Sanctuary
Asistan
- Katılım
- 18 Nisan 2014
- Mesajlar
- 425
- Reaksiyon puanı
- 21
- Puanları
- 18
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur
Hikayesi
Yavuz Sultan Selim daha Yavuz olmadan şehzade Selim iken santranç oyununa merak salar ve bir hayli gelişme sağlar. Aynı dönemlerde de İranda bu oyun bir salgın gibi yayılmaktadır. Şehzade Selim işi gücü bırakıp çapulcu giyimiyle bir derviş şekline bürünerek tebdil-i kıyafet İrana varır. Bir handa oynamaya başlar oyunu önüne geleni devirir, bayağı da ün salar. Ünü bir süre sonra saraya Şah İsmaile kadar gider.
Şah bu ünlü satranç ustasını ve namını duyunca çağırın bir de benle oynasın der.
Derviş Selim gelir ilk oyunda kısa bir sürede yenilir. Şah şaşırır bunca ünü yayılan derviş bu kadar acemice hatalar yapmaz vardır bunda bir iş düşüncesi ile bir oyun daha ister.
Şah İsmailin oyun tarzını görmek için ilk oyunda bilerek yenilen Selim; ikinci oyunda çok kısa bir sürede Şah İsmaili mat eder.
Şah İsmail sinirlenir:
- Bre Derviş! Hiç Şahlar mat edilir mi?
Yavuz da hemen cevabı yapıştırır:
-Şahların mat edilmeyeceği danışıklı dövüşünü bilseydim, elbette benim de tavrım ona göre olurdu.
Şah İsmail iyice sinirlenir bir tokat yapıştırır. Fakat karşısındaki bir derviştir ve yarım akıllı olduğunu düşünür.
Bir kese altın verip yollanmasını emreder.
Şehzade Selim tam huzurdan çıkacakken işte bu beyiti söyler:
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur
O tokatın acısını unutmamak için de kulağına o ünlü küpesini takar ki kulağına küpe olsun, hikayesinin buradan geldiği rivayet edilir.
Çaldıran Savaşı da bu öfkenin tezahürüdür der kimi kaynaklar. Hatta bu hikayeyi doğrulayacak şu ayrıntı da anlatılır;
Çaldıran Savaşından sonra silahdarı padişahım böyle bir rivayet var siz gerçekten şehzadelik döneminizde İrana kadar geldiniz mi diye sorar.
Selim uzaklardaki bir çınarı göstererek; Silahdar ağa git şu agacın altını kaz ne bulursan senindir der. Gösterilen ağacın altında çürümüş bir kadife kese ve iki avucu dolduracak derecede İran altını bulur.
Yukarıda yazılanlar rivayettir ve kesin değildir ama bu dörtlüğün Yavuz Sultan Selîm Hana ait olduğu kesindir.
Yavuz Sultan Selim'in küpe takmasının nedeni başka bir rivayete göre şu şekilde açıklanmıştır
Bir rivayete göre Yavuz Sultan Selim ordusuyla Mısırı fethettiği zaman, orada köleleri ziyaret etmiş. Çiftliklerde çalışan erkek kölelerin kulaklarında küpeleri görünce, neden taktıklarını sormuş.
Sultanım. demişler. Bun​lar köle sınıfı olduğundan hür erkeklerden ayırt edilmeleri için bu küpeleri takarlar. Bu küpeler onların kölelik nişanıdır.
Yaa öyle mi? demiş Yavuz Sultan Selim, Demek öyle ha.. Getirin öyleyse ben de kulaklarıma küpe takacağım. Kendisini Alemlerin Sultanı karşısında köle olarak gören Yavuz:
Getirin, benden daha hakir bir köle mi olur? Bende ALLAH'ın kölesiyim demiş ve küpeleri kulaklarına takarak, bir müddet köleler arasında dolaşmış.
Yavuz Sultan Selim daha Yavuz olmadan şehzade Selim iken santranç oyununa merak salar ve bir hayli gelişme sağlar. Aynı dönemlerde de İranda bu oyun bir salgın gibi yayılmaktadır. Şehzade Selim işi gücü bırakıp çapulcu giyimiyle bir derviş şekline bürünerek tebdil-i kıyafet İrana varır. Bir handa oynamaya başlar oyunu önüne geleni devirir, bayağı da ün salar. Ünü bir süre sonra saraya Şah İsmaile kadar gider.
Şah bu ünlü satranç ustasını ve namını duyunca çağırın bir de benle oynasın der.
Derviş Selim gelir ilk oyunda kısa bir sürede yenilir. Şah şaşırır bunca ünü yayılan derviş bu kadar acemice hatalar yapmaz vardır bunda bir iş düşüncesi ile bir oyun daha ister.
Şah İsmailin oyun tarzını görmek için ilk oyunda bilerek yenilen Selim; ikinci oyunda çok kısa bir sürede Şah İsmaili mat eder.
Şah İsmail sinirlenir:
- Bre Derviş! Hiç Şahlar mat edilir mi?
Yavuz da hemen cevabı yapıştırır:
-Şahların mat edilmeyeceği danışıklı dövüşünü bilseydim, elbette benim de tavrım ona göre olurdu.
Şah İsmail iyice sinirlenir bir tokat yapıştırır. Fakat karşısındaki bir derviştir ve yarım akıllı olduğunu düşünür.
Bir kese altın verip yollanmasını emreder.
Şehzade Selim tam huzurdan çıkacakken işte bu beyiti söyler:
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur
O tokatın acısını unutmamak için de kulağına o ünlü küpesini takar ki kulağına küpe olsun, hikayesinin buradan geldiği rivayet edilir.
Çaldıran Savaşı da bu öfkenin tezahürüdür der kimi kaynaklar. Hatta bu hikayeyi doğrulayacak şu ayrıntı da anlatılır;
Çaldıran Savaşından sonra silahdarı padişahım böyle bir rivayet var siz gerçekten şehzadelik döneminizde İrana kadar geldiniz mi diye sorar.
Selim uzaklardaki bir çınarı göstererek; Silahdar ağa git şu agacın altını kaz ne bulursan senindir der. Gösterilen ağacın altında çürümüş bir kadife kese ve iki avucu dolduracak derecede İran altını bulur.
Yukarıda yazılanlar rivayettir ve kesin değildir ama bu dörtlüğün Yavuz Sultan Selîm Hana ait olduğu kesindir.
Yavuz Sultan Selim'in küpe takmasının nedeni başka bir rivayete göre şu şekilde açıklanmıştır
Bir rivayete göre Yavuz Sultan Selim ordusuyla Mısırı fethettiği zaman, orada köleleri ziyaret etmiş. Çiftliklerde çalışan erkek kölelerin kulaklarında küpeleri görünce, neden taktıklarını sormuş.
Sultanım. demişler. Bun​lar köle sınıfı olduğundan hür erkeklerden ayırt edilmeleri için bu küpeleri takarlar. Bu küpeler onların kölelik nişanıdır.
Yaa öyle mi? demiş Yavuz Sultan Selim, Demek öyle ha.. Getirin öyleyse ben de kulaklarıma küpe takacağım. Kendisini Alemlerin Sultanı karşısında köle olarak gören Yavuz:
Getirin, benden daha hakir bir köle mi olur? Bende ALLAH'ın kölesiyim demiş ve küpeleri kulaklarına takarak, bir müddet köleler arasında dolaşmış.