Nefis muhasebesi...

  • Konuyu başlatan Konuyu başlatan wenus
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Nefis muhasebesi...

Bize tahsis edilen ömür, ister uzun olsun, ister kısa onu değerlendirmeliyiz, boşa harcamamalıyız. Ebedi hayatı kazanmanın gayreti içinde olmalıyız...

Yatağa girip gecenin sessizliği ile baş başa kaldığımızda, bütün bir gün boyunca düşünemediğimiz şeyleri düşünebilir ve o günün muhasebesini yapabilme imkânını bulabiliriz.

Bir sürü konuşmayla geçen günümüzün sonunda, ömrümüzün bir gün daha azalmış ve kabir kapısına bir adım daha yaklaşmış olduğumuzu anlarız.

Tek fırsat olarak insanlara verilen ve her saati en kıymetli mücevherden daha değerli olan zamanımızı nasıl geçirdik?

Kârlı mıyız, zararlı mıyız?

Bunun hesabını her akşam yapmalıyız.

Kârlı isek, kârımızı nasıl biraz daha arttırabiliriz, zararda isek, bundan nasıl kurtulabiliriz? Araştırmalıyız.


Bir yanda medeniyet harikâları ve sür’âtle gelişen teknik ve ilim dünyası, diğer yanda ise, her gün, her yaşta vefât eden yüz binlerce insan...

İlim, bu kadar ilerlemesine rağmen insan ömrüne bir şey ilâve edememekte, bilâkis ahiret yolcularının hızını ve vasıtalarını çoğaltmakla aczini itiraf etmektedir.

BİN SENE DE YAŞASAN!..

Yakın bir gelecek için projeler yapan, onlar için endişe duyan, uykularını kaçıran, kilo verip zayıflayan, kısacası istikbâl endişesi ile kıvranan insanoğlu acaba gerçek istikbâl için neler düşünüyor ve ne hazırlık yapıyordur?

İnsanın şiddetle muhtaç olduğu sonsuzluk arzusu karşısında, fani oyuncakların dünyayı yalancı cennete çevirmesi de boştur.

İnsan, yazdan sonra gelecek olan kışı karşılamaya ve tedbir almaya kendini mecbur bilip hazırlık yaptığı gibi, yaşamakta olduğu fani ve kısacık hayattan hemen sonra gelecek olan ölümü de karşılamaya hazır mıdır?

İnsan, madem fanidir, ömür bin sene de olsa bir gün bitecektir. Bin yıl ömür sürmüş birine hayattan ne anladığını sorarsak; büyük bir ihtimalle ve gülümseyerek hiçbir şey anlamadığını söyleyecektir. Bunca senelerin nasıl geçtiğini anlamadığını da ifade edecektir.

Nuh aleyhisselâm bin yıldan fazla yaşadı. Bir gün Azrâil aleyhisselâm geldi ve ruhunu almak için izin istedi. (Yalnız Peygamberlerden izin alınırdı.)

Nuh aleyhisselâm da “Rabbimizin emirleri ne ise ona razıyız” diye karşılık verdi.

Melekül-mevt, Nuh aleyhisselâma sordu:

-Ey Peygamberliği en uzun süren insan! Bu dünyayı nasıl gördün!

O da “Bir evin iki kapısı olur ya, birisinden girdim, diğerinden çıkıyorum” diye cevap verdi. İşte dünya budur.



Öyleyse; kısa bir ömür ile, uzun bir ömür arasında fazla bir fark yoktur. İkisinin de sonu ölümdür. Ebedi bir hayata nisbeten hiç sayılır...

Gerçekten uzun bir ömür, ebedi saâdeti kazandıran ömürdür.

Meselâ, 20 yaşında ölen bir insan, şu kısacık ömründe Rabbinin rızasını kazanmış, cennete gireceklerle beraber olabilmişse; o kısa yaşamadı demektir. Ona “hayattan nasibi azmış” denebilir mi?

Bir adam da 100 yaşında ölmüşse ona da “Ne kadar çok yaşadı, bu zamanda bu yaşa kim gelebilir!” denir. O kimse ise eğer ömrünü boşuna geçirmişse, çok kısa yaşadı demektir.

DÜNYA VE ÂHİRET SAADETİ İÇİN

O halde bize tahsis edilen ömür, ister uzun olsun, ister kısa onu değerlendirmeliyiz, boşa harcamamalıyız. Ebedi hayatı kazanmanın gayreti içinde olmalıyız.

Doktor, hastasına reçete yazar: “Sıhhatini kazanman ve huzurlu bir hayat yaşayabilmen için bu ilaçları tarif edilen dozda ve zamanda kullanmalısın! Yoksa hastalığın müzminleşir, tedavin zorlaşır, hatta imkânsız hale gelebilir!”

Ebedi âlemde huzurlu bir hayat yaşayabilmek için manevi tabiplerin reçeteleri vardır, O da;

Rabbimize iman ve itaat etmek, haramlardan sakınmak ve insanlara iyilik yapmaktır.

Dinimizin emirlerini yaparsak dünyada da ahirette de mes’ut ve bahtiyar oluruz. Yapmazsak, haramlardan sakınmazsak dünya ve ahirette çok sıkıntılar çekmek zorunda kalırız.

Burada rezil ve rüsva olur, ahirette de elim azaba kendimizi müstahâk hale getirmiş oluruz.



HAFTANIN SOHBETİ
M.SAİD ARVAS
 

wenus

Asistan
Katılım
14 Haziran 2009
Mesajlar
126
Reaksiyon puanı
3
Puanları
0
Amin..Ecmain..

Allah[cc]razı olsun


DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ 30/12/2005 TARİHLİ HUTBESİDİR


NEFİS MUHASEBESİ

Muhterem müminler!

Allah Teâlâ yarattığı her insana belli bir ömür takdir etmiştir. Akıl nimetiyle donattığı insanı erginlik çağından itibaren ölünceye kadar tüm yaptıklarından ve yapması gerektiği halde ihmalkarlık edip yapmadıklarından sorumlu tutmuştur. Bununla birlikte insanı yalnız bırakmamış, onun aklına rehberlik etmek üzere de Peygamberler ve kitaplar göndermiştir.

İşte bu noktada İnsana düşen görev hayatı ve yapıp ettiklerini düşünmek ve değerlendirmektir. Ben ne idim, ne oldum ,sonum ne olacak?

İnsan önce bir hücre, sonra ana rahminde bir yavru ve dünyaya geldiğinde her haliyle bakıma muhtaç bir çocuk, sonra delikanlı, sonra yetişkin bir insan. Gücü kuvveti yerinde, dilediği gibi davranabilme yeteneğinde. Ne var ki bu hep böyle devam etmiyor. Her çıkışın bir de inişi olduğu gibi, gençliğin bir de yaşlılığı vardır. Arkasından da ölümün geleceği muhakkak, ama onunla ne zaman karşılaşılacağımızı bilemiyoruz. O bakımdan her an ölüm gelecekmiş gibi hazırlıklı olmak zorundayız.


Değerli müminler!

Kendi kendimizi bir hesaba çekmeliyiz. Mutlaka gerçekleşecek olan ölümü ve kıyameti hatırdan çıkarmamalı, davranışlarımıza bu kaçınılmaz gerçekleri göz önünde tutarak yön vermeliyiz. Öne alınması ve ertelenmesi mümkün olmayan ecel yakamıza yapışmadan düşünmeliyiz:

Acaba ölüme ve ahirete hazır mıyız?

Bir çok insan geçen yıl aramızda olduğu halde bu yıl aramızda bulunmuyorlar.

Acaba biz gelecek yıla ulaşabilecek miyiz?

Böyle bir garantimiz olamadığına göre bir düşünelim: Şu anda ruhumuzu teslim edecek olsak yaptıklarımızla Yüce Yaratan'ın huzuruna varmaya yüzümüz var mı, yok mu? O halde her birimiz son nefesimizi vermeden önce kendimizi bir hesaba çekmeli ve nefis muhasebesi yapmalıyız. Zira yaptıklarımızdan Allah’ın huzurda hesap vereceğiz. Nitekim Peygamber efendimiz (S.A.S.)”Kıyamet günü kişinin tüm yaptıklarından sorgulanıp hesaba çekilmedikçe mahşer yerinden ayrılamayacağını”1 bize haber vermektedir.

Hz. Ömer (R.A) da: "Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz" uyarısında bulunmaktadır.


Aziz müminler!

geçen yılda; kendimiz, aile fertlerimiz , akraba ve komşularımız ve yaşadığımız toplum için ne gibi güzel işler yaptık? Yahut kendimize, topluma, insanlara ne gibi zararlarımız dokundu? İyiliklerimizi çoğaltmak, yanlışlıklarımızı düzelmek için böyle bir değerlendirme yapmamız gerekmektedir.

Bütün bunları değerlendirerek dinimizin haram ve yasak kıldığı birtakım günahları işlediysek onlara tövbe etmeli ve bu günahlardan vazgeçmeliyiz. Allah'a karşı görevlerimizde, ibadetlerimizde kusurlarımız varsa onları telafi etmeliyiz. Ömrümüzün sayılı olan günlerini Allah'ın haram ve yasaklarıyla değil, razı olduğu iş ve ibadetlerle geçirmeye çalışmalıyız.

Hutbemi Haşr suresinin 18. ayetinin mealiyle bitiriyorum: "Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."

1. Tirmizi, Kıyamet 1

SEVGİLİ HOCAMIZDAN RABBİM RAZI OLSUN.OKUDUKLARIMIZDAN BİZLERİ GERÇEK MANADA TEFEKÜR EDENLER DEN EYLESIN RABBİMİZ.


________________________________


Muhasebe, insanın tüm amellerini veya o günkü amellerini günde bir veya birkaç kez gözden geçirmesi demektir.

Uygun olan muhasebenin uyumadan önce yapılması; amellerinin iyi olduğunu gördüğünde kendisini buna muvaffak kıldığı için yüce Allah’a hamd etmesi, kendisinde meydana gelen eksiklik ve kusurlarından dolayı af dilemesi; amellerinin kötü olduğunu gördüğünde ise, Yüce Allah’tan bağışlanma ve af dileyip tövbesini yenilemesi ve en iyiyi yapmaya karar vererek uyumasıdır.

Namaz kıldın mı? Eğer kılmadıysan, ölüm aniden sana gelebilir korkusuyla kalk ve kıl.

Kaç vakit cemaatle kıldın? Rasûlullah (s.a.v.) harp esnasında bile cemaatle namazını kılarken barış anına ne dersin?

Namazını huşu ile kıldın mı? “Kurtuluşa erdi o mü’minler ki onlar namazlarında huşu içindedirler.” (Mü’minun, 1-2)

Hayatlarında ve ölümlerinden sonra anne-babana iyilik ettin mi? Zira Yüce Allah: “... Bana anne ve babana şükret, dönüş banadır.” (Lokman, 14) ve Allah’a ibadet edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin...” (Nisa, 36) buyurmaktadır.

Gerçek bir tövbe ile Rabbinden özür diledin mi? Yüce Allah: “Ey inananlar! Allah’a yürekten tevbe edin. Umulur ki Rabb’iniz sizin kötülüklerinizi örter...” (Tahrim, buyurmaktadır.

İşlediğin Salih amellerinden sonra meydana gelen/gelebilen noksanlık ve kusurlardan dolayı Rabbinden af diledin mi? Zira Yüce Allah: “Onlar ki, Rabb’lerine dönecekler diye yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yaparlar.” (Mü’minun, 60) buyurmaktadır. Ayrıca namaz bittikten sonra üç defa “estağfirullah el azim” demenin sünnet olduğu da unutulmamalıdır.

Gece (teheccüd) namazını kılıp, seher vaktinde istiğfarda bulunanlardan oldun mu? Hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Gecenin son üçte biri kaldığında Rabbimiz (rahmetiyle) dünya semasına tecelli ederek: Yok mu bana dua eden, duasını kabul edeyim; yok mu benden isteyen, istediğini vereyim; yok mu benden af dileyen, af edeyim, buyuruyor.” (Buhari, Müslim)

Fecrin atması (sabah vaktinin girmesi) ile güneş doğumu arasındaki vakti ihya ederek tam bir hacc ve umre mükâfatını almaya çalıştın mı?

Ölümü ve ölüm sonrasını, kabri, hesap için Allah’ın huzurunda durmayı, Allah’ın nimet ve azabını düşündün mü?
 
Üst