21 Mayıs 1864 Unutmadık! Unutmayacağız!

Elbruz46

Rektör
22 Şubat 2008
11,931
1,338
293
21 Mayıs 1864
SOYKIRIMIN 144.YILI.


144. yıl​

"İnsanları yurtlarından söküp atabilirsiniz; fakat yurtlarını kalplerinden asla..."
İnsanlık tarihinin en eski, en köklü, en bilinen coğrafyası, hemen tüm dünya dillerinde, tüm dünya masallarında, destanlarında yer alan ulaşılmaz, efsunlu, gizemli, atlas ve safir renkli düşler, mutluluklar ülkesi; Çerkes halklarının kutsal anayurdu. Doğudan batıya, kuzeyden güneye binlerce yıldır toplumların, uygarlıkların gelip geçtiği, tarihi kavimler kapısı, sevgili KAFDAĞI!..


Tarihte eşi benzeri görülmemiş barbar bir jenosit ve sürgünle bu kutsal ata topraklarından koparılan, ikinci vatan saydıkları kırktan fazla ülkede dağınık bir şekilde yaşayan, evrensel barışın, dostluğun, kardeşliğin, insanlığa ne denli gerekli olduğunu, 21 yüzyıla da taşıyan Çerkes halkları; şimdilerde uğradıkları soykırımın, sürgünün 144. yılını, tüm ulusları, toplumları ve dinleri barışa ve kardeşliğe çağırarak, dünyada süregelen savaşların, yıkımların durmasını, gözyaşının ve akan kanın dinmesini umut ederek anmaktadır.

Sürgün...



Kafkas halklarının anavatanlarını terk etmelerinin adını doğru koyabilmek bakımından şu üç kavramın anlamını iyi kavramak gerekiyor.

*


GÖÇ: İşgal ya da başkaca zorlayıcı nedenlerle topraklarında eskisi gibi rahat yaşama olanağı kalmayan bir halkın veya halkların başka yörelere veya ülkelere kendi kararlarıyla gitmeleri olayıdır.
*

SÜRGÜN: İşgal edilen ülkedeki insanların tümüyle ve zorla topraklarından çıkartılması ve başka yerlere gönderilmesi ve yerlerine başka halkların yerleştirilmesi olayıdır.
*

SOYKIRIM (Jenosit): İşgal edilen topraklardaki halkları planlı bir şekilde ve bir daha toparlanamayacak şekilde toptan yok etmek ve yerlerine işgalcileri veya yandaşlarını yerleştirmek olayıdır.


İlk çağlardan beri uygarlık tarihinin ağırlık merkezlerinden biri olan Akdeniz havzasının siyasi ve ekonomik hayatında, Kırım ve Kafkasya'nın çok ayrı bir yeri bulunmaktaydı. Çar I.Petro'nun, "Mümkün olduğu kadar Hindistan ve İstanbul'a yakın olmak gerekir. Zira, buralara hükmeden dünyaya hükmeder" düşüncesini ortaya attığı 1722'den beri yönetime gelen tüm Çarlar, bu amacı gerçekleştirmek için en büyük engel olarak da Kuzey Kafkasya'yı ve halklarını göregelmişlerdir.

Doğuya giden İpekyolu, stratejik geçitler ve kavşaklar batı için ne kadar önemli ise, sıcak denizlere inmek isteyen Rus Çarlığı için de aynı derecede önemliydi. Dolayısıyla, yüzyıllarca savaş ve saldırılara maruz kalmış Kafkas halkları için savaşların en kötüsü; en yıkıcısı 16. yy.'da başlayıp 19. yy. boyunca süren ve sonuçları bakımından bir soykırım (jenosit) niteliğinde olan Kafkas-Rus Savaşları'dır. Modern silahlarla donanmış, sayıca üstün çarın ordusu ile; tüm dünya tarafından yalnız bırakılmış, silah ve cephanesi olmayan, sayıca az Kafkas halkları arasında süren bu savaş, neredeyse eli silah tutan herkesin şehit olması sonucu büyük bir facia ile sonuçlanmıştır.

Bu savaş sonrası Çerkesler, çar tarafından % 80'leri aşan bir oranda sürgüne tabi tutulmuş ve anayurtlarını terk etmek zorunda bırakılmıştır. Sonuçları itibariyle günümüz Çerkes toplumunun konumunu belirleyen bu sürgün olayına kimileri "Göç", kimileri "Büyük Göç", kimileri "Zorunlu Göç", kimileri "Tehcir" demişlerdir. Feodal yapıda gerçekleşen değişiklikler yanında Ruslar tarafından geliştirilen ve Ortodoks kilisesinin de içinde bulunduğu idare tarzına bağlı olarak, eski yaşam koşullarının kalmayışı sonucu kendi iradeleriyle anavatanlarını terkedenlerin sayısı da bir hayli olmakla beraber, büyük bir çoğunluğu resmen topraklarından sürülmüştür. Çerkesler'in tümüyle anayurtlarını terk etmelerinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun yeni asker ihtiyacı ve müslüman nüfusu artırmak gibi nedenlerle geliştirdiği politikalar da önemli oranda etkili olmuştur. Ancak, Çerkesler'in anayurtlarından koparılmasının ana nedeni, çarlık Rusya'sının 21 Mayıs 1864'den sonra uyguladığı insanlık dışı sömürgeleştirme ve sürgün politikasıdır.

Bu sürgün, 1859'dan sonraki savaşlarda uygulanan şekliyle ve Batı Kafkas Cephesi'nin düşmesi ile Çerkes halkına çarlık tarafından uygulanmış tam bir soykırım ve toplu bir katliamdır. Savaş sırasında uygulanan yöntemlerin bir katliam olduğunu bizzat Rus tarihçileri ve edebiyatçıları da yazmaktadırlar:

Kont Lev Tolstoy: "Köylere gece karanlığında dalıvermek adet haline gelmişti. Gece karanlığının örtüsü altında Rus askerlerinin ikişer üçer evlere girmesini izleyen dehşet sahneleri öylesineydi ki, bunları hiç bir rapor görevlisi aktarmaya cesaret edemezdi..."

Rus Tarihçi Sulujiyen: "Dağlılar teslim olmuyor diye biz davamızdan vazgeçemezdik. Silahlarını alabilmek için yarısını kırmak gerekti. Kanlı savaşta çoğu analar elimize geçmesin diye kendi çocuklarını öldürüyorlardı. Bir çok kabile bu yüzden yok oldu..."

Rus Tarihçi Yd. Felisin: "Bu, gerçek ve acımasız bir savaştı. Yüzlerce Çerkes köyü ateşe verildi. Ekin ve bahçelerini imha için atlara çiğnettik ve sonuçta bir harabeye dönüştü..."

Rus İ. Dzarov: "Osmanlı'ya göç etmek için yola çıkanların yarısı bile oraya ulaşamadı. Bu denli bir perişanlık insanlık tarihinde çok azdır..."

Ünlü Rus Yazarı Puşkin: "Çerkesler bizden nefret ediyor. Çünkü onları özgür yaylalarından attık, köylerini yaktık ve kabileleri toptan yok ettik. Onlar eskiden Hıristiyan'dı, yeniden İncil ile tanıştırmak lazım..."

Fransız gazeteci A. Fonvill:
"Gemicilerin gözü doymuyordu. 50-60 kişilik gemiye 200-300 kişi alıyorlardı. Yanlarına aldıkları biraz su ve ekmek 5-6 günü aşınca tükeniyor, açlıktan salgın hastalıklara yakalanıyorlar, yolda ölüyor ve denize atılıyorlardı. 600 kişiyle yola çıkan gemiden ancak 370 kişi sağ kalabilmişti..."

Bu sürgün insanlık tarihinin gördüğü en büyük trajedilerden biridir. Yüz binlerce Kafkaslı vatanlarını savunurken; savaşlarda, sürgünde, sürgün yollarında, sürgün sonrası yeni yabanıl topraklarda yaşamlarını yitirmişlerdir. Bu sürgünde Çerkes halkı vatanından sökülüp atılmış, bölünmüş, parçalanmış ve yok oluşun eşiğine itilmiştir.

21 Mayıs 1864...


Çarlık Rusyası, 300 bine yakın asker ve modern silahlarla saldırmasına karşın 1856 yılına kadar Kafkasya'ya tam hakim olamadı. Özellikle Batı Kafkasya'da direnişler son dönemde çok çetin geçiyordu. 1856'da Paris Konferansı'nda Osmanlı ve Avrupalı müttefikler tarafından Kafkaslılar yalnız bırakıldı. Paris Konferansı sonuçlarına göre Rusya, Kafkasya'da ne isterse yapabilecekti. 1859'da (Şeyh) Şamil'in de teslim olmasıyla Doğu Kafkasya'da savaş hemen hemen bitmiş, Rusya bütün gücüyle Batı Kafkasya'ya saldırmaya başlamıştı. 1860-1864 yılları arasında (ki bu savaşlarda bütün Kafkas boyları yer almışlardı) Batı Kafkas Cephesi yeniden kurulmuş ve çok çetin çarpışmalar olmuştu. Çarlık acımasız bir vahşet uyguluyordu. Köyler yakılıyor, ekinler yok ediliyor, mallar yağmalanıyordu. Halkın direncini kırmak için çar orduları halkı sürgüne tabi tutuyor, geri dönüş umutlarını kırmak için, gözleri önünde köylerini yakıyordu. Boşaltılan topraklara Kazak ve Rus köylüleri yerleştiriliyordu.

Bir yandan süregelen savaş, bir yandan sürgünler ve soykırım, 1864 baharına kadar devam etti. 1864 Mayıs ayında her boydan Kafkas savaşçıları, Soçi yakınlarında Aybgo Suyu yakınlarında yeni bir cephe açtılar. 7-11 Mayıs tarihleri arasında Ruslar'a büyük kayıplar verdirdiler. Bunun üzerine Kafkasya'daki Rus birlikleri dört koldan bu son cepheye saldırdılar. Çerkes güçleri ağır top ateşi altında günlerce dayandılar... Hepsi şehit olana kadar...

Ve 1864 yılının Mayıs ayının 21. günü Rus orduları Soçi yakınlarında Kbaada çayırlarında (şimdiki adıyla Krasnaya Polyana) büyük bir zafer şöleni ve resmi geçit yaparak, Kafkasya'nın düşüşünü kutladılar. General Yevdokimov, Kafkasya sorununun bittiğini Çar'a müjdeliyor, dağların yüksek noktalarında direnişi sürdüren küçük grupların da takip edilerek yok edileceğini bildiriyordu.

Yevdokimov'a göre kesin çözüm, Çerkesler'in topraklarından sürülerek denizin öteki yakasına kovulmalarıydı. Kuban ötesinde kalan ve boyun eğen halk bile onun gözünde zararlı ve tehlikeliydi. Onların da sürülmeleri gerekiyordu.
Ve böylece... 1864yılı, sürgünün en yoğun olduğu yıl olarak tarihe geçti. Lapinski'ye göre, 10 Temmuz 1864'e kadar 200 binden fazla Çerkes, gemilerle Osmanlı limanlarına taşındı. Tarihçilere göre, Çar ve komutanlarının emriyle 19. yy.'da Osmanlı topraklarına 1.600.000 civarında Çerkes sürgün edildi.

İşte 21 Mayıs 1864, Çerkes halkının belleğine böyle kazındı. Çar ve orduları için zafer, Çerkesler için acının, hüznün, sürülüşün, bölünmüşlüğün ve ölümün günü...

21 Mayıs'lar, her şeye rağmen Çerkes halkının yaşama direncinin ifadesidir. Direniştir, başkaldırıdır, diriliştir. Tüm zalimlere inat, Çerkesya'nın yeniden var olma mücadelesidir.

21 Mayıs'lar, halkımızın belleğine kazınan tüm bu acıları, savaşları insanlık dışı uygulamaları dünyaya haykırmak istediğimiz gündür.

21 Mayıs'lar dün, bugün, yarın perspektifinde ulusal-kültürel kimliğimizi yaşama ve yaşatma isteği ile geleceğe ışık tuttuğumuz günlerdir.

--------------------------------------------------------------------
 

Elbruz46

Rektör
22 Şubat 2008
11,931
1,338
293

Kafkasya ve Çerkesler (Adige)

Anayurtları Kafkasya kadar dünyada tanınmayan, Kafkasya'nın otokton (yerli) halkları, batı ülkelerinde Caucausian, Circassian; Arap ülkelerinde Serkeş, Şerakise, Türkiye'de ise "ÇERKES" adıyla bilinmektedirler. Kafkasya'yı, MÖ. 5 binli yıllara dayanan eski tarih ve uygarlıkları ile Abaza, Adıge, Asetin, Çeçen, Dağıstan halkları ile yüzyıllardır Kafkasya'da yaşayan Karaçay ve Balkar halkları oluşturmaktadır. "Kafkasyalılık", "Kuzey Kafkasyalılık" ve "Kafkaslılık" birleştirici isim olmuştur. Artık milliyet, boy, kabile, sülale, aile gibi bir çok farklı alt kimliği koruyup, yaşatıyor olmalarına karşın, "Kafkaslılık" üst kimliği her zaman güçlü bir birleştirici aidiyet duygusudur bu halk için...

Kafkasya, Kuzey ve Güney Kafkasya olarak coğrafi iki ana bölüme ayrılır. Güney Kafkasya'ya genel olarak Transkafkasya, Kafkas ötesi, Kafkas ardı denilmektedir. Oysa Kafkasya denilince akla, öncelikle Kuzey Kafkasya ana coğrafyası gelmektedir. Tarihsel olarak Kafkas uygarlığının beşiği burasıdır.

Güney'de yaşayan ve Kafkas uygarlığı ve kültür dokusunun bir parçasını oluşturan otokton halklar da, kendilerini Transkafkasyalı olarak tanımlamazlar. Kafkasyalılık, onlar için de belirleyici bir kavramdır.

Kafkasya, güzel coğrafyası, verimli toprakları ve jeopolitik konumu ile tarih boyunca çeşitli halkların ve devletlerin ilgisini çekmiş, iştahlarını kabartmış, saldırılarına hedef olmuştur. Kafkaslılar, yüzyıllarca vatanlarını savunmak için sürekli savaşmak zorunda kalmışlardır. Kafkas tarihi, neredeyse bir "Savaşlar Tarihi"dir. Bu savaşlar, Kafkasya'da kalıcı bir devlet yapısının kurulmasını engellemiş, devlet geleneği prenslikler düzeyinde kalmıştır. Nüfus hareketleri, büyük kentlerin kurulmasını önlemiş, maden kültürünü yaratıp Anadolu'ya ve batıya taşımış, yazısı ve düzenli bir ordusu bulunan halklar iken/savaşlar ve işgaller sonucu modern toplumun bu tür ana kurumlarından yoksun kalmışlardır.

Kaynak
 

tugbagaleri

Profesör
13 Mayıs 2006
2,224
47
228
İçinde acılar,hüzünler,ölümler v.b barındıran bu sürgünün etkileri Osmanlı ve Türkiye cumhuriyeti açısından olumlu yönleri agır basmıştır. Çerkezlerın bulundukları toprakları sahiplenişi ve savaşlardaki kabiliyetleri sayesinde stratejik bir çok önemli zaferlere imza attılar....Allah hiçbir topluma boyle acılar yaşatmasın
 

Elbruz46

Rektör
22 Şubat 2008
11,931
1,338
293
21 Mayıs 1864
Bugün 21 Mayıs!

Unuttuğumuz An Yok Olacağımız, Kaybettiklerimizi Hatırlatırken Direnmeye Devam Ettiğimizi Gösteren O Acı Gün...​


21 Mayıs 1864 Kafkas - Rus Savaşları'nın, 300 Yıllık Çerkes Mücadelesinin Sonu, 1,5 Milyon Kafkasyalı'nın Zorla Vatanından Çıkarıldığı Gün...

İnsanlık Göz Yumdu Bu Zulme Ama Biz Kafkasyalıların Gönülleri Vatanımıza Duyduğumuz Özlemin Bilediği Kılıçla Yaralandı!"
UNUTMADIK UNUTTURMAYACAĞIZ!
-------------------------

Türk Kardeşlerimiz Hepiniz Hitlerin yahudilere yaptığı soykırımı bilirsiniz...
Türk Kardeşlerimiz Hepiniz Türklerin Ermenilere yapmadığı ama dünyanın büyük bir bölümünün tanıdığı Lafta ermeni soykırımını bilirsiniz...
Türk Kardeşlerimiz Hepiniz ABD nin kızılderililere yaptığı soykırımı bilirsiniz...
Türk Kardeşlerimiz peki 145 yıldır sizinle kardeşçe bu topraklarda yaşayan sizinle omuz omuza istiklal savaşında savaşan din kardeşlerinizin yaşadığı soykırıma neden bu kadar duyarsızsınız? :(


 

novaege

Öğrenci
17 Mayıs 2009
59
0
0
Filistinlilere yardımda tek yürek olan Türkiye acaba Filistinliler gibi Müslüman olan Çerkezler'e karşı neden tek yürek olamıyor. Ülkemizde Çerkez komutanlar bir bir öldürülüyor. Kalanları da biz kendi elimizle sınırdışı edip Rusya'ya veriyoruz. Hani Müslümanlar kardeşti?
 
Üst