*SiRiNe*
Dekan
- Katılım
- 22 Kasım 2007
- Mesajlar
- 5,336
- Reaksiyon puanı
- 2
- Puanları
- 0
Her kadının içinde kalan bir adam vardır ya...
Çocukluğundan, okuldan, mahalleden...
Kimi ona asla ulaşamaz. Hayali hayat boyu sürer...
Ne olursa olsun, onu da yanında taşır. Bu hayal ona kuvvet verir. Belki de umudun simgesidir...
Kimi ulaşır. Ama...
Ama adam hiç öyle hayallerindeki gibi çıkmamıştır. Yıllarca gözünde büyüttüğü adam o kadar küçülmüştür ki... Yarattığı hayal kırıklığını hiç kimse dolduramaz.
“Keşke” dersin, “keşke sadece hayallerimde kalsaydı...”
Onu tanımıyorum...
Ama öyle içten yazmış ki...
Bir de yaptığı çok hoşuma gitti. Hâlâ gülüyorum...
Hani “bu benim anım olabilir mi?” türü hikâyelerden:
“Çocukluğumdan beri tanıdığım ve yıllar boyunca ne zaman görsem kalbimin gümbede gümbede attığı bir adam vardır çevremde.
Kader onunla yollarımızı yıllar içinde birçok kere kesiştirmesine rağmen bir türlü adam gibi bir ilişkiye girememişizdir..
Çok iyi bir aileden gelir. Çok iyi okullarda okumuştur. Başarılı bir iş adamıdır. Spor yapar bolca, bağıra çağıra maç seyreder, bolca erkek ve kız arkadaşları vardır. Güzel giyinir. Sosyaldir. Yakışıklıdır. Karizmatiktir. Akıllıdır. Başından başarısız bir evlilik geçmiştir. Yani kadınlarla alakasız da değildir. Dışardan bakınca mükemmel (yummi modeli) bir erkek.
Lakin gelin onunla bir de ciddi ciddi konuşmaya çalışın. Son aylarda bol bol konuşma fırsatımız oldu da onunla.
Mesela ben diyorum ki, ’hayat şöyle, böyle...’O bana diyor ki, ’benim 400 m2 çatı katı, enfes manzaralı evim var.’
HIII??
Daha sonraki bir gün ben diyorum ’yurt dışında...’O diyor ki, ’benim yurt dışında param, bir de 10 tane arabam var.’
HÖÖÖ!???
Bu konuşmalar hep bu şekilde sürüp gidiyorken aramızda, geçenlerde en sonunda ipler koptu haliyle.
Bir laf arasında bana, ‘benim 5 tane çok pahalı saatim var’ diyince, dayanamadım artık, ‘hepsini yatakta bir tarafına takıp, Afrikalı kadınlar misali, bir tarafının uzamasını mı umuyorsun?’ dedim.
Napiyim, sabrımı taşırdı, ağzımdan çıkıverdi laf birden.
Tabii haliyle önce büyük bir sessizlik ve sonunda da küstü bana.
Simdi hiç konuşmuyoruz onunla.
Hayallerimde âşık olduğum adamı iki lafla tuş etmiş oldum.
Ben: 1, adam: 0.
Ne işime yaradıysa? Aykkkkkgh!
Bundan çıkan sonuca göre, acaba en harika erkekler bile güvensizliklerini paralarıyla kapatıp, bu sayede kadınların gözlerini boyamaya çalışacak kadar acizler mi?
Yoksa bizler çenemizi tutup da, ‘Sen harikasın, süpersin. Vay 5 rolexxx, onca para... Ayy ne harika öyle bir evinin olması!!’ desek, enfes bir gelinlik içinde salınarak yürüyor mu olacağız?
İki ucu keneli (bu aralar daha moda) değnek sanki.
Ruhunu mu dizginleyeceksin, aile hayalinden mi vazgeçeceksin? Var misin Yok musun? Yoksa kutunu mu açalım hani?”
Dilek ÖNDER
Çocukluğundan, okuldan, mahalleden...
Kimi ona asla ulaşamaz. Hayali hayat boyu sürer...
Ne olursa olsun, onu da yanında taşır. Bu hayal ona kuvvet verir. Belki de umudun simgesidir...
Kimi ulaşır. Ama...
Ama adam hiç öyle hayallerindeki gibi çıkmamıştır. Yıllarca gözünde büyüttüğü adam o kadar küçülmüştür ki... Yarattığı hayal kırıklığını hiç kimse dolduramaz.
“Keşke” dersin, “keşke sadece hayallerimde kalsaydı...”
Onu tanımıyorum...
Ama öyle içten yazmış ki...
Bir de yaptığı çok hoşuma gitti. Hâlâ gülüyorum...
Hani “bu benim anım olabilir mi?” türü hikâyelerden:
“Çocukluğumdan beri tanıdığım ve yıllar boyunca ne zaman görsem kalbimin gümbede gümbede attığı bir adam vardır çevremde.
Kader onunla yollarımızı yıllar içinde birçok kere kesiştirmesine rağmen bir türlü adam gibi bir ilişkiye girememişizdir..
Çok iyi bir aileden gelir. Çok iyi okullarda okumuştur. Başarılı bir iş adamıdır. Spor yapar bolca, bağıra çağıra maç seyreder, bolca erkek ve kız arkadaşları vardır. Güzel giyinir. Sosyaldir. Yakışıklıdır. Karizmatiktir. Akıllıdır. Başından başarısız bir evlilik geçmiştir. Yani kadınlarla alakasız da değildir. Dışardan bakınca mükemmel (yummi modeli) bir erkek.
Lakin gelin onunla bir de ciddi ciddi konuşmaya çalışın. Son aylarda bol bol konuşma fırsatımız oldu da onunla.
Mesela ben diyorum ki, ’hayat şöyle, böyle...’O bana diyor ki, ’benim 400 m2 çatı katı, enfes manzaralı evim var.’
HIII??
Daha sonraki bir gün ben diyorum ’yurt dışında...’O diyor ki, ’benim yurt dışında param, bir de 10 tane arabam var.’
HÖÖÖ!???
Bu konuşmalar hep bu şekilde sürüp gidiyorken aramızda, geçenlerde en sonunda ipler koptu haliyle.
Bir laf arasında bana, ‘benim 5 tane çok pahalı saatim var’ diyince, dayanamadım artık, ‘hepsini yatakta bir tarafına takıp, Afrikalı kadınlar misali, bir tarafının uzamasını mı umuyorsun?’ dedim.
Napiyim, sabrımı taşırdı, ağzımdan çıkıverdi laf birden.
Tabii haliyle önce büyük bir sessizlik ve sonunda da küstü bana.
Simdi hiç konuşmuyoruz onunla.
Hayallerimde âşık olduğum adamı iki lafla tuş etmiş oldum.
Ben: 1, adam: 0.
Ne işime yaradıysa? Aykkkkkgh!
Bundan çıkan sonuca göre, acaba en harika erkekler bile güvensizliklerini paralarıyla kapatıp, bu sayede kadınların gözlerini boyamaya çalışacak kadar acizler mi?
Yoksa bizler çenemizi tutup da, ‘Sen harikasın, süpersin. Vay 5 rolexxx, onca para... Ayy ne harika öyle bir evinin olması!!’ desek, enfes bir gelinlik içinde salınarak yürüyor mu olacağız?
İki ucu keneli (bu aralar daha moda) değnek sanki.
Ruhunu mu dizginleyeceksin, aile hayalinden mi vazgeçeceksin? Var misin Yok musun? Yoksa kutunu mu açalım hani?”
Dilek ÖNDER