Sinema

Avatar 2009 çıkışlı tüm zamanların gişe rekorunu kırmış bir filmdir.Konusu Pandora adında uzaktaki bir gezegenin kaynaklarını sömürmek için kurulan askeri Avatar programını anlatır.Avatar 9 dalda aday gösterildiği 82. Akademi Ödülleri'nde ise sanat yönetimi, görüntü yönetmeni ve görsel efekt dallarında 3 ödül kazanmış James Cameron yönetmenliği ile çekilmiş IMDB den 7.8 almış bir filmdir.

Robert Zemeckis'in yönetmenlik, Bob Gale'ın yardımcı senaristlik, Steven Spielberg'in yürütücü yapımcılık yaptığı, 1985 yapımı bilimkurgu, macera ve komedi türündeki filmdir. Başrollerinde Michael J. Fox'un Marty McFly, Christopher Lloyd'un Emmett Brown olarak yer aldığı filmde, Crispin Glover, Lea Thompson ve Thomas F. Wilson da yan rollerdedir. Geleceğe Dönüş'te, bir delikanlının kazara 1985 yılından 1955 yılına gitmesi konu edilir. Lisede okuyan anne ve babası ile tanışan genç, yanlışlıkla annesinin romantik ilgisini çeker. Anne ve babasının aşık olmasını engellediği için hatasını telafi edip, 1985 yılına geri dönmek zorundadır.

Zemeckis ve Gale, babası okul çağındayken onunla tanıştığını düşünen Gale'ın fikrine yoğunlaşıp hikâyeyi yazmaya başladı. Birçok stüdyonun, Zemeckis'in Romancing the Stone filminin gişedeki başarısına kadar geri çevirdiği hikâyeyi, Universal Pictures ve yürütücü yapımcı Steven Spielberg kabul etti. Film ekibinin Eric Stoltz'un bu rol için uygun kişi olmadığını anlayana kadar, Marty McFly olarak filmin oyuncu kadrosunda yer alan isim Eric Stoltz'tu. Zemeckis'in Spielberg'e "Güldüreceğimizi umduğum kadar güldürdüğümüzü zannetmiyorum" demesiyle Stoltz kadrodan çıkarıldı, filmin gösterim tarihi olan 3 Temmuz 1985 tarihine kadar çekimler tekrar yapıldı.

Film gösterime girdikten sonra, 380 milyon $ hasılat ve çok iyi yorumlar alarak yılın en başarılı filmlerinden biri oldu. Hugo Ödülleri'nde En İyi Dramatik Sunum ve Saturn Ödülleri'nde En İyi Bilimkurgu Filmi ödüllerini kazandı, ayrıca Akademi Ödülleri, BAFTA ve Altın Küre adaylıkları aldı.

Oyuncu listesi. Oyuncuların isim, adres, telefon numarası, menajer bağlantısını gösteren, alfabetik sırayla veya yapım şemasındaki sıraya uygun yazılmış liste.

İzlediğim en farklı filmlerden bir tanesi oldu. Film boyunca konuşulan tüm diyaloglar şarkı halinde söyleniyor, normal konuşmaya yer verilmemiş. 1965 Fransa döneminin toplumsal bakış açılarını, giyim tarzlarını çok rahatlıkla görebiliyoruz. Filmde en beğendiğim üç tane durum oldu kısaca sizlere bundan bahsedeceğim.
Birincisi, sahnelerde kullanılan kostümlerin renkleri olabildiğince renkli ve canlı kullanılmış. Filmde ikinci beğendiğim şey, duvar kağıtları ve kullanılan dekorlarla da film sahneleri adete bir sanat eseri gibi yansıtılmış. Filmde herhangi bir yeri durdurup tablo gözüyle bakıldığında sırıtmamış olduğunu görmüş olursunuz. Filmde beğendiğim üçüncü ve en önemlisi ise senaryonun çok basit, sade tutulup, çekim açılarının ve oyunculukların güçlü tutulmuş olması. İzleyebileceğiniz en iyi müzikal filmlerinden bir tanesi Cherbourg Şemsiyelerini sizlerle buluşturuyorum. İzleyin pişman olmazsınız.



Cherbourg Şemsiyeleri Konusu

Fransa’nın Normandiya bölgesindeki küçük liman kasabası Cherbourg’da yaşayan 17 yaşındaki güzeller güzeli Genevieve ve annesi, beraber işlettikleri küçük bir şemsiye dükkanıyla geçinmeye çalışmaktadırlar. Genevieve’nin çok sevdiği bir sevgilisi vardır. Guy büyük bir tamirci dükkanında çalışan maddi durumu kötü ama yakışıklı bir tamircidir. Kendisini yetiştiren yatalak teyzesi ve teyzesinin bakıcısıyla yaşar. Genevieve ile dillere destan bir aşk yaşıyordur. Ancak bir gün askere çağrılır. İki aşık zor bela ayrılırlar ve uzun bir süre mektuplaşamazlar.. Bu süreçte Genevieve’nin Guy'dan hamile olduğu anlaşılır, ayrıca annesi güzel kızını zengin ve yakışıklı Roland ile başgöz etmeye çalışır. Başarılı da olur... Guy'dan haber alamayınca umudunu kesen Genevieve, Roland ile evlenir Guy'dan olan kızına Roland babalık yapar. Daha sonra Guy askerden döner ve olanlara şahit olup perişan olur. Teyzesinin bakıcısı ile evlenir. Genevieve ve Guy yıllar sonra bir benzinci dükkanında karşılaşırlar. Sıradan gibi gözüken bu aşk hikayesini, yönetmenin sürükleyici anlatımı sayesinde bir solukta izliyorsunuz.

Fotoğraf görüntüleri saptamak için kamerada, saptanmış görüntüleri perdeye yansıtmak için de projektörde kullanılan, asetat tabanlı, bir yanı duyartabaka kaplanmış, hareketini sağlayan tamburlardan geçmesi için kenarları delikli şerit.

Yönetmenle işbirliği yaparak bir filmin sahnelerinin ışıklandırılması, çerçevelenmesi ve çekiminden sorumlu kişi.

Hayatta yaşanan olumsuz ve acı olayları espirili bir dille sahneye döken yönetmen Canbert Yerguz, oyuncuların komik karakterleri sayesinde film komedi türünde başarıyı yakalıyor.
Annesini defnetmek için yıllar sonra doğup büyüdüğü memleketi Nevşehir'e dönen devlet memuru Mesut'un (Çağlar Çorumlu), başına gelmeyen kalmaz. Mesut'un kardeşi Musa (Boran Kuzum) yüzünden katıldığı bir define kazısı esnasında yaşanan ölüm ile birlikte, birçok ölüme şahitlik eder. Bir yandan bu olaylardan kurtulmak isteyen Mesut, bir yandan da flörtü ile aralarını sıcak tutmaya çalışır. Zincirleme gelişen talihsiz durumlar kara komik bir maceraya dönüşür.

Fransız yapımlarını çok seven bir sinema sever olarak sizinle bu kaliteli filmi paylaşmak istedim. Filmde karakterler çok başarılı temsil edildiği için film seyirciyi kolay bir şekilde sahnelerine adapte ediyor. Kıskançlık duygusu aşırıya kaçarsa eğer insanın aklını kaçırması kaçınılmaz bir gerçek. Fransız yeni dalga akımıyla birlikte özgürleşen kadın temasının izlerini bu filmde görmek mümkün. O döneme ait kıyafetlerinde ne kadar modern olduğunu görüyoruz.

L'ENFER FİLM KONUSU



Sinirli ve stresli otel yöneticisi Paul, karısının sadakatsizliğinden şüphe duyarak onu takip etmeye başlar. Bir süre sonra her şeyi paronaya yapmaya başlar ve kıskançlığı şiddetli bir hal alır. Hem kendisine hem de eşi Nelly'e hayatı zindan eder. En sonunda şizofreni hastalığına yakalanan Paul kendisinin sağlıklı Nelly'nin hasta olduğunu iddia eder.

Filmin başlarında hangi olayın gerçek, hangi olayın gerçek olmadığına seyirci karar veriyor. Filmin ilerleyen dakikalarında ise bir insan nasıl aklını kaybeder bu olaya tanıklık ediyoruz. Sağlıklı olduğunu iddia eden, aklını kaybetmiş bir şizofreni ile yaşamaya çalışan genç ve alımlı Nelly. Filmde dakikalar ilerledikçe dram yerini gerilime bırakır.



Fransız Yeni Dalga Akımı isimlerinden yönetmen Claude Chabrol, 1994 yapımı “L’enfer/Cehennem” ile filmlerinde sıklıkla yer verdiği burjuva takımını ve sadakatsizlik meselesini inceleme altına alır.

Sinema dünyasında bir başyapıt olan Leon filmini sizlerle buluşturuyorum. Filmin rengi, oyunculuklar, atmosfer ve kadrajlar sizi kendi dünyanızdan koparıp sahnelerin içine hapsediyor. Yalnızlığın, yerini tutkulu bir sevgiye nasıl dönüştüğünü görüyoruz. Günümüzde de filmdeki repliklere ve sahnelerin görüntülerine sık sık sosyal medya ve internet üzerinde rastlıyoruz. Yapım yılı 1994 senesine ait olup günümüzde hala birçok insanın en sevdiği film olarak kalması, filmin ölümsüzlüğünü kanıtlayan en güzel örnek.



LEON KONUSU

Mathilda, New York’ta yaşayan 12 yaşında ailesi dağılmış küçük bir kızdır. Ailesini sevmeyen Mathilda için en değerli varlığı 4 yaşındaki erkek kardeşidir. Babası uyuşturucu işlerine karışında mafya tüm ailesini öldürür. Bu sırada market alışverişinde olan Mathilda olaydan şans eseri kurtulur ve kendi dairesinin önünden geçerken tüm bu katliama şahit olup bir anda dünyası başına yıkılır. Leon’un kaldığı daireye saklanır. Mafya kızı arıyordur fakat Leon’un dairesine girdiği için Mathilda’dan şüphelenmezler. Leon soğukkanlı bir katildir. Matilda’nın Leon’a kendisini sevdirmesiyle Leon ona içten içe sevgi beslemeye başlar. Leon’a yabancı olan sevgi kavramı Mathilda da hayat bulur.



LEON FİLMİNDE EN SEVDİĞİM SAHNENİN YORUMU

Ailesini öldüren mafyanın peşine düşen küçük Mathilda ne yazık ki başarısız olur ve mafya üyeleri Matildayı takip ederek Leon ile kaldıkları daireyi basarlar. İkisini de yakalayıp öldürmenin planlarını yaparlar. Fakat Leon bugüne kadar soğukkanlılığı ile birçok krizin içinden sağ çıkmayı nasıl ustaca başardığını bu sahnede de göstermiş olur. Havalandırma borusunun duvarını hızlı bir şekilde parçalayarak Matilda’yı aşağıya gönderecekken, Matilda çok endişelenir. “Ben zor sığıyorum sen nasıl aşağıya ineceksin” diye sorar.

Nefeslerin tutulduğu bu sahnede ikisinin de birbirinden kopamayışlarına şahit olmak içimizi acıtıyor. Bu sahnede, yalnızlıktan sonra buldukları o sevgiye veda ediyorlar. Yakın plan çekimler sayesinde olayı seyirci de kendi içinde yaşıyor. Sanki sevdiğimiz kişiye veda eden kişi biz oluyoruz öyle değil mi? Bu derin acıyı hissedip bir anda hayattan kopuyoruz. Leon, Matilda’ya itiraf edemediği fakat seyirciye hissettirdiği sevgiyi bir anda sözcüklerle kusuverir. “Bana yaşama zevki verdin. Mutlu olmak, yatakta uyumak, kök salmak istiyorum. Bir daha asla yalnız kalmayacaksın” Bu sözleri Matilda’ya son sözleri olur.