısı az olduğundan her yedek subaya emir eri verilmektedir. (Astsubaylara bile müşterek ya da dönüşümlü emir eri verilirdi 1955 yılına kadar.)
Birliğinde bölük yazıcısından künye defterini ister, Tarancı. Sırayla isimlere bakar, bir isim dikkatini çeker: Abbas oğlu Abbas. Sakat ve çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir Abbas. Talim bitiminde askerin yanına gönderilmesini ister. Öğle saatlerinde kapı çalınır. Karşısında civan mert yiğit biri selam çakıp;
Abbas oğlu Abbas, emret komutan!.. der. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:
Nerelisin?
Memleket Mardin, kaza Midyat komutan!
Sen benim emir erim olur musun?
Sen bilir komutan!..
Askere eşyalarını toplamasını ve kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını ister.
Zamanla askerin zekiliği ve sıcakkanlılığından etkilenir. Abbas her sabah erkenden kalkar Cahit Sıtkıya kahvaltı hazırlar. Öğle yemeğini sormadan hazırlar. Tüm ihtiyaçlarını karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir. Erkenden kalkıp Cahit Sıtkı'nın kıyafetlerini ütüler hazırlar ve evin temizliğini yapar. Akşam olunca Cahit Sıtkı'nın sevdiği yemek ve mezeleri hazırlar. Zamanla aralarında komutan-asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşur. Bu saf ve temiz Anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiştir Cahit Sıtkı. Zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve bu Anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri duyumsayıp keşfeder.
Akşamları rakı sofrası kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırlar Abbas. Aralarındaki duygu bağları güçlenir. Böyle bir keyif akşamında alkollü Cahit Sıtkı sorar:
Sen İstanbul'u bilir misin Abbas?
Bilir komutanım.
Orda bir Beşiktaş var bilir misin?
Bilir komutan! Ben orda acemi birlikteydim.
Orda benim bir sevgilim var. Sen bana kaçırıp onu getirir misin?
Elbet komutan!
Sabah olur Cahit Sıtkı bakar ki Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş tıraş olmuş hazırlanmış. Cahit Sıtkı sorar;
Hayırdır Abbas neden böyle hazırlık yaptın?
Ben İstanbula gidecek komutan!
Ne yapacaksın sen İstanbulda?
Sen söyledi bana. Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!..
Gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp kapıyı çarpar ve çıkıp gider Cahit Sıtkı... Fakat bu mert askerin, yüreği sevgi dolu Anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığından duygulanır. Akşam olur. Ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve Abbası karşısına oturtur. Birlikte yer içerler ve ünlü Cahit Sıtkı o ünlü şiirini kâğıda döker (1943):
Haydi Abbas, vakit tamam; / Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı; / Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun; / Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece; / Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye, / Göster hükmettiğini mesafeye / Ve zamana.
Katıp tozu dumanı, / Var git, / Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; / Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Cahit Sıtkı ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine
(İstanbul Atatürk Havaalanı, 21.9.10)
Mehmet Ali Sulutaş
Kerevette yer bulamayan bir yurttaş
Birliğinde bölük yazıcısından künye defterini ister, Tarancı. Sırayla isimlere bakar, bir isim dikkatini çeker: Abbas oğlu Abbas. Sakat ve çolak eli yüzünden çürüğe ayrılmış biridir Abbas. Talim bitiminde askerin yanına gönderilmesini ister. Öğle saatlerinde kapı çalınır. Karşısında civan mert yiğit biri selam çakıp;
Abbas oğlu Abbas, emret komutan!.. der. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:
Nerelisin?
Memleket Mardin, kaza Midyat komutan!
Sen benim emir erim olur musun?
Sen bilir komutan!..
Askere eşyalarını toplamasını ve kendi evinin altındaki boş yere taşınmasını ister.
Zamanla askerin zekiliği ve sıcakkanlılığından etkilenir. Abbas her sabah erkenden kalkar Cahit Sıtkıya kahvaltı hazırlar. Öğle yemeğini sormadan hazırlar. Tüm ihtiyaçlarını karşıdan bir istek gelmeden düşünüp yerine getirir. Erkenden kalkıp Cahit Sıtkı'nın kıyafetlerini ütüler hazırlar ve evin temizliğini yapar. Akşam olunca Cahit Sıtkı'nın sevdiği yemek ve mezeleri hazırlar. Zamanla aralarında komutan-asker ilişkisinden daha güçlü bir dostluk bağı oluşur. Bu saf ve temiz Anadolu çocuğundaki sadakat ve temiz yürekten etkilenmiştir Cahit Sıtkı. Zaman zaman karşısına alıp dertleşir ve bu Anadolu çocuğunun ruhunda gizli şeyleri duyumsayıp keşfeder.
Akşamları rakı sofrası kurup en güzel kızartma ve mezeleri hazırlar Abbas. Aralarındaki duygu bağları güçlenir. Böyle bir keyif akşamında alkollü Cahit Sıtkı sorar:
Sen İstanbul'u bilir misin Abbas?
Bilir komutanım.
Orda bir Beşiktaş var bilir misin?
Bilir komutan! Ben orda acemi birlikteydim.
Orda benim bir sevgilim var. Sen bana kaçırıp onu getirir misin?
Elbet komutan!
Sabah olur Cahit Sıtkı bakar ki Abbas yeni asker kıyafetleri giymiş tıraş olmuş hazırlanmış. Cahit Sıtkı sorar;
Hayırdır Abbas neden böyle hazırlık yaptın?
Ben İstanbula gidecek komutan!
Ne yapacaksın sen İstanbulda?
Sen söyledi bana. Ben gidecek sana sevgiliyi getirecek!..
Gözlerindeki hüznü ve gözyaşlarını gizlemek istercesine arkasını dönüp kapıyı çarpar ve çıkıp gider Cahit Sıtkı... Fakat bu mert askerin, yüreği sevgi dolu Anadolu çocuğunun samimiyeti ve sıcaklığından duygulanır. Akşam olur. Ağaç altında rakı sofrası kurdurur ve Abbası karşısına oturtur. Birlikte yer içerler ve ünlü Cahit Sıtkı o ünlü şiirini kâğıda döker (1943):
Haydi Abbas, vakit tamam; / Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı; / Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun; / Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece; / Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye, / Göster hükmettiğini mesafeye / Ve zamana.
Katıp tozu dumanı, / Var git, / Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; / Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.
Cahit Sıtkı ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine
(İstanbul Atatürk Havaalanı, 21.9.10)
Mehmet Ali Sulutaş
Kerevette yer bulamayan bir yurttaş